GENEL - 18 Mart 2018 Pazar 09:29

Anadolunun eğri minareleri sırrını koruyor.

A
A
A
Anadolunun eğri minareleri sırrını koruyor.

Selçuklular döneminde Anadolu’da yaptırılan bazı camilerin minarelerinde ki eğimin sırrı çözülemiyor.

Selçuklular döneminde Anadolu’da yaptırılan bazı camilerin minarelerinde ki eğimin sırrı çözülemiyor.


Sivas Ulu Minare camisi ,Aksaray Eğri minare, Harput Ulu cami minaresi gibi Anadolu’da bulunan bir çok Selçuklu eserinde minarelerin eğri olması dikkat çekiyor. Yıllardır eğik minareler üzerinde yapılan araştırmalarda ise bu eğimlerin kesin nedeni tespit edilemedi.


Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Eser, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, son yıllarda minarelerde uydu üzerinden yapılan ölçümlerde eğim tespit edilemediğini ifade edip, minarelerin bilinçli olarak eğik inşa edilmiş olabileceğini söyledi.


Eser yaptığı açıklamada, minarelerdeki eğimlerle ilgili kesin bir tespit bulunmadığını belirtip, “Bu Orta Çağ yapılarının temelleri hakkında elimizde maalesef fazla bir veri yok. Eğimin sebebi temelden başlayan bir sorun gibi gözüküyor. Şunu da unutmamak gerekir; bu mimari tuğlayla inşa edilmiş öğedir. Tuğla yapılar zamanla muhakkak ki bu türden bir eğim kazanırlar. Minarelerde bunu daha çok görülüyor olması daha net görülüyor olmasının nedeni duvar yapılarına oranla minare gövdelerinin belirli ölçülere sahip olmasıdır. Belirli bir çapa sahip olması, zaman içerisinde bu çap ve minare yüksekliği arasında ki ilişkinin ağırlık etkisi nedeniyle malzemenin kaymaya başladığı görülüyor. Anadolu da mevcut tuğla minare örneklerinin bir bölümünde gerçekten eğrilik gözle görülebilecek kadar fazladır. “dedi.



Asırlardır ayaktalar


Eser, eğri minarelerin eğime rağmen asırladır ayakta kalmayı başardıklarının altı çizip, “ İtalya’da ki Pisa Kulesi’yle benzeştirmeler yapılıyor. Sivas Ulu Minare camisi ,Aksaray Eğri minare ya da Harput Ulu cami minaresi bunların ortak özellikleri tuğla gövdeye sahip olmalarıdır. Bu tuğla gövdenin zaman içerisinde doğal nedenlerden ötürü bir eğim kazanması gerçekleşiyor. Bilmediğimiz bir konu var. Bu eğime rağmen bu yapılar hala ayakta kalmaya devam ediyor. “ dedi.



Bilinçli olarak eğit yapılmış olabilirler.



Minarelerin başarılı bir hesaplama ile projelendirildiğini belirten Eser, minarelerin bilinçli olarak ta eğik inşa edilmiş olabileceğine dikkat çekti. Eser, “Mesela Sivas Ulu Cami minaresi aldığım bilgiye göre Vakıflar Müdürlüğü uzaydan uyduyla takip ettiler. Bir titreşim ve kayma var mı diye. Öyle ciddi bir kayma da söz konusu değil. Sonuç böyle olunca acaba bilerek mi yapıldı sorusu da akla geliyor. Kaynaklar da maalesef bu yönde her hangi bir kayıt yok. Elde böyle bir veri yok ama bir tersine mühendislik yapma gerekirse eğer böyle bir eğimin tuğla gibi yığma bir malzemeyle bu kadar yüksek bir yapı yapıldığın da muhakkak rüzgar gücü, rüzgar direnci sadece zemin özellikleri değil rüzgarının etkisinin de düşünülmüş olma ihtimali var. Çünkü ortaçağ sanatçısı aslında bir mühendis aynı zamanda bu tür zemin hesaplamalarını da çok iyi bilen birisi muhakkak rüzgarında etkisini hesaplamış olmaları gerekir diye düşünüyorum. Belki bu eğimde bugün için bilmediğimiz ama ortaçağ minare ustasının hesaba kattığı başka değerler de olmalı. Aksaray Eğri minarede trafiğin yoğun olduğu bir nokta da yer alıyor. Bu yoğun trafiğe rağmen minare hala ayakta ve varlığını sürdürüyor. Bu minarenin çok başarılı bir hesaplama sonucu inşa edildiğini gösteren bir veridir.” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Altınova Belediyesi Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde fide dikim zamanı Yalova’nın Altınova ilçesinde bulunan ve 240 çeşit şifalı bitkiye ev sahipliği yapan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’ne baharın gelmesiyle birlikte fide dikimi işlemleri başladı. 2020 yılında kurulan ve Altınova Belediyesi tarafından işletilen Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde 40 dönüm alanın 28 dönümünde şifalı bitkilerin üretimleri gerçekleştiriliyor. Yetiştirilen şifalı bitkilerin halka satışlarının da yapıldığı bahçeye, ziyaretçilerin ilgisi her geçen gün artıyor. Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova Şubesi ile iş birliği yapılan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’yle ilgili bilgi veren Müdür Mustafa Sarıgül, bahçede ağaç, sarılıcı, sürünücü bitki gruplarının yer aldığını dile getirdi. Sarıgül, bahçede kekik, lavanta gibi mutfakta kullanabilen bitkileri yetiştirip vatandaşların satışına sunduklarını belirtti. Bahçede bulunan salonda üniversitelerle ortaklaşa halk ve çiftçileri bilinçlendirmek üzere konferanslar düzenlediklerini de kaydeden Sarıgül, “Kendi fidemizi yetiştirebileceğimiz üretim seramızı yaptık. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’yla ortak bir proje. Mürver bitkisi, kudret narı ve tıbbı nane dediğimiz bitkilerden aşamalı olarak çalışmalar yaptık. Tamamen insan sağlığına faydalı olabilecek çalışmalar yapıyoruz. Tabi bunu eczacılık ve tıp fakülteleri hocaları ile beraber yapıyoruz. Yurt dışından getirmiş olduğumuz, adapte etmiş olduğumuz, özel bitkilerimiz var. Şizandra üzümü dediğimiz, hamamelis cadı fındığı dediğimiz, çikolata sarmaşığı dediğimiz çok ilginç bitkiler de var burada. Alanımızda şeker otu steviayı zaten artış çok yaygınlaşmaya başladı. Vatandaşlarımızı bilinçlendirip özelikle diyabet hastası vatandaşlarımızı bunu kullanmaya yönlendiriyoruz. Tamamen sağlıklı, organik bitkiler bunlar” dedi. Sarıgül, bahçede baharla birlikte fide dikimi yaptıklarını anlatan bu yıl 25 bin civarında fide üretimi yaptıklarını ve bunları üniversitelerle de paylaşacaklarını kaydetti. Altınova Belediye Başkanı Yasemin Fazlaca ise ilçeye ve Yalova’ya değer katan mekanlardan olan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nin Türkiye’de örnek bahçelerden birisi olduğunu ifade etti. Yıl boyunca çok sayıda kişinin ziyaret ettiği bahçenin ilgi odağı olduğunu söyleyen Fazlaca, vatandaşları da bu alanı gezmeye davet etti.
Zonguldak ZBEÜ’de 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu başladı Zonguldak’ta ilki gerçekleştirilen Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu’nda iletişimin önemine vurgu yapıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesince farklı disiplinleri iletişim zemininde buluşturmayı amaçlayan 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu, Farabi Kampüsü İlahiyat Fakültesi Binası Doç. Dr. Ali Aslan Konferans Salonu’nda başladı. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu sempozyumun açılış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Tuğba Akdal yaptı. Akdal, sempozyumun düzenlenmesinde katkı sağlayanlara teşekkür etti. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Vekili Profesör Dr. Hamza Çeştepe fakültelerinin öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirdiğine vurgu yaptı. Çeştepe, “Planlama ve uygulama ölçütlerinin yerel, ulusal ve ulus ötesi ihtiyaçlar ve gelişmeler perspektifinde belirleyen ve söz konusu ölçütleri kesinlikle tutarlılık ilkeleriyle uygulamaya konan fakültemiz gerek altyapı çalışmalarını gerekse öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirmektedir. Fakültemizin düzenlediği Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu ile sizlerle buluşmanın ve paylaşmanın onur ve mutluluğunu yaşamaktayız” dedi. İletişimin paylaşmak, öğrenmek, sosyalleşmek gibi birçok konuda var olmanın anahtarı olduğunu belirten Çeştepe, “Hayati nitelik taşıyan ve bu yönüyle yaşamın vazgeçilmez bir gereği olarak açıkladığımız iletişim, paylaşmanın, öğrenmenin, sosyalleşmenin, keşfetmenin kendimizi ve başkalarını tanımanın, kısacası var olmanın anahtarıdır. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde en ufak bir konuda dahil bir sorun ve çatışma varsa nedeni en temelde iletişime dayanmakta ve çözüm yolu da dolayısıyla iletişimden geçmektedir” ifadelerine yer verdi. Çeştepe, iletişimin multidisipliner bir alan haline geldiğini ve iletişime dair çalışmaların hız kazandığını da sözlerine ekledi. ZBEÜ Rektörü Profesör Dr. İsmail Hakkı Özölçer, iletişim kavramının insanlık tarihiyle yaşıt olduğuna dikkat çekti. Özölçer, “Mühendislik ve çevre ile ilgili olduğu kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri de önceliğine alan güzide üniversitemizde ve emeğin başkenti Zonguldak‘ta böylesi bir etkinlikle sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. Nitekim genel anlamda iletişim kavramının ve iletişim fakültelerinde verilen eğitimin en belirgin özelliklerinden biri disiplinler arası bir yapıya sahip olmasıdır. Dolayısıyla iletişimin çok yönlülüğünü temel alan söz konusu bu sempozyumda farklı disiplinlerin iletişim şemsiyesi altında tanık olmalı, ulusal ve uluslararası düzeyde birbirinden değerli davetli konuşmacıları ağırlamanın gururu ve mutluluğunu yaşamaktayız. İnsanlık tarihiyle yaşıt olan iletişim kavramı uygarlıkların oluşmasında ve bilginin nesiller boyunca aktarılmasında şüphesiz ki en önemli araçtır” dedi. İletişimin bireylere sosyal kişilik kazandırılmasının yanı sıra bilginin ve kültürün aktarılmasına, ihtiyaçların giderilmesinden toplum düzeninin devamlılığına pek çok işi yerine getirdiğini ifade eden Özölçer, “Özellikle son yıllarda ekonomi, eğitim, sağlık, teknoloji gibi alanlarda yaşanan toplumsal gelişmeler ve küresel etkiler meydana getiren deneyimler, iletişim ve iletişim çalışmalarının önemini daha da belirgin hale getirmiştir. Yine bununla birlikte 21. Yüzyılda yaşanan dijital dönüşümler bir yandan iletişim eğitiminde ciddi değişimler gerektirmekteyken diğer yandan da iletişim alanında faaliyet gösteren tarafların bu dönüşümün gereklerini en iyi şekilde anlamasını ve uygulamalarına yansıtmasını zorunlu kılmaktadır” diye konuştu. Sempozyum; açılış konuşmalarının ardından Profesör Dr. Nurettin Güz, Profesör Dr. Mine Demirtaş ve Doçent Dr. Nozima Muratova’nın katıldığı ilk oturumla başladı. Toplamda 16 oturumun gerçekleştirileceği sempozyum, 26 Nisan’da sona erecek.