- 24 Eylül 2017 Pazar 11:23

Önce nakil, sonra düğün

A
A
A
Önce nakil, sonra düğün

Böbrek naklinden üç gün önce sevgilisini kaçıran Emrullah Kırlıoğlu, nakilden sonra da düğün yapıp sağlığına ve sevdiğine kavuşmanın sevincini yaşadı.

Böbrek naklinden üç gün önce sevgilisini kaçıran Emrullah Kırlıoğlu, nakilden sonra da düğün yapıp sağlığına ve sevdiğine kavuşmanın sevincini yaşadı.


Böbrek yetmezliği tanısıyla hayatı bir anda altüst olan 22 yaşındaki Emrullah Kırlıoğlu, karamsarlığa kapılmayarak hayallerine tutundu. Organ naklinden üç gün önce sevgilisi Zeynep’i kaçıran Emrullah, nakilden sonra da düğün yapıp dünya evine girdi. Sağlığına ve sevdiğine kavuşarak çifte mutluluk yaşayan Emrullah, babası Ali Kırlıoğlu’na can aşısı olduğu için teşekkür ederek, “İkinci hayatım evliliğimle taçlandı” dedi.



Annesini kaybetti


Aydın Kuşadası’nda yaşayan ve bir markette çalışan Emrullah Kırlıoğlu, ilk kez 4 yıl önce karın ağrısı şikayetiyle Aydın’da bir hastaneye başvurdu. Kırlıoğlu, burada yapılan muayene ve tetkiklerden sonra kendisine, “Korkulacak bir şey yok” denildiğini belirtirken, gündeme 39 yaşındaki annesinin sağlık sorunları geldi. Genç, nişanlısı Zeynep ile gelecek hayalleri kurarken, annesini meme kanserinden kaybetti. Bu süreçte sevdiği kızla da sorunlar yaşayıp ayrılan Kırlıoğlu, geçen Mayıs ayında kusma, iştahsızlık, kilo kaybı şikayetleriyle tekrar Aydın Devlet Hastanesine gitti. Kırlıoğlu’na kronik böbrek yetmezliği tanısı koyuldu. Diyalize başlanan genç, böbrek nakli kararı üzerine İzmir’de özel hastaneye başvurdu. Yapılan tetkikler sonunda baba Ali Kırlıoğlu’nun (48) verici olabileceği belirlendi. 21 Temmuz’da Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu ve Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok’tan oluşan ekip tarafından gerçekleştirilen operasyonla baba Kırlıoğlu’ndan alınan bir böbrek oğul Kırlıoğlu’na nakledildi.



Nakilden önce sevdiği kızı kaçırdı


Nakilden üç gün önce eski nişanlısı Zeynep’i kaçıran Emrullah, nakilden 1,5 ay kadar sonra sokak düğünü yapıp dünya evine girerken, yaşadıklarını ve duygularını şöyle anlattı:


“Son 4 yılda hayatımda çok şey, üzücü olaylar yaşadım. İlk hastalandığımda ’böbreklerinde küçük bir sıkıntı var ama sorun yok’ dediler. Benim başıma bunların gelebileceği konusunda herhangi bir uyarıda bulunmadılar. Sonrasında annemin hastalığı, onun vefatı, nişanlımdan ayrılmam derken üzerine hastalığım ortaya çıktı. Diyaliz benim için çok zordu. Zeynep ile yeniden görüşmeye başlamıştık, zaten birbirimizden hiç kopmamıştık. Nakil öncesi kaçırdım, nakilden sonra taburcu olunca nikahımızı yaptık. Şimdi de düğünümüzü yaptık. Çok mutluyum. Babama, doktorlarıma çok teşekkür ederim. Allah’a bin şükür ediyorum, her şeyimiz dört dörtlük gidiyor” diye konuştu.


Düğünlerinde kocasıyla doyasıya dans edip eğlenen gelin Zeynep mutluluğunu anlatacak söz bulamadığını söylerken, baba Ali Kırlığolu da, “Evlat demek can demek, senden can demek, esirgeyemezsin ki. Her annenin, babanın gözünü kırpmadan vereceği organ. Oğlum sağlığına kavuştu, diyalizden kurtardım oğlumu, 4 saat psikolojisini bozuyordu. Şimdi yuvasını açıyor, mürüvvetini görüyorum. Bundan güzel duygu mu olur” diyerek duygularını dile getirdi.



Evlilik için bizden izin istedi


Öte yandan Kent Hastanesi böbrek nakli ekibinden Doç. Dr. Ebu Sevinç Ok, Emrullah’ın evlilik konusunda kendilerini sürekli sıkıştırdığını belirterek, şöyle konuştu:


“Emrullah çok coşkulu bir genç. Hastalığını öğrendiğinde de aktif olarak çalışıyordu. Hastalığı hayatını, aile sürecini çok kötü etkiledi. Bir an önce çözüm bulmaya çalıştılar. Baba sağlıklı bir kişi olduğu için hızlıca babadan nakil yaptık. O da bir an önce normal hayatına dönmek istiyordu. Bu süreçte de çok sevdiği nişanlısıyla aralarında daha önceden sorun yaşamış. Ne zaman evlenebilirim diye bizi sıkıştırdı. Her şey çok yolunda gitti, böbrek çok iyi şekilde çalışıyor, Emrullah çok iyi. Nakil yaptıktan 1,5 ay kadar sonra evlendiler, mutlular. Biz de mutluluklarını daim olmasını istiyoruz. Böbrek nakilli hastaların hayatlarına bir an önce dönmeleri arzumuz. Ama bu tabii ki sağlık sınırlarını zorlayıcı derecede değil. Kadınlar için, erkekler için süreç biraz farklı olabilir. Gebelik için daha uzun süreler gerekebilir ama her ne kadar hayatlarına dönme istekleri devam ediyorsa biz de o kadar mutlu oluyoruz. İşlerine, okullarına, evliliklerine hemen bir an önce dönmeleri için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu süreçte sık kontroller önemli, her şeyin iyi gittiğinden emin olmamız, aksatmayacak olmalarını bilmemiz önemli. Emrullah bize bu güveni verdi.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Doç. Dr. Savaş Eğilmez; “Türk Devleti birçok bölgede barışı tesis ediyor” Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türk devletinin bir çok bölgede barışı tesis ettiğini söyledi. Türklerin tarihleri boyunca coğrafi olarak çok geniş, ekonomik olarak zengin, nüfus olarak kalabalık ve çok uluslu, askeri olarak da çok güçlü devletler kurduğunu ifade eden Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Türk kültürünün ve Türk iktidarının en önemli unsurları adalet ve hoşgörüdür. Dolayısıyla kurdukları devletlerle hakim oldukları coğrafyalarda ve yönettikleri kavimler üzerinde adaleti, hoşgörüyü ve dolayısıyla da barışı tesis etmeyi başarmışlardır. Son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, coğrafi olarak Türk tarihinin küçük diyebileceğimiz devletlerinden biridir. Türk Devleti yüz ölçümü olarak seleflerine nazaran küçük olsa da kültürel mirasının ortaya çıkardığı etki oldukça büyüktür. Türk ordusunun varlığı, Cumhuriyet döneminin en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Nitekim son yıllarda Türk Devleti’nin çeşitli alanlarda mesafe kat edip oldukça güçlenmesi, bahsettiğimiz güçlü mirastan gelen sorumlulukla birleşince, bulunduğu her bölgede barışı tesis eden Türk ordusunun varlığı, Cumhuriyet döneminin en geniş sınırlarına ulaşmıştır” diye konuştu. Türk Devletinin; KKTC, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Libya, Suriye, Irak, Katar, Somali’de barışı koruma adına askeri varlığını sürdürmeye devam ettiğini anlatan Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Aynı zamanda Türk donanması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi ile artan gerginliklerin tam da merkezinde, enerji ve bölgesel çıkarlar üzerinde çok önemli bir güç odağı olarak Akdeniz ve Ege denizlerinde devriye gezip, bölgenin tamamına güçlü varlığını hissettirmeye devam ediyor” diye konuştu. Libya Doç. Dr. Savaş Eğilmez, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, ülke içinde daha fazla bölgeyi silah zoruyla kontrolü altına alırken, darbeci lidere bazı Avrupa ve bölge ülkeleri de destek veriyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, ve Fransa gibi ülkelerin desteğini alan Hafter’in, Nisan 2019’da milislerine Trablus’u ele geçirmek için saldırı emri vermesiyle, zaten uzun süredir istikrarsızlıkla boğuşan Libya yeni bir şiddet sarmalına sürüklendi. Hafter, bölgesel destekçilerinden tedarik ettiği mali kaynak, ağır silah, paralı asker, silahlı insansız hava araçları (SİHA), savaş uçakları ve bunları kullanacak askeri danışmanlık desteğiyle Trablus’un kapılarına kadar dayandı. Başından beri Hafter ve bölgesel destekçilerinin, başkenti ve ülkeyi silah zoruyla kontrol altına alma niyetindeki bu darbe girişimine karşı çıkan Türkiye, uluslararası meşruiyete sahip Libya hükümetine desteğini açıkladı. Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan hükümeti desteklemek için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı askeri uzmanlar Libya’ya gelerek, Libyalı muhataplarına danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Türkiye’nin destekleri neticesinde Libya’da Başbakan Fayez al-Sarraj hükümeti Hafter’e karşı üstünlüğü ele geçirdi. Suriye Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleştirilen en büyük dış operasyonlardan biri. Türk devleti, 2016 yılında hem DEAŞ hem de ABD destekli PKK/PYD terör örgütüne karşı Suriye’nin kuzeyine yönelik barış harekâtları düzenlemeye başladı. Türk Devleti, Mart 2017 tarihinde Fırat Kalkanı, bir yıl sonra Zeytin Dalı ve Ekim 2019 tarihinde düzenlediği Barış Pınarı harekâtları ile Suriye’deki yerleşim yerlerine barış ve huzur getirdi. Türk birlikleri ayrıca, Suriye’deki savaştan Türkiye’ye kaçan 3 milyondan fazla Suriyeliyi evlerine dönmeye teşvik etmek ve yeni bir mülteci dalgasını önlemek ayrıca bölgede bir terör koridoru oluşmasını engellemek amacıyla Kuzey Suriye’nin önemli bir kısmını kontrol altında tutmaya devam ediyor. Irak Kuzey Irak bölgesi PKK terör örgütünün yapılanması nedeniyle hayati öneme sahiptir. Uzun yıllardır bölgeye yerleşen ve yayılan terör örgütü Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir. İrili ufaklı birçok kamp bölgeye yayılmış durumdadır. Terör örgütü Türkiye, İran ve Suriye sınırlarının sağladığı avantajları kullanmaktadır. Her üç sınıra yakın olmak örgüte uygun coğrafya, maddi imkân ve silah temini açısından güvenli bir ortam sağlamaktadır. Uyuşturucu ticaretinden silah ve insan kaçakçılığına kadar birçok alanda önemli gelirler elde edilmektedir. Suriye ve Lübnan’dan Kandil bölgesine geçişle beraber Türkiye’yi hedef alan birçok terör eylemi bu bölgeden yönetilmiştir. Türkiye içine rahatlıkla geçilerek terör faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Kandil bölgesi sahip olduğu zorlu coğrafi şartlar ve İran-Irak sınırlarını kapsayan konumuyla PKK terör örgütünün rahatlıkla hareket edebildiği bir bölge konumundadır. Türkiye’nin bu bölge üzerinde direkt bir kontrolünün olmaması terör örgütünün kendini güvende hissetmesine yol açmaktadır. 1980’lerden itibaren TSK gerçekleştirdiği başarılı sınır ötesi operasyonlarla PKK’yı birçok kez dağılma noktasına getirdiyse de bu bölgenin sahip olduğu konum sayesinde örgüt yeniden toparlanabilme imkânı yakalamıştır. Bu durum karşısında terörle mücadeleyi daha etkin kılabilmek için Türkiye bölgede askeri üsler kurma yoluna gitmiştir. Katar Türkiye ile Katar arasında varılan anlaşma gereği Türk askerinin başkent Doha’da bulunan El Rayyan Üssü’nde bulunması kararlaştırıldı. Katar’da açılan askeri üsse izin veren ilk adım olan “Türkiye-Katar Askeri İş Birliği Anlaşması” 2015’in Mart ayında Meclis Genel Kurulu’ndan ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın onayından geçmişti. Resmi kaynaklara göre Katar’da bulunacak Türk birliğinin asli görevi; “Gerçekleştirilecek müşterek/birleşik tatbikatların ve eğitimlerin vasıtasıyla Katar’ın savunma imkânının ve kabiliyetlerinin geliştirilmesinin desteklenmesi, her iki tarafın da diğer ülkelerin silahlı kuvvetleri ile eğitim/tatbikatlar icra edebilmesi, terörizmle mücadele ile uluslararası barışa katkı sağlamak” şeklinde belirlenmiştir. Somali Türkiye, 2017 yılında en büyük denizaşırı üssünü Mogadişu’da açtı; burada Türk askerleri, onlarca yıldır süren iç çatışmalarla harap olmuş bir ülkenin yeniden inşasına yardımcı olmak amacıyla Somalili askerlere eğitim veriyor. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın 2011’deki ziyaretinden bu yana Afrika Boynuzu’ndaki yerini güçlendirerek eğitim, sağlık ve güvenlik gibi hizmetlerin canlandırılmasına yardımcı oluyor. Türkiye 2015 yılında Somali ile savunma ve sanayi anlaşmaları da imzalandı. Azerbaycan Türkiye silahlı kuvvetlerinin ayrıca Kardeş ülke Azerbaycan’da faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye, işgalci Ermenistan ile mücadelesinde ortak askeri eğitim ve tatbikatların yanı sıra başta Türk yapımı insansız hava araçları, füzeler ve elektronik savaş cihazlarının da bulunduğu yeni savunma sistemleri sağlama noktasında Azerbaycan’ı bir çok alanda desteklemektedir.”