SAĞLIK - 23 Ocak 2018 Salı 11:15

Hiperaktivite bozukluğunda ilaçsız iyileşmede yüzde 80 başarı

A
A
A
Hiperaktivite bozukluğunda ilaçsız iyileşmede yüzde 80 başarı

Dünyada ve ülkemizde en iyimser tahminle yüzde 10 gibi yüksek bir sıklıkla görüldüğü dile getirilen ve çocuklardaki dikkat dağınıklığı nedeniyle eğitim güçlüğü yaşanmasına neden olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) ilaçsız iyileşmesinde yüzde 80 başarı elde edildiği belirtildi.

Dünyada ve ülkemizde en iyimser tahminle yüzde 10 gibi yüksek bir sıklıkla görüldüğü dile getirilen ve çocuklardaki dikkat dağınıklığı nedeniyle eğitim güçlüğü yaşanmasına neden olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) ilaçsız iyileşmesinde yüzde 80 başarı elde edildiği belirtildi.


Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu; çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve dikkatini odaklamada güçlük gibi belirtileri olan bir bozukluk olarak tanımlanıyor.


Manisa ve İzmir’de hizmet veren Ege Cortex Psikolojik Danışmanlık Merkezi Uzman Psikoloğu ve Aile Danışmanı Nehir Tuna teknolojik terapi de denilebilecek Nöroterapi Neurofeedback yöntemiyle beyin dalgalarının düzenlenebildiğini hatırlattı. İngiltere’de Neurofeedback üzerine eğitim alan Uzman Psikolog Tuna, "Neurofeedback kişinin beyin dalgalarını değiştirmesine yardımcı olan bir öğrenme stratejisi ve bir çeşit beyin egzersizi işlevi görmektedir, yeni teknolojinin bir ürünü olarak de değerlendirilen bu terapi yöntemi Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinden (FDA) onaylıdır" diye konuştu. Neurofeedback’ın ilaçlı tedavi yöntemlere alternatif olarak çıktığını ve psikoterapilerle uygulandığını hatırlatan Tuna, kanıtlanmış kontrollü çalışmalar ışığında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda yüzde 75-80, öğrenme güçlüğünde yüzde 80, epilepsi de yüzde 60-85 başarı elde edildiğini dile getirdi.


Tuna, hiperaktivite nedeniyle dikkatini toplayamayan ve başarısız olan öğrencilerin seanslardan sonra okulda öğretmenini dinlerken, evde ders çalışırken dikkati dağılmadan derse uzun süre motive olabildiklerini, huysuzluk, inatçılık, kavgacılık gibi davranış problemlerinin ortadan kalktığını söyledi. Tuna, "Yetişkinlerde ise terapiler sonucunda daha adaptiv bir beyine sahip oluyorlar. Neurofeedback terapileri sonrasında doktor kontrolünde ilaç kullanımının azalıyor hatta tamamen ilaç tedavisi kalıcı olarak bırakılabiliyor." ifadelerini kullandı.


Üniversite ve lise sınavlarında da odaklanmayı sağladığı için başarı puanını artırması nedeniyle son zamanlarda herhangi bir sorunu olmayan öğrencilerce de tercih edilmeye başlayan Neurofeedback yönteminin aynı zamanda migren, uyku bozukluğu, kaygı, sigara bağımlılığı konularında da başarılı sonuçlar verdiğini anlatan Tuna, yöntemin nasıl yapıldığını şöyle anlattı: "Beynimizde beyin dalgası aktiviteleri vardır. Bu aktiviteyi FDA onaylı bir cihazla kaydedip analiz edebiliyoruz. Analiz ettikten sonra bu beyin aktivitelerin hangi bölgelerde anormallik gösterdiğini tespit edebiliyoruz. Bu ortaya çıkan farklılıklar kişinin şikayetleriyle paralellik gösteriyor." .



Cihaz nasıl kullanılıyor?


Cihaz saçlı deriye yani kafaya takılan sensörlerle kişinin kendi beyin dalgalarını kontrol etmeyi ve normal istenen seviyeye getirmeyi öğretiyor. Ayrıca Neurofeedback yönteminde kullanılan cihazla herhangi bir elektrik verilmiyor. EKG’ye benzer bir şekilde kafa derisinin üzerine yerleştirilen sensörler yardımı ile kişinin beyin dalgasını kontrol etmeyi ve normal istenen seviyeye getirmeyi öğretiyor. Cihazla bireyin kendi beyin aktivitesinin bilgisayara aktarılması ve oradan da ekranına yansımasını sağlanıyor. Uzmanların yardımıyla beyni birtakım geri bildirimlerle doğru şekilde yönlendirmeyi öğretiyor."



Dikkat eksikliği ve/veya hiperaktivite bozukluğu olan danışanlar ne diyor?


16 yaşındaki Gülten Karınca isimli öğrenci, "Derslerime dikkatimi veremediğim için düşük notlar alıyordum. Yapılan çekimlerde benim çok ağır dikkat eksikliği sorunum çıktığı için bunun üzerine odaklanıldı. Yaklaşık 20’ye yakın seansla sadece hiperaktivite problemim çözülmekle kalmadı. Tiklerimi, uykusuzluğumu, bulanık düşüncelerimi, bir konuya odaklanamama sorunlarımın da ortadan kalkmasını sağladı. " dedi. 18 yaşındaki S.N. isimli öğrenci, "Dikkat eksikliğim çok fazlaydı. Bir konu üzerinde uzun süre çalışamıyordum. Seanslar sonrasında şikayetlerim yüzde 95 oranında azaldı." derken, Gürcistanlı bir danışan da: "Şikayetlerim uykusuzluk, sinir, stres, agresiflik, durup dururken moral bozukluğu, dengesizlik, depresiflik, saçlarımı yolma idi. Terapi sonrasında rahatsızlıklarım yüzde 70 oranında azaldı." diye konuştu. 27 yaşındaki iş kadını Halise Düzenli de, "Terapiye ilk başladığımızda tamamen karamsar, ümitleri tükenmiş; yorgun, bıkkın, tahammülsüz bir durumdaydım. Bu bir depresyondu. Artık ümitsiz değildim. İşimle uğraşabiliyordum. Günlük yaşantıma eskiden olduğu gibi devam edebiliyordum. Tedavimin sonlarına yaklaşmış durumdayım. Doktoruma göre yüzde 70 iyileşme bana göreyse yüzde 90 iyileşme gerçekleşti. Bu durumda doktorum birazcık karamsar galiba." dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kavga ettiği kişinin kulağını kopartıp martının kapmasına neden olan sanığa 3 yıl 4 ay hapis cezası Büyükada’da Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek, kavga ettiği Eyüp Çelik’in kulağını ısırarak koparmış ve kulak parçasını bir martı kapmıştı. Mahkeme, sanık Seyrek’i ‘Kasten yaralama’ suçundan 3 yıl 4 ay hapisle cezalandırdı. Olay, 29 Temmuz 2016 yılında Büyükada’da iskelede yaşandı. İddiaya göre, yanındaki kadına şiddet uygulayan Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek’e, Eyüp Çelik engel olmaya çalıştı. Taraflar arasında yaşanan kavga sırasında Seyrek, Çelik’in kulağını ısırarak kopardı. Seyrek’in birkaç metre ileriye tükürdüğü kulağı ise bir martı kaptı. Çelik’in kulağının bir kısmının kopması ile kalıcı hasar ve görünüm bozukluğu oluştu. Taraflar birbirinden şikayetçi oldu. Adalar Adliyesi’nde Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına müşteki sanık Eyüp Çelik katılırken sanık Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek mazeret sunarak katılmadı. Taraf avukatları salonda hazır bulundu. Cumhuriyet savcısı mütalaasında, sanık Seyrek’in "yüzde sabit iz oluşturacak şekilde kasten yaralama" suçundan cezalandırılmasını istedi. Müşteki sanık Eyüp Çelik’in ise "basit bir tıbbimüdahaleyle giderilebilecek şekilde kasten yaralama" suçundan cezalandırılmadı talep edildi. “Gözümü hastanede açtım” Mütalaaya karşı savunma yapan Eyüp Çelik, “Kız, ‘kurtar kurtar’ diye bağırıyordu. Alelade bir tartışma olsa ben zaten müdahil olmam. Olay anında gözümü hastanede açtım. Beraatimi ve karşı tarafın cezalandırılmasını talep ediyorum” dedi. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Danyal Tolgahan Alparslan Seyrek’i ‘Kasten yaralama’ suçundan 3 yıl 4 ay hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Katılan sanık Eyüp Çelik ise ‘Kasten yaralana’ suçundan beraat etti. “Kulağımı ısırıp, kopardı” Kararın ardından açıklama yapan Eyüp Çelik, “Verdiğim hukuk mücadelesinin bugün sonuna geldik. Mahkeme kanunlarımızı uyguladı. Şiddeti önledik. Kız arkadaşını adaya getirmişti. Burada canice dövüyordu. Ben müdahale ettim kulağımı ısırıp, kopardı. Yeni burada bir kadının darp edildiğini görsem yine müdahale ederim” dedi. “Erkeklerin yaptığı müdahalelerin cezasızlıkla neticelenmesi örnek bir karar oldu” Eyüp Çelik’in avukatı Hilal Gültepe Öztürk ise, “Bugün Eyüp Çelik’in Adalar Asliye Ceza Mahkemesinde yaklaşık 7 yıldır süren duruşmasını nihayete erdirdik. Yapılan yargılama sonunda Eyüp Çelik’in yaptığı müdahale nedeniyle hakkında beraat kararı verildi. Kadına şiddet uygulayan erkek arkadaşın Eyüp Çelik’e yönelik yaralaması nedeniyle hapis cezasıyla cezalandırıldı. Bu bütün kadınlar için hem örnek bir olay hem de bu kadınların hayatlarını kurtarmak maksadıyla erkeklerin yaptığı müdahalelerin cezasızlıkla neticelenmesi örnek bir karar oldu” diye konuştu. (EK-
Uşak Uşak Üniversitesi uluslararası iş birlikleri yapmaya devam ediyor Tunus Monastir Üniversitesine ziyaret gerçekleştiren Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Savaş, bir dizi ikili anlaşmaya imza attı. Prof. Dr. Ekrem Savaş, Tunus Monastir Üniversitesini ziyaret ederek ikili işbirliği anlaşmaları için görüşmelerde bulundu. Monastir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hedi Bel Hadj Salah’ın ev sahipliğinde yapılan görüşmede iki üniversite arası öğrenci-öğretim elemanı değişimi, proje ve Ar-Ge faaliyetleri hakkında ikili iş birliği anlaşması imzalandı. DTS Tasarım Merkezi Müdürü Doç. Dr. Eren Öner’in de katıldığı görüşmelerde ayrıca Institut Superieur de la Mode de Monastir kurumu ile DTS Tasarım Merkezi işbirliklerini kapsayan anlaşma da yapıldı. Böylelikle Uşak Üniversitesi ihtisaslaşma alanı olan deri ve tekstil sektörlerine yönelik ‘Uluslararası Tasarım’ işbirliğine bir yenisini daha ekledi. Rektör Prof. Dr. Ekrem Savaş ve DTS Tasarım Merkezi Müdürü Doç. Dr. Eren Öner, Tunus’ta Monastir Tekstil Araştırma Merkezini, Monastır Üniversitesi ‘Tekstil’ temalı Neotex Teknoparkını, Total Testing Service (TTS) Uluslararası Tekstil ve Deri Test Analiz Merkezini ve Monastir Teknik Tekstil Araştırma Merkezini de ziyaret etti. Ziyaretlerde Tunus deri ve tekstil sektöründeki gelişmeler yerinde incelenerek işbirliği yapılabilecek konular ayrıntılı olarak görüşüldü. Uşak Üniversitesi DTS Tasarım Merkezi uluslararası iş birliklerine bir yenisini daha ekledi Konuyla ilgili açıklama yapan Rektör Prof. Dr. Savaş, Uşak Üniversitesinin yaptığı çalışmalarla hem yurt içinde hem de yurt dışında her geçen gün daha fazla öne çıktığını belirterek “DTS Tasarım Merkezimiz kurulduğu günden bu yana tasarımlarıyla yerli ve yabancı firmaların ilgisini çekiyor. Türkiye’deki birçok önemli kurumun ve uluslararası üretim yapan firmalarımızın tasarımlarını yapıyoruz. Ayrıca deri, tekstil ve seramik sektörlerinde önemli faaliyetleri olan ülkeleri ziyaret ediyor ve oradaki kurumlarla anlaşmalar yapıyoruz. Bu yaptığımız anlaşmalar ile DTS Tasarım Merkezimiz uluslararası tasarım iş birliklerini büyütmeye devam ediyor. Yaptığımız çalışmalarla Uşak Üniversitesinin tasarımlarını uluslararası alanda daha da görünür hale getirmeye devam edeceğiz.’’ dedi.
İstanbul İş Bankası 100. Yıl Bonosu’nun halka arzına 1,7 kat talep İş Bankası’nın 100. yılına özel halka arz ettiği yeşil finansman bonosu, gong töreniyle işlem görmeye başladı. Bankanın 100. Yıl Bonosu’nun halka arzına yaklaşık 50 bin yatırımcıdan 1,7 kat talep geldi. Türkiye İş Bankası, Türk Lirası cinsinden gerçekleştirdiği 4,5 milyar TL nominal değerli yeşil finansman bonosu ihracıyla, yeşil dönüşüm ve çevresel sorumluluk alanında önemli bir adım atarak, Türkiye sermaye piyasalarının derinleşmesine katkıda bulundu. Yapılan açıklamaya Türkiye İş Bankası’nın 100. kuruluş yıl dönümü olan 26 Ağustos 2024 vadesini taşıyan 126 gün vadeli işlem, aynı zamanda finansal piyasalardaki tarihin en büyük yeşil borçlanma aracı halka arzı olarak kayda geçti. Halka arz miktarı 3 milyar TL nominal olarak duyurulan İş Bankası 100. Yıl Bonosu’nun ihraç büyüklüğü, yatırımcıların 7,7 milyar TL nominal gibi yüksek bir talep göstermeleri sonucunda 4,5 milyar TL nominale artırıldı. Halka arza bireysel yatırımcılardan 4,8 milyar TL nominal, kurumsal yatırımcılardan ise 2,9 milyar TL nominal talep geldi. Yaklaşık 50 bin yatırımcıdan 1,7 kat talep geldi Aynı zamanda sektörde halka arz yöntemiyle gerçekleştirilen ilk yeşil ihraç olma ve tek seferde gerçekleştirilen en büyük borçlanma aracı halka arzı olma özelliğini taşıyan İş Bankası 100. Yıl Bonosu halka arzında yaklaşık 50 bin yatırımcıdan 1,7 kat talep gelmiş oldu. 100. Yıl Bonosu halka arzında ilk defa İş Bankası’nın ödüllü mobil uygulaması İşCep üzerinden de talep toplanması, ülke çapında geniş bir yatırımcı kitlesine ulaşılmasında önemli rol oynadı. Yatırımcıların halka arz taleplerinin sayısal bazda yüzde 84’ü İş Bankası dijital kanalları aracılığıyla iletildi. “Kumbara, yatırım hesabı gibi geçmişteki ilklerimizle benzerlik taşıyor” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, gong töreninde yaptığı konuşmada, “100 yıl önce Türkiye’de tasarruf alışkanlığını kumbarayla kazandıran, yine ilkleri arasına yatırım hesabı kavramını ekleyen ve sermaye piyasalarına erişimi Bankamatikler aracılığıyla tabana yayan, sermaye piyasalarına İş Yatırım’ı kazandıran Bankanın 100. yılında çıkardığımız Bono, Kumbara ve yatırım hesabı gibi geçmişteki ilklerimizle benzerlik taşıyor” dedi. “Bono, sermaye piyasalarının tabana, geniş bir kesime erişebildiğini gösteriyor” Talep toplama sırasında en düşük limitin bin lira olduğunu, 15 bin yatırımcının bin liralık talepte bulunduğunu vurgulayan Aran, “Bunu, sermaye piyasalarının küçük tasarruf sahiplerini içine alması açısından çok kıymetli buluyorum. Biz 3 milyar lira için yola çıktık. Mevzuat yüzde 50 oranında gelen talebe göre artırmamıza imkân veriyordu. Artırdık ve 4,5 milyar liraya geldik. Ne mutlu bize ki yaklaşık 50 bin yatırımcıdan toplam 7,7 milyar liralık talep geldi. Bu talebin çok önemli bir bölümünün İşCep aracılığıyla gerçekleşmesi, 15 bin yatırımcının bin liralık tutarlarla gelmesi, yüzde 15’inin 20-30 yaş arasındaki gençlerden oluşması 100. Yıl Bonosu’nun, sermaye piyasalarının nasıl tabana ve geniş bir kesime, yatırımcı grubuna erişebildiğini gösteriyor. Bono’yu, ülkemizde 100 yıl önce kumbara ile başlanan tasarruf alışkanlığının bu kez sermaye piyasalarına bir yansıması olarak görüyorum. Hepimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. ‘100. Yıl Bonosu’ ihracından sağlanan kaynak, yeşil projelere verilen kredilerin finansmanı için kullanılacak. Ayrıca halka arza katılan her bir yatırımcı adına da TEMA’ya bir fidan bağışı gerçekleştirilecek.
Ankara TBMM’de Çocuk Zirvesi TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Sadece kötü alışkanlıklar, uyuşturucu ve benzeri alışkanlıklar, yanlış yönlendirmenin ötesinde aileyi yok sayan, aileyi değersizleştiren, aileyi dağıttığı için çocuğu kimsesiz bırakan bazı zararlı akımların insanlığın en büyük virüslerinden biri olduğunu bilmek ve ona göre tedbir almak zorundayız” dedi. TBMM Tören Salonu’nda ‘Geleceğin Dünyasında Çocuk ve Çocukluk’ teması ile Çocuk Zirvesi düzenlendi. Zirvenin açılışında konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, çocuklara yapılan yatırımın en akılcı yatırım olduğunu belirterek, “Devlet olarak, kamu, özel sektör olarak yapılabilecek en güzel işlerin çocuklarla ilgili yatırımlar olduğunu biliyoruz. Çocukları risklerden, öncelikle zararlı akımlar, alışkanlıklardan korumak. Bugün dünyada nesilleri tehdit eden şeylerin en önemlilerinden biri belki de savaş, açlık, kıtlık, bunların üzerinde sayabileceğimiz zararlı akımlarla gelecekten kopartılmasıdır. Sadece kötü alışkanlıklar, uyuşturucu ve benzeri alışkanlıklar, yanlış yönlendirmenin ötesinde aileyi yok sayan, aileyi değersizleştiren, aileyi dağıttığı için çocuğu kimsesiz bırakan bazı zararlı akımların insanlığın en büyük virüslerinden biri olduğunu bilmek ve ona göre tedbir almak zorundayız” dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ise, çocukların hayatın güzel bir hediyesi olduğunu dile getirerek, “Hayatlarımıza sevinç, neşe ve coşku katan çocuklarımız geleceğimizin mimarlarıdır. Bu ülke kıymetli evlatlarımızın azmi, çalışkanlığı ve başarılarıyla ebediyete kadar var olacaktır. İstiklal Marşımız gök kubbede her daim yükselecek, ay-yıldızlı bayrağımız dünyanın dört bir yanında dalgalanacaktır. Bütün insanlığa rehber olan kadim medeniyetimizin taşıyıcısı çocuklarımız olacaktır. Çocukları korumak, ülkemizin değerlerini korumak, insanlığı yüceltmek demektir” ifadelerini kullandı. Göktaş, başta Gazze olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında bazı çocukların en temel ihtiyaçlarından mahrum kaldığına değinerek, “Gazze başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında en temel ihtiyaçlarından mahrum olan çocukların geleceğinden endişe duyuyoruz. Hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir vicdan buna sessiz kalmamalıdır. Biz Türkiye olarak çocukların bu tabii hakkını her platformda büyük bir kararlılıkla dile getirmeye devam edeceğiz. Çocuklar savaşların, krizlerin neden olduğu acıların suskun tanıkları haline gelmemelidir. Hiçbir çocuk yaşadığı coğrafyalardaki krizlerin, savaşların, çatışmaların sorumlusu değildir ve olmamalıdır” şeklinde konuştu.