GENEL - 14 Eylül 2018 Cuma 12:25

Özdemir: “Yıpranma payı için dava açtık”

A
A
A
Özdemir: “Yıpranma payı için dava açtık”

Sağlık Sen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Ekrem Özdemir, sağlık çalışanlarının yıllardır talebi olan ve sendikalarının kazanıma dönüştürdüğü yıpranma payının eksikliklerinin giderilmesi ve geriye dönük uygulanması konusunda dava açtıklarını söyledi.

Sağlık Sen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Ekrem Özdemir, sağlık çalışanlarının yıllardır talebi olan ve sendikalarının kazanıma dönüştürdüğü yıpranma payının eksikliklerinin giderilmesi ve geriye dönük uygulanması konusunda dava açtıklarını söyledi.


Sağlık Bakanlığı, SGK ve Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurarak, yıpranma payının geriye dönük olarak düzenlenmesi ve insan sağlığını ilgilendirdiği halde, yıpranma payı alacaklar arasında gösterilmeyen branşların da yıpranma payına dahil edilmesini istediklerini anlatan Başkan Özdemir, “Ayrıca, Danıştay’a açtığımız dava ile de tüm sağlık çalışanlarının hafta sonu çalışmalarının yıpranma payına esas kabul edilmemesi yönündeki SGK duyurusundaki maddenin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için dava açtık. SGK’ya yazdığımız yazıyla da, yaşanan sorunları ilettik, çözüm için çalışılması gerektiğini ifade ettik. Kamu Denetçiliği Kurumu’na da başvurarak, yıpranma payının bütün sağlık çalışanlarını kapsaması ve geriye yönelik olarak verilmesini talep ettik. Söz konusu yazımızda, sağlık hizmetinin doğası gereği doğrudan insan hayatını ilgilendiren hizmetler olduğu ve süreklilik arz ettiğinden pek çok riski barındırdığı için yıpratıcı kabul edildiğini ifade ettik. Sağlık çalışanları için verilecek fiili hizmet süresi zammı hakkının, yıllardır süregelen bir mağduriyetin de çözümünü sağlayacağını ifade ettiğimiz yazımızda, bunun için geriye dönük olarak da bu haktan yararlanılmasının sağlanmasının, yıpranma payının ruhuna uygun olacağını belirttik” dedi.



“Geriye dönük hesaplanmasını talep ettik”


Sağlık çalışanlarının yıllardır yıprandığını, tükendiğini, şiddete maruz kaldığını, radyasyon sebebiyle risk altında olduğunu ve enfeksiyon tehlikesi altında görev yaptığını hatırlattığımız yazıda, tüm bunların üzerine bir çizgi çekerek, geçmişte yaşanan yıpranmışlığı yok saymanın doğru bir yaklaşım olmayacağını kaydettiklerini anlatan Özdemir, “Ve yıpranma payının, 5510 sayılı Kanunun 40. maddesinin yürürlüğe girdiği 2008 yılından itibaren geçerli olacak şekilde, geriye dönük olarak hesaplanmasını talep ettik. Sağlık Bakanlığı’na yazdığımız yazıyla, yıpranma payı konusunda yaşanan mağduriyetlere dikkat çektik ve çözüm önerilerimizle taleplerimizi ilettik. Sağlık Bakanlığı çalışanlarının fiili hizmet süresi zammından yararlanabilmesi için insan sağlığına ilişkin koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde bulunmasını şart koşulmuştu. Fiili hizmet süresi zammından sağlık hizmetleri sınıfında olan hangi unvanların yararlanacağı liste halinde duyurulmuş, ancak liste incelendiği zaman bazı unvanların sağlık hizmetleri sınıfında koruyucu, teşhis ve rehabilite edici hizmette bulunmasına rağmen listede yer verilmediği görülmüştü. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı listede yer alan unvanlar arasında sağlık hizmeti sınıfında olup insan sağlığına ilişkin hizmetlerde bulunan Biyolog, Çevre Sağlığı Teknikeri/Teknisyeni, Tıbbi Sekreter, Yaşlı Bakım Teknikeri ve Evde Hasta Bakım Teknikeri gibi unvanlara yer verilmedi. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’nda Psikolog unvanında görev yapan çalışanların fiili hizmet süresi zammından yaraRlanabilmesi için Psikolojinin Tıbbi Uygulama Yetkisi Sertifikası’na sahip olması gerekmekte. Ancak Sağlık Bakanlığı uzun süredir Psikolojinin Tıbbi Uygulama Yetkisi Sertifikası programının eğitimi ve sınavı yapılmamakta. Sınavın yapılmaması sebebiyle bu sertifikayı alamayanlar mağdur edilmektedir. Bakanlığa yazdığımız yazıda ayrıca, fiili hizmet zammından yararlanan unvanlar arasında sayılıp, farklı görevler yürüten enfeksiyon hemşiresi, eğitim hemşiresi, kan alma hemşiresi, TİG birimi, Kalite Birimi gibi sağlık hizmeti ile ilintili birimlerde çalışan personelin bazı illerde fiili hizmet süresi zammından yararlanamadığını bildirdik. Yazımızda ayrıca, sağlık çalışanlarının yıllardır talep ettikleri yıpranma payının uygulanmasına yönelik ayrım yapılmasının, çalışanlar arasında huzursuzluğa sebep olacağını vurguladık. Bahsedilen görev ve unvanları yürüten sağlık çalışanlarının, başta koruyucu sağlık hizmeti olmak üzere sağlığın farklı alanlarında hizmet verdiğini vurguladığımız yazımızda, sağlık çalışanlarına, ihtiyaca binaen yıl içinde kurum içerisinde farklı görev ve nöbetler de verildiğini belirttik” diye konuştu.



SGK’ya da sorunları ilettik


Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Yıpranma payının uygulanmasında yaşanan sorunları, bir yazı ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na da ilettik. Söz konusu yazımızda, yıpranma payına esas çalışma zamanları, geriye dönük uygulanmaması ve meslek ve unvanlarda yaşanan mağduriyetleri dile getirerek, çözüm için gerekli çalışmanın yapılmasını istedik. Sağlık Bakanlığı ve SGK’dan gelecek cevap doğrultusunda yukarıdaki hususlarla ilgili yasal süreç başlatılacaktır. Danıştay’a açtığımız dava ile, fiili hizmet süresi zammına yönelik, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmet Genel Müdürlüğü’nün Sağlık Meslek Mensubu Sayılan ve İnsan Sağlığına İlişkin İşlerde Çalışan 4/C Sigortalılarının Fiili Hizmet Süresi Zammından Yararlandırılması Hakkında Duyurusunda yer alan “Ayrıca, bu sigortalıların ücretsiz izinde geçen süreleri ile söz konusu maddede belirtilen işlerde fiilen çalışılmayan ücretli izin, sıhhi izin, yıllık izin, eğitim, kurs süreleri, hafta sonu ve resmi tatil günleri fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilmeyecektir.” cümlesindeki “hafta sonu” günlerinin fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilmeyeceğine dair düzenlemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, iptalini istedik. Danıştay’a başvuru dilekçemizde, sağlık hizmetlerinin niteliği gereği 7 gün 24 saat devam eden hizmetlerden olduğunu, hafta içi çalışmaların 08.00 - 17.00 mesai uygulamasına tabi olmadığı gibi, hafta sonunun da tatil olarak değerlendirilemeyeceğini kaydettik. Ayrıca, fiili hizmet süresi zammı uygulamasının mevzuat ve benzer uygulamalardaki temel esaslara aykırı ve sağlık çalışanlarını mağdur eden bölümlerinin iptalini istedik.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Kızılay Başkanı Hatay’da depremzedelerle iftar sofrasında buluştu Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay Güzelburç’taki Kızılay Yaşam Merkezi’nde depremzedelerle iftar sofrasında bir araya geldi. Ramazan ayının yardımlaşma ruhunu öne çıkaran Yılmaz, son depremzede yuvasına kavuşana kadar desteklerinin süreceğini belirtti. Deprem bölgesinde ilk günden itibaren varlığını hissettiren Türk Kızılay’ı Ramazan ayında da afetzede vatandaşları unutmuyor. Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay’ın Güzelburç bölgesinde bulunan Kızılay Yaşam Merkezi konteyner kentinde vatandaşlarla iftar sofrasında bir araya geldi. "Hatay’da son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız" Ramazan ayının; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı olduğunu belirten Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, "Biz bugün burada zor günleri birlikte atlatmaya çalışıyoruz. Türk Kızılay’ı olarak her zaman söylediğimiz bir konu var; son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız. Ramazan ayındayız, Ramazan ayı; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı ama aynı zamanda Ramazan ayı sevdiklerimizle bir araya gelme ve bir sofranın etrafında buluşma ayı. O nedenle biz bugün burada Hatay’da kardeşlerimizle bir ekmeği bölüşeceğiz, beraber iftarımızı açacağız. Birbirimizi dinleyerek bu zor günleri atlatmak adına bir aşama daha ilerlemiş olacağız. Ben zor günlerin geçeceğine inanıyorum. Son 1 sene de gördüğümüz şu ki herkes tünelin ucundaki ışığı görmüş durumda bu da zor günlerin geçeceğine inancı pekiştiriyor. Bu günlerde biz halkımızla bir arada olmaya devam edeceğiz. Tekrar herkesin Ramazanı hayırlı olsun" şeklinde konuştu.
Ağrı Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü, Mahalli İdareler seçimleri için hazır 31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçimlerine sayılı günler kala Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü, seçim tedbirleri ve güvenlik çalışmaları ile alakalı toplandı. Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar başkanlığında İl Emniyet Müdür Yardımcıları ve ilgili Birim Amirlerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, seçimlerde alınacak tedbirler detaylı şekilde ele alındı. Oy kullanılacak okullarda görev yapacak personelin belirlenmesi ve gerçekleştirilecek güvenlik uygulamaları hakkında bilgi sunumları yapıldı. Toplantının ardından açıklamada bulunan Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçimlerine hazır olduklarını vurguladı. İpar, "Ağrı’da huzurlu ve güvenli bir seçim ortamı sağlamak için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Seçim boyunca tüm sandıklar ve oy kullanma yerleri 7/24 emniyet güçlerimiz tarafından korunacak" dedi. İpar, şunları kaydetti: "Seçimlerde herhangi bir provokasyona ve yasa dışı faaliyete izin vermeyeceğiz. Vatandaşlarımız oy kullanırken rahat ve huzurlu bir ortamda oy kullanabilecekler. Tüm hemşehrilerimizden de seçimlere demokratik olgunluk içinde katılmalarını ve herhangi bir olumsuzluğa mahal vermemelerini rica ediyoruz." Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçimlerinin huzur ve güven içinde tamamlanması için tüm imkanlarını seferber etmeye devam edeceğini bildirdi.
İstanbul Bakan Tunç: "Mehmet Selim Kiraz’a sıkılan kurşun Türkiye’ye sıkılan kurşundu, adalete, hukuka sıkılan kurşundu" Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz anısına düzenlenen iftar programında hakim ve savcılarla bir araya gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Mehmet Selim Kiraz’a sıkılan kurşun Türkiye’ye sıkılan kurşundu. Ona sıkılan kurşun adalete, hukuka sıkılan kurşundu. Hakim ve savcılarımız, yargı mensuplarımız şehidimizin emanetine sahip çıkma noktasında hep beraber mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” dedi. Çağlayan’da 2015 yılında İstanbul Adalet Sarayı’ndaki makam odasında DHKP-C’li teröristlerce şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz anısına Haliç Kongre Merkezi’nde iftar yemeği düzenlendi. İftar programına Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz, bakan yardımcıları, HSK üyeleri ve İstanbul’da görev yapan 500 hakim ve savcı katıldı. Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz anısına tertip edilen iftar yemeğindeki konuşmasına Selim Kiraz’ı yad ederek başlayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Bugün şehidimiz Mehmet Selim Kiraz’ın şehadete ulaşmasının 9. yıldönümü münasebetiyle İstanbul Adliyesi’ndeydik. Bir anma programı gerçekleştirdik, onu dualarla yad ettik. Terörle mücadelemizdeki kararlılığımızdan taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz. Ona sıkılan kurşun Türkiye’ye sıkılan kurşundu. Ona sıkılan kurşun adalete, hukuka sıkılan kurşundu. Hakim ve savcılarımız, yargı mensuplarımız şehidimizin emanetine sahip çıkma noktasında hep beraber mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Adaletin tecellisi hususunda hem fiziksel kapasite hem yargı reformları gerçekleştirildiğini belirten Tunç, “Sizler kürsüde adaletin tecellisi için fedakarca çalışıyorsunuz. İstanbul’daki yargı hizmetlerinin aksamadan devam etmesi, adaletin tecellisi ve sizlere destek olma noktasında gerek Adalet Bakanlığımız gerekse Hakimler ve Savcılar Kurulu olarak yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Fiziki mekanların teknoloji ile donatılması önemli. Ama kürsüde görev yapan insan unsuru, adaletin tecellisi noktasında sizlerin gayretleri her şeyden daha önemli. Kıymetli yargı mensuplarımız, ülkemiz 22 yıldan bu yana güvenilir adalet sisteminin tesisi bakımında önemli mesafe kat etti. Fiziki mekanların, kapasitenin artırılması konusunda önemli mesafe aldık. Müstakil adliye sarayları bakımından bakıldığı zaman, 500 bin metrekare kapalı alandan bugün 6 milyon metrekare kapalı alana çıktık. Sadece fiziki kapasite yargı teşkilatımızın, güvenilir bir yargı sisteminin tesisi bakımından elbette yeterli değil. İyi ve ihtiyaca cevap veren bir mevzuatın olması gerekiyor. Dolayısıyla bu konuda da temel kanunlarımızı çağın ihtiyaçlarına uygun hale getirdik. Hukuk fakültelerinde kontenjanın azaltılıp kalitenin yükseltilmesi, hukuk fakültesi mezunlarının hukuk mesleklerine giriş sınavlarını kazandıktan sonra hakim, savcılık sınavlarına katılabilmesi, avukatlık stajına başlayabilmesi 2024’ten itibaren uygulamaya geçecek. Hem savunmayı güçlendireceğine hem de hakim savcı sınavından önce bir ön elemenin yapılması gerektiğine inanıyoruz. Mevzuatımızın iyileştirilmesi bakımında yargı reformu strateji belgemizi de seçimden sonra inşallah Sayın Cumhurbaşkanımız açıklayacak. Hazırlıklarımızı tamamladık. Sizlerle beraber vatandaşımızın yargıya güvenini daha üst noktaya taşımanın gayreti içerisinde gece gündüz çalışacağız. Hedefimiz daha güvenilir bir adalet sistemini tesis etmek ve bu uğurda da sizlerin gayretlerine müteşekkiriz” şeklinde konuştu.