SAĞLIK - 27 Ağustos 2014 Çarşamba 14:30

Türkiye'de ebola riski var mı?

A
A
A
Türkiye'de ebola riski var mı?

Atatürk Havalimanı ve birçok havalimanında sağlık hizmeti veren Port Clinic şirketinin Genel Koordinatörü Dr. İbrahim Kurt, bir süredir gündemde olan ve toplum sağlığını tehdit eden “Ebola” virüsü hakkında açıklamalarda bulundu.

Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Dr. İbrahim Kurt, uluslararası yolcu trafiğinin yoğun olduğu Atatürk Havalimanı'nda önlemlerin yüksek olması gerektiğini söyledi. Dr. İbrahim Kurt, “Türkiye'de toplum sağlığını ilgilendiren genel bir risk yok. Türkiye'de tespit edilmiş vaka yok ama bu özellikle Atatürk Havalimanı’nın hub (toplayıcı) özelliği kazanmasından ötürü, burada önlemlerin yüksek olması lazım. Bu vakalar ancak havayolları aracılığıyla taşınabilir. Çünkü uzak mesafelere ulaşımı havayoluyla olabiliyor" dedi.

Port Clinic Genel Koordinatörü Dr. İbrahim Kurt, 3. havalimanında yolcu sayısının büyüklüğüne paralel olarak sağlık kuruluşunun hastane boyutunda olması gerektiğini kaydederek, bu havalimanında sağlık çalışanı sayısının 500-600 kişiyi bulabileceğini belirtti. Kurt, Türkiye'nin en büyük havalimanı olacak olan İstanbul 3. havalimanında havacılıkta uzmanlaşmış bir hastanenin bulunması gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu,

"3. havalimanında dünyanın en büyük yolcu trafiği olan 150 milyon yolcu hedefleniyor. Burada da hem terminalin büyüklüğü hem de yolcu sayısındaki büyüklük dikkate alınırsa sunulacak sağlık hizmetinin daha kapsamlı olması gerekir. Havacılığa uzmanlaşmış hastanenin olması gerekir. Sağlık ünitesi olan hastanenin yanı sıra diğer terminallerde de daha küçük çaplı sağlık merkezleri olabilir. Benim görüşüm en az 3 yoğun bakım donanımlı ambulansın 24 saat faaliyette olması gerekir. Tahminen burada 350 personelin çalıştığını düşünürsek yeni havalimanında 500-600 sayısını öngörmek mümkün.”

Ebola virüsüne Türkiye'de henüz rastlanılmamasına rağmen ihbarlar üzerine havayoluyla gelen yolculara sağlık müdahalesinde bulunan Port Clinic ekiplerinin başında bulunan Dr. Kurt, hastalığa ilişkin daha iyi bir koordinasyon çalışmasının yapılmasının önemine dikkat çekti. Kurt, havayolu şirketleri ve sağlık kuruluşları arasında ki koordinasyonun daha iyi bir düzeye çekilmesinin süreci yönetmekte daha sağlıklı olacağını belirterek " Bu tür vakalarda Sağlık Bakanlığı yetkili. Türkiye'de ki bütün hudut kapılarında da Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü'ne bağlı birimler faaliyet gösteriyorlar. Bu tür vakalarda birinci düzeyde yetkili organlar bunlar. Biz bunları destekleyici oluyoruz. Bu tür vakalar Türkiye'de ilk defa tartışılmaya başlandığı için önlemler de bu çerçevede yürüyor. Sağlık Bakanlığının kendi içinde aldığı birtakım önlemler vardı. Şimdi bu önlemler yaygınlaştırılması lazım.

Üniteler arasındaki koordinasyonun biraz daha yaygınlaştırılması kanaatindeyim. Havayolu kuruluşları, yer hizmetleri, sağlık birimleri arasında iyi bir koordinasyon olursa süreç daha iyi yönetilebilir. Vakaların önceden tespit edilebilmesi çok önemli. Bulaşmanın engellenmesi gerekir. Hasta ile temas olacağı zaman hastalık şüphesi olan vakanın bilinmesi şüpheli vakanın doğru değerlendirilip, önleminin alınması lazım. Burada önlem iki türlü olabilir. Öncelikle risk altındaki gruplar var. Bunlar kabin ve sağlık personelidir. Buralardaki eğitim ve çalışmaların artırılması önemlidir. Karşılaşma ve başka yerlere taşıma riski bu personelde var. Hastalığın tedavisi mümkün olmadığı için hastalıkla karşılaşmayı, bulaşmayı kontrol altında tutmak lazım. Ön koordinasyon ve hastalık sorası koordinasyon artırılırsa daha sağlıklı yönetilebilir” dedi.

Kurt, uluslararası yolcu trafiğinin yoğun olduğu Atatürk Havalimanı'nda önlemlerin yüksek olması gerektiğini de kaydederek, “Türkiye'de toplum sağlığını ilgilendiren genel bir risk yok. Türkiye'de tespit edilmiş vaka yok ama bu özellikle Atatürk Havalimanının hub (toplayıcı ) özelliği kazanmasından ötürü, burada önlemlerin yüksek olması lazım. Bu vakalar ancak havayolları aracılığıyla taşınabilir. Çünkü uzak mesafelere ulaşımı havayoluyla olabiliyor" diye konuştu. Atatürk Havalimanı ve birçok havalimanında sağlık hizmeti veren Port Clinic şirketinin Genel Koordinatörü Dr. İbrahim Kurt, bir süredir gündemde olan ve toplum sağlığını tehdit eden “Ebola” virüsü hakkında açıklamalarda bulundu.

Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Dr. İbrahim Kurt, uluslararası yolcu trafiğinin yoğun olduğu Atatürk Havalimanı'nda önlemlerin yüksek olması gerektiğini söyledi. Dr. İbrahim Kurt, “Türkiye'de toplum sağlığını ilgilendiren genel bir risk yok. Türkiye'de tespit edilmiş vaka yok ama bu özellikle Atatürk Havalimanı’nın hub (toplayıcı) özelliği kazanmasından ötürü, burada önlemlerin yüksek olması lazım. Bu vakalar ancak havayolları aracılığıyla taşınabilir. Çünkü uzak mesafelere ulaşımı havayoluyla olabiliyor" dedi.

Port Clinic Genel Koordinatörü Dr. İbrahim Kurt, 3. havalimanında yolcu sayısının büyüklüğüne paralel olarak sağlık kuruluşunun hastane boyutunda olması gerektiğini kaydederek, bu havalimanında sağlık çalışanı sayısının 500-600 kişiyi bulabileceğini belirtti. Kurt, Türkiye'nin en büyük havalimanı olacak olan İstanbul 3. havalimanında havacılıkta uzmanlaşmış bir hastanenin bulunması gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu,

"3. havalimanında dünyanın en büyük yolcu trafiği olan 150 milyon yolcu hedefleniyor. Burada da hem terminalin büyüklüğü hem de yolcu sayısındaki büyüklük dikkate alınırsa sunulacak sağlık hizmetinin daha kapsamlı olması gerekir. Havacılığa uzmanlaşmış hastanenin olması gerekir. Sağlık ünitesi olan hastanenin yanı sıra diğer terminallerde de daha küçük çaplı sağlık merkezleri olabilir. Benim görüşüm en az 3 yoğun bakım donanımlı ambulansın 24 saat faaliyette olması gerekir. Tahminen burada 350 personelin çalıştığını düşünürsek yeni havalimanında 500-600 sayısını öngörmek mümkün.”

Ebola virüsüne Türkiye'de henüz rastlanılmamasına rağmen ihbarlar üzerine havayoluyla gelen yolculara sağlık müdahalesinde bulunan Port Clinic ekiplerinin başında bulunan Dr. Kurt, hastalığa ilişkin daha iyi bir koordinasyon çalışmasının yapılmasının önemine dikkat çekti. Kurt, havayolu şirketleri ve sağlık kuruluşları arasında ki koordinasyonun daha iyi bir düzeye çekilmesinin süreci yönetmekte daha sağlıklı olacağını belirterek

" Bu tür vakalarda Sağlık Bakanlığı yetkili. Türkiye'de ki bütün hudut kapılarında da Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü'ne bağlı birimler faaliyet gösteriyorlar. Bu tür vakalarda birinci düzeyde yetkili organlar bunlar. Biz bunları destekleyici oluyoruz. Bu tür vakalar Türkiye'de ilk defa tartışılmaya başlandığı için önlemler de bu çerçevede yürüyor. Sağlık Bakanlığının kendi içinde aldığı birtakım önlemler vardı. Şimdi bu önlemler yaygınlaştırılması lazım. Üniteler arasındaki koordinasyonun biraz daha yaygınlaştırılması kanaatindeyim. Havayolu kuruluşları, yer hizmetleri, sağlık birimleri arasında iyi bir koordinasyon olursa süreç daha iyi yönetilebilir. Vakaların önceden tespit edilebilmesi çok önemli. Bulaşmanın engellenmesi gerekir. Hasta ile temas olacağı zaman hastalık şüphesi olan vakanın bilinmesi şüpheli vakanın doğru değerlendirilip, önleminin alınması lazım. Burada önlem iki türlü olabilir. Öncelikle risk altındaki gruplar var. Bunlar kabin ve sağlık personelidir. Buralardaki eğitim ve çalışmaların artırılması önemlidir. Karşılaşma ve başka yerlere taşıma riski bu personelde var. Hastalığın tedavisi mümkün olmadığı için hastalıkla karşılaşmayı, bulaşmayı kontrol altında tutmak lazım. Ön koordinasyon ve hastalık sorası koordinasyon artırılırsa daha sağlıklı yönetilebilir” dedi.

Kurt, uluslararası yolcu trafiğinin yoğun olduğu Atatürk Havalimanı'nda önlemlerin yüksek olması gerektiğini de kaydederek, “Türkiye'de toplum sağlığını ilgilendiren genel bir risk yok. Türkiye'de tespit edilmiş vaka yok ama bu özellikle Atatürk Havalimanının hub (toplayıcı ) özelliği kazanmasından ötürü, burada önlemlerin yüksek olması lazım. Bu vakalar ancak havayolları aracılığıyla taşınabilir. Çünkü uzak mesafelere ulaşımı havayoluyla olabiliyor" diye konuştu.

TUNCER CENGİZ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Çöl tozu Muğla’ya ulaştı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan uyarı sonrası Afrika üzerinden gelen çöl tozu bulutu, Muğla kıyılarına ulaştı. Akdeniz’den giriş yapan çöl tozu bulutu Antalya, Muğla, Isparta ve Burdur illerini etkisi altına aldıktan sonra Marmara ve Karadeniz üzerinden ülkeyi terk edecek. Muğla’da öğle saatlerinde etkisini arttıran Afrika çöl tozu, hava yağışlı olmamasına rağmen araçların üzerinde çamur zerrecikleri oluşturdu. Güneş ışınlarını örten toz bulutu, küçük yağmur tanecikleri halinde uzun süredir park halindeki araçların üzerini kapladı. Çöl tozu nedeniyle, özellikle kronik sağlık ve solunum problemi bulunan, kalp hastaları, çocuklar ve 65 yaş üstü kişiler gibi yüksek risk grubundaki kişilerin her türlü fiziksel egzersizden ve açık hava aktivitelerinden kaçınması önerildi. Milyonlarca metreküp toz minerali Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, şiddetli kum fırtınaları sonucu her yıl Sahra Çölü’nden atmosfere irili ufaklı milyonlarca metreküp toz minerali yükseldiğini belirterek, “Şiddetli kum fırtınaları sonucu her yıl Sahra Çölü’nden atmosfere yüz milyonlarca metreküplük toz mineralleri yükselmektedir. Toz minerallerinin büyüklüğüne bağlı olarak büyük çaplı mineraller daha yakın mesafede, kısa çaplı mineraller ise çok daha uzun ve kilometrelerce uzağa hareket edebilmektedir. Geçtiğimiz haftalarda bir benzerini yaşadığımız olayı bugün tekrar yaşıyoruz. Önümüzdeki birkaç gün beklediğimiz bu kum hareketi boyunca Kuzey Afrika’dan yüzlerce kilometre uzunluğunda gelen bir kum örtüsü Akdeniz ve ülkemizi geçerek Karadeniz’e kadar uzanmaktadır. Güneşin yeryüzüne erişmesini engellemesi nedeniyle yerküre içeresindeki sıcaklığı mevsim normallerinin altında tuttuğunu söyleyebiliriz. Gökyüzüne baktığımız zaman güneşi göremiyoruz ve gökyüzünün turuncu renk aldığını görüyoruz. Düşen yağışlar ve azalan rüzgar hareketlerine bağlı olarak yerküre üzerinde çamurlu bir durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz” dedi. Yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalara uyarı Doç. Özçelik, çöl tozlarının sağlık açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Metreküpte 50 mikrogramın üzerinde bir toz solunumunun insan sağlığı için zararlı olduğu ifade edilmektedir. Özellikle açık havada çalışan astım hastası insanlar için risk teşkil etmekte, çocuklarda ve dezavantajlı gruplar içeresinde gerekli önlemlerin alınması, maske kullanılması ve toz hareketlerinin yoğunluğunun takip edilmesi uygun olacaktır” dedi.