POLİTİKA - 15 Aralık 2014 Pazartesi 09:29

CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler:

A
A
A
CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler:

CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, 30 yıldır Türkiye’nin mücadele ettiği PKK terörünün önümüzdeki yıllarda Kürt soykırımı olarak ülkenin karşısına çıkacağını belirterek, bu kapsamda Yunanistan’ın, Türkiye’nin İstiklal Savaşında verdiği mücadeleyi Rumlara karşı soykırım yapıldığı iddiasında bulunması örneğini verdi.
Prof. Dr. Güler, Eğitim-İş Kastamonu Şubesi tarafından Şerife Bacı Öğretmenevinde düzenlenen “Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusunun Geleceği İçin Ne Yapmalı, Nasıl Yapmalı?” konulu konferansa katıldı. Konferansta Türkiye’yi bekleyen dört tehlike hakkında geniş bilgiler veren Güler, “Küreselleşme, 1970’li yıllarda yapılan ve neredeyse 7 yıl süren Tokyo Round adlı müzakerelerle başlamıştı. 1980’lerde isim bulundu. Dünyanın yeni düzeni doğuyordu ve bu düzene küreselleşme adı verildi. 2013 yılının Temmuz ayından bu yana, ABD-AB arasında serbest ticaret ve yatırım anlaşması için görüşmeler yürütülüyor. Atlantik Okyanusu’nun iki yakasına yerleşmiş olan bu iki “Batı”, dünyayı üçüncü bir savaşa doğru sürükleyen küreselleşme saldırılarında yeni bir evrenin kapılarını açmaya hazırlanıyor. Hazırlıklar kapalı kapılar ardında yürüyor. Avrupa yurttaşları Avrupa Konseyi’nden bilgi istiyor, demokrasinin beşiği Avrupa’nın konseylerinden “Size ne?” gibi yanıtlar alıyorlar. AİHM’e başvurup “bilgi edinme hakkı”nın gasp edildiği şikayetiyle dava açıyorlar. Olup bitenleri öğrenmeye çabalıyorlar” dedi.
“TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR TARAFI, SAVAŞ ÇEMBERİ İÇERİSİNDE”
Türkiye’nin dört bir tarafının savaş çemberi içerisine alındığını vurgulayan Prof. Dr. Güler, “Küreselleşme bitmiştir. Peki, küreselleşme bitince ne oluyor. İki anlaşmalar çerçevesinde dünya çoklu toplum haline gelmiştir. Artık öyle tek kutuplu dünya falan hiç kimse ağzına almıyor. Bu tarafta eğer becerebilirlerse anlaşmayı Atlantik merkezi oluyor. ABD ile Avrupa Birliği ve bu birlik doğrudan karşısına Rusya ve Çin’i almış bulunuyor. Rusya, çevredeki komşu ülkelere saldırıyor. Eğer NATO ülkelerinden birine saldırı olduğu zaman NATO anlaşmasının 5’inci maddesine göre, üyelerden birine saldırı varsa NATO, o ülkeyi koruma anlamında askeri birlikleriyle karşı saldırıya geçer. ABD, hadi hazırlan Rusya’ya saldırmaya, ayrıca NATO’yu da hazırla saldırı için diyor. Kullandıkları tüm diyaloglara bakıyorsunuz Kaddafi, Saddam Hüseyin yani saldırmak istedikleri ülkelerin belli yönetici figürlerine ne dedilerse aynı şeyleri uyguluyorlar. İnanılmaz bir hazırlık var, bu savaşın ta kendisidir. Eğer Amerika ile Avrupa, bir merkez olarak anlaşmaya varırsa ki şu anda zaten beraber yürüyorlar. Karşılarında artık dünyanın diğer kutupları olarak gördükleri Rusya, Çin, İran ya da Afrika’daki çeşitli ülkeler ve bazı Latin Amerika ülkeleri, bunlar için düşman olarak şimdiden konumlanmış durumdalar. Küreselleşme bitmiştir, dünya artık tek kutuplu değildir. Dünya çok kutupludur, çok kutuplar savaşa hazırlanmaktadır. Türkiye, nerede yer alır. Bütün bunlar Türkiye’yi ilgilendirmez de diyebilir miyiz? Rusya dediğimiz ülke, Karadeniz’in ötesindedir. Irak dediğimiz yer, komşumuzdur. Rusya’yı vuracak olan bir şey, dolayısıyla Doğu Avrupa ülkelerini de vuracak demektir. Bu kapsamda, bizim gerçekten dört bir tarafımız savaş çemberi içerisine alınıyor, Şimdiden düşünmek lazım, herhangi bir çatışma olduğu zaman biz, Türkiye’nin ilerici güçleri, Rusya-ABD çatışması söz konusu olduğunda ne ve nasıl bir tavır alacağız. Küreselleşme çerçevesinde savaş çanları çalıyor. Bu bizim için son derece önemlidir. Buna, bizim mutlaka çözüm üretmemiz lazım” diye konuştu.
“YUNANİSTAN, İSTİKLAL SAVAŞIMIZA BİR SOYKIRIM UYGULAMASI DİYOR”
Yunanistan’ın Türkiye’nin verdiği İstiklal Savaşını bir soykırım olarak tanıyan yasayı İzmir’in kurtuluşu olan 9 Eylül’de kabul ettiğini açıklayan Güler, “Türkiye’nin üzerinde giderek çeşitlenen ve ağırlaşan soykırım suçlamalarıdır. Soykırım suçlamalarının tümü bir emperyalist yalandır. Bizim bu suçlamalar karşısında boynumuzu eğdirecek hiçbir lekemiz yoktur. Durum bu iken, Türkiye’de hem iktidarın hem de muhalefetin, soykırım suçlamaları karşısında kaçak ve köçek tavır takınmaları bu ülkeye ihanetten başka hiçbir şey değildir. Bir soykırım yalanı Ermeni soykırım yalanıdır, 2015 yılına hiçbir şey kalmadı. 2015 yılında bütün diaspora ve bir halı sergisi yoluyla ABD’yi de arkalarına alarak Türkiye’nin üzerine bu kara lekeyi, çıkmayacak şekilde yapıştırma hazırlığındalar. Böyle bir hazırlık olmasına rağmen o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, yarı yarıya özür diledi soykırım meselesi için. Acaba 2015 yılının Nisan ayında ne göreceğiz. İkinci suçlama ise Yunanistan’dan geldi. Yunanistan, bu yıl tam 9 Eylül günü bir kanun kabul etti. Yunanistan dedi ki: “Türkiye Pontus Rumları ile Anadolu Rumlarına soykırım yapmıştır. Yapmamıştır diyene ceza keseceğim Yunanistan sınırları içerisinde” dedi. 9 Eylül, İzmir’in ve Türkiye’nin kurtuluş tarihidir. 9 Eylül günü böyle bir karar aldılar, peki bunu kim kınadı Türkiye’de. İktidar partisi bir şey demedi, ana muhalefet partisi bir şey demedi, MHP sessiz kaldı. Hiç kimse hiçbir şey demedi. Yunanistan, 1918 ile 1923 yılları arasında Rumlara soykırım yapıldığını iddia ediyor. Peki, 1918-1922 yılları arasında ne oldu. Bu tarihler arasında Türkiye, İstiklal Savaşını verdi. Fakat Yunanistan, senin İstiklal Savaşın İstiklal Savaşı değil, bir soykırım uygulamasıdır. Bu ne demek ‘Türkiye, gayri meşru bir varlıktır’ iddiasına doğru yol açmaktır. Biz bunu nasıl sustururuz. Buna ilişkin olarak nasıl dünyayı ayağa kaldırmadık” ifadelerini kullandı.
“PKK TERÖRÜ KARŞIMIZA, KÜRT SOYKIRIMI DİYE ÇIKARILACAK”
Yunanistan’a benzer bir olayın aynı yoldan gidilerek Türkiye’nin 30 yıldır mücadele ettiğini PKK terörüne karşı bu seferde Kürt soykırımı şeklinde çıkarılacağını ileri süren CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Güler, “Bir suç meselesi olarak üstümüze yıkılacaktır. Soykırım saldırısı, her özelliğiyle bir emperyalist yalanı, önümüzdeki günlerde Türkiye’yi üstelik dünyayı savaşa sürükleyen bir ortamda kendi arzu ettikleri zaman ülkemizi sıkıştırmak için yapılan hazırlıklardır. Biz, bu hazırlıkları bozmak zorundayız. Bu, bizim boynumuzun borcudur. Bizim, babalarımıza, dedelerimize olan borcumuzdur. Vatan bırakacağımız çocuklarımıza olan borcumuzdur. Soykırım suçunu işlememiş insanlar, kendini başı dik savunurlar” şeklinde konuştu.
“LİSEDE OSMANLICA OKUTULARAK, TÜRKİYE’DE HARF DEVRİMİNE KARŞI BİR İLK BAYRAK AÇILMAK İSTENİYOR”
Liselerde Osmanlıca okutulması için bir tartışmanın başlatıldığına dikkat çeken Güler, şöyle konuştu: “Bunu söyleyende biliyor lisede Osmanlıca herkese öğretilemez. Osmanlıca üç evrelidir. Eski Osmanlıca, Klasik Osmanlıca ve Yeni Osmanlıcadır. Yani 15. yüzyıl, 17. yüzyıl ve 19. yüzyıldır. Osmanlıca uzmanını getirin, 16. yüzyıla ait Osmanlıca bir metin gittiği zaman önüne okuyamaz. O kadar birbirinden farklıdır. Liselerde de yapılan eğitimle çocuklara, şimdi hiçbir yerde kullanılmayan tarihte kalmış bir dili, bu üç evresi itibariyle öğrenmek mümkün değil. Böyle bir imkan yok. Hiçbir yerde kullanılmayan bir dili, lise müfredatına koymak çok eski bir pedagolojik ilke nedeniyle anlamlı değil. Çünkü eğitim gelecek içindir, geçmiş için değil. Bugün yaşamayan ve geleceğe dönük olarak herhangi bir şeyi size sunmayan bir unsuru lisede öğretmek yerine üniversitede çalışırsın. Üniversitede Sümer dilinde, Hitit dilinde çalışırsın. Ama lise araştırma alanı değil, yetişme alanıdır ve onunda geleceği hazırlama özelliği olmadığından bununda bir anlamı yoktur. Birde mesele, lisede çocukların kavrama kapasitelerini genişletmek falan değil, Türkiye’de harf devrimine karşı bir ilk bayrak açmaktır. Arapça alfabede elif, baya kitlesel bir alışkanlığı oluşturabilmek için Osmanlıca okutulmak isteniyor. Yoksa eğitimle falan bunun bir alakası yok”
“BAŞKANLIK SİSTEMİYLE, LAİKLİK ORTADAN KALDIRILACAKTIR”
AK Parti iktidarının başkanlık sistemi içerisinde laik esaslara dayanmayan bir rejimi oluşturmak istediğine işaret eden Prof. Dr. Güler, şunları söyledi: “Laik esaslar tarikat, cemaat, tekke ve benzeri örgütlenmeleri dışlar. Eğer laikliği kaldırırsan bu örgütlenmeler sosyal yapının temelleri haline gelir. Şimdi laik devletin yasakladığı ne kadar dini kimlik varsa, bu dini kimliklerin hepsine tüze kişilik ve siyasal özellik vermek isteniyor. Devleti de bunun üzerine inşaa edecek. Ölmüşlerimizin, mezar işlerimizin ve defin işlemlerini de kapsayan doğumdan ölüme tüm yaşam tarzını biçimlendirme hedefi güderler. Bütün sosyal yaşamı bu dini cemaatler, siyasal kimlik vererek onların üzerine inşaa etmektir. Büyük özlem budur. Böyle bir inşaa, dini esaslara dayanan devlet örgütlenmeleri anlamına gelir. Bakanlık sistemiyle, böyle bir şeyi yapmayı mümkün gören Cumhurbaşkanımız var. Kısa bir süre sonra, yetkilerinin de genişletilmesini isteyecektir. Halkın seçimine uygun hale getirelim. Bunu söyleyecek ve şimdiden de hazırlığı yapılıyor. Başkanlık rejimi, mutlaka ortadan kaldırılmış laik zemin üzerine inşaa edilecektir. Laiklik sistemi ortadan kalktıysa dini topluluklara verilmiş kimliklerle onların üzerinde yükselen bir sistemdir. Dini inanç çevrelerine kimlik vermek. Müslüman ya da Müslüman değil. Farklı inançlardan olanların siyasette, idarede, kotalar usulüyle kendilerine yer almaları anlamına geliyor. Laikliğin ortadan kalkış anlamına gelir, ama bununla birlikte millet kavramının da ortadan kalkması anlamına gelir”
“EŞİT VATANDAŞLIK, YURTTAŞA DAYANAN SİSTEMİ ORTADAN KALDIRIYOR”
Türkiye’de millet kavramını ortadan kaldırmak için planlanan tehlikeli bir oyunun daha olduğunu iddia eden Güler, şunları kaydetti: “O da bölücülüktür. Dini cemaatlere siyasi kimlikler vererek, devletin üzerine bunları inşaa etmek fikrindeki AK Parti yönetiminin, Kürtçülerde tüm etnik topluluklara kimlik vererek devleti bunun üzerine inşaa etme yöntemiyle bunu destekliyorlar. Kürtler, eşit ve özgür vatandaşlık istiyorum diyor. Son günlerde Alevi örgütleri de çok beğendi bu terimi onlarda, eşit vatandaşlık terimiyle yürüdüler. Böylelikle sanki Türkiye’de herkes böyle bir anlaşma içerisinde ‘biz, eşit vatandaşlık istiyoruz’ görüşünde gibi gösterilmek isteniyor. Oysa eşit vatandaşlık derken, PKK çevreleri şunları söylüyor. Etnik toplulukların eşitliğinde vatandaşlık istiyoruz diyorlar. Biz, yurttaşların eşitliğinden söz ediyoruz Cumhuriyeti ilan ettiğimizden beri. Bireysel hak ve özgürlükler diyoruz. Benim etnik kökenim ne ise ne. Dinsel inancım ne ise ne. Ben, eğer Türk vatandaşı isem tüm diğerleri ile beraber aynı haklara sahibim kardeşim. Ama bu yurttaşın eşitliğidir. Bireysel eşitlik değildir. Sen, bireysel eşitliği sağladığın zaman eyit vatandaşlık gelmez diyorlar. Eşit vatandaşlık etnik toplulukların birleştiğinden doğar diyorlar. Türklerde etnik bir topluluk ama dilleri resmi dil olmuş diyorlar. Kürtlerde etnik bir topluluk neden dilleri resmi bir dil değildir diyorlar. Boşnaklarda etnik bir topluluk, neden ana dilleri resmi dil olmamış. Lazlarda etnik topluluk, dilleri neden resmi dil değil. Farklı ana dillere resmi dil statüsü vermediğin müddetçe eşit vatandaşlık olmaz diyorlar. Etnik kökenli insanlar, özgürce ana dillerini konuşsunlar. Bizde bunu isteriz. Ama Türklerin dilini resmi dil yapmışsın, Kürtçenin ne eksiği var diyorlar. Sen, bunu gerçekleştirmediğin müddetçe, ben bir Kürt olarak seninle eşit olamam diyorlar. 14 farklı etnik guruptan söz ediliyor Türkiye’de ana dilini yaşayan şu anda. Ana dilleri resmi dil yapınca 14’ü de resmi dil mi olacak. Resmi dil demek, mahkeme demek, okul demek, pazar demek, piyasa demek, muhasebe sistemi demek resmi dil her şey demek. Bütün yaşamı o dillerde ayrı ayrı kuracaksın demek. Böyle söyleyince bu seferde, hepsi istemez diyorlar. Peki bunu isteyen şu anda kim var. Kürtler var. O halde Kürtçe ve Türkçe temel olmak üzere resmi dil olacak. Resmi dili, ana okulundan başlatırsın, üniversite dahil okutursun. Ben, Kürdüm. Çocuğumu Kürtçe ana dilinden başlattım, Kürt lisesine gönderdim, hukukçu olmak istiyor. Kürtçe ders veren Hukuk Fakültesine gönderdim. Buradan da mezun ettim. Sonuçta buradan mezun olan ya avukat ya da hakim ya da yargıç olacak. Bütün terminolojiyi Kürtçe öğrenmiş. Peki, nasıl gidip de Türkçe yargılama yapan mahkemelerde çalışacak. Eşitlik bozulur yine. O zaman Kürtçe dilinde mahkemelere ihtiyaç var. Yani yaşamı parçalamaktan başka hiçbir anlama gelmiyor. Fiilen de uygulanabilirliği yok aslında. Hatta bununla birlikte ülkemizde ne kadar etnik topluluk varsa o kadar sandalyesi olması gerekiyor mecliste. Eğer toplumun yüzde 5’i Boşnaksa, 550 milletvekilinin yüzde 5’ini Boşnaklar oluşturacak. Yüzde 15’i Yörükse, Yörükler kendi aralarında seçim yapacaklar. Ama mecliste yaptıkların yetmez ki, bürokraside de bunları yapacaksın, öğretmen atamalarında da bunları yapacaksın”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Türkiye Minikler Karate Şampiyonası Gaziantep’te başladı Türkiye Minikler Karate Şampiyonası Şahinbey Belediyesi’nin ev sahipliğinde Gaziantep’te başladı. Türkiye Minikler Karate Şampiyonası, Türkiye genelinde 1500 sporcu, sporcu ailesi, antrenör ve hakem ve federasyon görevlilerinin katılımıyla Gaziantep’te başladı. Karataş Şahinbey Spor Salonu’nda Şahinbey Belediyesi’nin ev sahipliğinde 19 Nisan’da başlayan ve 21 Nisan tarihine kadar devam edecek olan şampiyonada, ilk gün müsabakaları dikkat çekti. Düzenlenen şampiyonaya Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Karate Federasyonu Başkanı Av. Dr. Aslan Abid Uğuz’un yanı sıra federasyon yöneticileri ve protokol üyeleri de katıldı. “Çocuklarımıza okullarına devam ederken sporda da destek olalım” Çocuklara okullarına devam ederken sporda da destek olunması gerektiğini belirten Karate Federasyonu Başkanı Av. Dr. Aslan Abid Uğuz, Gaziantep’i biz kültür mirası şehri, gastronomi şehri olarak biliyoruz ama burada olduğumuz 2 gün içerisinde çok değişik bir gözlem yapma fırsatı buldunuz. Öncelikle belediyecilik nasıl yapılır, bir insanın hayatına nasıl dokunur, bu hizmetler nasıl yapılır, halka hizmet nasıl yapılır bunları Şahinbey Belediyesinde gördük. Ben sadece bu şampiyonaya destek oldukları için değil, böyle güzel bir ortamı bize verdikleri için ve bu güzel hizmetleri Gaziantep’in dışından gelmiş olmamıza rağmen bizlere hissettirdiği için kendisine teşekkür ediyorum. Çocuklarımız bu şampiyonaya katıldılar. Demek ki yeşil kuşaktalar en zor aşamayı geçtiler. Çünkü sarı kuşaktan sonrası çok önemlidir. Bundan sonra çocuklarımıza siz velilerimizin çok destek olması lazım. Bu çocuklarımız sadece sporumuzun değil geleceğimizin de teminatı. Bu çocuklarımızdan nasıl 4 tane olimpiyat madalyalı karate sporcusu çıkardıysak belki onların yerine gelecekler. Bizim 4 olimpiyat madalyalı sporcumuzun 1 tanesi mühendis, 3 tanesi öğretmen. Yani hem spor hem okul bir arada olabilir. Çocuklarımıza okullarına devam ederken sporda da destek olalım. Minik yavrularımızın heyecanına desteğimizi devam ettirelim. Herkese katılımları için teşekkür ediyorum” dedi. “Gençlerimizi spora teşvik ediyoruz” Yapılan spor salonları ve yapılan projelerle genç ve çocuk yaştaki tüm herkesi spora teşvik ettiklerini söyleyen Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Yarışmaya katılan tüm gençlere başarılar diledi. Tahmazoğlu, “Türkiye Minikler Karate Şampiyonası’nın Gaziantep’te yapılmasından dolayı başta Karate Federasyonu Başkanımıza, yönetim kurulu üyelerine emeği geçen herkese teşekkür ederim. Aynı zamanda Gaziantep bir Spor kenti ve çok sayıda gencimiz var. Türkiye’deki en genç nüfusa sahip illerden ve ilçelerden biriyiz. Gençlerimizin eğitimlerinin yanı sıra bir kültür sanat alanıyla ilgilenmeleri çocuklarımızın geleceği açısından çok önemli. Hem vücudu zinde tuttuğu gibi hem disiplinli bir çalışma sağlayıp, gençlerimizin eğitim hayatında da, iş hayatında da her alanında başarılı olmayı sağlayan bir unsur. Çocuklarını spora teşvik ettikleri için velilerimize teşekkür ediyorum. İçerisinde bulunduğumuz Şahinbey Spor salonumuz, hemen 2 km ötede Şahinbey Akkent Spor Köyümüzü ve yaklaşık 3- 4 km ötede Türkiye Geleneksel Sporlar Merkezi yaptık. Bu projelerle tüm gençlerimizi spora teşvik ediyoruz. Yarışmaya katılan tüm gençlerimize tüm çocuklarımıza başarılar diliyorum” diye konuştu.
Ankara Ayhan Bora Kaplan davasında ara karar açıklandı Suç örgütü lideri olduğu ileri sürülen Ayhan Bora Kaplan ile suç örgütü şüphelisi 28’i tutuklu 61 sanığın yargılandığı davada ara karar açıklandı. Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Ayhan Bora Kaplan’ın içerisinde bulunduğu 28’i tutuklu 61 sanığın yargılanmasına Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları yer aldı. Mahkeme başkanı duruşmanın sanık savunmalarıyla devam edeceğini ve ardından dosyayı ara karar bağlayacaklarını açıkladı. Hakkında bulunan suçlamaları kabul etmeyen tutuklu sanık Mustafa Koç, operasyonların yapıldığı tarihte kendi rızasıyla teslim olduğunu ifade etti. “Bora Kaplan’ı medyadan tanıyorum” 2018 yılında “Süvari Kahvesi” adlı mekanda bar sorumlusu olarak çalışmaya başladığını anlatan sanık Koç, “Fethi Koyuncu isimli kişi bizim mekanımızda vale eksiği olduğu zaman sadece vale gönderirdi, oradan tanıyorum. Ayrıca Bora Kaplan adlı kişiyi tanımıyorum, sadece medyadan biliyorum. Kaplan’la sadece nezarethane ve duruşma salonunda yan yana geldim. Herhangi bir örgüte üye olmak veya faaliyette bulunmak gibi bir girişimim olmamıştır. Gereğini size bırakıyorum” diye konuştu. “Bora Kaplan’dan suç teşkil edecek emir almadım” Suç örgütüne üye olmadığını iddia eden tutuklu sanık Mümin Ali Beldek, “Suç örgütüne üye değilim. 15 yıldır gece alemin de çalışmaktayım. Bu sebepten dolayı mekana gelen müşterilerle illaki samimi olmuşumdur. Bora Kaplan ile de bu şekilde tanıştım. Filistin Caddesi’nde boş bir dükkan vardı. Bora Kaplan’la konuşup burayı “Makyaj” adında gece kulübü yapalım dedik, kendisi de olumlu yaklaştı. 8 senedir de İzmir Çeşme’de çalışıyorum. Bora Kaplan’dan suç teşkil edecek bir emir almadım” ifadelerine yer verdi. "Dişleri sökülmüş bir şahısla konuşsam muhakkak hatırlarım” Çankaya İlçe Emniyet Müdürü tutuksuz sanık Necdet A.Ç., Organize Şube Ekipleri tarafından gözaltına alındığında konuyla ilgili hiçbir şey hatırlamadığını söyledi. Konunun anlatılması üzerine hatırladığını iddia eden Necdet A.Ç., "Olay günü, komiserlerden birisi gelip bana bir şahsın geldiğini, şahsın dayak yediğini ve hürriyetinden yoksun bırakıldığını ancak çelişkili ifadeler verdiğini söyledi. Bu konuyla ilgili Gasp Büroya ulaşamadıklarını söyledi. Gasp Büro amirini aradım, kendisine durumu söylediğimde, ‘Konuyu ben zaten biliyorum. Siz şahsı gönderin, bende iki güne Esat karakoluna gönderiyorum’ dedi. Şahsı Esat karakoluna gönderdik. Bir gün sonraysa konuyla ilgili ne olduğunu merak ettiğim için komiserlerden bir tanesiyle görüştüm. Komiser bana, ‘Şahıs susma hakkını kullanmak istedi’ dedi. Ben de nasıl böyle bir şey olabilir diye tekrar şahsa ulaşmaya çalışalım dedim. Şahısla konuştuğumu hatırlamıyorum. Çünkü karşımda böyle eziyet görmüş iki gün hürriyetinden yoksun bırakılmış vahşice dişleri sökülmüş bir şahısla konuşsam muhakkak hatırlarım” diyerek savunmasını noktaladı. "Benim arabama bomba atsanız dahi işlemez" Mahkeme başkanının, Bora Kaplan’a ‘Esenboğa Havalimanında yakalandığı beyaz renkli SUV aracın neden zıhlıydı?’ sorusuna sanık Kaplan, “Biz ticaret yapıyoruz, para taşıyoruz. Duyuyoruz haberlerde. Adamı çevirmişler onu gasp etmişler, öldürmüşler. Bizim çalışanlarımızın başına da böyle bir iş gelmesin diye bankadan para çekilirken de bu aracı kullanıyorduk. Zırhlı araç olduğu için dışarıdan saldırı olmaz. Ayrıca benim silaha ihtiyacım yoktur. Neden? Benim arabama bomba atsanız dahi işlemez. Suç işlemek amaçlı değil bu araç. Tamamen kendimi savunma amaçlı” dedi. Sanık beyanlarının ardından ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına, tutuksuz sanıkların adli kontrol tedbirlerimin devamına hükmetti. Duruşma, 22 Nisan Pazartesi gününe ertelendi.
İzmir İzmir Kitap Fuarı Kültürpark’ta başladı İzkitapfest-İzmir Kitap Fuarının açılışı Kültürpark’ta gerçekleştirilirken, 350’ye yakın yayınevi, 50’ye yakın sahaf ile onlarca kurum geleneksel fuarda yerini aldı. İzmir Kitap Fuarı, 19-28 Nisan tarihlerinde 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilecek. İzkitapfest - İzmir Kitap Fuarı, Kültürpark’ta kapılarını açtı. 350’ye yakın yayınevi, 50’ye yakın sahaf ile onlarca kurumun katıldığı İzkitapfest; Lozan’dan 26 Ağustos’a, Kaskatlı Havuz’dan Basmane’ye ve Atatürk Açıkhava Tiyatrosuna kadar Kültürpark’ın tüm alanlarına yayılarak doğayla iç içe bir edebiyat buluşmasına ev sahipliği yapıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde, İZFAŞ tarafından düzenlenen kitap fuarı, 19-28 Nisan tarihlerinde 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilecek. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da, bu yıl Kültürpark’ın dört bir yanındaki açık alanlarda düzenlenen İzkitapfest - İzmir Kitap Fuarının açılışını yaptı. Kültürpark Lozan Kapısının iç bölümünde yapılan açılışta Başkan Tugay, yazar Ahmet Ümit ve CHP Zonguldak ve İzmir eski Milletvekili Kemal Anadol’a plaket takdim etti. Fuara İzmirlileri davet eden Başkan Cemil Tugay, “İzmirliler, Kültürpark’ın tamamında bir fuar yaşamanın keyfini, değerini bilir. Şimdi, ülkemizin ilk fuarı İzmir Enternasyonal Fuarıyla yaşadığımız bu geleneğe İzkitapfest de eklendi. ‘Baharın coşkusuyla Kültürpark’ta’ sloganıyla düzenlediğimiz festival sayesinde Kültürpark’a işte şimdi bahar geldi” dedi. “Kitaplar bizi dünyaya açar” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “Bugün, İzmir’imizin hazinesi Kültürpark’ın kapılarından geçerken geldiğimiz yer, sadece Kültürpark değildi. Zamanları ve mekanları aşan bir yolculuğa adım attık hep birlikte. Öyle ki parkımızın sınırları genişledi; içine tüm zamanları, coğrafyaları, evrenin sonsuzluğunu ve dünyanın tüm hikayelerini aldı. İnsanlığın başlangıcından bu yana üretilen fikirler, yaşanan duygular, durumlar, hikayeler, bilimin ve sanatın bütün yolculuğu burada; Kültürpark kapılarının içinde bugün; çünkü bugün, kitapların şenliğini başlatıyoruz. Kitaplar, bizi dünyaya açar” diye konuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları ile yayıncılığa yeni bir soluk geldiğini ifade eden Başkan Cemil Tugay, “Söyleşiler, imza günleri, konserler, dans ve pantomim gösterileri, müzikaller, tiyatrolar, illüzyonist gösterisi gibi onlarca türde binden fazla etkinlikle tam anlamıyla bir kitap festivali bizi bekliyor" diye aktardı. Sanat ve edebiyatın zorunlu tüketim maddesi haline getirilmesi gerektiğini savunan İzkitapfest’in onur konuğu yazar Ahmet Ümit, “İzmir gibi Türkiye’nin çok anlamlı bir şehrinde kitap fuarının onur konuğu olmak muhteşem bir şey. Bana hep şu soru soruluyor; ‘İzmir’le ilgili roman yazmayacak mısın? İzmir’de konu mu yok, bu kadar renkli, canlı, muhteşem tarihe sahip bu şehirde yok mu seni ilgilendiren bir konu?’ İzmir’i yazmadan ölmeyeceğim, merak etmeyin. İzmir ile ilgili şahane bir roman yazacağım, tarihi bir roman olacak ve elbette bu şehrin ilk ozanı dediğimiz büyük Homeros ile ilgili olacak. Başka çaresi var mı? Homeros olmadan İzmir olur mu?” şeklinde konuştu. Başkan Tugay, açılışın ardından Kültürpark’ta açılan stantları gezdi. Birçok yazar ve yayınevi, Başkan Tugay’a kitap hediye etti. Fuarı geliştirerek ve büyüterek yola devam edeceklerini ifade eden Tugay, büyüdüğünde belediye başkanı olmak istediğini söyleyen fuarın minik katılımcısı Poyraz’la da sohbet etti. Tugay, katılımcılara iyi fuarlar dileyerek İzmirlileri Kültürpark’a davet etti. Birbirinden önemli isimler İzkitapfest’te Girişin ücretsiz olacağı İzkitapfest, saat 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. İzkitapfest, sadece kitap alışverişi için değil; aynı zamanda söyleşiler, dinletiler, yarışmalar, konserler ve imza günleri ile ziyaretçileri için tam bir kültür şölenine dönüşecek. Yazar, şair, çizer, gazeteci, edebiyat dünyasının birbirinden önemli 800’den fazla ismi, düzenlenecek binin üzerinde imza etkinliği ve söyleşi ile deneyimlerini paylaşacak. Sivil toplum kuruluşları ve bu kuruluşlar bünyesinde yer alan yazarlar da özel olarak düzenlenen alanda okuyucuları ve İzmirli kitapseverlerle buluşacak. Sahaf Sokağı ile Türkiye’nin en geniş sahaf katılımına da ev sahipliği yapacak fuarda, özel kitap müzayedesi de gerçekleşecek. Atatürk Açıkhava Tiyatrosu birbirinden değerli isimleri ağırlayacak Kültürpark Açıkhava Tiyatrosunda bilim, düşün ve edebiyat dünyasının birbirinden değerli isimleri düzenlenecek söyleşi ve imza etkinliklerinde kitapseverlerle bir araya gelecek. Tarihçi, akademisyen, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı 22 Nisan’da, akademisyen, jeolog ve bilim insanı Prof. Dr. Celal Şengör 21 Nisan’da, şair yazar Murathan Mungan 27 Nisan’da, tarihçi, akademisyen, yazar Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan 27 Nisan’da, animasyon yapımcısı ve karikatürist Varol Yaşaroğlu da 27 Nisan’da Atatürk Açıkhava Tiyatrosu’nda İzmirlilerle buluşacak. Edebiyatın önemli isimleri İzkitapfest’te Fuarda, birbirinden değerli yüzlerce yazar, şair, çizer, imza günleri ve söyleşilerle okurlarıyla bir araya gelecek. Ahmet Ümit, Ahmet Telli, Ayşe Kulin, Buket Uzuner, Canan Tan, Çağan Irmak, Mahir Ünsal Eriş, Mete Kaan Kaynar, Mine Söğüt, Murathan Mungan, Murat Menteş, Saygı Öztürk, Sema Kaygusuz, Serhan Asker, Şükrü Erbaş, Umut Sarıkaya gibi isimler fuarda okurlarıyla buluşacak. İzkitapfest’i, 10 gün boyunca yüz binlerce kitapseverin ziyaret etmesi bekleniyor. Fuarla ilgili katılımcı yayınevleri, etkinlik, söyleşi, imza günü takvimi ve daha fazla bilgi https://www.kitapizmir.com/ adresinde yer alacak.
Kütahya Kütahya’da sözleşmeli erler için yemin töreni Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığında temel eğitimlerini tamamlayan 289 sözleşmeli er için yemin töreni düzenlendi. Düzenlenen yemin törenine Hava Eğitim Komutanı Hava Korgeneral Erdoğan Gür, Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Baş, Belediye Başkanı Eyüp Kahveci ve temel askerlik eğitimini tamamlayan askerlerin yakınları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, tugay sancağının tanıtılmasının ardından askerler, ellerini etrafında sıralandıkları masaların üstünde bulunan Türk bayrağı ile silahların üzerine koyarak yemin etti. Kütahya Hava Er eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Baş, yemin eden sözleşmeli erlere başarılar diledi. Türk kültüründe askerliğin kutsal olduğunu belirten Baş, "Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı, insan odaklı yönetim anlayışı ile sadece erbaş ve erlere değil geleceğin komutan, lider ve yöneticilerine temel askerlik eğitimi veren ve kendisine çok özel sorumluluklar yüklenen Hava Kuvvet Komutanlığının tek eğitim tugay komutanlığıdır. Bu bilinç ile icra edilen ant içme törenleri millî birlik ve beraberliğimizin güçlendiği, vatana ve millete bağlılığın şeref sözü ile perçinlendiği, ülkemiz için canımızı seve seve vereceğimizin haykırıldığı çok özel anlardır." dedi. "Evlatlarınızla ne kadar övünseniz azdır." "Türk milletinin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri onun ayrılmaz bir parçası ve daima Türk milletinin hizmetindedir; yeri, Türk milletinin kalbidir" diyen Tuğgeneral Baş, "Sizlerin varlığı ile bu törenlerin anlamı ve coşkusu daha da büyümekte, heyecanı bir kat daha artmaktadır. Karşınızda büyük bir heyecan ve onurla duran 2024/S1 dönemi sözleşmeli erlerimiz vatanımızın dört bir yanından gelerek kutsal asker ocağında silah arkadaşı olmanın bilincine ve hazzına vardılar. Biraz önce ettikleri yemin ile de birer sözleşmeli er olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı saflarına katıldılar. Sizler, bu evlatlarımızın andına şahitlik edip bu gururu onlarla paylaştınız ve sevinçlerine ortak oldunuz. Ettikleri bu yemin, askerin mesleğine yürekten bağlanışıdır. Teminatı, şeref bedeli gerektiğinde vatan uğrunda gazi veya şehit olmaktır. Ordu-millet kavramının oluştuğu Türk kültüründe askerlik kutsaldır. Kutsaldır, çünkü vatana hizmettir. Şehitlerimizin ve gazilerimizin miras bıraktığı vatanı canı pahasına korumaktır. Bu çerçevede; Türk milletinin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri onun ayrılmaz bir parçası ve daima Türk milletinin hizmetindedir; yeri, Türk milletinin kalbidir. Değerli anneler, babalar, Mehmetçiklerimizin eşleri ve yakınları, biliyorum ki; bugün burada hayatınızın en unutulmaz anlarından birini yaşıyorsunuz. Karşınızda dimdik duran evlatlarınıza bakarken büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorsunuz. Gururu sizlere yaşatan evlatlarınızla ne kadar övünseniz azdır. Bu gururunuzu paylaşmanın mutluluğu içerisinde sizleri kutluyor, bu vatan evlatlarını yetiştirdiğiniz için sizlere saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Bu kutsal ocaktaki eğitiminizi başarı ile bitirdiniz ve artık göreve hazırsınız. Eğitim süresi içerisinde sadece verilen eğitimi değil, aynı zamanda bayrak, vatan, asker ve silah arkadaşlığının oluşturduğu paylaşma, yardımlaşma, bir ve beraber olma duygusunu da yaşadınız. İnanıyorum ki bu ortamın sağladığı arkadaşlıklarınız meslek hayatınızda da kalıcı olacaktır. Bu kapsamda öncelikli hedefiniz; şanlı ecdadımızın, canları pahasına kurdukları cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmak olmalıdır. Sizleri, Hava Kuvvetleri Komutanlığı saflarına yeni görev yerlerinize uğurlamanın mutluluğu ile kutsal andınızın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Kısa bir eğitim dönemi içerisinde milletimizin bize en değerli emaneti olan Mehmetçiklere saygı ve sevgiyi esas alarak askerî disiplin ve eğitim verdiniz, onları göreve hazırladınız. Sizleri bu üstün gayretiniz ve disiplin anlayışınız nedeniyle kutluyorum. Konuşmamı sonlandırırken kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir personeli olarak bu gurur anını yaşamamıza vesile olan cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve değerli gazilerimize sonsuz minnet ve saygılarımı sunuyor, bu aziz vatanın birliği ve dirliği için canlarını esirgemeden feda eden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum." ifadelerini kullandı. Korgeneral Gür ve Tuğgeneral Baş başarılı askerlere katılım belgesi, ailelerine ise hediye takdim etti.