GENEL - 08 Aralık 2016 Perşembe 15:18

Evlerimizin duvarları Çernobil’den daha tehlikeli

A
A
A
Evlerimizin duvarları Çernobil’den daha tehlikeli

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinde düzenlenen “Radyasyon” temalı panelde, Çernobil’den dünyaya yayılan sezyum gazının bölgede etkisinin yok denecek seviyelerde olduğu, ancak içerisinde oturduğumuz binaların yaydığı radon gazının akciğer kanserini tetikleyen birinci etken radyo aktivite olduğu vurgulandı.
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi tarafından “Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Radyo Aktivite” konulu bir panel düzenlendi. Panelde tema 1986 yılında Ukrayna’nın Çernobil kentinde nükleer santralde patlama sonrası yaşanan radyo aktivite sızıntısı oldu. Panelin açılış konuşmasını yapan Recep Tayyip Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Ukrayna’daki Çernobil Müzesinden temin edilen patlama sonrası radyasyon yayılımını gösteren bir filmi izlettirip, yabancı bilim insanlarının yaptığı çalışmalara göre Çernobil’den yayılan radyoaktivitenin Doğu Karadeniz Bölgesi’ne uğramadığını söyledi.

“Metzamor Türkiye için büyük risk taşıyor”
Panelde konuşan Biltis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğu ise, ülkemizdeki nükleer santral karşıtlarına atıfta bulunarak, Ermenistan’da bulunan ve ömrünü tamamlayan Metzamor Nükleer Santrali’nin Türkiye’de yapılacak herhangi bir santralden Türkiye için kat kat daha fazla nükleer risk taşıdığını belirterek, “Bizim burnumuzun dibinde iki nükleer reaktör var. Biri Bulgaristan’da, bir diğeri ise Ermenistan’da. Yaklaşık 20 yıl önce bunların sökülmesi lazımdı. Sökmek için Ermenistan para almış ama ekonomik sıkıntıları gerekçe gösterip parayı farklı yerde kullanmışlar. Bu reaktörler faaliyetlerini halen sürdürüyor. Ömrünü tamamlamış bu reaktörlerde olacak sıkıntı veya arızalar, Türkiye’nin her neresinde kurarsanız kurun bizim için bunlardan daha fazla risk oluşturmaz. Eğer gücümüz varsa önce Bulgaristan ve Ermenistan’daki bu yüksek riskli santralleri kapattıralım, sonra ülkemizde kurulacak olan santrallere bakalım” dedi.

“Yerli detektörler ithallerin yüzde biri maliyette”
Doğu, Türkiye’de kendi imkanları ile radyasyon detektörü ürettiklerini ve maliyetin dışarıdan satın alınanların yüzde biri fiyatında olduğunu söyledi. Doğu, “Özellikle radon kısmında kullanılan detektörleri kendi imkanlarımız ile ürettik. Bunu TÜBİTAK zamanında gerçekleştirmiştik. Onların cihazları ile elektronik bölümü imkanları ile gerçekleştirmiştik bunu. Kendi imkanlarımız ile imal edince gördük ki dışarıdan binlerce dolar verip satın aldığımız cihazları biz çok çok düşük rakamlarda üretebiliyoruz. Dışarıdan satın alınan ürünler ile kıyasladığımızda arada yüz kat kadar fazla bir fiyat farkı görüyoruz” diye konuştu.

“Duvarlarımız Çernobilden daha tehlikeli”
Doğu, radon gazının doğal radyo aktivitedeki payının yüzde 55-60 civarında olduğunu ifade ederek, “Radonun doğal radyo aktivitedeki payı yüzde 55’dir. Bu nedenle özellikle binaların yapılmasında, yaşam alanlarımızın oluşturulmasında, çalışma alanlarımızda radonun önemsenmesi gerekiyor. Yaşam alanlarımızın her yanı toprak kaynaklı olduğu için aldığımız radyasyonların yüzde 55’i bundan kaynaklandığı için bunun önemsenmesi gerekiyor. Gaz olduğu için doğrudan akciğerlerimiz ile etkileşen bir radyo aktivite maddedir. Bu gaz kullanmış olduğumuz inşaat malzemelerinin tümünde var. Boyasından çimentosuna kadar. Özellikle mermerlerde de bu gözlenmekte. Biz Erzincan’dan çıkan bir mermer üzerinde ölçüm yaptık. Birde kaliteli olarak kabul edilen ithal İtalyan mermeri üzerinde bir inceleme yaptık. İtalyan mermeri üzerindeki radyo aktivitenin yerli mermerden kat kat fazla olduğunu gördük. İnsanımız lüks yaşamak istiyor. Fazla para verip bu ithal mermeri alarak bir de hızla ışınlanıp gidiyorlar” şeklinde konuştu.

“Çernobil siyasi olarak kullanıldı”
Panelde konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi Fizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Çevik, Çernobil patlamasının yaşandığı günlerden bugüne kadar konuyu bilimsel olarak incelediğini ifade ederek, Çernobil’in siyasi olarak kullanılarak Türk çayının kirletilmek istendiğini söyledi. Çevik, “Siyasetçi Uğur Dündar’a diyor ki ‘bu köyde kanserden 200 kişi öldü.’ 91 yılında gerçekleşiyor bu. O köyde inek ve tavukları da saysanız o sayıya ulaşamazsınız. Taş çatlasa 20-30 hanelik bir köy. Kanserden 200 kişi öldü denince köyde 200 tane mezar da yok. Dolayısı ile Çernobil her zaman siyasi olarak kullanılmıştır. O yıllar biz bölgede ölçüler yaptık. Bu ölçümleri yayınlamadık. O dönem bu ölçümleri yayınlasaydık herhalde bine yakın atıf almıştık. Ölçümleri yayınlamamıza izin verilmedi. Sadece bilgileri devletin ilgili makamları ile paylaştık. O dönem farklı farklı senaryolar çizildi. Herkes bir şeyler söyledi. Aslında bilimsel etiğe güvenilerek bu işler yapılsaydı, siyasetçiler bu işlere karışmasaydı iş çok daha kolay çözülürdü. Çay radyasyonlu olsa bile o çayı yıkadığınızda bile radyasyonu azalır. Radyasyon böyle bir şeydir. Bence o yıllarda çok siyasi yanlışlar yapıldı. Türk çayı kirletilmeye çalışıldı” dedi.

“Doğu Karadeniz’de Çernobil’in etkisi gözlenmedi”
Çevik, bölgede yaptıkları ölçümlerde Çernobil patlamasının etkilerini gözlemediklerini belirterek, “Bir metreküp havada 3 bin 700 bekerel olarak ölçülmüştür. Patlama sonrası yayılım merkezden kuzeye, batıya doğru olmuştur. Haritalara bakıldığında Karadeniz’e herhangi bir şey gelmediği görülüyor. Haritalarda görülen Marmara ve Batı Karadeniz’deki etkileşim ise metreküpte 500 ile bin 300 bekerel olarak ifade edilebilir” dedi.

“Çernobil akciğer kanserine neden olmaz”
Çevik, bölgede sık görülen kanser türlerinden akciğer kanserine Çernobil’den yayılan sezyum parçacığının değil içerisinde yaşanan duvarların da yaydığı radon parçacığının neden olabileceğini belirterek, “Çernobil’den yayılan radyo aktivite uranyumdan yayılan sezyum denen parçadır. Bunun dışında başka parçalarda yayıldı ama bunların yarı ömürleri çok kısa olduğu için çok kısa zamanda yok oldular. Sezyum dediğimiz yarı ömrü 30 yıl olan parçacık Avrupa Kıtası’nı etkisi altına alan bölgelere yayıldı. Sezyum parçacığının akciğer kanserine neden olma ihtimali hemen hemen sıfırdır. Aynı şekilde kemik kanserine sebep olma ihtimali de yok denecek kadar azdır. Her parçacığın vücutta tutunma ve kansere etkenleri farklı farklıdır. Mesela radon akciğerlere solunum yolu ile alınıp akciğere yapıştığı için akciğer kanserinde birinci etken parçacıktır. Sezyum akciğer kanserine neden oldu dersek yanlış yapmış oluruz” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Afyon ‘Geçmişe Yolculuk’ isimli tiyatro oyunu büyük beğeni topladı Afyonkarahisar’da Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği, İçişleri Bakanlığı desteğiyle ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi kapsamında İstanbul’da tiyatro oyunu sergiledi. Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği’nin ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi İçişleri Bakanlığı tarafından kabul gördü. Proje kapsamında 16 kişilik ekip 5 skeçten oluşan “Geçmişe Yolculuk” isimli tiyatro gösterisini İstanbul Pendik Yunus Emre Kültür Merkezinde sahneledi. Tiyatro gösterimlerinde kayınvalide-gelin ilişkisi, Afyon gastronomisi ve davet kültürü, düğün gelenekleri, şifalı su tanıtımı ve kadına şiddet konuları ele alındı. Gönüllü Hanımlar Derneği Başkanı Fulya Bolcal, "Gerçek bir tiyatrocu nasıl olur, kimdir, bu soruların cevapları bizlerde yok aslında. Doğuştan yetenekli ya da ömrümüzü bu işe adamış da değiliz. Öğrenmeye çalıştık, gönül verdik. En önemlisi, her ayrıntısı gizemle dolu bu sanat dalını çok sevdik. Ocağımızdaki yemeğimizin altını kısıp koştuk eğitimlere, kekimizi fırından çıkarıp sıcağıyla paketleyip geldik provalara. Bu yaştan sonra ne çok alışkanlığımızdan vazgeçtik sahnelerde sesimiz daha gür çıksın diye. Kimimiz anne, kimimiz anneanne, kimimiz babaanne, kimimiz ev hanımı, kimimiz iş kadını olan bir avuç kadınız" dedi.
Adana Hisarcıklıoğlu: “Adana, yüksek dönüşüm kapasitesine sahip iller arasında” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Adana’nın yüksek dönüşüm kapasitesine sahip iller arasında olduğunu belirterek, “Sürdürülebilir olması için iş birliği içinde, stratejik planlarla gelecek vizyonu oluşturulmalıdır” dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Adana Sanayi Odası’nı ziyaret ederek, Adana Sanayi Odası Meclis Başkanı İsrafil Uçurum, Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Meclis Üyeleri ile bir araya geldi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Adana Sanayi Odası’nı ziyaret ederek, kentin sanayi potansiyeli ve geleceği hakkında değerlendirmelerde bulundu. Hisarcıklıoğlu, Adana’nın sadece bölgesel değil, aynı zamanda ulusal ve uluslararası düzeyde önemli bir sanayi merkezi olduğunu vurguladı. Kendisinin ve TOBB’un Adana’nın sanayi alanındaki gelişimini yakından takip ettiğini belirten Hisarcıklıoğlu, şehrin sanayi altyapısının güçlendirilmesi ve yenilikçi projelerle desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Hisarcıklıoğlu, “Adana, Anadolu’nun sanayileşmesinin lokomotif illerinden biridir. Adana, yüksek dönüşüm kapasitesine sahip iller arasında yer alıyor. Ancak, bu başarı sadece bugüne ait değil, aynı zamanda gelecekte de sürdürülebilir olmalıdır. Bunun için, sanayi odaları, yerel yönetimler ve iş dünyası iş birliği içinde olmalı ve stratejik planlarla gelecek vizyonu oluşturmalıdır” dedi. Ayrıca, teknolojik dönüşümün öneminin altını çizen Hisarcıklıoğlu, Adana’nın dijitalleşme ve yenilikçilik konularında da öncü bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguladı. TOBB Başkanı ayrıca, Adana’nın sahip olduğu coğrafi konumun ve lojistik altyapısının, uluslararası ticarette önemli bir avantaj olduğunu belirtti. Hisarcıklıoğlu, Adana Sanayi Odası’nın üyelerinin yaşadığı sektörel sıkıntıları ve taleplerini dinleyerek, çözüm odaklı yaklaşımların benimsenmesi gerektiğini ifade etti. Üyelerin karşılaştığı sorunların çözümü için iş birliği ve dayanışma içinde olunması gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin güçlenmesi için Adana’nın öneminin giderek artacağını belirtti. Adana olarak büyük bir değişimin ve dönüşümün eşiğinde olduğunu belirten Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, “Adana’mız, yüzyılı aşkın bir süredir edindiği sanayi kültürü ile kentimizde çok çeşitli üretimin gelişimini desteklemiştir. Bugün, otomotivden elektronik karta, makineden mobilyaya, gemiden, tekstilde, yemeklik yağdan, kimya ürünlerine kadar yüzlerce farklı alandaki üretimiyle dünya pazarlarında yer almaktadır. TEPAV tarafından yapılan çalışmada Adana, Türkiye’de gelişim potansiyeli yüksek iki ilden biri olarak gösterilmiştir. Bu ilin gelecekteki konumu açısından önemli bir mesaj niteliğindedir. Adana’mız, toplam 5 yeni organize sanayi bölgesi, 15’e yakın küçük sanayi sitesinin kurulmasıyla Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında ülkemiz ekonomisine katkı sağlayacak en önemli illerin başında yer alacaktır. Şimdilik 100 milyon metrekarenin üzerinde alanı sanayiye açıyoruz. Adana’mız bu yatırım alanların faaliyete geçmesiyle Türkiye’nin ikinci bir Marmara bölgesi olacaktır” dedi.