DÜNYA - 21 Haziran 2012 Perşembe 18:20

Vizede tarihi dönemeç

A
A
A
Vizede tarihi dönemeç

Geçtiğimiz hafta Strazburg'da 69.'su gerçekleşen AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu oldukça olaylı geçti.

SERTAÇ AKTAN

Özellikle AB Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış'ın Hollandalı aşırı sağcı parlamenter Barry Madlener'e, kendisine İslam karşıtı bir kitap vermek istemesi üzerine 'Oğlum bak git' diyerek tepki göstermesi her yerde manşet oldu.

Bağış ile Barry arasında artık her KPK toplantısında yaşanması normal hale gelen bu sürtüşme, aslında son KPK'da, önümüzdeki dönem AB-Türkiye ilişkilerinin seyrini belki de derinden etkileyecek esas olup bitenleri hayli örttü. Bu yazımda hem o yaşanan ancak medyaya yeteri kadar yansımayanları hem de şu ana kadar hiçbir yerde okumadığınız bazı detayları aktaracağım.

Müzakere sürecinde mevcut durum konusunun tartışıldığı açılış oturumuna Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Komiseri Stefan Füle de katıldı ve konuşmasını genel olarak pozitif gündem üzerine yaptı. Çıkan haberlerde Bakan Bağış'ın bu konuşmaya sinirlenerek Füle'ye "Esas, sen ciddi ol" dediğini biliyoruz. Peki bu tepkiye neden olan Füle'nin konuşmasında ve eleştirilerinde ne vardı? Bu gerginlik sonrası kameraların olmadığı anlarda neler yaşandı? İşte size AB-Türkiyeilişkilerinin uçurumun kenarından nasıl döndüğü ve belki de bugün vize muafiyeti müzakereleri noktasına nasıl bir atmosferde gelindiğini anlatacağım.

Öncelikle Füle'nin Türkiye'nin ilerleme raporlarını beğenmeyen tavrı, pozitif gündeme şüpheci yaklaşanlar ve vize konusunda aldığı tutumla ilgili, tonu son derece sert sözlerinden başlayalım. Şöyle diyordu Füle:

"Hazırladığımız raporlar Türkiye'nin politikalarına ve reform hareketlerine bir referans noktası oluşturması için var. Beğenmiyorsanız iyi ('hava hoş' anlamında), ne yapalım ancak amacı bu. Pozitif gündemi de ben hiçbir yerde hiçbir zaman negatif bir düzlemde değerlendirmesini yapmadım. Bunu negatif algılayabilenlere şaşıyorum. Vize meselesine gelince; çok yanlış bir anlayış var ortada. (Her cümlede parmaklarını ileri geri şıklatarak) İşte; 'Biz vizeyi (serbestiyeti) hak ediyoruz. Türklere verin bunu.

Türkler de tekrar AB üyeliğini istesin. Böylelikle herşey yoluna girsin. Eskisi gibi olsun.' Hayır. Bu işler maalesef öyle olmuyor ve olmayacak da. Biz bunu ertesi gün bile versek olmaz. Durum sanıldığından çok daha karmaşık. Üye ülkelerin Geri Kabul Antlaşması tamamlandığında vize konusunda bazı sözleri yerine getirememiş olmamalarından ötürü ben çok üzgünüm (özür dileme değil, 'sad' yani 'kederli' anlamında üzgün) çünkü o dönem niyetimizi ve perspektifimizi göstermemiz için mükemmel bir zamanlamaydı. Bunedenle oluşan yılgınlığı ve hayal kırıklığını anlıyorum. Ancak bugüne kadar bizim çabalarımız, İçişleri Komiseri Cecilia Malmström'ün girişimleri ve bazı ülkelerin gayret ve iyi niyetleri karşısında Geri Kabul Antlaşması'nın paraf dahi edilmemesi... Hadi ama lütfen ciddi olun biraz..."

İşte bu konuşma Türk tarafında müthiş bir şok etkisi yarattı diyebilirim. Füle bunlarla da yetinmeyip üstüne Türkiye'deki insan hakları, ifade özgürlüğü, Avrupa Adalet Divanı kararlarının uygulanması, hapisteki (kendi tabiri ile 'sayısı kabul edilemez') gazeteciler ve Sivil Toplum Kuruluşları görüşlerinin yok sayılması gibi konularda da eleştiriler sıralayınca Bakan Bağış da açtı ağzını yumdu gözünü diyebiliriz.

Bağış vize konusunda oldukça sert tavırla ve yüksekçe bir ses tonuyla söylediği ifade ettiği "Esas sen ciddi ol" çıkışı ve Malmström'ün nasıl herkesin önünde verdiği sözleri sıralayıp sonra bunların tek bir tanesini bile yerine getirmeyişini hatırlatması ortamı inanılmaz gerdi. Bununla birlikte insan hakları, yargı, ifade özgürlüğü gibi konularda 23, 24. fasılları açmayan AB'nin Türkiye'yi eleştiremeyeceğini vurgulayan Bağış, STK'lar konusunda da (isim vermeden TÜSİAD'ı kastederek) "Siz sadece elitist bazı STK'lar ile irtibatta olduğunuz için yanlış bilgilendiriliyorsunuz" dedi.

İşte karşılıklı yaşanan bu konuşmalar sonrası kendi gözlerimle görmesem inanmayacağım şeyler oldu. Öncelikle Komiser Füle'nin kan şekeri yükseldi ve bildiğiniz pancar gibi kıpkırmızı oldu. Oturum sona ermesine ve herkes toplantı salonundan çıkmasına rağmen konuşmacı koltuğundan uzun süre kalkamadı. Etrafını saran başta KPK Eşbaşkanı Helene Fleutre olmak üzere üç dört kişi bariz şekilde onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı.

Görüntü oydu ki; sanırsınız boynuna bileklerine kolonya sürüyorlar. Füle o kadarbitkin düşmüştü. Salonun ortasında ise benzer bir sinir harbi içerisinde olan Bakan Bağış bulunuyordu. Ne var ki o, Füle'nin aksine bitkin değil canlı şekilde etrafını saran gruba ve ben de dahil olmak üzere düşüncelerini öğrenmeye çalışan bir iki gazeteciye tepkisinin normal ve eşdeğer düzeyde olduğunu anlatıyordu. Ancak olan bitenden onun da moralinin bozulduğu, devamlı birlikte mesai yaptığı ve artık aralarında dostluk gelişen Füle ile böyle bir hadise yaşanmasının verdiği olumsuz hissiyat gözlerindenokunuyordu.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi malum Madlener olayı sonrası Bağış'ın cevaben söylediği "Hollanda Parlamentosu'na göreve gidecekmişsin ama sen aslında Norveçli katil Brevik'in yanına git orası daha uygun" sözleri oturum sırasında Avrupalı parlamenterler arasında müthiş gergin bir hava estirmiş ve Türkiye Raportörü Ria Oomen Rujiten tarafından şiddetli şekilde protesto edilmişti. Bağış bu sözleri söylerken Oomen mikrofonunu açıp "Hayır, hayır, Sayın Bağış hayır!" diye selzenişte bulundu.

Bağış konuşmaya devam ederken birkaç kez Madelener'in yanına giden Oomen, -Madlener kitap şovunu yaptığı sırada salonda olmadığı için- ne olup bittiğini öğrenmeye çalıştı. Oturuma ara verildiğinde de Bağış'ın yanına giderek yine son derece sert bir üslupla "Hayır Sayın Bağış, ne olursa olsun siz bir devlet adamısınız, bu şekilde karşılık vermeniz olmaz. Bir devlet adamısınız, devlet adamı.." şeklinde kendini tekrarlayarak sitemde bulundu.

Bu noktada serin kanlılığını koruyan Bağış,baş ve göz işaretleri ile 'tamam kapatalım bu meseleyi' tarzında Oomen'i yatıştırdı. Olan biteni öğrendiği zaman Oomen'in de kendisine hak vereceğini belirten Bağış, 'Brevik' çıkışıyla ilgili gelen yoğun tepkiler sonrası söylemek istediğinin yanlış anlaşılabileceğini ve Türkiye'nin aleyhine kullanılabileceğini düşünmüş olacak ki KPK sonrası İngilizce bir açıklama yaparak esas söylemek istediğinin 'Madlener'in Brevik ile aynı hücreyi paylaşması değil sadece onu ziyaret ederek onun fikriyatının neleresebebiyet verdiği konusunda dersler çıkarması gerektiği' olduğunu açıkladı.

Şimdi gelelim tüm bu olup bitenden daha hayati, daha anlam ifade eden, sadece benim şahit olduğum ve AB-Türkiye ilişkilerini uçurumun kenarından döndürdüğünü düşündüğüm olaya. Toplantı sonrası gerilen sinirler bir sergi açılışı ile yatıştırılmaya çalışıyordu ki Bakan Bağış ve Komiser Füle kameraların ayrıldığı bir ara içeride yaşanan tatsız durumu konuşmaya başladılar. Füle içeride söylediklerinin hiçbirinin kişisel olmadığını, Bağış'ın şahsına bir mesaj olmadığını belirterek görevlerinden bir tanesininde olumsuz gördükleri şeyleri işaret etmek olduğunu söyledi ve Bağış'tan yaşanan gerginlik için kendi payına özür diledi. Bunun üzerine Bağış da söylediklerini anladığını gösteren jestlerle araya girerek o da kendi payına özür diledi ve kameralar karşısında olumlu şeylerden ziyade olumsuzlara ağırlık verilmesinin ilerlemeye katkısı olmayacağını ve her iki tarafı da yıpratacağını belirtti. Böylelikle AB-Türkiye ilişkileri arasında giderek derinleşebilecek bir çatlak daha ciddi hale gelmeden ve büyümedenkapatılmış oldu.

Toplantı sonrası attığım bir tweet şöyledi ve Bakan Bağış tarafından da retweet edildi:

"Bu son KPK sanırım AB-TR ilişkilerinde önemli ve hatırlanacak bir kırılma noktası teşkil edecek..İleride çok atıf yapacağız".

Bunlar Da İlginizi Çekebilir