GENEL - 13 Ekim 2016 Perşembe 17:57

"3. Uluslararası Raylı Sistemler Mühendisliği Sempozyumu"

A
A
A
"3. Uluslararası Raylı Sistemler Mühendisliği Sempozyumu"

Türkiye’nin ilk Raylı Sistemler Mühendisliği’nin bulunduğu Karabük Üniversitesi’nin (KBÜ) ev sahipliğinde üç gün sürecek olan ‘3.Uluslararası Raylı Sistemler Mühendisliği Sempozyumu’ başladı.
KBÜ 15 Temmuz Şehitleri konferans salonunda başlayan sempozyuma, Karabük Valisi Mehmet Aktaş, TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Başkanı Orhan Aydın, Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları (KARDEMİR) A.Ş Genel Müdürü Uğur Yılmaz, KBÜ Rektörü Prof. Dr. Refik Polat, Karabük Emniyet Müdürü Serhat Tezsever, iş adamları, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Programın açılışında konuşan KBÜ Rektörü Prof. Dr. Refik Polat, Karabük’ün tek ray üreticisi olduğunu ve ülkenin ilk ve tek ilk raylı sistemler mühendisliğinin Karabük’te olduğunu söyleyerek, “Bu bize büyük guru ve onur veriyor. İstiyoruz ki, raylı sistemler konusunda Türkiye’nin kalbi burada atsın” dedi.
“Savunma sanayisinden sonra ulaşım alanında ciddi gelişmeler var”
OSTİM Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Başkanı Orhan Aydın ise demiryollarına son yıllarda yapılan yatırımlara değinerek, son yıllarda Türkiye’nin sanayi alanında en hızlı mesafe kaydettiği alanın savunma sanayisi olduğunun altını çizdi. Aydın, “Şu anda savunma sanayi alanında Türkiye hızlı bir mesafe kat etti. Sektörün bir sahibi ve bir stratejisi var. Neyi nasıl yapacağı ve üniversite ile nasıl işbirliği yapılacağı konusuna kadar inmiş ve tanımlanmış iş planı var. Savunma alanında kendi tank, top, insansız hava aracı, ihtiyaç duyduğumuz savunma ile ilgili birçok şeyi milli olarak yapılıyor. Ulaştırma alanında da hızlı bir şekilde işbirliği ve güç birliği yaparak ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Ülkede çalışma sistemini düzgün kuramıyoruz. Kamu, üniversite ve özel sektör çalışıyor ve çaba sarf ediyoruz ama kurduğumuz sistem bize iş üretmiyor, tam tersine yaptığımız işi bozuyor, kırıyor. Dökmeden kırmadan bu işi yapmamız için, üniversite, sanayi ve kamu olarak bir araya gelmemiz gerekiyor. Özel sektörün Türkiye’de ciddi bir dinamizmi var. Üniversitelerimiz kafasına göre gidemez, ülkenin ve bizim ihtiyaçlarımızı mutlaka hissetmesi lazım. Kamu politikalarını yaparken de özel sektörü görmesi lazım. Bunlarla işbirliği yaparak başından sonuna kadar bir yol haritası çizmemiz lazım. Son zamanlarda bunun işaretlerini görüyoruz. İnşallah raylı sistemler konusunda ülkemizde çok ciddi gelişmeler var Yerli firmalarımızda da özellikle belediyelerin ihtiyaç duyduğu ray sistemler alanında ciddi gelişmeler oldu. Birbirini tamamlayacak ahenk içinde çalışacak bir düzen ihtiyacımız var” diye konuştu.
"2003’ten sonra demiryolları devlet politikasını haline geldi"
TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın ise, karayoluna bağlı öncelikli ulaşım nedeniyle Türkiye’de yarım asra yakın bir süre demiryollarının ihmale uğradığını söyledi. Umutların tükendiği bir sırada 2003 yılının bir milat olduğunu ve bu yıldan sonra demiryollarının devlet politikası haline geldiğini belirten Apaydın, "Bu güne kadar demiryolu ulaşımına 50 milyar lira yatırım yapıldı. Üzerinden geçen trenlerin artık güçlükle seyredebildiği, 150 yıl el değmeyen demiryolu hatlarının tamamına yakınını yeniledik. Yenilenen hatları elektrikli ve sinyalli hale getiriyoruz. Yüksek Hızlı Tren hatlarının uzunluğu bin 213 kilometreye ulaştığı. Yüksek Hızlı Tren için 3 bin 229 kilometre yeni demiryolu inşaatı da devam ediyor. 20 noktada açmayı planladığımız lojistik merkezlerden de 7 tanesini hizmete aldık. Şehir içi modern toplu taşım araçlarımız olan İstanbul Marmaray ve İzmir Egeray devreye alındı. Ankara Başkentray kısa sürede hizmete girecek" dedi.
“Yeni nesil demiryolu araçlarının üretilmesi için milli projeler başlattık”
İleri teknoloji gerektiren demiryolu araç ve gereçlerin Türkiye’de üretilmesine yönelik önemli adımlar atıldığından da bahseden Apaydın, şunları kaydetti:
"Bağlı ortaklarımızla yeni nesil dizel ve elektrikli trenleri üretiyoruz. Mili üretime yönelik çalışmalar devam etmekte. İlk milli elektrik lokomotifi geçen yıl devreye aldık ve hizmet veriyor. Yeni nesil demiryolu araçlarının üretilmesi için milli projeler başlattık. Milli yüksek hızlı tren, mili dizel ve elektrikli tren seti ve yeni nesil yük vagonu üretmek için çalışıyoruz. Bağlı ortaklıklarımızın yanı sıra İstanbul Teknik Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, TÜBİTAK, Aselsan, Havalsan gibi bu sektörde çalışan tüm paydaşlarımızla çalışıyoruz. Milli yüksek hızlı treni raylara indirerek milletçe büyük bir başarıya imza atmak istiyoruz. Mevcut hatların yenilenmesi, yeni hatların açılmasının yanı sıra insan kaynağında yatırım yapıyoruz."
KARDEMİR A.Ş Genel Müdürü Uğur Yılmaz da hem Türkiye’nin hem de bölgenin tek ray üreticisi olduklarını belirterek, “KARDEMİR olarak kendimizi geliştirerek uluslar arası kalitede 72 metre boyunda ray üretiyoruz. Entegre tesis olarak 150 bin ton ile başladığımız üretimimiz 2 milyon tonun üzerine çıktı ve adım adım 3 milyon ton seviyelerine doğru gidiyoruz” dedi.
Sempozyumun ilk günü "Yerli ve Milli Test Merkezleri", "Raylı Ulaşım Sitemlerinde Yerli ve Milli Üretim" panelleriyle tamamlanacak.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa YÖK Başkanı Erol Özvar: "Türkiye’deki üniversitelerin yüzde 99.8’i dolu" Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu ‘Arama Konferansı’ programına katılmak için Bursa’ya geldi. Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu konferans, saygı duruşu sonrası İstiklal Marşı’nın okunmasıyla beraber BTÜ Rektörü Profesör Doktor Naci Çağlar’ın konuşmasıyla başladı. Çağlar, YÖK Başkanı Erol Özvar’ı ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti belirterek, "Bugün burada üniversitemizin ‘Arama Konferansı’ için toplandık. Üniversitemizin mevcut durumunu, şehrimizin ve bölgemizin potansiyelini, ülkemizin yeni yüzyıldaki yerini ve dünyadaki trendleri dikkate alarak bu arama konferansında ‘2030 yılı ve sonrasında üniversitemizi nerede görmek istiyoruz’ sorusuna cevap arayacağız. Hepinize, katılımınızdan dolayı teşekkür ederim" dedi. “Üniversitelerimizde 4 milyonu örgün olmak üzere toplam 7 milyon öğrencimiz var” Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu konferansta konuşan YÖK Başkanı Erol Özvar, "Yükseköğretim Kurulu olarak, mümkün olan her fırsatta Yükseköğretim Sistemi’nin paydaşlarıyla bir araya gelmeye ve fikir alışverişinde bulunmaya büyük bir gayret verdiğimi söyleyebilirim. Başlıca hedefimiz olan Türk yükseköğretiminin dünya üzerinde rekabetçi, yenilikçi, sürdürülebilir ve nitelikli bir yapıya sahip olması için ortaya koyulan her türlü görüş ve önerinin çalışmalara katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum. Burada da fevkalade neticeler alacağımızın kanaatindeyim. Bugün ülkemiz 208 üniversitesi yaklaşık 185 bin akademisyeni ve 4 milyonu örgün eğitim olmak üzere 7 milyona ulaşan öğrencisi ile son derece büyük bir kapasiteye ulaşmıştır. Bu kapasite ile Avrupa üniversiteler alanının en önemli paydaşlarından bir tanesidir. Bu kapasiteye ulaşılmasında başta sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde son 20 yılda Yükseköğretim Sistemi’ne yapılan yatırımların katkısı müstesnadır. Ülkemizde yükseköğretime erişim talebi güçlü bir şekilde devam etmektedir. 2023 yılında 3 buçuk milyondan fazla öğrencimiz üniversite sınavlarına başvurmuş, üniversite kontenjanlarının doluluk oranı yüzde 99.8 gibi son derece yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Bu yoğun ve güçlü talebe, doğru politikalar ile cevap vermek Yükseköğretim Kurulu’nun en temel hedeflerinden biridir. YÖK olarak bir taraftan ülkemizin yükseköğretimde sahip olduğu kapasitenin ve gücün önemini vurgularken, diğer yandan yükseköğretimimizin kalitesini daha da yükseltme irademizi her platformda ifade etmeye devam ediyorum. Üniversitelerimizin uluslararası alandaki saygınlıklarını ve görünürlüklerini yükseltmek, akademisyenlerimizin projelerini artırmak AR-GE faaliyetlerini teşvik etmek ve nihayetinde ülkemizin her alanda ihtiyaç duyduğu nitelikli beşeri sermayeyi artırmak başta olmak üzere kaliteyi önceleyen bir anlayış ile YÖK olarak hareket ettiğimizi buradan paylaşmak isterim. Üniversitelerimizdeki kalite süreçlerini yakından takip etmemiz, bu süreçlerde üniversiteleri her şekilde desteklememiz bu anlayışımızın bir tezahür olarak görülmelidir" ifadelerine yer verdi. "Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler için vardır" Türk yüksek eğitiminde misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma konularında son yıllarda çok önemli mesafeler katedildiğini belirten Özvar, "2016 yılında YÖK tarafından bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması programı hayata geçirilmiştir. Bu program sayesinde 25 devlet üniversitesinin genel ve geleneksel çalışmaları dışında bulundukları bölgelerin dinamiklerini esas alarak projeler hazırlamaları ve bölgesel kalkınma odaklı misyonlar edinmeleri sağlanmıştır. Bu bakımdan, son yıllarda Anadolu’nun dört bir yanında bu misyon ile hareket eden üniversitelerimizde önemli gelişmeler kaydedildiğini, bölgesel kalkınma üniversitelerimizin çokça görünür katkılar sağladığını görmekten sadece YÖK değil, bölge insanlarımızın da memnuniyet ile ifade etmiş olması bu alanda yapmış olduğumuz çalışmaların ne kadar isabet kaydettiğini göstermektedir. YÖK’ün gelecek vizyonunda önemli yer tutan bir diğer husus ise ‘İstihdam’ konusudur. Çeşitli vesileler ile ifade ettiğimiz üzere piyasayla, istihdamla, kültür-sanat ve edebiyatla bağı azalmış programları kademeli olarak dönüştürmeye devam ediyoruz. Bu vesile ile toplantının hazırlanmasında ve organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Sivas Maraş ve Tokat depremlerini önceden bildirmişti, İstanbul için rahatlatan tahmin Kahramanmaraş depreminin uyarısını 2 hafta öncesinden yaparak gündem olan Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, geçtiğimiz gün gerçekleşen Tokat depremini de 3 saat öncesinden haber vererek yeniden gündem oldu. İçelli’den bu kez İstanbul’u azda olsa rahatlatacak bir açıklama geldi. Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, 7 büyüklüğün üstünde beklenen İstanbul depremiyle ilgili yaptığı açıklamada kendi çalışmalarına göre beklenen depremin en fazla 6 ila 6.5 büyüklüğünde olabileceğini söyledi. İcelli, “İstanbul’da büyük bir deprem beklentim yok. Orada bulunan fay 180-190 kilometre uzunluğunda. Bu fay 123 yıl içerisinde 3 kez kırıldı. 2 kez 7 üzeri bir kez de 6 büyüklüğünde. 1912’de Mürefte depremi, 1999 Gölcük depremi zaten burayı rahatlatmıştı, 1963’te de 6.3’lük bir depremle Çınarcık fayı yırtılmıştı ve neticesinde Marmara genel olarak rahatladı. Burada yırtılmayan sadece 30-35 kilo metrelik bir kırığımız kaldı. Buda 6-6,5 büyüklükte deprem oluşturabilecek bir potansiyele sahip. Sismik kesitlere baktığımızda, 12 kilo metrenin altında bir sürünme olduğu zaten bariz olarak bellidir. Deprem silsilesine baktığımızda da bunu teyit edebiliyoruz” dedi. “Sulusaray depremi Kuzey Anadolu zonunu tetiklemez” Tokat’ın Sulusaray ilçesinde yaşanan depremlerin yine Tokat sınırları içerisinden geçen Kuzey Anadolu fay zonunu tetiklemeyeceğini belirten İçelli, “Tokat’ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen depremlerin Kuzey Anadolu fayını tetikleme gibi bir durum yok. Çünkü depremi oluşturan küçük bir fay. Böyle küçük depremler büyük fayları tetikleyemez. 7 büyüklüğün üzerinde bir deprem olsaydı bunu düşünebilirdik. Özellikle depremlerin odak mekanizma çözümlerini çok iyi incelememiz gerekiyor. İki gündür biz bunu inceliyoruz. Özelikle Buğdaylı fayının üzerinde, 23 kilo metrelik bu fayın sağına ve soluna her hangi bir baskı uygulamadığını düşünüyoruz“ diye konuştu. “Beklenen büyük Tokat depremi en fazla 6.2 büyüklükte olabilir” Tokat’tan geçen Kuzey Anadolu Fayında beklenen depremle ilgili değerlendirmede bulunan İçelli, “Bölgemizde bir çok kırığımız var. Özellikle Merzifon Esençay fayı 6.5 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyele sahip. Faylar tesadüfen depremler üretmiyor. Belli bir deformasyon enerjisini biriktirip, kinetik enerjiye çevirmesi gerekiyor. 1939 yılındaki Erzincan depremi vardır. 42-43 depremleri o bölgeyi zaten rahatlatmıştı. Yıllık 2.5 santimetrelik yamulma hızını hesap ettiğimizde şuanda odada ki potansiyel enerji 6-6.2 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyeldedir” ifadelerini kullandı. “Sulusaray’da 5 büyüklükte yeni depremler beklenebilir” İçelli 2 gündür depremlerle sallanan Tokat’ın Sulusaray ilçesindeki fayda 5 büyüklükte yeni depremler beklenebileceğinin altını çizerek şunları söyledi. “Tokat Sulusaray’da halen 5 büyüklüğünde depremler bekliyoruz. Panik yapmaya gerek yok. Özellikle Tokat buradaki depremleri çok fazla hissediyor. 5.6’lık depremlerde 4.5’lik artçılar gelmeni normaldir. 5 büyüklükte depremlerde oluşabilir ama daha büyük bir deprem beklemiyoruz.”
Yozgat Yozgat’ta depremin izleri gün ışıyınca ortaya çıktı Tokat’ın Sulusaray ilçesinde dün meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki depremin ardından Yozgat’ta sabahın erken saatlerinde hasar tespit çalışmaları yapıldı. Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan, depremde 147 ev, 14 ahır ve 8 camide hasar oluştuğunu söyledi. Tokat’ın Sulusaray ilçesinde dün saat 18.11’de meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem, Yozgat merkez ve ilçelerinde de hissedildi. Özellikle Kadışehri ilçesinde ve köylerinde hissedilen deprem nedeniyle vatandaşlar büyük panik yaşarken, depremin izleri gün ışıyınca ortaya çıktı. Bölgede çok sayıda yapı hasar görürken, cami minarelerinin yıkıldığı ve ahırlarda hasar oluştuğu görüldü. Ekipler Kadışehri, Aydıncık ve Çekerek ilçelerinde hasar tespit çalışmalarına hızla devam ederken, bölgelere yardım ulaştırılması için koordinasyon sağlanıyor. Yozgat’ın Kadışehri ilçesi Yelten köyünde kimi vatandaşlar AFAD tarafından verilen çadırlarda kalırken, kimi vatandaşlar da traktör römorklarını çadıra dönüştürerek geceyi geçirdi. Yozgat Valiliği öncülüğünde depremden etkilenenlere 200 çadır ve bin battaniye dağıtılarak, vatandaşların yemek ihtiyacı karşılandı. “200 çadır, bin battaniye dağıttık” Depremde herhangi bir can kaybı ve yaralanmanın yaşanmadığını söyleyen Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan, şu ana kadar 147 ev, 8 cami ve 14 ahırda zarar oluştuğu yönünde ihbar geldiğini belirtti. Vali Özkan, “Arkadaşlarımız sahada günün ışımasıyla birlikte tekrardan görev aldılar ve hasar tespit çalışmaları bir yandan binalarda, bir yandan tarımsal hasar tespit çalışmaları, bir yandan da bina içlerindeki mal zararına dönük hasar tespit çalışmalarımız devam ediyor. Çok şükür çok ciddi denilebilecek bir sorunumuz, bir problemimiz yok. Gerek evinde oluşan hasardan gerekse endişeden dolayı evine giremeyen insanlarımız vardı. Bu surette de derhal çadır dağıtımını AFAD ve Kızılay üzerinden gerçekleştirdik. Gece sabaha kadar kurulumların çoğunu bitirdik. Bunların yanı sıra battaniye dağıtımlarımızı yaptık. Şu ana kadar 140 çadırın kurulumunu yaptık. Tabii sabah gidince orta çadırlar da isteyen oldu. Onlarla beraber 200’e yaklaştı çadır sayımız. Bine yakın da battaniye dağıtımımız oldu. Gelen talepleri de karşılıyoruz. Hiçbir problemimiz yok” dedi. Depremden etkilenen Yelten köyü sakinlerinden Bekir Taşkın, “Evimizin arka tarafı komple çökmüş, eşyaları annem ve babam dışarı çıkarmış. O eşyaları başka yere taşıyacağız” dedi. “Evden çıkmakta zorlandım” İzzet Balta ise hasarın çok olduğunu, evden çıkmakta zorlandığını söyleyerek, “Evimizin duvarları komple döküldü, ahırımız zarar gördü. Geceyi çadırda geçirdik. Rabbim devletimizin yokluğunu vermesin” şeklinde konuştu. “Rabbim kimseye bu durumu yaşatmasın” Sefer Sağlamer ise, “Rabbim kimsenin başına vermesin bu durumu, çok kötü sallandık. Ben Ankara’dan buraya misafirliğe gelmiştim, şiddetli deprem oldu. Köylerde hasar çok oldu. İki gündür geceyi dışarıda çadırlarda geçiriyoruz. Rabbim devletimizden razı olsun” ifadelerini kullandı.