ASAYİŞ - 19 Şubat 2018 Pazartesi 10:52

Boş arazide yanmış cesedi bulundu, savcı takipsizlik verdi

A
A
A
Boş arazide yanmış cesedi bulundu, savcı takipsizlik verdi

İzmir’in Karabağlar ilçesinde, kaybolduktan iki gün sonra evlerinin arkasındaki boş arazide yanmış cesedi bulunan zihinsel engelli Erol Baysaner’in olayı ile ilgili savcı, şahsın 10 yıldır uyuşturucu bağımlısı olduğunu, kanında alkol bulunduğunu ve kendi yaktığı ateşe düştüğünü belirterek takipsizlik kararı verdi.

İzmir’in Karabağlar ilçesinde, kaybolduktan iki gün sonra evlerinin arkasındaki boş arazide yanmış cesedi bulunan zihinsel engelli Erol Baysaner’in olayı ile ilgili savcı, şahsın 10 yıldır uyuşturucu bağımlısı olduğunu, kanında alkol bulunduğunu ve kendi yaktığı ateşe düştüğünü belirterek takipsizlik kararı verdi. Anne Rahime Kabak, "Çocuğumun kendini yaktığına inanmıyorum; dosya tekrar açılsın" derken, ailenin avukatı Çiler Nazife Koşar ise olayın eksik soruşturulduğunu ileri sürdü. Koşar, ’’Tüm bulgular cinayeti gösterdiği halde soruşturma bu yönde derinleştirilmemiş’’ dedi.


Geçtiğimiz 3 Ekim günü, 28 yaşındaki yüzde 81 zihinsel engelli Erol Baysaner’i, anne Rahime Kabak, Salih Omurtak Mahallesi 9619 Sokak’taki evlerinin sokağında otururken en son olarak gördü. İkinci evliliğini yapan Rahime Kabak (52), o sırada hastanede bel fıtığı ameliyatı olacak eşi Mehmat Kabak (68) ile ilgileniyordu. Daha önce de ara ara eve gelmeyip bir gün sonra eve gelen Erol Baysaner, 2 gün geçmesine rağmen eve dönmedi. Ameliyat olduktan sonra evde olan Baysaner’in üvey babası Mehmet Kabak ve annesi Rahime Kabak, durumdan şüphelenip Baysaner’in eve dönmemesiyle karakola gidip, polise kayıp başvurusunda bulundu. Karakoldan dönen Kabak çifti, evlerinde yemek yedikleri sırada, kapının önünde ambulans ve polis araçlarını görünce dışarı çıktı. Evlerinin arkasındaki boş arazide, yanmış ceset bulundu. Polis ekipleri, yaptıkları incelemede, cesedin 2 gündür kayıp olan Rahime Kabak’ın oğlu Erol Baysaner’e ait olduğunu belirledi.



13 mg alkol ve ailenin şüphelendiği kimse olamayınca dosya kapatıldı


Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi’nce yapılan otopside, Erol Baysaner’in kanında sadece düzenli kullandığı ilaç olan 30 ng (nanogram) clozapine, 13 mg (miligram) alkol bulunurken, cildinde ise yapılan araştırmada benzin, tiner, mazot, gaz yağı bulunmadığı belirlendi. Olayı soruşturan savcı, yanarak hayatını kaybeden Baysaner’in kanında, 13 mg alkol, 30 ng Clozapine bulunduğu tespit edildiğini, maktulün kendi yaktığı ateşe düşerek yandığını, maktulün anne ve üvey babasının şüphelendikleri birinin olmamasından ve şikayetçi olmamalarından 82 günde kovuşturmaya yer olmadığına karar verip dosyaya takipsizlik vererek kapattı.



Anne Rahime Kabak: ’’Oğlumun yanmış cesedin ekmek kokusu sanmışlar’’


Aile, çocuklarının feci şekilde yanarak ölmesinin şokunu atlatamamışken doyanın kapatılmasıyla ikinci bir şoku yaşadı. Oğlunun kaybetme acısını yaşayan anne Rahime Kabak, dosyaya takipsizlik kararı verilmesiyle acısı ikiye katlandı. Oğlunun cenazesini kaldırdıklarında, mahalleden gelenlere oğlunun yandığını duyan olup olmadığını sorduğunu belirten anne Rahime Kabak, "Cenazede biri bana ’Biz duyduk kokuyu birisi ekmek yapıyor, yanmış ekmek kokusu zannettik’ dedi. Dedim ki ben ‘Allah aşkına ekmek kokusuyla et kokusu farklı olmaz mı?’ Hiç kimse görmedik diyor. Bana sadece koku duyduklarını söylüyorlar. Onu da ekmek kokusu zannettik birisi ekmek yapıyor zannettiklerini söylüyorlar. Yanan insan bağırmaz mı? Yanan insan çırpınmaz mı? Ben evde yemek yaparken elime yağ döküldü. Ben o balkonu inlettim kış günüydü. ‘Erol yetiş annem elime yağ döküldü’ dedim. Erol buzluktan bana buz çıkarttı. Ben öyle acı hissediyorum da peki sen ölesiye kadar yanıyorsun bunu hiç kimse hissetmez mi? Bağırmaz mı yanarken insan?’’ dedi.



’’Yetkililerden tek ricam dosya yeniden açılsın, yeniden incelensin’’


Oğlunda kendini öldürecek kadar doğru düzgün alkol olmadığını söyleyen anne Rahime Kabak, oğlunun kanında uyuşturucu çıkmadığını, düşmanları olmadığını, oğlunun kendi halinde biri olduğunu ancak nasıl öldüğünün ortaya çıkmadığını ileri sürdü. Yetkililerden tek ricasının olduğunu belirten anne Rahime Kabak, ’’Benim çocuğumun ölümü neden olduğu aydınlansın. İnanmıyorum benim çocuğumun, kendi kendine yaktığına. Benim ricam dosyanın tekrardan açılıp tekrardan incelenmesidir. Varsa çocuğumun bir düşmanı ortaya çıksın bende anne olarak vicdanım rahatlasın. Ben bir anneyim, Erol’u 28 yaşına kadar ben büyüttüm. İşlere giderek büyüttüm. Ama aç kaldığımız günlerde geldi. Benim çocuğum zamanında uyuşturucu kullandı ama 1 buçuk senedir kullanmıyordu. Artık nasıl yaşadığımı bilemiyorum. Aç kaldım yeri geldim çocuklarıma baktım. Ben çocuğumu çok seviyorum. Keşke çocuğum ölmeseydi. Ben onu büyütseydim’’ dedi.



Avukat: ’’Bulgular cinayeti gösterirken soruşturma bu yönde derinleştirilmemiş’’


Ailenin avukatı Çiler Nazife Koşar, yetersiz bir soruşturma ve sağlıksız bir olay yeri incelemesi yapıldığını ileri sürerek, ölüm olayının normal bir ölüm mü, kaza mı, intihar mı ya da cinayet mi olduğu araştırılırken, soruşturmada cinayet olasılığı üzerinden hareket edilmesi ve delillerin bu şüpheyle toplanması gerektiğini belirtti. Açıkça kaza ya da intihar olduğu görülen olaylarda bile olaya şüpheli ölüm olabilir titizliğiyle yaklaşılması gerektiğini ifade eden deneyimli ceza avukatı Çiler Nazife Koşar, ’’Bu olayda tüm bulgular cinayeti gösterdiği halde soruşturma bu yönde derinleştirilmemiş ve bu da olayın çözülememesine, faili meçhul kalmasına ve en önemlisi de bir annenin hiçbir zaman telafisi mümkün olmayacak acısına sebep olmuştur’’ dedi.



Olayın eksik araştırıldığı iddiası


Baysaner’in otopsi raporunda midesinin boş olduğu, kanında ve iç organlarında yapılan toksikolojik analiz sonucunda uyutucu, uyarıcı, uyuşturucu madde bulunmadığı, cilt dokusunda yanmayı hızlandırıcı benzin, tiner, mazot ya da gaz yağı gibi maddeler de kesinlikle olmadığını ifade eden ünlü ceza avukatı Çiler Nazife Koşar, "Cesedin bulunduğu yerdeki beton istinat duvarının üzerinde, mavi renkli, ağ kısmı sarı renkli gaitalı ve ağ ön kısmı şüpheli sarı renkli kirli bir silip külot bulunmuş ama bu külot hiç incelenmemiş. Erol’un annesi oğlunun asla silip külot giymediğini söylüyor, zaten yanmış bedeninde edep yerlerini kapatacak şekilde kendi çamaşırı bir parça da olsa üzerinde kalmış. Bu kirli mavi çamaşır belli ki bir başkasına, belki de faile ait. Ama ne külottan ne de maktulden DNA örneği alınıp, mukayese yapılmamış. Bu külotta bulunan iz ve delillerin maktule mi, yoksa başka birine mi ait olduğu araştırılmamış. Olayda taciz ya da tecavüz ihtimali değerlendirilmemiş. En basitinden olayın meydana geldiği andaki hava durumu dahi tespit edilmemiş. Hava yağmurlu muydu, rüzgar var mıydı, varsa ne yönden esiyordu bu yönde bir araştırma da yok. Erol’un üvey babası Mehmet Kabak olay yerinde oldukça yoğun kan izleri gördüğünü beyan ediyor. Ancak olay yerinden bu kan lekelerine ait numune alınmadığı gibi, parmak izi, alet izi, kablo kesikleri, kumaş parçaları, sigara izmaritleri, kıl ve vücut akıntıları olup olmadığına bile bakılmamış. Oradan alınacak bir damla kanın bile şüpheliye ait olma ihtimali göz önünde bulundurulmamış" dedi.



"Fail ya da faillerin yakalanması hem acılı aile hem de toplumsal beklenti açısından önemli"


Erol Baysaner’in soruşturma dosyasının yeniden açılarak, fail ya da faillerin yakalanmasının; hem acılı ailesi, hem de toplumsal beklenti açısından oldukça önemli olduğunu belirten avukat Çiler Nazife Koşar, "Erol Baysaner ölmeden önce en son kimlerle görüştü, sorun yaşadığı kişiler var mıydı, nerelere gidip gelirdi, birilerini rahatsız edecek bir şeye mi şahit oldu, ölmeden önce ne gördü, ne duydu, ne oldu, tacize mi uğradı? Bu konularda hiçbir araştırma yapılmamış. Soruşturma 82 günde tamamlanıp, dosya kapatılmış. Kamuoyunun vicdanını rahatlatmak ve halkın huzurunu temin etmek bakımından, bu tür olayları çözmek ve suç faillerini adli makamlara teslim etmek kolluk kuvvetlerinin görevidir. Bu bakımdan sabırlı olmak, inanmak, güven vermek, ayrıntıları yakalamak, delilleri tespit etmek, iyi bir suç soruşturması süreci başlatmak ve sürdürmek çok önemlidir. Birileri delilleri yok etmeye, saklamaya ya da değiştirmeye kalkmış olabilir. Soruşturmayı farklı yöne çekebilecek şekilde davranmış olabilir. Ancak herkes arkasında farkında olmadan iz bırakır. Olay yerinde görülen deliller iyi tespit edilirse, bu izlerden hareketle soruşturma bu yönde derinleştirilirse bu olayın da aydınlatılacağına ve varsa failinin mutlaka bulunacağına inanıyorum" dedi. Ailenin avukatı Çiler Nazife Koşar, dosyanın tekrar açılması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon "Alo 199 Çağrı Merkezi"nin kapatılacağı iddiasına çalışanlardan tepki İçişleri Bakanlığı’na bağlı ’Alo 199 Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Etkileşim Merkezi’nin kapatılacağı iddiası nedeniyle basın açıklaması yapan çalışanlar, tepkilerini dile getirdi. Merkezi Trabzon’da bulunan ve tüm Türkiye’ye hizmet veren ’Alo 199 Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Etkileşim Merkezi’nin kapatılacağı iddiası nedeniyle bir grup çalışan, çocukları ile birlikte Meydan Parkı’ndaki Atatürk heykeli önünde toplandı. Çağrı merkezi çalışanları, taşıdıkları dövizlerle 350 kişinin istihdam edildiği çağrı merkezinin kapatılmamasını istedi. Alo 199 Çağrı Merkezi çalışanları adına basın açıklamasını okuyan Melike Yıldırım, 350 kişinin istihdamının sağlandığı bir ekmek kapısının kapatılacak olmasının son derece üzücü olduğunu söyledi. Yıldırım, “İçişleri eski Bakanımız Süleyman Soylu’nun Trabzon’a kazandırdığı projelerden bir tanesi olan, Trabzon ile birlikte Ankara ve Erzurum lokasyonlarıyla vatandaşımıza hizmet veren çarı merkezimiz ne yazık ki ani bir karar ile kapatılmak istenmektedir. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri bünyesinde kurulan Alo 199 Çağrı Merkezimizin yalnızca Trabzon lokasyonunda 350 personelimiz istihdam edilmektedir. Siyasi olarak da Cumhurbaşkanımıza bağlılığını son yerel seçimlerde de gösteren Trabzon’umuzda 350 kişinin istihdamının sağlandığı bir ekmek kapısının kapatılacak olması son derece üzücüdür. Taşeron şirketlerde çalışan binlerce emekçi kadro beklerken, Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetlerine bağlı çalışan Alo 199 Çağrı merkezlerinin kapatılması düşündürücüdür. Kamuya ait çağrı merkezlerinin kapatılacağı iddiaları ise diğer çağrı merkezlerinde çalışan yüzlerce işçiyi tedirgin etmekte, vatandaşa hizmet veren çağrı merkezi çalışanları psikolojik olarak çöküntü yaşamaktadır” dedi. “Trabzon’umuzu şehrimizdeki istihdama sahip çıkmaya davet ediyoruz” “Kapatılma gerekçesi olarak çağrı popülasyonunun düşmesi gösterilse de gerçeğin bu olmadığının farkındayız” diyen Yıldırım, “Bu kapatma kararı ile birlikte sadece çalışan 350 kişi ve aileleri değil, maddi anlamda tüm şehrimiz zarar görecektir. Ankara’dan şehrimize her ay giren sıcak para dolmuşçusundan bakkalına, lokantasından çaycısına kadar pek çok alanda Trabzon’a katkı sağlamaktadır. Emek veren her siyasi görüşteki çalışanlarımız evine ekmek götürmektedir. Yeni evlenen, evlilik hayali kuran, 6 aylık hamile eşi çalışmayan, otizmli çocuğunun tedavisini sürdüren, kanser tedavisi gören, bankaya kredi borcu olan, taksit ödeyen ve hayatını bu zor ve acımasız ekonomik şartlarda devam ettirmeye çalışan 350 insanın geleceği, hayalleri karartılmamalıdır. Trabzon lokasyonunun kapatılması kentin gelecek ekonomik kaynaktan mahrum edilerek fakirleşmesi, çalışanların işsiz kalması, işsizliğin artması, ekonominin çarklarının zarar görmesi demektir. Kapatılma gerekçesi olarak çağrı popülasyonunun düşmesi gösterilse de gerçeğin bu olmadığının farkındayız. Çağrı merkezinde çalışan bizler gerek pandemi döneminde bir saniye nefes almadan çalıştık, gerekse pasaport ve kimlik yenilemelerinde en yoğun dönemlerde vatandaşımıza hizmet ettik. Dünyada çip krizi yaşanırken vatandaşımızın mağdur edilmemesi için gayret gösterdik. Bugün de vatandaşlarımızın Nüfus Müdürlüklerinde sıra beklemeden hizmet almaları için özveriyle isimizin başındayız. Modern çağda Devletimizin tüm kurumlar dahil özel şirketler randevu sistemine çağrı merkezleri üzerinden geçerken, vatandaşımıza ciddi kolaylıklar sağlayan Alo 199 Çağrı Merkezi’nin kapatılması hem hizmet alan vatandaşımıza hem de çalışarak evine ekmek götüren emekçilere kötülük olacaktır. Devletimizin başı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan ve karar verici siyasi erkten kapatma kararının gözden geçirilerek, özünde yüzlerce kişinin, genelde ise binlerce kişinin mağdur edilmemesini bekliyoruz. 350 arkadaşımızın işinin devam edeceğine inanıyoruz. Ve Şeyh Edebali’nin, Osmanlı’nın kurucusu Osman Bey’e söylediği ’İnsanı yasat ki devlet yaşasın’ anlayışı ile devletimizin yaşamasını istiyoruz. Başta hükümetimizin siyasi erkleri olmak üzere tüm muhalefet ile birlikte Trabzon’umuzu şehrimizdeki istihdama sahip çıkmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.