POLİTİKA - 23 Ocak 2017 Pazartesi 13:30

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu:

A
A
A
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu:

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, prensipte başkanlık sistemine karşı olmadıklarını, eksiklerin giderilmesi neticesinde onaylayacaklarını söyledi.
Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Kayseri’ye gelen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Anadolu Aslanları İşadamları Derneği’nin (ASKON) kahvaltı programına katıldı. FETÖ terör örgütü tarafından yapılan 15 Temmuz darbe girişiminin topluma travma yaşattığını belirten Genel Başkan Karamollaoğlu, önlem alınmadığı takdirde, birkaç yıl sonra darbe girişiminin olumsuz toplumsal yansımalarının belireceğini ifade etti.
15 Temmuz darbe girişiminin anlaşılamadığını kaydeden Karamollaoğlu, “Bugün bir terör belamız var. Bunu göz ardı edemeyiz. 15 Temmuz da aslında planlanmış bir terör hadisesi. Aslında nasıl kurtulduk, bu hadise nasıl meydana geldi, bu hadisenin meydana gelmesinde devletin bütün organları nasıl bihaber oldu akıl erdiremiyorum. Ordumuzun üst kademesinde 300-350 generalimiz var, 15 Temmuz’da yarısından fazlası gitti. Bu işin içine girmiş 100 binin üzerinde insan ihraç edildi, büyük bir kısmı mahkeme kararıyla cezalandırıldı. Hakimler, savcılar, emniyetin üst kademeleri, ordu, sağlık personeli. Elbette bütün kurumlarda var ama bunlar çok önemli. Nasıl görememişiz, nasıl farkına varamamışız? Göremememizin nedeni iyi bakmamaktan kaynaklandı. Bakan görür. Bu bir eksikliktir. Bu eksikliği kabul etmek çok önemli bir iştir. Bugün hükümet bunu kabullendi. Tedbir alınmaya çalışılıyor. Ancak bazı sıkıntılar var. Ülkemiz sarsılıyor, kadrolar değişiyor. Alttan gelenler eskilerin yerini tam doldurabiliyor mu bilmiyoruz ama bu terör hadisesine kalkan terörist FETÖ’cüleri 3’e ayırmışlar. ‘Altı ibadet, ortası ticaret, üstü de ihanettir’ demişler. Doğru bir tarif belki. Üst tarafı bir tarafa bırakalım, ticaretle uğraşanlar mutlaka onlar da var. Alt kademedeki insanlar aldatan, aldatılan insanlar. Sadece dışarıdan gören, aynen yetkililerin gördüğü gibi burayı ibadet vesilesi kabul eden insanlar. Şimdi onların arasında bir travma yaşanıyor, sizler de farkındasınız. Eğer devlet yetkilileri bununla ilgili bir tedbir alınmazsa yarın çok daha büyük hadiselere gebe olur ülkemiz. Alttaki insanlardan bir çocuğunun anası, babası içeri atılıyor, işinden ediliyor, malına el konuluyor, bütün aile feryat ediyor. Suçlu da feryat ediyor, bilmeyenler de ediyor. Bir de alakası olmayanlardan da işten atılanlar var. Eğer devlet bununla ilgili özel ekipler kurup hem sosyal hem psikolojik hem ekonomik çare aramazsa bundan 10 sene sonra daha da tehlikeli hadiselere şahit olabiliriz. İkincisi terör hadisesi. Terör yeni değil, 1970’lerde başladı. Önce sağ-sol kavgasıydı, sonra ASALA çıktı 1984 yılına kadar kavga devam etti. 1984 yılında bıçakla kesilir gibi kesildi ASALA, PKK başladı. O günden bugüne kadar PKK devam ediyor. Ama PKK yine bir gaflet neticesinde bugünkü seviyeye çıkarıldı. Çünkü bir barış süreci ilan edildi, bir de baktık ki şehirlerin altı dinamitlerle döşenmiş. Bugün iktidarda olan bizim arkadaşlarımız, cumhurbaşkanı da dahil. Severiz ama hatalarını da söylemeden edemeyiz” diye konuştu.

“Başkanlık sistemi şu anda gerekli değil”
Türkiye’nin mevcut durumunda başkanlık sistemine gereksinim duymadığına inandıklarını vurgulayan Genel Başkan Karamollaoğlu, “Biz bu konudaki kararımızı belirttik, ama tepki koymak için değil. Bu kanun gündeme geldiği andan itibaren bizi bir endişe kapladı. Prensip olarak başkanlık sistemine karşı değiliz. Ama herhangi bir başkanlık sistemine de ‘evet’ diyecek halimiz yok ki. Nasıl bir başkanlık? Demokratik bir başkanlık mı, yoksa herkesin istediği zaman ensesinde boza pişirecek, demir yumruk olacak bir başkanlık mı? Şahıslara göre de kanun çıkmaz ki? Yarın onun yerine demir yumruğu olan birisi gelir. Onun için ilk defa ben bu fikirlerimi doğrudan doğruya sayın cumhurbaşkanına ilettim. Ama kanun Plan Bütçe Komisyonu’na gelince alelacele o maddeleri getirttik, daha komisyona çıkmadan önce uzmanlarla bir çalışma yaptırdık, belli konuları tespit ettik. Arkasından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelince başta cumhurbaşkanına olmak üzere başbakan ve parti genel başkanlarına bir mektupla bizim başkanlık sisteminde nelere ehemmiyet verdiğimizi arz ettim. Dedik ki ‘Biz prensip olarak karşı değiliz. Ama başkanlık sistemine geçildiği zaman şu noktalar dikkat edilmesi lazım, bunlar olmazsa olmaz hususlardır’. Şuanda başkanlık sistemine ihtiyaç var mı, yok. Çünkü başkanlık sistemi fiilen yürüyor. Niye yürüyor, başbakan razı olduğu için. Başbakan, cumhurbaşkanıyla uyumlu çalışıyorsa bir problem yok zaten. Ama ileride ne olur endişesi ile bu yasa çıkarılıyor. Bu da zihinlerde ya bir karışıklık meydana getiriyor veya diğer problemlerin üstünü örtüyor. Bu da bir siyasi manevra olarak kabul edilir. Endişelerimizde dedik ki ‘Kuvvetler ayrımı prensipleri mutlaka gözetilmeli’. Gözetilmezse sıkıntı çıkar. Bunların başında cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği ve doğrudan doğruya bakanlar kurulunu kendisi atayacağı için istikrar sağlanmış demektir. Artık güvenoyuna mecliste ihtiyaç yok, gensoru ile hükümet düşürme gibi bir mesele de yok. Kanunlar ve yetkileri anayasa ile tayin edilmelidir. Onun için dedik ki, cumhurbaşkanının yetkileri belli olmalı, meclise müdahale edememeli. Arkasından da ikinci kuvvet meclis yasaları yapmalı. Cumhurbaşkanından gelen bütçeyi onaylayabilmeli, değiştirerek de onaylayabilmeli. Değiştirme hakkı olmazsa meclisin bütçeyle bir işi kalmaz ki. Mutlaka meclis icrayı denetleyebilmeli. Meclis bunları yaptığı takdirde yüzde 10’luk baraja da ihtiyaç kalmaz. Çünkü yüzde 10’luk baraj yönetimde istikrarı sağlamak için konulmuştur. Zaten istikrar sağlandı, o halde buna ihtiyaç yok. Meclis, toplumdaki bütün düşünce kuruluşlarının temsilcisi haline gelmeli. Türkiye’nin tamamını temsil etmeli. Onun için de cumhurbaşkanı kesinlikle meclisi fesih etme veya seçime götürme yetkisi olmamalı. Bu yetki olursa meclis töhmet altında kalır. Bu istikrar getirmez, getirir zannedilir. Bu iktidarın elini güçlendirir, karşısına çıkana vurma imkanını verir. Bunun adına demokrasi denmez, yönetimde adalet sağlanmıyor da denmez. Onun için diyoruz ki eksiklikler eğer giderilmiş olsaydı biz kesinlikle ’evet’ derdik. Ama bu eksiklikler varsa neye ‘evet’ diyeceğiz ki…” ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Para vermeyen annesini benzin dökerek yakan şahıs tutuklandı Sakarya’nın Akyazı ilçesinde para istediği annesinden ret cevabı aldıktan sonra benzin dökerek kendisini ve annesini ateşe veren şahıs tutuklanarak cezaevine gönderildi. Elleri sargıda adliyeye sevk edilen şahsın, kendisini görüntüleyerek soru yönelten gazeteciye, “Niye çekiyorsun ki bu kadar, ne yaptığımı sen nereden biliyorsun?” ifadeleri de dikkatlerden kaçmadı. Korkunç olay, 18 Nisan Perşembe günü Akyazı ilçesi Erdoğdu Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, geçtiğimiz hafta annesi M.Y.’den (64) geçtiğimiz hafta bir miktar para alan ve tekrar isteyince ret cevabı ile karşılaşan Ö.Y. (42) öfkelendi. Ö.Y., maddi ve ailevi sorunları iddiası ile benzin dökerek annesi ve kendisini yaktı. Durumun haber verilmesi üzerine bölgeye jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İlk müdahalesi olay yerinde yapılan talihsiz kadın, ilk olarak Akyazı İlçe Devlet Hastanesi’ne buradan da Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Vücudunda 2 ve 3’üncü derece yanıklar oluşan ve hayati tehlikesi bulunan M.Y., buradaki müdahalelerinin ardından Kocaeli Şehir Hastanesi Yanık Ünitesi’ne sevk edildi. Elleri sargılı şekilde adliyeye sevk edilen şahıs tutuklandı Her iki elinde de yanıklar oluşan şüpheli Ö.Y. ise olaydan kısa bir süre sonra yakalanarak ilçe jandarma komutanlığına götürüldü. Şahıs, burada tamamlanan işlemlerinin ardından elleri sargılı bir şekilde adliyeye sevk edildi. Ö.Y.’nin kendisini görüntüleyerek soru yönelten gazeteciye, “Niye çekiyorsun ki bu kadar, ne yaptığımı sen nereden biliyorsun?” cevabını vermesi ve ‘Pişman mısınız?’ sorusunu ise yanıtsız bırakması dikkatlerden kaçmadı. Adliyeye sevk edilen Ö.Y., tutuklanarak cezaevine gönderilirken, hastanede tedavi gören M.Y.’nin hayati tehlikesinin devam ettiği öğrenildi.
İstanbul Freni tutmayan otomobil, 14 aracı biçti Ümraniye’de frenlerinin tutmaması sonucu kontrolden çıkan otomobil park halindeki 14 araca çarptı. Olay saat 21.45 sıralarında Ümraniye Armağanevler Mahallesi 23 Nisan Caddesi’nde meydana geldi. Frenleri tutmayan 34 DGK 750 plakalı Fiat marka ticari araç, seyir halindeyken Range Rover marka araca çarptı. Çarpışma sonucu lastiği fırlayan 34 DGK 750 plakalı hızını alamayıp 14 araca çarparak durabildi. Kazada şans eseri ölen yada yaralanan olmazken otomobillerde maddi hasar meydan geldi. Kazayı yapan sürücünün araçtan indikten sonra şok halinde olduğunu gören vatandaşların araması sonucu olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Maddi hasar meydana gelen bazı araçlar çekici yardımıyla götürülürken, kaza sonrası cadde polis kontrolünde trafiğe açıldı. Öte yandan kaza sonrası sürücü ifade için karakola götürüldü. Kazayı gören Zafer Karagül, "Bu yol tehlikeli. Yukarıdan gelen araba geldiği zaman bu aşağıdan yukarı araba çıkamıyor. Bu yolu tek yola çevirdikleri zaman veyahut yan yolla açtıkları zaman sıkıntı biraz azalabilir. Birkaç defa çöp kamyonu viraj alamadığı için oraya yuvarlandı. Gene bu dört yol ağzında 3-4 kere kazalar oldu. ’Ne oldu?’ freni tutmayan araba vura vura aşağı indi. Allah’tan büyük bir kazaya engel oldu" dedi. Başka görgü tanığı Serdar Burak Eker, "Doblo sürücüsü var bizim yaşlarımızda 2 tane çocuk, çok hızlı geliyorlar. Yerler de ıslak olduğu için hakimiyetini kaybetmiş. Önde bir panelvan vardı, ona sürttü. Sonra otomobile çarptı. Sonra jeep kurtulayım derken ona ön sağ kafasından çarptı. Sonra park halindeki araçlara çarparak tır dorsesinin orada durdu. Zaten Doblo’nun tekeri orada kaldı, kıvılcımlar falan çıkıyordu. Çocuk büyük ihtimalle şoktan dolayı sarhoş zannedildi, linç ettiler çocuğu. Polis geldi kaldırdı, ifade vermeye götürdüler. Kaldırıma çıkan araçlar oldu baya büyük maddi hasarlı kaza ama can kaybı yok. Ben 20 yaşındayım çocuk da benim yaşlarımda bir şey ama şoktan dolayı konuşamıyordu. Öyle üzüldüm kendisine" ifadelerini kullandı.