EKONOMİ - 22 Mart 2018 Perşembe 18:42

PANKOBİRLİK’ten şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili basın bildirisi

A
A
A
PANKOBİRLİK’ten şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili basın bildirisi

Şeker fabrikalarının özelleştirmesi ile ilgili tartışılmalar devam ederken, PANKOBİRLİK’ten şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili basın bildirisi yayınlandı.

Şeker fabrikalarının özelleştirmesi ile ilgili tartışılmalar devam ederken, PANKOBİRLİK’ten şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili basın bildirisi yayınlandı.


PANKOBİRLİK’ten konuyla ilgili yayınlanan basın bildirisinde, özelleştirme kararı ile birlikte kamuoyunda farklı kesimlerde farklı bilgilerden kaynaklanan çok farklı görüşler tartışılmaya başlandığı belirtilerek, “Bu tartışmalar; ‘Devletin şeker fabrikası işletmemesi gerektiği’ ve buna bağlı olarak şeker fabrikalarının ‘kamu maliyesinin dengesini olumsuz yönde etkilediği’ ve şeker üretiminde daha ‘karlı’ bir işletmecilik anlayışının yerleştirilmesi gerekliliğini dile getiren kesimler ile özelleştirme politikaları sonucunda doğacak boşluktan yararlanmak için konuyu kasıtlı olarak yanlış yönlendiren uluslararası tröstler ve pancar şekeri üretim piyasasında ortaya çıkacak pazar boşluğundan faydalanmayı düşünen, çoğunluk pay oranı yabancı menşeli nişasta bazlı tatlandırıcı (NBŞ) üreten firmaların müdahaleleri çerçevesinde yürütülmektedir. Birliğimiz, konunun doğal tarafı olarak kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla bu açıklamayı yapmak zorunda hissetmiştir. Öncelikle belirtmek isteriz ki, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sadece basit anlamda bir fabrika satışı olarak yorumlanamayacak kadar geniş kitleler üzerinde etkisi olan bir konudur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi pancar çiftçisi başta olmak üzere Türk tarımını ve gıda sektörünü doğrudan ilgilendirmektedir. Bu hasletleri göz önünde bulundurulduğunda aşağıdaki noktalara özellikle dikkatleri çekmek isteriz" denildi.



PANKOBİRLİK’in basın bildirisinde kamuoyu ile paylaştığı 6 madde şöyle:


"1. Pancar üreticisi ürününü sadece kendi bölgesindeki fabrikaya satabilmektedir. Depolanabilir nitelikte olmayan şeker pancarının uzak mesafelerdeki fabrikalara taşınması da ekonomik değildir. Bu nedenlerle şeker fabrikaları, pancar çiftçisi açısından bölgesel tekel niteliğinde bir yapı arz etmektedir. Ehil ellerde idare edilmeyen fabrikaların çiftçiyi zarara uğratması, çiftçiyi küstürmesi ve orta vadede fabrikanın kendi bölgesindeki pancar tarımını bitirmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenlerle şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde fabrikaların tarımın gelişimi, fabrikanın çalışması ve kâra geçişini tesis edecek yapılara devri göz önünde bulundurulmalı; tekel vasfı dolayısıyla çiftçiyi zarara sokacak, münavebenin etkin kullanımını göz ardı edecek kişilere şeker fabrikaları satılmamalıdır. Hem çiftçi hem Türk tarımı hem de ülkemiz bu durumdan zarar görecektir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde pancar çiftçisi ve fabrikaların kader birliği içerisinde hareket etmesi doğası gereği elzemdir.


2. Pancar şekeri fabrikalarının hem devlet hem de özel sektör tarafından işletilmesi tercih edilen bir uygulama değildir. Çiftçi kuruluşları günümüzde dünya ekonomik örgütlenmesinde rolleri tartışılmaz hale gelmiş bulunmaktadır. Çiftçi kuruluşlarının işletmecilik faaliyetlerinde üstlendikleri etkin görevler hem ekonominin canlanmasına hem piyasanın düzenlenmesine hem de istihdam oluşturulmasına hizmet etmektedir. Şeker fabrikalarının işletmesinde aldıkları rol bakımından da çiftçi kuruluşlarının dünya genelindeki etkileri çok açık biçimde görülmektedir. Dünyada pancar şekeri üretiminde, pancar üreticilerinin sektördeki payları ABD’de yüzde 100, Hollanda’da yüzde 100, Fransa’da yüzde 80,6, Almanya’da yüzde 78,2’dir. Amerika Birleşik Devletleri’nde pancar üreticileri özel sektörden devir alabilmeleri ve finansal olarak güçlenebilmeleri için özel bir kanun olan ‘Capper-Volstead’ kanunu aracılığıyla anti-tröst kanunlarından muaf tutulmuştur. Kanun, tarımsal amaçlı tüm kuruluşları ‘anti-tröst’ kanunlarından tamamen muaf kılmış ve bunlara, çiftçi kuruluşu olmayan büyük işletmelerle karşılaştırıldığında kapsamlı ayrıcalıklar vermiştir.


3. İhale şartnamesinde yer alan şirketlerin şeker fabrikalarının bölgesi dışından da pancar teminini mümkün kılan hüküm, pancar çiftçisinin bölgesel pazar güvencesini ortadan kaldırarak hem üreticiyi hem de pancar üretimini olumsuz etkileyecektir. Çünkü şirketler bu hükme dayanarak ucuz hammadde temini için başka bölgelerin üretim desenini ve münavebe disiplinini bozacaktır. Bu durumda toprak ve yeraltı kaynakları hızla tükenecek, pancar üretiminde hastalık ve zararlılar baş gösterecek ve bu bölgelerde orta ve uzun vadede pancar tarımı yapılamaz hale gelecektir.


4. Beş yıllık üretim zorunluluğundan sonra sektörün geleceği belirsizdir. Beş yıl sonunda fabrikaların kapatılmasında herhangi bir engel olmadığı için, fabrika arazisinin değerinin fabrika maliyetinin üzerinde olduğu durumlarda arazi spekülatörlerinin faaliyet konusu haline gelmesi veya bu kotayı NBŞ üreten fabrikaların satın almasının önünde hiçbir engel yoktur. Ayrıca; beş yıldan sonraki süreçte fabrikaların kapanması dolayısıyla ortaya çıkacak olan pancar şekeri açığı doğrudan NBŞ tarafından doldurulacaktır. Böylece, sağlıklı olmadığı tüm dünya tarafından ısrarla dile getirilen nişasta bazlı tatlandırıcı kullanımı artacağından ‘toplum sağlığı’ da (obezite, kanser, alzheimer, yüksek tansiyon, diyabet vb.) olumsuz yönde etkilenecektir.


5. Yanlış özelleştirme uygulamalarının oluşturacağı milli hasarları bertaraf etmek hiç kolay değildir. Tarımsal işletmelerin özelleştirilmesi kapsamında yapılanma veya yönetim modellerinin ortak noktasında tek bir gerçek vardır. Bu da üreticilerin, çalışanların ve sanayicilerin de içinde bulunduğu bir model olmadan sektörün sürdürülebilmesinin mümkün olmadığıdır. Bugüne kadar Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Tekel vb. tarım ve gıda KİT’lerindeki özelleştirme örneklerini ülkemiz acı bir şekilde tecrübe etmiştir. Bu özelleştirmeler sonucunda özellikle ülkemiz hayvancılığının bugün geldiği noktada yapılan hata fark edilmiş ve Et ve Süt Kurumu oluşturularak bugüne kadar yaşanan kayıplar telafi edilmeye çalışılmaktadır.


6. İhale şartnamesinde bulunan hüküm gereği özelleştirilecek 14 fabrikada şeker üretiminin beş yıl süre ile devam ettirilmesi zorunlu tutulmaktadır. Öngörülen ceza caydırıcı olmadığı için üretimin bu fabrikaları alan kişiler tarafından sürdürülüp sürülmeyeceği tümüyle alan kişilerin inisiyatifine bırakılmış durumdadır. Beşinci Yılın sonunda şeker üretiminin ne olacağı konusunda da herhangi bir hüküm yoktur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini düzenleyen şartname bu anlamda hem şeker hem de pancar üretiminin sürdürülebilirliğini güvenceye almaktan yoksundur.”



"Fabrikaların özelleştirilmesinin mümkün olduğu ancak varlık satışı yönteminin özelleştirme için tek yol olmadığı görüşündeyiz"


Basın bildirisinde sonuç olarak şöyle denildi: “Tüm şeker pancarı üreticilerin temsilcisi olan PANKOBİRLİK olarak bizler; Fabrikaların özelleştirilmesinin mümkün olduğu ancak varlık satışı yönteminin özelleştirme için tek yol olmadığı görüşündeyiz. Dünyadaki gelişmiş ülke örneklerinden de yola çıkarak (ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere, Polonya) ve şekerin stratejik önemi göz önünde bulundurularak ülkemiz açısından fabrikaların çiftçi kuruluşlarına işletme devri yöntemiyle özelleştirilmesinin daha doğru bir metot olduğu görüşündeyiz. Zira, fabrikalarla kader birliği içerisinde girmiş olan pancar çiftçisi, pancardan kaybederse fabrikadan, fabrikadan kaybederse pancardan kazanarak tarım-sanayi ittifakının önemli bir parçası olmuş olur. Böylece şeker pancarı tarımının, dolayısıyla şeker fabrikalarının çalışmasının sürekliliği sağlanmış olacaktır. Halihazırda çiftçi kuruluşları eliyle yönetilen 5 fabrikanın ülkemiz ekonomisine katkıları göz önünde bulundurulacak olursa bu konudaki ısrarımızın ülkemizin hayrına olduğu açık seçik ortaya çıkacaktır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Yalova’da bisiklet yolu ağı genişliyor Yalova Belediyesi’nin Gaziosmanpaşa Mahallesi’nde başlattığı yeni bisiklet ve yürüyüş yolu çalışmaları, Kemer Köprü Caddesi’nden başlayıp 8. sokağa kadar devam edecek olan asfalt ve baskı işlemleri devam ediyor. Yalova Belediyesi, yeni bisiklet ve yürüyüş yolları için çalışmalarını sürdürüyor. Sağlıklı yaşamı ve kent içinde bisiklet kullanımını teşvik etmek amacıyla başlatılan bisiklet yolu projesinde Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki 8. Sokak’ta asfalt serimi devam ediyor. Toplam 770 metrelik yol güzergâhında çalışmalar, Kemer Köprü Caddesi’nden Gaziosmanpaşa Caddesi’ne kadar devam edecek. Kemer Köprü Caddesi ile Şelale Sokak arasında kalan alanda ise dekoratif aydınlatmalar kullanılarak göze hitap edecek bir çalışmaya imza atılmak isteniyor. Çalışmalarla ilgili bilgi veren belediye yetkilileri, “Bisiklet ve yürüyüş yolu çalışmalarımızda aşınma tabakasının serimi ile baskı işlemleri eş zamanlı olarak devam ediyor. İlk olarak Kemer Köprü Caddesi’nden başlayan çalışmalar, yaklaşık 590 m uzunluğundaki Gaziosmanpaşa Caddesi’ne kadar devam ediyor. Akabinde yaklaşık 180 metre uzunluğundaki 8. Sokak’ta da çalışmalarımızı da kısa sürede tamamlayacağız. Baskı çalışmamızın tamamlanması sonrasında dekoratif boyama asfalt boyama, çizgi çalışmaları, dekoratif aydınlatma ve peyzaj çalışmalarını da tamamlayarak yolumuzu hemşehrilerimizin hizmetine sunacağız” ifadelerine yer verdi.
İstanbul İmrahor İlyas Bey Camii’ne uzay kafes: 100 yıl sonra üstü kapatılacak Geçmişi Ayasofya Camii’nden 100 yıl eskiye dayanan İmrahor İlyas Bey Camii’nde 2023 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. Tarihte geçirdiği çeşitli badirelerden dolayı üst yapısı ve ahşap bölümleri yok olan İmrahor İlyas Bey Camii’nde kurulan Uzay Kafes Sistem Geçici Çatı hakkında bilgi veren Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “Doğal çevreden etkilenmemesi adına geçici çatı kurma fikrimiz ortaya çıktı. 100 yılı aşkındır doğal çevreden etkileniyordu. Tabi bu sistem böyle bir açıklıktaki yapı için modüler ve hafif olması açısından bizim tercih sebebimiz oldu” dedi. Restorasyonu tamamlandıktan sonra ibadete açılacak olan tarihi camideki çalışmalar havadan görüntülendi. Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nden 100 yıl daha öncesine tarihlenen ve 5. yüzyılda inşa edilen İmrahor İlyas Bey Camii diğer adıyla Studios Manastırı, İstanbul’daki en eski dini yapı olarak biliniyor. Bizans döneminde kilise olarak kullanılan yapı, İstanbul’un fethinden sonra camiye dönüştürüldü. 2. Beyazıt döneminde, İmrahor İlyas Bey tarafından camiye dönüştürülen yapı tarihte birçok badire atlattı. En büyük hasarı Latin istilasında gören tarihi cami, 1894 depreminden de etkilendi. Sultan 3. Selim döneminde onarılan İmrahor İlyas Bey Camii’nin, 1900’lü yılların başında önce yangın daha sonra da yağmurdan dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap bölümü çöktü. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla beraber İmrahor İlyas Bey Camii kedi haline terk edildi. 1934 yılında Ayasofya Camii, müzeye çevrilince tarihi yapı müzeye devredildi. 1954-1955 yıllarında bir onarım geçiren İmrahor İlyas Bey Camii, yaklaşık 100 yıl atıl kaldıktan sonra 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleşti. İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyonu için hazırlanan projeler 2019 yılında Koruma Kurulu tarafından kabul edildi. Tarihi camide restorasyon devam ediyor Onaylanan projeler çerçevesinde 2023 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları sürüyor. Tarihi camide çevre temizliği gerçekleştirildi. Çeşitli badirelerden dolayı 100 yıldır üstü açık olan İmrahor İlyas Bey Camii’ni korumak adına Uzay Kafes Sitem Geçici Çatı kurulumu devam ediyor. Çatının kurulumunda tarihi camide bulunan opus sectila döşemelerin zarar görmemesi için, döşemeler kum torbalarıyla korumaya alındı. Geçici çatının tamamlanmasından sonra tekke binasında itinalı söküm gerçekleştirilecek. Ayrıca tarihi camide, kuzey bölümdeki üst galeriyi taşıyan sütunlar bulunurken güney bölümündekiler yok oldu. Güney bölümündeki sütunlarda aslına uygun restore edilecek olan İmrahor İlyas Bey Camii, çalışmaların tamamlanmasının ardından ibadete açılacak. Öte yandan tarihi camide kurulan Uzay Kafes Sistem Geçici Çatı havadan görüntülendi. “Ayasofya Camii’nden yaklaşık 100 yıl önce inşa edildiğini söyleyebiliriz” İmrahor İlyas Bey Camii’nin tarihi hakkında konuşan Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “İmrahor İlyas Bey Camii’nin inşasını Semavi Eyice ve Müller Wiener gibi uzmanlardan edindiğimiz bilgiye göre, 5. yüzyılda inşa edildi. Dolayısıyla Ayasofya Camii’nden yaklaşık 100 yıl önce inşa edildiğini söyleyebiliriz. İstanbul’daki en eski dini yapı olarak ifade edebiliriz. İlk inşa edildiğinde ‘Studios Manastırı’ yapılıyor. İstanbul’un fethine kadar da manastır olarak işlev görüyor. Fetihten sonra 2. Beyazıt döneminde Mirahor İlyas Bey tarafından camiye ve tekkeye çevriliyor. İmrahor İlyas Bey’den bahsetmek gerekirse, 2. Beyazıt devrinde sarayda ahırların, en başındaki kişi. İmrahor İlyas Bey Camii, cami ve tekkeye çevrildikten sonraki ilk şeyhi de burada metfun bulunuyor” ifadelerini kullandı. “Yangın ve doğal etkilerden dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap elemanları kayboldu” Tarihî süreçte İmrahor İlyas Bey Camii’nin birçok badireler atlattığını ifade eden Feyyaz Fidan, “Depremler ve yangınlar görüyor. En büyük tahribatı ama Latin istilasında gördüğünü ifade edebiliriz. Ardından 1894 depreminde bir hasar görüyor. 3. Selim devrinde Hassa baş Mimarı tarafından onarıldığını biliyoruz. 1900’lü yılların başlarına geldiğinde ise önce yangın ve doğal etkilerden dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap elemanları kayboluyor. 1925’de tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunuyla kullanıma kapatılıyor. 1934 yılında ise Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesiyle, müzeye devrediliyor. 1954-55 yıllarında bir onarım geçiriyor. Daha sonra 2012 Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleştiriliyor. Bu süreçte tabi biz projelendirme çalışmalarına başladık. Böyle bir yapının projelendirmesi de çok detaylı bir iş oluyor. İskeleler kuruyoruz, araştırma çukurları açıyoruz ve nihayetinde 2019 yılında restorasyon projelerini Koruma Kurulu tarafına onaylatıyoruz. 2023 yılının başında Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul Valiliği koordinasyonuyla restorasyon çalışmalarına başladık. Bu kapsamda, öncelikle çevre temizliği ve yüzeysel bitki temizliği yapıldı. Ardından buranın doğal çevreden etkilenmemesi adına çünkü 100 yılı aşkındır doğal şartlardan etkileniyordu, bir geçici çatı kurma fikrimiz oldu. Uzay kafes sistem geçici çatı yapılması bilim kurulumuzda onaylandı. Koruma Kurulu tarafından da onaylandı. Bu onaylardan sonra ancak bu sistemi kurmaya başladık. Tabi bu sistem böyle bir açıklıktaki yapı için modüler ve hafif olması açısından bizim tercih sebebimiz oldu” şeklinde konuştu. “Üst galeriyi tamamlayarak burayı ibadete açacağız” Restorasyonun tamamlanmasının ardından İmrahor İlyas Bey Camii’nin ibadete açılacağını belirten Fidan, “Şuna temas etmek lazım; Harim de opus sectila denen döşemelere özellikle önem atfediliyor. Bu tabii yalnızca İstanbul’un, Türkiye’nin kültürel mirası değil, dünyanın kültürel mirası olarak görebiliriz. Opus sectila döşeme sistemi de yapıldığı dönemde birçok şehirden gelen taşların geometrik düzen içerisinde döşenmesi. Bunu Ayasofya Camii’nde de görüyoruz. Geçici çatı yapılırken, opus sectilanın kötü etkilenmemesi, herhangi bir düşmeye maruz kalmaması adına kum çuvallarıyla koruma yapıldı. Bunun dışında geçici çatı yapılmasından sonra restorasyon ve konservasyon çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tekke binasının itinalı sökümünü yapacağız. Yapıda muhtes olan önceki onarımlarda çimento harçlı sıvalar yapıdan uzaklaştırılacak. Bundan sonra da İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyon çalışmalarını tamamlayarak cami olarak ibadete açılmasını hedefliyoruz. İmrahor İlyas Bey Camii özgününde yan nefler ve galeri katı da bulunuyordu. Yan neflerden kuzeyde bulunan sütunlar, üst galeriyi taşıyan sütunlardı bunlar günümüze kadar ulaştı fakat güney yönündeki sütunlar günümüze ulaşamadı. Tabii restorasyon kapsamında bunlarında ihyası gündeme gelecek. Bunları da yapıp üst galeriyi tamamlayarak burayı ibadete açacağız” diye konuştu.