KÜLTÜR SANAT - 19 Eylül 2014 Cuma 19:22

’Sinemamızın 100. Yılında Yılmaz Güney’

A
A
A
’Sinemamızın 100. Yılında Yılmaz Güney’

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 21.’si organize edilen Altın Koza Film Festivali kapsamında ‘Sinemamızın 100. Yılında Yılmaz Güney’ söyleşi yapıldı.

Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’ndaki söyleşide Abdurrhaman Keskiner, Hikmet Taşdemir, Semir Arslanyürek, Yaşar Pütün ve Aytaç Arman, konuşmacı olarak katıldı. Söyleşide ilk olarak Yılmaz Güney’in hayatını anlatan kısa film gösterildi. Gösterimin ardından konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Adana’da "sinema" dendiğinde Yılmaz Güney’in en belirgin isim olarak öne çıktığını belirterek, “Yılmaz Güney, dönemin şartları nedeniyle muhalif duruşu olan bir sanatçı. Onun sanatçı kimliği kime sorarsanız sorun, kabul görmüştür. İyi bir senarist, yönetmen, oyuncu, sanatçıdır. Türkiye’de sinema konuşulduğunda Yılmaz Güney konuşulur, Adana’da sinema konuşuluyorsa bu Adana’da daha da hakikattir. Böylesine değerli bir sanatçıyı çıkaran toprakların bir evladı olmak bizim için de gurur meselesidir” dedi.

YILMAZ GÜNEY’LE YAŞADIKLARI ANILARINI ANLATILAR

Yılmaz Güney ile ilk tanışmasını anlatan Abdurrahman Keskiner, “Yılmaz Güney, Nebahat Çehre ve ben bir akşam yemeğe çıktık. Yılmaz ‘benimle beraber çalışır mısın?’ dedi. Benim bilmediğim bir iş olduğunu söyledim. ‘Olsun’ dedi. Yılmaz Güney ile çalışmaya başladık. Önce resim imzalayarak, sonra alacakları tahsil ederek, arkasından Yılmaz Güney’in malzemecisi olarak, arkasından şoförü olarak, arkasından menajeri olarak, arkasından ailevi ilişkiler bağlantısı olarak. Ben ikinci bir Yılmaz Güney oldum. 6 sene acı, tatlı, güzel günlerimiz geçti. 1971’de ayrıldık. Ama aslında hiç ayrılmadık. Biz hep devam ettik” diye konuştu.

Yaşar Pütün ise, “Okuldan arkadaşlarla eve doğru giderken beyaz bir araba geçti yanımızdan. Dediler Yaşar bu adam senin babanı soruyor. Gittim arabanın yanına içinde sarışın hiç görmediğim güzel bir kadın. ‘Sen Hamit çavuşun oğlu musun’ dedi. ‘Evet’ dedim. Arabaya bindim. ‘Ben de Hamit çavuşun oğluyum’ dedi. ‘Ben seni biliyorum. Babam rakı içip de seni özlediğinde hep senin lafını ederdi oradan biliyorum. Sen Yılmaz abisin’ dedim” ifadelerini kullandı.

"YILMAZ GÜNEY’İN DOĞALLIĞINDAN ETKİLENDİK"

Aytaç Arman, oyunculuk kariyerine Yılmaz Güney’in oğlunu oynadığı bir filmi ile başladığını kaydederek, “Türkiye’nin en büyük ismi olan Yılmaz Güney’in oğlunu oynayıp, filmin sonunda babasını öldüren bir oğul olduğum için de şöhret oldum. Bütün piyasa beni tanıdı” şeklinde konuştu.

Çocukluğunun sinemalarda geçtiğini kaydeden Arman, şunları aktardı:

“Bizim oyunculuğumuzda yakışıklı adamlar, güzel kadınlar vardı. Bende yakışıklı adam olarak geldim. Fakat bir Yılmaz Güney gerçeği yaşadık ki doğaldı. Hayatın içinde olduğu gibiydi. Kafamızı çevirdiğimizde çok doğal olarak görebileceğimiz insan biçimlerini perdeye aktaran bir sinema anlayışı ve onun içinde çok doğal duran bir oyuncu üslubu. Yılmaz Güney’den sonraki oyuncular olarak hepimiz ondan etkilendik o doğal duruşu uygulayabilmek için. Hayatın kendisinde olduğu gibi oynayabilmek için hepimiz etkilendik. Biraz daha Yılmaz Güney gibi durmak, Yılmaz Güney gibi oynamak istedik. Yani oyuncu kimliğimde Yılmaz Güney etkisi vardı.”

Hikmet Taşdemir ise Yılmaz Güney ile tesadüfen tanıştığını belirterek, “Beni artist yapmayı söyledi. Ben o zaman fabrikada işçiydim. ‘Olmaz’ dedim. Yılmaz abi üstüme geldi. Nitekim ‘Umutsuzlar’ filmi ile sinemaya ilk adımımı attım. Benim 9 parmaklı olmam dolayısıyla ‘9 parmaklı kiralık’ katil rolü vardı. Yılmaz abi ‘bana kötü bakar mısın?’ dedi. Bende kaşımı gözümü oynatarak bakmaya çalıştım. ‘Hayır’ dedi. Ne yapmam gerektiğini sordum. Beni bir ayna karşısına götürdü. ‘Oraya düz bak, yüzünü gözünü oynatmadan önüne doğru eğil’ dedi. Bende istediğini yaptım. ‘İşte ben böyle kötü adam istiyorum. Yüzünü gözünü bulaştıran adam olmasın istiyorum’ dedi. Ondan sonra birkaç filminde daha oynadıktan sonra hapishaneye ziyarete gittim. Bana ‘lütfen bir daha gelme’ dedi. ‘Neden abi’ dedim. ‘Sizi gördükçe yüreğim sızlıyor’ dedi” şeklinde konuştu.

Semir Aslanyürek de Yılmaz Güney ile hiç tanışmadığını aktararak, “Onu filmlerde gördüm, kitaplarını okudum. Ben Yılmaz Güney ile ‘Umut’ filmi ile tanıştım. ‘Umut’ filmini izlediğim zaman orta okuldaydım. Bu filmi birkaç gün üst üste gittim izledim ve ben büyüdüm. Büyüdüğümü izledim. 12 yaşındaydım o zaman ama 30 yaşında gibi bu ülkenin bütün yükünü omuzlarımda taşıyacak gücü bulmuştum kendimde” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.