YEREL HABERLER - 23 Ocak 2017 Pazartesi 11:45

Aşut: “Güçlenen Türkiye birilerini rahatsız etti”

A
A
A
Aşut: “Güçlenen Türkiye birilerini rahatsız etti”

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, güçlenen bir Türkiye’nin dün olduğu gibi bugün de birilerini rahatsız ettiğini belirterek, Türkiye’nin FETÖ, PKK, DEAŞ veya iç anlaşmazlıklar, siyasi bunalım ve gerilimlerle büyümesine engel olunmak istendiğini kaydetti.
MTSO Başkanı Aşut, yaptığı yazılı açıklamada, küresel gelişmeler çerçevesinde Türkiye gündemini değerlendirdi. 80’li yıllardan 90’ların başına kadar olan dönemin Türk iş dünyası, özelinde de Mersin iş dünyasının küresel gelişmeleri izlemediği yıllar olduğunu belirten Aşut, “Ancak bugün Mersin iş dünyası olarak Davos’ta Çin Başbakanı’nın korumacılıkla ilgili ne dediği, ABD Başkanı’nın ekonomi ile ilgili yaptığı açıklamalar veya uluslararası kurumların ifadeleri bizim için çok önemli. Küreselleşmenin geldiği boyut budur. Mersin olarak Çin Başbakanı’nın açıklamasını bekliyoruz. Çünkü ona göre tedbir alacağız, politikalar oluşturacağız, stratejiler geliştireceğiz. Mersin’in bu büyük küresel oyunun bir parçası olması önemlidir. Eksikleri konuşmadan olmaz, bu yarışa aynı anda başladığımız ülkelerle kıyas yapmadan elbette olmaz ama 40 yılda geldiğimiz seviyeyi de görmezden gelmek ülkemize, iş dünyamıza haksızlık olur” ifadelerini kullandı.
“Güçlenen Türkiye birilerini rahatsız etti”
2002’de milletin yeni bir tercihle tek başına bir iktidarı tercih ettiğini ve gerek ekonomide gerek uluslararası ilişkilerde yeni bir sıçrama dönemi başlattığının dile getiren Aşut, şöyle devam etti: “Ta ki, Arap Baharı ile başlayan ve Türkiye için kışa dönen bir süreçle sınırlarımızın bir savaş alanına dönüşmesine kadar. Güçlenen bir Türkiye, enerji koridorlarının merkezinde olan, komşuları ile sorunlarını çözerek, gerçek sorunlarına odaklanan, demokratikleşme, insan hakları, hukuk, ekonomi, teknoloji sorunlarını çözmeye başlayan bir Türkiye yine birlerini rahatsız etti. FETÖ bir yandan, PKK bir yandan, bir günde yaratılan DEAŞ bir yandan, içerde çıkarılmak istenen Arap Baharı benzeri kalkışmalar bir yandan ve son aşamada ekonomik savaş bir yandan Türkiye her cepheden baskı altına alınmaya başladı.”
Türkiye’nin, tüm bu cephelere karşı savaşmaya ve tüm sermayesini, birikimini ve eforunu bunlara harcamaya başladığını ifade ederek, “Biz bunu tarihimizde çok kez gördük” diyen Aşut, artık aynı tuzağa düşmemek gerektiğini vurguladı. Bütün bunlarla tek amacın, Türkiye’yi oyalamak ve gerçek gündemine eğilmesini engellemek olduğuna dikkat çeken Aşut, şunları kaydetti: “Tek amaç, büyüyen Türkiye’nin gerçek sorunlarına eğilmesini önlemektir. Eğer Türkiye başka sorunlarla uğraşmazsa GAP’ı bitirecekti. Eğer Türkiye başka sorunlarla uğraşmazsa Ar-Ge yapacaktı, daha çok ihracat yaparak büyük devletlerin pazarını alacaktı. Eğer Türkiye başka sorunlarla uğraşmazsa içerde birlik ve bütünlüğünü daha çok sağlayacaktı. Bugün de oyun ve plan aynıdır. İstenen şey, Türkiye’nin bütün gücünü, tüm sermayesini, tüm birikimini FETÖ, PKK, DEAŞ veya iç anlaşmazlıklara, siyasi bunalım ve gerilimlere harcaması ve gerçek sorunlarına, bizi dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmemizi sağlayacak olan gerçek konulara odaklanmamıza engel olmaktır, oyalamaktır.”
“Terörle mücadelede taviz verilmemelidir”
“Elbette bu terör örgütleri ile mücadele edilmelidir, etkin bir şekilde ediliyor da” diyen Aşut, milletin huzuru, can güvenliği, ülkenin bağımsızlığı adına bu örgütlerle sonuna kadar sert bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini dile getirerek, “Mersin iş dünyası bu konuda taviz verilmesi taraftarı asla değildir. Ancak, bu sorunlarla mücadele ederken, siyasi sorunlarımızı çözerken, ihtiyacımız olan yeni Anayasamızı oluştururken diğer yandan ülkemizi ve milletimizi geleceğe taşıyacak olan gerçek konularımızı ihmal etmemeliyiz. Bu sorunlara palyatif, geçici çözümler bularak baştan savmamalıyız. Siyasi sorunlar iki liderin on dakikalık bir konuşması ile çözülebilir ama eğitim, bilim, ekonomik stratejiler, istihdam, ihracat, genç işsizlik, yenilikçilik, teknoloji uzun vadeli, köklü, uzlaşma ve bilimsellik isteyen konular. Daha önemlisi bunlar ülkemizi ve milletimizi geleceğe taşıyacak ana konulardır. Son 40 yıldır eğer ülkemiz bir noktaya geldiyse işte bu konulara verilen kısmi önem sayesindedir. Ama bu sefer, gündeme daha çok gelen sorunlar ve bu sorunlara harcanan büyük çaba, diğer konuların es geçilmesine neden olmamalıdır. Eş zamanlı hem terörle mücadele edilmeli hem de bu konulara olağanüstü önem verilmelidir. Elbette bu konularda önemli şeyler yapılıyor ama ülke olarak onlarca şer cephesinin sarmalından kurtulmak istiyorsak bu konulara daha çok önem vermeliyiz. Çünkü onların tek derdi ülkemizin eğitimden, ar-ge’den, teknolojiden, ihracattan, üretimden uzaklaşmasıdır” dedi.
Dünyadaki gelişmelerden örnekler veren Aşut, “Amerika sıvılaştırılmış LNG gazının peşinde. İsrail tamamen buna geçmiş durumda. Her iki ülke kaya gazı ve sıvı gaza yöneldiler. İsrail’de araçlarda LNG ve elektrik kullanılıyor. Petrolden bağımsızlaşıyorlar. Hem kalori değeri de yüksek. Dünyaya gemilerle gaz vermeye başlayacaklar. İleride bizim yaptığımız boru hatlarının da bir önemi kalmayacak. Rusya’yı buradan da sıkıştırmaya çalışıyorlar. İşte demek istediğimiz budur. Bir yandan Anayasa yapılırken, bir yandan başkanlık sistemi tartışılırken, bir yandan terörle mücadele edilirken, acaba bu konuda geleceğe ait bir stratejimiz var mı, bunu birinci gündem yapan var mı? Yoksa tüm güncel sorunlarımız bize bu konuyu unutturuyor mu? Öte yandan, Çin’de üretim fazlalıkları ortaya çıkacak. Bunlar bizim gibi ekonomilere daha uygun fiyatlarla gelmeye başlayacak. Dünyada hammadde fiyatlarının ve tarımsal ürün fiyatlarının hızlı şekilde eskiden olduğu gibi yukarı tırmanacağını düşünmüyoruz. Tarım-Gıda sektörlerimiz buna hazır mı? Bu sektörlerde üretim aynı kalacaksa, fiyatlar aynı kalacaksa, üretici nasıl para kazanacak? Elbette katma değer yaratarak. Bu da teknoloji ile mümkün. Bu günlerde ana konumuz bu mu? Yoksa yine unutuyor muyuz, yine tek bir şeye mi odaklandık yoksa? Yenilenebilir enerji maliyetlerinde ciddi düşüş var. Güneş enerjisinde yüzde 80, rüzgar enerjisinde yüzde 25-30 düşüşler var. Doğalgaz maliyetlerine artık rahatlıkla ulaşabiliyor. Japonlar denizin ortasına güneş panelleri kuruyor. Herkes bu işlerle uğraşıyor. Enerji fakiri, cari açığının neredeyse tek ana nedeni enerji maliyetleri olan bir ülke olarak bu konu en temel konularımızdan biri mi bu günlerde? Ülkemiz tüm sorunlarıyla eş zamanlı uğraşacak kadar büyük bir ülkedir. Siyaset elbette önemli ama bu konular birinci gündem olmadan büyük Türkiye olamaz. Ülke siyasetinde ve yönetiminde son sözü millet zaten söyleyecektir. Bizler, STK’lar, üniversiteler, iş dünyası, tüm kurum ve kuruluşlar güncel siyasetten arınıp gerçek sorunlarımıza odaklanmak zorundadır. Konu sadece bugün değildir, konu geleceğimizdir” ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Ders sadece sınıfta değil sahada da yapılır Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacı Ömer Özden, öğrencilerine Türk Düşünce Tarihi Dersinde ‘Yunus Emre’yi Tuzcu (Dutçu) Mahallesi’ndeki kabri başında anlattı. İlahiyat Fakültesi 3 sınıf öğrencileri, Türk Düşünce Tarihi Dersini Erzurumlu Yunus Emre’nin kabri başında yaptı. Aynı zamanda Erzurum Tarih Derneği Başkanı da olan A. Ü İlahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. H.Ömer Özden, fakültede girdiği derslerde öğrencilerine tarihi ve manevi şahsiyetleri adeta uygulamalı olarak yerinde anlatıyor. Prof. Dr. Özden son olarak, Türk Düşünce Tarihi dersinde öğrencilerini Tuzcu Mahallesi’ndeki Erzurumlu Yunus Emre’nin mezarına götürerek hem bir çok kişi tarafından bilinmeyen mezarını, hem de kişiliği ve hayatı ile ilgili bilgiler verdi. Palandöken Gençlik Merkezi’nin tahsis ettiği araçlarla Erzurum’un Dutçu (Tuzcu) mahallesindeki Yunus Emre’nin kabrine öğrencilerini götüren Prof. Dr. Özden, Yunus Emre’nin ümmi bir ozan değil, iyi eğitim görmüş bir entelektüel olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özden, Anadolu’nun birliğinin sağlanmasında Yunus Emre’nin önemine dikkat çekerek, Yunus Emre’nin sevgi felsefesinin önemine vurgu yaptı. Yunus Emre’nin bütün Anadolu’yu; Şam, Halep, Suriye, Irak ile Kafkasya bölgesinde Azerbaycan ve civarını gezerek öğretisini anlattığını ve bu seyahatlerinde kendisini yetiştirdiğini anlatan Prof. Dr. Ömer Özden, Yunus Emre’nin son durağının ise Erzurum olduğunu ve kabrinin de burada bulunduğunu anlattı. “Mezarın Yunus Emre’ye ait olduğu tasdik edildi” Dutçu köyünde bulunan mezarın önce Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. tarafından keşfedildiğini belirten Prof. Dr. Ömer Özden, söz konusu mezarın 20. asrın önemli bilim adamlarından Mehmet Fuat Köprülü, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Abdürrahim Şerif Beygu gibi şahsiyetler tarafından tasdik edildiğini bildirdi. Öğrencilerine bu derste tanıdıkları Yunus Emre’nin kabrini çevresindekilere mutlaka anlatmalarını ve arkadaşlarını, ailelerini Dutçu (Tuzcu) Mahallesi’nde bulunan Yunus Emre kabrine mutlaka getirmelerini isteyen Prof. Dr. Özden, Yunus Emre kabrinin Erzurum’un tanıtımında çok önemli bir yeri olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Özden, Erzurum Tarih Derneği’nin de bu tanıtıma önemli katkılar sunacağını sözlerine ekledi. Ders sonrasında Palandöken Gençlik Merkezi’nin öğrencilere ikramlarda bulunmalarının ardından yine araçlarla üniversiteye dönerken, bir dersin sadece sınıfta değil sahada da yapılabileceğini uygulamalı olarak gösteren Prof. Dr. H. Ömer Özden, kendilerine böyle bir imkan sağlayan Palandöken Belediyesi Gençlik Merkezi Müdürü ve aynı zamanda Türkiye Yazarlar Birliği Erzurum Şube Başkanı Mehmet Gözütok’a da teşekkür etti.
İstanbul United Colors of Benetton 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı coşku ile kutladı İSTANBUL (İHA) – 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, İstanbul Modern ve Yapı Kredi Bomontiada’da United Colors of Benetton’un desteklediği özel etkinliklerle kutlandı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bu yıl da ülkenin pek çok noktasında renkli ve eğlenceli etkinliklerle kutlandı. İstanbul Modern ve Yapı Kredi Bomontiada’da United Colors of Benetton’un desteklediği özel etkinliklerde çocukları ve ailelerine birçok etkinlik sunuldu. İstanbul Modern’de düzenlenen “Müzede Oyun” şenliği, 20, 21 ve 23 Nisan tarihlerinde ücretsiz olarak gerçekleştirildi. Etkinliklere 2–10 yaş arası 2 bin çocuğun ve aileleri katıldı. Etkinlilerde sergi turları, “Renk Atölyesi”, drama etkinlikleri ve ebeveynlere yönelik “Üreticilik Seminerleri” ile dolu bir gün geçiren aileler, müzenin sanat alanında kolaj çalışmaları üretme fırsatı buldu. Şenlik kapsamında, İstanbul Modern Kütüphane’de oyuncularla buluşan çocuklar ve aileleri, Akasya Asıltürkmen ile Aslı Tandoğan’ın rehberliğinde masal dünyasına adım attı. Çocuklar, müzenin “Fahrelnissa Zeid” ve “Müzede Ne Var?” kitaplarını drama etkinlikleri eşliğinde dinledi. 23 Nisan günü aynı anda, Bomontiada’ nın 4. katı ve avlusunda gerçekleşen "World Çocuk Festivali" ise renkli bir karnaval havasında geçti. Benetton’un iş birliğiyle yapılan festival, 5 binin üzerinde katılımcıyı ağırladı. Saksıda yüzler, kedi evi tasarımı, rengarenk ev tasarımı, ayna tasarımı ve peg doll boyama gibi aktivitelerle çocuklar eğlenceli zaman geçirirken, sirk korteji, bubble show, örgü standı, yüz boyama standı, zumba show ve Flapper Swing konseri gibi etkinlikler de gerçekleşti. United Colors of Benetton’un destekleriyle gerçekleşen bu etkinlikler renkli ve keyifli anılarla dolu bir gün yaşattı.
İzmir İzmir’de sağlık çalışanlarına şiddette meslektaşlarından tepki İzmir Şehir Hastanesi’nde dün yaşanan şiddet girişiminin ardından, sağlık çalışanlarından şiddete karşı tepki açıklaması geldi. İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Dün bir katliam olmaması bütünüyle tesadüfidir. Sağlıkta şiddet varsa hizmet yok” dedi. Sağlık çalışanları, dün bir kişinin İzmir Şehir Hastanesi’ne pompalı tüfekle gelerek sağlık çalışanlarını tehdit etmesi ve ‘katliam’ yapacağını söylemesi olayının ardından sağlıkta şiddete tepki gösterdi. İzmir Şehir Hastanesi Poliklinikler-3 önünde toplanan ve Hekimsen ile birlikte birçok sendikanın da aralarında bulunduğu sağlık çalışanları şiddetin son bulması adına pankartlar eşliğinde sloganlar attı. Sağlık çalışanları adına açıklama yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Saldırgan sabah saatlerinde bir pompalı tüfekle ve bir yığın mermiyle hastaneye gelmiş, bir aile bireyinin ihbarı sayesinde güvenlik ve kolluk kuvvetleri şahsa müdahale edebilmiştir. Ancak silahı alınıp serbest bırakılan şahıs, akşam saatlerinde tekrar elini kolunu sallayarak 9. kata kadar çıkarak servise girmiş. Saldırgan klinikte görevli hekimlere yönelik şiddet uyguladı. Asistan hekim arkadaşlarımız kendilerini odaya kilitleyerek saatlerce beklemiş, ancak saldırgan etkisiz hale getirildiğinde odadan çıkabilmişlerdir. Daha bir hafta önce 17 Nisan’da sağlık terörüne kurban verdiğimiz Dr. Ersin Arslan’ı anarken yetkilileri, şiddete karşı önlem alınması için göreve çağırmıştık. Yıllardır dillendirdiğimiz bu çağrılar yine duyulmadı. İdareciler tarafından adeta görünmez olduk” ifadelerine yer verdi. “Sağlık çalışanlarının endişeleri sürmektedir” Dün bir katliamın olmamasının, tesadüf olduğunun altını çizen Kaynak, “Ancak hekimlerin ve sağlık çalışanlarının endişeleri, kaygıları sürmektedir. ülkemizdeki her sağlık çalışanını tehdit eden, sağlıkta şiddet karşısında kamu yöneticileri olaya seyirci olmaktan öteye gitmemektedir. Çünkü sağlıkta şiddet, tıkanmış olan sağlık sisteminin siyasetçiler ve kamu yöneticilerinin tepkiyi kendilerinden uzak tutmak için yararlandıkları bir enstrümandır. Çünkü yeterli ve iyi hizmet alamayan hastalarla, hasta yakınlarıyla sağlık çalışanlarını karşı karşıya bırakmış, bilerek ve isteyerek sağlıkta şiddete zemin hazırlamıştır. Bu ülkede her gün en az 80 beyaz kod verilen, son 10 yılda bildirilen 110 bin sağlıkta şiddet olayı rastlantı değildir, asla maruz görülemez, asla hiçbir bahanenin arkasına gizlenemez” diye konuştu. Sağlık kurumlarında, sıradan bir alışveriş merkezlerindeki gibi güvenlik önlemlerinin dahi alınmadığını vurgulayan Kaynak, “Başka ülkelerde sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulayanlara çok ağır yaptırımlar uygulanırken ülkemizde mümkün olduğu kadar hafifletici sebepler gerekçesiyle neredeyse saldırganların arkası sıvazlanarak çoğu serbest bırakılmaktadır. Dün İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’ne silahla gelen şahısın silahına el konulup serbest bırakılmış olması durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Kurumlara girişte denetleme yapılmadan gerçek anlamda çalışan güvenliği sağlanabilir mi? Yetersiz ve yetkisiz güvenlik elemanları ile bu işin çözülemeyeceği ortadadır. Hastane polislerinin ve güvenlik görevlilerinin sayısı ve yetkileri mutlaka arttırılmalıdır. İşe yaramayan göstermelik X-ışın cihazları yerine her giriş noktasında denetimli geçiş kontrolü sağlayan aktif güvenlik elemanları görevlendirilmelidir. Acilen bu konuda ağır yaptırımlar içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır” cümlelerini aktardı. “Sağlıkta şiddet varsa hizmet yok” Sağlık kurumlarında, çok ciddi koruyucu ve şiddeti engelleyici insan gücü, sağlık polisi, emniyet güçleri, elektronik ve görsel kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğinin altını çizen Kaynak, şunları kaydetti: “Adil bir hukuk sistemi çerçevesinde Sağlıkta şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler geciktirilmeden yaşama geçirilmelidir. Artık bir gün bile beklemeyeceğiz. Sağlıkta şiddet için önlem alınmadıkça, sağlık çalışanlarına insani çalışma şartları sağlanmadıkça, sağlık hizmeti verilemez, verilmesi beklenemez. Sağlıkta şiddet varsa, hizmet yok.”