SAĞLIK - 13 Temmuz 2018 Cuma 09:22

Uzmanlardan diyabet uyarısı

A
A
A
Uzmanlardan diyabet uyarısı

Uzmanlar, halk arasında ‘şeker hastalığı’ diye tabir edilen diyabetin ağır bir hastalık olduğunu, kimlerin risk grubunda yer aldığını ve diyabetin nelere neden olabileceğini anlattı.

Uzmanlar, halk arasında ‘şeker hastalığı’ diye tabir edilen diyabetin ağır bir hastalık olduğunu, kimlerin risk grubunda yer aldığını ve diyabetin nelere neden olabileceğini anlattı.


Halk arasında ‘şeker hastalığı’ diye tabir edilen diyabet hakkında bilgi veren Ege Sante Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Uzman Dr. Hakan Demirel, gizli diyabet döneminin uzun yıllar sürebileceğini belirterek, “Diyabet, toplumda çok sık görülen ve uzun bir süre semptom göstermeyen daha sonrasında insülin eksikliğiyle karakterize olmakla beraber insülin direnciyle karşımıza çıkan, protein ve yağ mekanizmasını etkileyen bir metabolizma hastalığıdır. Diyabetin tedavi maliyetlerinin hem hasta açısından hem de devlet açısından büyük bir yük oluşturması diyabeti önemli sağlık sorunlarından bir tanesi olmasına yol açıyor" dedi.


Hastaların gizli diyabet olarak bahsettikleri dönemin uzun sürebileceğini kaydeden Uzman Dr. Demirel, "Hasta 10-15 yıl bu semptomlardan şikayet etmesine rağmen hekime görünmeyebilir. Biz bu tür hastalarımızda gerek açlık kan şekerleri gerekse tokluk kan şekerleri ve yükleme testleriyle tanıyı kolaylaştıracak bazı tanı aşamalarından hastamızı geçirmemiz gerekiyor. Daha basit şekilde açıklayacak olursak; bozulmuş açlık glukozu olarak adlandırdığımız durumları artık diyabet öncesi durum olarak adlandırıyoruz. Hastalarımızın açlık kan şekerlerinde 100 ile 125 miligram arası değerler görüldüğü zaman bozulmuş açlık glukozundan bahsedebiliyoruz. Diğer aşamada ise hastanın mutlak 8 saatlik açlığı takiben alınan açlık kan şekerinde 125 miligram ve üstü değer çıkıyorsa, oral glukoz tolerans testinde ise 200 miligram üzerindeki değerlere aşikar diyabet tanısı koyabiliyoruz" diye konuştu.



"Tedavide olmazsa olmaz; yaşam tarzı değişikliği”


Tedavi sürecinde yaşam tarzı değişikliğinin önemli bir etken olduğunu belirten Uzman Dr. Hakan Demirel, “Hastalarımıza diyabet tanısı konduktan sonra tedavi aşamasında hastanın en çok dikkat etmesi gereken nokta yaşam tarzı değişikliğidir. Özellikle değinecek olursak bunlar; düzenli egzersiz programları, protein, yağ ve kalori alımının azaltılmasıdır. Hastalarımızın hala kan şekeri değerleri yüksek görünüyorsa ağızla alınan ilaçlara başlanılması gerekiyor" şeklinde konuştu.



"Risk grubunda olan kişileri daha sık izlemekte fayda var”


Diyabetin kimler için risk unsuru oluşturduğunun üzerinde duran Demirel, "Özellikle insülin direnci görülen hastalarımızı, obez hastalarımızı, gebelik diyabeti tanısı konulan hastalarımızı, 4 kilo üstü doğum ve ailede diyabet geçmişleri olan kişileri biz potansiyel diyabetik olarak görüyoruz bu yüzden bu kişileri daha sık izlemekte fayda var” ifadelerini kullandı.


Diyabetin ilerleyen süreçlerde yol açabileceği sonuçlara da dikkat çeken Uzman Dr. Hakan Demirel, "Diyabet gerek maddi açıdan gerekse hasta açısından çok büyük yük getiren bir hastalıktır. İlerleyen dönemlerde böbrek yetmezliği sonucu bu hastalarımızın büyük bir çoğunluğunun hemodiyalize bağlanması gündeme gelebiliyor ancak bununda çok maliyetli bir tedavi olduğunu söylemekte yanlış olmaz. Risk grubunda bulunan hastalarımızın mutlaka bir iç hastalıkları uzmanına gitmelerinde son derece yarar var” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi, Bolu’da düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu kongrede Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.
İstanbul Öğrencisini zorbalık yaptığı gerekçesiyle uyaran öğretmene veliden şiddet: O anlar kamerada Sarıyer’de bir okulda iddiaya göre, yaşıtlarına zorbalık yaptığı gerekçesiyle öğrencisini uyaran öğretmen, öğrencinin babası tarafından okulda şiddete uğradı. Şiddet uygulayan veli polis ekipleri tarafından gözaltına alınırken, şahsın öğretmene yumruk attığı anlar güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Olay, Sarıyer Prof. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, okulda görev alan öğretmen Necla Ö. akran zorbalığı yapan bir öğrencisini uyardı. Uyarı üzerine öğrencinin "Bana nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz" diyerek öğretmeni tehdit ettiği öğretmenin ise, "Evladım ben senin öğretmeninim. Bu nasıl bir üslup?" diyerek uyardığı ileri sürüldü. Öğretmen Necla Ö., daha sonra öğrencinin babası Ali Ç.’yi okula çağırdı. Daha önce de okul öğretmenleri ve yöneticileri ile de tartışarak sorun çıkardığı ileri sürülen Ali Ç., okul koridorunda gördüğü öğretmen Nazlı Ö.’yü yumruk atarak yaraladı. Öğretmen aldığı darbe sonucu yaralanarak hastaneye kaldırılırken iş göremezlik raporu verildiği öğrenildi. Polis ekipleri ise konuya ilişkin çalışma başlatırken veli Ali Ç.’yi yakalayarak gözaltına aldı. Öte yandan öğrencinin de benzer nedenlerden dolayı ara dönemde bulunduğu okula nakli yapıldığı ileri sürülürken öğretmenin darp edildiği anlar güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi.