GENEL - 26 Haziran 2017 Pazartesi 10:41

"İşte bu yüzden İzmir"

A
A
A
"İşte bu yüzden İzmir"

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kent turizminin geliştirilmesi amacıyla başlattığı ve desteklediği tanıtım çalışmaları, Türkiye’nin dört bir yanında İzmir rüzgarı estiriyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kent turizminin geliştirilmesi amacıyla başlattığı ve desteklediği tanıtım çalışmaları, Türkiye’nin dört bir yanında İzmir rüzgarı estiriyor. "İzmir’e Doyamazsın" kampanyasıyla eşzamanlı olarak yürütülen "İşte bu yüzden İzmir" başlıklı kampanya, ülkenin sevilen simalarının İzmir’le ilgili duygu ve düşüncelerini anlatıyor.


İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin tanıtımı ve turizm potansiyelinin geliştirmesine yönelik hamlelerine yenilerini eklemeye başladı. İzmir Turizm ve Tanıtma Vakfı (İZTAV) öncülüğünde geçtiğimiz yılın ikinci yarısında hazırlanan “İzmir’e Doyamazsın" kampanyasına büyük destek veren İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu yıl yaz sezon öncesinde start alarak şimdiden çok geniş kitlelere ulaşmayı başaran aynı kampanyanın yeni ayağıyla kentin güzelliklerini, tarihini, lezzetlerini ve yüksek yaşam kalitesini öne çıkararak ulusal TV’ler, radyolar, gazeteler, dergiler, internet siteleri, sosyal medya ve outdoor uygulamalarıyla yeniden tüm ülkeye duyurmaya başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesinin "İzmir’e Doyamazsın"la eşzamanlı olarak yürüttüğü bir başka tanım çalışması ise "İşte bu yüzden İzmir" başlıklı kampanya oldu. Ülkenin önde gelen gazeteci, yazar ve sanatçılarının gözünden İzmir’in güzelliklerinin yansıtıldığı kampanya, sosyal medya hesaplarının yanında İstanbul, Ankara ve Bursa’daki bilboardları da süslemeye başladı.



Sanatçılar İzmir’i anlattı


Kampanyada, kentin birbirinden güzel görselleri eşliğinde Uğur Dündar, Ayşe Arman, Melih Aşık, Fatih Altaylı, Yılmaz Özdil, Barçın Yinanç, Cengiz Semercioğlu, Deniz Zeyrek, Erdal Sağlam, Fikret Bila, Hikmet Çetinkaya, Jale Özgentürk, Mehmet Arslan, Mehmet Coşkundeniz, Murat Yetkin, Sefer Levent, Uğur Gürses, Yalçın Bayer ve Yazgülü Aldoğan gibi tanınmış gazeteci ve yazarların yanı sıra Kenan Doğulu, Behzat Uygur, Emre Aydın, Fatih Erkoç, Kerem Görsev, Leman Sam, Linet, Melek Baykal, Metin Uca, Onur Akın ve Özdemir Erdoğan gibi sanatçıların da İzmir’i anlatan cümlelerine yer verildi. 19 Haziran’dan itibaren İstanbul’un merkezi noktalarındaki billboardlara asılan "İşte bu yüzden İzmir" başlıklı afişler büyük beğeni topladı. 26 Haziran’dan sonra Ankara ve Bursa’da da başlayacak kampanya 2 Temmuz’a kadar sürecek.



Neden İzmir?


Kampanyada yer alan sanatçı ve gazetecilerin İzmir ile ilgili duygu ve düşünceleri şöyle:


Ayşe Arman (Gazeteci, Yazar) : Yaşasın İzmir! Sen çok yaşa İzmir! Allah hepimize İzmir gibi bir şehirde yaşamayı nasip etsin. Buram buram özgürlük ve modernite kokan bir şehir."


Yılmaz Özdil (Gazeteci, Yazar): “Bu şehir, bir büyük felaketten Anka kuşu gibi yeniden dirilişin sembolüdür. Bu yüzden biz asla umutsuz olmayız. Umutsuz olan herkese İzmir’e bakmasını öneririm.”


Murat Yetkin (Gazeteci, Yazar): “İzmir’e gelen, üç gün sonra ‘İzmirliyim’ demeye başlıyor. İzmir’in her zorluğa karşı yıkılmayıp ayakta kalmasını sağlayan, bu dayanışma ruhu oldu.”


Fatih Erkoç (Besteci, Söz Yazarı, Ses Sanatçısı): "İzmir’in kültürüne bayılıyorum. İzmir dinleyicisi, Türkiye’deki en iyi dinleyici. İzmir, iyi ki varsın, iyi ki konserlerimizi veriyoruz, iyi ki kültür şehrisin"


Leman Sam (Ses Sanatçısı): "İstanbul’da nefessiz kaldığımda, ocağına koştuğumda bana taze bir nefes olduğu için İzmir."


Kenan Doğulu (Besteci, Söz Yazarı, Ses Sanatçısı): "Ruhuma her zaman sakin bir liman ve ilham kaynağı oldu. Vizyon sahibi insanlarıyla, sanata ve sanatçıya ayırdığı yerle beni kendine aşık etti."


Özdemir Erdoğan (Besteci, Söz Yazarı, Ses Sanatçısı): "İzmir, çeşitli kültürlerin kendine mahsus bir atmosferde yoğrulup yeniden doğduğu eşsiz bir şehirdir. Bu kenti yönetenlere teşekkür borçluyuz."


Kerem Görsev (Besteci, Piyanist): "Her İzmir konserine gelirken kalbim kıpır kıpır hareketlenir. Hem İzmir’i çok sevdiğim için hem de müziğin kutsal mabedi AASSM’de çalacağım için."


Uğur Dündar (Gazeteci, Yazar): “İzmir; sokaklarında güler yüzlü insanlarla karşılaştığınız, birbirini tanımayanların gülerek selam verdiği, aydınlık, demokrat ve cumhuriyetin öyküsünde çok anlamlı bir yeri olan güzelim kent.”


Emre Aydın (Besteci, Söz Yazarı, Ses Sanatçısı): "Ne zaman gitsem kendimi evimde hissettiğim için, bana öğrencilik yıllarımı hatırlattığı için, işimle ilgili bir sürü şey öğrettiği için İzmir."


Fikret Bila (Gazeteci, Yazar): “İzmir geleceğe dönük değerlerle yaşayan bir kent. Bu konuda bir değerlendirme yapılsa birinciliği İzmir’e vermek gerekir.”


Hikmet Çetinkaya (Yazar): “İzmir bir sevdadır; İzmir çiçeklenmiş bir hayat.”


Fatih Altaylı (Gazeteci, Yazar): “İzmir Homeros’tur... İzmir Amazon’dur İzmir Hasan Tahsin’dir İzmir Kubilay’dır İzmir Zübeyde Hanım’dır İzmir demokrasidir İzmir eşitliktir İzmir her taşında özgürlüktür İzmir modernliktir İzmir güzeldir, güzel İzmir’dir."


Onur Akın (Ses Sanatçısı): "Türkiye’nin en çağdaş, modern, uygar ve aydınlık kenti İzmir İzmirli olmak, İzmir’de olmak bir ayrıcalık İzmir’i çok seviyorum."


Melih Aşık (Gazeteci, Yazar): “Rüzgarında özgürlük Güneşinde kalpleri ısıtan dostluk Gökyüzünde sonsuz aydınlık Taşlarında uygarlık Sanki bir rüya şehir”


Behzat Uygur (Tiyatro Sanatçısı): "Sevdiğim bir arkadaşımı özler gibi özlüyorum İzmir’i. Gelir gelmez ’Oh be’ diyorum."


Erdal Sağlam (Gazeteci, Yazar): "İzmir’in hem uluslararası rating kuruluşlarından hem de halktan aldığı puanları çok yüksek. Güçlü bir yerel yönetim olabilme koşulunun ’güçlü bir finans yapısı’ olduğunun bilincindeler. Yüksek rating puanını şehirlere boşuna vermiyorlar."


Barçın Yinanç (Gazeteci, Yazar): “İzmir özgürlüğü ile övünen bir şehir. Gidin İzmir’e. Pek çok şeyi beğeneceksiniz. Beğenmeyeceğiniz şeyler de olabilir elbet. O zaman eleştiri özgürlüğünüzü kullanın. Kullanın ki İzmirli bir kez daha gurur duysun özgürlüğüyle.”


Cengiz Semercioğlu (Gazeteci, Yazar): “İzmir’e gidince özgürlüğün bir şehri nasıl güzelleştirdiğini ne kadar önemli olduğunu iliklerine kadar hissedersin . İzmir böyledir işte; gitsen dönemezsin. Gitmesen özlersin.”


Deniz Zeyrek (Gazeteci, Yazar): “İzmir’de yaşayanların kültürü, Türkiye genelinden farklı. Karamsar değiller, yaşamayı seviyorlar. Açık görüşlüler; kısıtlamaya gelmiyorlar. İtirazları varsa söylüyorlar. Farklı kültürleri birlikte yaşatıyorlar.”


Jale Özgentürk (Gazeteci, Yazar): “Büyük bir şansı var İzmir’in. Rantı değil, yaşam kalitesini odak alan bir yerel yönetim.”


Linet (Ses Sanatçısı): “Sevmenin, aşık olmanın ayıp sayılmadığı ve her yaştan çifti her an el ele, göz göze görebildiğimiz bir yer, İzmir”


Mehmet Arslan (Spor Yazarı): “İzmir’deyim. Özgürlükler şehrinde. Bir şehir özgürse korkun ondan. O özgürlük sizi tutsak eder, aşık eder, kendine bağlar. Kopamazsınız. Benim bundan böyle bir parçamın hep İzmir’de kalacağı gibi”


Mehmet Coşkundeniz (İnternet Yayın Yönetmeni): “Bana aşkı anlatan, aşkı yaşatan şehir Bir kez gelsen bu şehre ya İzmir’e aşık olursun ya da bir İzmirliye”


Melek Baykal (Tiyatro Sanatçısı): “İzmir, seni seviyorum ve İzmir, seninle gurur duyuyorum. Yaşasın İzmir!”


Metin Uca (Yazar, TV Programcısı): “İstanbul üstüme gelince nefes alamaz hale dönüşünce sığındığım sensin, benim İzmir’im! İyi ki varsın. Seni özlemle öpüyorum, her zaman kollarına geliyorum.”


Sefer Levent (Gazeteci, Yazar): “Fuar İzmir’e mutlaka uğrayın. Ekonomik kalkınmadan, üretimden büyümeden bahsediyorsak, böyle önemli projeler sayesinde olacak.”


Uğur Gürses (Ekonomist, Yazar): “İzmir hem etrafındaki kentleri hem de yurdun dört bir yanından umutla göç eden insanları aydınlatıyor; iyi ve özgür bir yaşam arayışına.”


Yalçın Bayer (Gazeteci, Yazar): “Türkiye’nin yükselen odak kenti İzmir. İzmir’e doğru bir sosyolojik göç var. İki büyük kentte kendilerini kuşatılmış hisseden aileler, çocuklarının özgür bir şekilde yetiştirilmesini istiyor.”


Yazgülü Aldoğan (Gazeteci, Yazar): “Özgürlük kokar imbatı; hoşgörülüdür, rahattır insanı; işvelidir, güzeldir kadını! Yaşamayı sever, yaşamın kıymetini bilir, biat etmez, boyun eğmez, kısrak gibidir: Delidir, doludur, gemlenemez!”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi 2024 yılını ‘Kalite Yılı’ ilan etti Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesin ’de kalite eğitim programı düzenlendi. Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SBTÜ), 2024 yılını "Kalite Yılı" olarak ilan etti ve bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarına başladı. Üniversite, bu alandaki tecrübelerinden yararlanmak için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile de iş birliği yaptı. TSE’den gelen eğiticiler, üniversitenin akademik ve idari kadrosuna Kalite Yönetim Sistemi ile ilgili alanlarda eğitim verdi. “Biz bütün işlerimizi fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz” “Kalite eğitiminde ki amaç sadece belge almak değil bunu özümsemek, süreçleri tanımlamak ve yaygınlaştırmak ve kurum geneline yaygınlaştırıp kurumsallaştırmaktır” diyen Sivas Bilim ve Teknoloji üniversitesi Mehmet Kul, “Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak 2024 yılını kalite yılı olarak ilan etmiştik. Bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarımıza başlamıştık. Bu konuda tecrübeli bize yol gösterebilecek kuruluşlarla da temasa geçtik. Ülkemizde de bu anlamda en yetkili kuruluşlardan bir tanesi Türk Standartları Enstitüsü. Onlarla temaslarımız gerçekleşti. TSE başkanı, genel sekreteri ve diğer uzman personellerle görüştük niyetimizi belirttik. Özellikle bunu kalite belgesini almak değil özümseyerek bütün süreçlerimize adapte etmek istiyoruz. Bütün süreçlerimiz de hem eğitim hem araştırma hem toplumsal katkı ve bilişim sistemleri olsun, bu süreçlerinin Kalite Yönetim Sistemi Standardına uygun olarak oluşturulması koordine edilmesi ve geliştirilmesini amaçlıyoruz. Bununla birlikte fırsatları ve tehditleri tespit etmek ve bu süreç içerisinde bizim stratejik planımıza uygun kalite süreçlerini oluşturmak anlamında faydalı olacağını düşündüğümüz için Türk Standartları Enstitüsü ile görüşmelerimizi yaptık ve tamamladık. Bu eğitim kapsamında Türk Standartları Enstitüsünden uzman arkadaşımız geldi ve eğitime başladık. Hem akademik personelimiz hem idari personelimiz bu eğitimleri alıyorlar. İlerleyen süreçlerde ISO 9001 belgesini alıp, bu kalite süreçlerini denetleyici kuruluş tarafından denetimlerin gerçekleştirilmesini yapacağız. Bu eğitim o sürece hazırlık amacıyla gerçekleştiriliyor. Biz bütün işlerimizi mensuplarımıza, mezunlarımıza, kuruma ve topluma fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz. Amacımız bu kalite süreçlerini bütün akademik ve idari personelimizin özümsemesini sağlamak. Bu süreçlere uygun iş ve işleyişi gerçekleştirmek” dedi.
Gaziantep HKÜ’de ’Adölesan İdiopatik Skolyoz’ kongresi Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından, “Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep” Kongresi, alanında uzman bilim insanlarının katılımıyla HKÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde doğa dostu bir yaklaşımla gerçekleştirildi. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda geniş bir perspektifi kapsayarak, uzman konuşmacılar ile katılımcılara zengin bir bilgi paylaşım platformu sunmayı amaçlayan kongreye; Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serkan Usgu, hekim ve fizyoterapist kadrosundan oluşan 18 alanında uzman konuşmacı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan, Kongre Başkanı ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, “Öncelikle, bu yıl düzenlediğimiz kongreyle ilgili bir geleneği başlatmak istediğimizi belirtmek isterim. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusuna gönül ve emek vermiş, yıllarca bu alanda bilimsel katkıları olan hocalarımızla bir araya gelmek, bu alandaki gelişmeleri tartışmak ve paylaşmak amacıyla düzenli olarak gezici bir kongre oluşturma hedefimiz var. Bu yılki kongremizin konusu dar kapsamlı olabilir, ancak 300’ün üzerinde kayıtlı katılımcının bulunması bizleri son derece mutlu etti. Bu, alanımıza olan ilginin ve katkıların arttığının bir göstergesidir. Bu kongre, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşarak birbirimizi daha da ileriye taşıyacağımız bir platform sunuyor. Bilimsel açıdan verimli bir etkileşim ve iş birliği için kongrenin düzenlenmesinde başta HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. Doğa dostu yaklaşım ile gerçekleşen kongrenin ilkini düzenlemenin heyecanını yaşadığını belirten Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, “Skolyoz konusunda 2017 yılında Prof. Dr. Yavuz Yakut hocamızın koordinatörlüğünde Gaziantep ve çevre ilçelerini içine alan kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde bu önemli kongrenin; üniversitemiz, fakültemiz ve bölümümüzde güzel bir farkındalık oluşturacağına ve bilimsel içeriğinin yüksek olacağına inanıyorum. Bu sebeple Kongre Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut hocama, HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’ye ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. İlki düzenlenen Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep Kongresi’nde kayıt ve bilimsel program detayları dijital ortamda katılımcılarla paylaşılırken, Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda cerrahi, kalp damar problemleri, ortopedik cerrahi, erken ortez tedavisi, farklı fizyoterapi uygulamaları, proprioseptif eğitim, vestibüler sistem, ağrı ve yaşam kalitesi, tedavinin nitel başarısı konularının yanı sıra okul taramaları, aile eğitimi, spor konuları ve 20 farklı sözel bildiri geniş bir kapsamda ele alındı.
Diyarbakır 77 kişinin hayatını kaybettiği Serin-2 Apartmanı’nın sanıkları hakim karşısına çıktı Diyarbakır’da geçen yıl 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Serin-2 Apartmanı’nda 77 kişinin hayatını kaybetmesi, 29 kişinin de yaralanmasına ilişkin biri müteahhit 4 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, sanıklar hakkında 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan binanın müteahhidi Hüseyin B, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. hazır bulundu, binanın statik proje müellifi Cihan U. da bulunduğu ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Diğer tutuksuz sanık olan bina fenni mesulü Ekrem B. ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda bazı mağdurlar ve avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan sanık Hüseyin B, binanın müteahhitti olmadığını ve söz konusu proje hakkında bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Mağdur olduğunu savunan Hüseyin B, "Söz konusu apartmanda herhangi bir mülküm yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. Sanık Nasır Ç. ise, dava konusu binanın proje tarihinde İnşaat Odası Diyarbakır Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi olduğunu bildirdi. Üyeleri tarafında uygulanmak üzere hazırlanan projelerin vize işlemleri ile yükümlü olduklarını öne süren Nasır Ç, şöyle devam etti: "Burada projeyi inceleme, onaylama, uygulamaya sevk etmek gibi bir görev ve sorumluluğum yoktur. Projeyi değerlendirmem söz konusu değildir. Tek yaptığımız işlem projeyi hazırlayan kişinin projeyi hazırlamaya ehliyeti olup olmadığına yöneliktir. Projenin kapağına imza atıyoruz. Ancak inceleme yetkimiz ve görevimiz bulunmamaktadır. Bu inşaatın yapımındaki eksiklikler ve deprem nedeniyle yıkılmasında kusurum bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum." Sanık Cihan U. da, binanın sadece statik projesini hazırladığını ve inşaatın statik projesine uygun imal edilip edilmediğini denetleme görevinin belediyeye ait olduğunu savundu. İnşaat yapım aşamasında yıkılan binaya hiç gitmediğini ileri süren Cihan U, şunları kaydetti: "1999 yılında İzmir’e taşındım ve o zamandan beridir proje hakkında bilgim yoktur. Projemizin 1975 yönetmeliğine göre denetlenmesi gerekmektedir. Ancak biz kendimizi sağlama almak adına değerleri hep yüksek girerdik. Bu nedenle üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum." Mağdur olan müştekiler ise depremde binanın enkazında yakınlarını kaybettiklerini, binanın yakınında köprülü kavşak yapılmasının sarsıntıya sebep olduğunu savundu. Binanın altında bulunan bankada ise kolon kesme iddialarının bulunduğunu aktaran müştekiler, bu konuların araştırılarak, kusuru bulunanların cezalandırılmalarını istedi. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında dosyadaki eksikliklerin giderilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti de savunmaların alınmasının ardından ilgili kuruma köprülü kavşak inşaatının bölgedeki yapılara zarar verip vermediğine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığının sorulması, Bağlar Belediyesine bölgedeki zeminin bataklık olup olmadığının tespiti ve binanın altında bulunan bankanın da tüm tadilat projeleri hakkında bilgi verilmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırarak, duruşmayı 14 Ekim’e erteledi. Davanın iddianamesinde, tutuksuz sanıklardan binanın müteahhidi Hüseyin B, binanın statik proje müellifi Cihan U, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. ve bina fenni mesulü Ekrem B. hakkında, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor.
Ankara 12 yaşındaki ressamdan şehit babası anısına resim sergisi 2012’de Muş’ta görevi başındayken geçirdiği trafik kazasında şehit olan polis memuru Hüseyin Gül’ün 12 yaşındaki oğlu Talha Gül, çizdiği yağlı boya resimlerini babası anısına düzenlediği sergide sanatseverlerle buluşurdu. Muş’ta 2012 yılında görev sırasında geçirdiği trafik kazası sonucu şehit olan polis Hüseyin Gül’ün oğlu Talha Gül, 50 tane yağlı boya resminin yer aldığı sergisinin açılışını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara Fuaye alanında gerçekleştirdi. Babası ve tüm polislerin anısına düzenlediği sergisinde doğa ve manzara temalı resimlerine yer veren Gül’ün eserleri yoğun ilgi gördü. Bir buçuk senede çizdiği resimlerini sanatseverlerin beğenisine sunan Gül’ün sergisinde ailesi, yakınları, emniyet personelleri ve çok sayıda vatandaş yer aldı. 12 yaşında ilk sergi tecrübesini yaşayan Gül’ün eserleri bir hafta boyunca ziyaret edilebilecek. “Resimlerimi babam için çizdim” Mutlu ve heyecanlı olduğunu dile getiren Talha Gül, “Resimleri bir buçuk sene içerisinde çizdim. Genellikle doğa resimleri yapıyorum. En sevdiğim resimler çiçek resimleri oluyor. Şu ana kadar 50 tane resim çizdim. Babamın ve bütün polisler adına sergi açmak istemiştim. Bu sergiyi de onlar için açtım. Fikrimi ilk annemle paylaştım. Sonra da sergimizi açtık. Bu benim ilk sergim. Heyecanlıyım, çok mutluyum. İnşallah güzel geçecek. Sergimde doğa ve çiçek resimleri var. Bir resmi ortalama 4 saatte çiziyorum ama bazen süre uzayabiliyor. Daha küçük yaşlardayken de resim çizerdim, ardından da daha çok çizmeye heves ettim. Çok eğlenceli ve güzel gelmeye başlamıştı. Sonra da çizmeye devam ettim. Yeni sergiler açmayı da düşünüyorum” dedi. Resimlerini şehit babasına armağan ettiğini söyleyen Gül, “Babam çok iyi birisiymiş. Dinine bağlıymış. O da resim çiziyormuş. Bu resimlerin hepsini onun için çizdim” ifadelerini kullandı.