DÜNYA - 09 Ağustos 2017 Çarşamba 10:38

Saraybosna’da Osmanlı mirası Taşlıhan yok olma tehlikesi altında

A
A
A
Saraybosna’da Osmanlı mirası Taşlıhan yok olma tehlikesi altında

Saraybosna’da Osmanlı dönemine ait en nadide eserlerden biri ve şehrin sembollerinden olan Taşlıhan, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.

Bosna Hersek Milli Abideleri Muhafaza Komisyonunun Taşlıhan'ı milli abide statüsünden çıkarma kararı alması sonrasında kervansarayın kalıntılarının üzerine yeni bina yapılmasının önündeki engeller ortadan kalktı. Arkeologların 2007 yılında kısmen kurtarmayı başardığı kalıntıların üzerinde yapılması planlanan ve Başçarşı'nın yapısına uygun bir konsept olacağı ifade edilen yeni proje, Saraybosnalılar'ın tepkisine neden oldu. Şehir için anlamı büyük olan arkeolojik sahanın korunması için başlatılan imza kampanyasına yüzlerce vatandaş destek verdi. 

Saraybosnalı mimar ve tarihçi Mufid Garibiya, Sultan II. Beyazid'in torunlarından Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılan Taşlıhan'ın zamanında bölgedeki en güzel ve en lüks han ve kervansaray olarak görüldüğünü ifade etti. Gazi Hüsrev Bey'in yaptırdığı cami, medrese, bezistan ve imarethane ile Saraybosna'yı kasabadan şehre çeviren isim olarak anıldığına işaret eden Garibiya, Taşlıhan'ın Saraybosna'nın adeta bir çiçek gibi açtığı devrin en nadide eserlerinden biri olduğunu söyledi. Saraybosnalı tarihçi, "Gazi Hüsrev Bey, şehadetinden hemen evvel 1540 yılında Saraybosna'ya bir kervansaray ve bir de kapalı çarşı yapılması talimatı vermişti. Bezistan ve Taşlıhan'ın yapımı için Dubrovnik'ten ustalar getirilmişti. Kubbeleri ve taş kemerlerle bezeli koridorlarıyla bu bölgenin en güzel ve en lüks kervansarayı konumundaydı ve 30 kadar tüccarı misafir edebiliyordu. Bezistan ile de iki yerden bağlantısı vardı. Taşlıhan'ın alt katında ise atların ve malların tutulabildiği bir hangar bulunuyordu ve burada 70 kadar at barındırılabiliyordu. Taşlıhan'ın en önemli özelliklerinden biri de merkezinde bir şadırvan ve bunun üzerinde de direkler üstünde bir mescit bulunuyor olmasıydı" diye konuştu.

Taşlıhan bölgenin ticaret merkeziydi

Saraybosna'nın Savoy Prensi Eugen'in ordusu tarafından yağmalanıp yakılmadan evvel Belgrad ve Zagreb'den kat kat büyük olduğunu ve İstanbul'un ardından en güzel şehir olduğunu söyleyen Garibiya, "Bilhassa Gazi Hüsrev Bey döneminde bu böyleydi. Taşlıhan, Osmanlı döneminde bugünden farklı olarak ‘Eski Han’ ya da ‘Gazi Hüsrev Bey Kervansarayı’ olarak anılıyordu. Saraybosna'ya gelen kervan sahipleri burada ücretsiz olarak konaklıyorlardı. Saraybosnalı tarihçi Molla Mustafa Başeski'nin ifadelerine göre kervanlar şehrin doğusundaki Keçi Köprüsü'nden Taşlıhan'a kadar kuyruk oluştururlardı. Bu da Taşlıhan'ın dönemin en büyük ticaret merkezlerinden biri olduğunu gösteriyor. Lakin, Prens Eugen'in çıkardığı ve Saraybosna nüfusunun ekseriyetinin şehri terk etmesiyle sonuçlanan yangın ile Taşlıhan zarar gördü. Bunun ardından restore edilen yapı, Avusturya Macaristan'ın gelişiyle 1879'de yaşanan büyük yangında tamamen harap oldu. Avusturya Macaristan hükümeti, 1912'de Taşlıhan'ı harabe ilan etti ve Taşlıhan'ın kalıntılarını hatıra olarak saklamak isteyen şehir sakinlerine taş blokları alma izni verdi. Talıhan'ın bugün içinde bulunduğu vaziyet ise hepimizin malumu" dedi.

"Halihazırdaki kalıntıların korunmaması çok yazık olur" 

Taşlıhan'ın kalıntılarının yeniden inşa edileceği günü beklemek üzere korunduğunu ve bugüne dek üzerine yeni bir yapı inşa edilmediğini vurgulayan Garibiya, "Taşlıhan'ın yanındaki Hotel Europe da Avusturya Macaristan döneminde inşa edilmişti. Lakin bu otel inşa edilirken Bosna Hersek İslam Birliğinin Taşlıhan'ı yeniden inşa edebileceği umuduyla Taşlıhan'ın kalıntılarına ilişilmemişti. Yani Avusturya, Taşlıhan'ı tamamen imha etmemiş ve yeniden inşasını mümkün kılacak şekilde burada açık bir saha bırakmıştı. Ancak Yugoslavya döneminde Hotel Europe gereksiz bir şekilde genişletildi ve Taşlıhan'ın kalıntılarının bir kısmı imha edildi ve kalıntıların bir kısmı da otelin genişletilen bahçesi altında bırakıldı. Savaş sonrasında yapılan yenilemeyle de otelin garajı Taşlıhan'ın temelinin alt kısmına genişletildi. Bu nedenle de Taşlıhan'ın yeniden inşası oldukça sorunlu. Halihazırdaki kalıntıların korunmaması çok yazık olur, çünkü Gazi Hüsrev Bey dönemini hatırlatan ve o çağın izlerini taşıyan bu kalıntılar çok sayıda turist çekmeye devam ediyor" şeklinde konuştu.  

İbrahim Aydoğan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da pişkin müşteriler kamerada: Sigara içirmeyince ücretini ödemeyip kaçtılar Güngören’den Mecidiyeköy’e gitmek için taksiye binen üç kişi, sürücünün araçta sigara içilmesine izin vermemesinin ardından ücreti ödemeden araçtan indi. Taksi sürücüsünün, “90 liramı verir misin?” sözlerine karşılık yolcu, “Benim param yok. Git, onlardan al. Paramla beni rehin mi alacaksın” şeklinde pişkin bir cevap verdi. Yaşanan tartışmayı taksi sürücüsü cep telefonu kamerasıyla kaydetti. Güngören Merter’de dün akşam saatlerinde meydana gelen olayda taksi sürücüsü İsa Ünver, yol kenarında kendisini durduran üç kişiyi aracına aldı. Şişli Mecidiyeköy’e gitmek için yola çıkan takside yolcular, bir anda sigara içmek istediklerini belirtti. “Paramla beni rehin mi alacaksın?” Ünver’in aracının içinde sigara içilmesine izin vermemesinin ardından yolcular ile sürücü arasında tartışma çıktı. Bunun üzerine araçtan inen yolcular, 90 liralık taksimetre ücretini ödemek istemedi. Ünver’in, “90 liramı verir misin” sorusuna, “Paramla beni rehin mi alacaksın? Benim param yok, git onlardan al” diyerek cevap veren pişkin yolcular ücreti ödemeden araçtan ayrıldı. O anlar taksi sürücüsünün cep telefonu kamerası tarafından kaydedildi. Kaydedildiğini gören şahıs ise “Hem beni sosyal medyaya atacaksın hem de para isteyeceksin” diyerek uzaklaştı. “Sen niye karışıyorsun?’ diyerek araçtan ineceklerini söylediler” Taksi sürücüsü İsa Ünver ise, “Bugün E-5’te ilerlerken bir arkadaş Merter’de beni durdurdu. Kendisiyle birlikte iki tane de kadın bindi. Bana Mecidiyeköy’e gideceklerini söylediler. Kavşaktan dönüp Mecidiyeköy istikametine bağlanacağım esnada araçta sigara içmek istediler. Araçta sigara içmenin yasak olduğunu ve buna izin veremeyeceğimi bildirdim. Arkadaş bunun üzerine söylenmeye başladı. ‘Biz içiyoruz, kimse karışmıyor. Sen niye karışıyorsun? diyerek araçtan ineceklerini söylediler. İndirmek için müsait bir yere yanaştım. 90 liralık taksimetre ücretine itiraz ettiler” dedi.
İstanbul Beşiktaş’ta o eve yine araç çarptı: 3. kez faciadan dönülen anlar kamerada Beşiktaş Yıldız Mahallesi’ndeki bir apartmanın bodrum katındaki daire, 3 ayda içinde 3. kez meydana gelen kaza nedeniyle bir kez daha hasar aldı. Ehliyetsiz olduğu ve boş viteste seyrettiği iddia edilen sürücü, aracının kontrolünü kaybedince kısa süre önce tadilatı biten eve daldı. Ölen ya da yaralının olmadığı kazada evde bir kez daha hasar oluşurken, dehşet anları kameralara yansıdı. Beşiktaş Yıldız Mahallesi’ndeki bir apartmanın bodrum katındaki daire, 3 ay içerisinde 3. kez meydana gelen kaza nedeniyle bir kez daha hasar aldı. O dairede yaşaya Selver Yaprak ise 23 Nisan sabahı uyandıktan kısa süre sonra dışarıdan gelen çarpma sesiyle dışarı koştu. Saat 06.30 sıralarında 34 GAV 509 plakalı otomobiliyle dik bir yokuştan inen Erten Çayir (58), aracın kontrolünü kaybedince Selver Yaprak’ın yaşadığı eve çarpmıştı. Yaprak, gördüğü manzara karşısında şaşkınına döndü. Pencere demirlerinin daha büyük bir kazanın önüne geçtiği olayda yaralanan olmazken otomobil sürücüsü ve mahalleli büyük bir panik yaşadı. Eve çarpan Çayir, büyük bir şok yaşadı. İddiaya göre ehliyetsiz olan sürücünün yardımına koşan vatandaşlar, onu sakinleştirmeye çalıştı. Kazanın sabah erken saatlerde olması sebebiyle sokakta kimsenin olmaması facianın önüne geçti. Dehşet anları kameraya yansıdı Dehşet anları ise güvenlik kameralarına anbean yansıdı. Görüntülerde, Erten Çayir’ın direksiyon hakimiyetini kaybettiği aracın, Selver Yaprak’ın evine daldığı görülüyor. “3 ayda üçüncü kaza” 3 ay içerisinde evine 3 araç daldığını söyleyen Selver Yaprak, “Yine aynı şey, yine aynı kaza bir ay önce de olmuştu. Bu sabah yine bir gürültüyle uyandık. O saatte ben uyuyordum, kazadan 10 dakika önce su içmeye kalkmıştım. Yine yokuştan inen araba girdi bu 3 ayda üçüncü kaza. 1 ay önce olan kazanın masrafının ödemesini dün aldık bugün yine araba girdi. Kazanın ardından ben dışarı çıktığımda sürücü şoktaydı. Komşumuz sakinleştirmeye çalışıp su vermiş. Sabah saat 6 gibi bana sütçü geldi kaza olduğunda uyanıktım. Yine demirler değişecek, camlar değişecek” diye konuştu. “Deprem oldu sandık ama bu kazalara alıştık” Bu kazalarının toplamda 6 kere yaşandığı söyleyen apartmanın 30 yıldır yöneticisi olan Coşkun Ökol, “Bu apartmanda 60 yıldır yaşıyorum. 30 yıldır da yöneticisiyim. Bu yaşadığımız olay 3 ayda 3 kez oldu. Benim çocukluğumdan bu yana da 3 kez daha olmuştu. Bu olayı 6 kez yaşadık. Önlem alınmıyor, buraya iki tane baba koymakla önlem alındı zannediliyor. Bu yokuşa hız kesici koydular, 2 tane koydular ama az. Arabalar yine vites boşta iniyorlar, yine hızlı geliyorlar ve apartmanın içine giriyorlar. Buna engel olamıyoruz, çözüm bulunması lazım. Yokuş iniş değil çıkış yapılabilir, hız kesici sayısı artırılabilir, buraya çelik halat konulabilir. Sabahın altısında deprem oluyor zannettik. Burada trajikomik bir durum var. Biz buna alışıyoruz, depremde bile korkmayacağız bu gidişle. Sokağın kalabalık olduğu bir anda bu kazanın sonu ölümdür. Yokuş dik ve boş viteste gelen bir arabayı durdurmak imkansız. Şoförün ehliyeti yoktu, suçunu kabul ediyor. Sonrasında el frenine asıldım ama durduramadım diyor. Boş viteste indikten sonra bir değil iki tane el freni çeksen ne olur. Birinci viteste inse hiç böyle sorunlar olmayacak” dedi
Rize Stajyer ebe olarak görev yaptığı Çocuk Cerrahi Servisi’ni çizimleri ile renklendirdi Rize Çay Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde eğitim gören stajyer ebe İrem Dinç, staj yaptığı hastanede Çocuk Cerrahi Servisi’nin duvarlarına çizdiği çizgi film karakterleri ile hasta çocuklar mutlu ediyor. Rize Merkez Çay Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde öğrenim gören 17 yaşındaki Yaren İrem Dinç, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Çocuk Cerrahi Servisinde ebe yardımcısı stajyer öğrenci olarak çalışmaya başladı. Çocuk Cerrahi Servisinin duvarlarının boya yenilenmesi yapılacağı sırada serviste hizmet veren hemşirelerin "Keşke biraz eğlenceli yaptırsak" demesi üzerine "İsterseniz ben yapabilirim" diyen stajyer öğrenci Yaren İrem Dinç, hastane duvarlarına çizgi film karakterlerini çizdi. Dinç, tüm servis duvarlarına farklı çizgi film karakterleri çizerken, hemşireler ve diğer stajyer arkadaşları da büyük bir keyifle boyamaları gerçekleştirdi. Ortaya rengarenk bir çocuk cerrahi servisi çıkarken bu işlemin bütçesi ise doktorlar ve hemşireler başta olmak üzere tüm servis çalışanları tarafından sağlandı. Hastalarının çocuk olduğu serviste artık ağlama sesleri daha az duyulurken, hasta yakınları ise çocuklarının keyifli zaman geçirmesinden memnun. "Küçük ayrıntılar bazen çok güzel oluyor" Oğlunun sünneti için Çocuk Cerrahi Servisi’nde bulunan Mehmet Mustafa Telci, sünnet öncesinde çocukla beraber duvarlarda yer alan tüm karakterler hakkında konuşarak korkusunu azalttıklarını ve bu durumdan çok memnun olduklarını ifade ederek “Oğlumuzun sünnetini yaptık. Sağ olsun buradaki arkadaşlar da yardımcı oldu. Gayet memnunuz şu anda. Vallahi kimin aklına geldiyse çok güzel olmuş. Özellikle şu boyama işini yapan kızımızın eline emeğine sağlık. Küçük ayrıntılar bazen çok güzel oluyor. Vallahi bizimkinin ilgisini çekti” dedi. “Stajyer hemşiremiz çiziyor, biz de ona yardım ederek boyuyoruz” Çocuk cerrahi servisinin sorumlu hemşiresi Oya Kutlu ise stajyer öğrencinin böyle bir yeteneği olduğunu duyduklarında hemen harekete geçtiklerini ve hasta yakınlarının durumdan çok memnun olduğunu kaydederek “Stajyer arkadaşımızın böyle bir yeteneği var doğuştan. Ben de çocuk cerrahi servisini renklendirmek istiyordum. Tam da üzerine denk geldi. Arkadaşlarımla birlikte stajyer hemşiremiz çiziyor, biz de ona yardım ederek boyuyoruz. Servis bu şekilde bu hale geldi. Herkes çok memnun. Tepkiler çok güzel. Zaten bütün çabamız çocuklarımız için. Hasta çocuklar için de bir nebze olsun rahatlatıcı oluyor. Hani korkuyorlar, servise gelmek istemiyorlar, içeri girmek istemiyorlar ama karakterleri görünce, duvarları renkli görünce hepsi koşarak geliyor. Sevinçli oluyorlar. Mutlu oluyorlar. En güzel bizim için çok güzel bir şey. Emeklerimiz amacına ulaştı” ifadelerini kullandı. “Çocukların ağlamaları en azından ertelenmiş oluyor” Serviste boya tadilatının başladığı sırada hemşirelerin kendi arasında ki servisi eğlenceli hale getirme hayali sohbetlerini duyan stajyer hemşire Yaren İrem Dinç, kendisinin resim çizme yeteneği olduğunu söyledi. Dinç “Servis yeni boyanıyordu o sıralar. Hani keşke biraz daha süslü olsa gibisinden konuşmalar oldu hemşirelerle. Ondan sonra ben de böyle bir şey yapabileceğimi söyledim. İşte küçüklüğümden beri uğraştığımı söyledim. Sonrasında böyle bir şeye kalkıştık. İlk önce hemşirelerle beraber yeni yeni boyalar alarak başladı. Sonra işte doktorlar da yardım ettiler. Öyle böyle gelişti yavaş yavaş. Şimdi fotoğraf çekiyorlar, çocukları burada daha çok eğlendiriyorlar, oynatıyorlar. Hani çocukların da odağı genelde duvarlar oluyor, karakterler oluyor. Bu yüzden de hani ağlamaları en azından ertelenmiş oluyor. Hoşuma gidiyor yaptığım şeyin böyle güzel bir şekilde karşılanması, hani beğenilmesi” diye konuştu. “Burası daha çok küçüklerin olduğu bir yer, daha çok eğlenilmesi gereken bir yer” Yeteneğinin küçük yaşlardan bu yana geldiğini ve hiç eğitim almadan kendisini resim konusunda geliştirdiğini ifade eden Dinç “Küçüklüğümden beri zaten uğraşıyordum böyle bir şeyle. O yüzden hani pek de zor olmadı benim için ama bir eğitim veya ekstradan bir yardım asla yok. Kendi kendime geliştirdim genel olarak. Yani çalışmadan çalışmaya değişiyor hani gölge gerekiyorsa çalışmaya bu tabii daha fazla vakit istiyor, daha fazla emek istiyor. Çizgileri, büyüklüğü, küçüklüğü çok fazla fark ediyor ama bir duvarı ortalama karakterse eğer bir günde bitiyoruz boyamasıyla beraber. Bence daha çok ilgi odağı oluyor burası çünkü diğer servislerden bir tık daha farklı. Çünkü burası daha çok küçüklerin olduğu bir yer, daha çok eğlenilmesi gereken bir yer. O yüzden engel yok olmak tabii ki de daha çok ilgi çekiyor. Böyle olması daha güzel” şeklinde konuştu.