KÜLTÜR SANAT - 19 Nisan 2018 Perşembe 09:56

Erü’de Derrida konferansı

A
A
A
Erü’de Derrida konferansı

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Kültür Sanat Komisyonu tarafından düzenlenen ‘Düşüncenin İzinde”’ konferans serisinin konusu ‘yapısökümcülük’ olarak bilinen eleştirel yöntemin kurucusu Fransız filozof Jacques Derrida oldu.

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Kültür Sanat Komisyonu tarafından düzenlenen ‘Düşüncenin İzinde”’ konferans serisinin konusu ‘yapısökümcülük’ olarak bilinen eleştirel yöntemin kurucusu Fransız filozof Jacques Derrida oldu.



Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programın konuşmacısı ‘Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonu: Heidegger ve Derrida’, ‘Batı Düşüncesi’ gibi kitaplarıyla tanınan Uludağ Üniversitesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kasım Küçükalp, filozofun tüm hayatı boyunca adlandırmaktan sakınan bir filozof olmasına rağmen, sıklıkla adlandırmalara maruz kaldığını ifade etti. Postyapısalcı ve postmodern teori içerisinde ismi zikredilen Derrida’nın, bu tür nitelemeleri kabul etmediğini belirten Küçükalp, filozofun temel kaygısının hakikat karşısında insanın konumunu tanımlamak olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Küçükalp, “Neden Derrida, ‘dekonstrüksiyon’ diye bir stratejik okuma biçimini pratiğe döktü, neden diferans kavramı çerçevesinde söz-yazı dikotomisini yapı bozuma tabi tuttu, neden karar verilemezlik, iz kavramı gibi, ötekine yönelik radikal sorumluluk gibi adlandırmaktan sakınan bir tutum içerisinde oldu. Bir kaygının ürünüydü bunlar. Ben de böyle felsefe yapayım diye felsefe yapmış olmasa gerek. Bir derdi vardı, bu derdin hakikat karşısındaki insanın mütevazı konumuyla alakalı bir durumu olduğu kanaatindeyim” diye konuştu.



“Derrida safkan Platoncudur”


Yüzeysel okuyanların Derrida’yı anti Platoncu olarak tanımlamalarına karşın, filozofun safkan bir Platoncu olduğuna inandığını dile getiren Prof. Dr. Küçükalp, sözlerini şöyle sürdürdü:



“Platon’da iyi ideası zihin ötesindedir. Hiçbir zaman oluş dünyasında bir mevcudiyet formunda zuhura gelmez ve hep ötededir. Ötede olduğu için değerlidir. Hiçbir zaman kuşatılamayacağını bildiğimiz zaman onunla hakiki bir diyalog içerisinde varlığımıza onun ışıldaması sayesinde çekidüzen verme fırsatını bulduğumuz bir imkandır. Derrida’nın ‘diferans’ kavramı da aslında ikili anlam pratiğini hayata dökerken, başka olma ve erteleme anlamıyla bir şeyleri öne koyuyor. Ben, Derrida’nın da öne koyduğu şeyin iyi ideası olduğu kanaatindeyim. Burada iyi kavramını özsel bir tanımın nesnesi haline getirme imkanının elimizden alındığını düşünmemiz gerekiyor. İyiyi tanımladığınız anda iyi olmaktan çıkar. Tanımlanamadığının farkındalığıyla iyiyle irtibat halinde olduğunuz takdirde, iyi kılar. Aksi takdirde iyi yoluyla metafiziksel şiddeti pratiğe döken bir özneleşme, hümanistik bir öz inşa edici bir ameliye içerisinde metafiziğin şiddetinin açığa çıktığı, epistemik bir şiddetin meydana geldiği özcü bir düşünce hayata geçmeye başlar.”



Öte yandan filozofun ‘dekonstrüksiyon’ tanımı yaparken de adalet kaygısı güttüğünü belirten Prof. Dr. Küçükalp, söz konusu kaygıyı da Derrida’nın Platoncu olduğunun kanıtı olarak değerlendirdi. Prof. Dr. Küçükalp, “Derrida der ki; her şeyin dekonstrüksiyonu olur ama adaletin asla. Çünkü dekonstrüksiyon adalet için yapılır. Bu açık bir etik tutumu ifade ediyor. Daha da özünde hakikatle insanın etik tutumu ifade eden bir pozisyon alışı, bir düşünmeyi, bir kaygıyı hayata geçiriyor. Çünkü benim başkasıyla girdiğim ilişkiyi belirleyen şey benim hakikat telakkim. Eğer ben hakikati temellük etmiş, sahiplenmiş, özüne muttali bir varlık olarak başkasıyla ilişkiye girdiğini biliyorsam, benim hümanistik bir söylem ve hakikati kuşatmışlığın rahatlığı içerisinde kendisi olmaktan alıkoyan bir öz inşa etme faaliyeti içerisinde onu yargılama durumu ele geçirmiş olacağım. Bu epistemik şiddettir. Metafiziğin şiddetidir ve ben eğer hakikati kuşatma iddiasından vazgeçen bir etik pozisyon almışsam, ancak yargılamaktan, kınamaktan, sınamaktan vazgeçen ve dolayısıyla epistemik yollarla başkasına ontolojik kisve giydirmekten vazgeçen bir tutum alış içerisinde olabilirim. Derrida’nın dekonstrüksiyonunun temel kaygısı adalet, ahlak, değer meselesi üzerinde odaklanır. Ve zaten aslında bir çok çağdaş filozof için benzer bir şey söylenebilir. Neden çağdaş felsefe dönüp dolaşıp etik meselelere dayandı, farklılıklara karşı ihtimam kaygısını güden felsefe biçimlerine yöneliş söz konusu oldu, vicdan sahibi düşünürlerin farkı totalleştirdiği söylemlerden kurtarma telaşı içinde bulunmaları hep bu kaygının dışavurumu aslında. Biraz da bu, zamanın ruhu ile ilgili mesele. Derrida bunu en derin biçimde pratiğe döken filozoflardan biri. Dolayısıyla Derrida’nın ben Platonculuk değil, Platon düşüncesinin iyi ile girdiği ilişkinin tarihsel zeminine oturduğu kanaatindeyim. Yani safkan bir Platoncu diyebiliriz” ifadelerini kullandı.



Konferans, Küçükalp’in katılımcıların sorularını yanıtlamalarının ardından sona erdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te esrarengiz patlama sesi korku ve paniğe neden oldu Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin eden patlama sesi ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatılırken boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durulduğu öğrenildi. Olay, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde meydana geldi. İddiaya göre, özellikle bölgedeki kırsal Gökçeli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar bir anda çok yüksek bir patlama sesi duydu. Duydukları sesle korku ve panik yaşayan vatandaşlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine sesin duyulduğu bölgelere jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ölen ya da yaralanan kimsenin olmadığı olay sonrası patlama sesinin kaynağı ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatıldı. Olayla ilgili çalışma yapan ekiplerin boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi. Korku ve panik yaşayan vatandaşlar o anları anlattı Yaşadıkları korku ve paniği anlatan Çapan Köse ve Adil Yılmaz isimli vatandaşlar, önce kısa süreli keskin bir ışık gördüklerini sonrasında ise şiddetli bir patlama sesiyle irkildiklerini söyledi. Vatandaşlar, Suriye’ye yakın olduklarını ve oradan bir şey düşme ihtimalinin akıllarına geldiğini de ifade etti. Konu ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.