GENEL - 15 Aralık 2017 Cuma 09:37

(Özel haber) Hayat müşterek

A
A
A
(Özel haber) Hayat müşterek

Ordu’da geçimini balıkçılıkla sağlayan erkeklerin en büyük destekçileri eşleri oluyor.

Ordu’da geçimini balıkçılıkla sağlayan erkeklerin en büyük destekçileri eşleri oluyor.


Ordu’nun Perşembe ilçesi Okçulu Mahallesi’ndeki kadınlar balıktan dönen eşlerine ağdaki balıkları temizleyerek yardımcı oluyorlar. Sabahın erken saatlerinde denize açılarak ağlarını toplayan balıkçıların ailelerindeki kadınlar da erkeklerine ağ temizleme esnasında yardımcı oluyor. Bazı kadınlar ise mecbur kaldıklarında eşi ile birlikte denize çıkıyor ve balık için ağ atıyorlar.


Eşlerine yardım eden balıkçı kadınlardan Nuran Arslan, “Evlendikten 4 yıl sonra eşim rahatsızlık geçirdi ve gurbete gitmeyerek burada yaşama kararı aldık. Sonrasında yanında kimse olmadığı için balıkçılık konusunda hep ben yardımcı oldum kendisine. Bu zamandan sonra beraber denize çıkmaya başladık. Kimse olmadığı için ikimiz yıllardır bu işi sürdürüyoruz. Balıkçılık mesleği ile çocuklarımızı büyüttük ve okuttuk. Balıkçılık mesleği gerçekten çok zor ve meşakkatli bir iş. Kesinlikle erkek işi olduğunu söylemek istiyorum. En zorlandığım bu işte sabaha karşı 3 gibi denize açılıyorsun ve denize açılarak ağ atmak beni çok zorluyor. Çocuklarımız gerçekten ilk başladığımda işe küçüktü ve kendi başlarına okula gidiyorlardı. Hep onları düşünüyordum ama mecburen denize gittim. Çocuklarım hep kendi kendilerine okudular. Doğru dürüst ilgilenemedim çocuklarımla. Geçimimizi sağlamak için balıkçılık mesleğine devam etmek zorundayım. Başka iş için yaşadığımız yerde imkan yok. Mecburen bu işi devam ettirmek zorundayız. Eşimle birlikte ömrümün yettiği kadar bu işi sürdüreceğim. Son zamanlarda denizden balık avımız güzel fakat yunus balıkları ağlarımıza büyük zararlar veriyor. Bu durumda bizleri çok rahatsız ediyor” dedi.



"22 yıldır birlikte balıkçılık yapıyoruz"


Balıkçılık mesleğinde en zor durumun rüzgarlı havada denize çıkmak olduğunu söyleyen Selma Şahin, “Eşimle sık olmasa da denize açılarak ağ atıyoruz. Balıkçılık gerçekten zor bir meslek. Ev hanımlığı ona göre çok rahat. Denizde ne olacağını bilmiyorsun fakat ev işinde yaptığın işler rutin işler. Eşimle 22 yıldır evliyiz ve ilk evlendiğim zamandan bu zamana balıkçılığı devam ettiriyorum. Babam da balıkçıydı ve evlendikten sonra da çok fazla hayatımda bu anlamda değişiklik olmadı. Kış ayında çok zorlanıyoruz. Çok soğuk oluyor ve ellerimiz soğuktan çatlıyor. Yazın ise aksine keyif alıyoruz işimizden. Limanlarımız gerçekten iyi değil bu konuda yardım istiyoruz yetkili kişilerden. Çok zor hava şartlarında limana yanaşamıyor, başka limanlara gitmek zorunda kalıyoruz” diye konuştu.



"Eşime yardımcı olmak zorundayım"


Soğuk havalarda çok zorlandığını belirten Ayşe Yar, “Gerçekten kötü havalarda işimizi yaparken üşüyoruz. Her sabah limana gelerek eşime yardımcı oluyorum. Ağlardaki balıkları alıyoruz. Eşime yardımcı olmak zorundayım. Arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde zor bir meslek yaptığımızı onlara anlatıyoruz. Sabah sıcak yatağımızda yatmak varken neden balıkçılık yaptığımızı konuşuyoruz devamlı. Evimizin geçimini sağlamak için bu işi yapmak zorundayız. Çocuklarımız okuyor. Eşime yardım ediyor ve evimize maddi destek sağlarken katkı sağlıyorum” şeklinde konuştu.


Çalışmaya eşlerinden başka birini bulamadıkları ifade eden Olcay Şahin ise yaptığı açıklamada, “Genellikle buralı olan vatandaşlar gurbette. Çalışmaya kimse olmadığı için eşlerimizden destek alıyoruz. Yakın çevrelerde avlanıyoruz” açıklamasını yaptı.



"Ben de ona ev işlerinde yardımcı oluyorum"


Balıkçı Murat Yar da, “Eşimle 20 yıldır evliyiz. Önceleri ara ara yardıma geliyordu şimdi ise daha çok yardıma geliyor. İhtiyaç olduğunda bana yardımcı oluyor, denize beraber çıkarak ağ atıyoruz. Ben de ona ev işlerinde yardımcı oluyorum. Hayatımızı bu şekilde devam ettiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Ermeni katliamı izleri 104 yıldır duruyor Adana’da Ermeniler tarafından 1920 yılında Camili köyü basılarak 500 Türk’ün katledilmesinin izleri bir çiftlikte hala dün gibi duruyor. Ermeni Diasporası 24 Nisan’ı "sözde Ermeni soykırımı" diye ilan etse de Adana’nın bir çok yerinde Ermenilerin yaptığı katliamların izleri görünüyor. Bunlardan biri de Yüreğir ilçesine bağlı Camili Mahallesinde 1920 yılında meydana geldi. Kayseri’den Adana’ya doğru inen sayıları yaklaşık bin Ermeni silahlı komitacılar, 15 Haziran 1920 yılında Adana’nın Camili köyüne saldırdı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi kurşuna dizen silahlı Ermeniler, son kale olan Camili çiftliğinde katliam yaptı. Kapıları, duvarları ve çiftliğin ortasında yer alan tulumbayı kurşun yağmuruna tutan silahlı Ermenilerin kurşun izleri hala çiftliğin kapı ve duvarlarında yer alıyor. 19. yüzyılda yapılan ve hala ayakta olan bu tarihi çiftlik Ermeni mezaliminin izlerini taşımaya devam ediyor. “Kadın, çocuk ve hayvanları yukarıda ki mağaralara saklamışlar” Tarihi Camili Çiftliğinde yaşayan Abdullah Özdemir, o dönem de köyün yaşadığı olayları anlatırken şu ifadelere yer verdi; “Ermeniler 1920 yılında Kilikya bölgesi, yani bu bölgede topladıkları insanları buraya, Camili çiftliğine yığmışlar. Kaçan kadın, çocuk ve hayvanlar yukarıda ki mağaralara saklanırken erkekler çiftliğin içerisinde kalmışlar. Bazı bilgilere göre katledilen Türk sayısının 500’ü aşkın olduğu söyleniyor. Silahlı Ermenilerin bıraktığı mermi izleri hala kapı ve içeride yer alan Osmanlı armasında kendini gösteriyor. Türkler gelen Ermeniler tahılları yağmalamasın diye çiftliğin içerisinde kuyularda tahıllarını saklamışlar. Geçmişte burada çok büyük bir katliam yapılmış”. “1920 yılında Ermeni çeteleri katliam yapmıştır” Ermeni çetelerin Kayseri’den aşağıya inerek ne var ne yok her yerde katliam yaptıklarını ifade eden Özdemir, 1920 yılında çor çocuk demeden silahlı Ermeni çeteleri Kayseri’den bu tarafa doğru ne var ne yok toplayıp, buldukları yerde katliam yaparak buralara kadar gelmişlerdir” dedi
Bursa (Özel) Toz taşınımında solunum rahatsızlığı olanlar risk altında Meteoroloji Genel Müdürlüğü; Kuzey Afrika’dan beklenen toz taşınımı uyarısı yaptı. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, solunum ve kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra yaşlı hamile ve çocukların da toz taşınımı sırasında risk altında olduğunu ifade etti. Mecbur kalınmadığı taktirde dışarıya çıkılmaması gerektiğini söyleyen Cengiz, zorunlu durumlarda maske takılması gerektiğini kaydetti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan değerlendirmelerde Marmara’nın güneyi, İç Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu ile Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde yer yer toz taşınımı beklenildiği açıklandı. Kuzey Afrika’dan beklenen çöl tozlarının hava kirliliği ve görüş mesafesini düşürmesine karşı yerel yönetimler vatandaşlara tedbirli olmaları konusunda uyarılarda bulundu. Ayrıca uzmanlar toz taşınımına uzun süreli maruz kalınması durumunda solunum yetmezliğine varabilecek rahatsızlıklar nedeniyle en yakın sağlık kuruluşuna gidilmesi gerektiğini dile getirdi. Solunum ve kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra yaşlılar, hamileler ve çocukların risk altında bulunduğunu ifade eden uzmanlar, mümkün olduğunca toz taşınımı geçene kadar dışarı çıkılmaması, mecburi durumlarda ise maske takılması gerektiğini kaydetti. Uzmanlardan maske uyarısı Mecbur kalınmadığı taktirde dışarıya çıkılmaması gerektiğini ifade eden Acıbadem Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, “Toz taşınımı dediğimiz dönem 3 gün boyunca ülkemizde çöl tozlarının yoğun olarak görülmesi demek. Hava kirliliğine neden olarak görüş mesafesini bozabildiği gibi özellikle solunum rahatsızlığı bulunan hastalarımızda, solunum sıkıntısına neden olabilir. Özellikle astım ve alerjisi olan kişilerde astım atağı gibi solunum sıkıntılarının yoğun olduğu dönemlere neden olabilir. KOAH’lı (kronik obstrüktif akciğer) ve kronik hastalığı olan kişilerde de solunum sıkıntısı ataklara neden olabilir. Bu dönemde en önemlisi toza maruz kalmamaktır. Kronik ve ciddi hastalığı olan kişilerin bu dönemde mümkünse dışarıya çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Dışarıya çıkmaları gerekiyorsa özellikle toza karşı koruyu N95 gibi kullanmaları, bulamıyorlarsa bile normal maske faydalı olabilir. Maske kullanmak bu dönemde çok önemli. Astım hastalıklarında özellikle atağı tetikleyebilir, astım krizine neden olabilir. Böyle bir durum oluştuğunda hastaların bir sağlık kuruluşuna başvurarak etkili bir astım tedavisi almaları gerekebilir” şeklinde konuştu. Solunum rahatsızlığı bulunanlar kadar yaşlı, hamile ve çocuklar da risk altında Kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra çeşitli grupların da risk taşıdığını belirten Cengiz, “Yaşlılarda ek hastalıklar, kronik rahatsızlıklar daha fazla olduğu için onlar daha hassas. Hamileler ve çocuklar etkilenebilir. Solunum hastalığı olanlar ekstra risk altında. Çünkü bu tozlar çok küçük partiküller halinde olup solunum yollarını etkileyebilmekte, hastalarda atakları tetikleyebilmektedir. Uzun süreli maruz kalma durumunda solunum yetmezliğine görülebilir Toz taşınımına uzun süreli maruz kalınmaları durumunda solunum yetmezliğine varan ciddi rahatsızlıklar görülebileceğine dikkat çeken Cengiz, “Kriz atak dediğimiz kriz tablosuna neden olabilir. Ciddi solunum sıkıntısı, hatta çok fazla maruz kalınırsa solunum yetmezliğine bile neden olabilir. Bizim en çok beklediğimiz tablo, öksürük ile birlikte nefes darlığı ve atak tablosudur” ifadelerini kullandı.