EKONOMİ - 11 Ekim 2018 Perşembe 11:04

Prof. Dr. Cemal Yükselen: ’’Çıkış yolu Aile Anayasası’nda’’

A
A
A
Prof. Dr. Cemal Yükselen: ’’Çıkış yolu Aile Anayasası’nda’’

Prof.

Prof. Dr. Cemal Yükselen, aile şirketlerinin sıkıntılı dönemleri ’Aile Anayasası’yla alınabilecek kararlarla atlatılabileceğini açıkladı. Prof. Dr. Yükselen, aile işletmelerinin en temel sorunlarının sürdürülebilirlik olduğuna dikkat çekti.



Türkiye’de şirketler için aile anayasası danışmanlığı konusunda önde gelen isimlerden Prof. Dr. Cemal Yükselen, ’Aile Anayasası’nın şirketler için önemine vurgu yaptı. İçinden geçtiğimiz dönemin çetin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yükselen, şirketlerde sürdürülebilirliğin, kurumsallaşmanın ve ortaklığın önemine değindi.


Prof. Dr. Yükselen, aile şirketleri için çıkış yolunun Aile Anayasası’ndan geçtiğinin altını çizdi. Aile İşletmelerinde Kurumsal Yönetim ve Aile Anayasası kitabında önemli tespitlerde bulunan Prof. Dr. Yükselen, aile şirketlerini nasıl yönetilmesi hakkında açıklamalarda bulundu.



’’Bugün aile şirketleri ülkemizde GSMH’nin en az yüzde 75’ini ve Türkiye istihdamının da yüzde 85’ini sağlıyor’’


Aile işletmelerinin bugünlerdeki sıkıntılı durumunu değerlendiren Prof. Dr. Cemal Yükselen, ’’Türkiye’deki girişimlerin yüzde 98’inin aile şirketi olduğunu, bu aile şirketlerinin istihdamdaki payının yüzde 75, Gayrisafi yurt içi hasıladaki (GSYİH) payının yüzde 85 olduğunu düşünürsek bu işletmeler, Türk ekonomisi açısından son derece önemli. Çünkü bu işletmeler bulundukları bölgenin ekonomik ve sosyal denge unsurları. Etraflarına verdikleri katkılar; müşterileriyle, tedarikçileriyle, paydaşlarıyla ve sosyal olarak o bölgeye yaptıkları katkılarıyla son derece önemli işletmeler. Aile işletmeleri bu kadar büyük rakamsal özelliklerle önem taşırken, birde böyle sıkıntılı dönemlerle karşılaşıldığında, ellerinde olmayan nedenler ya da kendi dinamiklerinden kaynaklanan sorunlar gündeme geldiğinde bu şirketlerin yok olması ülke ekonomisi açısından son derece sıkıntılı. Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun ülke ekonomilerini ayakta tutan aile şirketleri. Bu tüm dünyada böyledir. Kendi kontrolleri dışında yaşanan birtakım sıkıntılar, bu sıkıntıların oluşturduğu zorluklar bir bakıma bu işletmelerinin kırılganlıklarından dolayı daha çok etkili oluyor. Kurumsal yapıya kavuşamamış olmalarından da kaynaklanıyor. Bunların hepsini birleştirdiğimizde şuan içinde bulunduğumuz dönem ve yakın gelecek aile işletmeleri açısından hepimizin; bilim insanı, danışman, reel ekonomist kimliği ve devlet olarak bu işletmelere odaklanmamız ve açılım sağlamamız gerektiğini ortaya koyuyor’’ dedi.



’’Aileyi yaşat ki şirket yaşasın’’


Şeyh Edibali’nin ünlü sözünü şirketler için uyarlayan Prof. Dr. Yükselen, şirketlerin türlü zorluklar ile ve büyük fedakarlıklar sonucu kurulan değerler olduğunu; fakat bin bir zorlukla kurulan bu işletmelerin aile içindeki anlaşmazlıklar ve çatışmalar nedeniyle bir çırpıda dağılmasının içinde yaşadığımız dönemin en önemli problemlerinden biri olduğunu belirti.


Prof. Dr. Yükselen, şirketlerin yaşam süreçlerinde en önemli hatalardan birinin, şirketin, aile için var olduğu düşüncesinden hareketle aileye hizmet eden konumda tutulması olduğunu, oysa ailenin şirkete hizmet etmesi gerektiği düşüncesinin önem taşıdığını belirterek, aile ile şirket ilişkilerinin mutlaka kurumsallaştırılmasının sürdürülebilirlik için şart olduğunu vurguladı.


Prof. Dr. Yükselen, ’’Bu nedenle öncelikle şirketlerin çok güçlü aile anayasalarının olması gerekir ve bu anayasa ailelerin ve şirketlerin kuşaklar boyunca yaşaması için bir zorunluluktur’’ dedi.



’’Aile işletmelerinin en temel sorunları sürdürülebilirlik’’


Aile şirketlerindeki sürdürülebilirlik sorununa dikkat çeken Prof. Dr. Yükselen, ’’Aile Anayasası’nın üstlendiği bir rol var; aile işletmelerinin en temel sorunları sürdürülebilirlik. Bütün dünyada ikinci kuşağa yüzde 30, üçüncü kuşağa yüze 10, dördüncü kuşağa yüzde 3 civarında bir devir söz konusuysa bu devir oranı çok kötü. Ülkemizden de TÜİK rakamları verecek olursak; 2015’de kurulan şirketlerin sadece yüzde 83’ü 2016’da kalmış. 1 yılda yüzde 17’si kapanmış. 2017 TOBB’un istatistikleri var; 2017’de, 2016’ya göre kurulan şirket sayısındaki artış yüzde 14,38 ama kapananların oranı da bir önceki yıla göre yüzde 22,46. Tablo böyleyken, buradaki temel sorun bu şirketlerin sürdürülebilirliğidir. Musluktan su akarken, yani gelir düzenli gelirken, aile içi ya da işletme içi hiçbir sorun dikkate alınmıyor. Ne zaman bir sıkıntı yaşanıyor, o zaman herkes eteğindeki taşları döküyor. O zaman karşımıza ciddi bir problem olarak çıkıyor. Devlet ve ekonominin önderleri olarak bu işletmelerin sorunlarına odaklanmamız ve yönlendirici politikalarla bir şekilde sürdürülebilirlik problemini çözmelerini, bu sıkıntılı dönemi aşmalarını ve daha güçlü olabilmelerini sağlamamız lazım’’ şeklinde konuştu.



’’Aile Anayasası, aile ile şirket arasındaki ilişkileri düzenleyen bir plan ve sözleşme’’


Şirketlerde kurumsallaşmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Yükselen, "90’lı yıllarda dünyada bir şirketin ortalama ömrü 20-25 yıl. 2000’li yıllara girdiğimizde şirketlerin ömrünün ortalaması 15 yıl. 2010 yılından beri şirketlerin ortalama ömrünü 8-10 yıl kabul ediyoruz. Şuan Türkiye’de de birinci kuşağın başında olduğu şirket oranı yüzde 67. Böyle baktığınız zaman aslında çanlar çalıyor. Eğer o aile şirketi kurumsallaşmayı kabullense, bunu hedef olarak almış olsaydı ne olacaktı? Kurumsallaşma 2 şey yapıyor; aile ile şirket arasındaki ilişkileri düzenliyor, bu ’Aile Anayasası’. Birde şirketin kendi içinde kurumsallaşması var. Bir şirkette kurumsallaşma; tanımlanmış kurallar ve ilkelerle o şirketi yönetmek, denetlemek ve izlemek. Aile ile şirket ilişkileri var. Aile şöyle bakıyor; şirket bana hizmet etmeli. Ürettiği her para, yaptığı her şey bana gelmeli. Bu durum şirketlerin sonudur. Şunu kabul etmek zorundayız; aile, şirkete hizmet etmek durumunda. İşte ’Aile Anayasası’, aile ile şirket arasındaki ilişkileri düzenleyen bir plan ve sözleşme. Bütün tarafların uzlaşma kültürü içinde ileride doğabilecek herhangi bir sorun karşısında ne gibi çözümler olabileceğini önceden belirleyerek önleyici tedbirler almış olacaklar’’ açıklamalarında bulundu.



Prof. Dr. Yükselen, sözlerine şöyle devam etti: ’’Şu anda yaşanan sıkıntılardan etkilenmesinin en önemli sebebi şu; aile şirketlerinin çok büyük kısmının borç-öz sermaye dengesinin bozuk olması. Borçları öz sermayelerinden çok daha yüksek. Örneğin; 10 liralık öz sermaye var, 20 liralık borç var. Kredilerle büyüme ve kredilerle yatırım var. Buda riski getiriyor. Böyle bir yapıyla sıkıntılı dönem yaşayan aile işletmelerinde ortaklar, ortak olmayan aile üyeleri, aralarında ciddi anlaşmazlıklar yaşamaya başlıyorlar. Oysa aile anayasası olan şirket, hangi durumlarda nasıl hareket edeceğini, yatırımları, büyüme modellerini nasıl gerçekleştireceğini ortak akılla belirler ve uygular. Aile anayasası, aileye ve işletmeye bu kültürü kazandırmış oluyor.



Hindistan’da neredeyse bütün şirketlerin Aile Anayasası olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Yükselen,’’Yüzlerce yıl önce ’Aile Anayasası’nı yazmışmış işletmeler var. Japonya’nın otomobil üretimini yüzde 20’sini, giyim üretiminin yüzde 15’ini elinde bulunduran Mitsui ailesinin, ’Aile Anayasası’ 1800 yılında yazılmış. Fransa’da büyük bir perakendecinin 100 yıllık Aile Anayasası var. İtalyan KOBİ’lerinin 1/3’ünün Aile Anayasası var. Bu konuda uzun ömrü olan şirketlere sahip ülkelerin başında Japonya, İtalya ve ABD geliyor. Bu şirketleri incelediğimizde bir ’Aile Anayasası’ olduğunu görüyoruz’’ dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Polisin alkollü sürücü ile imtihanı: Üfleme eğitimi verilen kadın 44. seferde başardı Aksaray-Konya Karayolunda jandarmanın "dur" ihtarına uymayarak kaçan kadın sürücü, jandarma ve emniyeti alarma geçirdi. 53 kilometre kaçan kadın sürücü E-90 Karayolunda kovalamaca sonucu yakalandı. Alkolmetreye üflermiş gibi yapıp üflemeyen ve 3 alkolmetre değiştirerek kadına üfleme eğitimi veren polis, üfletme imtihanına girdiği kadın sürücünün 44. üflemesinde promilini alabildi. 0.97 promil alkollü çıkan kadın sürücüye ceza kesilerek ehliyetine el konuldu. Olay Aksaray - Konya Karayolu Eşmekaya Kavşağı’nda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Aksaray Konya Karayolunda yol kontrolü yapan İl Jandarma Komutanlığı ekipleri durumundan şüphelendikleri kadın sürücünün kullandığı 68 AAN 849 plakalı otomobile ‘dur’ ihtarında bulundu. İhtara uymayan kadın sürücü hızla denetim noktasından kaçtı. Aksaray istikametine kaçan kadın sürücünün plakası jandarma ekipleri tarafından hem jandarma hem de emniyet haber merkezine bildirildi. Bunun üzerine jandarma ve polis ekipleri karayolu ve aracın geldiği istikamete yönelik adeta bölgeyi abluka altına aldı. Jandarma ekipleriyle kısa süre kovalamacaya giren kadın sürücü 53 kilometre kaçtıktan sonra şehir merkezi girişinde polis ekiplerinin de "dur" ihtarına uymadı. Ekiplerin kaza riskine karşı kontrollü bir şekilde takip ettiği kadın sürücü çok gidemeden Tacin Mahallesi E-90 Karayolu üzerinde yakalandı. 44. üflemesinde pes eden kadın sürücü 0.97 promil alkollü çıktı Durdurulduktan sonra araçtan indirilen ve isminin Gülten Nas Y. (49) olduğu belirlenen kadın sürücü rahat tavır ve hareketleriyle dikkat çekti. Ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirilen kadın sürücüye alkol kontrolü yapmak isteyen polis memurlarının üfleme eğitimi ile imtihanı burada başladı. Alkol kontrolünden geçirilmek istenen kadına polis memurlarınca alkolmetre üfletilmek istendi. Alkolmetreyi üflemeye çalışan kadın üflermiş gibi yapıp üflemekten çekinirken, polis memurları kadına adeta üfleme eğitimi verdi. Bir polis memuru ağzıyla kadına üflemeyi gösterirken, bir değir polis memuru da elindeki üfleme çubuğunun poşetiyle üflemeyi anlattı. Eğitimin ardından polis memurlarının üfletme imtihanı başladı. Kadına defalarca alkolmetreyi üfletmeye çalışan polis memurları kadının üflemeyip üflüyormuş gibi göstermesiyle büyük bir sınav verdi. Alkolmetreye de güvenmeyen kadın sürücüye 3 farklı alkolmetre üfletildi. Zaman zaman su içen ve dinlenmeye geçen kadın sürücü 1 saat boyunca polis memurlarına ecel teri döktürdü. 43 kez alkolmetreyi üflemeyerek kandırmaya çalışan kadın sürücü 44. üflemesinde pes ederek normal bir şekilde üfledi. Üflemenin ardından kadının 0.97 promil alkollü olduğu belirlendi. Polis ve kadın arasındaki yaşanan ilginç diyaloglar ise anbean kameralara yansıdı. Alkollü araç kullanmaktan 6 bin 439 TL para cezası kesilen kadın sürücünün ehliyetine de 6 ay süreyle el konuldu. Araç ise olay yerine çağırılan bir yakınına teslim edildi.