POLİTİKA - 15 Mayıs 2018 Salı 17:50

TBMM’de üç partiden ortak deklarasyon

A
A
A
TBMM’de üç partiden ortak deklarasyon

TBMM’de üç parti ortak deklarasyon verdi. Deklarasyonda, “TBMM üç parti grubu olarak mazlum Filistinli kardeşlerimizin her zaman yanında olacağımızı, zulme karşı adalete, hakkaniyete, haksızlığa karşı hakka, hukuka destek vereceğimizi ilan ediyoruz” denildi.

TBMM Genel Kurulu’nda Kudüs özel oturumu düzenlendi. AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay imzasıyla ortak deklarasyon metni hazırladılar. Metni TBMM Genel Kurulu’nda bulunan AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ve MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay üç Grup Başkanvekili okudu.

İŞTE O METİN 

Ortak metinde şunlar kaydedildi: 

“İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi bildirisi. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üç parti grubu olarak Kudüs’te yaşanan gelişmeler üzerine bu ortak bildiriyle tüm dünyaya irademizi haykırıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin İsrail büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı, Birleşmiş Milletler üyesi 128 ülkenin ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi tüm ülkelerin İstanbul Zirvesi’ndeki şiddetli tepkilerine rağmen uygulaması, başta Kudüs olmak üzere tüm bölgede büyük infial meydana getirmiştir. 14 Mayıs 2018 günü Gazze şeridinde barışçıl gösteriler düzenleyen Filistinlilere vahşice saldırıp, an itibariyle 60 kişiyi katleden, 2770’in üzerinde kişiyi yaralayan İsrail yönetimini tüm insanlık adına şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. ABD ve İsrail’in, Birleşmiş Milletlerin kararlarını yok sayması, uluslararası toplumun iradesine ve evrensel değerlere karşı meydan okumasına karşın Filistinlilerin barışçıl tepkileri en temel hakları olduğu gibi, insanlık vicdanına tercüman olmaktadır. Bu uğurda insanlığın ortak vicdanı olarak yerine getirirken, şehit düşen kardeşlerimize Allah’tan rahmet , yaralananlara acil şifalar diliyoruz. ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, İsrail’in zulümlerine katliam ve haksızlıklara teşvik, vebale ve suça ortak olmaktır. Bu barbarca saldırı ve katliam dünyanın gözü önünde fütursuzca yapılabilmesi, insanlık, ahlak, vicdan ve adalet gibi en temel değerlerin utanmazca ayaklar altına alınması ayrıca bu acı olayların vahim bir yönüdür. Gün boydu savunmasız masumlar öldürülürken, dünyadan etkili, sonuç doğurucu seslerin çıkmayışı ve Arap Birliği’nin, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumların açık tavır almayışı, Filistin sorunuyla tarihi, toplumsal ve kültürel olarak ilgili ülkelerdin klişe ifadelerinin ötesine geçmeyişleri, muhakkak ki tarihin unutmayan hafızasına kan ve ateşle kazınacaktır. Türkiye, Filistin halkının haklı davasına her zaman ve her şartta sahip çıkmıştır. Bundan sora da en güçlü şekilde sahip çıkmaya devam edecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üç parti grubu olarak mazlum Filistinli kardeşlerimizin her zamlan yanında olacağımızı, zulme karşı adalete, hakkaniyete, haksızlığa karşı hakka, hukuka destek vereceğimizi ilan ediyoruz. Yaşasın Filistin, yaşasın Kudüs.” 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’de artış hızı Avrupa’nın 3 katından fazla Ülkemizde 12 milyon diyabetli var. Üstelik artış hızı dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının da 3 katından fazla. İyi tedavi edilmediğinde ciddi organ hasarlarına da yol açan diyabet, yaşamı tehdit edebiliyor. Günümüzde teknoloji ve tıptaki hızlı gelişmeler sayesinde ise hastaların etkin tedavisini yapmak ve yaşam kalitelerini artırmak mümkün. Bugün açılışı gerçekleştirilen Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’nde yüksek teknoloji ile diyabetlilerin yaşam kalitesinin artırılması ve Türkiye’den farklı ülkelerdeki diyabetlilere özel hizmet verilmesi hedefleniyor. Koordinatörlüğünü Endokrinoloji ve İç hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz’ın yaptığı Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’nin açılışında, ilgili tüm branşlarda hizmet verecek olan uzman medikal ekip basın mensupları ile bir araya geldi. Dünyada 600 milyon, ülkemizde 12 milyon diyabetli bulunuyor. Yapılan araştırmalar; ülkemizde diyabetin görülme sıklığının her 10 yılda bir yüzde 100 oranında arttığını gösteriyor. Üstelik bu artış hızı dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının da 3 katından fazla. Yaşamı tehdit edebilen ciddi bir hastalık olan diyabet; iyi tedavi edilmediğinde koroner kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, görme kaybı ve nöropati gibi ciddi organ hasarlarına yol açabiliyor. Acıbadem, diyabetin tanı ve tedavisinde bütünsel bir yaklaşım anlayışıyla tek merkezden hızlı çözümler sunan, ülkemizdeki ve farklı ülkelerdeki diyabetlileri takip edebilen Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’ni hizmete sundu. Koordinatörlüğünü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz’ın yaptığı Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’nde; Endokrinolog, İç Hastalıkları Uzmanları, Diyabet Diyetisyenleri, Diyabet Hemşireleri ve Psikolog gibi ilgili tüm branşlardan oluşan uzman bir medikal ekip multidisipliner yapıda hizmet verecek. Açılışta merkezin öne çıkan ve fark oluşturan özelliklerini anlatan Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Kuruluş amacımız olarak ülkemizde uluslararası standartlarda bir diyabet yönetimini ve diyabetlilere komplikasyonsuz ve kaliteli yaşam sağlayacak bir merkez olmayı hedefledik. Bu amaçla öncelikle klasik bir diyabet tedavi merkezi yerine proaktif bir diyabet yüksek teknoloji merkezi kurmayı planladık. Başarılı bir diyabet tedavisi ancak multidisipliner bir yaklaşım ve ekip çalışması ile mümkündür. Temel felsefemiz diyabet ve diyabete bağlı sağlık sorunlarının tek merkezde en kısa zamanda ve doğru çözümüdür” dedi. ‘Yapay pankreas’tan, ‘24 saat evden takip’e yüksek teknoloji çözümler Diyabetin takip ve tedavisinde güncel teknolojilerin yaşamımıza girmesiyle hastalık yönetiminde birçok kuralın değiştiğini belirten Prof. Dr. M. Temel Yılmaz şöyle konuştu: “Diyabetle ilgili tüm sorunları aynı merkezde çözümleyecek multidisipliner yaklaşım ve organizasyonla 24 saat evden takipten dünyanın her tarafında kan şekerini izlemeye, kapalı döngü yapay pankreastan diyabetik giyilebilir teknolojilere ve kızıl ötesi ışınlarla 360 derece vücut analizi tekniklerine kadar en gelişmiş teknolojileri biraraya getirdik. Ayrıca tedaviye dirençli yüksek kilolu obezite kliniğinden gebelik diyabetine, farklı diyabetlilere özel ilk ihtisas polikliniklerinden diyabette Teletıp uygulamalarına dek birçok yeniliği hayata geçirdik. Diyabette teknoloji kullanımı çok zayıf; halen kan şekeri ölçümü klasik parmak delme yöntemiyle, insülin enjeksiyonu da insülin kalemiyle yapılıyor. Oysa glikoz ölçüm aletlerinin zorluklarını ortadan kaldıran ve her iki üç dakikada bir kan şekerini ölçebilen (Sürekli Glikoz Ölçüm Sistemleri-CGM) sistemlerle, hasta, izni olduğu takdirde diyabet ekibi tarafından 24 saat takip altında olabiliyor. Bu cihazlar ani kan şekeri düşüklüğünde (hipoglisemi) veya ani kan şekeri yüksekliğinde size ya da sağlık ekibine ve sizi izleyen yakınlarınıza alarm ile uyarı gönderebiliyor. Sağlıklı insan pankreasının insülin salgı dinamiğine en yakın olan sistem de sürekli insülin infüzyon pompa sistemleridir. İnsülin pompaları, kablolu insülin pompaları ve yeni kuşak cilde yapışan patch pumplar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bu sistemlerle insan pankreası gibi en az 3 gün enjeksiyon yapmadan bazal ve bolus insülini uzaktan kumanda ile vermek mümkün." Yapay pankreasla yaşayan hastaların çarpıcı öyküsü Diyabeti üç yıl önce fark edilen Yahya Tan halen yapay kalp ve yapay pankreas ile yaşamını sürdürüyor. 7 yıl önce motor kullandığı esnada aşırı terleme ve göğüs ağrısı şikayetiyle kendini hastaneye zor atan Tan, “Doktor kalp krizi geçirdiğimi söyledi. Yapılan tetkiklerde nakil hastası olduğum ortaya çıktı ve 2017’den bu yana yapay kalp destek cihazı ile yaşıyorum. Yoğun bakımda tedavi gördükten sonra bu kez de diyabetli olduğum ortaya çıktı. Hastanede şekerim 500’lerdeymiş ama haberim yoktu. İnsülin kullanmaya başladım ama Temel hocamızla tanıştıktan sonra Şeker Ölçüm Cihazı (CGM) ve İnsülin Pompası kullanmaya başladım. İnsülin kullanırken çok zorlanıyordum; her zaman ölçüm alamıyor, saatlerini kaçırıyor ve ölçmede sorunlar yaşıyordum ama şimdi yapay pankreas ile bu sorunlar ortadan kalktı ve diyabetin hiçbir sıkıntısını yaşamıyorum. Şimdi şekerim 90-100’den yukarı çıkmıyor” dedi. Yapay pankreasla anne oldu Halen 3,5 aylık bebeği olan Şükran Usta ise diyabet ile pandemi sürecinde karşılaştı. Bir anda çok zayıfladığını ve halsizlikten yürüyemez hale geldiğini, aşırı su içme isteği olduğunu belirten Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Usta, sık idrara çıkma şikayetiyle doktora başvurduğunda Tip-1 diyabet tanısı aldı. Şekerinin 400-500’lerde seyrettiğini öğrenen Usta, insülin tedavisi başlandığını ama o dönem insülin kullanmakta çok zorlandığını, psikolojisinin alt üst olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Yapay pankreasla tanıştıktan sonra psikolojim düzeldi. Hamileliğimin 4. ayında insülin pompası kullandım. Hamilelik sürecinde bebeğime bir şey olacak diye çok korkuyordum ama CGM cihazı ve insülin pompası hayatımı kolaylaştırdı. CGM cihazı sayesinde sürekli parmak ölçümü yapmak zorunda kalmadım, ayrıca anlık şeker değerini gösterdiği için ani çıkış ve inişlere hemen müdahale ediyordum. Hamileliğimi çok rahat geçirdim, şekerim dengesine kavuştu. Bu cihazlar çok pahalı olduğu için sürdürülebilirliği mümkün olamayabiliyor; devlet eliyle ücretsiz verilse diyabetliler için son derece iyi olur." “Kızım her şeyim” 2,5 yaşında kızı olan Janset Burcu Kubat Kırmızıgül de toplantıda yaptığı konuşmada; 20 yaşında diyabet tanısı aldığını belirterek, “O dönem çok kilo vermeye başlamıştım. Aşırı abur cubur yiyordum, 2 günde 1 sebil su bitiriyordum. Tip 1 diyabetim olduğu ortaya çıktı. Şekerim çok yüksek seyrediyordu, hamileliğimin başından itibaren insülin pompası ve CGM cihazı takmaya başladım, şekerimi ideal seviyeye indirdik. Şimdi artık şeker seviyeme göre ara ara cihazı kullanıyorum; benim diyabet hastalığım sayesinde kızım ve eşimle sağlıklı besleniyoruz ve hastalığın dezavantajlarını avantaja çevirdik. Yapay pankreas kesinlikle ülkemizde herkesin alıp kullanabileceği fiyatlarda olmalı çünkü gerçekten lüks değil hayati bir ihtiyaç. Ayrıca çocuklar için de olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorum” dedi. “Ülkemiz için önemli bir sorun” Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Ülkemizde yapılan çalışmalarda 12 milyon civarı diyabetli olduğu gözüküyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise 9 milyon kişi diyabet nedeniyle ilaç kullanıyor. Yaklaşık 1.7 milyon insanda insülin kullanıyor. Diyabet, dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının ise 3 katından fazla. Ülkemiz için önemli bir sorun. Gerek kalp damar hastalıklarının bir numaralı sorunu, hipertansiyonun ve obezitenin altındaki bir numaralı ana neden” ifadelerini kullandı. “Bu sistemler olunca 24 saat boyunda hastayı izlemek mümkün oluyor” Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Diyabetin iyi tedavisi önemli. Diyabet tedavisinde aşağı yukarı son 10 yıldan bu yana çok şey değişti. Bu klasik uygulamalar, kan şeker ölçümleri, enjektörden veya insülin kalemiyle insülin yapmak bunlar artık kullanılmıyor. Yapay pankreas modelleri dünyada hızlı bir şekilde yayılıyor. Diyabette en önemli sorunlardan bir tanesi farkındalık. Hasta, genel olarak şekerinin yükseldiğini bilmediği için buna uygun olarak da diyetini ve ilacını da aksatıyor. Bu sistemler sayesinde 24 saat boyunda hastayı izlemek mümkün oluyor. Hasta kendi kendini izleyebiliyor. Kan şekerini yükselten yiyecekleri ve gıdaları görerek uzak duruyor. Yeni teknolojiler hakikaten diyabet tedavisinde yeni bir çığır açtı” dedi.
İstanbul Sarıyer’de taksiciyi öldüren şüphelinin ifadesi ortaya çıktı: "Taksiciden para çalmak için araca binmiştim" Sarıyer’de aracına bindiği taksiciyi 5 yerinden bıçakladıktan sonra yol kenarına atarak ölümüne neden olan şüphelinin savcılıkta verdiği ifade ortaya çıktı. Şüphelinin ifadesinde, "Taksici ile aramda her ne kadar taksimetre ücreti ile ilgili tartışma çıkmış ise de ben paraya ihtiyacım olduğu için ve taksiciden para çalmak için araca binmiştim" dediği öğrenildi. Sarıyer Tarabya Mahallesi Pamuk Sokak’ta dün meydana gelen olayda iddiaya göre İran uyruklu şüpheli Yoosef Bagherian Gharehtapeh (43), taksici Yaşar Yanıkyürek’in (58) kullandığı ticari taksiye binmiş, ücret konusunda yaşanan tartışma sonucu ise şüpheli, Yanıkyürek’i 5 yerinden bıçakladıktan sonra araçtan atarak araçla birlikte kaçmıştı. Olayın hemen ardından şüpheli Yoosef Bagherian Gharehtapeh, olay yerinden 300 metre ileride yakalanarak gözaltına alınmıştı. Şüpheli Yoosef Bagherian Gharehtapeh emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edilmiş, burada Savcılığa ifade veren şüpheli, daha sonra ‘canavarca hisle kasten öldürme’ ve ‘yağma’ suçlarından tutuklama talebiyle nöbetçi hakimliğe çıkarıldı. "Taksimetre açık değildi ama yaklaşık 1, 1 buçuk saat kadar gezmiştik" Şüphelinin Savcılıkta verdiği ifade ortaya çıktı. Kimlik tespitinde sabit ikametgahı olmadığını belirten ve muhasebecilik yaptığını ifade ettiği öğrenilen şüpheli tercüman eşliğinde verdiği ifadesinde, "Ben Türkiye’ye 11 Şubat 2024’de yasal yollarla 3 aylık vizeyle giriş yaparak geldim. Amacım çalışmak için iş araştırmaktı. Burada iş bulamazsam kaçak olarak Almanya’ya gidecektim. İran’da muhasebecilik yapardım. İstanbul’a buradan Almanya’ya kaçak gidebilmek için geldim. İstiklal Caddesi’nde ismen tanımadığım ve bilmediğim bir Türk ile tanıştım, ondan Almanya için haber bekliyordum. 17 Nisan tarihinde öğlen 12.00 gibi kaldığım otelden çıktım. Yaya olarak yarım saat gezdikten sonra orada gördüğüm ticari taksiye bindim. Taksi şoförüne beni gezdirmesini ve otele geri getirmesini söyledim. Niyetim bir müddet gezip geri dönmekti. Taksici Şişli taraflarını gezdirdi, deniz kenarından sahili gezdirdi. Birkaç yere daha götürdü. Bana 17.00’ye kadar gezdirebileceğini söyledi. Sarıyer’e geldiğimizde benden taksi ücreti olarak 200 dolar istedi. Taksimetre açık değildi ama yaklaşık 1-1 buçuk saat kadar gezmiştik’’ dedi. "Ben paraya ihtiyacım olduğu için ve taksiciden para çalmak için araca binmiştim" Şüpheli ifadesinin devamında, "Ben kendisine ‘dolarla anlaşmamıştık, benden neden dolar istiyorsun’ dedim. Bu esnada aracı durdurmuştu. Taksiye ilk binerken ben kendisine ‘500 lira param var beni o kadar ücretle gezdir’ demiştim. Bunu hatırlatıp 200 dolar vermeyeceğimi söyleyince tartışmaya başladık. Kendisi bana küfür etti, küfür etmeye devam edince de kendisini Taksiciler Odası’na şikayet edeceğimi söyledim. Küfürlere devam edince sinirlendim ve cebimde taşıdığım çakı bıçağını çıkardım ve çok kez kendisini bıçakladım. Ben onu bıçaklarken o da beni engellemeye çalışıyordu. Kendisini yaraladıktan sonra taksiden yere attım ve şoför koltuğuna geçtim. Taksinin kapı kolu içinde paralar vardı, onları da üzerime aldım. Oradan kaçmaya çalışırken bir müddet araçla devam ettim. Sonra polisler beni durdurup yakaladılar. Taksici ile aramda her ne kadar taksimetre ücreti ile ilgili tartışma çıkmış ise de ben paraya ihtiyacım olduğu için ve taksiciden para çalmak için araca binmiştim. Olay nedeniyle pişmanım. Suçlamaları da haliyle kabul ediyorum’’ dediği öğrenildi.