KÜLTÜR SANAT - 31 Aralık 2017 Pazar 22:55

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

A
A
A
Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

Türk-İslam Ülküsü’nün mimarlarından olan büyük mütefekkir ve Türkiye Gazetesi yazarlığını yapmış Seyyid Ahmet Arvasi, bundan tam 29 yıl önce aramızdan ayrıldı. ‘Asrın Yesevisi’ diye anılan Arvasi, bazen darbecilerin işkencelerine maruz kaldı, bazen de aşırı kesimlerin hücumlarına… Ama asla inandığı yoldan vazgeçmedi.

Milliyetçilik fikrini İslam’la yoğuran ve “Türk-İslam Ülküsü’’nün temellerini atan Türkiye Gazetesi'nin yazarlığını yapmış Seyyid Ahmet Arvasi’yi 31 Aralık 1988 günü yani bundan tam 29 yıl önce kaybettik. İslam'ı anlatarak, insanların ırkçılığın karanlık sularına hapsolmalarına mani olmak için çabalayan Arvasi, binlerce imanlı gencin yetişmesine vesile oldu. “Seyyid” yani Arap kökenli Peygamber Evladı olmasına rağmen, Türk milliyetçiliğinin en mühim fikir adamlarından biriydi.

Arvasi Hoca, 1932 yılında Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde, altı çocuklu bir ailenin en büyük evladı olarak hayata gözlerini açtı. Ama aslında ailesi Van'ın Bahçesaray (Müküs) kasabasına bağlı Doğanyayla (Arvas) köyündendi. Şark’ta "Arvasiler" olarak bilinen ve Peygamber Efendimizin soyundan gelen bu aile, Soyadı Kanunu'nun çıkmasıyla, "Arvasi" soyadını almıştı. Babasının ismi Abdülhakim Arvasi'ydi. Ancak, Hüseyin Hilmi Işık Efendi ve Necip Fazıl Kısakürek'in hocası olarak bilinen Abdülhakim Arvasi hazretleri ile aynı kişi değillerdi.

MÜBAREK AİLE…
Böyle mübarek bir aileden gelen Seyyid Ahmet Arvasi, okumaya meraklı ve zeki bir çocuktu. Küçük yaşta evinden ayrılarak gittiği Erzurum Öğretmen Okulunu 1952 yılında başarıyla bitirdi. Öğretmen olup bir müddet Anadolu'da ilkokul muallimliği yaptı. Fakat onun daha büyük hedefleri vardı. 1958'de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümünü bitirdi. Sonrasında sırayla Balıkesir, Bursa ve İstanbul'daki Eğitim Enstitülerinde hocalık yaptı. Bu esnada gençlere, millî ve manevi değerlerimizi büyük bir fedakârlıkla aşıladı. 1979 yılında emekli olan Arvasi, aynı yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel İdare Kurulu'na seçilerek, bu partideki vazifesine, 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar devam etti. Hatta MHP'den İstanbul senatör adayı da oldu.

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

DARBECİLERİN ZULMÜ
Bu esnada gazetelerde günlük makaleler yazan Arvasi Hoca, darbecilerin zulmüne uğradı. 12 Eylül darbesinden sonra, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'ndan yargılandı. Hapsedildiği Ankara’daki Mamak Cezaevinde işkence dolu günler yaşadı. Hayatındaki ilk kalp krizini, Mamak zindanında tutulurken geçirdi. Ancak bazen yalnız kalsa da davasından asla vazgeçmeyip, hapisten çıktıktan sonra da gazete ve dergilerde yazılar kaleme almaya devam etti. Arvasi, o tarihlerde "Hasbihal" başlığı ile Türkiye Gazetesi'nde de köşe yazıları yazdı. Düşüncelerini Türkiye gazetesi sütunlarından yüz binlere anlattı.
56 senelik ömrünü fikrî mücadeleyle geçiren Seyyid Ahmet Arvasi, 31 Aralık 1988 tarihinde İstanbul Erenköy'deki evinde vefat etti. Arvasi'nin cenaze namazı için Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelen on binlerce kişi, Fatih Camii'nin bahçesini doldurdu. Arvasi Hoca, Edirnekapı'da defnedildi.

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

ARVASİ HOCA BÖYLE İNANIYORDU: Türkler güçlüyse İslam dünyası da güçlü!

Seyyid Ahmet Arvasi, kitaplarında ve makalelerinde, İslam ile Türklüğün birbirinden ayrılamayacağını savundu. Arvasi, mücadelesini verdiği milliyetçilik anlayışını da şöyle ifade etti: Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslam'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O hâlde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim!

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

O FİKİRLER PARAVAN!
Arvasi Hoca, Türkiye üzerine oynanan oyunların ‘ideolojiler” üzerinden yürütüldüğünü anlattı hep. Bu oyunları Hasbihal kitabında şöyle özetledi: Asla unutmamak gerekir ki, yabancı ideolojiler, istilacı devletlerin fikir paravanalarıdır. Milletleri içten vuran sinsi tuzaklardır. Bunu bildiğim içindir ki, Türk milletini parçalama oyunlarına karşı durmayı büyük bir namus ve vicdan borcu bilmekteyim. Hele bir Doğu Anadolu çocuğu olarak, doğduğum ve büyüdüğüm bölge etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere karşı elbette kayıtsız kalamazdım. Beni yakından tanıyanlar, bütün hayatımı ve çalışmalarımı Türk-İslam Ülküsü'ne vakfettiğimi elbette bilirler. Beni bu mukaddes yoldan döndürmek için ne oyunlarla, ne tertiplere ve ne kahpeliklere maruz bırakıldığımı bir Allah bilir bir ben. Şüphesiz bu oyunlar bitmemiştir ve kolayca biteceğe de benzemez. Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür. Aksi bir durum varsa, bütün Türk dünyası ile birlikte İslam dünyası da sömürülmektedir.

Daktilo başında ebediyete göçtü

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca, 31 Aralık 1988 tarihinde vefat etmişti ama Türkiye Gazetesi için daha birçok günlük yazı kaleme almıştı. Zaten o yazılardan birine hazırlanırken, daktilosu başında hayata gözlerini yumdu. Seyyid Ahmet Arvasi, vefatından 22 gün sonra neşredilen son yazısında da her geçen gün Türk halkının üzerine daha fazla çöken materyalizmin kara bulutlarından söz ediyordu. Hâlihazırda dert yandığımız Millî Eğitim kitaplarından da şikâyet ediyordu. Hayatı boyunca mücadele ettiği “değersizlikten” yakınıyordu yine Seyyid Ahmet Arvasi... Acaba yazdıklarının son kelamları olduğunun farkında mıydı?

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı
Vefatına kadar Türkiye Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapan Arvasi, son makalesini kaleme alırken hayata gözlerini yumdu.

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

Arvasi’nin son makalesi...

Vefat etmeden birkaç gün evvel yazdığı ‘Yılbaşı ve mutlu azınlıklar’ isimli makalesinde ise "Kültür emperyalizmi ne demekmiş? Dünyadaki mücadeleler, boğuşmalar ve didişmelerden onlara ne? Onlar, sadece, kendi mutluluklarını düşünürler. Evet, “mutlu azınlıkların” hayat felsefesi bu... Görünen odur ki, onlar bize, biz onlara “yabancı” düşmüşüz... Allah, sonumuzu hayra tebdil eylesin..." diyerek topraklarına yabancılaşmış insanlardan yakınıyordu.

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı

KÖYLÜLER ANLADI
Müellim değil Muallim Bey'di
Seyyid Ahmet Arvasi Hoca, Ağrı'nın bir köyünde öğretmenken, köylüler kendisine "muallim" (öğretmen) değil "müellim " (elem veren) diye hitap etmekteymiş. Arvasi Hoca, “Herhâlde, bilmiyorlar" diye hüsnüzanda bulunurmuş. Hoca, köyde bir müddet yaşayıp, ne kadar ahlaklı ve muhafazakâr biri olduğu köylülerce anlaşılınca, kendisine "muallim" diye hitap etmeye başlamışlar. Ahmet Arvasi de bunu fark edip sebebini sormuş. Köylülerden Abid Ağa da şunları anlatmış: Sen sahiden muallimsin, müellim değilsin! Buraya çok öğretmen geldi. Ekserisi dinimizi hor görüp, bizlere tepeden bakıyordu. Biz de bu adamlara "muallim" değil, kasten "müellim" derdik. Malumunuz, "muallim" ilim öğreten, "müellim" ise, acı çektiren demektir. Kusura bakma, sen köyümüze gelince, galiba bir "müellim" daha geldi diye düşünmüştüm. Allah'a hamdolsun ki yanılmışım...

Seyyid Ahmet Arvasi Hoca'yı kaybedişimizin 29. yılı
Talebeleri Arvasi'yi anlattı
Mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi 29. vefat yıl dönümü dolayısıyla tüm Türkiye'de gerçekleştirilen konferanslarla yâd ediliyor. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve Yarın dergisi, dün akşam Arvasi Hoca için bir anma programı tertipledi. Kızlarağası Medresesi’ndeki TYB İstanbul binasında gerçekleşen panelde, Arvasi’yi talebelerinden Dr. Kemal Tekden, Dr. Semih Uşaklıoğlu, Dr. Yusuf Gedikli ve Hüdavendigâr Onur anlattı. Yöneticiliğini Yarın Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Bilal Yamak’ın yaptığı panelde Arvasi Hoca'nın çileli hayatını anlatan konuşmacılar; onun İslam'dan kopuk olmayan milliyetçilik anlayışına temas ettiler. Önceki gün de İzmir’deki siyasiler Arvasi Hoca için bir araya geldi. Bir tesiste yapılan anma töreninde Arvasi'nin ruhu için Kur'ân-ı kerim okunup, dualar edildi. Anma faaliyetine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ ile MHP ve BBP’den çok sayıda davetli katıldı.

PROF. DR. SEÇEN: Manevi yönü ilim adamlığının önündeydi
Seyyid Ahmet Arvasi’yi Türkiye Gazetesi'ne anlatan Prof. Dr. Hasan Seçen “Arvasi Hoca, Türk-İslam görüşünü yeniden yorumlamış; Türk milletinin dertlerini dil, tarih, sanat, kültür ve eğitim gibi açılardan ele almış ve çare yolları önermiştir. Bu yönüyle Arvasi, Türk milliyetçiliğine yeni bir soluk kazandıran bir isim olmuştur” ifadelerini kullandı. Prof. Seçen şöyle devam etti: Arvasi’yi bir ilim adamının ötesine geçiren, onun insanı manevi yönüyle de ele almasıdır. Entelektüel yönü çok güçlü bir düşünür olan Arvasi, hürriyeti ‘Allah’tan başkasına kul olmamak’ şeklinde tanımlamıştır. “Asrın Yesevisi S. Ahmet Arvasi” ile “S. Ahmet Arvasi Kronolojisi” adlı kitapları olan Hüdavendigâr Onur da, Ahmet Arvasi’nin Türk milliyetçiliği hareketinin beyin takımından biri olduğunu söyledi. Onur, şöyle konuştu: Ahmet Arvasi, kitaplarında, emperyalizmin Türk ve İslam dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç planlar tertip ettiğini ısrarla belirtmektedir. Vatan çocuklarının kültür emperyalizmi vasıtasıyla din ve milliyetine yabancılaştırılmaya çalışıldığını ifade eder. Bunun için ailelerin, çocuklarını Türk töresine bağlı, İslam ahlak ve faziletine göre yetiştirmek zorunda olduğunu anlatır.  

Türkiye Gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde’de asırlık gelenek ’Helva Şenliği’ Niğde merkeze bağlı Yeşilburç köyünde yüzyılı aşkın süredir devam eden Helva Şenliği, bu yıl da coşkuyla gerçekleştirildi. Mübadele ile Yunanistan’dan gelen Türklerin yerleştirildiği Niğde’nin Yeşilburç köyünde yüzyılı aşkın zamandır düzenlenen Helva Şenliği, coşkulu şekilde gerçekleştirildi. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan şenliklerde Kur’an-ı Kerim tilaveti sunuldu, dualar edildi. Yeşilburç köyünün Osmanlı döneminde de özel bir yere sahip olduğunu söyleyen Niğde Valisi Cahit Çelik, köyün turizm açısından değerine dikkat çekerek, "Bu köyde yaşayan vatandaşlarımız 100 sene önce Selanik’e 175 kilometre uzaklıktaki Kirifçe köyünde yaşıyorlardı. Lozan Antlaşması çerçevesinde de orada yaşayan Müslüman Türk vatandaşlarımız önce İzmir’e, daha sonra Isparta’ya, akabinde de ilimiz sınırları içerisindeki Uluağaç, Taşlıca köyleri, en sonunda burayı mesken edindiler. Türk soylu vatandaşların mübadele döneminde ne sıkıntılar yaşadığını, burada yaşayan vatandaşlarımız dedelerinden, ninelerinden dinlemişlerdir. Osmanlı döneminde de bu köyümüz bölgenin en önemli, en zengin köylerinden bir tanesiydi. Bugün de baktığımız zaman bu köyümüz gerçekten hem il merkezine yakınlığı, hem taşıdığı turizm potansiyeli anlamında da en güzel, en önemli köylerimizden bir tanesi. Biz de burada görev yaptığımız süre içerisinde köyümüzün bu turizm potansiyelini daha ilerilere taşıyacak adımlar atacağız" dedi. "Yeşilburç köyünü dünyaya tanıtacağız" diyen Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir ise, bölgenin turizmini geliştirmek için yapılacak yatırımlardan söz etti. Özdemir, "Başta burada Kilise Camii dönüşümü, yürüyüş parkuru, sokaklardaki yenileme ile Yeşilburç hak ettiği değere ulaşacak. Yakın bir zaman içerisinde yolu yeniliyoruz. Bu bölge gerçekten Niğde’nin en gözde bölgesi, doğasıyla, tarihiyle çok kıymetli. İnşallah bu bölgeyi ülkemiz açısından da çok kıymetli bir hale getireceğiz’’ diye konuştu. Yeşilburç Mahallesi Muhtarı Cihan Tuna ise, 100 yılı aşkın süre önce yapılmaya başlayan şenliklerin köy halkına sağlık ve bereket getirmesini diledi. Yapılan konuşmaların ardından odun ateşinde pişirilen kazanlar dolusu helva katılımcılara ikram edildi. Yeşilburç Mahallesi Muhtarlığı ve Derneği tarafından düzenlenen Yeşilburç Helva Şenlikleri’ne Niğde Valisi Cahit Çelik, Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, İl Emniyet Müdürü Adnan Özdemir, Jandarma Alay Komutanı Jandarma Albay Gürol Okyar, Yeşilburç Muhtarı Cihan Tuna ile Yeşilburç köyü sakinleri katıldı.
Muğla Muğla’da 75 adet koç ve 625 kilogram yerfıstığı üreticilere dağıtıldı Muğla Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından Kadın Dayanışmasıyla Koyun Yetiştiriciliği Projesi Damızlık Koç Dağıtımı Programı ile Yerfıstığı Üretiminin Arttırılması “ projesi çerçevesinde tohum ve koç dağıtım töreni gerçekleştirildi. Muğla Tarım ve Orman İl Müdürlüğü bahçesinde gerçekleştirilen törende, 75 kadın üreticisine 75 koç dağıtılırken 30 tarım üreticisine 625 kilogram yerfıstığı tohumu kura ile dağıtıldı. Törende konuşma yapan Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak” 2021 yılı yazındaki o asrın felaketi yangınlar, pandemi, Rusya Ukrayna savaşı güney sınırlarımızdaki gelişmeler bölgenin her tarafı ateş çemberi böyle bir süreçte özellikle kırsalda üretmeden kırsalda yerleşimi kentlere taşımadan üretmenin yolu ancak kadın üreticilerimizin özellikle yuvayı yapan dişi kuştur hikayesiyle başlatmış olduğumuz kadın dayanışması ile koyun yetiştiriciliği projemizi hakikaten meyvelerini vermeye devam ediyor. 2022 yılı sonunda yaklaşık 10 milyon liralık bir proje ile başlattığımız 4 bin koyun 160 koç dağıtımı ile başlattığımız sürü adeti bugün itibari ile 5 bin 700’e ulaştı. Bu arada üreticilerimiz koyun yetiştiricilerimiz 236 civarında kuzu satarak ta 1 milyon lira ek gelir elde ettiler. Bu dönemde ’de Tarım ve Orman Bakanlığımızın destekleri ile 750 bin civarındaki katkısı ve 250 bine yakın üretici katkısı ile tarım işletmeleri genel müdürlüğümüzün Bursa Karacabey tarım işletmesinden seçip geldiğimiz 75 adet merinos koçu ihtiyaç sahibi kadınlarımıza üreticilerimize kura ile dağıtımını yapacağız. Bunun için son derece mutluyuz. Yine burada Bakanlığımız Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğümüzce TAKE projesi çerçevesinde ilimizde yer fıstığı üretiminin yaygınlaştırılması için 625 kilogram tohumluk yer fıstığını üreticilerimiz ile buluşturacağız” dedi.
Van Osmanlı’nın Van’daki sembolü yeniden ibadete açıldı 2 bin 700 yıllık görkemli Van Kalesi’nin zirvesindeki Osmanlı sembolü Süleyman Han Camii, restorasyon çalışmalarının ardından yeniden ibadete açıldı. Osmanlı Devleti’nin yöreye hakimiyetini gösteren sembol bir yapı olan Van Kalesi’nin zirvesindeki Süleyman Han Camii’nin restorasyon çalışmaları tamamlandı. Dünyadaki sayılı eski yapılardan biri olan Van Kalesi, aradan geçen 2 bin 700 yıla rağmen bugün büyük kısmıyla hala tüm görkemiyle ayakta duruyor. Urartu Kralı 1. Sarduri tarafından milattan önce 840-825 yıllarında Van Gölü kıyısına inşa edilen kalenin zirvesinde ise Süleyman Han Camii yer alıyor. Van Kalesi’nin siluetini etkileyen önemli kalıntılardan biri olan cami; Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Van Valiliği tarafından restore edildi. Restorasyon çalışmaları tamamlanan cami, bugün Van İl Müftüsü Dr. Mehmet Sırrı Şık’ın kıldırdığı Cuma namazıyla birlikte ibadete açıldı. Kılınan namaz sonrası açıklamalarda bulunan Van Valisi Ozan Balcı, şehrin imar ve inşa edilmesi anlamında büyük gayretlerin olduğunu belirtti. Bu çalışmaların vatandaşın huzuru, refahı ve esenliği için yapıldığını ifade eden Vali Balcı, "Burada valilik başta olmak üzere; siyasetçilerimiz, milletvekillerimiz, iş dünyamız, çiftçilerimiz, işçilerimiz, basınımız, bürokrasimiz, üniversitemiz toplumun bütün kesimleriyle beraber birbirimizi severek kaynaşarak gelecek kuşaklara hazırlamaya çalışıyoruz. Burada güzel işler oluyor. Bu işleri de inşallah artırarak devam edeceğiz” dedi. “Camimizi bugün ibadete açtık” Görkemli Van Kalesi’nde fetih hatırası olarak Osmanlı Cihan Devleti tarafından bir cami inşa edildiğini hatırlatan Balcı, “Bu cami tarihin değişik döneminde restore edilmişti. Daha sonra biz de yeniden restore ettirdik. Restorasyonu biten camimizi bugün ibadete açtık. Güzel bir eser oldu. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum. Bizler sadece bu caminin restorasyonu değil, eski Van şehrinde yer alan 700 yıllık Ulu Cami, Kızıl Minareli Cami ve Horhor Cami’nin de ihalesini yaparak restorasyonlarını başlattık. Eski Van şehrini de ayağa kaldırdığımız zaman kentin kültür ve turizmine çok büyük değer katmış olacağız” diye konuştu.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi Fen Fakültesi, akreditasyon başarısıyla kalite standartlarını yükseltiyor Kastamonu Üniversitesi Fen Fakültesi, akredite edilen lisans programlarıyla kalite standartlarını yükselterek başarılı bir adım attı. Yükseköğretim Kalite Kurulu Başkanlığı’nın (YÖKAK) yetkilendirdiği Fen, Edebiyat, Fen-Edebiyat, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakülteleri Öğretim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (FEDEK) tarafından Kastamonu Üniversitesi Biyoloji lisans programı için 5 yıl, Matematik lisans programı için ise 2 yıl süreyle akredite edildi. Bu akreditasyonlarla Fen Fakültesi, tüm aktif bölümleriyle akredite olmuş oldu. Kastamonu Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Talip Çeter, aldıkları akreditasyon belgeleriyle gurur duyduklarını ifade ederek, bu başarının elde edilmesinde emeği geçen herkese teşekkürlerini iletti. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal’a da desteklerinden ötürü teşekkür eden Prof. Dr. Çeter, Biyoloji ve Matematik bölümlerinin kazandığı akreditasyon belgelerinin, öğrencilere daha geniş iş imkanları sağlayarak kariyer yolculuklarını destekleyeceğini vurguladı. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal ise Fen Fakültesini akreditasyon başarısından dolayı tebrik ederek, Üniversitede kalite odaklı çalışmaların aktif bir şekilde yürütüldüğünü ifade etti. Kalite eksenli çalışmaların yaygınlaştırılmasında son zamanlarda Üniversitede önemli adımlar atıldığını ifade ederek, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve YÖK üyelerine teşekkürlerini ileten Topal, bu alanda çaba gösteren Yükseköğretim Kalite Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak ve kurul üyelerine de teşekkür etti.