GENEL - 23 Şubat 2018 Cuma 14:48

Dünyaya gelinlik gönderiyor

A
A
A
Dünyaya gelinlik gönderiyor

Tasarımcı Pınar Bent, İstanbul’da düzenlenen Wedding Fest 2018’de yeni koleksiyonunu Gizem Özdilli, Didem Delen, Aycan Şencan ve Aleyna Eroğlu’nun da aralarında bulunduğu 20 modelle tanıttı.

Tasarımcı Pınar Bent, İstanbul’da düzenlenen Wedding Fest 2018’de yeni koleksiyonunu Gizem Özdilli, Didem Delen, Aycan Şencan ve Aleyna Eroğlu’nun da aralarında bulunduğu 20 modelle tanıttı. 8 kg altın tozu kullanılarak yapılmış özel modeli ise Gizem Özdilli taşıdı.


Yaptığı gelinlikler ile isminden sıkça söz ettiren tasarımcı Pınar Bent, İstanbul’da düzenlenen Wedding Fest 2018’de yeni koleksiyonunu tanıttı. Başta Gizem Özdilli olmak üzere Didem Delen, Aycan Şencan ve Aleyna Eroğlu ile 20 modelin yer aldığı defile ayakta alkışlandı. Birbirinden güzel tasarımlar izleyenlerle buluşurken, 8 kg altın tozundan yapılmış özel modeli ise Gizem Özdilli taşıdı.


Defileden tam not alan İzmirli Pınar Bent, “51 modacı arasında en genç moda tasarımcısı ödülünü almaktan gurur duyuyorum. Gelinlik modellerimin tasarımları her zaman özel ve kendine has tarzı vardır” dedi. Önümüzdeki günlerde gelen tekliflerden dolayı Beyrut, Kuveyt ve Katar’da özel modellerini de tanıtacağının altını çizen Bent, “Tasarımlarımız dünyanın dört bir yanına gidiyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Portakal Çiçeği Karnavalı günüz sanatsal etkinliklerle akşam konserlerle devam ediyor Türkiye Kültür Festivali Adana Portakal Çiçeği Karnavalı kapsamında, dört bir yanı sergi alanı haline dönüştürülen şehrin en uğrak noktası festivalin merkezi konumundaki Adana Müze Kompleksi oldu. Müze kompleksi, festivalin ilk gününden itibaren ziyaretçi akınına uğradı, girişte uzun kuyruklar oluştu. Şehri saran festival havası akşam da konser coşkusuyla devam etti. Festivalin üçüncü akşamında sahneye çıkan Haluk Levent, hemşerileriyle unutulmaz bir gece yaşadı. Merkez Park’ta kurulan konser alanına sığmayan Haluk Levent hayranları parkın her köşesinden sanatçıyı dinledi, şarkılarına eşlik etti. SERGİ ALANLARINDA UZUN KUYRUKLAR OLUŞTU Gelenek ile gelecek arasında bir köprü kurarak sanatın evrensel etkisini vurgulayan "Eskizden Piksele Dijital Sanat: Anadolu Edition" sergisi, restore edilerek müzeye dönüştürülen ve festivale özel hazırlanan birçok sergiye ev sahipliği yapan Milli Mensucat Fabrikası’nda sanatseverlerle buluştu. Hem mekan hem de eser sanatseverlerin keyifli bir zaman dilimi geçirmesini sağladı. Adana Müze Kompleksi, festival için özel olarak hazırlanan sergilerden “Matraki: Bir Osmanlı Yıldızı’’na ev sahipliği yaptı. Matrakçı Nasuh’un "Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân" eserindeki menzil rotası ile Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin benzer noktalarından yola çıkarak hazırlanan sergi, Kent Müzesi’nde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergide geleneksel ve modern sanat disiplinlerinden, klasik minyatür, hat, çini, modern minyatür ve resim alanlarında eserler üretecek sanatçılar Matrakçı Nasuh’un “Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han’’ eserinde yer alan şehir resimlerini sanatseverlerle buluşturdu. Sanatını, organik kavramı üzerine kurgulayan Fulya Alışır’ın “Odyssey /Arayış” adını verdiği sergisi ise festivalin en farklı ve özellikli işi olarak ziyaretçilerin beğenisine Tarım Müzesi’nde sunuldu. Adana Müze Müdürlüğü tarafından düzenlenen etkinliklerden biri de “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Takı Sergisi”ydi. Osmanlı Döneminin tarihi ve kültürel zenginliğini yansıtan bir eser grubu olan takılardan örnekler, etnografik eser niteliği taşıyan ve ilk kez sergilenen eserler, Osmanlı döneminden günümüze uzanan takı kültürünün örnekleriyle festival ziyaretçilerini kültürel bir yolculuğa çıkardı. HALUK LEVENT ADANA’YI SALLADI Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin üçüncü gecesinde Adana’nın en büyük alanına sahip Adana Merkez Park’ı Haluk Levent adeta salladı. Konserde yediden yetmişe dinleyici konser alanı doldurmakla kalmadı alandan taştı, tüm parka yayıldı. Haluk Levent, Adana’da sevgi, coşku ve heyecanla kucaklandı. Sanatçı da bu ilgiye karşılık vererek, sahneden indi ve seyircilerin arasına girerek, şarkılarını onlarla söyledi. Çocukluk yıllarını Adana’da geçiren Haluk Levent, şehri selamlayarak yaşamış olduğu anıları anlattı, Adana’nın kendisi için ne kadar özel ve anlamlı olduğundan söz etti. Sahneye çıkmadan önce verdiği mini söyleşide, Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin ülkemizin kültür ve sanat dünyasına önemli bir katkı sunduğunu söyleyerek, “Ben burdaysam, dinleyicilerim buradaysa, diğer günler diğer sanatçı arkadaşlarımız buradaysa, dinleyicileri geliyorsa, bu sadece bir konser gibi gözüküyor olabilir ama Türkiye’nin her tarafından Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin ismini duyuyoruz. Diğer sanatçı arkadaşlarımız da biz de olacağız festivalde diyor. Ben de sahne almaktan dolayı şanslı hissediyorum. Demek ki bir şeyler aşılmış” Haluk Levent portakal çiçeği kokusunda bu festivalin yapılmasında daha güzel ve özel bir şeyin olmadığını vurguladı, “Dünyada böyle nefis bir iklim yok, koku yok” dedi. ÇOCUKLAR SAHNEDEYDİ Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin renkli atmosferine müzik dolu bir katkı da Çukurova Filarmoni Derneği Çoksesli Çocuk Korosu’ndan geldi. 1 Mart 1999 tarihinde elemeleri kazanan 52 çocukla Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası bünyesinde ve Çukurova Filarmoni Derneği himayesinde kurulan Çoksesli Çocuk Korosu Kültür Yolu Festivalinde “100. Yıl Çocukları” adlı konserle dinleyiciyle buluştu. 25 yıldır amacı çocuklara erken yaşta profesyonel anlamda müzik eğitimi vermek, Adana’da çok sesliliği tanıtmak ve sanat sevgisini aşılamak, güzel sanatlar liseleri ve konservatuar sınavlarına hazır hale getirmek olan çoksesli çocuk korosunun muhteşem konseri büyük alkış aldı.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nden silajlık mısır tohumu desteği Antalya Büyükşehir Belediyesi Antalya’da hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı bölgelerde, üreticilerin girdi ve yem maliyetlerini azaltmak amacıyla yüksek verimli silajlık mısır tohumu hibe desteğine başladı. Yerelden kalkınma ilkesi doğrultusunda tarım ve hayvancılığa hibe desteklerini artırarak sürdüren Antalya Büyükşehir Belediyesi, üreticilerin yanında olmaya devam ediyor. Yem desteklerinin yanında çiftçilik ve hayvancılığın bir arada yapılabileceği bölgelere tohum hibesi sunan Büyükşehir Belediyesi, verimliliği yüksek silajlık hibrit mısır tohumu dağıtımlarına üç ilçede başladı. Hayvanların kaliteli kaba yem ihtiyaçlarını karşılayarak et ve süt üretim miktarını ve kalitesini artırmak amacıyla hayata geçirilen proje kapsamında Aksu, Serik ve Elmalı’da toplam 2 bin 650 dekar alanda dikilmesi için talepte bulunan 202 çiftçiye 5 ton hibrit tohum dağıtıldı. Girdi maliyetlerini azaltarak üretim yapmaya başlayacak çiftçiler, desteklerden son derece memnun. Yeniden üretim yapmaya karar verdi Aksu ilçesi Karaöz Mahallesi’nde tarım ve hayvancılıkla geçimini sürdüren Süleyman Küçük, çiftçilerin üretim yapamayacak durumda olduğunu, hibe desteklerinin çiftçilere adeta can suyu olduğunu söyledi. Küçük, artan maliyetlerin büyük bir yük getirdiğini ifade ederek, “Her geçen yıl tarım ve hayvancılık giderek zorlaşıyor. Yem ve yem tohumu hibeleri olsun bizlere hayati bir destek oldu. Bu yıl nasıl ekim yapacağımızı kara kara düşünüyordum. Komşularım Büyükşehir Belediyesi’nin destekleri var dedi. Hemen talepte bulundum bugün de tohumlarımı teslim aldım. Bu destekler bize yeniden üretim yapmamız için vesile oldu. İlk defa böyle destekler alıyoruz. Böyle bir çalışmayı her belediyenin yapması gerektiğini düşünüyorum. Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek Başkanımıza yanımızda olduğu için destekleri için çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. “Verimi yüksek çeşit” Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’nda görevli Ziraat Mühendisi Hatice Parlak, dağıtımı gerçekleştirilen tohumların Tarım Kredi Kooperatiflerinden tescilli verimi son derece yüksek silajlık bir çeşit olduğunu belirterek, “Dekarda ortalama sekiz ile on ton arasından bir verimliliği olan tohumlar aynı zamanda hastalıklara dayanıklı bir tür. Dağıtım yapılacak bölgeler verimlilik olarak en iyi sonuçların alınabileceği bölgelerden seçildi” dedi. Elmalı Yuva Mahallesi’nin başlıca geçim kaynağının hayvancılık olduğunu ve aile işletmelerinin süt üreticiliği üzerine olduğunu söyleyen Yuva Muhtarı Hüseyin Demir ise, “Hayvancılığın yanı sıra tarım arazilerimiz hayvan yem bitkisi yetiştiriciliğine elverişlidir. Günümüzde maliyetlerin artması süt üreticilerimizi zorlamaktadır. Üreticilerimizin devamlılığını sürdürebilmesi için bu tür destekler çok önemli” diye konuştu.
İzmir Aydem Perakende ve Gediz Perakende’nin mobil uygulaması hizmete girdi Müşteri deneyimini sağlamak için sektöründe pek çok yeniliği hayata geçiren Aydem Perakende ve Gediz Perakende, mobil uygulamasını tüketicilerin hizmetine sundu. Kullanıcılar, mobil uygulama ile abonelik işlemlerinden fatura ödemelerine her türlü işlemlerini anında ve hızlı bir biçimde yapabilecek. Müşterilerine daha hızlı ve kaliteli hizmet sunmak için pek çok alanda dijital dönüşüm gerçekleştiren Aydem Perakende ve Gediz Perakende, mobil uygulamasını tüketicilerle buluşturdu. Mobil uygulama sayesinde müşteriler; elektrik faturası ödemeleri, abonelik başvuruları, borç ve tüketim bilgileri sorgulama gibi her türlü işlemlerini, Müşteri İlişkileri Merkezine gitmeden kolaylıkla gerçekleştirebilecek. Ayrıca tüketiciler uygulama üzerinden; bilgilerini güncelleme, fatura bildirim tercihlerini değiştirme, abonelik sonlandırma ve online randevu alma gibi işlemleri de yapabilecek. Aydem Perakende ve Gediz Perakende Genel Müdürü Mustafa İren, müşterilerine en iyi deneyimi yaşatmak için çalıştıklarını belirterek, "Müşteri odaklı yaklaşımımızı daha da güçlendirmek adına, mobil uygulamamızı hizmete sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Uygulama, müşterilerimizin enerji yönetimini daha verimli ve kolay hale getirecek, aynı zamanda işlemlerini hızlandıracak. Müşterilerimizin günlük yaşamlarına değer katacak yenilikçi uygulamalarımızı sürdüreceğiz” dedi. Mobil uygulamanın; App Store, Google Play Store ve Huawei AppGallery platformlardan indirilebileceği aktarıldı.
Ankara Prof. Dr. Biri: “Prostat kanserinde, erkeklerin yaşam boyu yakalanma ihtimali yaklaşık % 10-12 olarak gösterilmektedir” Koru Sağlık ve Turizm Grubu Yönetim Kurulu ve Üroloji Kliniği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Biri, erkeklerin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma ihtimalinin yaklaşık yüzde 10 ila 12 olduğunu belirtti. Uzmanlar, özellikle 40 yaş üzerindeki erkeklerin yaklaşık yüzde 70 oranında prostatla ilgili belli semptomlar gösterdiğine dikkati çekiyor. Normal erişkin bir erkekte 20-30 gram civarında olan bu prostat organının yaşla birlikte büyümeye başladığını belirten uzmanlar, iyi huylu prostat büyümesinin yaşlanan erkeklerde en çok karşılaşılan sağlık sorunu olduğunu vurguluyor. Öte yandan uzmanlar, idrar kaçırma, idrar yapmaya başlarken zorlanma, kesintili idrar akışı, cinsel ilişki sırasında ve boşalma anında ağrı yanma, acı hissi, cinsel ilişki sonrası boşalma miktarında azalma, idrarda ya da menide kan görülmesi gibi semptomların ise kanser belirtileri olarak ön plana çıktığını vurguluyor. Bu çerçevede İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Biri, prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanser türü olduğuna dikkati çekerek, erkeklerin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma ihtimalinin yaklaşık yüzde 10 ila 12 olduğunu belirtti. Biri, prostat kanserinin genellikle 50’li yaşlarda belirti göstermeye başladığını ifade ederek, erken teşhis için 50’li yaşın üstündeki erkeklere prostat kanseri taraması önerdiklerini kaydetti. “Kanser gelişiminde birden fazla önemli risk faktörü bulunuyor” Kanser gelişiminde birden fazla önemli risk faktörü bulunduğunu kaydeden biri, “İlk olarak, yaş önemli bir faktördür. Genellikle, prostat kanseri 50’li yaşlardan itibaren görülmeye başlar. 65-70 yaşın üzerindeki erkeklerin yaklaşık yüzde 50’sinde, 90 yaşın üzerindekilerin hemen hemen tamamında mikroskobik düzeyde prostat kanseri tespit edilmiştir. Aile öyküsü de dikkate alınmalıdır. Hastaların yaklaşık yüzde 15’inde diğer aile üyelerinin de prostat kanseri öyküsü olduğu gözlemlenmiştir. Irk ve etnik köken de bir risk faktörüdür. Bazı etnik gruplarda prostat kanseri riski daha yüksektir. Örneğin, Afro-Amerikalı erkeklerde daha sık görülürken, Asya kökenli erkeklerde daha düşük oranda görülür. Beslenme alışkanlıkları da etkilidir. Yüksek yağ içeriğine sahip beslenme alışkanlıkları prostat kanseri riskini artırabilir. Bununla birlikte, sebzeler, meyveler ve lif açısından zengin bir diyetin koruyucu etkisi olabilir. Testosteron seviyeleri gibi hormanel faktörler ile de prostat kanseri arasında bir ilişki vardır. Yüksek testosteron seviyeleri riski artırabilir. Son olarak, çevresel faktörler de dikkate alınmalıdır. Kimyasal maddelere maruziyet, özellikle pestisitler ve bazı endüstriyel kimyasallar, prostat kanseri riskini etkileyebilir” dedi. Erken tanı sayesinde tedavide başarının arttığını ve bu sayede yaşam kalitesinin de yükseldiğine değinen Biri, “Erken tanı, kanserin daha küçük boyutlarda ve sınırlı alanlarda yakalanmasını sağlar. Bu, tedavi seçeneklerini artırır ve hastanın yaşam kalitesini korur. Erken evrede yakalanan kanserler, genellikle daha az agresif ve daha iyi tedavi edilebilir. Erken tanı, kanserin yayılmasını engelleyerek komplikasyonları azaltır” değerlendirmesinde bulundu. Teşhis yöntemleri Spesifik Antijen (PSA) taraması sonrası yapılan klasik biyopsi yönteminin kanser teşhisinde yaygın kullanılan bir teknik olduğunu dile getiren Prof. Dr. Biri, “Bu yöntemde, prostatın çeşitli bölgelerinden parçalar alınır. Ancak, prostat kanseri homojen bir kanser türü değildir, bu nedenle klasik biyopsi tekniği bazen yetersiz kalabilir. Bu durum, tedavinin gecikmesine, kanserin ilerlemesine ve sonuç olarak kansere bağlı ölümlerin artmasına neden olabilir” ifadelerine yer verdi. “Mikro Ultrason Füzyon Biyopsi, prostat kanserini teşhis etme oranlarını artırmıştır” Prostat kanseri teşhisinde kullanılan en son ve ileri yöntem olan Mikro Ultrason Füzyon Biyopsi tekniğini de değinen Biri, sözlerine şöyle devam etti: “Bu teknik, prostat kanserini teşhis etme oranlarını artırmıştır. Türkiye’deki ilk uygulamalarından biri olan Koru Ankara Hastanesi’nde, ABD’li Johns Hopkins Hastanesi ile aynı anda kullanılan bu yöntem, geleneksel ultrason yöntemlerinin göremediği veya ayırt edemediği alanları detaylı ve kolay bir şekilde görselleştirebilmektedir. Bu yöntemin avantajlarından biri de MR füzyon biyopside olduğu gibi bir füzyon biyopsi yapabilme olanağı sunmasıdır. Ancak bilinmelidir ki her hasta için MR yapmak mümkün olmayabilir. Özellikle vücudunda stenler veya protezler bulunan hastalara MR çekmek zor olabilir. Ayrıca, kapalı alan korkusu olan hastalara da MR yapılması zorlu bir süreç olabilir. MR gerektirmemesi ve kronik böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi durumlarla ilişkili ilaç verme zorunluluğu olmadan gerçekleştirilebilen bir ultrason tekniği olması önemli avantajları arasındadır. Bu ultrason yönteminin standart ultrasonlardan bir diğer farkı, yüksek çözünürlük sunması ve yaklaşık 70 mikronluk kesinlikle MR’a kıyasla 10 kat daha başarılı bir görüntü sağlamasıdır. Dolayısıyla, Mikro Ultrason Füzyon Biyopsi şu anda dünyada en ileri teknoloji olarak kabul edilmektedir.” “Koru Ankara Hastanesi, ülkemizin önemli robotik cerrahi merkezleri arasındadır” Sağlık teknolojisinin ilerlemesi sonucu ortaya çıkan Vinci Robotik Cerrahi sisteminin prostat kanseri ameliyatlarında kullanıldığını aktaran Biri, “Robotik cerrahi sistemi, temelde kapalı ve minimal invaziv bir ameliyat tekniğidir. Cerrahın mümkün olan en az kesiyle operasyonu gerçekleştirmesine imkan tanıyan sistem, üç boyutlu üstün görüntüye ve ileri teknoloji ürünü, hareket yetenekleri çok fazla olan, çok ince ve hassas enstrümanlara sahip bir laparoskopik cerrahi sistemidir. Bu sistemde robotun kollarının uç kısımları üroloji ameliyatlarında, hastanın karın bölgesinden açılan ve boyutları 8 mm ve 12 mm arasında değişen 4 ya da 5 adet delikten karın içine yerleştirilen trokar denilen metal ya da plastik yapılara bağlanır. Cerrah ise hastaya dokunmadan tüm robot kollarını kontrol ederek ameliyatı yaptığı kontrol paneline (konsol) oturarak ameliyatı yapar. Son yıllarda ülkemizde de robotik ameliyatlar yaygınlaşmakta ve başarılı olarak gerçekleştirebilecek cerrahlar yetişmektedir. Koru Ankara Hastanesi, ülkemizin önemli robotik cerrahi merkezleri arasındadır” dedi. “Robotik ameliyatlar sırasında cerrah çok daha net görüntü aldığı için daha iyi tümör kontrolü sağlayabilir” Robotik cerrahinin klasik laparoskopi ve açık cerrahiye göre birçok avantajı bulunduğunu ifade eden Biri, “Daha az kan kaybı, daha az ağrı, daha hızlı işe dönüş ve daha erken taburculuk süresi, estetik olarak daha az kesi olması hasta için en önemli avantajlarıdır. Ayrıca robotik ameliyatlar sırasında cerrah çok daha net görüntü aldığı için daha iyi tümör kontrolü sağlayabilir. Dolayısıyla robotik cerrahi ameliyatları klasik ameliyatlara göre çok daha etkindir. Robotik cerrahi sisteminin kollarının ucundaki cerrahi enstrümanlar insan bileğinden daha fazla hareket kabiliyetine sahiptir. Bu enstrümanlar aynı zamanda insan bileğinin hareket kabiliyetinin çok ilerisinde bükülebildiği gibi 540 derece de döndürülebilir. Bu sayede vücudun birçok noktasına (özellikle dar ve küçük alanlarda) ulaşıp kritik cerrahi müdahalelerde kesme, tutma, dikiş atma gibi önemli kolaylıklar sağlar. İnsan eli fizyolojik olarak az veya çok titreyebilir; ancak robotik cerrahi sisteminin kollarındaki hassas hareket kabiliyeti bu titremeyi ortadan kaldırır. Bu sayede riskli bölgelerde yapılacak müdahalelerde insan eline bağlı hatalar büyük ölçüde azaltılır” açıklamasında bulundu. “Çok az da olsa cinsel fonksiyon kaybı riski vardır” Da Vinci robotik cerrahinin en önemli avantajlarından bir tanesinin de hassas hareketlere imkan kılması olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu, cerrahın sinir dokularını daha iyi koruyabilmesi anlamına gelir. Robotik cerrahide cinsel fonksiyon kaybı yok denecek kadar azdır. Ancak, her cerrahi prosedürde olduğu gibi, çok az da olsa cinsel fonksiyon kaybı riski vardır. Bu risk, cerrahiye bağlı olarak değişiklik gösterebilir.”