SAĞLIK - 07 Aralık 2017 Perşembe 15:54

"Parkinson hastalığını tetikleyen; pestisitler”

A
A
A
"Parkinson hastalığını tetikleyen; pestisitler”

GİMDES Başkanı Dr.

GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, tarımda zararlı kabul edilen her türlü böcek ve bitkilere karşı kullanılan ilaç maddelerine genel olarak pestisit adı verildiğini belirterek “Meyve ve sebzedeki pestisitler veya diğer bazı zehirler Parkinson hastalığının oluşmasında sorumlu olabilir” dedi.


Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, Parkinson hastalığının oluşmasında pestistleri neden gösterdi. Büyüközer, “Meyve sizin için faydalıdır. Doğru ama her zaman değil. Herhangi bir beslenme uzmanı ya da herhangi bir doktor size bunu tavsiye edebilir. Vitamin depolanmıştır, elyaflıdır, antioksidantır ve birçok hastalıktan sizi korur. Fakat meyvenin bir de karanlık bir yüzü var. Pekçok meyve veya meyve suyu içeren bir günlük diyet, kol ve bacakta titreme, kaslarda kasılma ile tanımlanan bir hareket düzensizliği olan, Parkinson hastalığı ile ilişkilendirilmektedir. Tarımda zararlı kabul edilen her türlü böcek ve bitkilere karşı kullanılan ilaç maddelerine genel olarak pestisit adı verilmektedir. Meyve ve sebzedeki pestisitler veya diğer bazı zehirler bu hastalığın oluşmasının sorumlusu olabilir” dedi.


“Pestisitlerle ilişkilendirme birçok bulgulara bakarak kuvvetli bir tahmindir” diyen Büyüközer, “Bu sebeple, meyveyi hemen yemeye durmamalısınız. Fakat, pekçok sebeplerden dolayı daima meyveyı yıkayınız. Pestisitlerle ilişkilendirme birçok bulgulara bakarak kuvvetli bir tahmindir. Fakat pestisit kullanımının bir damgasını taşıyan meyvedeki bu etkinliği düşünmek ve tedbirli olmak mantıklıdır. Parkinson hastalığı, Sinir sistemi arasındaki iletişimin kimyasal taşıyıcısı olan beynin bir bölümünde beyin hücrelerinin hasarını içerir. Hastalık herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir, fakat daha çok 30 yaştan sonra ve yaş ilerledikçe risk artmaktadır. Parkinson dünyanın bütün kesimlerinde gerçekleşmektedir. Erkekler kadınlara nazaran daha fazla etkilenmektedir” şeklinde konuştu.


Araştırmacıların, uzun süre düşük düzeyde de olsa böcek öldürücü pestiside maruz kalan insanların, böcek öldürücü pestisit ilaçlara fazla maruz kalmayanlara göre yüzde 70 daha yüksek oranda Parkinson’a yakalandığını açıkladıklarını belirten Büyüközer, “Araştırmacılar, bu gruba çoğunlukla ziraatle uğraşan, çiftçi ve balıkçı gibi işçilerin dahil olduğunu belirtiyorlar. Bulgular, Harvard Toplum Sağlığı Okulu’nun daha önce öne sürdüğü pestiside maruz kalmanın Parkinson hastalığı için bir risk faktörü oluşturduğu hipotezini desteklemektedir. Kadınlardan daha fazla sayıda erkeğin hastalığa maruz kaldıklarını belirttiler; bu erkeklerin de pek çoğunun çiftçilik ve balıkçılık alanlarında çalıştıkları görüldü” dedi.


“Avrupa ülkelerinde de benzer sonuçlara rastlandı”


Büyüközer, benzer araştırmaların Avrupa ülkelerinde de yapıldığını, buralarda da benzer sonuçların gözlemlendiğini aktardı. Büyüközer, araştırmacıların gelecekteki çalışmaların riskle ilişkilendirilebilecek belirli bileşiklerin tanımlanması üzerine yoğunlaşması gerektiğini belirttiğini, diğer çalışmalarda, organofosfatlar olarak adlandırılan bir kimyasal sınıfının Parkinson riski ile ilişkilendirildiğini de ifade ettiğini kaydetti.


Titremelerle başlayıp hastayı paralize eden ve sıklıkla da ölümle sonuçlanan Parkinson’un tedavisini henüz olmadığını belirten Büyüközer, “Dünyada 6.3 milyon insanın Parkinson’a yakalandığı tahmin ediliyor. Sadece ABD’de bir milyondan fazla hasta bulunmaktadır. Türkiye’de ise 120 bin Parkinson hastası bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.


“E vitamini, Parkinson riskini önlüyor”


E vitaminin, Parkinson riskini önlediğini söyleyen Büyüközer, “Kanada’daki Queen’s Universitesinden Dr Mayhar Etminan ve arkadaşları 1966-2005 yılları arasında yayınlanmış 8 çalışmada E vitamininin Parkinson’a etkilerini inceden inceye incelemiş. Orta ve yüksek dozda E vitamininin Parkinson riskini düşürdüğü görülmüştür. Ancak, yüksek E vitamini dozu toksik etkisi gösterir. İyi bir E vitamini girişini sağlamak için yeşil yapraklı sebzelerden, sızma zeytin yağından, ceviz, fındık gibi kuru meyvelerden zengin sağlıklı ve dengeli bir diyet önerilmektedir. Bol miktarda bu gıdaların yenmesi ile Parkinson hastalığının gelişmesinin durdurulabileceği bildirilmiştir. En iyi ve en kesin çözüm ise insanlığın özüne dönmesidir. Ekolojik dengeyi de bozan, alt üst eden, her türlü kimyasallardan ve hormonlardan uzak helal ve tayyib tarıma dayalı bir yaşam tarzını yeniden oluşturmaktır” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Şehit oğlunun hasretini böyle gideriyor, odasını anı evine çevirdi 2018 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’nin Afrin kentinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı’nda şehit düşen İzmirli Piyade Uzman Çavuş Ali Akdoğan’ın annesi, oğlunun doğumundan şehit oluncaya kadar kullandığı eşyalarıyla anı odası oluşturdu. Şehit oğlunun eşyalarını koklayıp öperek özlem gideren annenin evi, minik ziyaretçilerle doluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Suriye’nin Afrin bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı Harekatı’nda, 10 Şubat 2018 tarihinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Ali Akdoğan’ın İzmir Bayraklı’daki evi, adeta müzeye çevrildi. Şehidin annesi Fatma Akdoğan, oğlunun şehit olmasının ardından odasında hatıralarını sergilemeye karar verdi. Şehit Ali Akdoğan’ın evdeki odası, bebeklik döneminde giydiği kıyafetler, eğitim hayatında aldığı karneler, askeri eşyaları, üniformaları, başarı belgeleri, fotoğrafları ve kişisel eşyalarının bulunduğu bir anı odasına dönüştürüldü. Oğlunun hayali olan tespih koleksiyonuna da odada ayrı bir yer tutan anne Akdoğan, 6 senedir özlemini yaşadığı oğlunun bebeklik kıyafetleri ve eşyalarını öpüp koklayarak hasret gideriyor. Eşyalarıyla hasret gideriyor Şehit düşen oğlunun 7 yıla yaklaşan hasretini eşyalarını koklayarak hasret gideren anne Fatma Akdoğan, şehidin odasını nasıl anı evine çevirdiğini anlattı. Akdoğan, "Oğlumun 2018 yılında Suriye Afrin’de yürütülen harekatta şehit olduğu haberini almıştık. Çok üzücü ancak bizim için aynı zamanda gurur verici bir durum. Onun yokluğunda evde hep onun eşyalarını bir yerlerden bulup duygusal anlar yaşıyordum. Ali, tespihlere çok düşkündü ve hep bir tespih koleksiyonu olsun istiyordu. Ben de bebeklikten bu yana onun kullandığı eşyaları, odasını müzeye dönüştürerek sergi yapmak istedim. Eşyalarını düzenleyip bir camekan yaptırıp buraya koydum. Oğlumun mayına bastığı botlardan tut, kundağı, zıbını, çorapları, bebeklikten beri her şeyini biriktirmişim. Buraya kurduğum ses sitemiyle de sürekli Kur’an okunuyor onun ruhu için. Onun kokusunu, hasretini eşyalarıyla gideriyorum" dedi. Minik ziyaretçilerle doluyor Şehidin anı evine dönüştürülen odasını ziyaret etmek, şehidin hatıralarını görmek için özellikle çocukların eve geldiğini söyleyen Fatma Akdoğan, ziyaretçiler geldikçe mutlu olduğunu söyledi. Akdoğan, "Buraya küçük öğrenciler geliyor, 5 yaşındaki çocuklar, lise öğrencileri, veliler, sürekli gelenler oluyor. Onlar geldikçe ben de mutlu oluyorum, tüm ziyaret etmek isteyenlere kapım açık" diye konuştu. Amcasının adını aldı Diğer oğlunun bebeğine de şehit amcası Ali Akdoğan’ın adını verdiklerini söyleyen Fatma Akdoğan, "Diğer oğlum, yeni doğan bebeğine ağabeyinin ismini koydu. Ali koydu ismini. Torunum da inşallah öyle cesur bir kahraman delikanlı olur. Ben de sevindim ve duygulandım. O da büyüdüğünde bu anı odasına gelerek amcasının nasıl bir kahraman olduğunu görür" sözlerine yer verdi. "Telefonla konuştuk, 2 saat sonra şehit oldu" Oğluyla yaptığı son telefon konuşmasından 2 saat sonra oğlunun şehit düştüğünü söyleyen anne Akdoğan, "Acısı çok büyük, gururu da büyük. Her zaman gurur duydum iki oğlumdan da. Ali Suriye’deydi şehit olduğunda ama bilmiyordum. Ben tedirgin olmayayım diye Kars’ta olduğunu söyledi. Ben yanına gitmek için Kars’a gelmek istediğimi söylediğimde gelmememi söyledi. Son telefon konuşmamızdan 2 saat sonra şehit oldu. Bugün 2 bin 228 gün oldu Ali şehit olalı. Yani 6 yıl 3 ay 8 gün oldu. Her gün sayıyorum. Bıkmadan, usanmadan ve gururla da her gün yanına gidiyorum Kadifekale Şehitliğine... Çok şükür metanetliyim. Eşim ve oğlum sürekli en büyük destekçilerim. Bu odada sürekli Kur’an-ı Kerim okunuyor. Gelen arkadaşlardan da Allah razı olsun. Hep inançlı insanlarımız buraya gelip ziyaret etmek istiyorlar; odasını görmek istiyorlar. Onlar da büyük tabi moral oluyor. Herkes saygı duyuyor şehit ailesi diye bize ve biz de saygı duyuyoruz. Çok teşekkür ediyorum herkese, gelen öğrencilere. Rabbim herkesin evladını bağışlasın" dedi. "Allah devletimize, milletimize zeval vermesin; hayat cesurları sever" Oğlunun her zaman söylediği ’Hayat cesurları sever’ sözünü de dilinden düşürmeyen Fatma Akdoğan, "Oğlumun yokluğu 7’inci seneye girdi. Biz iman gücümüzle, Kur’an, bayrak ve vatan sevgimizle ayakta dururuz. En büyük gururumuz şehitlerimizin mertebeleri. Ömür boyu gurur duymaya devam edeceğiz. Allah devletimize, milletimize, askerimize zeval vermesin. Ali ’Hayat cesurları sever’ derdi. Çünkü Ali’de hiç korku yok. Ne bir korku ne bir çekinme... Biz şehitlerimizle hep gurur duyuyoruz. Gazilerimizle de öyle. Rabbim düşmanlara fırsat vermesin. Terör destekçilerini, terör belasını Allah ’Kahhar’ adıyla kahretsin. Ali’nin anı odası herkese açık, herkes buraya gelip ziyaret edebilir" açıklamasında bulundu.