YEREL HABERLER - 24 Mayıs 2017 Çarşamba 14:28

Çiçeğin başkenti Bayındır’da yüzler gülüyor

A
A
A
Çiçeğin başkenti Bayındır’da yüzler gülüyor

İzmir Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Türkiye’de "çiçeğin başkenti" haline gelen Bayındır’da, çiçek üreticilerinin yüzü bir kez daha güldü.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Türkiye’de "çiçeğin başkenti" haline gelen Bayındır’da, çiçek üreticilerinin yüzü bir kez daha güldü. 2007 yılından bugüne kadar yaptığı sözleşmeli alımlarla üreticinin kalkınmasına büyük katkı sağlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile 2017 yılı için 11.3 milyon TL’lik alım sözleşmesi imzaladı.


2007 yılından bugüne kadar yaptığı sözleşmeli alımlarla çiçek üreticisinin kalkınmasına büyük katkı sağlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, her sene yenilediği sözleşmelerle üreticinin yüzünü güldürüyor. “Yerelde Kalkınma”yı kendisine ilke edinen ve bu doğrultuda verdiği desteklerle üreticiye can suyu olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (BAYÇİKOOP) ile 2017 yılı için 11 milyon 300 bin TL’lik yeni bir sözleşme daha imzaladı. 4 milyon adedi mevsimlik olmak üzere çalı, yer örtücü ve ağaçtan oluşan 5 milyon 241 bin adet bitki alımını kapsayan protokol imza töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, kooperatifçiliğe ve dayanışmanın önemine dikkat çekti.



Tohum sağlam ekildi


Çiftçiliğin, tarımın, kalkınmasının özünün kooperatifçilik olduğunu söyleyen Başkan Aziz Kocaoğlu, "Dayanışmadan, yardımlaşmadan, birbirimizin eksiğini kapatmadan, birlikte çalışmadan bu işi büyütmemiz mümkün değil. Bayındırlılar belki ilçenin içinde yaşadıkları için farketmiyor olabilirler. İlçedeki son 10 yıllık gelişmeyi biz dışardan çok daha iyi hissediyoruz" dedi. Bir taraftan turizm, diğer taraftan dikme çiçek üretimi ve arıcılık gibi farklı sektörlerle ilçeleri kalkındırmak zorunda olduklarını kaydeden İzmir Büyüşehir Belediye Başkanı, "Bu, yol yapmak kadar bizim görevimiz. Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile yola çıktığımızda 12 metrekarelik bir yerde başladık. Ürün çeşidi sınırlıydı, dayanıklılığı tartışmalıydı. Şimdi Hollanda ile Ar-Ge çalışması yapacak boyuta geldik. Bundan sonra Bayındır’ı kimse durduramaz. Çünkü bu tohum sağlam ekildi" diye konuştu.



Dünyaya açılma zamanı geldi


Kooperatif yöneticileri ile üreticilere seslenerek yeni hedefler gösteren Başkan Kocaoğlu, şunları söyledi:


"Bir zamanlar ’tefeciden kurtulacaksınız’ diyorduk. Şimdi dünyaya açılma zamanı. Şimdi kooperatifinize sahip çıkma, gelirinizin bir kısmını kooperatifle birlikte araştırma geliştirmeye harcama zamanı. Şimdi aklı ve bilimi, bilimin ürettiği teknolojiyi kalkınmak için kullanma zamanı. Birlik olacağız. Ekmeğimizi, lokmamızı büyüterek hem kendimizi hem kentimizi kalkındıracağız. Buradan ülkenin kalkınmasına öncü olacağız. Bunu başarabildiğimiz zaman gelecek kuşaklara karşı görevimizi yapmış olacağız".



Bakanlığa "Kuş Cenneti’nin 60 milyonunu" sordu


Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın İzmir Büyükşehir Belediyesi ile arasındaki İzmir Kuş Cenneti protokolünü iptal etmesi sonrası yapılan açıklamalarla ilgili de konuşan Başkan Aziz Kocaoğlu, Bakanlık yetkililerinden ’İzmir Kuş Cenneti için harcadıklarını söyledikleri 60 milyon lirayı madde madde açıklamalarını istedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bugüne kadar İzmir Kuş Cenneti için 26 milyon lira harcama yaptığını ve bunları madde madde kamuoyuna açıkladıklarını belirten Büyükşehir Belediye Başkanı şöyle devam etti:


"Biz İzmir Kuş Cenneti’ne senelerdir bakıyoruz. İzmir Kuş Cenneti’ni Koruma ve Geliştirme Kuş Birliği’nin başkanlığını yapıyoruz. Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkilileri birlik için ’3 kuruş yatırım yapmadı, biz birlikten İzmir Kuş Cenneti’ni alıyoruz’ dediler. Diyebilirler; alabilirler. Orada bir problem yok ama ’3 kuruş yatırım yapmadı’ dediklerinde biz de ne yatırım yaptığımızı madde madde, nereye kaç para harcadığımızı yazdık. Alt alta koyduk 26 milyon lira çıktı. Arkasından Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkililerinden yazı geldi. Yazının altında isim yok. İzmir Kuş Cenneti için bakanlığın 60 milyon lira para harcadığını belirtilmiş. İzmir Kuş Cenneti’nin sınırları belli. Bu 60 milyon lirayı bizim madde madde döktüğümüz gibi yazarlarsa, biz de nereye ne yaptıklarını öğrenebiliriz. Yapmışlar mı yapmamışlar mı? Esnaf arasında ’hiçbir şey bilmiyorsan yarısını ver’ diye bir laf vardır. Bir şeyi almaya gittiğinde de hiçbir şeyi bilmiyorsan iki mislini söylersin. 26’nın iki misli yuvarlak 60 yapıyor. Bu yakışmıyor. Bir bakanlığın adını kullanan bir genel müdür mü, kimdir, hangi yetkilidir? Bu yakışmıyor. Bu şekilde olmuyor bu işler. Bu şekilde olmayınca toplumda rahatsızlık ve gerilim yaratıyor. Türk insanına, bizim gelenek, göreneklerimize, iş yapma biçimimize, duruşumuza, komşuluk ilişkilerimize ters gelen ve bizi ruhen yaralayan, toplumu ruhen çürüten işler oluyor. Buna en çok siyasilerin en tepeden başlayarak dikkat etmesi gerekiyor. Ben bu dikkati, bu hassasiyeti bekliyorum. İzmir ile ilgili konuşurken lütfen İzmir’e ve İzmirliye saygılı olsunlar. Güneş balçıkla sıvanmaz. O atılan çamurlar kendi elinize yüzünüze bulaşır diyorum. Cevap vermek istemiyordum ama çarpıtmanın dozu artarak devam edince cevap vermek durumunda kaldım".



Başkan Kocaoğlu’na teşekkür


Bayındır Belediye Başkanı Ufuk Sesli, Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun desteği ile her geçen gün büyüdüğünü belirterek, "Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu iyi ki var. İyi ki bizleri destekliyor. Başkanımızla birlikte uzun bir zaman daha birlikte çalışmak, büyük işler başarmak istiyoruz" dedi.



Bu model Türkiye’nin modeli oldu


Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ersoy Sümerkan ise yaptığı konuşmada hayal ederek yola çıktıklarını, 2000 yılında kiralık 12 metrekarelik bir alanda kurulan kooperatifin bugün 17 bin metrekarelik kendi alanına kavuştuğunu belirterek "Sayın Başkanımız Aziz Kocaoğlu ile bir araya geldik. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne çiçek satmaya başladık ve bu bizim için referans oldu. Firmalara ve ilçe belediyelerine de satmaya başladık. Türkiye’de ilk defa çiçek konusunda sözleşmeli üretim kooperatifimiz ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan protokol ile başladı. Sözleşmeli üretim modeli ile üretici paranın ne zaman geleceğini ne kadar satacağını bilme imkanına sahip oldu. Bu model Türkiye’nin modeli oldu. İlk defa Bayındır’da olmasından dolayı gurur duyuyorum" diye konuştu.


Fide üretim tesisini işletmeye açtıklarını ve bir AR-GE serası oluşturduklarını vurgulayan Sümerkan, konuşmasını şöyle tamamladı: "Başkanımız Aziz Kocaoğlu, ’Ben sizin önünüzü açtım; siz yürüyün’ dedi. Biz de Başkanımızın sözünü tutuyor, bunu çok önemsiyor ve ayaklarımızın üstünde dimdik yürümeye çalışıyoruz. Başkanım bu sizin sayenizde olmuştur. Kooperatifimizin bu noktaya gelmesinde, Türkiye’de adının duyulmasında en çok desteği olan Başkanımız Aziz Kocaoğlu’na kooperatifim ve bütün üreticiler adına teşekkür ederim".



İmzalar atıldı


Konuşmaların ardından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bayındır Belediye Başkanı Ufuk Sesli ve Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Ersoy Sümerkan, Büyükşehir Belediyesi’nin 2017 yılı çiçek alımlarını kapsayan sözleşmeyi birlikte imzaladı. Başkan Kocaoğlu törende ayrıca torf kazanan üreticileri çekilişle belirledi.



50 milyon liralık destek


İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2007 yılından bu yana Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nden 39 milyon 419 bin adet bitki alarak 38.3 milyon TL’lik destekte bulundu. Son sözleşmeyle bu rakam 44 milyon 664 bin bitki ile yaklaşık 50 milyon TL’ye ulaştı. Büyükşehir Belediyesi’nin fidan, mevsimlik çiçek, zeytinyağı, süt, yoğurt, peynir, bal ve patates gibi ihtiyaçlarını kooperatiflerden, üretici birliklerinden ve üreticilerden sağlayarak yaptığı tüm alımların maddi tutarı 330 milyon liraya yaklaştı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar:" Sera ürünlerinde fiyatlar düşüyor" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Sebze seracılığının yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerinde bulunan Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre, bayram sonrasında örtü altı sebze ürünlerinde önemli fiyat düşüşleri görülüyor" dedi. TZOB Başkanı Bayraktar, Türkiye’de örtü altı üretimini, sera ürünlerindeki fiyat düşüşlerini ve çiftçilerin belediyelerden beklentileri ile ilgili bir açıklama yaptı. Seracılık dünyada önemli bir sektör hâline geldiğini belirten Bayraktar şunları dedi: “Seracılık ülkemizde de son yıllarda hızla atılım ve gelişme göstermiş olup, dünyada dördüncü, Avrupa’da ise İspanya’nın ardından ikinci sırada yerini aldı. Ülkemizde 73 ilde, toplam 764 bin 207 dekar alanda örtü altı üretim yapılıyor. Örtü altı üretim alanlarının yüzde 40,7’si Antalya’da, yüzde 24,6’sı Mersin’de, yüzde 15,6’sı Adana’da ve yüzde 4,3’ü Muğla’da bulunuyor. 2023 yılında seralarda yapılan toplam üretim 8 milyon 956 bin 951 ton olup bu üretimin yüzde 89’unu sebzeler oluşturuyor. Sebze seracılığının yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerinde bulunan Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre, bayram sonrasında örtü altı sebze ürünlerinde önemli fiyat düşüşleri görülüyor. Bu illerde son 15 günde biber ortalama 45 liradan 15 liraya, salatalık ortalama 17 liradan 3 liraya, domates 21 liradan 15 liraya, patlıcan 27 liradan 6 liralara kadar düştü. Bu fiyatlarla çiftçilerimiz zarar ediyor. Mevsim normalleri üzerinde gerçekleşen hava sıcaklığıyla sera üretiminde artan verim ve ürünlerin erken hasat olgunluğuna gelmesiyle arzda artış görülüyor. Arzda yaşanan artışın yanı sıra, bu günlerde ihracata giden ürünün azalması ve özellikle Ramazan Bayramı nedeniyle zincir marketlerin alımlarında görülen azalmayla fiyat düşüşleri yaşanıyor.” “Çiftçinin ürettiği yok pahasına satılmaması için pazarlama sorunu çözülmelidir” “Çiftçimiz her zaman olduğu gibi üreterek ülkemizin gıda ihtiyacını karşılamak adına gereğini yapıyor. Ancak, zaman zaman ürettiği ürün çiftçilerimize sorun oluyor. Özellikle yaş sebze ve meyve çabuk bozulduğu için pazarlama sorunu daha fazla yaşanıyor" diyen Bayraktar şöyle devam etti: "Bu nedenle yaş sebze ve meyve pazarlamasının ayrı bir önemi bulunuyor. Örtü altı üretimin yaygın olduğu illerde yaş sebze ve meyve pazarlanmasına yönelik üretici birlikleri ve kooperatifler mevcut olsa da, bu birliklerin piyasayı etkileyecek ve düzenleyecek gücü bulunmuyor. Hatta kurulan bazı birlikler ne yazık ki varlığını sürdüremeyerek, kapandı. Ürün pazarlamaya yönelik örgütlerin mali ve idari yönden güçlenmesi ve tarımsal pazarlamada etkin olması için mevzuatlarda gereken düzenlemeler yapılmalıdır.” “Semt pazarlarında üreticilere daha fazla yer ayrılmalı, üretici pazarları her ilçede kurulmalıdır” Çabuk bozulabilen sebze ve meyvelerde arzda dönemsel yaşanan yoğunluklarda çiftçilerin zarar etmemesi ve yetiştirilen ürünlerin heba olmaması için, belediye adına alımlar yapılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar şu değerlendirmeyi yaptı: "Pazar Yerleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde pazar yerlerinin en az yüzde 20’sinin özel satış yeri olarak üreticilere ayrılması hükmü bulunuyor. Ürettiği ürünü doğrudan semt pazarında satmak isteyen üreticimize tüm belediyeler yer ayırmalı ve ayrılan alan yüzde 20 ile sınırlandırılmamalıdır. Bu sınırlama özellikle ürün arzındaki artış nedeniyle kendi ürününü pazarda satmak isteyen üreticilerimize engel teşkil ediyor. Yine belediyelerce belirlenecek günlerde sadece üreticilerimizin ürettiği ürünü halka doğrudan sunabileceği üretici pazarlarının her il ve ilçede kurulması sağlanmalıdır. Gıda fiyatları üzerinden haksız kazanç elde etmeye yönelik hareketler konusunda belediyelerde denetimlerini artırmalı, piyasa üzerinde bozucu etkisi olanlara ceza uygulamalıdır.” “Belediyeler ilinde ilçesinde üretim yapan çiftçisine destek vermelidir” Yerel seçimler öncesi 6360 Sayılı Kanunla Büyükşehir belediyelerinin tarım sektörüne yönelik sorumluluklarının arttığını, çiftçilerin belediyelerden beklentileri olduğunu dile getirdiklerine dikkat çeken Bayraktar, "Bugün tekrar ifade etmek istiyorum ki Belediyeler ilinde ilçesinde üretim yapan çiftçisine her türlü desteğini yapmalıdır” diye konuştu. Bayraktar, çiftçilerin ana başlıklar halinde belediyelerden beklentileri ise şöyle sıraladı: "-Tarım arazileri ve mera alanları korunmalı, her ne gerekçeyle olursa olsun bu alanların imara açılmasına izin verilmemelidir. -Kırsalda genç nüfusu tutabilmek için sosyal alanlar artırılmalıdır. -Belediyeler ve Ziraat Odaları birlikte hareket etmelidir. -Pazarlama kooperatiflerinin kurulmasına destek olmalıdır. -Girdi, tarım alet, fide, fidan vb. destelerini düzenli olarak vermelidir. -Kırsal Alanlara altyapı hizmetleri artırılmalıdır. - Belediyeler, DSİ ile birlikte hareket ederek tarımsal sulama kanallarının bakım ve temizliği konusunda destekte bulunmalıdır. -Tarımsal ürün işleme tesisleri kurulmalıdır. -Yenilenebilir Enerji kaynaklarının kurulmasına destek olmalıdır. -Kırsal Turizm ile kırsalda gelirin artırılması sağlanmalıdır.”
Hakkari Yüksekova’da sürü halindeki yılanlar, Brezilya’nın ’Yılan Adası’nı andırıyor Hakkari’nin Yüksekova ilçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan ’Yılan Pınarı’ bölgesinde sürü halinde güneşlenen yılanlar, Brezilya’nın Yılan Adası’nı andırıyor. Yüksekova’nın Yürekli ve Karabağ köyleri arasındaki ’Yılan Pınarı’ bölgesinde yılanların sürü halinde görünmesi, görenleri hem korkutuyor hem de şaşırtıyor. Yol boyu sürü halinde bulunan yılanlar, Brezilya’nın ’Yılan Adası’nı andırıyor. Sıcak havayla birlikte ortaya çıkmaya başlayan yılan sürüleri, hem korkutuyor hem de görenlerin ilgisini çekiyor. Özellikle insanların olmadığı zamanlarda açık alanlara çıkan ve zehirsiz olduğu bilinen yılanlara zarar verilmemesi noktasında çağrıda bulunan Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirgen, “Yüksekova`ya bağlı Yürekli köyünde bulunan `Yılan Pınar`ındayız. Her sene nisan ayının ortalarında mayıs ayının başlarında bu zararsız yılanlar ortaya çıkıyor. Burası Brezilya’nın Yılan Adası’na da benziyor. Bu zararsız yılanlar özellikle saat 13.00 ve 14.00 gibi ortaya çıkıp güneşliyorlar. İnsanlar olmadığı zaman hem taşların üzerine hem de yol üzerine geliyorlar. Her sene olduğu gibi onları görmek için tekrar buraya geldik. Aslında burada muazzam bir manzara var. Buraya resim video çekmeye gelenler oluyor. Bu gelenler arasında bazı şahıslar yılanlara zarar veriyorlar. Lütfen fotoğraflarınızı çektiğinizde, yılanlara zarar vermeden yeniden bölgeden ayrılın" dedi.
Denizli Vali Coşkun, üniversiteli gençlere kamu sektörünü anlattı Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen ‘Sektör Günleri’ adlı etkinliğin kamu sektörünü tanıtan oturumuna konuk oldu. PAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından karşılanan Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun daha sonra programın düzenlendiği Şehit Piyade Teğmen Bekir Can Kerek Konferans Salonu’nda öğrencilerle buluştu. Etkinlik, İİBF Öğretim Üyesi Maliye Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Fatih Akçay’ın kamu sektörü üzerine yaptığı sunum ile başladı. Maliyeci perspektifinden kamu sektörünün yapılanmasını anlatmak üzere bütçe yapısı itibariyle 5018 sayılı Kanun hakkında bilgiler veren bir sunum gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Akçay, sunumunda ayrıca kaymakamlık sınavları, İçişleri Bakanlığı ve bakanlığın birimleri hakkında bilgiler de verdi. Öğrencilere kamu sektörü hakkında bilgiler veren Vali Ömer Faruk Coşkun, konuşmasında kendi kariyerinden de örnekler verdi. Vali Çoşkun, “Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun olduktan sonra İçişleri Bakanlığımızın açmış olduğu Kaymakam Adaylığı sınavına girerek ve o sınavın sonucunda kaymakam adayı olarak ilk defa mesleğe atandım. Mülki İdare Amirliği mesleği olarak adlandırılıyor. Kaymakamlık mesleği bu meslek sınıfının içerisinde kaymakam adaylarımızdan başlayarak kaymakamlarımız, vali yardımcılarımız, mülkiye müfettişlerimiz ve valilerimiz bulunmakta. Bu dediğimiz pozisyonların hepsi Mülkiye İdare Amirliği mesleği sınıfını oluşturmakta ama bizim mesleğimizin esası kaymakamlıktır. Bunun da başlangıcı az önce ifade edildiği gibi İçişleri Bakanlığımızın açmış olduğu sınavlardan sonra başarı göstererek kaymakamlık adaylığına atanması ve yaklaşık 3 yıllık bir süre içerisinde değişik aşamaları olan bir adaylık sürecinden sonra tekrar bakanlığımızın yapmış olduğu yeterlilik sınavında başarı gösterdikten sonra ilçelerimize atama yapılmaktadır. Ülkemizin değişik bölgelerinde sınıflarla adlandırılan ilçelerimiz var. Bu ilçelerde kaymakam olarak görev yapan arkadaşlarımız kendi kıdemlerine ve ilçelerin sınıflarına göre ataması gerçekleştirilmektedir. Belirli süre buralarda görev yaptıktan sonra başka bir ilçeye atanabilmekte veya yine kaymakamlıkla Mülki İdare Mesleği sınıfı içerisinde eş değer görev olarak kabul edilen Vali Yardımcılığı pozisyonuna atanabilmekte veya yine Bakanlığımızın merkez teşkilatında değişik pozisyonlar var mülki idare sınıfından olup orda daire başkanlığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı gibi pozisyonlar var. Buralara da atama yapılabilmekte. Kısaca söyleyecek olursak, kaymakam adaylığı olarak başlanan bir süreç, bu süreçte yaklaşık 3 yıllık bir zaman aşımı tabi ki geçen süre ve geçirilen aşamalar içerisinde durumlar söz konusu. Bu bir vilayetimizde, valiliğimizde bir stajla başlıyor. Sonrasında bu kaymakamlık adaylığı sürecinde bir yurt dışı ayağı var. Daha çok dil öğrenmek ve bilgi görgüsünü arttırmak üzere yurt dışına gidiliyor. Yine belli bir aşamasında mülki müfettişlerimizin refakatinde görev yapılıyor. Yabancı dil kursu olabiliyor, başka kurslar oluyor. Bunlar tamamlandıktan sonra en sonunda kaymakamlık kursu dediğimiz bir kurs var. Bu kursa devam ediyorsunuz, akabinde yeterlilik sınavı var. Bu yeterlilik sınavından sonra da asil kaymakam olarak ilçelere atanılıyor. Biz kendi üzerimizden yola çıkacak olursak, yaklaşık 10 yıl kaymakamlık yaptım. Yine bizim meslek sınıfının başka bölümü olan Mülkiye Müfettişliğine atandım. Mülkiye Müfettişliği, İçişleri Bakanlığı’nın teftiş kurulunun bir üyesidir. Diğer Bakanlıklarda olduğu gibi kariyer olarak başlanan bir pozisyon değildir. Daha çok 6 yıl ve üzerinde kaymakam olarak görev yapmış olan meslektaşlarımızdan bu pozisyonlara atama yapılmaktadır. Mülkiye Müfettişlerimiz de daha çok valilikler, kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri, nüfus müdürlükleri ve içişlerini bilgilendiren İçişleri Bakanlığı’na bağlı yerlerin denetimini gerçekleştirmekte. Buralarla ilgili inceleme soruşturma gibi durumlar söz konusu olduğunda bunları icra etmekte. Mülkiye Müfettişiyken diğer bölümlere tekrar geçiş yapılabilmektedir. Türkiye’de yönetim sistemi, merkezi yönetim, sizlerin de derslerde daha çok gördüğünüz gibi ve merkezi yönetim yerel yönetimler olarak ana planda ayrılmakta. Merkezi yönetim ve taşra yönetimi var, taşra yönetimi idaresi var. Valilerimiz ve kaymakamlarımızdan daha çok merkezi yönetimin taşra idaresini temsil etmekte bu da yetki genişliği isimli esasla gerçekleşmekte. Anayasanın 126. maddesinde yetki genişliği esasına dayanan düzenleme var. Buradan yola çıkarak yine 5442 sayılı 1942 tarihli İl İdaresi Kanunu’muz var. Daha çok mesleğimizin temelini teşkil eden yetki görevleriyle ilgili ana düzenlemeleri ele alıyor. 5442 bizim hepimizin kanunu, bunun yanında ikinci mevzuatlar var tabi ki daha çok mülki idare sınıfından atanmakta. Ama istisnai görev olduğu için valilerimiz de atanabilmekte” dedi. Etkinlik, öğrencilerin kamu sektörü kariyer basamakları, Mülki İdare Amirliği hakkında yönelttiği soruların Vali Coşkun tarafından cevaplanması ile devam etti. Öğrencilerin yoğun katılım sağladığı etkinlik, Vali Ömer Faruk Coşkun’a İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Coşkun tarafından teşekkür plaketi takdim edilmesi ve hatıra fotoğrafı çekimi ile sona erdi.