POLİTİKA - 11 Şubat 2017 Cumartesi 15:03

Bakan Ağbal: "Hükümetimizin rejimle ilgili bir sorunu yok"

A
A
A
Bakan Ağbal: "Hükümetimizin rejimle ilgili bir sorunu yok"

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Sivas’ta katıldığı partisinin Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısında yaptığı konuşmada, "Referandum oylaması esas itibariyle Türkiye’de bir yönetim sisteminde değişiklik öngörüyor. Söylendiği gibi Türkiye’de hükümetimizin partimizin ne rejimle ne de cumhuriyetle bir sorunu var. Ama bizim sorunumuz baştan beri söylüyoruz, demokrasi, demokrasinin güçlendirilmesi, bütün sözlerin üzerinde tek sözün milletin olması, sözü milletin söylemesi. Bu açıdan inşallah bu referandum Türkiye’de demokrasiyi güçlendirecek" dedi.
Bakan Ağbal, bir dizi programlara katılmak üzere karayolu ile Ankara’dan Sivas’a geldi. Ağbal’ı, Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü önünde Sivas Valisi Davut Gül, AK Parti Sivas Milletvekilli Hilmi Bilgin, İl Jandarma Komutanı Albay Sinan Şen, İl Emniyet Müdürü Turan Aksoy, partililer ve vatandaşlar karşıladı. Bakan Ağbal, karşılamanın ardından AK Parti Sivas İl Başkanlığı tarafından Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısına katıldı.
Ağbal burada yaptığı konuşmada önemli bir referandum sürecinden geçildiğini belirtti. Referandum takviminin 16 Nisan olarak belirlendiğini ifade eden Ağbal, "İnşallah 16 Nisan’da ülke olarak önemli bir referandum oylamasına gidiyoruz. Memleketimize ve milletimize hayırlar getirmesini ’evet’lerle coşmasını bekliyorum. Artık dilimizden ’hayır’ kelimesi çıkacak ama sözümüzün başı da sonu da ’evet’ olacak. İnşallah huzur, kardeşlik, barış, sükunet içerisinde bir referandum süreci olur" dedi.

"Söz artık milletin"
Sözün artık millete olduğunu dile getiren Ağbal, "İnşallah Sivaslı, Tokatlı, Erzincanlı, Bayburtlu, Gümüşhaneli ve bütün Türkiye evelallah ’evet’ diyecek. Referandum oylaması gerçekten ülkemizin geleceği açısından önemli. Türkiye son 15 yıldır olağanüstü bir gelişme gösterdi. Son 15 yıldır da ne zaman sandığı vatandaşın önüne koyduysak vatandaş her şeyin doğrusunu her zaman taktir etti. İnanıyorum ki 16 Nisan’da referandum sandığı milletin önüne konulduğunda yine vatandaş bu millet için en doğru olan, en hayırlı olanı seçecek, ’evet’ diyecek" şeklinde konuştu.

"Önemli bir başlangıcı yapmanın arefesindeyiz"
Bakan Ağbal, yeni Türkiye’ye yepyeni bir başlangıç yapılacağını vurgulayarak şunları kaydetti:
"Son 14 yılda sağladığımızı bütün gelişmelere yepyeni önemli bir başlangıcı yapmanın arefesindeyiz. Bu referandum oylaması esas itibariyle Türkiye’de bir yönetim sisteminde değişiklik öngörüyor. Söylendiği gibi Türkiye’de hükümetimizin partimizin ne rejimle ne de cumhuriyetle bir sorunu var. Ama bizim sorunumuz baştan beri söylüyoruz, demokrasi, demokrasinin güçlendirilmesi, bütün sözlerin üzerinde tek sözün milletin olması, sözü milletin söylemesi. Bu açıdan inşallah bu referandum Türkiye’de demokrasiyi güçlendirecek. Bu referandum milletin demokrasiye sahip çıktığı önemli bir başlangıç olacak. Yine bu referandum Türkiye’nin başarı hikayesine başarılar katan yeni bir başlangıç olacak. O açıdan bu referandum sürecinde kim ne derse desin gerçek olan bir şey var ki Türkiye eğer bu başarı hikayesine devam edecekse inşallah bu referandumdan ’evet’le çıkacağız. Buna da mecburuz. Neden? Demokrasi ve hukuk devleri geliştikçe ülkeler büyüyor gelişiyor ve kalkınıyor. Türkiye 14 yılda büyüyüp kalkındıysa, geliştiyse AK Parti hükümetlerinin 14 yıl boyunca bu ülkeye demokrasiyi güçlendirmesi sayesinde olmuştur."
Referandumun önemine değinen Ağbal, "Atılması gereken son bir adım var. O adım demokrasinin iyice taçlandırılacağı, güçlendirileceği bir adım. Burada Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye yeni bir sistem kuruyoruz. Sitem önemlidir. Bir ülkede yönetim sistemi o ülkenin kalkınıp kalkınmadığını iyiye gidip gitmediğini belirler. O açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak ifade ettiğimiz ve vatandaşın bugün önüne koyduğumuz değişiklik Türkiye’yi ileriye doğru taşıyacak değişikliktir" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Son siparişini jandarmaya teslim etti, 20 yıl sonra yakalandı Aydın’ın Koçarlı ilçesinde 20 sene önce işlediği cinayet sonrası firar ederek izini kaybettiren ve yemek siparişi yapan bir işletmede kurye olarak çalıştığı öğrenilen firari zanlı, iki aylık çalışmanın ardından jandarmanın verdiği yemek siparişi sonrası yakalanarak cezaevine gönderildi. Edinilen bilgiye göre, Koçarlı ilçesinde 23 Haziran 2004 tarihinde A.B. isimli şahıs, aralarında husumet bulunduğu iddia edilen baba ve iki oğlunun ateşli silahla saldırısında öldü. Olaydan sonra şahıslardan biri yakalanırken, baba ve diğer oğlu K.Ü. kayıplara karışarak izini kaybettirdi. Jandarma özel ekip kurdu A.B.’nin öldürülmesi olayı ile ilgili olarak dosya yeniden ele alınarak İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Aydın İl jandarma Komutanlığı Suç Araştırma Timi (JASAT) ekiplerinden oluşan özel ekip kuruldu. Ekipler dava dosyası üzerinde 06 Şubat 2024 tarihinden itibaren çalışmaya başladı. Ekipler davanın zaman aşım süresinin dolmasına az bir süre kala çalışmalarını yoğunlaştırdı. “Son siparişi jandarmaya teslim edince yakalandı” Aydın jandarmasının özel ekibinin titizlikle çalışmasının ardından A.B. isimli şahsın öldürülmesi olayının firari şüphelisi K.Ü.’nün İzmir’in Bornova ilçesinde yemek siparişi verilen bir firmada kurye olarak çalıştığı, olayın diğer failleri olan babası A.Ü.’nün 2018 yılında vefat ettiği, kardeşi A.Ü.’nün ise olayın ardından yakalanarak tutuklandığı belirlendi. Jandarmanın planı başarıya ulaştı Aydın’dan İzmir’e giden özel ekip olayın firarisi K.Ü.’yü yakalamak için hazırladığı planı devreye koydu. Jandarma müşteri olarak şahsın çalıştığı yemek işletmesinden sipariş verdi. Olaydan habersiz K.Ü. hazırlanan siparişi getirerek, jandarma ekiplerine teslim edince 20 yıl sonra yakalandı. 20 yıl sonra tutuklandı İzmir’de özel ekip tarafından yakalanan şahıs, Aydın’a getirildi. Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen K.Ü. mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine teslim edildi.
Ankara Deprem uzmanından uyarı: “Tokat’ın üzerinde bulunduğu fay hattında beklenen büyük şiddetli deprem hala olmadı” Gazi Üniversitesi DEMAR (Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi) Müdürü Prof. Dr. Abdussamet Arslan, Tokat’ın da üzerinde bulunduğu Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda beklenen büyük şiddetli depremin hala olmadığını kaydetti. Prof. Dr. Abdussamet Arslan, Tokat’ta meydana gelen ve Samsun, Yozgat, Çankırı ve Çorum gibi çevre illerde de hissedilen 5.6 büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklamalarda bulundu. Arslan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Bingöl çevresinde birleşen Doğu Anadolu Fay Hattı ve Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın birbirleri üzerinde sürekli hareket halinde olduğunu kaydederek, “Son 1 ayda özellikle Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın her iki ucunda hareketlenmeler mevcut. 4’ün üzerinde çok fazla sayıda deprem oldu. Hem Doğu bölgesinde özellikle Adıyaman’ın biraz daha ilerisinde depremler oldu hem de hattın batı ucunda yani Yunanistan’da 4’ün üzerinde depremler oldu. Dolayısıyla bu fay hattının üzerinde bir hareketlenmenin olduğu çok net bir şekilde ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı. Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası Doğu Anadolu Fay Hattı’nın, Kuzey Anadolu Fay Hattı’na doğru 9 metre kaydığını kaydeden Arslan, yukarıya doğru meydana gelen hareket sonucu Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda kırılmalar meydana geldiğini ve Tokat’ın da bu hat üzerinde olduğunu kaydetti. Arslan, iki hattın birleştiği noktalarda bulunan Bingöl, Erzincan, Bitlis ve Muş çevresinde stres birikimi yaşandığını kaydetti. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde ortaya çıkan jeolojik verilere değinen Arslan, 10 yıl içerisinde bu hat üzerinde 7.0 ila 7.5 büyüklüğünde bir deprem olma ihtimalinin yüzde 90 olduğuna dikkati çekti. "Deprem olan bir bölgede bir kırılmanın tekrar yaşanma ihtimalinin neredeyse sıfır" Deprem olan bir bölgede bir kırılmanın tekrar yaşanma ihtimalinin neredeyse sıfır olduğunu belirten Arslan, sözlerine şöyle devam etti: “Ne zamana kadar? Periyodu doluncaya kadar. Kahramanmaraş depreminin periyodu 450 ila 500 yıl civarındadır. Dolayısıyla da Pazarcık bölgesinde fayın tekrar kırılması için 450 yıla daha ihtiyacımız var ancak buradaki kırık meydana geldiğinde hem Elazığ ve Bingöl’e doğru olan bir bölgede hem de Hatay’ın daha güneyinde olan bölgelerde gerilme birikmesi meydana geldi. 9 metreye ileriye doğru giden hareket, Malatya civarında durdu. Sonra bu hareket bir türlü devam edecek, kırılmayı tamamlayacak.” “Önümüzdeki 10 yılda Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde 7.0 ila 7.5 civarında deprem beklemek yanlış olmaz” Bingöl civarında büyük şiddetli depremin hala olmadığını ifade eden Arslan, “İki fay hattının buluştuğu kavşak nokta olan Bingöl’de henüz beklediğimiz deprem olmadı. Bu depremi de hakikaten bekliyoruz. Kuzey Anadolu Fay Hattı boyunca 7.0 ila 7.5 büyüklüğündeki depremi beklememek çok hata değil ama zamanlamasını söyleyebilmek çok zor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde kesinlikle 7.0 ila 7.5 civarında deprem beklemek yanlış olmaz” değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Atılım Üniversitesi sağlık turizmi alanında sertifikalı program başlattı Ticaret Bakanlığı ile protokol imzalayan Atılım Üniversitesi, sağlık turizminde faaliyet gösterecek olan ve sektöre yeni gireceklere yönelik sertifikalı bir program başlattı. Atılım Üniversitesi tarafından sağlık turizmi alanında sertifikalı program Ticaret Bakanlığı ile iş birliği çerçevesinde başlatıldı. Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilaver Tengilimoğlu, Sağlık turizmi hakkında İhlas Haber Ajansı’na (İHA) özel açıklamalarda bulundu. Tengilimoğlu, sağlık turizminin son yıllarda büyüyen alanlardan biri olduğunu belirterek, "Sağlık turizmin de birkaç alt boyut var. Medikal turizm, termal turizm, yaşlı ve engelli turizmi gibi turizm türleri var. Diğer turizm türünde yüzde 4’lerde 5’lerde büyüme varsa sağlık turizminde daha büyük bir büyüme var. Bunda ülkelerin insanların bulundukları ülkelerdeki sağlık, tedavi, rehabilitasyon ve koruyucu sağlık hizmetleri gibi sağlığın iyileştirmesi ile ilgili hizmetlerle ilgili bulundukları ülkelerdeki imkanların kısıtlı olması veya pahalı olması çeşitli nedenlerden dolayı veya gizli tutmak için kendi ülkesinde bilinmesini istemediği için başka ülkelere yönelmekte. Sınır ötesi hasta hareketliliği dediğimiz sağlık turizminde birçok ülke pazardan pay almaya çalışıyor. Pazar payını 3,5 trilyon dolar üzerinde olduğu söyleniyor. Geçmiş yıllarda daha çok gelişmiş ülkeler pay alırken, son yıllarda gelişmekte olan ülkeler, özellikle Türkiye, Hindistan, Malezya, Singapur, diğer Polonya gibi ülkelerinde pazardan almaya çalıştığını görüyoruz" diye konuştu. "Merdiven atlı uygulamaların sıkı denetlenmesi gerekiyor" "Son 15-20 yıl içerisinde gerçekten Türkiye bu alanda büyük bir ivme kazandı, sağlık turizmi alanında büyük bir gelişme katetti" diye konuşan Tengilimoğlu, şunları kaydetti: "Hala da katetmeye devam etmekte. Burada biraz daha planlı programlı ve koordinasyon içerisinde bu sağlık turizmine yönelmemiz gerekiyor. Kontrol dahilinde yönelmemiz gerekiyor. Ülkeye döviz girdisi sağlasın mantığıyla değil de uzun vadeli düşünmek lazım bu alanı. Bu alandaki denetimlerin sıklaştırılması lazım. Merdiven altı uygulamaları özellikle kozmetik cerrahide saç ekimi gibi diğer alanlardaki uygulamaların sıkı denetlenmesi gerekiyor. Her ne kadar Sağlık Bakanlığı sağlık turizm faaliyetinde bulunacak olan kurumlara, kuruluşlara sağlık turizm yetki belgesi verse de bu belgenin de çok kolay verilmemesi gerekiyor. Türkiye’de kozmetik cerrahi son yıllarda çok arttı. Diş yine sağlık turizmiyle ilgili hastaların tercih ettiği alan. Kanser tedavileriyle ilgili, kalp damar hastalıklarıyla ilgili çeşitli branşlarda enfeksiyon hastalıkları hatta obezite, tüp bebek uygulamaları gibi birçok alanda sağlık turizm konusunda Türkiye tercih edilen bir ülke haline geldi." Prof. Dr. Dilaver Tengilimoğlu, Türkiye’nin sağlık turizmi alanında dünyada ilk 10 arasında yer aldığını söyledi. "Eğitimimiz yaklaşık bir buçuk ay sürecek " Geçtiğimiz yıl sağlık turizminde ve yabancı dil eğitiminde sertifikalı bir eğitim programının başlatılması amacıyla Ticaret Bakanlığı ile bir protokol imzaladıklarını ifade eden Tengilimoğlu, şunları söyledi: "Sağlık turizminin gelişmesi konusunda Ticaret Bakanlığının çok büyük destekleri var. Sağlık turizminde faaliyet gösterecek olan, sektöre yeni girecek olanlara yönelik, sektörde halihazırda sağlık turizmi yetki belgesi almış olan kurum ve kuruluşlarda görev olan personelin sertifikalanmasıyla ilgili bir destek bu. Bakanlık sertifika programının yüzde 60’ına destek vermekte, yüzde 40’ına da adaylar veya kurumlar kendi ceplerinden karşılamakta. Bu büyük bir imkân, gerçekten zengin bir program. Bu eğitimlerin ciddi bir şekilde yürütülmesi, bu belge sertifikasyonların sektöre de gerçekten ayırt edicilik bir özelliğinin bulunması bizim için önemli. 24 Nisan’da başlayacak olan eğitimimiz yaklaşık bir buçuk ay sürecek. Online olarak verilecek eğitime Türkiye’nin herhangi bir yerinde kendini bu alanlarda geliştirmek isteyenler katılabilir. Kayıtlar halihazırda devam etmekte. Bu eğitimler Atılım Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi tarafından verilecek. Bu eğitimi başarıyla tamamlayan adaylara sertifikalarını veririz, sektörde de bunun meyvelerini alırız diye ümit ediyorum."