YEREL HABERLER - 20 Mart 2017 Pazartesi 10:58

Abdullah Reha Nazlı: Kadın fıtratı mühendisliğe daha yatkın

A
A
A
Abdullah Reha Nazlı: Kadın fıtratı mühendisliğe daha yatkın

Mühendis, girişimci ve yazar Abdullah Reha Nazlı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde düzenlenen "Mesleğin cinsiyeti yoktur" etkinliğine konuşmacı olarak katıldı.

Mühendis, girişimci ve yazar Abdullah Reha Nazlı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde düzenlenen "Mesleğin cinsiyeti yoktur" etkinliğine konuşmacı olarak katıldı. Dünya üniversitelerince yaygın IEEE’nin (Elektrik-Elektronik Mühendisleri Enstitüsü) "Women in Engineering" (Mühendislikte Kadınlar) kolu tarafından düzenlenen organizasyonda sektörlerde mühendisliğin görev alanlarında kadınların arka planda olmaması gerektiği konuları işlenerek kalıplaşmış örneklerin dışına çıkılması amaçlandı.


Mühendis düşünce yapısını yazarken altı konuda kadınların daha avantajlı olduğunu fark ettiğini söyleyen Abdullah Reha Nazlı, iddiasını sosyoloji ve tıp konularından delileriyle ve başarılı kadın mühendis örnekleriyle destekledi.


Abdullah Reha Nazlı, mühendislerin insan ilişkileri çatışmalarının en yoğun yaşandığı bir pozisyonda iş yaptığını ve yaptıkları her şey direkt olarak insanları etkilediği için empati yapmayı bilmesi gerektiğini söyledi, İnsan ilişkilerini anlayan birinin iyi bir mühendis olabileğini anlatan Nazlı, konuyla ilgili çeşitli örnekler de verdi. Kendisine "toplum mühendisi" diyen ve hacker ünvanı almış ilk kişi olan Kevin Mitnick’in; sorun büyük çoğunluğunun insan kaynaklı olduğunu, çözümlerin bir çoğunun ise insanlarla konuşmaktan geçtiğini söylediğini hatırlattı. Yüzlerce mühendis arkadaşından yaptığı gözleme göre; kadınların bir ortamdaki sorunların bir an önce gündeme gelip çözülmesinden yana olduklarını söyleyen Nazlı, bu açıdan pek çok sorunun daha başında çözülebildiğini anılarla anlattı.



"Akıl, güçten daha etkilidir"



Mühendisliğin güç yerine akıl kullanmak demek olduğunun anlatıldığı konferansta boğa-matador ilişkisine örnek verildi. "Matador boğa kadar güçlü değildir ancak hızla gelen boğanın önünden yavaşça çekilir. Boğa yavaşlayamaz, manevra yapamaz, duramaz. Matador mızrağını saplar." diyen Abdullah Reha Nazlı, her ortamda pek çok denge olduğunu, mühendisliğin görevinin kendi lehine olan dengeleri kullanmak olduğunu söyledi. Strateji kitaplarına girmiş "Kuvvetlere karşı durmayın, onları kullanın" ve "Üzerinize doğru bir nehir geliyorsa kenara çekilin" sözlerini hatırlatan Nazlı; mühendislerin baraj inşatından yoğurt bakterilerinin yoğurt üretiminde kullanılmaına kadar hep ortamdaki güçleri lehine kullandığını söyledi. Bir kadın tarafından bulunmuş binlerce yıllık bir spor olan Wing Chun’dan örnek veren Nazlı, aklın kas gücünün ötesine geçebildiğini açıkladı.


Matematiğin mühendislikle ilişkilerini anlatırken "Konu, genellikle sayılardır" diyen Nazlı, solakların neden daha zeki olduğundan Brezilyalıların neden futbolda başarılı olduğuna kadar pek çok cevabın istatistiksel düşünmede gizli olduğunu anlattı. Bilgisayar faresinden araba vitesine kadar pek çok tasarımın sağda olması nedeniyle solakların beyninin iki lobunu da kullandığını söyleyen Nazlı, beynin iki lobunu da kullanmanın mühendislik için de hayati önem taşıdığını ekledi. Beynin iki lobu arasında iletişim kuran beyin parçası olan "corpus callosum"un kadınlarda daha büyük olduğunun bilindiğini söyleyen Nazlı, bunun mühendislik için hayati bir avantaj olduğunu söyledi. Görevi bilgi edinmek değil bilgiyi kullanmak olan mühendislerin daha başarılı olabilmesi için çok yönlü düşünmesi gerektiğinin altı çizildi.


Mühendislikten öğrendiği en önemli prensibin "aşamalandırma" olduğunu söyleyen Nazlı, mühendislikte bu kavrama proseslendirme veya süreçleme dendiğini bildirdi. Günümüz sistemlerinin tümünün proseslendirmelerden ibaret olduğunu anlatırken Gıda Mühendisi gibi Düşünmek kitabında yazdığı örneklere de değindi. McDonalds’ın kuruluşunda sadece garsonu kaldırıp self-servis’i icat etmediği söyleyen Nazlı, aynı zamanda mükemmel bir proses kurarak 30 dakikada üretilen hamburgerleri 3 dakikada üretebildiğini söyledi. İlahi kanunların da bize aşamalandırmayı gösterdiğini anlatan Nazlı, evrenin 6 aşamada yaratılmasından insanın doğumuna kadar geçen safhaların da proseslendirme olduğunu söyledi. Proseslendirme konusunda kadınların daha istekli olduğunu söyleyen Nazlı kendi annesinden örnek vererek; "Büyük yüklerin altından görev dağılımı, planlama ve parça parça çözüm bulma konusunda annemi örnek alıyorum" dedi.



"Eksikler güce dönüştürülmeli"



Atalarımızın biber kuruturken bilmeden su aktivitesini kontrol ettiğini, reçel yaparken şeker ile muhafaza ettiğini, turşu yaparken asitle muhafaza ettiğini anlatan Nazlı, acı yemek kültürü olan bölgelerin ikliminin sıcak olduğuna dikkat çekti. Acı katmanın eti dayandırma yöntemi olduğunu söyleyen Nazlı, buzdolabı olmayan binlerce yıl boyunca insanların acı katmak zorunda olduğunu ama bunu avantaja çevirerek mükemmel gastromik ürünler ortaya çıkardıklarını söyledi. Eksikliği güce dönüştürmenin strateji kitaplarında en önemli konulardan olduğunu söyleyen Nazlı, mühendislik için de hayati önem taşıdığını bildirdi. Tarihte en ilham aldığı kişilerden olan Charlotte Bronte’nin de bunu yaptığını söyleyen Nazlı, verem salgını nedeniyle kısa bir ömrü olmuş Bronte’nin kendisini ve iki kız kardeşini tek bir roman yazmaya ikna ettiğini ve 24-26 yaşlarında ölmelerine rağmen 3 kardeşin de dünya tarihine geçen roman kazandırmalarına dikkat çekti. Charlote Bronte’nin Jane Eyre, Emily Bronte’nin Uğultulu Tepeler romanlarının bugüne kadar geldiğini söyleyen Nazlı, yanlış yapma hakkımız olmasının bizleri büyük şeyler başarmaktan engellediğini bildirdi.



"Avantajlar kullanılmalı"



Steve Jobs’un adeta bir mühendis gibi düşünerek "Tasarım; nasıl gözüktüğü değil nasıl çalıştığıdır" dediğini söyleyen Abdullah Reha Nazlı, mühendisliğin önce işlevsellikle sonra estetikle ilgilenmek demek olduğunu bildirdi. Kadınların pek çok şeyi amacı dahilinde kullandığını, sektörlerde çeşitlilik olmasını sağladığını, ihtiyaçları tepsit ettiğini ve yeni ürünler çıkmasını sağladıklarının anlatıldığı konferansta mühendislik dünyasından bazı örnekler de verildi. Sektörlerdeki çeşitliiklere bakıldığında erkeklerin daha az nesne ile hayatta kalmaya odaklandığını ve çeşitliliği yorucu bulduğunu bildiren Nazlı, kadınların işbitiriciliğe odaklandığını örneklerle anlattı. Mühendislikte basitliğin önemli olduğu kadar sonuçların da önemli olduğunun altı çizildi.


Abdullah Reha Nazlı, konferansının sonunda bu avantajların ancak kullanıldığında avantaj olacağını bildirirken çağımızda işini yapan için geçmiş çağların pek çok dezavantajının ortadan kalktığını, işlerin ve hakların onu talep edenlerin olacağını söyledi. Mühendisliğin aklı kullanmak demek olduğunun anlatıldığı konferansta aklın kadın-erkek için eşit dağıtıldığını, kişiye özgü farkların her zaman elindeki olanakları ve aklı kullanmamakla ilgili olduğu söylenerek konferans noktalandı. (EFE)

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: “101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, meclis toplantısında 2023 Yılı Faaliyet Raporu’nu açıkladı. İmamoğlu, "101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık. Hane halkına 33 milyar 425 milyon TL’lik cari transfer gerçekleştirdik. 115 milyar 380 milyon TL ile ulaşımı destekledik” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ilk meclis toplantısının son gününde 2023 Yılı Faaliyet Raporu açıklandı. Fatih Saraçhane’de bulunan binada gerçekleşen toplantı, Meclis Başkanvekili Nuri Aslan’ın başlatmasıyla gerçekleştirildi. “101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık” 2023 yılına ilişkin faaliyet raporunu açıklayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık. Hane halkına 33 milyar 425 milyon TL’lik cari transfer gerçekleştirdik. 115 milyar 380 milyon TL ile ulaşımı destekledik. Çevre için 31 milyar 540 milyon TL kaynak kullandık. Sağlık ve sosyal hizmetler için kullandığımız kaynak 25 milyar 475 milyon TL. Spor, kültür, eğitim hizmetlerimiz için gerçekleştirdiğimiz harcamalarımızın toplamı 19 milyar 645 milyon TL. 37 milyar 545 milyon TL raylı sistemlerimize sermaye yatırımı yaptık. Fen işleri eliyle 29 milyar 945 milyon TL sermaye yatırımı gerçekleştirdik. Yol yapım ve bakımı için gerçekleştirdiğimiz harcama 14 milyar 355 milyon TL. Ulaşımı 21 milyar 415 milyon TL ile sübvanse ettik. Toplumsal dayanışmayı güçlendiren ve böylece insanların sosyal destek sistemine daha az ihtiyaç duymalarını önceleyen bir anlayışla son 5 yılda olduğu gibi, 2023 yılında da çok yoğun sosyal destek hizmetleri sunduk” dedi. “156 bin 322 çocuğumuza ücretsiz süt ulaştırdık” İmamoğlu konuşmasının devamında, "Örneğin, 2023 yılında 231 bin 354, toplamda ise 1 milyon 59 bin 612 haneye Sosyal Destek İstanbulkart ile periyodik olarak nakdi destek sağladık. Karakış Desteği, Ramazan Ayı Desteği, Yaşlı Sanatçılar Desteği, Kadın Sığınma Evi Desteği, Deprem Desteği gibi düzenli ve tek seferlik nakdi destekleri 2023 yılında 353 bin 864 yurttaşımıza, 5 yıllık dönemimizde toplamda 733 bin 41 yurttaşımıza ulaştırdık. 100 bin üniversite öğrencisine 7 bin 500 TL nakdi destek sağladık. Toplamda ise 279 bin 198 üniversite öğrencisine nakdi destek verdik. 156 bin 322 çocuğumuza ücretsiz süt ulaştırdık. Toplamda ise 623 bin 553 çocuğumuza ücretsiz süt dağıtımı yaptık. Evlilik Desteği kapsamında, ihtiyaç sahibi 8 bin 682 çifte nakdi destek sunduk” şeklinde konuştu. “11 kent lokantasıyla yaklaşık 2,5 milyon kişiye 40 TL’ye 4 kap yemek desteği verdik” Kent Lokantası’nın hizmetlerine dikkat çeken İBB Başkanı İmamoğlu, “Dezavantajlı mahallelerdeki okulların çevresinde 823 bin adet Beslenme Desteği dağıtımı yaptık. Açtığımız 11 Kent Lokantası ile yaklaşık 2,5 milyon kişiye 40 TL’ye 4 kap yemek desteği verdik. Açtığımız 14 yurtta 5 bin 619 öğrenciye kamu güvencesiyle barınma imkanı sağladık. Sayıları artık 100’ü geçen Yuvamız İstanbul, ders atölyelerimiz, teknoloji atölyelerimiz ve gençlik ofislerimizle çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim ve gelişimlerine katkı sunduk. 0-4 yaş arası çocuğu olan 614 bin anneye toplu ulaşımdan ücretsiz yararlanmalarını sağladık. İBB Kadın, Kadın Dayanışma Evi ve kadın danışma birimleri ile binlerce kadına barınma hizmeti ve sosyal hizmetler sunduk” ifadelerini kullandı. İBB Meclisi’nde Filistin’e destek çağrısı Daha sonra söz hakkı alan Büyük Birlik Partisi Grup Başkan Vekili Dursun Çağlayan, “Biz Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolluk ücretimizi, Büyükşehir Belediye Başkanımız Filistinli çocuklara yapmaya başlayacakları yardım kampanyası hesap numarasını bize ilettikleri takdirde sonuna kadar onların hesaplarına yatmasını talep ediyoruz. Buna katılacak olan meclis üyelerimizi arkadaşlarımızdan, kardeşlerimizden siyasi görüş ayırt etmeden emeği geçen katkısı olan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz” diye konuştu. "Sandıktan çıkan mesajları herkes kendi zaviyesinden değerlendirecektir, muhasebesini yapacaktır" AK Parti Grup Başkan Vekili Zeynel Abidin Okul ise konuşmasında, “Sandıktan çıkan mesajları herkes kendi zaviyesinden değerlendirecektir, muhasebesini yapacaktır. Bizler de kendi değerlendirmelerimizi çok ciddi bir şekilde yapmaktayız. Her biri 250 yatak kapasiteli 10 huzurevi açacağız denmiş, sadece bana gelen bilgi 1 tanesinin açıldığı birinin de sadece temeli atıldı. Biz görevi devrettiğimizde İstanbul’daki verilere baktığımızda 11 milyona yakın ücretsiz yemek dağıtıldığı, bugün ise bu rakamın 9 buçuk milyona düştüğü görülmektedir. Kent lokantalarını destekliyoruz. Güzel faaliyetlerde bulunuyorlar. Sayılarının arttırılmasını bekliyoruz. Ama bu aradan geçen 1 buçuk milyon eksik yemek acaba kent lokantalarında anlatılan 1,6 milyonluk uygun yemeğin reklamı yapılırken bu kadar yemek neden dağıtılmadı?” cümlelerini kulandı.
İstanbul Emine Erdoğan: "Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş bitkiler alemidir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, "Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş sayısız türü bünyesinde barındıran bitkiler alemidir. Bugün fitoterapi olarak bilinen bitkilerle tedavi, bilimsel geçerliliği olan, kanıta dayalı bir tedavi yöntemi halini almıştır" dedi. Emine Erdoğan, İstanbul’da Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ev sahipliğinde düzenlenen "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) - Bitkisel İlaçlar İçin Düzenleyici İşbirliği Ağı (IRCH) 15. Yıllık Toplantısı ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Kılavuz ve Strateji Geliştirme Çalıştayı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’den ve dünyanın farklı yerlerinden gelen, bilim insanları ile buluşmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu söyledi. Sağlığı korumanın ve hastalıklardan arınmanın, var olduğu günden bu yana insanlığın ortak derdi olduğunu dile getiren Erdoğan, bu yolda birbirine eklenerek kar topu gibi büyüyen tecrübelerin insanlık tarihinin tüm birikiminden izler taşıdığını belirtti. Erdoğan, sahip oldukları bu hazinenin, Doğu’nun ve Batı’nın, geleneksel ve modernin ahenk içinde yoğurulmasının eşsiz bir sembolü olduğunu kaydederek, "Yüzyıllar boyunca hekimler, ’Biz insanı en güzel biçimde yarattık’ ayeti kerimesinin bir tezahürü olarak, kutsal kabul edilen sağlığı korumak ve bu uğurda tedavi yöntemleri geliştirmek için tabiatı incelemiş, yaratılan her şeyi hikmet nazarıyla satır satır okumuştur. Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş sayısız türü bünyesinde barındıran bitkiler alemidir. Bugün fitoterapi olarak bilinen bitkilerle tedavi, bilimsel geçerliliği olan, kanıta dayalı bir tedavi yöntemi halini almıştır" diye konuştu. "Sayısız alimin keşifleri ve kaleme aldıkları eserler hala bilim insanlarımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir" Bugün birçok hastalığın tedavisinde bitkilerden elde edilen ilaçlar kullanıldığını bildiklerine dikkati çeken Erdoğan, "Anadolu toprakları, sahip olduğu 3 bini endemik, toplam 12 bin bitki türüyle bitkilerle tedavi alanında müstesna bir yere sahiptir. Sadece bitki çeşitliliği açısından değil, üzerinde birçok önemli hekim ve bilim insanının yaşamış olması hasebiyle de Anadolu toprakları kadim tıp kaynakları açısından önemli bir konumdadır. Razi’den İbni Sina’ya, Hipokrat’tan Galen’e sayısız alimin keşifleri ve kaleme aldıkları eserler hala bilim insanlarımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir" ifadelerini kullandı. Emine Erdoğan, buna bir örnek olarak, geçen yıllarda tercümesini gerçekleştirdikleri "Kitabül Cemi Fil Edviyetül Müfrede" kitabından bahsetmek istediğini aktararak, şöyle devam etti: "13. yüzyılda yaşayan ve botanik biliminin kurucusu olarak kabul edilen İbnü’l Baytar’ın bu değerli eserinin ne yazık ki Türkçe tercümesi bulunmuyordu. 19. yüzyılda Batılı bilim insanları tarafından önemi fark edilerek çeşitli dillere çevrilmiş olan bu eseri Türkçeye kazandırmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ancak elbette yeterli görmüyoruz. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının, insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim." "DSÖ geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ülkelerin sağlık sistemlerine dahil edilmesini teşvik etmektedir" Tıp alanında miras aldıkları bu köklü geçmişe sahip çıkmayı, milli ve vicdani bir sorumluluk olarak gördüklerine işaret eden Erdoğan, bu nedenle yürüttükleri çalışmaların bu sorumluluk duygusunun bir sonucu olduğunu söyledi. Emine Erdoğan, hastalıklarla mücadelenin, biçim değiştirse de her dönem insanlığın temel uğraş konularından biri olduğunu dile getirerek, "Teknolojinin gelişmesiyle teşhiste kat edilen mesafenin önemini yadsıyamayız. Ancak diğer taraftan artan kronik hastalıklar ve aşırı ilaç kullanımı tüm dünyada sağlık politikalarını yeniden gözden geçirmenin zorunlu olduğu kanısını güçlendirmiştir. Bu noktada DSÖ geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ülkelerin sağlık sistemlerine dahil edilmesini teşvik etmektedir" ifadelerini kullandı. Tarihi öğretilerin gün yüzüne çıkarılıp, modern uygulamalara entegrasyonunda üzerlerine düşeni yerine getirmek için 2012 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı kurulduğunu aktaran Erdoğan, gerekli mevzuat düzenlemesi yapıldığını vurguladı. "GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli" Emine Erdoğan, 2014 yılında yürürlüğe giren Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin bu çerçevede önemli bir adım olduğundan bahsederek, şunları söyledi: "Bu sayede Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, birçok üniversitede Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları (GETAT) eğitim ve uygulama merkezleri açıldı. Ancak GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli. Bu minvalde geçtiğimiz aylarda ülkemizin saygın araştırma kuruluşlarından biri olan TÜBİTAK Başkanlığımız tarafından geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın araştırılmasına yönelik proje çağrısına çıkıldı. Akademik çalışmaların ve bilim insanlarının GETAT uygulamalarına gösterdiği ilginin son derece önemli olduğunu düşünüyorum." Bu sayede Türkiye’nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına emin olduğunu vurgulayan Erdoğan, topraklarının zengin şifa birikiminin, Sağlık Bakanlığınca patenti alınan "Anadolu Tıbbı" markası altında daha da geliştirilerek, insanlığın istifadesine sunulacak olmasının ümit verici bir gelişme olduğunu dile getirdi. Emine Erdoğan, başta Sağlık Bakanlığı ve DSÖ olmak üzere organizasyonda emeği geçen herkese ve katılımcılara katkıları için teşekkür etti. Hazreti Muhammed’in "Sağlık, vücutları sağlam insanların başına konmuş bir taçtır. Onu ancak hastaların gözü görür" Hadis-i Şerifi’ni aktaran Erdoğan, "Hastalığın değil, şifanın merkeze alındığı, geleneğin hak ettiği itibara yeniden kavuşarak, hayatımıza hikmeti ve şefkati kazandırdığı bir dünyayı, hep birlikte inşa edebilmeyi diliyorum" şeklinde konuştu. Emine Erdoğan, katılımcılarla aile fotoğrafı çektirdi Emine Erdoğan, programa katılan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanı Yardımcısı Huzeyfe Yılmaz, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İhsan Ateş, DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, DSÖ Geleneksel, Tamamlayıcı ve Entegratif Tıp Birimi Sorumlusu/ Dünya Sağlık Örgütü Bitkisel İlaçlar İçin Uluslararası Düzenleyici İşbirliği Ağı (DSÖ-IRCH) Sekreterya Grup Başkanı Dr. Kim Sungchol ve DSÖ-IRCH Sekreterya Grup Başkan Yardımcısı Dr. Charles Wu ile aile fotoğrafı çektirdi. Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA) tarafından mini konser verilen programda, çalıştayla ilgili tanıtım videosu izletildi. Programda, Sağlık Bakanı Koca ve DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Kluge konuşma yaptı. Konuşmaların ardından, Sağlık Bakanı Koca Emine Erdoğan’a geleneksel tıbbın simgesi olan "hayat ağacını" hediye olarak takdim etti. Emine Erdoğan daha sonrasında beraberindekilerle, Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Anadolu’da Tıbbın Tarihi" sergisini ziyaret etti. Sergide, geleneksel tıp yöntemlerinin yer aldığı kitaplar ve bitkiler tanıtılıyor.