GENEL - 23 Şubat 2018 Cuma 16:09

Prof. Dr. Keyman: "15 Temmuz püskürtülmeseydi Afrin operasyonunu yapamazdık”

A
A
A
Prof. Dr. Keyman: "15 Temmuz püskürtülmeseydi Afrin operasyonunu yapamazdık”

Samsun’da düzenlenen FETÖ çalıştayında konuşan Prof.

Samsun’da düzenlenen FETÖ çalıştayında konuşan Prof. Dr. Fuat Keyman, “15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya çalışan bir darbeydi. Bu darbe püskürtülmeseydi Afrin operasyonunu yapamazdık, Fırat Kalkanı’nı yapamazdık, bu terör koridoruna engel olamazdık" dedi.


Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) tarafından düzenlenen "Siyasi, Sosyal ve Kültürel Boyutlarıyla 15 Temmuz ve FETÖ Çalıştayı” başladı. Üniversitelerin; toplumsal sorunları bilimsel bir perspektifle anlama, analiz etme ve çözüm önerileri üretme misyonundan hareketle hazırlanan çalıştayda; 15 Temmuz ihanet ve darbe girişimi ile FETÖ terör örgütü mercek altına alınıyor. Çalıştayın açılış konferansı, OMÜ Uzaktan Eğitim Merkezi(UZEM) Konferans Salonu’nda yapıldı.



Bilgiç: "Aldıkları emirlerin kendilerini vatan haini noktasına getireceğini öngöremediler”


Çalıştayın açılış konuşmasını yapan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, "Akademik camia olarak gerçeği arayan ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasıyla yükümlü olan bir camiayız. Bu çalıştayla ülkemize yapılan hain kalkışmayı akademik olarak ele alıyoruz. Bu çalıştayla bundan sonraki süreçte ülkemizin bu tür olayların önüne geçecek gerçekleri paylaşmayı amaçlıyoruz. Dünyaya hakim olmaya çalışan güçler kendilerine sorun çıkarabilecek ülkeleri istemez. Fakat bu ülkülerin bunu düşünmesi normal ama bizim bu tuzaklara düşmememiz lazım. FETÖ’ye mensup olan insanlar bu toplumun birer ferdi. FETÖ’nün içerisinde yer alan çoğu insan bu ülkeye hizmet ettiklerini düşünüyordu. Ama bunların en büyük zaafı akıllarına başkasının iradesine verip bu oluşumun içerisinde yer almaları idi. Birey olmaktan çıkmış en üstten gelen emirleri yerine getiren birer asker olarak hareket ettikleri için yaptıkları şeyin doğruluğunu ve yanlışlığını tartışmıyorlardı. Tabii bu emirlerin kendilerini vatan haini noktasına getireceğini öngöremediler. Bizim toplum olarak bunu çok iyi görmemiz lazım. Toplum içerinde çeşitli grupların içerisinde olan insanların birey olarak özelliklerini korumaları gerekiyor. Bizim gibi toplumlar bir yapının içerisine girdiği zaman artık fanatik bir mensubu oluyor. Kendisine ne emredilirse emredenlerin kerameti olduğunu kabul ederek hedefe ulaşmak için de her yolu mubah kabul ediyor. Bunları iyi irdelememiz gerekiyor. Allah’ın bize verdiği ettiği aklı kimseye teslim etmememiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.



Keyman: "Siyasi istikrarın olduğu bir dönemde darbe yapıldı"


15 Temmuz’un üzerinde çok ciddi olarak çalışılması gereken bir olay olduğunu belirten Prof. Dr. Fuat Keyman, "15 Temmuz darbe girişimi özgün bir olaydır. 1945 Türkiye’nin demokrasiye geçişinden bu güne kadar çok partili hayat darbelerle kesilmiştir. 1960, 1970, 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 post modern darbesi, 27 Nisan 2007 e- darbesi gibi darbelerle siyasi ve ekonomik istikrarı kesilen bir Türkiye bir darbe daha yemiş oldu. Ama diğer darbelere göre 15 Temmuz’un çok özgün bir yapısı var. Çünkü darbeler genelde siyasi istikrarsızlığın olduğu dönemlerde olur. Koalisyon hükümetlerinin olduğu, ülkenin yönetilemediği, siyasi istikrarın olmadığı dönemlerde olur. Biz iki yıl önceye baktığımızda güçlü bir siyasi istikrar var. Bütün seçimleri kazanan güçlü bir parti vardı. 1990’larla karşılaştırdığınız zaman siyasi istikrarın olduğu bir dönemde darbe yapıldı. Darbe koşullarının olmadığı bir dönemde Türkiye’ye darbe yapıldı" diye konuştu.



"Türkiye’nin eli kolu bağlanmak istendi"


Keyman şöyle devam etti: “Türkiye bu darbeyi yaşarken ne tür sorunları vardı? 7 Haziran seçimlerinden sonra olan terör sorunundan bahsediyoruz. Hendek savaşlarından bahsediyoruz. 7 Haziran seçimlerinden sonra bu hendek savaşları nasıl çıktı. Bu hendek savaşlarının ortaya çıkmasının temel nedeni Suriye idi. Suriye ve Irak’ta çökmüş devletler temelinde orada kanton devlet düşünüldü. Yani orada devletleşme projesinin Türkiye’deki egemenlik temelindeki ilk deneyimiydi. Bugün geldiğimiz noktada Afrin operasyonu bu deneyimin Türkiye içindeyken esas nedeninin Türkiye dışında olan Türkiye sınırlarında bir devlet kurma ile ilgili yapı olduğunu görüyoruz. Türkiye kendi içinde parçalanmaya doğru gidildi ki Suriye’deki bu oluşuma karşı eli kolu bağlı kalması istendi. Orada bir terör koridoru oluşturarak kanton devlet oluşturularak Türkiye’nin Orta Doğu ile bağı kesilmesi amaçlandı."



"Darbe püskürtülmeseydi Afrin operasyonunu yapamazdık"


15 Temmuz’da Ankara’nın tarihinde görülmemiş saldırılar yaşadığını belirten Keyman, "Meclisin önündeki Kızılay’da, Gar’da olan saldırılara Türkiye’nin 11 Eylül’ü dedik. Türkiye’nin siyasal merkezine yapılan müdahaleydi. 3 tane 11 Eylül’ü Türkiye bir yıl içerisinde yaşadı. Türkiye bir terör sarmalının içerisine sokuldu. Nasıl oluyor da siyasi istikrarı olan, ekonomisi düzgün olan kentleşmiş Türkiye’de bu olaylar oluyor. Afrin operasyonunun başarılı olması Türkiye’nin 15 Temmuz’a vermiş olduğu yanıtla ilgilidir. 15 Temmuz darbe girişimi; darbe, işgal ve terörü iç içe taşıyan Türkiye’nin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya çalışan bir darbeydi. Bu darbe püskürtülmeseydi Afrin operasyonunu yapamazdık. Fırat Kalkanı’nı yapamazdık. Bu terör koridoruna engel olamazdık" şeklinde konuştu.


Konuşmaların ardından OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, günün anısına Keyman’a OMÜ’de kendi adına dikilmiş bir fidan sertifikası ve hediye takdiminde bulundu.


2 gün sürecek çalıştay, dört oturum ve müzakerelerle devam edecek. Oturumlarda FETÖ’nün politik ve dini boyutu ve sosyolojik boyutu alanında uzman isimler tarafından analiz edilecek. Bu kapsamda, OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç’in de başkanlık yapacağı oturum ve müzakerelere; Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Murat Yılmaz, Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Zeki İşcan, OMÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Aydın, Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Evkuran, OMÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Sancar, Başbakanlık Başdanışmanı Dr. Necdet Subaşı, Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Demir, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Ataman ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekin gibi bilim insanları katılacak.


Çalıştayda; FETÖ/PDY’nin niçin ve nasıl ortaya çıktığı, gizli gündemini gerçekleştirmek için ne tür stratejiler izlediği ve bundan sonraki süreçte sosyal rehabilitasyonun nasıl sağlanacağı gibi konulara odaklanılacak. "Siyasi, Sosyal ve Kültürel Boyutlarıyla 15 Temmuz ve FETÖ Çalıştayı"nda ele alınan konular, yapılan analizler ve ortaya çıkan sonuçlar, OMÜ yayını olarak sonrasında kamuoyuyla da paylaşılacak.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: “Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur" İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında, "Bugün geldiğimiz noktada Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Ankara’nın Keçiören ilçesinde gerçekleştirilen iftar programına katıldı. Burada konuşan Akşener, her dönemde zorbalığa ve zorbalara karşı durduklarını belirterek, “Milletimizin istikbaline kastedenler mücadele etmek için her türlü fedakarlığı yapanlar olduk. Bir yerde haksızlık gördüğümüz vakit kim olduğuna bakmaksızın hakkı savunanlar, haksızlığa uğrayanların yanında kaya gibi duranlar olduk. 2019 yılında Ankara büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, istifayı bastığı CHP’den yeniden aday olması engellendiğinde yanında biz vardı. 2020 yılında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ayağını kaydırmak isteyenlerin karşısında bir tek biz vardık. 2022 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası haberini aldığımda Saraçhane’ye koşan bir tek biz vardık. Ama heyhat, bugün geldiğimiz noktada aldığımız karara saygı göstermek yerine hepsinin teker teker hainlik ettiği de biz olduk, İYİ Parti oldu” ifadelerini kullandı. “Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” Seçimlere hür girme kararı aldıklarından beri Antalya’daki ve İstanbul’daki meclis üyelerinin CHP’den liste garantisiyle istifa ettirildiğini ifade eden Akşener, “Pazarlıkların en çirkini burada Ankara’da oldu. Hatta ABB Başkanı Mansur Yavaş, geçenlerde çıktığı televizyon programında kendi ağzıyla olanı biteni itiraf etti. Partimizden istifa ettirdiği il, ilçe başkanlarının, Ankara teşkilat mensuplarımızın şu anda kendisiyle çalıştığını söyledi. Biz bunları zaten biliyorduk. Bunu alenen televizyonda itiraf etmesine, bu pişkinliğe şaşırdım. Böyle bir ahlaksızlıkla böbürlenen bu şuursuzluğa şaşırdım. Bundan daha 12 ay önce görmek isteyipte maalesef göremediğimiz bu cesarete de ayrıca şaşırdım. Bugün geldiğimiz noktada Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” açıklamasında bulundu. “Bana abla demeyin, istemiyorum” "İşi düşen hemen abla edebiyatına başlıyor” diyen Akşener, sözlerine şöyle devam etti: “Ben artık CHP yöneticilerinin yüzüne ‘abla, abla’ deyip sonra yoldaş medyalarında bana ve partime küfür kıyamet sövdürmelerinden gerçekten sıkıldım. İYİ Partililere CHP’ye kazandırdığı sürece iyi insanlar deyip kendi yolumuzda yürüdüğümüzde ‘bunlar AKP’li, faşist ve sağcı’ diye saldırmalarından artık bıktım. Beni, partimi ve bizi destekleyen vatandaşlarımızı sürekli CHP’ye bir şeyler kazandırmak zorunda olan paryalar olarak görme şımarıklığından da artık usandım. Bana abla demeyin, istemiyorum. Çünkü sizin bana vıcık vıcık riyakarlıkla abla demeniz beni samimiyetle ablası, kardeşi ve annesi gören milletimize yapılmış koca bir hakarettir.”
İstanbul Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Kilyos Tüneli, 2026 yılı sonunda hizmete açılacak" Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Sarıyer-Kilyos Tüneli ile vatandaşlarımız Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulundu. Uraloğlu, incelemenin ardından yaptığı İncelemenin ardından açıklama yaptı. Uraloğlu, Bakanlık olarak İstanbul’da yaptıkları yatırımlar ile İstanbul’un trafiğine önemli ölçüde nefes aldırdıklarını belirterek, “15 Temmuz Şehitler Köprüsünden günde yaklaşık 200 bin civarında araç, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 250 bin, Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarı, Marmaray’da günde yapılan 300 sefer ile günde yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden günde yaklaşık 150 bine yakın bir araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de ağır taşıt trafiği. Bir yandan da bu yapılan yatırımların yapılmadığını düşünelim, bırakın İstanbul’u tüm Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu hep beraber yaşayarak görüyoruz” diye konuştu. “Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz” Avrasya Tüp Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu başta olmak üzere çok büyük projeleri hayata geçirdiklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu, "Bugün baktığımızda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden günde yaklaşık 180-200 bin civarında araç geçişi oluyor. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden yaklaşık 250 bin araç geçiyor. Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarında araç geçiyor. Marmaray’da 300 sefer yapılıyor günde ve orada yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde günde yaklaşık 150 bine yakın araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de araç taşıt trafiği. Bunların bir an olmadığını düşünelim. Bütün Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz. Ancak bir ihtiyaçtan öte sadece bir siyasi duruş ile bu projeyi eleştirdiler. Projemiz bugün Avrupa’nın birincisi, dünyanın altıncı büyük havalimanlarından. Geçen yıl 78 milyon kişi seyahat ettirmişiz. Hedefimiz 200 milyon ve ona yönelik yeni terminal binası ve pistlerin yapımına devam ediyoruz” dedi. “Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” Bakan Uraloğlu, İstanbul ile ilgili bir deprem riskinin bulunduğuna da işaret ederek, “İstanbul depremine yönelik ulaştırma yapılarıyla ilgili bütün önlemlerimizi aldık. Eski yapılmış olanları güçlendirdik. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün tabliyesini askıya aldık yeniden yaptık. Gece çalıştık, İstanbullu vatandaşlarımızın fark etmemesini sağladık. Bütün viyadüklerdeki deprem takozlarından tutun güçlendirilmesine kadar bütün çalışmalarımızı yaptık. Normal kullanımda ne lazımsa bunu planlarken bir taraftan da deprem durumunda İstanbul’un, öncelikle İstanbul’a acil yardım ekiplerinin ve malzemelerinin nasıl gireceği ve vatandaşların ulaşımı için projeler yapıyoruz. Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” diye konuştu. Sarıyer-Kilyos Tüneli hakkında bilgi veren Bakan Uraloğlu, ”Projemiz Kilyos’tan başlayıp Karadeniz’den İstanbul’un kuzey noktalarından başlayıp Sarıyer’e oradan Çayırbaşı Tüneli devamında da Beşiktaş’a kadar uzanacak. O güzergahtaki bütün yerleşime hizmet edebilecek. Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek olan ve Murat Kurum Başkanımızın de bahsettiği ‘İki Yakaya İki Tünel’ projesinden bir tanesidir. İlk etapta burayı bitirdiğimizde ciddi bir hizmet görecektir. Devamında Beşiktaş’a kadar uzatılması gündemimizde olan işlerden bir tanesi” ifadelerini kullandı. “Zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız” Bu projeyle ilgili sahilden başlayarak yaklaşık 8 bin 200 metrelik bir güzergahta yapılan 7 bin metrelik tünelin yaklaşık yüzde 30’unu bitirdiklerini açıklayan Uraloğlu, iki tüpte toplam 3 bin 850 metrelik kazı gerçekleştirdiklerini bildirdi. Çalışmaların 7 gün 24 saat devam ettiğini de belirten Uraloğlu şöyle konuştu: “İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Bir kısmını tünel delme makinesi TBM ile bir kısmını ise normal aç kapa yöntemi ile yapacağız. TBM ile yüzde 60’ını geçiyoruz. Onun da imalatı yapılarak Çin’den geldi ve kurulumunu yapacağız. 110 civarında makine ve 550 kadar çalışanımızı 24 saat çalışıyor. Tüneli bitirdiğimiz de 350 bin nüfusa hizmet edecek. Devamını Beşiktaş’a kadar düşündüğümüzde İstanbul’un sahil şeridinin tamamına, Avrupa tarafının tamamına hizmet etmiş olacak. Tamamlandığında Sarıyer’den 35 dakika süren seyahat süresi sadece 5 dakikaya düşecek. Bunu Kilyos’tan Kuzey Marmara Otoyolu’na bağlayacağız. İsterseniz doğu istikametine ister batı istikametine gidin. İstanbul’un kuzeyindeki, Zekeriyaköy, Uskumruköy gibi yerleşimlere bağlantısı kolaylıkla sağlanmış olacak. En kıymetlimiz zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız. Yakıttan ve karbon emisyonundan da önemli tasarruf sağlayacağız.” “1 Nisan’dan Sonra Daha Verimli Çalışmalara İmza Atacağız” Bakan Uraloğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak İstanbul’da hiçbir yatırıma ara vermediklerini ve çalışmalar devam ettiklerini söyledi. Uraloğlu, “Bildiğiniz gibi İstanbul’da tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak daha iyi hizmet edebilmemiz için tüm belediye başkanlarımızla birlikte çalışabilmek önemli. Bizim için onlarla yapacağımız birliktelik çok kıymetlidir. Bu nedenle biz Cumhur İttifakı olarak gerek Sarıyer’de gerek İstanbul’un tamamında, inşallah 1 Nisan’dan itibaren de daha verimli daha iyi çalışmalara beraberce imza atmış olacağız” dedi. Öte yandan Kilyos Tüneli’ni ziyaretin ardından Bakan Uraloğlu, Sarıyer Merkez Mahallesi’nde esnaf ziyaretinde bulunarak Sarıyerliler ile bir araya geldi.
Mardin Uzmanından "1 milyon varil petrol" iddiası Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, yaptığı araştırmalar sonucunda Türkiye’de 2 sene içinde günlük 1 milyon varil petrol üretimine ulaşılacağını iddia etti. Jeolojik konumuna bakıldığında Türkiye’yi kalkındıracak en büyük projenin petrol olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, "Güneydoğu bölgemizde ve Türkiye’nin bazı noktalarında yaptığım araştırmalar sonucunda güzel veriler elde ettim. Türkiye’de yaklaşık 80 bin varil petrol üretimi yapılıyor. Geçen haftalarda Cumhurbaşkanı konuşmalarında Şırnak’ta günlük 100 bin varil çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye yaklaşık olarak kendi ihtiyacını yüzde 10 ve yüzde 15 oranında karşılayabiliyor. Mardin, Batman ve Hakkari bölgelerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda 2 sene içinde günde 1 milyon varil petrol çıkabilecek kapasite keşfettik. 4 sene sonra da günlük 1 milyon 500 bin varil petrol üretimi gerçekleşecek imkan var. Bu gerçekleştiği taktirde 1 milyonu ülke için kullanılsa, kalan 500 bin varil de dış ülkelere satılır" dedi. Türkiye’nin en büyük sorununun petrol ve doğalgaz çıkarılmaması olduğunu dile getiren Çelik, ülkenin çok zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğunu söyledi. Çelik, "Sondaj kuyuları açılmalı ve petrol noktalarında jeoloji mühendislerinin araştırması ile iyi şekilde çalışmalar yapılarak petrolün hangi formasyonda olduğu belirlenmelidir. Yer altı zenginliklerimizi kullanabilirsek Türk parası değer kazanacaktır" diye konuştu.
Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkanı Yıldırım’dan, ABB Başkan Adayı Turgut Altınok’a destek Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, ülkücü hareketin Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkan adayının Turgut Altınok olduğunu ifade etti. Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 31 Mart Pazar günü yapılacak olan seçimlerin Türkiye’nin istikbali için hayati önemde, stratejik bir seçim olduğunun altını çizdi. Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin bölgesinde etken bir ülke olduğunu kaydetti. Yıldırım, Türkiye’nin Cumhur İttifakı ile siyasette yakaladığı güçlü liderlik ve istikrar ile Türk Devleti’ni çağın şartlarına hazır hale getirerek, dosta güven düşmana verir bir yapıya kavuşturduğunu söyledi. “Devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz” Türk ve Türkiye düşmanlarının yer aldığını ve adına ‘kent uzlaşı’ denilen oluşumun belediyelere sızma girişimine şahit olduklarını belirten Yıldırım, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve milletinizin helal hazinesini; terör örgütü PKK’ya aktaran siyasetçi görünümlü bölücü teröristlerin; vatan, millet, din ve devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu bağlamda kendisini; milliyetçi, vatan sevdalısı gibi pazarlayarak bölücülerin kullanışlı bir aparatı olmuş, ihanetin değirmenine su taşıyan ‘Kent Uzlaşısı’ ürünü olan bu kişilerin kutsal davamızla, ülkümüzle ve Türk milliyetçiliğiyle zerre kadar alakası yoktur, olamaz” ifadelerine yer verdi. Yıldırım açıklamalarının devamında şunları kaydetti: "‘40 yıllık geçmişimi geride bıraktım’ diyerek kendini Kandil’in uzlaşıcısı pozisyonuna düşürmüş, CHP’ye pazarlayan, DEM’cilerle omuz omuza yürüyen, bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşı terörist Abdullah Öcalan’dan ’Apo Bey’ diye bahseden, maneviyatsız kişilik Mansur Yavaş ve onun beslemelerinden de asla ’Türk Milliyetçisi’ olmaz olamaz. Bölücülerin oylarıyla seçildikten sonra Ankara’daki 5 yılını hizmetsiz, projesiz tamamlayan Mansur Yavaş olsa olsa Birleşik Krallığın dostu ‘Yoldaş Mansur’ olur. Ankara’da avukat kimliği altında akçeli işler kovalayan, sahte senet, vergi kaçırma, kaset satma, tehdit, şantaj işlerine adı karışan, belediye başkanlığı döneminde adı rüşvet skandalıyla anılan Mansur Yavaş’ın Londra’da görüştüğü siyasilerin genelde terör örgütü PKK’ya destek veren Unmesh Desai, Jeremy Corbyn gibi kişiler olması ve Chatham House’da kurgulanması aslında onun küresel çetenin bir uşağı ve piyonu olduğunun en büyük kanıtıdır ve göstergesidir." Yıldırım, "‘Yerel özerklik şartını getireceğim’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından terör örgütü PKK’nın en büyük talebi olan ‘Belediyelerde mali özerklikten yanayım. Yerel yönetimler özerkliğini öncelikle mali özerklik yaparak belirlersiniz’ diyen Mansur Yavaş’tan başkası değildir. Mansur Yavaş, Ankara’ya hiçbir hizmeti ve hayrı dokunmayan, terör örgütlerinin elinde oyuncak olmuş, iradesini bölücü oylar için ipotek vermiş, çapsız, siyasi mankurttan başka biri değildir. Hal böyle iken Mansur Yavaş gibi birine milliyetçi ve vatanperver yakıştırması yapmak, Türk milleti ve devletine hakarettir” dedi. Ahmet Yiğit Yıldırım, Cumhur İttifakı’nın ABB Adayı Turgut Altınok’a desteklerini yineleyerek şunları söyledi: “Milliyetçi Ülkücü Hareketin Ankara’daki adayı bellidir; çalışkan, üretken ve saygın bir kişi olan Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Turgut Altınok’tur. Liderine, davasına ve teşkilatına bağlı Ankaralı her bir ülküdaşımın gönlü de, duası da, oyu da Cumhur İttifakı’nın kıymetli adayı Sayın Turgut Altınok’tan yanadır. İnanıyorum ki; 31 Mart seçimleri Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’mızda, terör örgütleriyle kol kola girmiş, ’Kent Uzlaşısı’ adı altında DEM’lenenlerin değil, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefine inanmış, üretken belediyecilik anlayışına sahip Cumhur’un zaferiyle sonuçlanacaktır."