SAĞLIK - 03 Mayıs 2016 Salı 11:30

(Özel) Her Altı Saniyede Bir Kişi İnme Geçiriyor

A
A
A
(Özel) Her Altı Saniyede Bir Kişi İnme Geçiriyor

Dünya Sağlık Örgütüne göre, 60 yaş üstü hastalarda en sık ölüm nedeni inme olurken, Türkiye’de 15-59 yaş arası insanlarda da 5. sırada ölüm sebebi gözüküyor. Uzmanlar, inmenin dünyada üçüncü sırada ölüm nedeni olduğunu ve her 6 saniyede bir kişinin inme geçirdiğini belirtti. İnme geçiren hastaların 5’te 1’inde ölüm gerçekleşirken, 3’te 1’i yatağa bağlı hayatını devam ettiriyor.
İzmir’de inme geçirip son safhada hastaneye yetiştirilen Emine Sezer (67) ise, uygun tedavi yöntemi ile 3 günde eski yaşantısına döndü.
İzmir Özel Tınaztepe Hastanesi doktorlarından Nöroloji Uzmanı Dr. Egemen Vardarlı ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağın Şentürk, inme hastalığı ile bilgi verdi, 67 yaşındaki hastaları Emine Sezer’in kurtuluş hikayesini anlattı. Uzman doktorların verdiği bilgiye göre, Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı araştırmada 60 yaş üstü hastalarda en sık ölüm nedeninin inme olduğu ortaya çıktı. İnme, Türkiye’de 15-59 yaş arası insanlarda da 5. sırada ölüm sebebi. Yapılan araştırmalarda, her 6 saniyede bir kişinin inme geçirdiği görüldü. İnme geçiren hastaların 5’te 1’inde ölüm gerçekleşirken, 3’te 1’i yatağa bağlı halde hayatını devam ettiriyor. İzmir’de yaşayan ev hanımı Emine Sezer de namaz kılarken inme geçirdi. Sezer, inme için uygun tedavi süresi olan 6 saatin sonunda hastaneye yetiştirilebildi. Başarılı bir tedavinin ardından Sezer, 3 gün içinde eski yaşantısına döndü.
ÜÇ GÜNDE KENDİNE GELDİ
Sezer’in sağlık durumu hakkında bilgi veren Nöroloji Uzmanı Dr. Egemen Vardarlı, şöyle konuştu: “Hasta önce acil servisimize başvurdu. Acil servisteki muayenesinde hastanın sağ tarafında ciddi bir güçsüzlük, konuşamama ve komaya doğru gidiş hali vardı. Biz tıkalı damarları kasıktan girerek açma şansına sahibiz. Hasta geldiğinde 20 dakika sonra anjiyoya alındı. Üç gün sonra hastamız kendi işini yapabilir haldeydi. Odanın içerisinde yürüyebiliyordu. Şuanda tek problemimiz, az miktarda unutkanlık. Bunun da önümüzdeki haftalarda daha iyiye gideceğini biliyoruz. Hasta işlem sırasında uyutuluyordu. Anestezinin etkisi geçtikten sonra fark ettik ki sağ taraf oynamaya başladı, hasta sorulara cevap vermeye başladı. Bu bulguları giderek güçlendi. Üç günün sonunda hiçbir kas güçsüzlüğü kalmamıştı.”
“1 SAAT SONRA ŞANSIMIZ KALMAYACAKTI”
Sezer, son safhada tedaviye alınmasaydı zemindeki diyabet, akciğer ve kalp hastalığı nedeniyle yoğun bakımda uzun süre vakit geçireceğini ve araya giren başka rahatsızlıkları nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşayacağını belirten Vardarlı, “Şuanda konuşamaz ve yatalak halde olacaktı. Sağ tarafını muhtemelen hiç hareket ettiremiyor olacaktı. Hastalar bu tür durumla karşılaştıklarında kısa zamanda hastaneye ulaşması gerekiyor. Biz çaresiz değiliz. Bir takım ilaçları önemli bir gurup hastada uyguluyoruz ve iyi sonuç alıyoruz. Damar açıcı tedaviyi maalesef her birim yapamıyor. Bunun için dünyada kabul edilen zaman sınırı 6 saattir. Biz hastamızı tam 6 saatin sonunda yakaladık. Belki bir saat sonra bizim de tedavi ile ilgili şansımız kalmayacaktı” diye konuştu.
PIHTIYI ÇIKARDILAR
İnme hastalığı ve Sezer’in durumu ile ilgili detaylı bilgi veren Girişimsel Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağın Şentürk de şunları söyledi: “Hastanın beyninin sol tarafına pıhtı nedeniyle hiçbir şekilde kan ulaşmıyordu. Biz bu pıhtının içerisinden geçip özel bir stent yardımı ile beynin normal kısmına ulaştık ve pıhtıyı çıkardıktan sonra kan gitmeyen bölgeyi normale döndürdük. Hastamız konusundaki en büyük korkumuz zamandı. Zaman bu işlemlerde çok önemlidir. Altı saati geçtikten sonra risk almaya başlıyorsunuz. Hastamız için karar almak bizim için zordu. Burada süre ile birlikte radyolojik görüntüleme de çok önemli. Radyolojik inceleme sırasında beynin ne kadarlık kısmının kansız kalıp etkilendiğini belirledik ve kurtarılabilecek olan beyin dokusunun ne kadar önemli olduğuna karar verdik. Uygun görüntüleme yöntemi ile beyinde hâlâ kurtarılabilecek alan olduğunu tespit ettik. Pıhtı çıkarma işleminden sonra hastamız neredeyse tamamen iyileşti.”
“İNME KADER DEĞİL”
İnme sonucunda hastanın yatağa bağlı olma, konuşamama, bilişsel işlevlerini yerine getirememe ve hatta ölme riski olduğunu hatırlatan Şentürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle ileri yaşlardaki hastalarda inme, ilk sırada ölüm sebebi. Toplumda maalesef hâlâ organize şekilde inme tedavisi yapılmıyor. İnme aslında bir kader değildir. Tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hasta uygun zamanda, uygun merkeze ulaştırılabilirse ve nöroloji uzmanlarının verdiği damar açıcı veya pıhtı çözücü ilaçların verilebildiği bir merkez, hem de damar içerisine girip beyin damarının içerisinden pıhtının özel malzemelerin çıkarılması işlemlerinin yapılabildiği merkeze ulaştırılabilirse hastaya tamamen iyileşme şansı veriyorsunuz.”
RADYOLOJİK İNCELEME
İnme durumunda kimi hastalarda geçici konuşmama, geçici güçsüzlük veya geçici körlük olabildiğini kaydeden Şentürk, şöyle konuştu: “Bu tip şikayeti olan hastaların mutlaka bir nöroloji uzmanına görünmesi gerekiyor. Daha sonra beyin damarlarına yönelik radyolojik bir incelemenin yapılması şart. Beyin damarlarında kritik düzeyde darlık tespit edilirse, o darlıkların mutlaka açılması gerekiyor. Bazı hastalarda kalp hastalarında, şeker hastalarında tansiyon hastalarında beyin damarlarında darlık olmasa da kalpten gelen ya da o sırada beyin damarlarında oluşan pıhtı inme problemine yol açabiliyor.”
“ŞÜKREDİYORUM”
Sağlığına kavuşan Emine Sezer ise, bu gününe şükrettiğini belirterek "Buraya nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum. Ezan okundu, oturup dinledim. Abdest alıp namaz kılmak istedim. Ayağımı yıkadığımda düştüm, kıpırdayamadım. Sesim çıkmadığı için oğluma seslenemedim. Ter içinde kaldım. Odaya girdim ama namazı kılıp kılmadığımı hatırlamıyorum. Her şey olabilirdi” ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Tarım ilaçları deredeki balıkları telef etti Tarım sezonunun açılması ile yapılan bilinçsiz ilaçlamalar, çevreye rastgele atılan tarım ilaçlarının ambalajları Düzce’de derelerdeki balıkların ölümüne sebep oldu. Tarım sezonunun açılması ile birlikte yapılan bilinçsiz tarım uygulamaları doğaya zarar veriyor. Özellikle ilaçlama döneminin başladığı Düzce’de kullanılan ilaçlama makinelerinin derelerde yıkanması, boş ilaç kutularının çevreye atılması derelerdeki popülasyonu olumsuz etkiliyor. Düzce’nin Ozanlar Mahallesi’nden geçen dere içinde yıkanan ilaçlama makineleri ve boş ilaç kutularının dereye atılması sebebiyle binlerce balık telef oldu. Ozanlar Mahallesi Muhtarı Bülent Keser ise deredeki balık ölümlerinden dolayı şaşırdıklarını ve üzgün olduklarını dile getirerek, “Ölümlerin görüldüğü günden beri hayretler içinde ve üzgünüz. Yüzlerce, binlerce balığın telef olduğunu gördük. Çok uzun süredir böyle bir sıkıntı yaşamamıştık. Dünden beri derenin üzeri ve dibi olduğu gibi balık ölüleriyle doluydu. Uzun bir mesafede balık ölüleri görülüyor. Çok üzgünüz. Mahallemizin gençleri, çocukları bu derenin kenarında balık tutarak zaman geçiriyor. Çünkü bu dere balık olan bir dere. Balık ölümlerini haber alır almaz Düzce Belediyesi, Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri ile irtibata geçtik. Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri sağolsunlar hemen harekete geçtiler. Dere kenarlarındaki ve derenin içindeki balıkları topladılar. Numuneler aldılar. Bu derenin yanında herhangi bir fabrika olmadığı tespit edildi ancak tarımın yeni yeni başladığı ekim, dikim ile fındık ilaçlamasının yeni başladığı tarla ilaçlamaları, ağaç ilaçlamaları başladı. Yetkililerin ilk kanaati de tarım ilaçları sebebiyle ölümlerin gerçekleştiği yönünde. Bu sıkıntı sadece Düzce’nin değil bütün ülkenin sorunu. Ben vatandaşlarımızdan ve çiftçilerimizden duyarlı olmalarını, yapılan ilaçlamaların dere kenarlarından uzak tutulmasını çok rica ediyorum. Çünkü çok ciddi ölümlerle karşı karşıyayız ve çok üzgünüz” dedi. “İlaçlama makinelerinin derede yıkanması ölümleri artırdı” Balıkların tarım ilaçlarını ile nasıl zehirlendiğini de anlatan Bülent Keser; “Bu ilaçlama işini yapan firmalar ve ilaçlamanın yapıldığı büyük motorlar var. Bazı vatandaşlar dereye girerek motorlarını yıkamış olabilirler. Bazı çiftçiler ise ilaçların konulduğu plastik kutuları var. Nasıl olsa işim bitti diyerek o kutuları dereye atıyorlar. Ya da bu ilaçların çuval gibi olanları da var. Bu kutuları, ambalajları en kolay imha yöntemi ise dereye atma. Bunları dereye atan insan olamaz. Çevreci, çiftçi arkadaşlarımızı daha duyarlı olmalarını rica ediyorum. Zaten bu yapan fotoğraflardan nasıl bir çevre faciasına neden olduğunu görecektir” diye konuştu
İstanbul TAV’ın beş havalimanına Frankfurt’da ödül TAV Havalimanları tarafından işletilen Almatı, Batum, Medine, Milas-Bodrum ve Tiflis havalimanları Skytrax tarafından düzenlenen ve yolcu oylarıyla belirlenen Dünya Havalimanı Ödülleri 2024’te en iyiler arasında yer aldı. Havalimanı işletmeciliğinde Türkiye’nin dünyadaki lider markası TAV Havalimanları’nın işlettiği beş havalimanı Skytrax Dünya Havalimanı Ödülleri’nde en iyiler arasında gösterildi. Ödüller Frankfurt’da düzenlenen ve 120’den fazla ülkeden iki binden fazla sektör temsilcisini buluşturan Passenger Terminal Expo’da (PTE) açıklandı. Medine Havalimanı, geçen seneki konumunu iki sıra yükselterek dünyanın en iyi 50 havalimanı içerisinde yer aldı. Orta Doğu’nun en iyi bölgesel havalimanı da seçilen Medine, aynı zamanda 5-10 milyon yolcuya hizmet veren havalimanları, Orta Doğu’da en iyi havalimanı personeli ve Orta Doğu’da en iyi havalimanları kategorilerinde ilk 10’a girdi. Almatı, Orta Asya’nın en iyi ikinci bölgesel havalimanı olarak gösterilirken Orta Asya’da en iyi havalimanları ve Orta Asya’da en iyi havalimanı personeli kategorilerinde ilk beşte yer aldı. Tiflis ve Batum havalimanları ise Doğu Avrupa bölgesinde en iyi ilk 10 içinde yer buldu.Tiflis Havalimanı ayrıca yolcu sayısına göre kendi kategorisinde en iyiler arasında sıralandı. Milas-Bodrum Havalimanı ise “En Çok Gelişim Gösteren” ilk 10 havalimanından biri oldu. Skytrax Dünya Havalimanı Ödülleri, dünya genelinde gerçekleştirilen havalimanı müşteri memnuniyeti anketiyle belirleniyor. 570’den fazla havalimanındaki müşteri hizmetleri ve tesislerini değerlendiren ödüller, dünya çapındaki havalimanları için mükemmellik standardı olarak kabul ediliyor.
İzmir İzmir Sığacık’ta yat limanı protestosu İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Sığacık’ta, Teos Marina’nın kapasitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar vatandaşlar tarafından protesto edildi. Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, “Bugün burası genişleyince ne olacak? Denizin kalitesi düşecek. Balık artık eski balık olmayacak. Yerel hiç bir şeyimiz kalmayacak. Sığacık Körfezi; halkındır, balıklarındır, balıkçılarındır” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, 40 milyon TL’lik yatırımla Sığacık Körfezi’nde bulunan Teos Marina’nın kapasitesini artırmaya yönelik proje hazırlamıştı. Bu gelişmelerin ardından, Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin’in çağrısıyla marina önünde protesto düzenlendi. Seferihisar Belediyesi meclis üyelerinin yanı sıra eyleme; Seferihisar Kent Konseyi, Emekli SEN 2017, Çağdaş Seferihisar Derneği, Akarcalılar Derneği, Demokrasi Platformu, TEMAD, Türkiye Astsubaylılar Derneği, Seferihisar Halk Evleri Şubesi, Alevi Kültür Derneği, Seferihisar Çağdaş Kadın Platformu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği de destek verdi. Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, marina yapımının başında verilen vaatlerin yerine getirilmediğini iddia etti. Yetişkin, “Marina yapılırken verilen sözler arasında; ‘Seferihisar halkına, Sığacık halkına katkılar sağlayacağı, otellerin devamlı çalışacağı’ vardı. Gördük ki burası sadece zengin kişilerin gelip yatlarını bağladıkları otopark gibi kullandıkları bir alan haline geldi” dedi. “Gerekirse bu işin başında yatıp nöbet tutmaya hazırım” diyerek kapasite artırımına karşı kararlılığını dile getiren Yetişkin, şunları söyledi: “2022 senesinde engel olduğumuz marinanın kapasite genişletilmesini, şimdi yine ÇED raporunda yaptıkları kurnazlıklarla önümüze getirdiler. Ulaştırma Bakanlığı, deniz ve kara toplam 67 dönüm alanda, 40 milyon liralık yatırım ile marinayı genişletmek istiyor. Sonra kalanların sayısı yine artacak. Gelecekler yine ’genişlememiz lazım ihtiyaç var’ diyecekler. Bu ihtiyacın sonu yok; ama doğanın sonu var.” Başkan Yetişkin, şöyle devam etti: “ÇED raporunda kendileri söylemişler. Projenin ekonomik ömrü 25 yıl. 25 yıl için bu denizi, doğayı, denizde yaşayan canlıları yok etmeye değer mi? Buradan başta Ulaştırma Bakanlığı olmak üzere tüm bakanlıklara sesleniyorum; derdiniz ihtiyaç ise bizde ihtiyaç çok. Buyurun gelin önce onları çözelim. Doğada bir yeri bozdun mu, doğa senden intikamını yüz misli alır. Bugün burası genişleyince ne olacak? Denizin kalitesi düşecek. Balık artık eski balık olmayacak. Yerel hiç bir şeyimiz kalmayacak.”