GENEL - 19 Mart 2018 Pazartesi 13:33

Başkan Baran: “Hedeflere ulaşmak için inanmak lazım”

A
A
A
Başkan Baran: “Hedeflere ulaşmak için inanmak lazım”

Körfez Belediye Başkanı İsmail Baran, ‘Gençlik Buluşmaları’ kapsamında Tüpraş 50.

Körfez Belediye Başkanı İsmail Baran, ‘Gençlik Buluşmaları’ kapsamında Tüpraş 50. Yıl Anadolu Lisesi öğrencileri ile bir araya geldi.


Okulun konferans salonunda gerçekleşen buluşmada öğrencilere hayatından ve başarı öyküsünden kestiler veren Başkan Baran, kariyer planlamasının önemine değindi. Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Aslı Kuş’un moderatörlük yaptığı gençlik buluşmasında öğrenciler de merak ettiklerini ve projeler hakkında sorular yöneltti. Ortaokulu bitirdiği okulda konferans vermenin kendisini mutlu ettiğini belirten Körfez Belediye Başkanı İsmail Baran, “Demek ki bu okuldan da Başkanlar yetişiyor muş. Bunu da bilin istedim” dedi.


Gençlere tavsiyelerde bulunan ve gençliğe yönelik hayata geçirilen projeler hakkında konuşan Başkan Baran, “Sizler, geleceğimizin teminatısınız. Gençliğine yatırım yapmayan topluluklar zaman içerisinde yok olmaya mahkumdur. Biz hizmetin merkezine insanı koyduk. Ama asıl işin merkezinde gençlik var. Faaliyetlerin ağırlık noktasında da gençlere verdiğimiz hizmet ve çalışmalar var” diye konuştu.


Körfez’in eğitim kendine dönüştürülmesini planladıklarını vurgulayan Baran, “Gençlere eğitim anlamında destek veriyoruz. İlçemizde 60 okulun bütün teknik eksikliklerini gideriyoruz. Körfez’i eğitim kentine dönüştürmeyi planladık. 162 bin nüfusu ile 35 ilden daha büyük. Belediyenin eski binasının olduğu alanda büyük bir fakülte binasının inşaatını bitirdik. 15 Temmuz 2018’de de bu binayı Kocaeli Üniversitesine teslim edeceğiz. İki fakülte eğitime başlayacak. Yani 4 bin 500 öğrenci demek bu. İkinci bir fakülte binasının da temelini Hereke’de atacağız. Sonrasında da hedefimiz İlimtepe’ye bir üniversite yapmak. 3 yıl içerisinde Körfez’de eğitim gören üniversiteli öğrenci sayımız 20 bin olacak” dedi.


“Hedeflere ulaşmak için inanmak lazım” diyen Başkan Baran, “İnanmadığınız bir şeyi başaramazsınız. İnanmak, başarmanın yüzde 50’sini aşmış olmaktır. Biz hep geçmişte bir şeylere inandık, başarabileceğimize inandık. Allah bize akıl, sağlık, fikir vermiş. O halde neden başaramayalım diye kendime sordum” ifadelerini kullandı.


Eğitim dışında spor anlamında da gençlere yönelik büyük destekler sunduklarını belirten Başkan Baran, “Bazen gençler bize spor yapın diyorsunuz ama siz yapmıyorsunuz diyor. Herkes kendine vakit ayırmak ister ama bizim daha Körfez için yapacak çok işimiz var. Daha hayal ettiğimiz Körfez bu değil. Türkiye’nin modern kenti olmalıyız. O yüzden biz tüm zamanımızı Körfez için harcıyoruz” diye konuştu.


Öğrencilerin kütüphane isteklerine de cevap veren Başkan Baran şunları söyledi; “Aslında bizim hedefimiz dijital bir kütüphane. Tabi bu okullarda da kurulabilir. Hatta belki ilk bu okuldan başlarız” dedi. Başkan Baran, Körfez’in sadece bugünün değil, geleceğini de planladıklarını belirterek, “İlimtepe bölgesini 140 bin nüfusa göre planladık. İki duble yol çalışmamız sürüyor. 30 metre genişliğinde duble yol yapıyoruz.Yeni bir kent kuruluyor. Alt yapısını sağlam şekilde ilerliyoruz.”


Gençlere kulak vermek gerektiğini belirten Başkan Baran, “Bazen ‘siz ne anlarsınız’, ‘sen bilmezsin’, ‘hayat tecrüben yok’ gibi durumlar oluşabiliyor. Oysa zaman hızla ilerliyor, teknoloji gelişiyor. Gençlerimizin vakıf olduğu birçok konuya biz vakıf olamıyoruz. Yeni yetişen gençlik teknolojiyi daha iyi değerlendirebiliyor. Ama teknolojiyi iyi kullanmak, ona esir olmak değildir. Teknolojiyi siz yönlendirmelisiniz. Bizim sizlerden, sizlerin de bizlerden öğreneceğiniz şeyler var. Özümüzden, tarihimizden, milli ve manevi değerlerden kopmadan geleceğe daha iyi bakmamız lazım. Belli bir ideal, hedeflerimiz olmalı. İdealsiz bir toplum hiçbir yere varamaz. Özünden kopan, Allah kitap tanımayan toplulukla bir şey olmaz. Soyumuzla, özümüze sahipsek varız. Onları inkar edersek, kendimizi inkar ederiz” dedi.


Program sonrasında Başkan Baran’a mezun olduğu yıla ait fotoğraf hediye edildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Karadeniz Ereğli’de ilk çilek hasadı yapıldı Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde ilk çilek hasadı yapıldı. Tarladan pazara inen çileğin üretiminin az olması nedeniyle kilogramı 150 TL’den satılmaya başladı. Kdz. Ereğli ilçesinde demir-çelik fabrikasından emekli olan İsmet Koç eşi Ayşe Koç ile tarlasında bu yılın ilk çilek hasadını yaptı. Geçtiğimiz yıl aşırı yağışlar nedeniyle az üretilen çileğin bu yıl da kuraklık nedeniyle veriminin düşük olduğunu anlatan İsmet Koç, Osmanlı Çileğinin de çok azaldığını söyledi. Koç, "2024 çilek sezonu Kdz. Ereğlimize hayırlı olsun. Bu gün ilk hasadımızı topladık gördüğünüz gibi. Burası Kışla Mahallesi İnallı Sokak. Bu çilek Osmanlı Çileğinin kardeşi alo çileği. Allah nasip ederse 15-20 gün içinde de Osmanlı Çileği çıkar. Geçtiğimiz sene havalar hep yağmurlu gitti, böcekler yedi. Bu senede havalar kurak gidiyor. Hava yağarsa çilek bollaşır" dedi. “Bir baba çalışıp 5 kişi yiyorsa olmaz” Kendilerinin maddi olarak hiçbir ihtiyaçları olmadığı halde üretmeye devam ettiklerini ve insanlara örnek olmaya çalıştıklarını belirten Koç, “Benim maddi olarak bir şeye ihtiyacım yok. Kendim demir-çelik fabrikalarından emekliyim. İnsanları teşvik etmek için üretim yapıyoruz. Şu anda biber, patlıcan, domates dikme zamanı. İnsanlar diksin ki herkes kazansın. Devlet nereye kadar verecek. Bir baba çalışıp 5 kişi yiyorsa olmaz. Sonra çıkıp ‘o pahalı, bu pahalı’ diye bağırıyoruz. Köyde kokuyor diye ineğe bakmazsın, elinde burada köpek gezdiriyorsun. Bu nasıl olacak? Tarlanız yoksa evde mantı yapın, makarna kesin, el işi yapın" dedi. “Asıl terapi tarlada çalışıp, üretmek” İsmet Koç’un eşi Ayşe Koç da 15 yaşından beri üretim yaptığını belirtti. Ayşe Koç, üreterek elde ettiği gelirlerle iki çocuğunu da üniversitede okutup iş ve meslek sahibi olmalarını sağladığını söyledi. Koç konuşmasında şu sözlere yer verdi: "Ben bunu ihtiyacım olduğu için yapmıyorum. Eşim emekli, evim var, kira vermiyorum. Çocuklarımın ikisi de evli ve çalışıyorlar. Bu ürettiklerim sayesinde iki çocuğumu da okuttum, mühendis oldular, kendi işlerini ellerine aldılar. Evde akşama kadar televizyona bakıp bir şey öğrenmiyorum. Akşama kadar ‘O onu demiş, bu bunu demiş.’ Aslında bu bana bir terapi gibi geliyor. Geçenlerde bir düğüne gittim, ara verildi; 7’den 70’e herkesin elinde telefon. Kimse bir biriyle konuşmuyor, telefona bakıyorlar. Asıl terapi gerçekten bu. Ben bu çileği her sene ekiyorum. Gençler bunu her sene ekmez. Çünkü yağmur yağmadığında bu her sene kuruyor. Kuruduğu için Ekim aylarında biz bunu tekrar ekiyoruz. Kdz. Ereğli’de benim çocukluğumdan bu yana yetişen tek çilek Osmanlı Çileğiydi. Sonradan sepetler çabuk doluyor diye alo çileği ortaya çıktı. Osmanlı Çileği üretmeyi çok istiyorum. Fidesi kaç TL’de olsa alacağım ama kimse vermiyor yada bulamıyorum."
Adana Kebabın başkentinde levrek ve çipura da tüketiliyor Kebabın başkenti Adana’da kırmızı etin yanı sıra balık tüketimi de her geçen gün artıyor. Türkiye’de 15 Nisan itibarıyla gırgır ve troller için uygulanan av yasağı, balık çeşitlerinde azalma ve fiyat artışına neden oldu. Türkiye’deki çeşitli denizlerde başlayan yasağın ardından balık tezgahlarında çeşitlilik azalırken, fiyatlar yükseldi. Kebabın başkenti Adana’da da balık tüketimi her geçen gün artarken fiyatların yükselişi tezgahlardaki yoğunluğu azalttı. Kentte levrek ve çipuranın kilogram fiyatı 200 liradan satılırken esnaf, vatandaşların kilosu daha uygun olan tavuğa yöneldiğini söyledi. “Levrek ve çipuraya rağbet var” İhlas Haber Ajansı’na konuşan Adana Balıkçılar Çarşısı esnafından Aziz Yesar, “Sezon kapandı fiyatlar şu anda güzel gidiyor. En büyük çipura 200 lira, biraz ufağı 150 lira. Hamsi 70 lira ve istavrit 100 lira. Fiyatlar iyi şu anda. Et fiyatları yüksek olduğu için tavuk ve balığa rağbet var. Balık fiyatlarında artış bekliyorduk ama olmadı. Adana’da en çok levrek ve çipuraya rağbet var. Çok fazla balık kültürü olmadığı için en çok bu 2 tür satılıyor” ifadelerini kullandı. “2-3 hafta sonra hem çeşit azalacak hem fiyat artacak” Yunus Fidan isimli balıkçı ise fiyatların yüksek olduğunu belirterek, “En ucuz balık şu anda 100 lira. Av yasağı nedeniyle fiyatlar pahalandı. 2-3 hafta önce kilogramı 70 lira olan balıklar şuanda 100 lira oldu. 2-3 hafta sonra balıkta fiyatlar daha da artacak. Balık fiyatları ete göre ucuz. 2-3 hafta sonra balık çeşitleri de iyice azalacak” dedi. “Eti daha fazla tüketiyoruz” Balık almaya gelen Hakan Müntez isimli vatandaş ise fiyatların normal olduğunu belirterek, “Fiyatlar şu anda normal. Tavuktan ucuz ama daha uygun fiyatları gördük. Adana’da et daha ağırlıklı olarak tüketiliyor. Ben balığı çok tüketiyorum ama eti daha fazla tüketiyoruz” diye konuştu.
İstanbul “Sıtma tedavisinin gecikmesi ölümcül olabilir” Ülkemizde tanı konulan sıtma vakalarının hepsinin kaynağının başta Afrika olmak başka ülkeler olduğunu belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Songül Özer, “Sıtmanın etkin bir tedavisi olsa da, gecikilmesi halinde ölümcül olabilir. Bu nedenle sıtmanın yaygın görüldüğü yerlere seyahat edecek kişiler, o bölgelere gitmeden verilmeye başlanan koruyucu ilaçları alarak önlem almalıdır” dedi. İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Songül Özer, 25 Nisan Dünya Sıtma günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Sıtmanın tanımını yapan Dr. Öğr. Üyesi Özer, “Sıtma, anofel cinsinden dişi sivrisinekler tarafından insana aktarılan, Plasmodium cinsi kan parazitleri tarafından oluşturulan bir enfeksiyon hastalığıdır. Anofel cinsi dişi sivrisineklerin sokmasıyla insana bulaşan beş ayrı Plasmodium (kan paraziti) bulunmaktadır. Sivrisinekler tarafından vücuda giren parazitler, öncelikle kırmızı kan hücrelerini enfekte eder” diye konuştu. “Şiddetli sıtma zamanında tedavi edilmezse ölümcül olabilir” Sıtmada görülebilecek belirtilerden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Özer, şu bilgileri paylaştı: “Paraziti alan kişide meydana gelen ilk belirtiler baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, karın ağrısı, karın krampları ve kas ve eklem ağrısıdır. Bu tipik olmayan belirtilere daha sonra yüksek ateş, üşüme, titreme, terleme, iştahsızlık, kusma ve giderek artan halsizlik eklenir. Hastalık bu aşamada fark edilir ve tedavisine başlanırsa, ilerlemez ve kötüye gidiş olmaz. Ama fark edilmezse ve tedavi başlanmazsa vücuttaki kan parazitleri çoğalmaya devam eder. Hastalık günler hatta saatler içerisinde şiddetli sıtmaya dönüşebilir. Şiddetli sıtmada genellikle koma (serebral sıtma), metabolik asidoz, ağır anemi, hipoglisemi, akut böbrek yetmezliği, akciğer ödemi bulgularından biri veya daha fazlası gelişebilir. Şiddetli sıtma tedavi edilmezse hastaların büyük çoğunluğu kaybedilir.” “Yüksek ateş görülebilir” Sıtmalı hastanın 3-4 günde bir yükselen ateşinin olmasının tipik olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Özer, “Ateşsiz günlerde tamamen normal olan hasta, ateşin yükselmesi ile birlikte şiddetli kas ağrıları, aşırı halsizlik ve bazen kanamalarla seyreden ateşli döneme girer. Sıtmanın türüne göre değişirse de bu ateşli dönem yaklaşık 4-5 gün sürer. Sonra aşırı terleme ile birlikte ateş düşer ve yine ateşsiz dönem başlar” dedi. “Sivrisineklerden bulaşır” Sıtmanın insana nasıl bulaştığına değinen Dr. Öğr. Üyesi Dr. Özer, “Sıtma genellikle insana enfekte dişi anofel cinsi sivrisineklerin sokmasıyla bulaşmaktadır. Kanında paraziti taşıyan kişilerin kanını emen anofeller, kendi vücutlarına paraziti alır, büyütür ve başka bir insanı sokarak bu paraziti taşımış olurlar. Sivrisinekler dışında kan transfüzyonu, organ transplantasyonu, greftler ve kontamine enjektör veya iğnelerin ortak kullanımı ile de bulaşabilmektedir. Ayrıca anneden, enfekte eritrositlerin plasenta yoluyla doğum öncesi veya doğum esnasında bebeğe geçişiyle de bulaşabilir” ifadelerini kullandı. “Türkiye’de yerel kaynaklı sıtma görülmüyor” Sıtmanın, Afrika kıtasında halen çok yaygın olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Özer, şunları söyledi: “Ülkemizde, cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana yapılan etkin sıtma mücadelesi sayesinde yerel kaynaklı sıtma vakası görülmemiştir. Ülkemizde tanı konulan sıtma vakalarının hepsinin kaynağı, başta Afrika olmak başka ülkelerdir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2000 yılından beri dünya genelinde sıtma vaka sayısı ve ölümlerinde düşüş olduğunu bildirmektedir. DSÖ, 2016 yılında sıtma vaka sayısının 216 milyona, ölüm sayısının da 3 milyon 445 bine düştüğünü tahmin etse de, sıtma dünyada halen önemli bir enfeksiyon hastalığı olmaya devam etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan Dünya Sıtma Raporu’na göre 2016 yılında sıtma vakalarının yüzde 90’ı Afrika’da, yüzde 7’si Güney-Doğu Asya’da ve yüzde 2’si de Doğu Akdeniz Bölgesi’nde görülmüştür.” “Sıtmanın kan tahlilleri yoluyla tanısı kolaydır” Tanı sürecinin kolay olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Özer, “Günümüzde sıtmanın kan tahlilleri yoluyla tanısı kolaydır ve kısa sürede tanı konulabilir. Etkin bir tedavisi vardır. Sıtmanın yaygın görüldüğü yerlere seyahat edecek kişilere, o bölgelere gitmeden verilmeye başlanan koruyucu ilaçlar mevcuttur. Açık olan vücut bölgelerine sivrisinek kovucularının sürülmesi ise bir diğer korunma yöntemidir” şeklinde konuştu. “Sivrisineklerden korunmanın yolları” Sivrisineklerin, nemli ve sıcak iklim bölgelerinde, hijyen koşullarının uygun olmadığı yerlerde kolayca yuvalandıklarını ve ürediklerini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Özer, “En sık sıtma hastalığına neden olurlar. Ama sıtma dışında Dang humması, sarı humma, filaryazis (fil hastalığı), çeşitli ensefalitlere de (beyin ve beyin zarı enfeksiyonları) neden olabilirler. Sivrisineklerle mücadele yöntemlerinin başında, sivrisinek larvalarının bulunduğu bataklık gibi ortamların kurutulması, çeşitli kimyasallarla etkili ilaçlama yöntemlerinin sık aralıklarla uygulanması, sivrisineklerin sık bulunduğu ortamlarda cibinlik kullanımının yaygınlaştırılması, çalışırken vücudun açık yerlerinin ilaçlanması ve mümkünse kapalı kıyafetler veya açık renkli giysiler giyilmesi, el, kol ve yüz koruyucularının kullanılması önerilir” dedi.
Adana Prof. Dr. Taşova : “Böcekler mikropların taşıyıcısıdır” Daha önce sadece bahçelerde görünen ‘Kahverengi Kokarca Böceği’ artık evlerde de görülmeye başlanırken, Pandemi Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, böceklerin çeşitli mikropların taşıyıcı olduğunu bu nedenle önlem alınması gerektiğini söyledi. Fındık başta olmak üzere tarım ürünlerine zarar veren ancak yok edilemeyen, mücadele eksikliği nedeniyle hızla yayılan ‘Kahverengi Kokarca Böceği’ artık evlerdeki kombilerin içinde yaşamaya başladı. Daha önce sadece ürünlere zarar veren böceğin artık vatandaşlara da zarar verecek duruma gelmesi halkı vatandaşları tedirgin ediyor. Pandemi Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, böceklerin çeşitli mikropların taşıyıcısı olduğunu belirterek, “Havaların ısınmasıyla birlikte haşere popülasyonunun arttığını görüyoruz. Bu konunun ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Zamanında yapılan müdahaleler önemlidir. Örneğin larva döneminde belediyelerimiz ve Sağlık Bakanlığımız birlikte önlem alabilir” dedi. Böceklerden rahatsız olan Mehmet Keser isimli bir vatandaş ise havaların ısınmasıyla birlikte daha önce görülmeyen böceklerin ortaya çıktığını özellikle kahverengi koroca böceğinin son dönemlerde fazla görülmeye başlandığını Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığının bu konuyu çözüme kavuşturması gerektiğini söyledi.