GÜNDEM - 18 Eylül 2021 Cumartesi 11:29

Pekmez küleği Türkiye’de sadece Kilis'te üretiliyor

A
A
A
Pekmez küleği Türkiye’de sadece Kilis'te üretiliyor

Pekmezlerin konduğu külek üretimi sadece Türkiye’de Kilis’te üretiliyor.

Pekmez sezonu öncesinde yoğun bir şekilde üretilen külekte hem el hem ayak aynı anda kullanılarak yapılıyor.
Pekmez saklama kabı olarak kullanılan ve söğüt ağacından yapılan külek üretimi pekmez sezonunun hemen öncesinde hummalı bir şekilde külek üretimi devam ediyor. Plastik kaplar yerine tercih edilen ahşap küleklerde pekmezler sağlıklı ve uzun süre muhafaza ediliyor olması nedeniyle üreticilerden ilgi görüyor.

Yapımı zahmetli

Söğüt ağacından yapılan küleklerin önce Kapağı ve gövdesi ayrı ayrı yapılarak, uzun uğraşlar sonucunda tamamlanıyor. Farklı aşamalardan geçen küleklerden günde 80-100 adet üretilebiliyor. Bir çok aşamanın ardından külekler Türkiye'nin dört bir tarafına ve yurt dışına ihraç ediliyor.

Ayak ve eller aynı anda çalışıyor

Mesleği idame ettirecek eleman bulmakta da zorlanan külek ustaları, sabır ve yoğun çaba gerektiren bir çalışma ile külekleri hazır hale getiriyor.

Külek ustası Mehmet Ali Özkaya, külekçiliğin baba mesleği olduğunu ifade ederek, “Külek yapımında söğüt ağacı, kullanıyoruz. Kavak ağacı, çam ağacı, kayıp ağaçı da kullanabiliyoruz. Tercihimiz söğüt ağacıdır. 1970’lhi yılından itibaren külekçilik yapıyorum. Baba mesleğim olduğu için başka bir meslek öğrenmedim. Sabır isteyen, meşeket isteyen bir meslek, Külekçilik, Kilis’ten başka bir yerde kalmadı. Sadece Kilis’te üretiliyor. Küleklerin içerisine katı üzüm pekmezi konuyor. Daha önce 25-26 esnaf idik, şimdi ise sadece 7 kişi kaldık” dedi.

Mehmet Ali Dağ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.