GÜNDEM - 30 Temmuz 2014 Çarşamba 10:10

Traklar’ın 5 bin yıllık tarihi gün yüzüne çıkıyor

A
A
A
Traklar’ın 5 bin yıllık tarihi gün yüzüne çıkıyor

Trak yerleşimi olan 5 bin yıllık Heraion Teikhos Kenti, yapılan kazı çalışmaları ile gün yüzüne çıkartılıyor.

Tekirdağ’ın merkez Süleymanpaşa ilçesinde bulunan ve Traklar’ın Anadolu’ya gelişinden itibaren uzun süre Trak yerleşimi olan 5 bin yıllık Heraion Teikhos Kenti, yapılan kazı çalışmaları ile gün yüzüne çıkartılıyor.

Süleymanpaşa Karaevi Höyüğü olarak bilinen Heraion Teikhos Antik Kenti, antik çağda bugünkü Trakya, Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan'da yaşayan ve Büyük İskender'in topraklarını ele geçirmesiyle asimile olan Trak kavminin 5 bin yıllık tarihine ışık tutuyor. Tekirdağ il merkezinin 15 kilometre doğusunda İstanbul-Tekirdağ karayolu üzerinde Heradot’un da sözünü ettiği Hera kenti olarak bilinen antik kent Heraion Teikhos’ta yapılan kazı çalışmalarında kentin M.Ö. 3 bin yılı başından M.S. 13. yüzyıla kadar yerleşim yeri olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Bir Trak yerleşimi olan kentin en parlak dönemleri olan Klasik dönem ve Helenistik dönemle birlikte Bizans dönemi boyunca da iskan edildiği biliniyor.

“TÜRKİYE’DE ARAŞTIRILAN TEK TRAK KENTİ”

Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Neşe Atik, 5 bin yıllık Trak Heraion Teikhos Kenti’ni gün yüzüne çıkarttıklarını ve yapılan kazı çalışmalarının Türkiye’de Traklara ait araştırılan ilk çalışma olduğunu söyledi. Çalışmaların sonunda Traklara ait yaşam şeklini ortaya çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren Prof. Dr. Atik, “Traklar kabileler olarak yaşamış ve çok geniş bir coğrafyaya yayılmış bir halktır. Bugünkü Bulgaristan’ın tümü, Yunanistan’ın kuzeyi, ülkemizde bütün Batı Trakya ve Romanya’nın güneyini kapsayan bir alana yayılmışlar. Heradot’a göre kabileler halinde olan Traklar, Hintlilerden sonra dünyada en kalabalık olan halktır. ‘Eğer birleşebilseler ve tek krallıkları olsa yenilmez olurlardı’ diyor. Biz de şimdi ülkemizde, Trakya’da bulunan bu kenti kazarak hem kültür turizmine değişik bir antik kent kazandırmak istiyoruz, hem de bilim tarihinde açık kalan Traklar’ın kökenini ve kimliğini araştırıyoruz. ‘Traklar kimdir ve bir Türk boyu mudur?’ sorularının cevabını arıyoruz. Bu çalışmalarla onlara ışık tutmayı hedeflemekteyiz” dedi.

Antik kazı yapılmış alanın akropol denen şehrin en yüksek tepesinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Atik, “100 metreye 300 metrelik bir alanın içerisinde çeşitli sondajlar yaptık. Kazı yaptığımız hiçbir yer boş çıkmadı. Her yerde kalıntılar çıktı” diye konuştu.

“KAZI ALANI KAMULAŞTIRMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI”

Kazı çalışmalarının yapıldığı alanda Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya’nın öncülüğünde kamulaştırma çalışmalarının başladığını dile getiren Prof. Dr. Atik, “En güzel gelişme bundan 2 yıl önce Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya’nın ziyareti ile gerçekleşti. Valimiz Ali Yerlikaya buradaki kültür turizmi potansiyelini hemen fark etti ve kamulaşma çalışmalarını başlattı. Şu anda çok güzel bir noktaya gelindi. Kamulaşma çalışmaları son derece güzel ilerledi ve bir iki aya kadar tamamlanması söz konusu. Kamulaşmanın ardından bu antik kentimizin etrafını çevirerek, daimi bekçi koyarak ve levhalandırarak kültür turizmine kazandıracağız” şeklinde konuştu.

Traklar dönemini gün yüzüne çıkarmayı hedefleyen kazı çalışmaları devam ediyor. 

ŞAHİN GİN - SERHAT YEŞİLİPEK
TEKİRDAĞ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kavga ettiği kişinin kulağını kopartıp martının kapmasına neden olan sanığa 3 yıl 4 ay hapis cezası Büyükada’da Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek, kavga ettiği Eyüp Çelik’in kulağını ısırarak koparmış ve kulak parçasını bir martı kapmıştı. Mahkeme, sanık Seyrek’i ‘Kasten yaralama’ suçundan 3 yıl 4 ay hapisle cezalandırdı. Olay, 29 Temmuz 2016 yılında Büyükada’da iskelede yaşandı. İddiaya göre, yanındaki kadına şiddet uygulayan Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek’e, Eyüp Çelik engel olmaya çalıştı. Taraflar arasında yaşanan kavga sırasında Seyrek, Çelik’in kulağını ısırarak kopardı. Seyrek’in birkaç metre ileriye tükürdüğü kulağı ise bir martı kaptı. Çelik’in kulağının bir kısmının kopması ile kalıcı hasar ve görünüm bozukluğu oluştu. Taraflar birbirinden şikayetçi oldu. Adalar Adliyesi’nde Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına müşteki sanık Eyüp Çelik katılırken sanık Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek mazeret sunarak katılmadı. Taraf avukatları salonda hazır bulundu. Cumhuriyet savcısı mütalaasında, sanık Seyrek’in "yüzde sabit iz oluşturacak şekilde kasten yaralama" suçundan cezalandırılmasını istedi. Müşteki sanık Eyüp Çelik’in ise "basit bir tıbbimüdahaleyle giderilebilecek şekilde kasten yaralama" suçundan cezalandırılmadı talep edildi. “Gözümü hastanede açtım” Mütalaaya karşı savunma yapan Eyüp Çelik, “Kız, ‘kurtar kurtar’ diye bağırıyordu. Alelade bir tartışma olsa ben zaten müdahil olmam. Olay anında gözümü hastanede açtım. Beraatimi ve karşı tarafın cezalandırılmasını talep ediyorum” dedi. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek’i ‘Kasten yaralama’ suçundan 3 yıl 4 ay hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Katılan sanık Eyüp Çelik ise ‘Kasten yaralana’ suçundan beraat etti. “Kulağımı ısırıp, kopardı” Kararın ardından açıklama yapan Eyüp Çelik, “Verdiğim hukuk mücadelesinin bugün sonuna geldik. Mahkeme kanunlarımızı uyguladı. Şiddeti önledik. Kız arkadaşını adaya getirmişti. Burada canice dövüyordu. Ben müdahale ettim kulağımı ısırıp, kopardı. Yeni burada bir kadının darp edildiğini görsem yine müdahale ederim” dedi. “Erkeklerin yaptığı müdahalelerin cezasızlıkla neticelenmesi örnek bir karar oldu” Eyüp Çelik’in avukatı Hilal Gültepe Öztürk ise, “Bugün Eyüp Çelik’in Adalar Asliye Ceza Mahkemesinde yaklaşık 7 yıldır süren duruşmasını nihayete erdirdik. Yapılan yargılama sonunda Eyüp Çelik’in yaptığı müdahale nedeniyle hakkında beraat kararı verildi. Kadına şiddet uygulayan erkek arkadaşın Eyüp Çelik’e yönelik yaralaması nedeniyle hapis cezasıyla cezalandırıldı. Bu bütün kadınlar için hem örnek bir olay hem de bu kadınların hayatlarını kurtarmak maksadıyla erkeklerin yaptığı müdahalelerin cezasızlıkla neticelenmesi örnek bir karar oldu” diye konuştu. (EK-
Uşak Uşak Üniversitesi uluslararası iş birlikleri yapmaya devam ediyor Tunus Monastir Üniversitesine ziyaret gerçekleştiren Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Savaş, bir dizi ikili anlaşmaya imza attı. Prof. Dr. Ekrem Savaş, Tunus Monastir Üniversitesini ziyaret ederek ikili işbirliği anlaşmaları için görüşmelerde bulundu. Monastir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hedi Bel Hadj Salah’ın ev sahipliğinde yapılan görüşmede iki üniversite arası öğrenci-öğretim elemanı değişimi, proje ve Ar-Ge faaliyetleri hakkında ikili iş birliği anlaşması imzalandı. DTS Tasarım Merkezi Müdürü Doç. Dr. Eren Öner’in de katıldığı görüşmelerde ayrıca Institut Superieur de la Mode de Monastir kurumu ile DTS Tasarım Merkezi işbirliklerini kapsayan anlaşma da yapıldı. Böylelikle Uşak Üniversitesi ihtisaslaşma alanı olan deri ve tekstil sektörlerine yönelik ‘Uluslararası Tasarım’ işbirliğine bir yenisini daha ekledi. Rektör Prof. Dr. Ekrem Savaş ve DTS Tasarım Merkezi Müdürü Doç. Dr. Eren Öner, Tunus’ta Monastir Tekstil Araştırma Merkezini, Monastır Üniversitesi ‘Tekstil’ temalı Neotex Teknoparkını, Total Testing Service (TTS) Uluslararası Tekstil ve Deri Test Analiz Merkezini ve Monastir Teknik Tekstil Araştırma Merkezini de ziyaret etti. Ziyaretlerde Tunus deri ve tekstil sektöründeki gelişmeler yerinde incelenerek işbirliği yapılabilecek konular ayrıntılı olarak görüşüldü. Uşak Üniversitesi DTS Tasarım Merkezi uluslararası iş birliklerine bir yenisini daha ekledi Konuyla ilgili açıklama yapan Rektör Prof. Dr. Savaş, Uşak Üniversitesinin yaptığı çalışmalarla hem yurt içinde hem de yurt dışında her geçen gün daha fazla öne çıktığını belirterek “DTS Tasarım Merkezimiz kurulduğu günden bu yana tasarımlarıyla yerli ve yabancı firmaların ilgisini çekiyor. Türkiye’deki birçok önemli kurumun ve uluslararası üretim yapan firmalarımızın tasarımlarını yapıyoruz. Ayrıca deri, tekstil ve seramik sektörlerinde önemli faaliyetleri olan ülkeleri ziyaret ediyor ve oradaki kurumlarla anlaşmalar yapıyoruz. Bu yaptığımız anlaşmalar ile DTS Tasarım Merkezimiz uluslararası tasarım iş birliklerini büyütmeye devam ediyor. Yaptığımız çalışmalarla Uşak Üniversitesinin tasarımlarını uluslararası alanda daha da görünür hale getirmeye devam edeceğiz.’’ dedi.
İstanbul İş Bankası 100. Yıl Bonosu’nun halka arzına 1,7 kat talep İş Bankası’nın 100. yılına özel halka arz ettiği yeşil finansman bonosu, gong töreniyle işlem görmeye başladı. Bankanın 100. Yıl Bonosu’nun halka arzına yaklaşık 50 bin yatırımcıdan 1,7 kat talep geldi. Türkiye İş Bankası, Türk Lirası cinsinden gerçekleştirdiği 4,5 milyar TL nominal değerli yeşil finansman bonosu ihracıyla, yeşil dönüşüm ve çevresel sorumluluk alanında önemli bir adım atarak, Türkiye sermaye piyasalarının derinleşmesine katkıda bulundu. Yapılan açıklamaya Türkiye İş Bankası’nın 100. kuruluş yıl dönümü olan 26 Ağustos 2024 vadesini taşıyan 126 gün vadeli işlem, aynı zamanda finansal piyasalardaki tarihin en büyük yeşil borçlanma aracı halka arzı olarak kayda geçti. Halka arz miktarı 3 milyar TL nominal olarak duyurulan İş Bankası 100. Yıl Bonosu’nun ihraç büyüklüğü, yatırımcıların 7,7 milyar TL nominal gibi yüksek bir talep göstermeleri sonucunda 4,5 milyar TL nominale artırıldı. Halka arza bireysel yatırımcılardan 4,8 milyar TL nominal, kurumsal yatırımcılardan ise 2,9 milyar TL nominal talep geldi. Yaklaşık 50 bin yatırımcıdan 1,7 kat talep geldi Aynı zamanda sektörde halka arz yöntemiyle gerçekleştirilen ilk yeşil ihraç olma ve tek seferde gerçekleştirilen en büyük borçlanma aracı halka arzı olma özelliğini taşıyan İş Bankası 100. Yıl Bonosu halka arzında yaklaşık 50 bin yatırımcıdan 1,7 kat talep gelmiş oldu. 100. Yıl Bonosu halka arzında ilk defa İş Bankası’nın ödüllü mobil uygulaması İşCep üzerinden de talep toplanması, ülke çapında geniş bir yatırımcı kitlesine ulaşılmasında önemli rol oynadı. Yatırımcıların halka arz taleplerinin sayısal bazda yüzde 84’ü İş Bankası dijital kanalları aracılığıyla iletildi. “Kumbara, yatırım hesabı gibi geçmişteki ilklerimizle benzerlik taşıyor” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, gong töreninde yaptığı konuşmada, “100 yıl önce Türkiye’de tasarruf alışkanlığını kumbarayla kazandıran, yine ilkleri arasına yatırım hesabı kavramını ekleyen ve sermaye piyasalarına erişimi Bankamatikler aracılığıyla tabana yayan, sermaye piyasalarına İş Yatırım’ı kazandıran Bankanın 100. yılında çıkardığımız Bono, Kumbara ve yatırım hesabı gibi geçmişteki ilklerimizle benzerlik taşıyor” dedi. “Bono, sermaye piyasalarının tabana, geniş bir kesime erişebildiğini gösteriyor” Talep toplama sırasında en düşük limitin bin lira olduğunu, 15 bin yatırımcının bin liralık talepte bulunduğunu vurgulayan Aran, “Bunu, sermaye piyasalarının küçük tasarruf sahiplerini içine alması açısından çok kıymetli buluyorum. Biz 3 milyar lira için yola çıktık. Mevzuat yüzde 50 oranında gelen talebe göre artırmamıza imkân veriyordu. Artırdık ve 4,5 milyar liraya geldik. Ne mutlu bize ki yaklaşık 50 bin yatırımcıdan toplam 7,7 milyar liralık talep geldi. Bu talebin çok önemli bir bölümünün İşCep aracılığıyla gerçekleşmesi, 15 bin yatırımcının bin liralık tutarlarla gelmesi, yüzde 15’inin 20-30 yaş arasındaki gençlerden oluşması 100. Yıl Bonosu’nun, sermaye piyasalarının nasıl tabana ve geniş bir kesime, yatırımcı grubuna erişebildiğini gösteriyor. Bono’yu, ülkemizde 100 yıl önce kumbara ile başlanan tasarruf alışkanlığının bu kez sermaye piyasalarına bir yansıması olarak görüyorum. Hepimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. ‘100. Yıl Bonosu’ ihracından sağlanan kaynak, yeşil projelere verilen kredilerin finansmanı için kullanılacak. Ayrıca halka arza katılan her bir yatırımcı adına da TEMA’ya bir fidan bağışı gerçekleştirilecek.
Ankara TBMM’de Çocuk Zirvesi TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Sadece kötü alışkanlıklar, uyuşturucu ve benzeri alışkanlıklar, yanlış yönlendirmenin ötesinde aileyi yok sayan, aileyi değersizleştiren, aileyi dağıttığı için çocuğu kimsesiz bırakan bazı zararlı akımların insanlığın en büyük virüslerinden biri olduğunu bilmek ve ona göre tedbir almak zorundayız” dedi. TBMM Tören Salonu’nda ‘Geleceğin Dünyasında Çocuk ve Çocukluk’ teması ile Çocuk Zirvesi düzenlendi. Zirvenin açılışında konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, çocuklara yapılan yatırımın en akılcı yatırım olduğunu belirterek, “Devlet olarak, kamu, özel sektör olarak yapılabilecek en güzel işlerin çocuklarla ilgili yatırımlar olduğunu biliyoruz. Çocukları risklerden, öncelikle zararlı akımlar, alışkanlıklardan korumak. Bugün dünyada nesilleri tehdit eden şeylerin en önemlilerinden biri belki de savaş, açlık, kıtlık, bunların üzerinde sayabileceğimiz zararlı akımlarla gelecekten kopartılmasıdır. Sadece kötü alışkanlıklar, uyuşturucu ve benzeri alışkanlıklar, yanlış yönlendirmenin ötesinde aileyi yok sayan, aileyi değersizleştiren, aileyi dağıttığı için çocuğu kimsesiz bırakan bazı zararlı akımların insanlığın en büyük virüslerinden biri olduğunu bilmek ve ona göre tedbir almak zorundayız” dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ise, çocukların hayatın güzel bir hediyesi olduğunu dile getirerek, “Hayatlarımıza sevinç, neşe ve coşku katan çocuklarımız geleceğimizin mimarlarıdır. Bu ülke kıymetli evlatlarımızın azmi, çalışkanlığı ve başarılarıyla ebediyete kadar var olacaktır. İstiklal Marşımız gök kubbede her daim yükselecek, ay-yıldızlı bayrağımız dünyanın dört bir yanında dalgalanacaktır. Bütün insanlığa rehber olan kadim medeniyetimizin taşıyıcısı çocuklarımız olacaktır. Çocukları korumak, ülkemizin değerlerini korumak, insanlığı yüceltmek demektir” ifadelerini kullandı. Göktaş, başta Gazze olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında bazı çocukların en temel ihtiyaçlarından mahrum kaldığına değinerek, “Gazze başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında en temel ihtiyaçlarından mahrum olan çocukların geleceğinden endişe duyuyoruz. Hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir vicdan buna sessiz kalmamalıdır. Biz Türkiye olarak çocukların bu tabii hakkını her platformda büyük bir kararlılıkla dile getirmeye devam edeceğiz. Çocuklar savaşların, krizlerin neden olduğu acıların suskun tanıkları haline gelmemelidir. Hiçbir çocuk yaşadığı coğrafyalardaki krizlerin, savaşların, çatışmaların sorumlusu değildir ve olmamalıdır” şeklinde konuştu.