SAĞLIK - 18 Ocak 2018 Perşembe 11:37

Bel ağrısı en çok 20 ile 40 yaşları arasında görülüyor

A
A
A
Bel ağrısı en çok 20 ile 40 yaşları arasında görülüyor

Toplumda çok sık rastlanan bel ağrısı sendromunun en çok 20 ve 40 yaşları arasında görüldüğünü belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op.

Toplumda çok sık rastlanan bel ağrısı sendromunun en çok 20 ve 40 yaşları arasında görüldüğünü belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Sinan Karaağaç, ağrılardan kurtulmak için gerekli tedavi yöntemlerini anlattı.


Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 80’inin belli aralıklarla karşılaştığı bel ağrıları ile ilgili Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Sinan Karaağaç, bel ağrısına sebep olan durumları, bel ağrısı ile ilgili yapılan tetkikleri ve tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgiler verdi.



"Bel, vücudun tüm yükünü taşır"


Belin 5 adet omurdan, bu omurlar arasında yer alan kıkırdak disk materyalinden, omurları birbirine bağlayan eklemlerden ve bunlara destek olan yumuşak dokulardan oluştuğunu belirten Özel Ege Şehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Sinan Karaağaç. "Belin vücudun yükünü taşıma,hareketlere katkıda bulunma,omurilik ve sinirleri koruma gibi başlıca görevleri vardır. Bel ağrıları, üst solunum yolu enfeksiyonlarından (nezle,grip gibi) sonra en sık rastlanan şikayet sebebidir ve en önemli iş-güç kayıp nedenlerindendir. Bel ağrıları en çok 20-40 yaşlar arasında, ağır kaldırma,travma,ters harekette bulunma gibi durumlarda görülmektedir" dedi.



"Kıkırdak ve omurga kökenli ağrılar önemli"


Bel ağrılarının yüzde 90’ı 6 hafta içinde geçerken, yüzde 10 kadarı kronikleştiğinin altını çizen Karaağaç, "4-6 hafta içinde geçen ağrıların çoğu kas-iskelet sisteminden kaynaklanmaktadır. Bel fıtıkları ise bel ağrılarına sebep olan, klinikte en çok karşılaştığımız başlıca nedenlerden biridir. Bel fıtıklarında en çok şikayet bel ile beraber bacakta ağrı ve uyuşmadır. Bel kaymalarında, kaymanın derecesine göre, bel ağrısı kalçalara ve bacaklara doğru yayılabilmektedir.Kanal daralmalarında özellikle yürürken bacaklarda uyuşma olmaya başlar ve hasta bir süre gittikten sonra dinlenmek ve çömelmek zorunda hisseder.Kıkırdak yaşlanmasında ise, en çok ayakta durdukça artan bel ağrıları olur. Bu ağrılar ise çoğu zaman FTR Algoloji (ağrı) ile tedavi edilir" ifadelerini kullandı.



"Bel ağrısını engellemek için fazla kilolarınızdan kurtulun"


Bel ağrısından kurtulmak için yapılması gerekenleri de paylaşan Op. Dr. Sinan Karaağaç, "Omurga kaynaklı ağrılarda eğer rahatsızlık kişinin günlük aktivitelerini etkiliyorsa,her gün ilaç almak zorunda kalıyorsa Beyin ve Sinir Cerrahına (Nörolojik Cerrahi) başvurmasını tavsiye ederim. Bel ağrılarını engellemek ve tekrarlamalarını önlemek için fazla kilolardan kurtulmalı, sigara içmemeli, bel,sırt ve karın kaslarının kuvvetlendirilmesine yönelik egzersizler yapılmalı,uygun duruş,oturma ve yatma pozisyonlarının düzenlenmesi gerekir" dedi.



"Algolojik (Ağrı) yöntemleri hastanemizde uyguluyoruz"


Hastaların fizik tedavi ve diğer tedavilerden yarar görmezlerse ameliyathane koşullarında belden uygulanacak basit anestezi yöntemiyle yaklaşık 1 saat süren ameliyat ile fıtıklarından kurtulabileceğini de aktaran Karaağaç, sözlerini şöyle sürdürdü:


"İyileşme süreci de yaklaşık 2-3 günlük bir periyot, fizik tedaviyle beraber 1 ay içerisinde hasta normal yaşamına kavuşabiliyor. Hasta yinede aynı şekilde hareketlerine, eğilip doğrulmalarına, kilolarına dikkat etmek zorundadır. Eğer kişinin ameliyat dışı bel ağrısı varsa bu da Algoloji yöntemleriyle tedavi edilebilir yani bel bölgesine uygulanacak özel iğneler aracılığıyla, lokal anestezi ile ilaç karışımı verilerek, hastalar 6 ay ila 2 yıl arasında bel şikayetlerinden yüzde yüz kurtulabilmektedir. Bu işlem sonrasında da kişilerin daha az hasta olması, kendisine dikkat etmesi gerekir. Nezle,grip bile önemlidir çünkü öksürünce belde fıtık artabilir. Bunlara dikkat edildiği zaman hastaların 2 yıla kadar bel fıtığı ile ilgili olan ağrıları, bacakta uyuşmaları, idrar tutamama gibi sıkıntıları varsa bunlar azalmaktadır. Anlattıklarımız algolojik yöntemlerdir. Bu yöntemler her hastane yapılamamaktadır. Özel ameliyathane koşullarında, ehil ellerde yapılabilmektedir. Bunu da Özel Ege Şehir Hastanesi olarak sağlayabiliyoruz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya ASYOD Üyesi Prof. Dr. Özlü: "Uzayan öksürüğü ciddiye alın, bu bir alarmdır" Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, bir öksürüğün 8 haftadan uzun sürüyorsa dikkate alınması gerektiğinin altını çizerek, "Buna ‘öksürüktür geçer gider’ dememek lazım ve mutlaka sebebini araştırmak gerekiyor. Öksürük bir alarmdır, vücudumuzda bir şeylerin doğru olmadığını, yanlış gittiğini, bir yerlerde sorun olduğunu bize duyurur, bu alarmı ciddiye almak gerekir" dedi. Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Katılımlı Akciğer Sağlığı Kongresi (UASK) 2024, Antalya’nın Belek Turizm Merkezi’ndeki bir otelde gerçekleştirildi. Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, uzayan öksürükler hakkında bilgiler verdi. Solunum yolu enfeksiyonu sırasında görülen öksürüklerin 3-4 hafta içinde geçmesi gerektiğine değinen Özlü, “Ama bir öksürük 8 haftadan uzun sürüyorsa bu önemlidir. Buna, ‘öksürüktür geçer gider’ dememek lazım ve mutlaka sebebini araştırmak gerekiyor. Aslında öksürük bir alarmdır. Yani vücudumuzda bir şeylerin doğru olmadığını, yanlış gittiğini bir yerlerde bir sorun olduğunu bize duyurur. Bu alarmı ciddiye almak lazım. Alarmı kapatmak yeterli değil. Yani öksürüğü tedavi edelim, bitti olmuyor. Alarmın sebebini bulmamız lazım. Neden bu alarm çalıyor? Onu bulmamız lazım ve ona yönelik tedavi yapmamız gerekiyor” diye konuştu. "Sebebi bulunup tedavi edilmeli" Uzayan öksürüklerin ciddiye alınması gerektiğinin altını çizen Özlü, “Çünkü bu öksürükler gerçekten kişinin günlük yaşam kalitesini etkiliyor. Gece uyku kalitesini etkiliyor. İnsanlar toplum içinde, bu öksürükten dolayı zor durumlara düşebiliyorlar. dolayısıyla bu öksürüklerin mutlaka dikkate alınması ve araştırılıp sonucunun sebebinin bulunması ve tedavi edilmesi gerekiyor. Bunların altında çok farklı nedenler olabilir. Alerjik bir duyarlılık olabilir. Post enfeksiyon, öksürük dediğimiz bir bronşiyel bir duyarlılaşma olabilir, bazılarında astım, reflü gibi ya da üst solunum yolu alerjileri gibi durumlar olabilir. Ama her ne olursa olsun uzayan öksürüklerin ciddiye alınması ve bir göğüs hastalıkları uzmanına başvurulması ve sebebinin bulunarak tedavi edilmesi gerekir" ifadelerine yer verdi. "Bahar alerjisinin tedavisi var" Bahar mevsiminin gelmesiyle birlikte atopik bünyeye sahip olan kişilerin tozlardan etkilenmeye başladığını dile getiren Özlü, “Burunları akmaya, hapşırmaya başladılar. Geniz akıntıları, öksürükler, hırıltılı solunumlar, nefes darlık gibi semptomlar, gözlerde sulanmak, kaşıntı gibi durumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bahar mevsiminin gelmesiyle beraber bu mevsimsel alerjileri çok sık görüyoruz. Bu bahar alerjileri çoğu zaman polenlere bağlıdır. Bahar alerjileri, çiçek, çimen, ağaç polenlerine maruziyetle ortaya çıkar ama bazen de polen olmadan da diğer alerjenlerle de tetiklenebilir. Hava durumundaki iklimdeki, nemdeki, durumundaki değişiklikler ev tozu akarları gibi ya da mantar gibi diğer yani hava yoluyla solunan alerjenlerin yoğunluğunu artırabilir. Bunlara bağlı olarak bu tür mevsimsel alerjiler ortaya çıkabilir. Mevsimsel alerjiler kişinin yaşam kalitesini, sosyal uyumunu, gece uyku kalitesini bozar. Gece boyu öksürükten uyuyamayan hastalarımız var. Art arda 30-40 defa hapşırıyorum hocam. Kesilmiyor, hapşırık var. Sürekli genzinde bir akıntı var. Bir türlü onu koparıp atamıyorum. Geleneksel tedavi alanlar var. Bahar alerjilerinin neden olduğu bulunduktan sonra tedavileri var. Bu kişiler gayet sağlıklı, baharı doya doya yaşayabiliyorlar" dedi.
İstanbul Nadir hastalığıyla mücadele ediyordu, babasının karaciğeriyle yaşama tutundu Akraba evliliği yapan Demir çiftinin nadir olduğu belirtilen transaldolaz eksikliğiyle dünyaya gelen çocukları Hafsa Betül, babasının donör olmasıyla yapılan karaciğer nakliyle yaşama tutundu. Nakli gerçekleştiren Prof. Dr. Yıldıray Yüzer, “Aldolaz enzim defekti çok nadir görülüyor, bu bebeklerde çok erken yaşta siroz ve karaciğer kanseri gelişiyor, kanser nedeniyle de hayatlarını kaybediyorlar. Babası donör oldu, şu an çok sağlıklı, bu da son derece mutlu ediyor. Dünyada 8’nci bebek olarak geçti, mutlaka uluslararası dergilerde yayınlayacağız” dedi. Sancaktepe’de yaşayan Mustafa ve Neslihan Demir çifti 3’üncü çocuklarının olacağını öğrenince büyük mutluluk yaşadı. Akraba evliliği yapan çiftin gittiği doğum öncesi kontrollerde ise bebekte bazı problemler tespit edilirken doğum sonrası da takipler sürdü. Gelişim geriliği gibi birçok soruna neden olan genetik ve metabolik bir hastalık olduğu belirtilen transaldolaz eksikliği tanısı alan, Hafsa Betül adı verilen bebekte görülen problemler zaman içerisinde artmaya başladı. Nadir olduğu belirtilen hastalığıyla mücadele eden Hafsa Betül’ün değerleri 3 yaşına geldiğindeyse ciddi seviyelere ulaşınca karaciğer nakli kararı alındı. Donör arayışı başlarken tetkikler sonrası babanın verici olabileceği anlaşıldı, hemen ameliyat hazırlıklarına başlandı. Babadan kızına karaciğer nakli başarıyla gerçekleşirken Demir ailesi de rahat bir nefes aldı. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yıldıray Yüzer ve Çocuk Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Dilek Güller hastanın durumu ve nakil sürecine ilişkin bilgi verirken Demir ailesi yaşadıkları zorlu süreci anlattı. “Çok nadir bir hastalık olduğunu söylediler” 3 yaşındaki kızına donör olan 45 yaşındaki Mustafa Demir, “Kızımın rahatsızlığı zaten anne karnında birazcık belliydi ama müdahale edilemiyordu. Doğduktan 5 ay sonra tıbbi genetikte kan verdik, sonucunda rahatsızlığını öğrendik. Transaldolaz enzim eksikliği tedavisinin şu an için mümkün olmadığını, dünyada çok nadir bir hastalık olduğunu söylediler. En son geldiğimiz noktada karaciğer değerleri devamlı yüksek çıkıyordu. Karaciğerinde tümör ve ileri derecede siroza çevirme durumunu, nakil mecburiyetini öğrendik. Babası olarak ben karaciğer verdim. Biz bu konuda şanslıyız, şanslı olmayan aileler de var” dedi. “İkisi aynı anda ameliyata girdi, zor bir gündü” Hem kızı hem eşi için endişelendiğini, ameliyatın başarıyla tamamlanmasıyla çok mutlu olduğunu anlatan 36 yaşındaki Neslihan Demir, “Anne karnında gelişim geriliğiyle 5’nci ayından sonra takibe alındık. 37 haftalıkken doğdu, 1 ay kuvözde yattı. Sürekli gastroenteroloji takibindeydik, karaciğer enzimlerimiz yüksek çıkıyordu. Sonrasında artık karaciğer nakli olmasını önerdiler, yoksa ‘Karaciğer kanserine yol açar’ dediler. Çok şükür, zordu ama güzel bir ameliyat sürecimiz geçti. Nakil babadan oldu, babanın kan grubu uydu, benimki uysa illa ki ben de verecektim. İkisi aynı anda ameliyata girdi, benim için zor bir gündü ama 24 saat sonrasında ikisinin de uyanık ve sağlıklı bir şekilde olduğunun haberini alınca çok mutlu oldum. Ameliyata girmeden önce bile burnu kanadı, ameliyat sürecinde kanaması durmazsa nasıl olur diye çok korktum, endişelendim” diye konuştu. “Dünyada 8’nci bebek, mutlaka uluslararası dergilerde yayınlayacağız” Hafsa Betül’ün hastalığı ve nakil sonrası süreçlere yönelik bilgi veren Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yıldıray Yüzer şöyle konuştu: “Aslında genetik bir eksiklikten bahsediyoruz. Bu tür genetik eksikliği olan çocuklar genellikle alıştığımız herhangi bir şikayetle başvurmuyor. Çocuğumuz büyümüyor, gelişmiyor, kasları çok zayıf, bir türlü kilo almıyor gibi her tarafa çekilebilecek yakınmalar oluyor. Fakat artık ülkemizde de çok gelişmiş genetik laboratuvarları var, bu bilince sahip çocuk hekimlerimiz var. Eksik olan genetik enzim ya da o maddeye sahip olan bir karaciğeri, eksik olan karaciğerin yerine koyduğunuz zaman hayat normale dönebiliyor. Bu bizim mesleğimizin en güzel olaylarından birisi. Bebeğimizde de bir kuşku üzerine araştırılınca ortaya çıkıyor. Özellikle aldolaz enzim defektinde kansere karşı ciddi açıklıkları var, karaciğerlerinde erken yaşta siroz gelişiyor. Hafsa bebeğin babası donör olmaya çok gönüllüydü, biz de onun gereken çalışmalarını yaptık. Babası donör oldu, çok problemsiz, güzel bir nakil süreci yaşadı. Bugün de kontrole geldi, çok sağlıklı, hayat dolu, bu da bizleri son derece mutlu ediyor. Metabolik genetik hastalıkların bazılarında nakil yüzde yüz, kesin çözüm olabiliyor. Bizim için en dramatik yönü; bu bebeklerde çok erken yaşta siroz ve karaciğer kanseri gelişiyor ve kanser nedeniyle de hayatlarını kaybediyorlar. Aldolaz enzim defekti çok nadir görülen bir defekt, dünyada 8’nci bebek olarak geçti. Mutlaka uluslararası dergilerde yayınlayacağız, çok nadir görülen, çok nadir tanınabilen bir olay” “Nakil yapılmasaydı çok daha kötü sonuçlar doğurabilirdi” Akraba evliliklerinde kalıtsal hastalıkların çocuklara aktarılma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden Çocuk Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Dilek Güller, “Anne baba arasında akraba evliliği olduğu için büyüme, gelişme geriliğinden dolayı doğumdan sonra takipleri yapılırken transaldolaz enzim eksikliği tespit ediliyor. Dünyada çok nadir görülen hatta yayınlara baktığımızda neredeyse 40-50 ailede tespit edilebilen bir genetik hastalık durumu. Bize yönlendirilme nedeni; kanamalarının olması bunun yanında enzim eksikliği nedeniyle karaciğerin tutulmasına bağlı olarak sirozunun gelişmesi biz de hastayı değerlendirdik. Karaciğer nakli yapılarak daha sağlıklı olabileceğine karar verdiğimiz için nakil yaptık. Nakilden sonra yüzde 75-80 bütün problemlerinin çözülmüş olmasını bekliyoruz. Şu an kanamayla ilgili hiçbir problemi kalmadı, organı da babadan aldık, gayet iyi çalışıyor. Bundan sonra beklentimiz sağlıklı ve mutlu bir şekilde büyümesi. Nakil yapılmasaydı kanama bozuklukları, karaciğerin siroz olması, üzerine de kanser eklenmesiyle tabi ki çok daha kötü sonuçlar doğurabilirdi. Akraba evliliği, hamilelik sürecinde büyüme, gelişme geriliği gelişiyor. Doğum sonrasında yüz anomalileri, ekstremitelerde kısalık, büyüme, gelişme gerilikleri vardı, şu anda Türkiye’de bütün her yerde genetik tahliller yapılıyor. Bunların sonucunda da hastalıkların tanıları çok güzel koyulabiliyor. Bu hastalıklarda erken tanı önemli çünkü dünyada 11 aylık çocuklarda kanser tespit edilmiş. Organ bağışının artması bizim için her zaman çok önemli çünkü sırada bekleyen çocuklarımız var” şeklinde konuştu.
Osmaniye Osmaniye Valisi Yılmaz’dan Mehmetçiğe sürpriz Osmaniye Valisi Erdinç Yılmaz, Jandarma Er Yusuf Kara’yı Ankara Keçiören’de yaşayan eşi Kübra Kara ile görüntülü konuşmada buluşturarak sürpriz yaptı. Osmaniye Valisi Erdinç Yılmaz, İl Jandarma Komutanlığında düzenlenen iftar programında Destek Bölük Komutanlığı emrinde görevli Mehmetçiklerle buluştu. İftar programına Vali Yılmaz’ın yanı sıra 2’nci Komando Tugay ve Garnizon Komutan Vekili Albay Hakan Kocabaş, Cumhuriyet Başsavcısı Uygur Kaan Arısoy, İl Jandarma Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Halit Gülten katıldı. Okunan ezanla oruçların açıldı, iftar yemeğinin ardından dua okundu. Programda konuşan Vali Erdinç Yılmaz, "Allah ayağınıza taş değdirmesin. Bu kutsal görevinizi layıkıyla, hakkıyla yapacağınıza inanıyorum. Vatan görevi kutsal. Bu görevi yaptığınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. Bence her Türk genci askerlik yapmalı, askerlik yapmış olmak büyük şeref, büyük gurur. Allah sizlere bu şerefi, bu gururu nasip ettiği için de ne kadar mutlu olsanız az. Bizler de sizinle gurur duyuyoruz. Bugün sizlerle beraber olmaktan çok mutlu oldum. Her zaman yanınızdayız, Allah eksikliğinizi göstermesin. Ailelerinize kavuşmanızı diliyorum. Bu vatan görevinden dolayı bugün buradasınız ve bu vesile ile bir araya gelmiş olduk. İl Jandarma Komutanımıza da çok teşekkür ediyorum sizlerle bizleri bir araya getirdiği için. Garnizon Komutanımız ve Cumhuriyet Başsavcımız burada ve bugün iftarımızı beraber açmış olduk. Hayırlı Ramazanlar diliyorum, şimdiden bayramınızı kutluyorum, daha nice güzel bayramlara kavuşun inşallah" dedi. Askerlerle bir süre sohbet eden Vali Yılmaz, Jandarma Er Yusuf Kara´yı Ankara Keçiören´de yaşayan eşi Kübra Kara ile görüntülü konuşmada buluşturarak Mehmetçiğe sürpriz yaptı. Vali Yılmaz, Er Yusuf Kara’nın ailesi ile bir süre sohbet etti. Jandarma Er Yusuf Kara, Vali Yılmaz´a bu güzel sürpriz için teşekkür etti.
Bursa Bozbey: “Yorulmak yok, asıl şimdi başlıyoruz” Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey, günde 10 durak noktasına uğrayan Bozbey, “Sizlerin bu coşkusunu görmek gücümüze güç, enerjimize enerji katıyor. Yorulmak nedir bilmeden çalışacağız. Asıl şimdi başlıyoruz” dedi. 31 Mart Pazar günü gerçekleşecek 2024 Türkiye Yerel Seçimleri’ne doğru geri sayım başladı. Vatandaşların 5 yıl boyunca yerelde kendilerini yönetecek isimleri belirleyeceği seçimler öncesi adaylar son hazırlıklarını gerçekleştiriyor. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışacak 27 isimden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey’in günlük programlarının yoğunluğu dikkat çekiyor. Adaylığını açıkladığı ilk günden bu yana her gün Bursa’nın Farklı ilçesine ve mahallelerine giden Bozbey, seçime 4 gün kala da hızlı temposuna devam etti. Günde 9 rota oluşturan Bozbey, ilk önce Osmangazi’de Amatör Spor Külüpleri Federasyonu’yla güne başladı. Ardından sırasıyla Namazgâh ve Elmasbahçeler pazar ziyaretini yapan Başkan Adayı, Atıcılar mahalle ziyareti ve iftar organizasyonunun adından Başaran mahallesine geçti. Burada esnaf ziyaretlerini sürdüren Bozbey, Yeşilova, Küçükbalıklı ve Altınova mahalle sakinleriyle kucaklaşarak günü noktaladı. Küçükbalıklı meydanında vatandaşlara seslenen Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, Geç saate aldırış etmeden bizi karşıladığınız için teşekkür ediyorum. Sizlerin bu coşkusunu görmek gücümüze güç, enerjimize enerji katıyor. 5 yıldır sahadayız. Sıkılmadık el gezilmedik mahalle bırakmayacağız demiştik. Yorulmak nedir bilmeden çalışacağız. Asıl şimdi başlıyoruz. 1 Nisan’dan itibaren aynı tempoyla görevimize başlayacağız” ifadelerini kullandı. Mustafa Bozbey, 28 Mart Perşembe günü programına İnegöl ve Kestel’deki 13 durak noktasıyla devam edecek.