- 10 Ekim 2018 Çarşamba 10:25

Minik Ceylin’in ölümünü bekliyorlar

A
A
A
Minik Ceylin’in ölümünü bekliyorlar

Mersin’de 2 Kasım 2016 yılında milyonda bir görünen molibden kofaktör eksikliğiyle dünyaya gelen Ceylin Berra Yiğit (2), tedavisi mümkün olmayan hastalığı nedeniyle ölümü bekliyor.

Mersin’de 2 Kasım 2016 yılında milyonda bir görünen molibden kofaktör eksikliğiyle dünyaya gelen Ceylin Berra Yiğit (2), tedavisi mümkün olmayan hastalığı nedeniyle ölümü bekliyor. Hiçbir şekilde hareket edemeyen, konuşamayan ve ağzından bir şey yiyip içemeyen Ceylin, görenlerin yüreklerini burkuyor.


Mersin’de dünyaya gelen Ceylin, görenleri duygulandırıyor. 2 Kasım’da 2 yaşına girecek olan Ceylin, milyonda bir görünen molibden kofaktör eksikliğiyle mücadele ediyor. Annesinin kucağında hiçbir şekilde hareket edemeyen, konuşamayan ve ağzından bir şey yiyip, içemeyen Ceylin, ölümü bekliyor.


Kızının durumuyla ilgili İHA muhabirine konuşan anne Hamide Yiğit, 2015 yılında evlendiğini, Şubat 2016 yılında kızına hamile kaldığını kaydetti. Doktorlarının hamilelik zamanında 2’li, 3’lü testlerde sıkıntı olduğunu söylediğini belirten Yiğit, “O dönem çocuğumuzun down sendromu olma riskinin yüksek olduğunu ifade etti. Bizde Adana Balcalı Hastanesi’nde amniyosentez yaptırdık. Sonuçlarda herhangi bir sıkıntı olmadığını gördük, test sonuçlarımız temiz çıktı. Ben hamileliğimin 38. haftasında evde baş dönmesiyle yere yığıldım ve eşim hemen hastaneye götürüyor. İlk nöbeti evde geçirdim, ikinci nöbeti de doktor muayene yaparken geçirmişim. İlk olarak çocuğu sezaryen ile aldılar. 4 gün boyunca uyutuldum. Daha sonra 15 gün yoğun bakım süreci oldu. O dönem kızımda yoğun bakımdaydı. Daha sonra doktor, ’çocuk 16-17 günlükken ilk nöbetini geçirmiş’ dedi ve ’çocuğunuzda ürük asit değerlerinin çok düşük olduğunu’ belirtti. Bize ’molibden kofaktör rahatsızlığından şüpheleniyorum’ dedi. ’Buda çok ciddi bir rahatsızlıktır ve ölümcüldür’ diye yüzümüze direk söyledi. Çocuğa genetik tarama yaptırdık. Sonucumuz olumlu gelmedi ve doktorun şüphelendiği gibi çocuğumuz molibden kofaktör eksikliğiyle dünyaya gelmiş” dedi.



"Sadece 24 günlüğe kadar tedavisinin olduğunu öğrendik"


Çocuklarının durumunu öğrendikten sonra eşiyle birlikte genetik tarama yaptırdıklarını vurgulayan Yiğit, “Bizde bu rahatsızlığın taşıyıcısı çıktık. Bu hastalığın 3 evresi olduğu söylendi. Kızım şu an en hafif geçireni. Doktor bize, ‘bundan sonra hastaneye filan gitmenize gerek yok, bunun sonu ölüm’ dedi. Ancak ben ne olursa olsun kızıma bir çare bulunabilir diye Ankara Gazi Üniversitesi’ne götürdüm. Burada Fatih hoca ‘kızınız tedaviye cevap verebilir’ dedi. Çünkü o ara kızım boynunu oynatabiliyor, ağzından bir şeyler yiyip, içebiliyordu. Şu anda hiçbirşey yiyip, içemiyor, göbeğinden besliyoruz. Doktor yurt dışını aradı ve sadece 24 günlüğe kadar tedavisinin olduğunu öğrendi. Biz zaten o süreyi hastanede geçirmiştik” ifadelerini kullandı.



"En fazla yaşayan 7 yaşına kadar yaşamış"


Hastalığın çok görülmediğini dile getiren Yiğit, “Bize milyonda bir görünen rahatsızlık olduğunu söylediler. İnternetten araştırdım ve Türkiye’de kızıma benzeyen hastalar var. Çoğunun 2.,3. ayında öldüğünü gördüm. Doktorlar 2,5 ile 3 yaşına kadar yaşayabileceğini söylediler. Bu hastalıkla zaten en fazla yaşayan 7 yaşına kadar yaşamış oda bitkisel hayatta gibi yaşıyor. Benim halen bir umudum var. Eğer varsa yapılacak bir şey tıp dünyasından, devletimizden yardım bekliyoruz. Bu çocuklar ölüme terk edilmesin. Belki o yurt dışından gelecek ilaç burada olsaydı hemen bu ilaç uygulanabilseydi kızım tedaviye cevap verebilirdi. Ben kızım için gece, gündüz uyumuyorum. İlk 12 ay boyuncu uyku hiç uyumuyordu. O yüzden şeker hastası oldum, kolesterol yükseldi. En ufak yatırdığımda kusuyor, hiç kimseye gitmiyor, beslenmiyor, nöbet geçiriyor. Sürekli uyanık haldeyim. Çünkü kustuğu zaman eğer müdahale etmezsem boğularak, hayatını kaybeder” şeklinde konuştu.


Artık tüp bebek ile çocuk sahibi olmayı düşündüklerinin altını çizen Yiğit, “Zaten normal olarak artık 2. Çocuk yapmayacağız. Çünkü bu riski göze alamayız. Tüp bebek için çabalayacağız. Onunda maliyetinin 60 bin lira olduğunu söylediler. Onu da yapacak pek gücümüz yok, ne yapacağız bilmiyorum. Yetkililerin bu gibi konulara da el atmasını istiyorum. Ben ve eşim bu rahatsızlığın taşıyıcısıyız. Devletimiz bu gibi ailelere yardım ederek, tüp bebeğin ücretsiz olarak yapmasını sağlamasını bekliyorum. Bizim gibi aileler normal çocuk yaparsa, özürlü çocuk sayısı fazla olur" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van Gölü’ne dökülen Karasu Çayı eski günlerine kavuştu Van Gölü’ne dökülen Karasu Çayı, bu yıl yağışların bol olması nedeniyle eski günlerine döndü. Van Gölü’nü besleyen 102 derenin arasında bulunan Karasu Çayı, bu yıl yağışların bol olması nedeniyle eskisi gibi akmaya başladı. Birçok yabani kuşa ev sahipliği yapan çay, inci kefali göçünde önemli bir yere sahip. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan küresel ısınma sonucu kuruyan Karasu Çayı’nın bu yıl bol yağış almasıyla eski günlerine dönmesi uzmanları sevindirdi. Konuyla ilgili açıklama yapan an YYÜ Su ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Ülkemizde özellikle 2020 yılından sonra yağışların azalmasına bağlı olarak çok ciddi kuraklık yaşadıklarını söyledi. Bu noktada Van Gölü havzasının kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Van Gölü havzası kapalı bir havza. Dışarıdan hiçbir su girdisi yok. Son 4 yıldır yaz mevsimlerine geldiğimiz zamana kadar su debilerinde ciddi bir oranda üşüş yaşanıyordu. Bazı akarsular Van Gölü’ne ulaşmakta zorluk çekiyordu. Şuanda Karasu Sulak alanındayız. Bu havzasın suyla doluluğunu yıllardır hiç görmemiştik. Son kar yağışı ve yağmurla beraber akarsuyun taşması neticesinde tekrar burası suyla buluştu. Özellikle Karasu Çayı’nın debisinin düşük olması nedeniyle hemen etrafında birçok tarla oluştu. Fakat akarsu tekrardan taştı buraları geri aldı. Bizler akarsulara yakın yerlerde ne yaparsak yapalım akarsu bir gün kendisine ait olan yeri geri alacak. Şu anda bunu bariz bir şekilde görüyoruz. Akarsu yatakları suyla dolduğu zaman güzel. Hem balıklar için hem de etrafımızdaki birçok canlı için. Umut ediyoruz ki bu sene geçen yıllara göre suyun bolluğu bereketi devam eder" dedi.
Adıyaman Belediye başkanı sular gelene kadar musluk başında bekledi Deprem bölgesi Adıyaman’da, konteyner kentte yaşanılan su sorununu dile getirmek isteyen vatandaşların yaptığı eylem yerine gelen Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, sular gelene kadar muslukların başında bekledi. 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alan iller arasında bulunan Adıyaman’da K-2 Konteyner Kentte birkaç gündür yaşanan su kesintilerinden dolayı vatandaşlar eylem yaptı. Konteyner kentin giriş ve çıkışlarının vatandaşlar tarafından kapatılması üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Polis ekiplerinin ısrarlarına rağmen giriş ve çıkışlara izin verilmedi. Vatandaşların su sorunu yaşadığını ve bundan dolayı eylem yapıldığını duyan Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, ilgili birim amirleri ve müdürleriyle birlikte konteyner kentte geldi. Konteyner kentin giriş ve çıkışlarının açılmasını sağlayan Başkan Tutdere, “Yaşadığınız sorundan dolayı hepinizden özür diliyoruz. Özel bir firmanın yaptığı kazı çalışmalarından dolayı şebeke hattına zarar verilmiş ama bizler bu hattı hemen onardık. Sular gelene kadar sizinle beraber bekleyeceğim” sözlerini kullandı. Vatandaşlarla birlikte bekleyen ve vatandaşların aynı zamanda taleplerini dinleyen Başkan Tutdere, daha sonra bir konteynere geçerek buraya misafir oldu. Başkan Tutdere, konteyner içerisinde musluk başında bekleyerek suları kontrol etti. Suların musluktan akmasıyla birlikte her sorunu vatandaşların yanında çözüm sağlanana kadar bekleyeceklerini her sorunu çözmek için uğraştıklarını dile getiren Başkan Tutdere, “Su hattında sorunlar yaşanıyordu. Ekiplerimizin de hızlı müdahalesiyle sorun giderildi şuan konteyner kentteyiz ve sularımızda akmaya başladı. Ne kadar istediğimiz bir tablo olmasa da vatandaşlarımız mağdur oldular ve bundan dolayı bütün halkımdan özür diliyorum. Bizler vatandaşlarımızın mağdur olmasını asla istemeyiz. Ama dediğimiz gibi belediyemizin dışındaki bir müteahhit firmanın yaptığı alt yapı kazıları nedeniyle bu patlaklar ve arızalar meydana gelmiştir. Bizler belediye olarak gerekli çalışmaları yaptık ve sularımız akmaya başladı. Adıyaman halkıyla beraber nerede sorun varsa sorunlar çözülene kadar takipçisi olmaya onların yanında olmaya devam edeceğim” diye konuştu.
Bingöl Bingöl’de Hesarek Kayak Merkezi "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilan edildi Bingöl’de kış turizminin gözde tesislerinden biri olan Hesarek Kayak Merkezi, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) ilan edildi. Bingöl’de her yıl kış aylarında binlerce misafiri ağırlayan ve bölgenin gözde kayak tesisleri arasında yer alan Hesarek Kayak Merkezi ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. 12 Mart 2024 tarih ve 32487 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) ilan edilen Hesarek Kayak Merkezi, Türkiye’de 28’inci kış temalı KTKGB arasında yer aldı. Söz konusu gelişmenin Bingöl ve Hesarek Kayak Merkezi için önemli olduğunu belirten Bingöl Valisi Ahmet Hamdi Usta, ’’Cumhurbaşkanımızın imzasıyla yayımlanan kararla Hesarek Kayak Merkezimiz Kültürel Gelişim ve Kalkınma Merkezi olarak ilan edildi. Bu Türkiye’deki değişik temalardaki 236’ncı merkez ve kış turizmi olarak 28’inci merkez olarak kabul edildi. Bunun bize sağladığı fayda ne; bildiğiniz gibi şu anki Hesarek alanına yatırım yapamıyoruz mera alanı olduğu için. Yatırım yapmanın maliyetleri var. Dolayısıyla biz burayı Kültür ve Turizm Bakanlığınca merkez ilan ettiğimiz zaman bununla ilgili altyapının planlanması veya hazırlanması tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığının ukdesinde olduğu için bütün çalışmalar yapıldıktan sonra yatırım kanalları da yine Bakanlık tarafından açıldığı için ulusal ve uluslararası düzeyde açılacak yatırım taleplerinde Bingöl bir cazibe merkezi haline gelecek. Yurt içinden veya yurt dışından yatırımcıları kabul edecektir diye düşünüyoruz” dedi.