ASAYİŞ - 20 Şubat 2017 Pazartesi 21:01

Avukatların FETÖ davası başladı

A
A
A
Avukatların FETÖ davası başladı

Samsun’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında örgütün avukat yapılanmasıyla ilgili 12’si tutuklu 26 sanıklı davaya başlandı.
Samsun’da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında haklarında "FETÖ örgütünün yöneticisi olmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütüne finans sağlamak ve örgütün gizli haberleşme programı ByLock’u kullanmak" suçlarından 12.5 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istenen 23’ü avukat, 1’i emekli öğretmen, 1’i psikolog ve 1’i de avukat katibi toplam 26 kişinin yargılanmasına başlandı. Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşması sanık sayısı fazla olduğu için adliyenin konferans salonunda yapıldı. Davanın ilk duruşmasında tutuklu bulunan avukatlardan F.C.Ş., S.Ş., K.Y., Ö.M.E., M.K.A., M.S.Ö., Y.Z., M.Y., Z.A., S.K. M.A. ve avukat katibi R.B. ile tutuksuz olan Ü.Ö., Y.Ş., S.B., T.K., F.G., R.K., N.Y., G.S., E.K., H.T., B.K., F.Ş. ile emekli öğretmen Y.Ş. ve psikolog E.Ç. hakim karşısına çıktı.
FETÖ’nün avukat yapılanmasının yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklu olarak yargılanan avukat F.C.Ş, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, "FETÖ/PDY ayrı ayrı analiz edilmesi lazım. FETÖ örgütünü bilmiyoruz. Türkiye’de bir Fetullah Gülen gerçeği var. Fetullah Gülen okullar açmış, yurtlar açmış, insanlara yapmış olduğu bir faaliyet var. Gazetelerde sürmanşetlerde haberlerim çıkıyor. ’Örgütün 800 milyon lira parası ele geçti’ diye. ’Lüks evi var’ diye. Ne böyle bir para var ne de lüks ev ve arabam. Beni bu işin içine çekmeye çalışıyorlar. FETÖ/PDY’nin yöneticisi de değilim. Ben silahlı terör örgütüne üye ve yönetici de değilim. Dosya kapsamında hiçbir şey yok. Bank Asya’da param olduğu iddiası ise bu paranın bir lirası benim kendi hesabım değil. İş yerimde maaş ödeme hesabı ve başka müşterilerin hesapları. Başka bankalarda da hesabım var. Neden Amerika’ya gittiğim sorgulanıyor. Oğlum Amerika’da okuyor ve onun okul ve öğrenci işleri için gidip geldim. Tahkim Derneği ve KASİAD üyeliğim ile ilgili de birçok derneğe üyeliğim var. Çalışanlarımdan FETÖ için burs ve yardım parası istemedim. FETÖ/PDY’nin avukatlar Karadeniz sorumluğunu de hiç yapmadım. 15 Temmuz’da her kim darbe girişiminde bulunmuş ise Allah belasını versin. Fetullah Gülen de bu işin içindeyse Allah onun da belasını versin. ByLock da kullanmadım. Suçsuzum" dedi.
Avukat S.Ş. ise, "Pişmanlık hükümleri için dilekçe verdim. Bu yapının insanları kandırdığını düşünüyorum. Bu düşüncemi sosyal paylaşım sitelerinde de paylaştım. ByLock ile ilgili birçok bilgiyi de sundum. Allah rızası için hizmet eden kuruluş olarak görüyordum. Savcılığın bulamayacağı bilgileri verdim. S.C. avukatların sorumlusu olduğu bir kişi. S.C. benim telefonuma bir şeyler yükledi. ByLock diye adlandırılan bu sistem FETÖ’nün pisliklerini aklamak için kullanıyordu. Bize örgütü aklayan gazete yazıları gönderiyorlardı" diye konuştu.
Avukat K.Y. ise, "Ben aklını kiraya veren biri değilim. Bu yapı gerçekten ülkeye zarar verecek, dünyaya zarar verecek hale geldi. Dilekçede bildirdiğim kişilerin araştırılması, soruşturulması gerekiyor. Bu yapıya yurt içinde ve dışında eğitim verdiği için ilgi duydum. Ben bu yapının tehlikeli bir yapı olduğunu söylediğim yığınla tanık getirebilirim. KHK ile kapatılmadan önce çocuğumu Feza Okullarından alıp başka okula verdim. Darbe gecesi birçok siyasinin cesaret edemediği sosyal paylaşım sitesinde paylaşımlar yaptım. 15 Temmuz şehitleri için bağış kampanyasına katıldım. FETÖ’nün ülke için ne kadar tepkileri olduğuna dair Hüseyin Gülerce dahil gazetecilere mektup gönderdim. 2,5 yıldır bu oluşumun sohbetlerine katılmadım" şeklinde konuştu.
Psikolog E.Ç., "Ben bu yapının içine dini inançlardan dolayı girdim. Dini cemaat diye sohbetlere devam ettim. Poliste doğruları söylemedim ancak savcıya doğruları anlattım. İbadet diye Allah, Kur’an diye inandım. Böyle bir yapı olmadığını sonradan anladım" ifadelerini kullandı.
Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmeyerek kendilerini savundular. Sanıkların ifade vermelerinin ardından avukatları da müvekkillerinin mağdur olduklarını ve tutuklu bulunanların tahliyelerini talep ettiler. Saat 09.45’te başlayan duruşma, öğlen 40 dakika verilen aradan sonra saat 20.00’ye kadar devam etti. Mahkeme heyeti, avukatlar S.Ş., K.Y., M.S.Ö., M.Y., M.A. ve Z.A.’nın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerine karar verdi. Avukatlar S.Ş., K.Y. ve M.S.Ö.’nün ise Etkin Pişmanlık Yasası kapsamında tahliye oldukları öğrenildi. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Toplu ulaşımda örnek şehir Konya Konya Büyükşehir Belediyesi, toplu ulaşımda hizmet kalitesini artırmak amacıyla teknolojik imkanlardan yararlanarak harita tabanlı uygulamalar geliştiriyor. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya’da toplu ulaşımın güçlenmesi için bir taraftan 181 yeni otobüsü Büyükşehir Belediyesi’nin filosuna dahil ettiklerini, bir taraftan da yeni köprülü kavşaklar ve caddeler açtıklarını hatırlattı. Justice Projesi Avrupa’da Konya ile birlikte 3 şehirde uygulanıyor Şehir içi toplu ulaşım hizmetlerinde hayata geçirdikleri uygulamalarla Türkiye’ye model olmaya devam ettiklerini kaydeden Başkan Altay, “Avrupa Birliği’nin desteklediği ve TÜBİTAK tarafından finanse edilen Justice Projesi’ne Konya Büyükşehir Belediyemiz ortak olarak katılıyor. Proje kapsamında toplu ulaşım erişilebilirliğini ve kapsayıcılığını artırmaya yönelik geliştirilen uygulamalardan biri de harita tabanlı analiz çalışmaları. Avrupa’da Brüksel ve Strazburg’la birlikte projenin uygulandığı şehirlerden birisi de Konya’mız. Hazırlanan yazılımla şehir merkezlerinde toplu ulaşım araçları kullanılarak belirli noktalara ulaşımla alakalı analizler gerçekleştiriliyor. Projede harita üzerinde oluşturulan ulaşım süreleri ile kişinin bulunduğu noktadan gitmek istediği yere Büyükşehir’e ait toplu ulaşım araçlarıyla ne kadar sürede ulaşabileceği tespit ediliyor. Çalışmada ayrıca fiziksel ve görme engellilere yönelik de analizler bulunuyor” dedi. Projenin şehir içi ulaşımın verimliliğini artıracağını ve trafik yoğunluğunun azalmasında etken olacağını vurgulayan Başkan Altay, “Proje şehrin toplu taşıma ağının daha etkin ve erişilebilir hale gelmesine de katkıda bulunacak” ifadelerini kullandı. Avrupa Birliği destekli Justice Projesi Proje çerçevesinde harita üzerinde ulaşım süreleri farklı renk tonları ile gösteriliyor. 0-10 dakika, 10-20 dakika, 20-30 dakika gibi 10 dakikalık ulaşım sürelerine göre oluşturulan harita çalışmalarında, kişinin bulunduğu noktadan gitmek istediği yere Konya Büyükşehir Belediyesi’nin toplu ulaşımda kullanılan otobüs ve tramvayları ile ne kadar bir sürede ulaşabileceği gösteriliyor. Bu çalışma, hem mevcut durumun daha da iyileştirilmesi hem de yeni yapılacak toplu ulaşım yatırımlarının, şehir ulaşımında nasıl bir etki oluşturacağına dair projeksiyonlar ortaya koyması açısından önem arz ediyor. Proje, dezavantajlı grupların toplu ulaşıma erişilebirliğini artıracak Üç şehirde 36 ay sürecek Justice Projesi, temelde dezavantajlı grupların toplu ulaşım imkanlarına erişilebilirliğini artırmak ve daha kapsayıcı bir yaklaşımla toplu ulaşım sisteminin dizaynını amaçlıyor. Bu sebeple katılımcı bir anlayışla sivil toplum kuruluşlarının da katkıları ile fiziksel engelli, görme engelli, yaşlılar ve düşük gelir sahipleri ile birlikte toplu ulaşım yolculukları yapılarak onların da görüşleri proje çalışmalarının önemli bir kısmını oluşturuyor.
Ankara Dışişleri Bakanlığından ABD Dışişleri Bakanlığınca Yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu’na tepki Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığınca Yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu hakkında “Asılsız iddialara, gerçek dışı bilgilere ve önyargılı yorumlara yer verilmektedir” açıklamalarında bulundu. Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığınca Yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu hakkında açıklama yaptı. Açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığının 22 Nisan 2024 tarihinde yayımladığı ve 200’e yakın ülke hakkında bölümler içeren “2023 İnsan Hakları Raporu”nda, geçmiş yıllarda olduğu gibi, Türkiye’ye yönelik asılsız iddialara, gerçek dışı bilgilere ve önyargılı yorumlara yer verildiği belirtildi. Bu yıl da kaynağı belirsiz iddialar ile terör örgütleriyle iltisaklı çevrelerin söylemleri temelinde hazırlanmış olan bu rapora itibar etmediğimizin bir kez daha vurgulandığı açıklamada, “Ülkemiz, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlılığını, karşı karşıya bulunduğu çok yönlü ve ağır terör tehditlerine rağmen kararlılıkla sürdürmektedir. Meşru müdafaa hakkımız temelinde yürüttüğümüz terörle mücadele operasyonları tamamen terörist unsurlar ile bunların terör faaliyetlerinde kullandıkları yeteneklere yöneliktir. ABD’nin, terörün her türüne karşı sürdürdüğümüz haklı ve meşru mücadelenin kapsamını iyi bilen bir müttefik olarak gerçekleri çarpıtan tutarsız iddialarda ısrarını anlamak mümkün değildir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca raporda, Gazze’de devam eden ve yalnızca Filistin halkının asli haklarına değil aynı zamanda tüm insanlığın ortak değerlerine büyük bir darbe vuran insanlık dışı saldırılara layıkıyla yer verilmemesini büyük endişeyle karşılandığı ifade edildiği açıklamada, sözkonusu raporun tarafsızlık ve objektiflikten uzak bir şekilde, siyasi saiklerle hazırlandığını açıkça gösterdiği aktarıldı. Açıklamada, ABD’nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yinelendiğinin altı çizildi.