SAĞLIK - 20 Mart 2018 Salı 13:02

Ege Üniversitesi ve Yonsei Üniversitesi arasında protokol

A
A
A
Ege Üniversitesi ve Yonsei Üniversitesi arasında protokol

Ege Üniversitesi ve Yonsei Üniversitesi Tiroid Kanser Merkezi arasında protokol imzalandı.

Ege Üniversitesi ve Yonsei Üniversitesi Tiroid Kanser Merkezi arasında protokol imzalandı. İmzalanan protokol kapsamında iki üniversite birlikte, tiroid kanseri konusunda ortak araştırmalar yapılacak, bilgi alışverişinde bulunacak ve karşılıklı öğretim elemanı değişimi gerçekleştirilecek.


Ege Üniversitesi Eski Senato Salonunda gerçekleştirilen protokole Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Saffet Gönül, Yonsei Üniversitesinden Prof. Hang-Seok Chang başkanlığındaki heyet, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Cemil Gürgün, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sinan Ersin ve Endokrin Cerrahisi Birimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özer Makay katıldı.


Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Ege Üniversitesi, araştırma üniversitesi olma yönünde, akademik değerliği yüksek yayınlar ve faaliyetler yapılmasını, yerli ve milli çıktıların elde edilmesini vizyon olarak belirlemiştir. Üniversitemizin, bu tip multidisipliner, uluslararası ortaklı çalışmaları sürdürmesini arzuluyoruz. Protokolün her iki kurum için hayırlı olmasını diliyorum. Bugün aramızda olan değerli misafirlerimizi tekrar saygıyla selamlıyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.


Ege Üniversitesi adına bu protokolü imzaladığı için çok mutlu olduğunu söyleyen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Saffet Gönül ise “Türkiye ve Kore gerçekten çok yakın dost ülkeler. Ülkelerimiz arasında sınır olamamasına karşın ortak bir tarihi paylaşıyoruz. Bu tarihi kardeş ülke Kore ile paylaşmaktan mutluyuz. Bu protokol ile bilimsel işbirliği anlamında kardeşliğimizin bir başka aşamaya geçeceğine inanıyorum. Prof. Dr. Hang-Seok Chang ve Doç. Dr. Özer Makay’a imzalamaktan mutluluk duyacağımız bu protokolü bize getirdikleri için özel olarak teşekkür etmek istiyorum” dedi.



“Sağlık alanında rüştümüzü ispat ettik”


Yonsei Üniversitesi Tiroid Kanser Merkezi Direktörü Prof. Dr. Hang-Seok Chang ve Doç. Dr. Özer Makay, ortak açıklamalarında şunları söyledi: “Günümüzde tiroid kanseri, sıklığı en çok artan kanser tipidir. Pek çok açıdan bu kanser, iki ülke arasında benzerlik göstermektedir. Savaş yıllarına dayanan köklü kardeşlik ilişkilerimizi bir adım öteye taşımak sebebiyle bu konuda ortak çalışmaya karar verdik. Birlikte tiroid kanseri konusunda bilimsel çalışmalar gerçekleştirmek üzere planlamalar yaptık. Bununla kalmayıp öğretim elemanlarının bu konudaki eğitimini pekiştirmek ve ortak araştırmalar yapmak üzere karşılıklı değişimini sağlamayı hedefledik. Birlikte sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeye baş koyduk.”


Prof. Hang-Seok Chang , “Bir önceki gün Gelibolu şehitlerinizi andık. Bugün de Kore Savaşında şehit verdiğiniz ve bizim bağımsızlığımız için savaşan binlerce askerinizi anmış olduk. Mekanları cennet olsun. Onlar sayesinde Kore yeniden dirildi ve bugün siz kardeşlerimizle birlikte bu ilişkimizi tiroid kanseri alanındaki bilimsel platforma taşıdık. Yonsei Üniversitesi heyeti olarak bundan dolayı çok gururlu ve mutluyuz” dedi.


Doç. Dr. Özer Makay ise Prof. Dr. Chang ve beraberinde gelen heyetin Genel Cerrahi Anabilim Dalında birden çok disiplinin katıldığı bir seminerde yaklaşık 130 kişiyle tiroid kanseri konusundaki deneyimlerini paylaştığını ve Yonsei Üniversitesi Tiroid Kanser Merkezi’nin yılda 2 binden fazla ameliyat ve moleküler düzeyde başarılı çalışmalar yaparak bu konuda çok örnek bir merkez olduğunu söyledi.


Yonsei Üniversitesi’nin dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olduğunu söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Özer Makay, “Yonsei Üniversitesiyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahisi’nin ilişkisi 5 yıl öncesine dayanıyor. 5 yıl içerisinde hem öğretim üyesi, hem asistan doktor, hem hemşire, hem de bilimsel çalışmayla ilgili yol alınmış durumda. Biz kendilerini kendi ulusal kongremize davet ettik ve en son geçen sene büyük bir ortak çalışma gerçekleştirdik. Böyle bir altyapıyı resmi olarak da bütünleştirmek istedik. Bütünleştirme içerisinde de onlardan gelen teklif üzerine bugün protokol yapıyoruz. Bu protokol kapsamında tamamıyla sempatik ilişkilere dayanan bu tip değişimleri programlamış olacağız. Bu iki tarafın eğitimi içinde çok kıymetli, çünkü uğraştığımız sağlık hizmeti alanında rüştümüzü ispat etmiş durumdayız iki taraflı olarak. O yüzden de bu program kapsamında hem hekimlerin hem hemşirelerin, hem de genel cerrahi eğitimi alan asistan doktorların, tıp fakültesi öğrencilerinin değişimini resmi olarak tanımış olacağız” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de sağlık çalışanlarına şiddette meslektaşlarından tepki İzmir Şehir Hastanesi’nde dün yaşanan şiddet girişiminin ardından, sağlık çalışanlarından şiddete karşı tepki açıklaması geldi. İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Dün bir katliam olmaması bütünüyle tesadüfidir. Sağlıkta şiddet varsa hizmet yok” dedi. Sağlık çalışanları, dün bir kişinin İzmir Şehir Hastanesi’ne pompalı tüfekle gelerek sağlık çalışanlarını tehdit etmesi ve ‘katliam’ yapacağını söylemesi olayının ardından sağlıkta şiddete tepki gösterdi. İzmir Şehir Hastanesi Poliklinikler-3 önünde toplanan ve Hekimsen ile birlikte birçok sendikanın da aralarında bulunduğu sağlık çalışanları şiddetin son bulması adına pankartlar eşliğinde sloganlar attı. Sağlık çalışanları adına açıklama yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Saldırgan sabah saatlerinde bir pompalı tüfekle ve bir yığın mermiyle hastaneye gelmiş, bir aile bireyinin ihbarı sayesinde güvenlik ve kolluk kuvvetleri şahsa müdahale edebilmiştir. Ancak silahı alınıp serbest bırakılan şahıs, akşam saatlerinde tekrar elini kolunu sallayarak 9. kata kadar çıkarak servise girmiş. Saldırgan klinikte görevli hekimlere yönelik şiddet uyguladı. Asistan hekim arkadaşlarımız kendilerini odaya kilitleyerek saatlerce beklemiş, ancak saldırgan etkisiz hale getirildiğinde odadan çıkabilmişlerdir. Daha bir hafta önce 17 Nisan’da sağlık terörüne kurban verdiğimiz Dr. Ersin Arslan’ı anarken yetkilileri, şiddete karşı önlem alınması için göreve çağırmıştık. Yıllardır dillendirdiğimiz bu çağrılar yine duyulmadı. İdareciler tarafından adeta görünmez olduk” ifadelerine yer verdi. “Sağlık çalışanlarının endişeleri sürmektedir” Dün bir katliamın olmamasının, tesadüf olduğunun altını çizen Kaynak, “Ancak hekimlerin ve sağlık çalışanlarının endişeleri, kaygıları sürmektedir. ülkemizdeki her sağlık çalışanını tehdit eden, sağlıkta şiddet karşısında kamu yöneticileri olaya seyirci olmaktan öteye gitmemektedir. Çünkü sağlıkta şiddet, tıkanmış olan sağlık sisteminin siyasetçiler ve kamu yöneticilerinin tepkiyi kendilerinden uzak tutmak için yararlandıkları bir enstrümandır. Çünkü yeterli ve iyi hizmet alamayan hastalarla, hasta yakınlarıyla sağlık çalışanlarını karşı karşıya bırakmış, bilerek ve isteyerek sağlıkta şiddete zemin hazırlamıştır. Bu ülkede her gün en az 80 beyaz kod verilen, son 10 yılda bildirilen 110 bin sağlıkta şiddet olayı rastlantı değildir, asla maruz görülemez, asla hiçbir bahanenin arkasına gizlenemez” diye konuştu. Sağlık kurumlarında, sıradan bir alışveriş merkezlerindeki gibi güvenlik önlemlerinin dahi alınmadığını vurgulayan Kaynak, “Başka ülkelerde sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulayanlara çok ağır yaptırımlar uygulanırken ülkemizde mümkün olduğu kadar hafifletici sebepler gerekçesiyle neredeyse saldırganların arkası sıvazlanarak çoğu serbest bırakılmaktadır. Dün İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’ne silahla gelen şahısın silahına el konulup serbest bırakılmış olması durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Kurumlara girişte denetleme yapılmadan gerçek anlamda çalışan güvenliği sağlanabilir mi? Yetersiz ve yetkisiz güvenlik elemanları ile bu işin çözülemeyeceği ortadadır. Hastane polislerinin ve güvenlik görevlilerinin sayısı ve yetkileri mutlaka arttırılmalıdır. İşe yaramayan göstermelik X-ışın cihazları yerine her giriş noktasında denetimli geçiş kontrolü sağlayan aktif güvenlik elemanları görevlendirilmelidir. Acilen bu konuda ağır yaptırımlar içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır” cümlelerini aktardı. “Sağlıkta şiddet varsa hizmet yok” Sağlık kurumlarında, çok ciddi koruyucu ve şiddeti engelleyici insan gücü, sağlık polisi, emniyet güçleri, elektronik ve görsel kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğinin altını çizen Kaynak, şunları kaydetti: “Adil bir hukuk sistemi çerçevesinde Sağlıkta şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler geciktirilmeden yaşama geçirilmelidir. Artık bir gün bile beklemeyeceğiz. Sağlıkta şiddet için önlem alınmadıkça, sağlık çalışanlarına insani çalışma şartları sağlanmadıkça, sağlık hizmeti verilemez, verilmesi beklenemez. Sağlıkta şiddet varsa, hizmet yok.”
Erzurum Aras EDAŞ’tan Kars’taki gençlere istihdam imkânı Sorumluluk bölgesinde verdiği elektrik dağıtım hizmetinin yanı sıra bölgedeki istihdama katkı sağlayan Aras Elektrik ve Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA)’nın iş birliğinde Kars’ta istihdam garantili eğitim programı düzenledi. Aras Akademi kapsamında iş birliği protokollerine bir yenisini daha ekleyen Aras Elektrik, bölge istihdamına katkı sağlamaya devam ediyor. Bölgedeki kurum/kuruluşlarla protokol imzalayan Şirket, gençlere iş imkânı sağlıyor. Bu iş birliği ile Serhat Kalkınma Ajansı’nın 2024 yılı Çalışma Programı’nda yer alan faaliyetlerinden birisi olan “Kadınlar ve Gençler İçin Eğitim Modülleri” kapsamında Kars’ta “Elektrik Dağıtım Şebekesi İşletme Bakım ve Şebeke Varlıkları Eğitimi” Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) uzmanları tarafından verildi. Aras Elektrik Genel Müdürü Fikret Akbaş: “Amacımız sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman gücünün bölgede istihdam edilmesine katkı sağlamak. Bunu da sorumluluk alanımızdaki kurum/kuruluşlarla yaptığımız protokoller sayesinde gerçekleştiriyoruz. Enerji sektörü olarak, teknik liseler ve mezun öğrenciler arasında oluşan bu köprü ile bölge istihdamına katkı sağlayarak sektör için nitelikli ve başarılı gençler yetiştirmeyi hedefliyoruz.” derken Kars İl Koordinatörü Zafer Demir ise projenin katkılarını “Aras EDAŞ olarak müşterilerimize kesintisiz ve kaliteli hizmet sunma misyonumuzun yanı sıra tüm bölgemizin refah seviyesini artırmayı ve hayat boyu öğrenmeyi desteklemeyi amaçlıyoruz. Bu kapsamda SERKA ile görüşmelerimiz sürekli devam ediyor. Bu proje de lise mezunu öğrencilerimizin sektöre kazandırılması için büyük bir imkan sağladı. Farklı projelerde SERKA ile çalışmaya devam etmeyi planlıyoruz.” ifadeleri ile kullandı. Kars’ta Elder tarafından genç adaylara verilen eğitimleri ve projeye katılımını değerlendiren Aras Elektrik’ten Eğitim Müdürü Murat Caf: “Mesleki ve teknik lise öğrencilerine, mezun öğrencilere kariyer fırsatı sunduğumuz projenin her adımını hızlı bir şekilde gerçekleştiriyoruz. İlk adımında, eğitim programına katılacak olan adayları belirlediğimiz projenin, sonraki adımında da bu adaylara Elder tarafından teknik eğitimler vererek devam ettik. Geçen yıl hayata geçirdiğimiz iş birliği protokolü kapsamında Kars’ta eğitimler vermiştik. Bu yıl da iş birlikçimiz olan SERKA ve eğitim boyunca desteğini sürdüren Elder ile nisan ayında tekrar Kars’ta yaşayan yaklaşık 30 kişiye teknik eğitim verildi. Bu eğitimden Kars ili Haydar Aliyev Mesleki ve Teknik Eğitim Anadolu Lisesi ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa Lisesi başta olmak üzere ildeki diğer bazı mesleki eğitim veren liselerden ve yüksekokullardan mezun gençler faydalandı. Bölge istihdamında sürdürülebilirliği sağlamak adına iş birliği içerisinde olduğumuz SERKA ve desteklerini sürdüren Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği - Elder’e çok teşekkür ediyorum.” Eğitimler sonunda, teknik açıdan gerekli ve yeterli becerilerle donanmış ve Aras Elektrik tarafından yapılan sınavda başarılı olan gençler, Aras Elektrik tarafından TRA2 Bölgesi illerinde (Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illeri) ve ilçelerinde istihdam edilecek.”
Muş Muşlu annelerin evlat nöbeti devam ediyor Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen ailelerin DEM Parti il binası önündeki eylemi devam ediyor. Muş’ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti il binası önündeki oturma eylemini sürdürüyor. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. Baba Şemsettin Özcan, 7 yıl önce HDP’nin çocuğunu kaçırıp PKK’ya verdiğini belirterek, "Çocuklarımızı vermeyene kadar sizin yakanızı bırakmıyoruz. Çocuğumdan 7 yıldır hiç haber alamadım. Bir gün çocuğunuz eve gelmese ne yaparsınız? Bizim çocukları vermeyene kadar burayı terk etmeyeceğiz" dedi. Anne Gülbahar Teker de, 20 yıl da olsa burada eylemlerini sürdüreceklerini belirterek, "Çocuğum gelse veya gelmese ben yine de eyleme devam edeceğim. Biz PKK ve HDP’den korkmuyoruz. Bizim çocukları getirip bize versin. Yeter artık bu anneler ve babaların ağladığı. Niye getirip bize vermiyorsunuz? Kürt hakkı böyle değil. Biz de Kürt’üz. Onların çocukları nerede bizim çocuklar nerede? Çocuklarımız yaşıyor, yaşamıyor bilmiyoruz. Bizim çocukları bize versinler. Bir kişi dağda kalana kadar eyleme devam edeceğim. Lanet olsun HDP ve PKK’ya" şeklinde konuştu.
Muş Muşlu annelerin evlat nöbeti devam ediyor Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen ailelerin DEM Parti il binası önündeki eylemi devam ediyor. Muş’ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti il binası önündeki oturma eylemini sürdürüyor. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. Baba Şemsettin Özcan, 7 yıl önce HDP’nin çocuğunu kaçırıp PKK’ya verdiğini belirterek, "Çocuklarımızı vermeyene kadar sizin yakanızı bırakmıyoruz. Çocuğumdan 7 yıldır hiç haber alamadım. Bir gün çocuğunuz eve gelmese ne yaparsınız? Bizim çocukları vermeyene kadar burayı terk etmeyeceğiz" dedi. Anne Gülbahar Teker de, 20 yıl da olsa burada eylemlerini sürdüreceklerini belirterek, "Çocuğum gelse veya gelmese ben yine de eyleme devam edeceğim. Biz PKK ve HDP’den korkmuyoruz. Bizim çocukları getirip bize versin. Yeter artık bu anneler ve babaların ağladığı. Niye getirip bize vermiyorsunuz? Kürt hakkı böyle değil. Biz de Kürt’üz. Onların çocukları nerede bizim çocuklar nerede? Çocuklarımız yaşıyor, yaşamıyor bilmiyoruz. Bizim çocukları bize versinler. Bir kişi dağda kalana kadar eyleme devam edeceğim. Lanet olsun HDP ve PKK’ya" şeklinde konuştu.