SAĞLIK - 18 Ağustos 2018 Cumartesi 12:48

Böbrek nakilli anneye bebek sürprizi

A
A
A
Böbrek nakilli anneye bebek sürprizi

Tip 1 diyabet tanısıyla 12 yıl önce insüline başlayan, 7 yıl sonra da böbrek yetmezliği gelişip nakil olmak zorunda kalan Gözde Gül Koç, 38 yaşında bebeğini doğurdu, anne oldu.

Tip 1 diyabet tanısıyla 12 yıl önce insüline başlayan, 7 yıl sonra da böbrek yetmezliği gelişip nakil olmak zorunda kalan Gözde Gül Koç, 38 yaşında bebeğini doğurdu, anne oldu. Riskli bir gebelik sürecinden sonra minik kızı Nehir’e kavuşan Koç, “Bu zorlu dönemi çok iyi yöneten ve benim de yönetmemi sağlayan doktorum Prof. Namık Demir’e çok ama çok teşekkür ediyorum, çok mutluyum” dedi.


İzmirli bankacı Gözde Gül Koç, uzun yıllar voleybol oynamış, yaşadığı yorgunluğu, halsizliği hep yoğun spor yapmasına bağlamıştı. Biraz da ihmalkarlığı olabilirdi ama her şey de üst üste geliyordu. Aldığı kiloların, çok sık su içmesinin nedeninin spor yorgunluğundan değil şeker hastalığından olduğu 2006’da ortaya çıktı. 26 yaşındayken Tip 1 diyabet tanısı koyulan Gözde Gül Koç, babasının rahatsızlığının da peşinden gelmesiyle tüm sağlık sorunlarını üzüntüsüne bağladı. Şikayetlerinin psikolojik olduğunu düşünen Koç, Nisan 2013’te bir şok daha yaşadı. Bu kez yüksek tansiyona bağlı böbrek yetmezliği tanısı koyuldu. Şekerini kontrol altına tutabilen Koç moralini bozmamaya çalışsa da hastanelere gidip gelmek, diyet yapmak hiç kolay değildi. Duygu durumları da “kabul etme ile kaçmak” arasında değişiyordu. Bir ay diyaliz, ardından 9 ay kadar evde periton diyaliz yapan Koç, kapatılan bir üniversitesi hastanesinde 22 Ocak 2014’te ağabeyi Mustafa Gül’den (40) nakledilen böbrekle yeni bir hayata başladı. Kötü günleri geride bırakan Koç, nakilden bir yıl sonra mali müşavir Turgut Koç (42) ile evlenerek yaşamında yeni bir sayfa açtı. Koç, annelik konusunda “ileride pişman olur muyum- olmaz mıyım” diye düşünürken hamile kaldı. Hem diyabet hastası hem de böbrek nakilli anne adayı Koç, İzmir Kent Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Perinatolog (Perinatoloji -anne veya bebek açısından risk oluşturabilecek gebeliklerle ilgilenen bilim dalı) Prof. Dr. Namık Demir’e başvurdu. Koç, Prof. Dr. Demir’in kontrolünde, tüm öneri ve uyarılara harfiyen uyarak doğuma hazırlandı. Hamileliğin 7 ayını sorunsuz geçiren Koç, geçtiğimiz 30 Temmuz’da sezaryenle kızı Nehir’i dünyaya getirdi. 35 haftalık 2 kilo 590 gram ağırlığında, 48 santimetre boyunda doğan Nehir, Gözde ve Turgut koç çiftine mutlulukların en büyüğünü yaşattı.



Pişman olmak ya da olmamak


Eşinin çocuk sahibi olma konusunda her şeyi oluruna bıraktığını ve ısrarcı olmadığını belirten Gözde Gül Koç, yaşadıklarını ve duygularını şöyle anlattı:


“Üç beş sene sonra pişmanlık duyar mıyım? Kafamda hep bu soru vardı. Cesaret etmekle vazgeçmek arasında kaldığım çok oldu. Aslında bir tane doktor çıkıp, ‘yok sen bunu deneme’ dediğinde çok kolay vazgeçebileceğim ve hiçbir şekilde kafamda soru işareti kalmayacağı bir süreçti. Ama hiçbir doktor da böyle bir şey söylemedi. Çünkü tahlil sonuçlarım, vücut yapım, sağlık durumum bunu kaldırabilir şeklinde hep yüreklendirdiler beni. Hamilelik öncesi çok git- gel yaşadım. Şekerimi, tansiyonumu, bunların bozulacağını düşündüm. Sonra bunları kafamda büyütmekten vazgeçip oluruna bıraktım. Ne olacaksa görelim dedim. Allah yardım etti hamilelik normal yollarla oldu. Nakil olduğum, hamileliğimin başlangıcında gittiğim hastane kapandı. Bu da ayrı stres oluşturdu. Her şeye sıfırdan başlayacaktım, yeniden ilaçlarım düzenlenecekti. Hamileliğimin 4. ayında Kent’e Prof. Dr. Namık Demir’e geldim. Zorlu bir süreçti ama 7 ay boyunca korktuğum hiçbir şeyi yaşamadım. Rahat geçti hamileliğim ama çok dikkatli hareket ettim, kurallara uydum. Ne denilirse yaptım. 7 ayın sonunda şeker, tansiyon sinyaller vermeye başlayınca doktorum doğuma karar verdi. İnsülin, böbreği vücudun reddetmemesi için içtiğim ilaçlar, hamilelik Op. Dr. Ahmet Nart böbrek naklimi başarıyla gerçekleştirerek bana yeni bir hayatın kapılarını açmıştı. Ardından hamilelik ve doğum geldi. Bu sürecin sorunsuz geçirilmesinde, doğru yönetilmesinde ve benim de süreci yönetmemde, bu durumun gerçekleşmesinde Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Çelik ve Prof. Dr. Namık Demir’in büyük emekleri var. Üç doktoruma da minnettarım, sonsuz mutluyum, sonsuz teşekkürler.”



“Literatürde böbrek naklinden sonra 5 bin kadar gebelik var”


Öte yandan, Prof. Dr. Namık Demir, böbrek nakli yapılan kadınların hemen hemen yarısının doğurganlık çağında olmalarına karşılık, bu kadınlar arasında gebe kalanların oranının yüzde 2-5 arasında değiştiğini söyledi. 1990’lı yıllarda böbrek nakli yapılan kadınlar arasında gebelik oranlarının binde 52 civarındayken, 2000’li yıllarda bu oranın binde 20’lere düştüğünü kaydeden Prof. Dr. Demir, “Halen literatürde böbrek naklinden sonra oluşan 5000 kadar gebelik bildirilmiştir” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:


“2002 yılında nakil yapılan kadınların böbrek naklinden sonra 2 yıl süre ile gebe kalmamaları öneriliyordu. 2005 yılından sonra ise bu süre bir yıla çekildi. Eğer böbrek naklinden sonra 1 yıl içerisinde böbrek reddedilmemişse ve böbrek fonksiyonları iyi ise bağışıklık sistemini baskılayan ve teratojen olmayan ilaçlar (bebekte anomali yaratmayan) ile böbrek fonksiyonları stabil ise gebe kalmalarında sakınca olmamaktadır. Böbrek nakli sonrasında gebe kalan kadınların gebelikleri sırasında hipertansiyon, preeklampsi, diyabet gibi komplikasyonlar diğer gebeler ile kıyaslandığında çok daha sık ortaya çıkabilir. Riskli gebelik grubundaki böbrek nakli sonrasında gebe kalan anne adaylarının ve karnındaki bebeklerinin çok yakından izlenmesi gerekir. Hastamız gebelik sırasında takibini yapan nefrolog arkadaşımızın önerileri doğrultusunda nispeten güvenli olarak kullanılan ilaçları aldı, hem gebe hem de bebeğin takipleri yapıldı, anne de uyulması gereken tüm kurallara uydu. Annemiz sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi, kendisi de çok iyi ve çok mutlular.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Mansur Yavaş’tan büyükelçi ve misyon şeflerine 23 Nisan resepsiyonu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. 65 ülkenin büyükelçisi ile misyon şeflerinin katıldığı davette konuşan Yavaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığını ve bu günün ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün olduğunu belirterek, “Dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Ankara’da coşkuyla kutlandı. Kutlamalar çerçevesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. Yavaş’ın ev sahipliğinde Mogan Park Konuk Evi’nde gerçekleştirilen 23 Nisan resepsiyonuna Ankara Valisi Vasip Şahin, büyükelçiler ile yabancı misyon temsilcileri, Ankara ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, basın mensupları, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve çok sayıda davetli katıldı. Konuşmasına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlam ve önemine değinerek başlayan Yavaş, “Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı ve ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün. Bu anlamda dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. “Başarımızdaki en büyük rol yönetim anlayışımız” Türkiye’deki son yerel seçimlerden bahseden Yavaş, yüzde 60,4 gibi rekor bir oy oranı ile tekrar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğini dile getirerek, “Bu başarıda hiç şüphesiz geçtiğimiz 5 yılda ortaya koyduğumuz adil, tarafsız, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, insan ve çevre odaklı yönetim anlayışımız önemli rol oynadı. Betona ve ranta değil, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan projelerimiz Ankara halkı tarafından kabul gördü. Bundan dolayı önümüzdeki dönem de aynı anlayışla halkımıza hizmete devam edeceğiz” diye konuştu. “Halkın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz” Ankara halkının refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarına artan bir azimle devam edeceğinin altını çizen Yavaş, “Akıllı şehir, yeşil dönüşüm, kırsal kalkınma, kent turizmi ve termal turizm gibi alanlarda söz verdiğimiz projeleri gerçekleştirmek için azimle çalışacağız. Tüm bu çalışmaları yaparken dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak sizlerle yakın işbirliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Sizlerin de bir Ankara sakini olarak ülkelerinizdeki tecrübeleri bizimle paylaşmanızdan ve iş birliklerimizi artırmaktan büyük mutluluk duyacağımızı bir kez daha belirtiyoruz” diyerek iş birliği çağrısında bulundu. "Avrupa Birliği temel hedeflerimiz arasında" Avrupa Birliği’ne girişi önemsediklerini belirten Yavaş, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin temel hedefleri arasında yer aldığını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem verdiklerini, bunun Türkiye için vazgeçilmez olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin son dönemdeki Avrupa Birliği ile olan ilişkilerine de dikkat çeken Yavaş, şunları kaydetti: “Türkiye’nin üye statüsü yerine ’dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır. Ne yazık ki, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik adımları geleceğe dair net bir yol göstermiyor ve ciddi bir jeostratejik vizyon veya tutarlı bir eylem planı içermiyor. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin stratejik çıkarları, Gümrük Birliği’nin siyasi şartlara bağlı kalmadan ve daha fazla gecikme olmadan yeşil ve dijital politikalar doğrultusunda modernize edilmesini gerektiriyor. Bu, sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücünü ve stratejik özerkliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda zorlu siyasi ve jeopolitik sorunların üstesinden gelinmesi için gerekli olan karşılıklı güvenin oluşmasına da destek olacak.” “Milletimiz ‘mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir” Yavaş, 18 Mart 2016’da gerçekleşen Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlarla ilgili de şunlara değindi: “Türkiye’nin üzerindeki sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık sadece göçmenler için bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun oluşturduğu toplumsal huzursuzluk, demografik baskı, sosyo-kültürel ve ekonomik çatışmalar, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir. Tam da bu sebeple milletimiz ’bir mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük, hakkaniyetle ve rasyonellikle bağdaşmamaktadır. Bu bakımdan mültecilerin kendi ülkelerinde doğru bir planlama ve insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum.” “Filistin halkının yanındayım” Atatürk’ün "Yurtta sulh, dünyada sulh" ilkesinin her zaman yol gösterici olduğunu söyleyen Yavaş, çocuk ve sivillere yapılan saldırılarda Filistin halkının yanında olduğunu belirterek, “21. yüzyılda çocukları, sivilleri öldürmek, susuz ve elektriksiz yaşamaya zorlamak sadece savaş değil, insanlık suçudur. Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum. İsrail hükümetini sağduyulu hareket etmeye davet ediyorum. Gazze’de, Filistin ve İsrail’in her yerinde en kısa sürede savaşın sona ermesini ve daha fazla çocuk ve sivilin hayatını kaybetmemesini umuyorum” diye konuştu. "Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram tüm dünyayı etkilemektedir" Zor zamanlarda belediye başkanları olarak etkilenen bölgelere ve insanlara yardım sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Yavaş, sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram, sadece savaş bölgelerinde yaşayan insanları değil, tüm dünyayı etkilemektedir. Ayrıca Ankara’da yaşayan herkesin seslerinin duyulduğu ve endişelerinin dikkate alındığı bir istişare ortamı oluşturmak için buradayız. Savaşların gölgesinde barışın değerini bir kez daha anlamamız ve içselleştirmemiz gerekmektedir. Barışı korumak ve barışın yeniden tesisini sağlamak, sadece ulusal bir görev değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluktur. Uluslararası toplumun bir parçası olarak Türkiye’nin barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, dünya genelindeki barış çabalarını destekleyici bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Bizler, belediye başkanları olarak bölgesel çatışmalara insani açıdan, barışçıl açıdan bakmaya devam edeceğiz.”
Bolu Orman yangınlarıyla mücadele için ormancılara İHA pilot eğitimi verildi Bolu’da orman personeline, orman yangınlarıyla mücadele için kullanılacak olan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi verildi. Bolu Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde başta orman yangınlarıyla mücadele çerçevesinde kullanılacak olan, orman alanlarındaki dumanın, orman yangınlarında tehlike arz eden noktaların tespitini ve yayılış yönünü görme imkanı sunan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi orman personeline verildi. Orman suçları ile mücadele ve orman koruma çalışmalarında, kaçak hafriyat döken araçların veya şahısların koordinatını hassas şekilde veren, belirlenen hedefleri 8 kilometre yarı çapında takip edebilen ve en önemlisi termal kamerası ile gece net görüş sağlayan İnsansız Hava Aracı (İHA) kullanımına yönelik eğitim alan ormancılar, artık ormanlarda İHA’ları kullanacak. Bursa Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Kadıoğulları tarafından verilen eğitime Aladağ Orman İşletme Müdürü Ahmet Toklu ve Mengen Orman İşletme Müdürü Emre Koçak ile tüm işletme müdürlüklerinden işletme müdür yardımcıları ve işletme şefleri ile Bolu Orman Bölge Müdürlüğü teknik personeli katıldı. Özellikle maden ve izin saha kontrolleri, kaçak hafriyat dökümlerinin takibi, açma ve işgal suçlarının tespiti, kaçakçılık ile mücadelede gece korumaları, orman yangınları, kadastro çalışmaları, arama-kurtarma çalışmaları, ağaçlandırma çalışmaları, fidan sayımları, teras ve yol ölçümleri görüntüleme, tespit ve sayısallaştırma çalışmaları olmak üzere birçok konuda kullanım alanına sahip olan İHA ve entegre kamera sistemlerinin aktif olarak daha verimli kullanımına yönelik eğitimlere devam edileceği öğrenildi.
Afyon ‘Geçmişe Yolculuk’ isimli tiyatro oyunu büyük beğeni topladı Afyonkarahisar’da Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği, İçişleri Bakanlığı desteğiyle ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi kapsamında İstanbul’da tiyatro oyunu sergiledi. Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği’nin ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi İçişleri Bakanlığı tarafından kabul gördü. Proje kapsamında 16 kişilik ekip 5 skeçten oluşan “Geçmişe Yolculuk” isimli tiyatro gösterisini İstanbul Pendik Yunus Emre Kültür Merkezinde sahneledi. Tiyatro gösterimlerinde kayınvalide-gelin ilişkisi, Afyon gastronomisi ve davet kültürü, düğün gelenekleri, şifalı su tanıtımı ve kadına şiddet konuları ele alındı. Gönüllü Hanımlar Derneği Başkanı Fulya Bolcal, "Gerçek bir tiyatrocu nasıl olur, kimdir, bu soruların cevapları bizlerde yok aslında. Doğuştan yetenekli ya da ömrümüzü bu işe adamış da değiliz. Öğrenmeye çalıştık, gönül verdik. En önemlisi, her ayrıntısı gizemle dolu bu sanat dalını çok sevdik. Ocağımızdaki yemeğimizin altını kısıp koştuk eğitimlere, kekimizi fırından çıkarıp sıcağıyla paketleyip geldik provalara. Bu yaştan sonra ne çok alışkanlığımızdan vazgeçtik sahnelerde sesimiz daha gür çıksın diye. Kimimiz anne, kimimiz anneanne, kimimiz babaanne, kimimiz ev hanımı, kimimiz iş kadını olan bir avuç kadınız" dedi.