ASAYİŞ - 24 Mayıs 2017 Çarşamba 10:39

Suriyeli mültecileri hemşehrisi 2 milyon 500 bin TL dolandırdı

A
A
A
Suriyeli mültecileri hemşehrisi 2 milyon 500 bin TL dolandırdı

Suriye'deki iç savaştan kaçıp Adana’ya sığınan mültecileri, başka bir Suriyeli iş yeri açma ve ortaklık vaadiyle yaklaşık 2 milyon 500 bin TL dolandırarak kayıplara karıştı.

Olay, 2 ay önce Seyhan ilçesine bağlı Yeşilyuva Mahallesi Mirza Çelebi Sokak'ta meydana geldi. İddiaya göre, Suriye’deki iç savaştan 3 yıl önce kaçıp Adana’ya sığınan 7 mülteci, inandıkları Muhammed Aşram isimli başka bir Suriyeliye iş yeri açıp para kazanmak için toplam 623 bin 500 TL ve 537 bin 400 dolar para verdi. Daha sonra Muhammed Aşram, ‘Aşram İletişim’ adı altında bir elektronik dükkanı açtı. 7 Suriyeli vatandaşa ise 1 ay boyunca ortaklıkları düzeyince kazandıkları kardan para ödedi.
Aradan geçen 1 ayın ardından ise Aşram, bir gece dükkandaki malların çoğunu da çalarak ortadan kayboldu. Sabah geldiklerinde dolandırıldıklarını anlayan mülteciler, durumu polise bildirdi. Olayla ilgili soruşturma sürerken, Aşram’ın tek 7 Suriyeli mülteciyi değil, aralarında Türk vatandaşları da bulunan başka kişileri de dolandırdığı öğrenildi.

“Ev kiramı bile ödeyemiyorum şu anda”
Durumu avukat aracılığı ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na taşıyan Suriyeli Abik Takgal, elinde avucundaki bütün parayı verip şu anda ev kirasını dahi ödeyemediğini belirtti. Takgal, “İlk tanıştığımda kendisiyle parası yoktu ve gel seninle iş yapalım dedi. Para vardı bende, dükkan açtı kendisi. Başta iyi, dürüst çalıştı benimle. Ama daha sonra kaçtı gitti. 28 bin 200 dolar ve 74 bin TL para verdim. Şu anda elimdeki bütün parayı verdim. Ev kirasını bile veremiyorum” dedi.

“Ailece dolandırıldık”
Elektronik eşya toptancısı olan ve dolandırıcı tarafından 650 bin dolar dolandırılan Abdurrahman Acem de, “Benim ayrı bir dükkanım vardı. Başta kendisi ile tanıştım. Mal alıp satarız diye güvendim kendisine. Çok mal aldı ama aldıktan sonra parayı ödemedi. Daha sonra duydum ki kaçtı. 650 bin dolar civarında aile olarak dolandırıldık” diye konuştu.

“Dürüst birine benziyordu ama dolandırıcı çıktı”
Çevre esnaflarından Hikmet Şen de dolandırıcının 7 Suriyeli vatandaşı değil başka kişileri de dolandırdığını ve kaçtığında yaklaşık 40 kişinin dükkanı basmak için geldiğini belirterek, “Bu kaçtığında alacaklılar geldi buraya. En az 30-40 kişi vardı. Kendisi çok iyi birine benziyordu. Cuma günleri dükkanını kapatıp açmazdı. Benden karton karton sigara alırdı. Dürüst, efendi birine benzetiyorduk. Bu adam milleti harbiden uyutmuş. Alacaklılar burada birbirine girecekti. Dolandırdıkları arasında bir de Türk vatandaşı vardı. Onun da 100 bin TL’sini dolandırmış” ifadelerini kullandı.

“Olayın takipçisiyiz”
Abdurrahman Acem, Ayşe Kattan, Ali Alshawakh, Muhammed Hamdo, Abit Takdal, Hamama Atık, Ali Ajam isimli Suriyelilerin dolandırıldığını tespit ettiklerini belirten Avukat Ökkeş Ağca da olayın takipçisi olduklarını kaydederek şunları söyledi:
“Ellerinde avuçlarında biriktirdikleri parayı, bir dükkana ortak olduk diye dolandırıcıya vermişler. Dolandırıcı görüntüsünde olmayan, iyi niyetli bir iş adamı görüntüsü veren bu kişi iyi niyetli insanları dolandırarak ağır şekilde yaralamıştır. Hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Olayın takipçisiyiz.”
Polisin de dolandırıcı Muhammed Aşram’ı yakalamak için çalışması sürüyor.
 

Umutcan İşledici
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kolay morarma hemofili habercisi olabilir Hemofilinin ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Hemofili kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliğidir. Kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızıntı şeklinde uzun süren kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir” dedi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Işık Odaman Al, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Işık Odaman Al, hemofilinin kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliği olduğunu belirterek “Hemofili A ve hemofili B olarak iki tipi vardır. Hemofili A’da eksik olan, faktör VIII’dir. Tüm hemofili hastalarının yüzde 85’ini oluşturur. Hemofili B’de ise faktör IX eksikliği mevcuttur ve hastaların yüzde 15’ini oluşturur. Hemofili kalıtsal (doğumsal) bir hastalıktır. X’e bağlı çekinik olarak kalıtılır. Yani kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Öte yandan sonradan kazanılmış mutasyonlar da hemofili hastalığına neden olabilmektedir. Toplumdaki sıklığı hemofili A için 5 bin erkek çocukta 1 iken hemofili B için 30 bin erkek çocukta 1’dir” şeklinde konuştu. Sünnet sonrası uzayan kanamaya dikkat Hemofili A ve B’de klinik bulguların benzer olduğuna işaret eden Doç. Dr. Işık Odaman Al, şöyle devam etti: “Eklem ve kas içi kanamalar en sık görülen bulgulardır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Hastalık faktör düzeyinin kandaki seviyesine göre ağır (faktör düzeyi < yüzde 1), orta (yüzde 1-5) ve hafif (yüzde 5-40) olarak sınıflandırılır. Klinik bulgular ise hastanın yaşına, faktör düzeyine göre değişir. Ağır hemofilide bulgular daha ciddi olup yenidoğan döneminde ve erken çocukluk döneminde ortaya çıkar. Hastalar emeklemeye ve yürümeye başlama döneminde eklem içi kanamalar ile başvurur. Hafif hemofilide ise bulgular daha ileri yaşlarda, ağır bir travma ya da cerrahi işlem sonrası kanama şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın tanısı şüphelenilen kişilerde kan faktör seviyesine bakılarak konulur. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızma şeklinde uzun süren kanama, sünnet sonrası beklenmedik kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir. Tanı konulmasında aile öyküsü mutlaka sorgulanmalıdır. Erken tanı konulması özellikle ağır hemofili hastalarında hayat kurtarıcıdır.” Ciddi kanama olmadan koruyucu tedavi şart Doç. Dr. Işık Odaman Al, tedavinin esasını eksik olan faktörlerin yerine konulması olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Günümüzde plazma kaynaklı ve rekombinant olarak üretilen faktör konsantreleri mevcuttur. Ağır hemofili hastalarında ciddi kanamalar gelişmeden koruyucu tedaviye başlanmalıdır. Koruyucu tedavi hemofilinin tipine, hastanın kilosuna, kanama sıklığına ve şiddetine ve faktör düzeyine göre bireyselleştirilir. Genellikle haftada 1 olarak başlanıp, haftada 3’e kadar arttırılır. Bu tedavide amaç hastanın kan faktör seviyesini yüzde 1’in üzerinde tutmak ve ciddi kanamaların önüne geçmektir. Diğer tedavi şekli ise ‘kanadıkça’ olarak isimlendirilen hastanın kanaması olması durumunda uygulanan faktör yerine koyma tedavisidir. Faktör konsantreleri hastalara damar içi infüzyon yolu ile uygulanmaktadır. Hemofili ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. Bu süreçte hasta ve ailesinin bilgilendirilmesi ve tedaviye uyumu çok önemlidir. Hastalar hematoloji, fizik tedavi, ortopedi hekimi, fizyoterapist, psikolog gibi bir çok disiplinden profesyonel uzmanlarca takip edilmelidir. Hastalar hastalığın ismi, ağırlık derecesi, kullandığı faktör konsantresi, takip eden merkez ve hekimin bilgilerini içeren kimlik kartları taşımalıdır. Tedavide amaç hayatı tehdit eden, ani gelişen kas içi, beyin içi kanamaların önüne geçmek olduğu kadar, uzun vadede hastaların bebeklikten, erken çocukluk, okul dönemi, ergenlik ve erişkin dönemlerine geçişte karşılaşabileceği kronik sorunları da tespit edip çözmektir. Tekrarlayan eklem içi kanamalar kısa ve uzun vadede hastaların hayat kalitesini önemli düzeyde etkilemektedir.” Uzun dönemde sakatlığa ve psikolojik sorunlara yol açabilir Tekrarlayan kanamalarda uzun dönemde sakatlığa yol açabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Tekrarlayan kanamalar sonucu eklem içinde inflamasyon (yangı) oluşmakta ve kısa dönemde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığına; uzun dönemde ise eklem hareket yeteneğinin kaybına yani sakatlığa neden olmaktadır. Bu tür sakatlıklar ise hastalarda fiziksel aktivitede azalmaya ve osteoporoz, obezite, sosyolojik ve psikolojik sorunlara da neden olur. Fiziksel aktivite her yaş grubunda oldukça önemlidir ve desteklenmelidir. Böylece sinir ve kas gelişimi desteklenir ve eklem hareket açıklığı artar. En çok önerilen sportif aktiviteler yürüyüş ve yüzmedir. Erken çocukluk döneminde hastaların aşıları aşı takvimine uygun olarak yapılır. Ancak kas içi yerine cilt altı uygulama tercih edilmelidir. Eğer kas içi uygulama zorunlu ise koruyucu olarak uygulanan faktör tedavisi ile aynı güne denk getirilmeli ve aşı sonrası aşı uygulanan bölgeye baskı uygulanmalıdır. Okul dönemindeki hastalar için ise okul yönetimi ve öğretmenleri hastalığın tedavisi ve acil durumlar hakkında bilgilendirilmelidir. Aile ve öğretmen iş birliği içinde olmalı ve çocuk bu dönemde psikososyal olarak desteklenmelidir. Ergenlik dönemi ise tedaviye uyumun en çok bozulduğu dönemdir. Hastalar kronik sürecin vermiş olduğu bıkkınlık, kanama ataklarının eskisi kadar sık olmaması, bağımsız olma arzusu gibi nedenler ile tedavilerini aksatabilmektedir. Son yıllarda klasik faktör uygulamalarının yanı sıra uzun yarı ömürlü faktörler, faktör VIII’ e benzer etki gösteren bisipesifik antikor (Emicizumab) ve faktör dışı tedaviler geliştirilmiştir. Emicizumab henüz ülkemizde kullanım onayı almamıştır. Gen tedavisi çalışmaları ise devam etmektedir” değerlendirmesi yaptı.
Mersin Mersin’in ilk kadın muhtarları mazbatalarını alıp göreve başladı Mersin’in Mut ilçesinde iki kadın muhtar adayı ilk defa seçimleri kazanarak muhtar seçildi ve mazbatalarını alıp göreve başladı. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde muhtar adayı olan Fatma Ayan (59), 120 oydan 63’ünü alarak erkek rakibini geride bırakıp Tuğrul Mahallesi’ne muhtar seçildi. Fatma Dorla ise (49) erkek muhtar adayı karşısında 244 oyun 125’ini alarak Çömelek Mahallesi’nde muhtar seçildi. Muhtar seçildiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Tuğrul Mahalle Muhtarı Fatma Ayan, “İlk defa Mut ilçemizde 2 kadın aday muhtar olarak seçildik. Atatürk’ün biz kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkından yola çıkarak biz de aday olduk. Mut’a bir kadın eli değsin istedik ve çalışmalarımız sonucunda gece gündüz çalışarak bu hedefimize ulaştık. Mahallemizi bir üst seviyeye getirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğiz” dedi. Çömelek Mahalle Muhtarı seçilen Fatma Dorla ise, “Önceki seçimde adaylığımı koymuştum. Bir kadın olarak köye kadın eli değmesini istiyordum önceki seçimde kaybettim. 6 adayın içinde ikinci sıraya yerleştim. Benim için avantaj olacağını düşündüm. İkinci sıraya gelmek benim için büyük bir başarıydı. Tekrarını denemek istedim tekrarında da 31 Mart 2024 tarihinde bir seçime girdik. Karşımdaki rakibim eski muhtardı. Bir tane aday vardı eski muhtar. 119 oy o aldı 125 oy ben aldım. Ben birinci geldim. Köyüm için en iyi hizmeti güzel bir şekilde yapacağıma eminim kendime güveniyorum. İstiyorum ki her yerde bir kadının eli değsin istiyorum. Çömelek için de benim elim inşallah uğurlu gelecek her şey güzel olacak” diye konuştu. Çömelek Mahallesi’nin eksiklerine değinen Dorla, “Yollarda şu anda gerçekten ciddi anlamda sıkıntı var. Sularımız yazın yetersiz. Ulaşımımız yok. Gögden yaylasının yolu şu anda çok berbat durumda oranın asfalt yapılması için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz inşallah. Daha çok sorunlar var ama ileriye dönük yavaş yavaş tek tek inşallah bunları çözeceğime eminim bir kadın olarak” diyerek sözlerini bitirdi.