GÜNDEM - 10 Mart 2018 Cumartesi 06:20

Şeker fabrikaları neden özelleştiriliyor?

A
A
A
Şeker fabrikaları neden özelleştiriliyor?

Türkşeker’e ait 14 fabrikanın özelleştirme kararı yoğun tartışmalara sebep oluyor. Şeker ekonomisi nedir, NBŞ’nin aslı ne, kararda Amerikalı Cargill’in parmağı bulunuyor mu, şeker neden Türkiye’de daha pahalı, kotayı kim istedi. Tüm bu sorulara cevap aramaya çalıştık.

Türkiye Şeker Fabrikası AŞ’ye ait 14 şeker fabrikasının özelleştirileceğinin duyurulması, ülkede en çok tartışılan konularından biri oldu. Bor, Çorum, Kırşehir, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Turhal , Afyon, Alpulu, Burdur, Elbistan ve Muş’taki fabrikaların devletin elinden çıkarılması her kafadan bir sesin çıkmasına yol açtı. Kimi fabrikaların kapatılacağını, kimi millî sermayenin küresel güçlere peşkeş çekileceğini iddia etti. Kimileri ise bunun, üretimin artırılması için gerekli olduğunu söyledi. Pekiyi gerçek ne? Şeker ekonomisi ne söylüyor? Denildiği gibi bu, çiftçiye bir darbe mi? Sektörün en büyük oyuncusu Cargill’in tartışmaların içinde rolü ne? Hem pancar üreticilerini hem de sektör temcilcilerini dinledik, aklımızdaki soruları yönelttik.

Öncelikle ifade edelim. Dünyada toplam şeker üretiminin \%77’si kamıştan, \%23’si pancardan elde ediliyor. Pancar ve kamıştan üretilen şekerler arasında kalite anlamında bir fark yok. Ancak, tropik bölgelerde yetiştirilebilen kamışından elde edilen şekerin maliyeti pancara göre çok düşük. Brezilya, Hindistan, Meksika, Tayland, Avustralya bu konuda çok şanslı. ABD, Japonya ve Çin gibi ülkeler hem pancardan hem de kamıştan şeker üretimi yapıyor. Ne var ki, Avrupa ülkeleri, Türkiye, Rusya pancara mahkûm. Çünkü iklimi kamışa müsait değil.

Şekerin ülkemizdeki ekonomik büyüklüğü 10 milyar lira civarında. Ancak merdiven altı üretim dâhil edildiğinde rakamın söylenenin kat kat üstünde olduğu ifade ediliyor. Şeker hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri. Çikolatadan şekerlemeye, tatlı hamurdan, gazlı içeçeklere, oraletten meyve suyuna kadar, aklınıza gelebilecek hemen her üründe kullanılıyor. Doğal olarak en az akaryakıt kadar ekonomide baz etkisi oluşturabiliyor. Şeker fiyatlarında yaşanacak küçük bir artış, yüzlerce ürünün maliyetine doğrudan yansıdığı için enflasyona da etki ediyor.
Bu kadar girizgâhtan sonra asıl mevzuya gelelim:

NEDEN ÖZELLEŞTİRİLİYOR?
Ülkemizde 33 tane şeker fabrikası bulunuyor. Bunun 25’i devlet devlet tarafından, 8’i de özel sektör eliyle işletiliyor. Devlet bünyesinde yer alan fabrikaların pancar işleme kapasiteleri günlük 1.750 ile 7.750 ton arasında değişiyor. Toplam nominal günlük pancar işleme kapasitesi 104 bin 550 ton. Yıllık kapasite ise 2 milyon ton. Türkiye’nin özel sektörle birlikte toplam üretim kapasitesi 3,1 milyon ton civarında. Özel sektörün elinde bulunan 8 fabrika yıllık 1 milyon ton şeker üretiyor. Türkşeker’e bağlı 25 fabrikanın üretim miktarı ise 1 milyon 400 bin ton.

Devlet tarafından üretilen şekerin maliyeti ton başına 900 dolar civarında. Bu rakam, dünya ortalamasının yaklaşık iki katı. Eski teknolojiyle işleyen fabrikaların kapasitesi büyük, verimlilik ve kârlılığı neredeyse yok. Nitekim geçtiğimiz yıl, şeker fabrikaları 100 milyon liraya yakın zarar etti. Aslında rakamlar son 20 yılda kâr hanesine hiç yazılmadı. Fabrikalar için ciddi yatırım gerekiyor. 25 fabrikada 1.324 memur, 1.455’i geçici olmak üzere toplam 8 bin 45 işçi çalışıyor. Pancarın hasatla birlikte çok kısa sürede işlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde şeker kalitesi düşüyor. Yani işçiler 45 ila 90 gün arasında çalışıyor. Bu yüzden geçici işçiler tercih ediliyor. Pancarın bol su istemesi, su kıtlığı yaşayan Anadolu için başka bir problemi doğuruyor.

İŞÇİ VE ÜRETİCİ NE OLACAK?
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine sendikalar ve Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyor, hükûmet kanadı ise “Çiftçilerimiz yine ürünlerini fabrikalara verecek. Şeker üretilmeye devam edilecek. Yeni yatırımlarla sektör daha da büyüyecek” diyerek kararı savunuyor.

KOTADA AMAÇ NE?
Yüksek maliyetler nedeniyle şeker pancarı, nişasta bazlı şekere göre kilo/TL değeri bakımından yüzde yüz pahalıya satılıyor. Türkiye 2017 yılı şeker ihtiyacı 2,7 milyon ton. İhtiyaç duyulan şeker Türkiye’deki 35 fabrikadan karşılanmaya çalışılıyor. Çiftçi ve üreticileri korumak için Bakanlar Kurulu kararı ile şeker ithalatına ve üretimine sınırlama getirildi. Yani kota konuldu. Konulan kota 3 ana başlıkla adlandırılmakta.
1) A kotası: Yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç pazara verilebilen şeker miktarı,
2) B kotası: A kotasının belli bir oranına tekabül eden ve güvenlik/fiyat politikası payı için bulundurulmak üzere üretilen şeker miktarı,
3) C şekeri: A ve B kotaları dışında üretilen ve yurt içinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilen ham ve beyaz şeker.
C kotası şeker üretimi yurt dışına satılmak kaydıyla serbest. Çünkü şekerleme üreticileri içeriden yüksek fiyattan pancardan elde edilen şeker alması nedeniyle neredeyse 3’te 1 fiyata kamıştan elde edilen şeker kullanan yabancı şirketler karşısında rekabet şansı kalmıyor. İhracatçılara bu konuda bir teşvik sağlamak üzere ihracat ettiği ürün kadar şeker ithal etme belgesi veriliyor. Bu şeker sadece ihraç edilecek ürünlerde kullanabiliyor ve kesinlikle iç pazarda tüketemiyor.

MISIR PANCARA RAKİP Mİ?
Gıda ve meşrubat sektörlerinden nişasta bazlı şeker için yaklaşık 1 milyon ton civarında bir talep söz konusu iken, üretim kotasının mevcut durumda sadece 267 bin ton ile sınırlı kalması bu sektörlerdeki tedarikçilerin Türkiye’de yatırım ve büyüme planlarını zorlaştırıyor. Aradaki fark ise Ekonomi Bakanlığı tarafından açılan “tarife kontenjanına bağlı ithalat” gibi yollarla veya kayıt dışı kanalıyla kapatılıyor. Kota nedeniyle oluşan kayıt dışı piyasanın yol açtığı senelik kayıp ise GSMH’de 750 milyon TL’ye denk geldiği söyleniyor. Ayrıca 50 milyon TL’lik Kurumsal Vergi ve 80 milyon TL KDV kaybı söz konusu.

Şeker fabrikaları neden özelleştiriliyor?

CARGILL DOST MU, DÜŞMAN MI?

150 yıl önce Amerika’da W. W. Cargill tarafından kurulan şirket bugün gıda, tarım, endüstriyel ürün ve finans sektörlerinde faaliyet gösteren küresel bir dev. 150 milyar doları aşan cirosu ile 70 ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye’de 1960 yılı itibarıyla çalışmalarına başlayan Cargill, 2000’li yılların başında 120 milyon dolar tutarındaki yatırımla Bursa Orhangazi Mısır İşleme Tesisini devreye aldı. Türkiye’deki yatırımını 400 milyon dolara çıkaran şirket Balıkesir’de endüstriyel yağ ve pastacılık yağları üreten Turyağ tesisini, Kocaeli Gebze’de bitkisel bazlı endüstriyel ve bioendüstriyel ürünler üreten Alemdar Kimya firmasını bünyesine kattı. Dünyada mısırdan nişasta bazlı üretimin lideri konumundaki Cargill, şeker tartışmalarının neredeyse tamamında ‘kötü aktör’ olarak yansıtılıyor. Şirket, özelleştirmeyi perde arkasından yönetmekle suçlanıyor. Mısır’dan üretilen nişasta bazlı şeker kotasının artırılması için lobi yaptığı öne sürülen ve pancar üreticilerinin hedefi hâline gelen Cargill, gerçekten bunları yaptı mı? Şirketten üst düzey bir isme tam da bu soruyu sorduğumda şöyle bir cevap aldım: Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle hiçbir ilgimiz yok. Rafine şeker üretiminde değiliz. Biz endüstriyel sıvı şeker üretiyoruz. Türkiye’de bu konuda zaten geniş bir pazar var. Bizim temel hedefimiz, şeffaf bir şeker piyasasının oluşması. Biz dâhil kimse ayrıcalıklı olmasın. Fiyatları dünya seviyelerine indirmek, Türkiye ekonomisine katkı vermek istiyoruz.

Şeker fabrikaları neden özelleştiriliyor?

HANGİSİ DAHA ZARARLI?

Şeker konusundaki bir diğer önemli tartışma konusu da temelde kendisi zararlı olan şeker çeşitleri arasında hangisinin daha zararlı olduğu yönünde.

Şeker veya sakkaroz, çoğu bitkinin bünyesinde bulunur. Fakat ekonomik değer elde edilebilecek kadar şeker ihtiva eden iki bitki vardır: Şeker kamışı ve şeker pancarı. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi şeker kamışının maliyeti daha ucuz. Türkiye’de geçmişte şeker kamışı tarımı için denemeler yapılmış, ancak ekonomik olmayacağı anlaşıldığı için vazgeçilmiş. Nişasta bazlı şekerler; şeker pancarı ve şeker kamışından üretilen şekerlerin (sakkaroz) dışında, nişasta bazlı ham maddelerden (mısır, buğday, patates) çeşitli kimyasal yollarla üretilen genel olarak glikoz, izoglikoz, fruktoz ve türevlerinden oluşuyor. Nişasta bazlı şekerler doğrudan tüketilmiyor; daha çok şekerli ürünler sanayisinde girdi olarak kullanılıyor.

Sanayinin nişasta bazlı şekeri tercih etmesinin en önemli sebebi maliyet. Türkiye, dünyanın en büyük 4. şeker pancarı üreticisiyken, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için 2016’da 1,5 milyon ton mısır ithal etti. Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şekerin (NBŞ) bazı AB ülkelerinde yasaklandığı yönünde açıklamalar yapılıyor. Ancak bu konuda resmi bir veri yok. Bunla birlikte, şeker türlerinin hangisinin daha zararlı olduğuna ilişkin bilimsel bir sonuç da henüz yayımlanmadı. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının konuyla ilgili çalışmaları sürüyor. Genel kanaat, şekerin toptan zararlı olduğu ve kararında tüketilmesi gerektiği yönünde. Bu konuda NBŞ’yi savunan kesimin kullandığı en önemli argüman: Aşırı su da insanı öldürür..

Sonuç: Asıl tartışılması gereken, ülkemizde şeker pancarı üretiminde verimlilik artışının nasıl sağlanacağı olmalıdır. AB’de 15,8 milyon, ABD’de 4,6 milyon, ülkemizde ise 2,7 milyon ton şeker üretimi yapılıyor. Şeker üretiminde çiftçi başına üretim miktarı açısından verimlilik AB’ye göre 4 kat, ABD’ye göre yaklaşık 16 kat daha az. Son yıllarda ülkemizde ciddi oranda verimlilik artışı sağlanmaya başlanmış olsa da bu yeterli değil. Pancar kimilerine göre 500 bin kişiyi doğrudan etkiliyor. Bu durumda atılması gereken iki adım var. Bir, üretimi artırmak, pancar çiftçisinin maliyet/üretim dezavantajını gidermek ve belki başka alanlara yönlendirmek. İki, şeker piyasasını özelleştirmek, rekabette şeffaflığı sağlamak ve dünya şeker fiyatlarına entegre etmek.

ŞEKERE EN ÇOK TÜRKLER ÖDÜYOR
Üretim maliyetleri ve uygulanan kota nedeniyle Türkiye’de şeker fiyatları da dünya ortalamalarının üzerinde. Kilogram başı perakende şekerin satış dolar fiyatı Hindistan’da 0,49, Çin’de 0,53, İngiltere’de 1,21, Almanya’da 1,20, Brezilya’da 0,48, Arjantin’de 0,44, ABD’de 1,17, Kanada’da 1,04, Güney Afrika’da 0,59. Türkiye’de ise bu rakam 1,29 dolara ulaşmış durumda.

Türkiye Gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: "Kayseri, Türkiye’nin tarımsal üretim merkezi olacak" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar; kırsal mahallelerden biri olan Hasancı’da çiftçiye dağıtılan nohut tohumlarının ekimini yaptı. Tohumları toprakla buluşturan Başkan Çolakbayrakdar, dünya genelinde tarımsal üretimin stratejik olarak öne çıktığını, bundan dolayı da Kocasinan’dan başlamak üzere bütün ilçelerde tarımsal üretimi artırarak, Kayseri’yi bir tarımsal üretim merkezi haline getireceklerini söyledi. Kayseri İl Tarım ve Orman Müdürü Bülent Saklav, AK Parti Kocasinan İlçe Başkanı Selçuk Melekoğlu, Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı Duran Safrantı ve Kocasinan Ziraat Odası Başkanı Abdülkadir Güneş ile birlikte Hasancı’da çiftçilerle bir araya gelen Başkan Çolakbayrakdar, onlarla sohbet etti. Daha sonra mibzer adı verilen tohum ekme makinasına nohut tohumlarını yerleştirildikten sonra traktör kullanan Başkan Çolakbayrakdar, tohumları toprakla buluşturdu. Çiftçinin her zaman yanında olduklarını belirten Başkan Çolakbayrakdar, “Anadolu’nun bereketli topraklarında ekmeğini topraktan çıkartan hemşehrilerimize bol bereketli sezon diliyorum” dedi. Tarımsal üretime verilen desteği artırarak sürdürdüklerini vurgulayan Başkan Çolakbayrakdar; "Kocasinan, Kayseri’nin metropol ilçesidir ama bir o kadar da 48 kırsalı ve köyü olan bir yerleşim bölgesidir. Şehrin tarım, hayvancılık ve ziraatın yüzde 20’sini Kocasinan yapıyor. Büyük bir coğrafyamızda eken, üreten çiftçi kardeşlerimiz var. Bütün çiftçi kardeşlerimize bereketli olsun diyorum. Son yıllarda bizim bölgemizde artarak devam eden nohut ekimini yaptık. Gömeç’in fasulyesinin yanında inşallah yeni bir ürün olarak Kocasinan’ın nohutu olacak. Kocasinan’dan başlamak üzere bütün ilçelerimizde tarımsal üretimi artırarak, Kayseri’yi bir tarımsal üretim merkezi haline getireceğiz. Sanayi, endüstri, turizm ve ticaret gibi her alanda Kayseri’miz örnek olsa da ciddi bir potansiyeli olan şehrimizin tarımsal üretiminde de yeni hedeflere doğru yolumuza devam ediyoruz. Bu noktada en önemli paydaşlarımız çiftçilerimizdir. Çiftçilerimiz olmasa yaptığımız hizmetlerin bir anlamı yok. Bu işin en önemli aktörü olan çiftçimizi tebrik ediyor, teşekkür ediyoruz. Çiftçilerimiz yeter ki eksin biz destek olmaya ve çiftçimizin yanında olmaya her zaman varız. Özellikle ‘Köyümde Hayat Var’ projelerini de hayata geçireceğiz. Genç çiftçiler için proje hazırladık. Kentten kırsala göç sağlayan gençlerimizin eğitiminden üretimine kadar her alanda destek vereceğiz. Çiftçimizi geleceğe taşıyacak projeler üretiyoruz ve destekçisi oluyoruz. İnşallah yeni dönemde ektiğimiz tohumlar daha bereketli olsun" ifadelerini kullandı. Kayseri İl Tarım ve Orman Müdürü Bülent Saklav ise üretim yapan çiftçilere teşekkür ederek; "Bakanlık olarak her zaman çiftçilerimize destek oluyoruz. Tarım Arazilerini Etkinleştirme Projesi kapsamında her sene tohum dağıtımı gerçekleştiriyoruz. Bu sene Büyükşehir ve Kocasinan Belediyesi ile bakanlığımızın destekleriyle 700 ton tohum dağıtımı gerçekleştirdik. Aspir, yeşil mercimek, nohut, sorgum sudanotu ve kuru fasulye dağıtımı yaptık. Her sene olduğu gibi belediyelerimiz destek verdi. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. Başkan Çolakbayrakdar’ın her zaman çiftçinin yanında olduğunu belirten Kocasinan Ziraat Odası Başkanı Abdülkadir Güneş de, “Büyükşehir Belediyesi, Kocasinan ve Tarım Müdürlüğünün dağıtmış olduğu tohumları, toprakla buluşturuyoruz. Kocasinan, zaten Kayseri ilçeleri arasında en çok nohut ekimi yapılan ilçesidir. Stratejik bir ürün olan nohuttan çiftçilerimizin yüzü gülüyor. Belediye başkanlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu. Çiftçiler de her zaman çiftçiye destek veren ve yanında olan Başkan Çolakbayrakdar’a teşekkür etti.
Eskişehir Millî Mücadele’de Türk Ocakları’nın katkısı Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi Murat Kaya, Türk Ocakları’nın kuruluşundan beri Türk milliyetçiliğinin ve Türkçülüğün bu topraklardaki en önemli savunucuları olduğunu belirtti. Eskişehir Türk Ocağı’nda “Milli Mücadele’de Türk Ocakları” konulu sohbete katılan Kaya, Türk Ocakları kurulduğu 1912 yılından itibaren Türk milliyetçiliğinin ve Türkçülüğün bu topraklardaki en önemli savunucuları olduğunu anlattı. Türk Ocağı’nın, Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki faaliyetleriyle topluma Türklük bilinci aşılamış, Türkçe’nin korunmasına, Türk tarihinin gelişmesine büyük katkı sağladığını anlatan Murat Kaya, “Cemiyet ilk kurulduğu günden itibaren kendisini siyasi faaliyetlerden uzak tutarak daha çok kültür faaliyeti göstermiştir. 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra, Osmanlı Devleti’nin toprakları işgal tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde işgallere karşı tepki gösterenlerin başında Türk Ocakları ve Türk Ocaklılar gelmektedir. İzmir’in işgal söylentileri kulaktan kulağa yayılırken, İzmir Türk Ocağı’nda yapılan toplantılar neticesinde Reddi İlhak Heyeti Milliyesi oluşturulmuş ve bu heyet Maşatlık Mitingi’ni düzenlemiştir. İzmir’in işgalinin ardından Anadolu’da ve İstanbul’da düzenlenen protesto mitinglerinde Türk Ocakları öncü rol oynamıştır. Son Osmanlı Mebusan Meclisi seçimlerinde milliyetçilerin Meclis’e girmesi için yoğun gayret gösterilmiştir. Mîsâk-ı Mîlli’nin kabulünde Türk Ocakları üyeleri yoğun gayret sarf etmiştir. İstanbul’un resmen işgal edilmesinin ardından, İtilaf Devletleri’nin ilk işgal ettiği binalardan birisi İstanbul Türk Ocağı olmuştur. Yaşanan bu gelişmelerin ardından Türk Ocağı üyelerinin bazıları Malta’ya sürgüne gönderilirken, bazılarıysa Anadolu’ya geçip Mustafa Kemal Paşa’nın yakmış olduğu Kurtuluş meşalesine güç vermiştir. Türk Ocakları, daha ilk günden itibaren Millî Mücadele’nin içerisinde yer almıştır” dedi. Konuklar tarafından ilgiyle takip edilen konuşmanın sonunda konuşmacı çok sayıda soruları cevaplandırdı. Eskişehir Türk Ocağı Şube Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın konuşmacıya şükran beratı takdimi ile program sona erdi.
Burdur Tartıştığı müşteriye amansız takip: 3 yaralı Burdur’da işlettiği alkollü mekanda taşkınlık çıkaran müşterilerle çıkan tartışmada bir müşterinin kavasına kabza ile vuran iş yeri sahibi, oradan çıkıp başka bir alkollü mekana girdiklerini görünce o mekana rastgele kurşun yağdırdı, 3 kişi yaralandı. Olay, dün gece saat 23.45 sıralarında Burdur merkez Hatip Hoca Caddesi üzerinde bulunan alkollü mekanda meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, cadde üzerinde E.C.’ye ait alkollü mekana gelen U.G. (27), M.A. (20), B.G. (21) ve E.K. (30) isimli şahıslar burada taşkınlık çıkarması üzerine çıkan tartışmada işletme sahibi E.C. silah kabzası ile U.G.’nin kafasına vurarak hafif şekilde yaraladı. Bunun üzerine olay yerinden kaçan şahısları araba ile takip eden E.C., şahısların aynı cadde üzerinde bulunan farklı bir alkollü mekana girdiğini görünce mekana doğru rastgele ateş edip olay yerinden ayrıldı. Açılan ateş sonrası mekan içerisinde müşteri olarak bulan B.O. bacağından vurulurken, İ.E.M.’de göğüs kısmından merminin sıyırması nedeniyle yaralandı. Çevredekilerin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından yaralılara ambulans ile Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Polis ekipleri tarafından yapılan çalışmalar sonucu mekana kurşun yağdıran E.C. yakalanarak gözaltına alındı. Olay yeri inceleme ekiplerinin yaptığı çalışmalar sonrasında olayla ilgili soruşturma başlatılırken yaralıların durumlarının iyi olduğu öğrenildi.
Kayseri Çocuklara Özel Şenliği’e ücretsiz ulaşım imkânı Büyükşehir Belediyesi Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği’ne ailelerin daha kolay erişebilmeleri için ücretsiz otobüs seferleri düzenliyor. Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi etkinlik alanında 19-28 Nisan günleri arasında yapılacak, 20 Nisan Cumartesi günü resmi açılışı gerçekleşecek olan Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği için Büyükşehir Belediyesi ücretsiz ulaşım imkânı sağlayacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, okuyan ve okutan şehir Kayseri mottosuyla donanımlı, eğitimli bir nesil yetişmesi için çocuk kütüphanelerinin ardından şimdi de Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği’ni çocuklarla buluşturuyor. Başkan Büyükkılıç, birbirinden eğlenceli ve özel etkinliklerin yer alacağı şenlik için ulaşımın da ücretsiz olması yönünde talimat verdi. Bu kapsamda, ulaşım noktasında vatandaşlara destek olan Büyükşehir Belediyesi, Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği’ne ailelerin çocukları ile birlikte daha kolay erişebilmeleri için ücretsiz otobüs seferleri düzenleyecek. Millet Bahçesi’nde gerçekleşecek olan şenlik için 20-21-23-27 ve 28 Nisan tarihlerinde Cumhuriyet Meydanı ile Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi arasında 639 hat kodlu seferler ile ücretsiz hizmet verilecek. Seferler, saat 10.00 ile 22.00 arasında yarım saatte bir olarak planlanırken, ücretsiz otobüsler Cumhuriyet Meydanı Kaleönü durağından hareket edecek.