YEREL HABERLER - 21 Şubat 2017 Salı 11:55

GRTC İran’ı masaya yatırdı

A
A
A
GRTC İran’ı masaya yatırdı

Küresel Araştırma Düşünce Merkezinin (GRTC) ’İkinci Bin Yıl Söyleşileri’nin ikinci ayağında, ’İran ne yapmak İstiyor?’ sorusuna cevap arandı.
GRTC Üsküdar Ofis’inde gerçekleşen çalıştaya, Prof. Dr. Gülden Ayman, Prof. Dr. Hüsamettin İnaç, Prof.Dr.Ozden Zeynep Oktav, Prof. Dr. Cengiz Tomar, Doç. Dr. Davut Hut, Yrd. Doç. Dr. Cantürk Caner, Yrd. Doç. Dr. Süleyman Eli ve Yrd. Doç. Dr. Ozlem Kayhan Pusane ve Dr. Bilgehan Alagöz katıldı.
GRTC Genel Başkanı Mustafa Önsay, çalıştayda şu görüşlerin ön plana çıktığını ifade etti: "İran hem yirminci yüzyıla kadar Türk devletlerinin hakimiyetinde kalan bir coğrafya olması hem de halen nüfusunun dikkate değer bir kısmının Türk olması bakımından bizim için önemli bir Türk kültür havzasıdır. Bu nedenle İran’da var olan kültür ve medeniyet birikiminin şimdiye kadar olduğundan daha kapsamlı ve derin bir şekilde ele alınması, İran’ın kültürel ve siyasi geleneğine vakıf uzmanların yetiştirilmesi için yatırım yapılması gerekir. Trump döneminde ABD’nin Ortadoğu politikası, devrim sonrası Sünni blokuyla olan ittifak ilişkisine yönelecektir. Her ne kadar ABD yedi Müslüman ülkeye seyahat sınırlaması getirse de, legal yapılarla ilişkiye girecektir. Asimetrik yapılarla olan ilişkisini ise sınırlandırabilir. Bu bakımdan İran’ın negatif bir güç olarak uluslararası sisteme entegrasyonunun sınırlanmaya devam edeceği öngörülmektedir. İran küresel sisteme entegre olmada ne Rusya’ya ne de Cin’e yaslanmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı nedeniyle ambargo uygulanan İran’ın, tecrübesi dengeli bir diplomasiyi önermektedir.İran’ın bölgesel çapta etkisinin iki temel sebebi vardır. Birincisi, Ortadoğu’da bölgesel çapta oyun kurucu bir aktörün olmamasıdır. İkincisi, İran’ın büyük güçlerle ilişki kurmada pazarlık yapabilme imkanına sahip olmasıdır. Ortadoğu’da sömürgeci güçlerin arzuladıkları mezhep savaşlarının ne sosyolojik ne de siyasal temelleri bulunmaktadır. Her ne kadar İran Şii blokunun neredeyse tek siyasal temsilcisi olsa da, Şii dünyası zannedildiği gibi yekpare bir blok değildir, bilakis çoğulcu ideolojik ve sosyolojik bir yapıya sahiptir. İran’ın ağırlığından oldukça rahatsız olan Arap-Şii yapılanmalarının sayıları yadsınamaz derecede çoktur. Bundan dolayı, İran’ın Ortadoğu’da gücü abartılmamalıdır. Türkiye, bu gruplarla ilgili olarak doğal bir aracı ve barış kurucu bir rol üstlenebilir."
"Türkiye’nin özellikle enerji konusunda İran’ı dengeleyen politikalar belirlemesi önemlidir"
İran’ın dünyadaki en yalnız ülke olduğunu dile getiren Önsay, "İran’ın Ortadoğu’da etkinlik kurma mücadelesinin üç sebebi vardır. Birincisi Batı kuşatmasını delmektir. Bunun için gerek Irak’da gerekse Suriye ve Yemen’de ön cephe savaşları vermektedir. Bu savaşı da genelde Şii havzasından temin ettiği yerli ve yabancı araçsal unsurlar üzerinden yürütmektedir. İkincisi Pers milliyetçiliğine dayalı ulus devlet refleksi ile hareket ederek, Batı’ya karşı direniş cephesinin imkanlarını genişletme arzusudur. Üçüncüsü ise, İran’ın Batıya doğru genişleme stratejisinin imkanlarının oluştuğunu görmesi ve bu imkanlar doğrultusunda kurumsal Şiiliği ya da İslam Devrimini ihraç etmeyi amaçlamasıdır. DAEŞ’in ortadan kalması, İran’ın bölgedeki etkisini de sınırlayacaktır. Zira bu, İran’ın Şii milis güçlerini mobilize etmek için kullandığı siyasal propaganda aracını kaybetmesi anlamına gelmektedir.Türkiye’nin Ortadoğu’da izlemesi gereken politika, mezhep odaklı olmaktan ziyade, uluslararası toplumun bir üyesi olarak daha normatif hareket etme yönünde olmalıdır. Türkiye’nin Ortadoğu’ya müdahalesi kalıcı bir askeri amacı gütmemektedir. Bu sebeple Osmanlı bakiyesi topraklarda, uluslararası hukuktan doğan müdahale hakkını kullanması doğal olarak anlatılmalıdır. Bu bağlamda İran’ın uluslararası hukuktan doğan hakları bulunmamaktadır. Türkiye’nin özellikle enerji konusunda (İsrail doğal gazı) İran’ı dengeleyen politikalar belirlemesi önemlidir. Çünkü İran dünyadaki en yalnız ülkelerden biridir, şimdiye kadar ŞİO’ye bile üye olamamıştır ve gelecek yıl üye olmayı umut etmektedir. Bu çerçevede İran’ın Türkiye’nin müttefikliğinin ne kadar önemli olduğunu anlaması için İran’a karşı Türkiye’nin manevra kabiliyetinin geniş olduğunun gösterilmesi gerekmektedir.Rusya, Esad rejiminin belli bir süre devam etmesini sağlayacak ve yerine gelecek yönetimin belirlenmesinde Suriye’deki varlığını ve çıkarlarını önceleyerek politika yürütecektir. Bu, büyük olasılıkla İran’ın önceliklerinin göz önüne alındığı bir süreç olmayacak tam aksine, İsrail ile hareket edecek bir Rusya görülecektir. İran ve Rusya şu anda geçici olarak işbirliği yapmaktadır ve Rusya’nın İran’ı karşısına almak konusunda ciddi bir çekincesi yoktur. Bu bağlamda Türkiye Ortadoğu’da İsrail ve Rusya ile bir denge politikası yürütülebilir. Suriye’nin geleceği müzakere edilirken Trump ve Putin İran’ın değil İsrail’in öncelikleri doğrultusunda müzakereler yapacaklardır. Burada da dikkat edilmesi gereken husus Suriye’nin kuzeyinde kurulması düşünülen Kürt devletidir. İsrail olası bir Kürt devletini desteklemektedir. Trump döneminde ABD, Suriye sonrası düzende İsrail’in çıkarlarının kollanmasına dikkat edecek ve Türkiye’nin PYD/YPG’yi, PKK ile ilişkilendirmesine karşın bağımsız bir yapıya dönüştürmeye çalışacak, böylelikle, doğal müttefik yapabilme imkânı bulacaktır. Bu aşamada Türkiye, İran’ı tamamen karşısına alacak politikalar izlememeli, kendisinin İran için ne kadar önemli bir pazar olduğunu ve İran’ın da PJAK üzerinden PYD/YPG benzeri bir sorunla karşılaşabileceğini sık sık vurgulamalıdır. Musul ve Kerkük meseleleri, Kürt kantonları ve İran’ın YPG’ye verdiği destek, Türkiye ve İran arasında gelecek yıllarda da sorun oluşturmaya devam edecektir. Bu bağlamda Türkiye’nin şimdi olduğu gibi Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’la ikili ilişkilerini iyi tutması ve Yemen konusuna çok fazla müdahil olmaması önem arzetmektedir" ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya ALKÜ’de Akademik Atama, Yükseltme ve Ödül Töreni Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nin (ALKÜ) gurur günü olan “Akademik Atama, Yükseltme ve Ödül Töreni” eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın katılımıyla yapıldı. Akdağ, “Daha ileriye gitmemiz gerekiyorsa ezber bozmamız gerekiyor. Yeni yöntemlerle ezber bozarak devam etmemiz gerekiyor” dedi. Akademik Atama, Yükseltme ve Ödül Töreni bilim dünyasına büyük katkılarıyla bilinen Yazar Alev Alatlı’nın isminin verildiği konferans salonunun kurdele kesimiyle başladı. Salonun açılış kurdelesini eski Bakan Recep Akdağ, ALKÜ Rektörü Prof. Dr. Kenan Ahmet Türkdoğan ile protokol heyeti kesti. Açılışın ardından heyet, Alev Alatlı Konferans Salonu’ndaki törene katıldı. “Daha ileriye gitmemiz için ezber bozmamız gerekiyor” Törenin onur konuğu 58, 59, 60, 61 ve 65. hükümetlerde Sağlık Bakanlığı görevini yürüten Recep Akdağ konuşmasında böyle bir törene katılmaktan gurur duyduğunu dile getirdi. Antalya ve Alanya’nın bir Selçuklu kenti olduğunu vurgulayan Akdağ, kadim Selçuklu Devleti’nin hatırasını yaşatmanın da büyük bir öneme sahip olduğunu belirtti. ALKÜ’nün kısa sürede gelişmiş bir üniversite haline geldiğini söyleyen Akdağ, "Bu kıymetli salonumuza değerli yazarımız Alev Alatlı’nın isminin verilmesi hepimizi gururlandırdı. Bilimsel alanda ileriye gitmemiz için akademisyenlerimizin büyük bir önemi var. Daha ileriye gitmemiz gerekiyorsa ezber bozmamız gerekiyor. Yeni yöntemlerle ezber bozarak devam etmemiz gerekiyor. Uzun süre yaptığım bakanlık görevinde yeni uygulamalarla ezber bozarak ülkemize sağlık alanında büyük gelişmeler yaşattık. Bugün burada 115 öğretim üyemizin yeni cübbelerini giyecek olması inanılmaz mutluluk verici bir olay. Bu törende giyilen her cübbenin arkasında annelerin, babaların, eşlerin ve çocukların büyük emeklerinin olduğuna ben bizzat şahidim. Cübbelerini giyen akademisyenlerimize başarılar diler; törenin üniversitemize, ülkemize ve bilim dünyasına hayırlı olmasını dilerim” dedi. “ALKÜ olarak nice başarılara şahit olacağız” Rektör Türkdoğan konuşmasında törenin yapıldığı konferans salonunun düşünce dünyasına ışık tutan mütefekkir yazar Alev Alatlı’nın isminin verildiği bir gün olduğunu vurguladı. ALKÜ Akademik Atama, Yükseltme ve Ödül Töreni’nin büyük bir gurur günü olduğunu söyleyen Rektör Türkdoğan, “Bilime katkı sağlayan 115 akademisyenimizin yükselmelerinin heyecanına şahit oluyoruz. Ülkemizin kalkınması için bilimin ışığında yetişen akademisyenlerimizin yetişmesi kolay olmuyor. Bir akademisyen zamanının çoğunu ailesinden, çocuklarından feragat ederek bilime ayırıyor. ALKÜ çok daha büyük bir üniversite olacak ve nice başarıları hep birlikte kutlayacağız. Bu onurlu başarıyı bizlere yaşatan ailelere ve değerli akademisyenlerimize yürekten teşekkür ediyorum” dedi. Rektör Türkdoğan, Piri Reis tarafından çizilen Alanya ve Alanya Kalesi’nin tablosunu eski Bakan Akdağ’a hediye etti. 115 akademisyen yeni cübbelerini giydi Konuşmaların ardından ALKÜ’lü akademisyenler atama ve yükselme ile yeni cübbelerini giydi. ALKÜ’de 22 profesör, 50 doçent, 43 doktor öğretim üyesi olmak üzere toplamda 115 öğretim üyesi atama ve yükselme ile yeni ünvanlarına erişti. Bunun yanında 15 akademisyene akademik başarı ödülü, 5 akademisyene de tanınırlık ödülü takdim edildi. Öte yandan emekli olan bir akademisyen ve bir idari personele teşekkür plaketi verildi. Unvanlarına kavuşan akademisyenlere cübbelerini eski Bakan Akdağ, Rektör Türkdoğan, protokol üyeleri ve akademisyenlerin aileleri giydirdi. Törenin devamında ALKÜ’nün kuruluşunun 9’uncu yılı dolayısıyla pasta kesimi yapıldı. Akademik Atama, Yükseltme ve Ödül Töreni, toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. Törene eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yanısıra Alanya Kaymakamı Dr. Fatih Ürkmezer, Alanya Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Akbaş, ALKÜ Rektörü Prof. Dr. Kenan Ahmet Türkdoğan, Alanya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Güner, Almanya Federal Cumhuriyeti Antalya Konsolosu Martin Tscherner, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Kılıç, Prof. Dr. Atıf Bayramoğlu, Prof. Dr. Mehmet Akın, Alanya İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Hüseyin Direk, Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Yılmaz Güler, ALKÜ Genel Sekreteri Dr. Sinan Kartal, akademisyenler ve aileleri katıldı.