ASAYİŞ - 21 Mart 2018 Çarşamba 21:33

Mersin’deki darbe girişimi davası

A
A
A
Mersin’deki darbe girişimi davası

Mersin’de FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu, eski Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge Komutanı tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3.

Mersin’de FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu, eski Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge Komutanı tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen’in de aralarında bulunduğu, çoğunluğu rütbeli askerlerden oluşan 2’si firari, 18’i tutuklu 32 sanığın yargılanmasına devam edildi.


Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmanın 5. celsesinin 3. oturumuna, bazı sanıklar ve avukatlar katıldı. Bugün eski emniyet Müdürü Dağdelen, Yaşar Şimşek ve kalan tüm sanıklar savunma yaptı. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenen mütalaaya katılmadığını belirten Dağdelen, darbe girişiminde yer almadığını, örgüt üyesi olmadığını savundu. Resmi görev verilmediği halde Akdeniz Bölge Komutanlığına gitmesine yönelik iddiaya cevap veren Dağdelen, "15 Temmuz’da ailemle evde otururken kapı çaldı. Gelen bir astsubaydı, ’Garnizon komutanına suikast ihtimali var, Genelkurmay’da çatışma oluyor. Paşa sizi görmek istiyor’ dedi. Kimliğini gösterdi, garnizonun emniyetle iletişim kurmaya çalıştığını, benim de orada bulunmam gerektiğini iletti. Üst düzey kriz yönetimi uzmanı olduğum için gitmenin doğru olacağını düşündüm. Komutanlığa birlikte gittiğim Seydi Vakkas Fidan ve Yaşar Şimşek’e olayı anlatmadım. Seydi Vakkas Fidan emniyetten arkadaşım, aynı zamanda komşum. Daha önce de bir yere gideceğim zaman yardım istemiştim. Yaşar Şimşek’i de yolda gördüm. Yemek yemek için çıktığını söylemişti. Ben de bir işim var sonra birlikte yeriz diye çağırdım" dedi.



"Demirhan’ın anons ettiği polis telsizi benim"


Darbe girişimini TRT’de bildiri okunana kadar bilmediğini iddia eden Dağdelen, komutanlıkta Demirhan ile görüştüğünü ancak herhangi bir yönlendirmesinin olmadığını belirtti. Demirhan’ın anons yaptığı polis telsizinin kendisine ait olduğunu doğrulayan Dağdelen, "Demirhan, dönemin Emniyet Müdürlüğüne vekalet eden Yakup Usta’ya ulaşamadığını aktardı. Nasıl ulaşırsınız? Ya telsizden ya haber merkezden dedim. Bana telsizimi sordu, ben de arabada olduğunu söyledim. Bir görevliyle gitti aldırttı. Ben telefonumla uğraşırken telsizi kullanmış. Engel olmalıydım ama çekindim. İstasyonlara ’Akdeniz Bölge Komutanıyım’ dedi ama ’sıkıyönetim komutanıyım, darbe yapıyoruz’ gibi bir ifade kullanmadı. Bu telsiz kayıtlarıyla ortaya çıkmıştır. Benim darbeyle alakam yok. Çatışma çıkmaması için taraflar arasında aracılık yaptım. Birliğe gelen polisler ile askerler arasında çıkan gerginliği yatıştırdım" diye konuştu.


Darbe girişimini öğrendikten sonra komutanlıktan ayrılmak istediğini ileri süren Dağdelen, "Linç yemek istemedim. Kapıdaki bazı polislerle önceden husumetimiz vardı, kedi-köpek gibiydik. Komutana söyledim, botla gidebileceğimi iletti. Ben kaçmaya çalışmadım. Kaçmak istesem havadan, karadan kaçardım. Ben Bylock kullanmadım. Eşim bu nedenden dolayı tutuklu. Allah’a inandığım gibi inanıyorum bu işin sorumluları ortaya çıkıp hesap verecek. Bekleyip göreceğim o yüzden beraat istemiyorum" ifadelerini kullandı.


Mahkeme başkanının, "Ciddi bir terör saldırısından bahsedildiğini söylüyorsun. Neden sıralı amirlerine, üstlerine bildirmedin?" sorusu üzerine o dönem Emniyet Müdürlüğüne vekalet eden Yakup Usta’yı aradığını ancak ulaşamadığını savunan Dağdelen, "Kamera kayıtlarını izledik. Komutanlıkta nereye gitsen arkanda silahlı adam var. Neden koruyorlar?" sorusu üzerine de "Bilmiyorum polisim, silaha alışkınım. Rahatsızlık duymadım" şeklinde konuştu.


Tutuklu sanık eski 4. Sınıf Emniyet Müdürü Yaşar Şimşek ise eşinin memlekette olması nedeniyle yemek yemek için 15 Temmuz’da dışarı çıktığını iddia etti. Dağdelen’in kendisini yolda gördüğünü ileri süren Şimşek, "Dağdelen ile telefonda görüşmedim, buluşmak için sözleşmedim. Yolda karşılaştığımızda yemek yiyeceğimi söyledim. Bana, ’bir arkadaşım gelmiş. Onu görüp geleceğim. İstiyorsan gel sonrasında yemek yeriz’ dedi. Ben de bu dostça davete bir şey diyemedim ve araca bindim. Araca bindiğimde sonradan sanık Seydi Vakkas Arslan olduğunu tanıdığım kişi de vardı. Komutanlık önünde araçta beklerken radyodan darbe girişimi haberlerini duyduk ve oradan ayrıldık. Ben polis evine, oradan da evime gittim. Açığa alındım, 2 gün sonra da gözaltına alındım. Dağdelen’in oraya ne için gittiğini bilmiyordum. Ben sadece dostça teklifi kabul ettim ve sonrasında yemek yiyeceğimizi düşündüm. Araçtaki Seydi Vakkas Fidan da sanki hatır üzerine gelmiş gibiydi" dedi.


Tutuklu ve tutuksuz yargılanan sanıkların tamamının savunmalarını alan mahkeme heyeti, hükmü açıklamak için duruşmayı erteledi.


Mersin’deki darbe girişimine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu, dönemin Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen’in de aralarında bulunduğu 29 sanık hakkında 4’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 78’er yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinde 20 Haziran 2017’de başlayan davada, yargılama boyunca 8 sanık hakkında tahliye kararı verilmiş, farklı dosyaların bu dava dosyasıyla birleştirilmesiyle sanık sayısı 32 olmuştu. Savcı, esasa ilişkin mütalaasında aralarında Demirhan ve Dağdelen’in de olduğu 12 sanık hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, biri eski asker, 11’i eski polis 13 sanık hakkında da "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 15 yıla kadar hapis cezası talep etmişti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Bir babanın çocuğuna yaptığı akıl almaz görüntüler Erzurum’da bir babanın çocuğunu halı sahada feci şekilde darp etmesi saniye saniye kameralara yansıdı. Yakutiye Hilalkent semtinde meydana gelen olayda, bir şahsın küçük yaşlardaki çocuğu feci şekilde dövmesi vatandaşlardan tarafından cep telefonu ile kaydedildi. Halı sahada gerçekleşen olayda; bir adamın çocuğu tekme tokat darp ettiği görülüyor. Alınan bilgilere göre; olayın ortaya çıkmasından sonra H.K’nın darp ettiği talihsiz çocuğun oğlu H.İ.K. (9) olduğu belirlendi. Çocuğunu tekmeleyerek yere düşüren baba, oğlunun boğazına sıktıktan sonra yeniden yere fırlattı ve sonrasında tekrar sırtına tekme attığı görüldü. H.İ.K.’nin halı saha içerisinde ilerleyerek top oynamaya devam ettiği anlarda ise hıncını alamayan baba H.K.’ye yeniden saldırdı. Çocuğuna bu sefer de kafa atan baba, ardından yeniden tokat atıp tekmelemeye devam etti. Bu anları kameraya alan vatandaşın tepki dolu sözleri de gözlerden kaçmadı. Erzurum İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı Çocuk Şube Müdürlüğü ekipler ihbar üzerine harekete geçti ve yapılan çalışma sonucu babanın kimliğini belirlendi. Polis, baba hakkında ‘kasten yaralama’ suçundan işlem yaptı. Baba H.K., verdiği ilk ifadesinde oğlu H.İ.K.’nın küçük kardeşine küfür ettiği için darp ettiğini söyledi. Savcılığa sevk edilen baba hakkında soruşturma devam ediyor.
Zonguldak Polisliği bırakıp dünya turuna çıktı, Malezya’da kaçırıldı 13 saat dehşeti yaşadı Zonguldak’ta yaşayan Melih Bektaş, 5 ay önce polislik mesleğini bırakarak dünya turuna çıktı. 12 ülke gezen Bektaş, Malezya’da bıçaklı gaspa uğradı. Tapınakta 13 saat rehin tutulan gencin, kamera, dron, ehliyet ve pasaportunu çalan zanlılar, bankadan da 62 bin lirasını aldı. Malezya Polisi ile zanlılardan 2’sini yakalatan Bektaş, başlattığı hukuk mücadelesini sürdürüyor. 31 yaşındaki Melih Bektaş, dünyayı gezmek için 10 yıl boyunca görev yaptığı polislik mesleğinden 5 ay önce istifa etti. Dünya turuna çıkan Bektaş, bir taraftan da sosyal medyada içerik üretmeye başladı. Türkiye’de bulunduğu zamanda birçok gezgini evinde ağırlayan Bektaş, Güney Amerika ziyaretinin ardından Asya kıtasına ziyaretler gerçekleştirdi. Hindistan, Sri Lanka ülkelerinin ardından Malezya’ya geçen Bektaş, burada otostop çekerek yoluna devam etmek istedi. Kendisini görünce duran bir kişinin “Gideceğin yere kadar bırakırım” demesiyle aracına binen Bektaş, “On dakika arkadaşıma uğrayıp para alacağım” diyerek gittikleri yerde çetenin bulunduğu bölgeye geldiklerini fark ettiğini anlattı. Polislik mesleğinin tecrübesiyle arkadaşına konum attı Etrafını saran kişilerin “Kaçma; seni öldürürüz” diye tehditlerde bulunduğunu anlatan Melih Bektaş; “Beş ay önce istifa ettim. Asya’yı gezmeye başladım ve Asya kıtasındaki ülkeleri gezmek için yola çıktım. İlk durağım Hindistan’dı, Hindistan’dan sonra, Sri Lanka’dan Malezya’ya geçtim. Malezya’da da üçüncü günümde başıma böyle bir olay geldi. Orada kaçırıldım, gasp edildim. Ben uzun süredir gittiğim ülkelerde de otostopla seyahat ediyorum. Yine çok merkezi bir yerde bu hızlı geçiş işlemlerin altında kameraların olduğu bir yerde bir otostop çektim. Bir şahıs durdu. Arabanın içerisinde bir şahıs vardı. Ve şahıs beni gideceğim yere kadar bırakacağını söyledi. Çok otostop çektiğim için herhangi bir şüphe görmedim durumda. Sonra sadece yolda giderken on dakika arkadaşına uğramak istediğini, ondan para alacağını söyledi. Oraya gittiğimizde de artık zaten örgüt içerisindeydim. Beni gasp eden bir tane uyuşturucu karteli ve yanında bulunan beş kişi vardı. Bunlar beş kişiydi. Etrafımda, başımda bekleyenler vardı. ‘Kaçma. Bak seni öldürürüz’ diyen bazı insanlar vardı. Orada beni gasp ettiler, bıçakla gasp ettiler bu arada. Elimdeki bütün malzemeleri zorla aldılar. Olayı anladığım esnada artık tamam. Melih yani on yıllık mesleğin verdiği tecrübeyle de. Arkadaşıma konum atmıştım. Zaten o da son konum oldu” dedi. Malezya’da polislik yapıp zanlılardan ikisini yakalattı Önce bir süre Hindu tapınağında tutulduğunu, burada ensesinden bıçaklandığını, başında bıçak bilendiğini anlatan Bektaş, çetenin elinden kurtulduktan sonra Malezya Polisi ile birlikte polislik yapıp zanlılardan ikisini yakalattığını anlattı. Havanın aydınlanmasının ardından gözleri ve elleri bağlı şekilde ıssız bir yere bırakıldığını, ellerini çözdükten sonra çantasına baktığında kamera, dron, ehliyet ve pasaportunun olmadığını gören Melih Bektaş, yoldan geçen araçları durdurmaya çalıştığını anlattı. Kendisini görünce yavaşlayan bir motosiklet sürücüsünün telefonuyla Türkiye Büyükelçiliğini aradığını söyleyen Bektaş şöyle devam etti: “Havanın aydınlanmasını beklediler. Yani on üç saat. Neden on üç saat derseniz eğer, artık beni bıraktıkları zaman artık yavaş yavaş hava aydınlanma aşamasına gelmişti. Issız bir yerde bıraktılar beni. Ve ellerim, gözlerim bağlı bir şekildeydi. Ben zaten indikten sonra direkt gözümü açtım. Zaten telefon kablosuyla bağladılar bu arada elimi. Biraz boşluk bırakmıştım. Ondan rahat bir şekilde kurtulup çantamı kontrol ettim. Baktım çantada zaten pasaport falan hiçbir şey yok. Ondan sonra araç durdurmaya çalıştım. Bulunduğum yerde tek tük nadir araçlar geçiyor ve araçlar durmuyorlar korktukları için. Orada da en son bir motosiklet yavaşladı. Yavaşladığını gördüm. Üzerine önüne doğru geçip ellerimi açınca artık orada durdu ve dedim ki lütfen polisi ara. Çünkü baldırım kanıyor. Ensemde, boynumda kan lekesi var. Dedim ki soyuldum, gasp edildim, bıçaklandım, polisi ara. Bir yandan da orada çocuğun telefonundan büyükelçiliğin acil numaraları var. O numarayı bulup oradan büyükelçiliğe telefon ettim.” Samuray kılıcı ile başında bekleyen zanlıların, kendisine ait banka kartlarıyla ATM’den para çektiğini de anlatan Bektaş, Malezya Polisi’ne yaptığı ihbar sonrası tapınağın bulunduğu bölgede iki zanlıyı yakalattığını söyledi. İki haftalık soruşturma sürecinden sonra arkadaşlarının yardımıyla uçak bileti alarak Türkiye’ye gelen Bektaş, başlattığı hukuk mücadelesini sürdürüyor. Bektaş, “Polislerle önce konuma gittik. Konumda orada bir tane şahıs. Onu yakaladılar. Tapınakta. Hemen bir şahsı gördük. O şahıs da benim başımda bekleyen dediğim gibi bana saldırmayın. Ama benim başımda nöbet bekleyen, kaçmayın etmeyeyim diye. Bekleyen bir şahıstı. Ben orada olay olduktan sonra beş altı gün boyunca kaldım. Yani uçak biletini arkadaşlarım aldı. O süreyi bekliyordum. Ve buraya geldim. Ben telefonla oradaki polislerin WhatsApp telefon numarasını aldım. Telefonla iletişime geçmeye çalışıyorum. Açmıyorlar. Yoğun olduklarını söylüyorlar. Ve bu arada onlar bana diyorlardı sana ulaşabilir miyiz filan diye. Şu anda ben burada avukat tuttum. Kendi imkanlarımla iletişime geçmeye çalışıyorum. İçerik ürettiğim için enstrümanım, laptop, telefonum, pasaportum, kimlik kartlarım. Sürücü belgemi aldılar. Aslında avukat tutma sebebi de bir devlet bankasındaki hesabımdan 62 bin lira çekildi. Zarara uğradık. İstediğimiz şey tek adaletin tecelli etmesi, kanunun yürümesi. Bunun için de yetkililere sesimizi duyurmaya çalıştık. Hala bu mücadelem devam ediyor. Çünkü hala mağduriyetim devam ediyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bir pasaporta sahibiz ve gittiğimiz yerlerde de başımıza böyle bir olay gelebilir. Umarım kimsenin başına gelmez. Umarım kanun işler ve bu şahıslar bulunur. Malzemelerim bulunur” dedi. Dünyayı gezmeyi sevdiğini, tanıştığı insanlarla kültür alışverişi yaptığını söyleyen Bektaş, gezilerine devam edeceğini sözlerine ekledi.
Kayseri Gazete Talas yine dopdolu Talas Belediyesi tarafından 5 yıldır aralıksız olarak yayınlanan Gazete Talas’ın son sayısı okurlarıyla buluştu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin ‘100 Apartmana 100 Kütüphane’ uygulamasını öven sözlerini yansıtan “Talas’ı Türkiye’ye Örnek Gösterdi” manşetiyle çıkan Gazete Talas’ta ayrıca iki sayfa bulmaca yer alıyor. Büyük yatırım ve hizmetlerin yer bulduğu gazetede ayrıca Talas Belediyesi tarafından dayanıklı konutlar temalı kentsel dönüşüm faaliyetlerine geniş olarak yer veriliyor. Tamamı renkli 16 sayfadan oluşan ve okurlara ücretsiz olarak ulaştırılan Gazete Talas’ta yatırım ve hizmetler, kültür sanat, kırsal hizmetler, yol, yeşil alan gibi konuların yanı sıra Başkan Yalçın’ın göreve geldiği 5 yıl önceki seçim vaatlerinin yer aldığı 100 Ağartan Projeleri, Türkiye’ye örnek gösterilen Şeffaf Oda’da Başkanla Başbaşa uygulamasının 100. buluşması gibi konular da işleniyor. Gazetede ayrıca Türkiye Yüzyılı bestekârı Yücel Arzen’in Talas’taki konseri kültür sanat faaliyetleri arasında yer bulurken, Başkan Yalçın’ın göreve geldiği günden bu yana ilçeye kazandırdığı “Tıpkı Basım Mushaflar ve Kur’an-ı Kerim Sergisi”, “Çanakkale’den Cumhuriyete 100. Yıl Müzesi”, “Şuşa Azerbaycan Evi”, “Su Medeniyetleri Galerisi” ve “Talas Sanat Galerisi” gibi 5 müze yer alıyor. Bunların yanı sıra kırsal mahallelere yapılan hizmet ve yatırımlar arasındaki sosyal tesislerin de bulunduğu gazetede, Başkan Yalçın’ın 5 yılda aldığı 10 ödüle yer veriliyor.