GENEL - 18 Kasım 2014 Salı 13:30

Iğdır’da Dar Gelirli Aileler Barınma Sorunlarına Çözüm İstedi

A
A
A
Iğdır’da Dar Gelirli Aileler Barınma Sorunlarına Çözüm İstedi

Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesine bağlı Şiracı köyünde ikamet eden dar gelirli çoban ailenin barınma sorunu çile haline geldi.
Yıkılmak üzere olan kerpiç metruk bir binada kış günü tek gözlü evde barınmaya çalışan Parlar ailesi, barınma sorunlarının giderilmesi için yardım istedi.
Eşinin yaz aylarında çobanlık yaptığını, tek geçim kaynaklarının bu olduğunu anlatan Güler Parlar, kışın ortasında yıkılmak üzere olan eski kerpiç eve sığındıklarını belirtti. Parlar, “Gördüğünüz gibi duvarları dökülmüş, tavan kalasları kırılmış bu binanın tek odasını kullanabiliyoruz. Yağmur yağınca başımızdan aşağıya hep su akıyor. Başka çaremiz yok hiçbir gelirimiz olmadığı için burada yaşamak zorundayız” dedi.
“ELİMİZDEKİ BİRİKMİŞ SON PARAYI TÜP BEBEK İÇİN HARCADIK”
İmkanlarının çok kısıtlı olduğunu anlatan Parlar, “Bir çocuğumuz olur umudu ile elimizde birikmiş ne paramız varsa tüp bebek için harcadık. Bebeğimiz de olmadı. Şimdi köyde komşularının kullanmadığı metruk binada yaşam mücadelesi veriyoruz. Siz de görüyorsunuz, ev başımıza yıkıldı yıkılacak. Elektrik borcunu ödeyemediğimizden elektriğimizi de kestiler. Ne yakacak kömürüm var ne de iyi ısınacak evimi var. Yetkilerden bize bu konuda destek çıkmalarını istiyorum. İçinde çocuklarımın da olabileceği bir yuva istiyorum” şeklinde konuştu.
Köylerinde buna benzer birçok aile olduğunu anlatan muhtar Metin Parlar, buraya defalarca yetkili çağırdıklarını, gelen yetkililerin burada insan yaşamadığı gerekçesiyle sorunla ilgilenmediklerini ileri sürdü. Parlar, “Siz de görüyorsunuz, burada insan yaşıyor. Bunların kalabileceği herhangi bir yer yok. Köylülerim o kadar kötü binada kalıyorlar ki, yetkilileri bile inandıramıyoruz. Geçinecek bir gelirli olmadığı için kuru ekmek soğanla idare edip bu yıkıldı yıkılacak binalarda barınmak zorunda kalıyorlar. Biz bunlara yardım istiyoruz yok, kömür istiyoruz yok. Başka evde yok köyde işleri, meslekleri olmayan bu insanlar şehirlerde de geçinemezler. Getirsinler Suriye’den gelenleri, burada yaşayabiliyorsa benim ırkım köylüm de burada yaşasın” dedi.
Bir diğer köylü Rügeyya Aras da çok zor durumda olduğunu, şu onda oturduğu evinin başına yıkılacağını korktuğundan akrabalarının yanında barınmak zorunda kaldığını, evinin tamir edilmesi için yardım beklediğini belirtti.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.