EKONOMİ - 16 Ağustos 2018 Perşembe 16:22

Vatandaşların ABD krizine bakışı araştırıldı

A
A
A
Vatandaşların ABD krizine bakışı araştırıldı

İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri 'döviz/dolar krizi üzerine vatandaş algısı-tutum ve davranışlarının analitik boyutta incelenmesi' konulu araştırma yayımladı. Araştırmaya göre; Türk halkı Cumhurbaşkanımızın kriz yönetimi ve krize karşı aldığı önlemleri destekliyor. Halkın büyük çoğunluğu (yüzde 76,3) "Dolarım olsa bugün bozdurup TL’ye çeviririm" fikrine katılım gösteriyor.

 

İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri 'döviz/dolar krizi üzerine vatandaş algısı-tutum ve davranışlarının analitik boyutta incelenmesi' konulu araştırma yayımladı. 14 Ağustos-15 Ağustos 2018 tarihleri arasında 12 ilde 15-74 yaş aralığında yer alan tüm sosyo-ekonomik gruplardaki toplam 245 birey üzerinde gerçekleştirilen araştırmaya göre; toplumdaki her dört kişiden 3 tanesi bir krizin siyasi bir kriz olarak algılanırken, toplumun tüm kesimlerinde dolar bozdurmak ve Türk Lirasına geçme konusunda tam bir mutabakat olduğu tespit edildi. Türkiye’nin ve ekonominin geleceğine ilişkin güçlü bir iyimserliğin olduğu saptanırken, krizin ortaya çıkarabileceği güçlükler konusunda toplumun tüm kesimlerin fedakarlık yapmaya hazır olduğu analiz edildi. Ayrıca; vatandaşların kriz sonrasında karşılaşacağı zorluklar arasında, en önemli zorluğun 'hayat pahalılığı' olacağı tahmin ederken, bununla mücadele için gerekenleri yapmaya ve gereken özveride bulunmaya hazır olduğunu kaydedildi.

Araştırma kapsamında, Türk halkının yüzde 25’i bu krizi ekonomik olarak değerlendirirken \%75’i ise siyasi olarak görüyor. Hatta ekonomik kriz olarak gören bu grubun içindeki her 10 kişiden 4'ü bunu bir ekonomik kriz olmanın ötesinde, sadece bir döviz krizi olarak algılıyorlar. Büyükşehirler ve Türkiye geneline göre karşılaştırıldığında, İzmir ili, sorunu biraz daha fazla ekonomik ele alırken İstanbul, daha döviz odaklı değerlendiriyorlar. Vatandaşlar, yaş ilerledikçe sorun daha siyasi bağlamda algılarken, özellikle gençler ve yaşlılar sorunu daha dolar ve döviz boyutunda yorumluyorlar.

Aynı şekilde, eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek bireyler, meseleyi ekonomi-politik özelliğe sahip bir sorun olarak tanımlarken, meseleyi kesinlikle dolar ya da döviz kapsamlı değerlendirilmedikleri bildirildi. Eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük vatandaşlar ise sorunu daha ziyade ekonomik kapsamda gördüğü açıklandı.

Araştırma kapsamında görüşülen 18 yaş üzeri vatandaşların yüzde 13,4’ü, döviz ile aktif ilişkili iş hayatına sahip. Kısmen döviz ilişkili iş hayatı olanlarla beraber bu oran, yüzde 22,4 düzeyine yükseliyor. Dolar bozdurma konusunda ülke genelinde bir mütabakat gözlenirken, "Dolarım olsa bugün bozdurup TL’ye çeviririm" fikrine halkın yüzde 76,3’ü katılım gösteriyor. Görüşmecilerin kendilerini yakın hissettiği siyasi eğilimler bazında bu krizin sonrasında gelecek yük algısı ve bunun için hazır olunan fedakarlık derecesi/düzeyi arasında anlamlı bir ilişki söz konusu olduğu kaydedilirken, genel olarak incelendiğinde, araştırmaya katılan vatandaşların yüzde 78’i bu krizin ciddi ekonomik yüklerinin olacağı, yüzde 82,4 katılımla da "Ülkem için bu fedakarlığı yapmaya hazırım" ifadesi ile karşılaşıldığı bildirildi.

Ayrıca; alt gelir grubunda yer alan vatandaşlar yüzde 20 düzeyinde bir farkla karşılayabileceğinden daha fazla bir yükle karşı karşıya kalacağını düşünürken, orta altı ve orta gelir gruplarında ise beklenen yükün karşılanabilecek düzeyde olacağını ya da bunun için gereken fedakarlığı yapabileceğine (yapabilecek düzeyde olduğuna) inanıyor. Üst gelir grubu ise beklenen yükün fazla olacağını ve fakat, bundan daha fazla bir fedakarlık düzeyine hazır olduğunu ifade ediyor.

Görüşme yapılan vatandaşların sadece yüzde 20’sinde (yüzde 19,6) Türkiye'nin geleceğine ilişkin bir güven algı sorununun söz konusu olduğu açıklanan raporun öne çıkan başlıkları şöyle sıralandı:
Geleceğe güven kadınlara göre erkeklerde ve ileri yaşlara göre gençlerde daha yüksek. Geleceğe güven konusunda belirsizlik duygusu, beklenildiği üzere, sosyo-ekonomik gelişmişlik ve eğitim düzeyi ile pozitif ilişkili. Basit bir ifadeyle gelir ve eğitim düzeyi azaldıkça, geleceğe güven konusunda belirsizlik de azalıyor.
"Cumhurbaşkanının koşulsuz destekliyorum" diyen kitle yüzde 53,5 iken "Bu konudaki duruşunu destekliyorum" diyen kitle yüzde 64,5 ile bu oranın yüzde 20,56 üzerine çıkmış durumda. Bu oran Ankara ve İstanbul da daha da artarken, İzmir de alınan destek yüzde 46,7 düzeylerinde ve her zaman desteklerim diyenlerin 2,3 puan üstüne çıkmış durumda. 

Bu krize karşı muhalefetin tutumunu desteklemeyenlerin oranı yüzde 60,8, kararsızlar yüzde 24,9 ve destekleyenler ise yüzde 14,3. 

Araştırma kapsamında krizin arkasında herhangi bir ülke ya da ülkelerin olup olamayacağı sorgulanmıştır. Katılımcıların yüzde 15,9’u bunun bir dahili kriz olduğunu ve arkasında herhangi bir ülkenin olmadığını belirmiştir. Bu krizin arkasında bir ya da daha fazla ülke olabileceğini belirtenlerin oranı yüzde 84,1'dir. Bu kitle tarafından etken ülke algısı grafik 4 üzerinde yer almaktadır. Görüleceği gibi ilk 3 ülke olarak ABD (yüzde 55,43), İsrail (yüzde 19,46) ve yüzde 12,26 ile İngiltere ifade edilmektedir.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Hava değişimleri nedeniyle grip vakaları arttı, servisler doldu Trabzon’da havaların son günlerde bir sıcak bir serin seyretmesi ile birlikte gribal enfeksiyonların artış gösterdiği ve geçtiğimiz yıl Eylül ayından beri aktif olan grip salgının sürdüğü belirtildi. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, “Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte” dedi. Bugünlerde havaların değişkenlik göstermesi ile enfeksiyonların da arttırdığını kaydeden Yılmaz, “Hava değişimleri zamanı enfeksiyonların en yoğun olduğu zamanlardır. Şu anda hava değişimi zamanı olduğu için enfeksiyon hastalıkları servisinde yer bulamıyoruz. Bu değişim ile birlikte her türlü enfeksiyon karşımıza çıkıyor. Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte. Yazın inşallah olmayacağını düşünüyoruz. Koronavirüs kışın da vardı ancak Influenza’nın altında kaldı. Influenza daha ön planda karşımıza çıktı. Koronavirüs’ü yine göreceğiz ancak daha az karşılaşacağız diye düşünüyorum. Hijyen kurallarına uyulması gerekiyor, hasta olan kişi ile temasta bulunmamak gerekiyor, hasta olan kişinin maske kullanması gerekiyor. Artık dünya çok küçüldü seyahatlerin kolaylaşması ile birlikte. Hemen her yerde insan olabiliyor. Türkiye’den Çin’e giden de var, Çin’den Türkiye’ye gelenler de. Virüs çok kolaylıkla yayılabiliyor. Dünya genelinde değişik virüsler ile karşı karşıya kalınabiliyor ama toplum içinde belli bir bağışıklık oluştuğu için önceki kadar yayılmıyor, yayılanlar da o seviyede azalıyor ve kayboluyor” diye konuştu.
Bitlis Bölgenin ilk kapalı yöntemle tüp açma operasyonu Tatvan’da gerçekleştirildi Bitlis’in Tatvan ilçesinde Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Mediha Kübra Ceylan tarafından bölgede ilk olan kapalı yöntemle tüp açma operasyonu gerçekleştirildi. Tatvan Devlet Hastanesinde kadın doğum uzmanı olarak görev yapan Op. Dr. Mediha Kübra Ceylan, hastane ve bölgede ilk olan bir operasyonu gerçekleştirdi. Özel hastanelerde yüksek maliyetlerle yapılan kapalı yöntemle tüp açma operasyonunu Tatvan Devlet Hastanesinde gerçekleştiren Op. Dr. Ceylan, büyük bir başarıya imza attı. Yaklaşık bir yıldır takipli hastası olan 34 yaşındaki 3 çocuk annesi H.E.’nin doğal yollarla yeniden gebe kalması için hastayla birlikte operasyon kararı alan Op. Dr. Mediha Kübra Ceylan, devlet hastanelerinde nadir gerçekleştirilebilen bir yöntemle önemli bir operasyon gerçekleştirdi. Daha öncesinde tüpleri bağlanan hastasına kapalı yöntemle tüp açma operasyonu gerçekleştiren Ceylan, hastasının yeniden doğal yollarla gebe kalmasına imkan sağlamış oldu. Gerçekleştirilen operasyon sonrası hastasını serviste ziyaret eden Op. Dr. Mediha Kübra Ceylan, yapılan operasyon ve süreçle ilgili hastasını bilgilendirdi. Yapılan operasyon ve operasyonun önemiyle ilgili bilgi veren Op. Dr. Mediha Kübra Ceylan, bölgenin kapalı yöntemle yapılan ilk tüp açma operasyonunu başarılı şekilde gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını ifade etti. Yapılan başarılı operasyon sayesinde son doğurduğu bebeğini kaybeden annenin yeniden doğal yollarla gebe kalabileceğini anlatan Ceylan, “Hastamız bize daha önce geçirmiş olduğu sezaryen sırasında tüplerinin bağlanması sonucu doğal yollarla çocuğu olmayacağı için başvurdu. Son doğurduğu bebeği maalesef hayatını kaybetmişti. Bebeğini kaybetmesi üzerine tekrar çocuk istemiyle bize başvurdu. Önceki sezaryenının üzerinden iki yıl geçmesi gerektiğini daha öncesinde iletmiştik. Bu hastamız benim bir yıldır kontrollerine gelen takipli hastamdı. Ardından da son sezaryenının üzerinden iki yıllık süre geçince birlikte tüpleri açma operasyonu yapmaya karar verdik. Hastamızın tüp bebek seçeneği yok muydu? Elbette vardı. Tüp bebekle de gebe kalabilirdi. Biliyorsunuz ki yardımcı üreme teknikleriyle gebe kalmak, gebeliğe bağlı bütün hastalık risklerini arttırmaktadır. Bizim yapmış olduğumuz ameliyatta da elbette riskler vardı. Çok şükür sorunsuz ve başarılı şekilde yaptık. Biz hastamıza kapalı yöntem ile tüp açma operasyonu gerçekleştirdik. Operasyon sonrası 48 saatlik sürecin ardından hastamızı taburcu edeceğiz. Altı hafta sonra belli kontrollerini yapacağız. Hastamızı bu bir yıllık süreçte de takibe devam edeceğiz. Yine iletişim halinde olacağız kendisiyle. Yapmış olduğumuz operasyon ile hastamızın fizyolojik olarak gebe kalması için tüplerini açtık. Yani tüp bebek ihtiyacını ortadan kaldırdık” dedi. “Kapalı yöntemde cerrahi riskler azalıyor, iyileşme süreci hızlanıyor” Kaplı yöntemle yapılan tüp açma operasyonunun açık ameliyatlara nazaran daha üst bir cerrahi beceri ve tecrübe gerektirdiğini kaydeden Ceylan, şöyle konuştu: “Bu ameliyat bölgede açık yöntemle çok sık yapılabilen bir ameliyat. Ancak biz bunu daha üst bir cerrahi beceri gerektiren kapalı yöntem ile gerçekleştirdik. Bu operasyonu yapmak için sadece yeterli imkan olması yetmiyor aynı zamanda cerrahi beceri de gerekiyor. Nerdeyse mikro cerrahi kabul edilebilecek bir ameliyat ve bu ameliyat cerrahi el becerisi ve tecrübe gerektiriyor. Çünkü kapalı olarak yaptığımızda orta çaplı bir damar büyüklüğünde kesilmiş bir organı yerinden tekrar açıp uç uca dikmemiz anlamına geliyor. Kapalı yöntemin önemine gelecek olursak, tabi ki açık cerrahiye göre karnın bütün kaslarını kesmemize gerek kalmıyor. Sadece küçük üç tane delikle bu ameliyatı yapabiliyoruz. Bu yöntemde hastaların operasyon sonrası iyileşme süreci çok daha hızlı oluyor. Çünkü herhangi bir kesik olmuyor, ağrıya neden olabilecek bir durum olmuyor. Bizim hastamız da ameliyattan 6 saat sonra ayağa kalktı ve yürüdü. Günümüzde artık en az kesi ile ameliyatları yapmaya çalışıyoruz. Bu hastamız için de fizyolojik olarak gebe kalması için tüplerini açtık. Yani tüp bebek ihtiyacını ortadan kaldırdık. Ameliyatı kapalı yöntem ile yapıp kesi olayını ortadan kaldırdık, ağrı ve cerrahi risklerini azalttık, cerrahi süresini azalttık. Bu imkanı bize verdiği için hastamıza ve devletimize teşekkür ediyoruz. Ayrıca, bu beceriyi kazanmamda emeği geçen İstanbul’dan Onkolog Alpaslan Kaban Hocam başta olmak üzere tüm hocalarıma teşekkür etmek istiyorum.” “Tüplerin bağlanması yumurtalık kanseri riskini azaltıyor” Tüplerin bağlanmasının yumurtalık kanseri riskini azalttığının kanıtlanmış bir durum olduğuna işaret eden Ceylan, “Normalde tüplerin bağlanmasını, tüplerin bağlanmasıyla korunmayı çok faydalı görüyorum. Sezaryenler sırasında ya da sezaryenlerden sonra ailelerini tamamlamış çiftler tarafımıza başvurarak tüplerini bağlatarak korunmayı talep ediyorlar. Bu en konforlu olanı ve üstelik çok kolay bir ameliyat. Tüpleri bağlamak neden faydalı diye soracak olursak; tüpleri bağlamanın kanıtlanmış bir şekilde yumurtalık kanseri riskini azalttığı bir gerçek var. O yüzden eğer kadınlarımız artık çocuk sahibi olmak istemiyor ve doğal yollarla korunmak zor geliyorsa tüplerini bağlatmayı tavsiye ediyoruz” diye konuştu.
İstanbul Yurtta hava durumu Yurdun kuzey, iç ve batı kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Batı Akdeniz, İç Anadolu’nun batısı, Edirne, Kırklareli, Çanakkale, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Bilecik, Bolu, Düzce, Karabük, Zonguldak ve Bartın çevrelerinin yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. İç Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu ile Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde yer yer toz taşınımı bekleniyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan tahminlere göre, hava sıcaklığı mevsim normalleri üzerinde seyretmeye devam edecek. Rüzgar, genellikle güney, güneydoğu kesimlerinde kuzey yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, İç Ege, Batı Akdeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu ile Batı ve Orta Karadeniz’in iç kesimlerinde güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli ve yer yer fırtına (40-80 km/saat) şeklinde esecek. Bazı illerde beklenen hava durumuyla günün en yüksek sıcaklıkları ise şöyle: Ankara: Parçalı ve çok bulutlu, sabah saatlerinde ve akşam saatlerinden sonra yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 27 İstanbul: Parçalı ve çok bulutlu 23 İzmir: Parçalı ve çok bulutlu 26 Adana: Parçalı ve az bulutlu 38 Antalya: Parçalı ve çok bulutlu, öğle saatlerinde yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 27 Samsun: Parçalı ve az bulutlu 27 Trabzon: Parçalı ve az bulutlu 29 Erzurum: Parçalı ve az bulutlu 25 Diyarbakır: Az bulutlu ve açık 32