GÜNDEM - 17 Eylül 2014 Çarşamba 17:25

Tayland Prensesi, İstanbul’a geliyor

A
A
A
Tayland Prensesi, İstanbul’a geliyor

Tayland Prensesi Chulabhorn, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından düzenlenecek kongreye katılmak üzere Türkiye’ye geliyor. 30’u yabancı 80’e yakın bilim adamı yaptıkları en yeni çalışmaları kongre aracılığıyla tartışacak.

Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nin düzenlediği 4. Uluslararası Eczacılık Bilimleri Kongresi 18-21 Eylül 2014 tarihlerinde üniversitenin tarihi Haydarpaşa Yerleşkesi'nde gerçekleştirilecek. Her biri kendi alanında yetkin başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinden 30'a yakın yabancı ve 50'ye yakın yerli davetli konuşmacının yer aldığı kongrede ilaç ve eczacılık biliminin ve mesleğin güncel konularının ele alınacağı birbirinden değerli konuşmalar yapılacak. Kongrede ayrıca 23'ü sözlü sunum 255'i poster sunum olmak üzere toplam 278 bildiri, 1 çalıştay ve 1 de kurs yer alacak. Kongrenin açılış günü gerçekleştirilecek olan ve ilaç sektörüne yönelik olarak hazırlanan "Biyobenzerler" konulu kursa, konunun uzmanı değerli bilim insanları katkı sunacak. Kursun açılışını Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Saim Kerman yapacak. Kongre dili İngilizce olup, kurs Türkçe ve İngilizce simultane çeviriyle verilecek. Kongrenin açılış programını aynı zamanda Farmakoloji Profesörü olan Tayland Prensesi Chulabhorn, "İlaç Geliştirmede Tıbbi Bitkilerin ve Mikroorganizmaların Yeri" adlı sunumla yapacak.

ECZACILIKLA İLGİLİ BİLGİLER GÜNCELLENECEK
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülden Z. Omurtag, 1994, 1998 ve 2010 yıllarında düzenlenen kongreyi bundan sonra 4 yılda bir gerçekleştirerek gelenekselleştirmek istediklerini söyledi. Kongre sayesinde bilim insanlarının eczacılıkla ilgili bilgilerini güncelleyeceğine işaret eden Prof. Dr. Omurtag, aynı zamanda Türkiye’deki genç bilim insanlarının da uluslararası bağlantılar kuracağını kaydetti. Bilimsel içeriğiyle olduğu kadar sosyal programıyla da zengin kongre kapsamında sema gösterisi düzenlenecek.

KONGREDE KONUŞULACAK ÖNEMLİ KONU BAŞLIKLARI
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülgün Tınaz, patent başvurusunda bulunduğu, bakteriler arası haberleşmeyi engelleyip antibiyotik direncini ortadan kaldıran çalışmasını anlatacak. 1 yıl Texas’ta bilimsel çalışma yapan Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Gargılı, Kırım-Kongo hastalığı konusundaki güncel gelişmeleri paylaşacak. 25 yıldır ABD’de çalışma yapan meme tümörü hücrelerine hedef tedavi olarak direkt etki edebilecek bir takım antioksidan maddelere ilişkin çalışmaları bulunan Prof. Dr. Hayat Önyüksel, ilaç taşıyıcı nanoteknoloji sistemini aktaracak. Yeditepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Aydın, sularda bulunabilecek kimyasallar konusunu işleyecek. ‘Oyalı’ isimli koyun klonlamasını yapan Prof. Dr. Sema Birler, transgenik hayvanlar üzerinden diyabet ve kanser gibi kalıtsal hastalıklar için ilaç geliştirme çalışmalarını paylaşacak. Bezmialem Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Prof. Dr. Gülaçtı Topçu, Alzheimer'a karşı kullanılan bitkisel etkenleri tartışacak. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunç Akkoç, kök hücre tedavisindeki son gelişmeleri anlatacak. ABD’den Prof. Dr. Philip J. Scarpace, obezite konusunda geliştirilen son tedavi yöntemlerini aktaracak. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Üstünses, Türkiye ve dünyada eczacılık eğitiminin genel durumuna ve standartlara ilişkin sunum yapacak. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Dilek Heperkan, son yılların umut vadeden ilaçları olarak kabul edilen probiyotik ve prebiyotiklerden söz edecek.

Türkiye’de klinik eczacılık eğitiminin 90’lı yıllarda başlamasında önemli katkıları olan Prof. Dr. Sidney Stohs, Amerika’da klinik eczacılık eğitiminde ve uygulamalarında gelinen son noktayı paylaşacak ve ayrıca yapacağı diğer bir sunumda hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde besin destek ürünlerinin rolünü anlatacak.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. İlhan Yargıç, son günlerde gündemi sıkça meşgul eden bonzai adlı maddeye değinecek. Kongrede ayrıca kanserden psikiyatrik hastalıklara, geleneksel ilaçlardan modern ilaç sistemlerine kadar geniş yelpazede birçok güncel konu ele alınacak ve ilaçların kimyasına, yan etkilerine, kan düzeylerinin belirlenmesine yönelik yeniliklere yer verilecektir. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli PAÜ, MGK Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu’nu ağırladı Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) tarafından düzenlenen söyleşi programının konuğu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu oldu. Söyleşi programı öncesinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu, Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından makamında ağırlandı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Şehit Piyade Teğmen Bekir Can Kerek Konferans Salonu’nda düzenlenen söyleşi programı PAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından yapılan açılış konuşması ile başladı. Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Bugün Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Sayın Seyfullah Hacımüftüoğlu’nun söyleşisi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyemiz Prof. Dr. Nigar Değirmenci’nin profesörlük cübbe giyme törenini gerçekleştireceğiz. Bu tören belki de üniversiteler tarihinde ilk defa öğrencilere açık şekilde yapılacak. Bizim genel teamülümüz, profesörlüğe hak kazanmış Hocalarımıza Yönetim Kurulu Üyelerimizin önünde cübbe giydiriyoruz ve onlara profesörlük unvanından sonra yapacağı bilimsel çalışmaların neler olacağını soruyor ve kayda alıyoruz. Sayın Büyüğümüzün önerisiyle bu törenin burada yapılması, öğrencilerimizin de görmesi çok önemli. Öğrencilerimiz de böylelikle profesörlük unvanına dair merak ettikleri soruların da cevaplarını görmüş olacak. Yönetim Kurulu Üyelerimize de burada oldukları için çok teşekkür ediyorum. Profesörlük, bilimsel kariyerin son basamağıdır. Ama bir bilim insanı, gerçekten bilim insanıysa, unvanların bir değerinin olmadığını, hayatı boyunca toplumun ve insanlığın problemlerine çözüm aramaya devam etmesi gerektiğini bilir. Öğrencilerimiz için profesörlük sürecinin nasıl gerçekleştiğini de açıklayayım: Profesörlükten önceki basamak doçentliktir. Doçentliği, Üniversitelerarası Kurul veriyor, kadrosunu ise biz veriyoruz. Doçentlikten sonra beş yıl geçmesi gerekiyor. Beş yıl geçtikten sonra Üniversitemizin, fakültemizin bilimsel akademik değerlendirme kriterlerini dolduran her profesör adayı, profesör olma hakkına sahip oluyor. Bunun kararını önce fakülte veriyor. Sonra Rektörlük olarak biz jüri oluşturuyoruz. Jüriler değerlendirme yapıyor. Rektörlük Yönetim Kurulu kararı neticesinde de atamayı gerçekleştiriyoruz. Ahilik sisteminin aşağı yukarı aynısıdır. Yani bir profesör, kendi fakültesinde kabul edilmiş, Üniversitenin en yüksek organında kabul edilmiş ve kendi alanındaki profesörler tarafından da refere edilmiş olarak bu unvanı alıyor. Dolayısıyla bu unvan gerçekten çok kıymetlidir. Nigar Hocamızı tekrar kutluyorum. İnşallah topluma, insanlığa ve ülkemizin tüm bilimsel hayatına büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterimiz başta olmak üzere, katılımlarınız için çok teşekkür ediyorum.” Açılış konuşmasının ardından Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nigar Değirmenci profesörlük cübbesini Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu ve Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından takdim edildi. Cübbe giyme töreninin ardından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu ile bir söyleşi gerçekleştirildi. Hacımüftüoğlu ‘Türkiye Neden Hedeftir?’ başlıklı söyleşisine, Türkiye’nin hedef olduğu nedenleri, stratejik konumu ve önemi açısından, Anadolu’nun Asya ve Avrupa arasındaki köprü olması dışındaki kıymetli olmasındaki nedenin Doğu Roma’nın Ortodoks dünyası için merkezi ve kutsal olmasından kaynaklandığını ifade ederek başladı. Hacımüftüoğlu, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Niçin bu terör örgütlerini Batılı ülkeler destekler? Çünkü bu örgütler proje örgütlerdir. Proje varsa bu terör örgütlerinin sahibi de vardır demektir. Bu sahipli örgütler Anadolu’da istikrarsızlığın temelini oluşturmaktadırlar. Çağdaş Haçlı seferleri bu örgütler üzerinden yapılmaktadır. Bir istikrarsızlık unsuru oluşuyor nedeni de şu: Doç. Dr. Uygur Kocabaşoğlu “Anadolu’daki Amerika” adlı kitabında 1820’de ilk misyonerleri İzmir’den limana indirerek başlayan harekete bağlar. Amerika’dan çıkıyorlar, geliyorlar Anadolu’yu Protestanlaştırma faaliyeti için. Özetle, bu misyonerler raporlarında diyorlar ki: Müslümanlardan Protestan olmaz. İkinci aşama, Rumlardan Protestan olmaz. Üçüncü aşama sadece Ermenilerden bir Protestanlık sinyali görüyorlar ve onlara çalışmaya başlıyorlar. Neticede bunun üzerinden yürüttükleri faaliyetlerde okullar ve hastaneler üzerinden Türkiye’de yapılanıyorlar. Osmanlı döneminde kamuya sadık bir toplum olan Ermeni kavmi, bir anda hain kavim haline dönüyor. Netice itibarıyla ayrılıkçı, bölücü, toprak istilacı bir kavim haline dönüyor. Bu çalışma bilesiniz ki, 1820’deki misyonerlerin gelişi ile başlamış bir harekettir. Şimdi Anadolu, hakikaten biraz inceleyince görüyoruz ki, Ortodoks dünya için son derece tehlikeli. Bu kadar kutsal bir coğrafya kendi açık sınırlarından işgal altındadır ve yeniden fetih edilmesi lazımdır. Bu konu için zayıflatıcı bir konuma getirmektir. Anadolu kutsiyeti dolayısıyla hedeftir. Batı böyle düşünürken bir yandan da mesela Rusya, Ortodoks Slav kavimlerini tek bir çatı altında yani Rus hâkimiyeti altında toplamayı amaç edinmiş, bu kavimlerin siyasal dayanışmasını sağlamaya yönelmiş olan hareket olan Panslavizm’in merkezidir. Onların hedefi de İstanbul’dur. İstanbul merkezli Slav ırkı öncülüğünde ve Ortodoks bir yapıdaki dünya hâkimiyeti teorisine mahkûm Panslavizm’dir. Bir milliyetçi Rus için İstanbul’un ismi aslında Çargrad’dır yani Çarın şehri. Anadolu, kutsiyeti nedeniyle hedeftir. Ortodoks dünya için en kutsal yerlerinden birisi de Denizli’dir. İnanç turizmini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. İnanç turizmine gelenler nedense Türkiye’deki yedi kiliseyi gezerler. Üçü İzmir’de, üçü Manisa’da, biri Denizli’dedir. Bu kiliseleri gezerler ama bizim camilerimizi, diğer tarihi yapılarımızı gezmezler. Kavgalar, gürültüler hep bunun üzerinedir. Şu anda Gazze’de gördüklerimiz de aşağı yukarı bu bağlamdadır yani ana düşünce burası bize vaat edilmiş topraktır, öyleyse biz bunu alalım. Nerede yazıyor? Tahrip edilmiş kutsal kitaplarında. Adam ona iman ediyor, gereğini yapıyor. Yaşadıklarımızın çoğu bu bahsettiğim argümanlar üzerine kuruludur.” Söyleşi programı, öğrencilerden gelen soruların yanıtlanması ve ardından Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından günün anısına Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu’na plaket ve hediye takdimi ile sona erdi.
İzmir İzmir’de oyuncak tüfekle gasp anı kamerada İzmir’in Konak ilçesinde bir grubun araç içerisindeki kişiyi tüfekle gasp ve darbetme anı güvenlik kameraları tarafından görüntülendi. Sıkı takip yürüten polis ekipleri tarafından yakalanan magandalar gözaltına alınırken, olayda kullanılan Kalaşnikof tüfeğin oyuncak olduğu ortaya çıktı. Olay, 10 Nisan sabahı saat 05.00 sıralarında Konak ilçesinde meydana geldi. Otomobille bölgeye gelen bir grup, araçlarından inerek başka bir otomobil içerisinde bulunan vatandaşın yanına gitti. Bir kişinin elinde Kalaşnikof tüfek taşıdığı grup, araç içerisindeki D.A.’ya (23) saldırarak darbetmeye başladı. Daha sonra ise D.A.’dan 3 bin 800 lirayı zorla alan 4 kişilik grup araçlarına binerek bölgeden uzaklaştı. Olay kamerada Öte yandan yaşanan olay çevredeki güvenlik kameraları tarafından görüntülendi. Görüntüde otomobille bölgeye gelen 4 kişilik grubun araç içerisinde bulunan vatandaşa doğru geldiği, bir kişinin elinde ise tüfek olduğu, daha sonra araç içerisindeki vatandaşı darp ve gasbettiği ve bölgeden uzaklaştığı anlar yer aldı. Kısa sürede yakalandılar, tüfek oyuncak çıktı Meydana gelen olay ardından harekete geçen Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği ekipleri, güvenlik kameralarını izleyerek 4 magandanın kimliklerini tespit etti. İsimleri B.D. (19), S.Y. (21), U.Y. (20) ve H.B. (22) olan şüphelilerin, polis ekipleri tarafından yürütülen teknik ve fiziki takiple Çeşme ilçesinde oldukları belirlendi. 4 şüpheli de polis ekipleri tarafından gerçekleştirilen operasyonda, suç aleti tüfekle yakalanarak gözaltına alındı. Olayda kullanılan Kalaşnikof tüfeğe yapılan incelemede ise tüfeğin oyuncak olduğu ortaya çıktı. 2 tutuklama Gözaltına alınan şüpheliler, emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edildi. Şüphelilerden U.Y. ve B.D., çıkarıldıkları mahkemece tutuklanırken, S.Y. ve H.B. adli kontrolle serbest bırakıldı.