GÜNDEM - 12 Ekim 2016 Çarşamba 17:48

Yasin Börü ve arkadaşları Kızıltepe'de anıldı

A
A
A
Yasin Börü ve arkadaşları Kızıltepe'de anıldı

Mardin'in Kızıltepe ilçesinde Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) İlçe Gençlik Kolları tarafından Kerbela ve 6-8 Ekim olaylarında öldürülen Yasin Börü ile arkadaşları için program düzenlendi.

HÜDA-PAR Kızıltepe Gençlik Kolları Başkanlığı tarafından Kerbela çölünde 72 yareniyle birlikte şehit edilen Hz. Hüseyin ile 6-8 Ekim 2014 tarihinde Kurban Bayramı'nda HDP Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş’ın çağrısıyla sokağa dökülenler tarafından kurban eti dağıttıkları esnada öldürülen Yasin Börü ve arkadaşları için program düzenlendi. Programa HÜDA-PAR GİK üyesi Mahmut Kılınç, Mardin İl Başkanı Şeyhmus Akman, İlçe Başkanı Burhan Aydın, STK başkanları ile ilçe halkı katıldı. TV programcısı ve araştırmacı yazar Yunus Emiroğlu, etkinlikte bir konuşma yaptı. Emiroğlu, “Bugün keder ve acı günümüz. Bugün Aşura, bugün Kerbela, bugün Yasin’in, Hüseyin’in, Riyad’ın, Cumali’nin, Turan’ın, Riyad’ın ve Hasan’ın Hakk'a kurban olduğu gün. Bugün keder günü, bizim şehadet aşkımız ve arzumuz Kerbela ile başlamadı. Bu sevda insanlık tarihi kadar eskidir. Şehadet demek Hakk'ın tarafı olmak demektir. Zaten önümüzde iki seçenek var. Ya aydınlığın erleri olacağız ya da karanlığın askerleri olacağız, biz aydınlığın erleri olmayı tercih edenlerdeniz. Hz. Adem ile başlayan insanlık serüveni içerisinde her dönemde bir Kerbela, bir Hüseyin ve bir Zeynep vardır ve hep böyle olmuştur. Çünkü hakkın batılla mücadelesi aslında bir imtihanın da zeminidir. Eğer mücadele olmasa imtihan neyimize lazımdı? Yezid, Hz. Hüseyin’in kendisine biat etmesini istedi. Hz. Hüseyin ise ‘zillet bizden uzaktır asla sana tabi olmayacağım' dedi. Hz. Hüseyin, Yezid'e biat etseydi ve halifedir deseydi kimse Yezid’lerin karşısında duramazdı ve kimse itiraz edemezdi. Eğer Hz. Hüseyin Yezid'in karşısında durmamış olsaydı inanın belki bugün İslam toplumu çok daha fazla feci bir şekilde olacaktı. Kerbela öyle normal bir hadise değildi” dedi.

“6-8 Ekim vahşeti bir sayfanın kapanıp bir sayfanın açıldığı yeni bir milattır”
6-8 Ekim vahşetinin hak ile batılı birbirinden ayırdığını söyleyen Emiroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tarih 2014 Ekim, kurban günleri, bir hazırlık var. Karanlığın askerleri planlar, tuzaklar kurmuş, yollara mayınlar döşemiş, silah depoları doldurulmuş, şehir ablukaya alınmış. Bir tarafta karanlığın askerleri, bir tarafta aydınlığın erleri ellerinde kurban etleriyle kapı kapı dolaşırken 16 yaşındaki nazik, civan, yiğit kardeşler ve 6-8 Ekim bir sayfanın kapandığı, bir sayfanın açıldığı yeni bir milattır. 6-8 Ekim vahşeti hak ile batılı karanlık ile aydınlığı fecri sadık gibi ortadan ikiye ayırdı. Bizim umudumuz yeşerdi, şehadet aşkımız filizlendi. Çünkü kervan yola düzüldü. Acı keder ama sonu, akıbeti ve cennet. Biz rehberlerimizden şunu öğrendik, biz koyun değiliz, kurda boyun eğmeyiz. Biz Allah’ın izniyle aydınlığın erleri olmak istiyoruz" diye konuştu.

“Şehitler kervanı tekrar yola dizildi”
6-8 Ekim olaylarında ortaya konulan iradenin hem bölgedeki PKK ve piyonları hem küresel emperyalist şeytani güçlere bir mesaj olduğunu belirten Emiroğlu, asla boyun eğmeyeceklerini söyledi. Emiroğlu, “Hakk'ın taraftarı olmak büyük bir erdemdir, gururlanalım ama kibirlenmeyelim. Allah'u Teala bu şehitlerin şehadetlerinin mükafatını, bereketini bu coğrafyadan eksik etmesin. 6-8 Ekim’e dair çok şey söylendi, dile getirildi ama bizim için en büyük kazanç, kervanın yeniden yola dizilmesidir. Bir başka husus 6-8 Ekim olaylarında ortaya konulan irade, yani zillete boyun eğmeme kararlığı hem bu bölgedeki PKK ve onların piyonlarını hem küresel emperyalist şeytani güçlerin hepsine bir mesaj olmuştur. Biz asla size boyun eğmeyeceğiz, bedeli Yasin’in paramparça olsa bile elhamdülillah dimdik durduk” şeklinde konuştu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sıcaklıklar artıyor, astım hastaları dikkat Yurdun büyük bölümünde baharın gelişiyle birlikte hava sıcaklıkları da artış göstermeye başladı. Sıcaklık artışına bağlı olarak lodosun hakim olduğu bölgelerse astım hastalarını olumsuz etkilendiğini söyleyen Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu, astım hastaları için uyarılarda bulundu. Lodosun etkili olduğu dönemlerde havanın insan sağlığı üzerindeki etkisi de değişiyor. Hava sıcaklığının artmasının, nem oranının ise azalmasının astım hastalarını olumsuz etkilediğini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu, ataklar halinde ortaya çıkan bir hastalık olan astımın görülmesinde mevsimsel özelliklerin de etkili olduğunu söyledi. Astımın ilkbahar ayları içerisinde bulunduğumuz bu günlerde ani atak şikayetlerini artırdığını ve özellikle bu hastalarda durumun daha kritik sonuçlar doğurduğunu ifade eden Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, hastaların yaşadığı sıkıntıları şu şekilde açıkladı: “Alınan havayı hava keseciklerine ileten soluk borusunun daralması sonucu ortaya çıkan astım, ataklar halinde kendini gösterir. Hastaların doktora başvurma nedeni genellikle nefes darlığı, kuru öksürük krizleri, nefes alıp verme sırasında ıslık sesine benzer bir ses duyulması ve göğüste sıkışma hissidir. Atak olmayan zamanlarda ise astımın herhangi bir belirtisi görülmez. Özellikle alerjik reaksiyonlara bağlı astımın teşhisi için akciğer grafisi ve solunum fonksiyon testi sonuçlarından yararlanılmaktadır. Bununla birlikte eğer doktorunuz gerekli görüyorsa teşhis için alerji testlerine de başvurabilmektedir.” Sabah saatlerinde pencereler açık tutulmamalı Genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olması mevsimsel geçiş dönemlerindeki şikayetleri artırdığını belirten Dr. Hacer Ofluoğlu, “Özellikle polen alerjisi olanların böyle havalarda kendilerini daha iyi korumaları gerekmektedir. Polenlerin yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamalı ve açık havada spor yapılmamalıdır. Dışarıdan gelindiğinde burun ve gözler suyla yıkanarak yapışan polenler uzaklaştırılabilir. Saçlardan dökülecek olan polenleri solumamak için mümkünse her gece saçlar yıkanmalıdır. Sabah saatlerinde pencereler açılmamalı, ev öğleden sonra havalandırılmalıdır. Polen mevsiminde çamaşırların evin içinde kurutulmasını tavsiye ediyoruz. Otomobil ile seyahat ederken camlar kapalı tutulmalı ve aracın polen filtresi her ilkbaharda değiştirilmelidir” dedi. Düzenli tedavilerle astım kontrol altına alınabilir Astımın günümüzde tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu belirten Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, düzenli ilaç kullanımı ve hekim kontrolünün tedavide önemli bir faktör olduğunu söylüyor. Astımın temelde bir hava yolu hastalığı olması nedeniyle kullanılan ilaçların birçoğunun inhalasyon ile verildiğini ifade eden Dr. Ofluoğlu, tedavi sürecini şu şekilde açıkladı: “İlaç doğrudan hasta olan bölgeye yani hava yollarına gönderilir. Böylece çok düşük dozlarda bile yarar elde edilirken yan etkiler en aza indirilmiş olur. Astımda ilaç tedavisinin mantığına göre hastaların şikayetlerini tamamen giderebilecek en az ilaç dozu ayarlanmaya çalışılır. Tipik olarak hastalar ilk tedavi başladıktan sonra 1-3 ay içerisinde ve daha sonra her 6 ayda bir değerlendirilmeli, hastanın genel durumuna göre gerekirse bu değerlendirmeler daha sık yapılmalıdır.” Ülkedeki toz bulutu etkisinden korunun Türkiye’de birçok şehirde toz taşınımı nedeniyle hava kalitesinde yaşanan düşüşler de kişilerin sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle astım hastalarının sağlığını negatif yönde etkileyecek çöl tozu etkisinin bu hafta sonuna kadar sürdürmesi beklenirken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu; atmosferin hava kalitesini etkileyen kum ve toz fırtınasından etkilenmemek için astım hastalarının mümkünse bu günlerde dışarı çıkmamaları, evlerde pencereleri uzun süre açık bırakmamaları, dışarıda bulunulması gereken hallerde ise maske kullanmaları uyarısında bulundu.
Erzincan Büyükbaş hayvanlar kenelere karşı ilaçlanıyor Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğüne bağlı Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü ekipleri ahırlarda büyükbaş hayvanlarda kenelere karşı ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor. Erzincan İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına sebep olan kenelerle mücadele çerçevesinde il ve ilçelerde büyükbaş hayvanları ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor. Kenelerden insanlara bulaşan KKKA hastalığına karşı devam eden ilaçlama çalışmaları ile hayvanlar üzerinde bulunan keneler etkisiz hale getirilerek hastalığı insanlara bulaştırmasının önlenmesi isteniyor. KKKA hastalığının, keneler tarafından taşınan bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi semptomlar ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) karakterli bir enfeksiyon hastalığı olması nedeniyle bölgede büyük öneme sahip. Türkiye’de 2002 yılından itibaren görülmeye başlayan ve önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan kenelere karşı il genelinde tüm büyükbaş hayvanların tamamına yakını ilaçlandı. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nde görevli veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenler tarafından uygulanan ilaçlama vatandaşı memnun ederken geri kalan hayvanların ilaçlanma çalışmalarının ise Kurban Bayramı öncesinde bitmesi hedefleniyor. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Veteriner Hekim Yunus Koç ilaçlama çalışmalarında sona gelindiğini belirterek, “Bahar aylarının gelmesiyle birlikte, yetiştiricilerimiz hayvanlarını otlağa çıkarmaya başladı. Otlağa çıkan hayvanlarda kene yapışması görülmekte. Bu kenelere karşı ilaçlamak için Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak ilimizde ki büyükbaş hayvanların tamamına yakınına ilaçlama çalışması yapmış bulunmaktayız. Kalan kısmını ise Kurban Bayramı öncesi tamamlamayı planlamaktayız. Ayrıca, yetiştiricilerimize kenelere karşı bilgilendirme çalışması yaparak kişisel tedbirlerin alınması konusunda uyarılarda bulunmaktayız” dedi. Akyazı Mahallesinde hayvan yetiştiriciliği ile uğraşan Ahmet Kılıç, her sene Tarım ve Orman Bakanlığından gelen ilaçları kullandıklarını söyleyerek ekiplere teşekkür etti. Bir başka büyükbaş hayvan yetiştiricisi Şahin Kılıç ise, “Yaz mevsiminin yaklaşmasından dolayı özellikle meralara hayvanlarımızı çıkarıyoruz. Meralarda da kene oldukça fazla bulunmaktadır. Özellikle Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekiplerinin getirdikleri kene ilaçlarını kullanarak bunlara önlem almaya çalışıyoruz. Özellikle hayvanların meme kısımlarında çok oluyor. Bizler de kendimiz kenelerden korunmak için çizme giyiniyoruz, açık renk elbise giyiniyoruz” ifadelerini kullandı.
Adana Ermeni katliamı izleri 104 yıldır duruyor Adana’da Ermeniler tarafından 1920 yılında Camili köyü basılarak 500 Türk’ün katledilmesinin izleri bir çiftlikte hala dün gibi duruyor. Ermeni Diasporası 24 Nisan’ı "sözde Ermeni soykırımı" diye ilan etse de Adana’nın bir çok yerinde Ermenilerin yaptığı katliamların izleri görünüyor. Bunlardan biri de Yüreğir ilçesine bağlı Camili Mahallesinde 1920 yılında meydana geldi. Kayseri’den Adana’ya doğru inen sayıları yaklaşık bin Ermeni silahlı komitacılar, 15 Haziran 1920 yılında Adana’nın Camili köyüne saldırdı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi kurşuna dizen silahlı Ermeniler, son kale olan Camili çiftliğinde katliam yaptı. Kapıları, duvarları ve çiftliğin ortasında yer alan tulumbayı kurşun yağmuruna tutan silahlı Ermenilerin kurşun izleri hala çiftliğin kapı ve duvarlarında yer alıyor. 19. yüzyılda yapılan ve hala ayakta olan bu tarihi çiftlik Ermeni mezaliminin izlerini taşımaya devam ediyor. “Kadın, çocuk ve hayvanları yukarıda ki mağaralara saklamışlar” Tarihi Camili Çiftliğinde yaşayan Abdullah Özdemir, o dönem de köyün yaşadığı olayları anlatırken şu ifadelere yer verdi; “Ermeniler 1920 yılında Kilikya bölgesi, yani bu bölgede topladıkları insanları buraya, Camili çiftliğine yığmışlar. Kaçan kadın, çocuk ve hayvanlar yukarıda ki mağaralara saklanırken erkekler çiftliğin içerisinde kalmışlar. Bazı bilgilere göre katledilen Türk sayısının 500’ü aşkın olduğu söyleniyor. Silahlı Ermenilerin bıraktığı mermi izleri hala kapı ve içeride yer alan Osmanlı armasında kendini gösteriyor. Türkler gelen Ermeniler tahılları yağmalamasın diye çiftliğin içerisinde kuyularda tahıllarını saklamışlar. Geçmişte burada çok büyük bir katliam yapılmış”. “1920 yılında Ermeni çeteleri katliam yapmıştır” Ermeni çetelerin Kayseri’den aşağıya inerek ne var ne yok her yerde katliam yaptıklarını ifade eden Özdemir, 1920 yılında çor çocuk demeden silahlı Ermeni çeteleri Kayseri’den bu tarafa doğru ne var ne yok toplayıp, buldukları yerde katliam yaparak buralara kadar gelmişlerdir” dedi