EKONOMİ - 17 Ekim 2017 Salı 16:17

‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu açıklandı

A
A
A
‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu açıklandı

‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehditleri ortaya koydu.

‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehditleri ortaya koydu. Raporda önlemlerin alınmaması durumunda Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunların ekleneceği, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntıların yaşanacağı aktarıldı.


Türkiye Gıda ve İçecek Sanayisi Dernekleri Federasyonu (TGDF), ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu ile tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehdidin boyutlarını ortaya koydu. Raporda, sürdürülebilir tarım ve gıda güvencesi için ‘günübirlik politikalarla değil, uzun vadeli ve bilimsel bir yaklaşımla hemen harekete geçilmesi’ gerektiğinin altı çizildi.


Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Çevre ve Tarım Komisyonu adına; İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ Raporu, TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu Başkanı Ayhan Sümerli, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun katılımıyla düzenlenen toplantısında açıklandı.


Rapora göre, yağış yetersizliği, su sıkıntısı ve aşırı hava olaylarındaki artış; bitkisel üretime uygun alanların azalması ve kuzeye doğru kaymasına yol açarak, tarım ve gıda üretimini sınırlayacağı için fiyatlar yükselecek, ithalat artıp ihracat düşecek.


Sıcaklıktaki artışın, insan, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacağı, haşere, hastalık ve ölüm oranlarının artacağı bildirildi. Yarı kurak bölgelerin daha kurak hale geleceği ve sulama suyu talebinin de bugüne göre yaklaşık iki katına çıkacağı belirtildi.


Raporda Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunların ekleneceği, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntıların yaşanacağı aktarıldı. Sektörler ile birlikte iller- bölgeler arasında su için büyük bir rekabetin ortaya çıkacağı ayrıca, artan hava sıcaklığından büyükbaş hayvancılık olumsuz bir şekilde etkileneceği de kaydedildi.


Şiddetli sağanaklar ile hortum, dolu ve ani yağışlardaki artışların da, Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkanlarını azaltacağı belirtildi.


Neler yapılmalı?


TGDF raporunda yer verilen öneriler şöyle sıralandı:


“Türkiye’de Tarım Üretim Havzaları, değişen iklim şartları dikkate alınarak belirlenmeli, iklim değişikliğinin tarım havzalarımıza etkileri tüm tarım ürünleri için araştırılmalı ve iklim değişikliğine uyum politikaları bilimsel çalışmalara göre geliştirilip uygulanmalıdır.


İklim değişikliğine göre acilen Ulusal Arazi Kullanımı Planlaması yapılarak, gelecekte öne çıkacak tarım alanları ve su havzaları gecikmeden ve tam anlamda koruma altına alınmalıdır.


Hem değişen iklim şartlarına hem de bitkilerin su ayak izine göre doğru yerde, doğru bitki türünün seçilmesi ve doğru zamanda ekilmesi teşvik edilmeli, iyi tarım ve hayvancılık uygulamaları ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.


Suya olan talebin azaltılması ve suyun tasarruflu kullanımı için akılcı su kullanımına gidilmeli, su havzaları ile tarım havzalarındaki su kullanımı ve yönetimi entegre edilerek suyun teknik ve idari yönleri birlikte ele alınmalıdır. Katma değeri çok küçük, fakat su ayak izi çok büyük olan tarım ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirilmeli, su ayak izi yüksek olan ürünlerin ithalatının sürdürülebilir olması için de geldikleri ülkelerin iklim ve su kaynakları dikkate alınarak uzun vadeli bağlantılar yapılmalıdır.


Sayısı ve şiddeti artan meteorolojik afetlerden korunmak için tarıma yönelik erken uyarı ve kapsamlı sigorta uygulamaları geliştirilip, çeşitlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır. Tarım ve gıda sektörü ile ilgili yatırım ve teşviklere, mutlaka o bölgenin değişen iklimine göre karar verilmelidir. İklim değişikliğine uyum sağlayamayacak ve artık tarımla kalkınamayacak olan bölgelerimizin kalkınma stratejileri değiştirilip, tarım dışı yatırımlar ile başka sektörlere kaydırılarak Marmara Bölgesi’ne sıkışan sanayinin yükü azaltılmalıdır."


“Gıdada 2,6 milyar dolarlık israf var”


Gıda atıklarının önemine dikkat çeken FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, “Gıda israfı önemli bir konu. Çünkü gıdanın neredeyse 3’te biri israf ediliyor bu da 2 milyar 600 milyon dolarlık karşılık demek. Tarladan sofraya olan süreçte herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor” diye konuştu.


Toplantıda açıklamalarda bulunan İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, dünyada iklim değişikliği konusunun çok önemli olduğunun altını çizdi. Kadıoğlu, “Dünya 3’üncü bin yıla doğru giderken en önemli problemlerden biri nüfus artışı, diğeri iklim değişikliğidir. Bir de terör olayı var” dedi.


“Türkiye iklim değişikliği konusunu bilimsel olarak ele almalı”


Türkiye’nin iklim değişikliği konusunu bilimsel olarak ele almasını gerektiğini belirten Kadıoğlu, “Özellikle nüfusumuz artarken gıda ve beslenmedeki kalite ve seviye yükselirken, tarımsal üretim seviyemizi de artırmak zorundayız. Dünyadaki tarım ürünleri üreten ülkelerle rekabet edebilmemiz gerekiyor. İklim değişikliği tarımı en çok etkileyen faktörlerden bir tanesidir” diye konuştu.


“Türkiye’de tarım alanlarını kaybetmememiz gerekir”


İklim değişikliğinde sürdürülebilir tarımın devam edebilmesi için yağışların baz alınarak doğru yerde doğru bitkinin ekilmesi, doğru sulamanın yapılmasının önemine dikkat çeken Kadıoğlu, “İklim değişikliği raporunda tarım ve gıda sektörüne Türkiye’de ki tarım havzası için gerekli temel bilgileri öğrettik. Hangi ayda yağış ne zaman artacak toprak nemi ne olacak buna bakarak teşvikleri ve planlamaları yapsınlar. Öncelikle tarım havzalarını belirlemek lazım, doğru havza homojen olursa o havzaya doğru politikalar uygulayabiliriz. En önemlisi Türkiye’de tarım alanlarını kaybetmememiz gerekir. Çünkü nüfusumuz artıyor daha fazla üretime ihtiyaç olacaktır. Bir yandan iklim değişikliği azaltırken bir yandan da biz tarım alanlarını yanlış kullanarak alanlara fabrika ve bina yapmayalım” diye konuştu.


“Marmara’da sıkışan sanayinin yükü Anadolu’ya aktarılmalı”


Tarımda sürdürülebilirliği artırmak için tarım alanlarının ve su havzalarının korunması gerektiğini söyleyen Kadıoğlu, “Bölgedeki iklim şartlarına yağışa göre uygun ürün ekmek gerekiyor. İklim değişikliğinden dolayı bazı bölgeler daha da kuraklaşacak. Tarımın kuru ya da ıslak tarımın mümkün olmayacağı yerleri bugünden belirleyerek oraların kalkınma stratejilerini tarım dışına çıkarmak gerekir. Marmara’da sıkışan sanayinin yükünü Anadolu’ya ve bu yerlere aktararak oranın kalkınmasını devam ettirmemiz gerekiyor” dedi.


İklim değişirken Türkiye’de tarım ve gıda sektörünün de değişmesi gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu,”Çok geç kalmadan yarın hallederiz demesen bugünden alınacak tedbirleri bilimsel esaslara göre düzenlememiz gerekir. Bizim nerede şehir nerede fabrika nerede tarım ve su havzasını korumamız gerekliliğini iklime göre belirleyip ona göre planlamalıyız. İlerleyen dönemlerde artan nüfusun artan beslenme ihtiyacının sağlayabilelim ve dünya ile rekabet edebilelim” ifadelerini kullandı.


Önlemlerin alınmaması durumunda Kadıoğlu, Türkiye’nin daha fazla gıda ithal etmek zorunda kalacağını, köyden kentte daha fazla göç olacağını ve işsizlik oranlarının artacağını vurguladı.


TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik de gıda endüstrisinde hammaddenin sürdürülebilirliği açısından ihracatta güçlü olduğu kalemlere odaklanılması gerektiğini belirterek, “Raporun çıkış noktası Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hazırladığı ‘Havza bazlı tarım’ modeliydi. Havza başlı yarım modelini öncelikle iklim değişikliği perspektifi ile ele alalım. Hangi havzamızda hangi bölgemizde hammaddemizin su ve toprak açısından geleceğinin ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Acil olarak şu yapılmalı; gıda endüstrisinin aşağı yukarı ihracatı ve ihracatında güçlü olduğu kalemleri belli zaten buralardaki hammaddenin ve sürdürülebilirliği açısından o kategorilere odaklanmamız gerekiyor” diye konuştu.


“Havza bazlı tarım modelinin de tekrar ilgili taraflarca optimize edilmesi gerekiyor” diyen Menlik, “Buralardaki temel hammadde girdilerimizin su ayak izine bakmamız lazım ihracat su ayak iznimize bakmamız gerekir. Havza bazlı tarım modelinin de tekrar ilgili taraflarca optimize edilmesi gerekiyor. Model yanlış demiyoruz. Model yaklaşım ve felsefe son derece doğru ama bunun temelinde su ve tarım alanı toprak alanı açısından değerlendirmek gerekiyor. Çünkü su ve toprak olmadan tarım olmaz. Endüstrinin de tarım üretimi kesiminde hızlıca daha az su daha az toprak daha az çevresel etki konusunda hem yatırımlarını ve çalışmalarını artırması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tokat Tokat’ta yaşanan 4,7 büyüklüğündeki deprem anı güvenlik kamerasında Tokat’ta yaşanan 4,7 büyüklüğündeki depremin ardından, Tokat Sulusaray ilçesi Belediye Başkanı Davut Kılıç, ilçede herhangi bir olumsuz durumun bulunmadığını söyledi. Öte yandan deprem anı güvenlik kameralarına yansıdı. AFAD tarafından açıklanan bilgilere göre, saat 01.06’da merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 4,7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem, 9,97 kilometre derinlikte kaydedildi. Sarsıntı Sivas ve Yozgat illerinden de hissedildi. Depremi hisseden vatandaşlar büyük bir panik yaşayarak kendilerini dışarı attı. Deprem anı iş yerlerinin güvenlik kameralarına yansırken Tokat Sulusaray Belediye Başkanı Davut Kılıç, açıklamalarda bulundu. Başkan Kılıç, şu ana kadar herhangi bir olumsuz durumun olmadığını fakat dikkatli olunması gerektiğini söyledi. “Yıkılan, hasarlı bir bina yok” Kılıç, ilçede yıkılan ve hasarlı bir binanın olmadığını ifade ederek, “Saat 01.06’da Sulusaray ilçe merkezli 4,7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Şu ana kadar herhangi bir olumsuzluk yok. Yıkılan, hasarlı bir bina yok. Herhangi bir can kaybı ve yaralanma da yok. Köylerimizde de sorun yok. Özellikle vatandaşlarımız bu gece, dikkatli, uyanık olmasını ve mümkünse bu geceyi dışarda geçirmeleri önemli. Vatandaşlarımızı dikkatli olmaları konusunda anons yaparak uyarıyoruz. Deprem ülkemizin gerçeği. İlçemiz de Kuzey Anadolu fay hattına yakın bölgede bulunuyor. Hepimize geçmiş olsun” dedi. Vatandaşlar ise depremi hisseder hissetmez kendilerini evden dışarı attıklarını belirtti.
İstanbul İstanbul’da taksiciler öldürülen meslektaşları için toplandı İstanbul’da yüzlerce taksici Sarıyer’de gasp edilip öldürülen meslektaşları Yaşar Yanikyürek için bir araya geldi. İstanbul’un çeşitli noktalarında bir araya gelen taksicilerin katılımıyla, yol kenarında ölüme terk edilen Yaşar Yanıkyürek’in cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı gasilhanesine getirildi. İstanbul’da taksisine aldığı yabancı uyruklu iki şahıs tarafından öldürülüp Sarıyer’de yol kenarına atılan Yaşar Yanıkyürek için yüzlerce meslektaşı bir araya geldi. İstanbul’un farklı noktalarında toplanan taksiciler bir araya gelerek Yaşar Yanıkyürek’in cenazesinin Zincirlikuyu Mezarlığı’na getirilmesine eşlik etti. Farklı noktalarda toplanan taksiciler Beyoğlu’nda bir araya gelerek konvoy halinde Zincirlikuyu Mezarlığı’na hareket etti. Polis ekipleri çevrede güvenlik önlemleri aldı. Zincirlikuyu Mezarlığı önünde toplanan taksiciler burada basın açıklaması yaptı. Konuyla ilgili konuşan İstanbul Taksi Şoförleri Derneği Başkanı Deniz Dündar, “Bugün 14.30 sularında Anadolu Yakası’ndan aldığı yolcu ile Avrupa Yakası Sarıyer Tarabya, bizim Madenler dediğimiz bölgede yabancı yolcusu tarafından katledilen Yaşar Yanıkyürek abi için bütün meslektaşları olarak, arkadaşları olarak buradayız. Cenazemizi yalnız bırakmadık. Bu bizim ilk cenazemiz değil, görünene göre son cenazemiz de olmayacak. İki üç ay önce İzmir’de Oğuz Erge kardeşimiz, yaklaşık 9-10 ay önce Yıldıztabya, Gaziosmanpaşa’da Samet Kubiloğlu kardeşimiz, ondan 1 sene öncesine kadar Aydın Altun abimiz, bu ne ilk ne de son. Biz bir an önce yetkililerden taksicilerin can ve mal güvenliği için ivedi bir şekilde çalışma yapmalarını arzu ediyoruz. Bugün Yaşar abi için buradayız, cenazemizi gasilhaneye teslim ettik. Yarın Feriköy Mezarlığında öğle namazına müteakip defnedip son görevimizi yerine getireceğiz ama bunun son olup olmadığını bilmiyoruz. Ne yazık ki evden helalleşerek çıkıyoruz. Bir an önce yetkililerden, kabinli araç ya da başka bir çözüm bekliyoruz. Buna yetkililer, İstanbul’da taksiyi yönlendiren UKOME kurulu karar verecek. Bizler dernekler olarak, daha önce büyükşehir belediyesine bunun müracaatını yaptık. Bu ilk değil son değil. Biz helalleşerek çalışmak istemiyoruz. Bizler huzur, güven içinde çalışmak istiyoruz. Bizler STK’lar olarak sizler için her şeyi yapıyoruz. Bu işin hızlanması için sizlerin de bir an önce müracaatta bulunmanız gerekmektedir. Lütfen bizim sesimizi artık duyun. Lütfen bizi ciddiye alın" ifadelerini kullandı. "Azrailimizi yanımızda taşıyoruz" Ölümlerin artık son bulması için yetkililerin önlem almasını isteyen ve evden helalleşerek çıkıyoruz diye belirten Deniz Dündar, "Bugün bu, yarın bir başkası, kimi taşıdığımızı bilmiyoruz. Azrailini yanında taşıyan bir meslek grubu haline geldik. Bütün yetkililere, özellikle taksici dostu cumhurbaşkanımıza sesleniyorum; Sayın Cumhurbaşkanım lütfen bu çığlığımızı, bu haykırışımızı duyun” şeklinde konuştu.
İstanbul İstanbul’da taksiciler öldürülen meslektaşları için eylem yaptılar İstanbul’da bir grup taksici bir araya gelerek, öldürülen taksici Yaşar Yanıkyürek için ve son zamanlarda taksicilere yönelik artan sözlü şiddet ve cinayetleri, kötü şartları protesto etmek için eylem yaptı. İstanbul Sarıyer’de 34 TFY 89 plakalı taksinin şoförü Yaşar Yanıkyürek, otomobilinde önce gasp edildikten sonra bıçaklanarak yol kenarına atılmıştı. Bu duruma tepki gösteren bir grup taksici bir araya gelerek, son zamanlarda taksicilere yönelik artan sözlü şiddet ve cinayetler, kötü şartları protesto etti. Göztepe Köprüsü önünde toplanan taksiciler, Beşiktaş Meydanı önüne kadar konvoy yaptı. Göztepe Köprüsü önünde basın açıklaması yapan taksiciler, ardından Beşiktaş Meydanı’na doğru yolu çıktı, oradan tekrar Göztepe Köprüsü’ne gelen taksiciler protestoyu sonlandırdı. Durumla ilgili konuşan taksici Osman Balıkçı, "Burada bugün toplandık, iyi bir şey için toplanmak isterdik ama maalesef ki kötü bir olay için toplandık. Sevdiğimiz bir taksici ağabeyimiz Yaşar ağabeyimiz bugün hakkın rahmetine kavuştu. Bir vatandaş Ataşehir’den binip Sarıyer tarafına gidiyor ve ağabeyimizi katlediyor. Bu üzücü haberi aldıktan sonra bütün taksi camiası olarak toplandık. Şimdi de güzergahımız olarak buradan çıkacağız, artık sesimizin duyulmasını istiyoruz. Biz senelerdir gece çalışıyoruz, burada arkamda duran bütün abilerim, arkadaşlarımız hepsi evlerine ekmek parası götürmek için gece sabaha kadar çalışıyorlar ve hiçbir güvencemiz yok, bugün de gördük ki bu kadar basit bir şekilde, üstelik gündüz vakti bir abimizi kaybettik. Yaşar abimiz hakkın rahmetine kavuştu ancak bu ne ilk ne de son olacak gibi duruyor, burada toplanmamızın amacı sadece insanlara zarar vermek ya da bir şeyleri engellemek değil, sadece sesimizi duyurmak için buradayız. Buradaki bütün arkadaşlar da bu saatten sonra sadece can güvenliklerini ve Yaşar abimiz gibi bir son olmaması için ellerinden geldiğince birbirlerini kolladıkça da bir şeylerin olmasını istiyorlar ama maalesef olmuyor. Buradan yetkililere sesleniyoruz, bugün bir abimizi daha kaybettik, Yaşar Yanıkyürek ağabeyimiz bıçaklanarak katledildi. Bunların yaşanmaması için yetkilileri de artık göreve bekliyoruz. Şu anda Göztepe köprüsü altından çıkacağız, Beşiktaş güzergahında kimseyi rahatsızlık vermeden sessiz bir protesto yapacağız, bu sessiz çığlığımızı lütfen duyun. Toplamda yaklaşık 600-700 araçlık bir grup olacak" ifadelerini kullandı.