TEKNOLOJİ
Kapadokya Üniversitesi’nden tarihi başarı 28 Mart 2024 Perşembe - 11:19:07 Kapadokya Üniversitesi İnsansız Hava Aracı Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, havacılık alanında önemli bir başarıya imza attı. Üretilen İHA, +25kg kompozit gövde yapısıyla Türkiye’de ilk kez üretilerek tescil sertifikası alan ilk İHA-2 oldu. Üretilen İnsansız Hava Aracı (İHA), İHA-2 kategorisinde ve +25kg kompozit gövde yapısıyla Türkiye’de ilk kez Kapadokya Üniversitesi tarafından üretilerek tescil sertifikası alan ilk İHA-2 olarak tarihe geçti. Tescil sertifikasını Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden (SHGM) alan Kapadokya Üniversitesi İnsansız Hava Aracı Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından “İnsansız Hava Aracı Üreticisi” resmiyeti kazanarak Sanayi Sicil Belgesi de aldı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Havacılık Programları Koordinatörü Samet Gençağ, “İnsansız Hava Aracı Uygulama ve Araştırma Merkezimiz tarafından üretilen insansız hava aracı İHA-2 kategorisinde yer alan, 27 kilogram maksimum kalkış ağırlığına sahip. Bu hava aracımız tamamen üniversitemiz bünyesinde bulunan araştırma ve uygulama merkezimiz tarafından geliştirilmiştir. Tasarımı, üretimi ve tescillenmesi tamamen üniversitemiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Üretmiş olduğumuz bu hava aracı Türkiye’de bir üniversite tarafından üretilmiş ve tescili alınmış ilk İHA-2 sınıfı hava aracı olma özelliğine sahiptir. Üniversitemizin kabiliyetleri ve mevcut imkanları doğrultusunda ürettiğimiz bu hava aracıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından üretici belgesi almış bulunmaktayız. İlerleyen süreçlerde seri üretime geçmeyi hedeflemekteyiz. Bu aracımız şu an eğitim amaçlı üretilmiştir, çeşitli varyasyonları bulunmaktadır. Bu varyasyonlar tarımsal alanlarda ilaçlama, görüntü alma ve hava trafik yönetimi gibi eğitim dışında farklı uygulamaları da bulunmaktadır. Şu an İHA-2 sınıfında olan hava aracımızı ilerleterek 150 kilogram ve üstü olan İHA-3 sınıfı bir hava aracı üretmek ve ilerleyen aşamalarda içerisinde kontrol eden bir insanın olmadığı ancak insan taşıyan hava taksi projemiz de bulunmaktadır" dedi. Öğr. Gör. Emin Tugay Kekeç ise, "İHA-2 kategorisinde geliştirdiğimiz insansız hava aracında tasarım, üretim ve montaj kısımlarını da tamamen üniversitemiz uygulama, araştırma merkezimiz imkanları dahilinde öğrencilerimizle birlikte gerçekleştirdik. Dokümantasyon tarafı da tamamen bize ait. İHA’da kullandığımız ekipmanlar, özellikle hafifliği ve dayanma açısından kompozit yani karbonfiber ve alışımı, türevleri, malzemeler kullandık. Bunların tasarımını ve üretimini de tamamen üniversitemiz bünyesinde gerçekleştirdik. İnsansız hava aracımız değişken faydalı yük sistemiyle birlikte farklı uygulama alanlarında kullanımı mümkündür. Ek olarak ilerleyen dönemlerde kargo taşımacılığı gibi alanlarda da değiştirilebilir bir mekanizmayla bu sistemi aktif hale getirebileceğiz" diye konuştu.
28 Mart 2024 Perşembe - 10:38 OEDAŞ seçim hazırlıklarını tamamladı Elektrik dağıtım şirketi OEDAŞ, 31 Mart’ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri (Yerel Seçimler) boyunca güvenli ve sürdürülebilir enerji arzı sağlamak için hazırlıklarını tamamladı. Hem saha hem de ana kontrol merkezinde görev alan ekiplerin sayısını artıran OEDAŞ, il ve ilçe seçim kurullarının olduğu bölgeler başta olmak üzere belirlediği 79 kritik noktada da hat ve trafoların bakımını gerçekleştirdi. Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak’ta elektrik dağıtım hizmeti sağlayan Osmangazi Elektrik Dağıtım AŞ (OEDAŞ), 31 Mart’ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri (Yerel Seçimler) öncesinde hazırlıklarını tamamladı. OEDAŞ, oy verme işleminin başlayacağı 31 Mart saat 08.00’den itibaren hem sahada hem de ana kontrol merkezinde görev alan ekiplerin sayısını artıracak. Olası bir arıza durumunda ilk etapta ana kontrol merkezi devreye girecek ve SCADA sistemi ile uzaktan müdahale gerçekleştirecek. Yerinde müdahale gereken durumlarda ise arıza, bakım ve onarım ekipleri en kısa sürede çalışma yaparak enerji arzını yeniden sağlayacak. Ekipler, 1 Nisan sabah 08.00’e kadar teyakkuz halinde olmaya devam edecek. Seçim sonrasında da planlı kesinti yapılmayacak OEDAŞ seçim öncesinde ayrıca, aralarında il ve ilçe seçim kurullarının olduğu bölgeler başta olmak üzere belirlediği 79 kritik noktadaki hat ve trafoların bakımlarını tamamladı. Şirket, Ramazan ayı boyunca planlı kesinti yapmayacağını daha önce duyurmuştu. Dolayısıyla seçimi takip eden günlerde de planlı kesinti yapılmadan enerji arzı sağlanacak. Vatandaşlar olası bir arıza durumunda veya diğer talepleri için 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veren ‘ALO 186 OEDAŞ Çözüm Merkezi, ‘OEDAŞ 186’ mobil uygulaması, internet sitesi ve e-posta üzerinden OEDAŞ ile iletişime geçebilir.
28 Mart 2024 Perşembe - 10:24 Fen ve Teknoloji Lisesi öğrencileri uzay için çip tasarladı Fen ve Teknoloji Lisesinde eğitim gören dört öğrenci, SpaceTech projeleri kapsamında Türkiye’de ilk kez lise düzeyinde tasarladıkları çip ile uzaya gönderilmesi hedeflenen küp uydusunun görevlerini yönetebilecek bir bilgisayar oluşturdu. Bahçeşehir Koleji 2006 yılında, Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı eğitimci Enver Yücel’in hayali olan Türkiye’nin ilk Fen ve Teknoloji Liselerini eğitim sektörüne kazandırdı. STEM, Yapay Zekâ Okuryazarlığı, robotik gibi güncel eğitim modelleri, son teknoloji laboratuvarlar, akademisyen düzeyinde öğretmenleri ile büyük bir ilgi gören Fen ve Teknoloji Liseleri, akademik başarının yanı sıra mezunlarının dünyanın en prestijli üniversitelerine kabulleriyle de öne çıktı. Türkiye’de 17 kampüste eğitime devam eden Fen ve Teknoloji Liselerinden her yıl çıkan farklı başarı hikayeleri kamuoyunda takdir görürken son olarak Kemerburgaz Kampüsü Fen ve Teknoloji Lisesi 9. sınıf öğrencileri Ali Can Çalışkan, Devrim Rüzgar Türkmen, Arya Ergin ve Ömer Süner’in genç yaşlarına rağmen tasarladıkları çip, aldıkları donanımlı eğitimin farkını ortaya koydu. Liseli öğrenciler, büyük emek vererek geliştirdikleri projede, küp uydunun görevlerini yönetecek bir bilgisayar oluşturarak uzay araştırmalarında aktif rol oynamak için kolları sıvadı. Öğrenciler çalışmaları sonucu, Türkiye’de ilk kez lise düzeyinde ürettikleri çip sayesinde uzayda hava durumu ve mikroplastik ölçümleri, televizyon yayını ve diğer bilimsel çalışmalara yönelik deneyler yapabilme fırsatını yakaladı. “Amacımız, küp uyduyu uzaya göndermek” Uzaya ve teknolojiye olan ilgisini okulda aldığı eğitimle hayallerin ötesine taşıyabildiğini söyleyen 15 yaşındaki lise öğrencisi Ali Can Çalışkan, “Küçüklükten beri uzaya ve teknolojiye çok ilgiliydim. Okulumda uzaya bir küp uydu gönderileceğini duyunca çok heyecanlandım. Projenin parçası olabilmek için çip tasarım dersine katıldım ve çip üretiminde yer aldım. Dünya yüzeyinden yaklaşık 400 kilometre yukarıda, atmosferimizde binlerce uydu bulunuyor. Bu uydular bilimsel araştırmalar gibi birçok amaç ile insanlığa hizmet ediyor. Bizim de amacımız boyutları 20x20x20 santimetre ve 3 kilogramı aşmayan bir küp uydu geliştirip bu küp uyduyu uzaya göndermek. Bu kapsamda birkaç fazdan oluşacak projemizi başlattık. Tasarımı yapmayı sağlayan verilog dilini öğrendik ve işlemcimizin çekirdek bölümünü tasarladık ve doğruladık. Uzay ortamında çalışabilecek güvenlik kritik özelliklere sahip bir işlemci tasarımı sürecine başladık. Yaklaşık bir yıldır sürdürdüğümüz çalışmanın sonunda bu işlemci ile uzay ortamında bile stabil çalışabilecek bir görev bilgisayarımız olacak’’ diye konuştu. ‘’Küp uydumuzun ilk prototip şase tasarımını başarıyla tamamladık’’ Bu projeden edindiğimiz deneyimler sayesinde ileride uzay ve havacılık alanlarında eğitimini sürdürmeyi istediğini söyleyen Devrim Rüzgâr Türkmen ise ‘’Çipin fiziksel hale dönüşmesi için çip tasarımı fabrikalarına gönderip bastırmamız gerekiyordu ancak bu işlem milyon dolarlardan başlıyordu. Biz cipi fiziksel olarak bastırmak yerine düşük adetlerde çip tasarımında tercih edilen FPGA isimli bir yapıyı kullanmaya karar verdik. Şu anda ilk prototipimizi geliştirdik. Kendi yaptığımız işlemci ve bu işlemciye bağlı sıcaklık ve açı ölçer sensörlerinin entegrasyonunu yaparak küp uydumuzun ilk prototip şase tasarımını başarıyla tamamladık’’ dedi. ‘’Uluslarası yarışmalara katılıp derece kazanmak istiyoruz’’ 15 yaşındaki lise öğrencisi Arya Ergin de ülkemizdeki uzay ve savunma sanayi alanındaki gelişmeleri yakında takip ettiğini ve arkadaşlarıyla uzayda araştırma yapabilecekleri içinde son derece gururlu olduğunu söyledi. Ömer Süner ise “İlk küp uyduyu 29 Ekim 2024 tarihinde göndermeyi hedefliyoruz. Uydumuz atmosfer ölçümleri yapacak ve en önemlisi de mikroplastik kirlenme oranını da ölçebilecek. Sürecin her aşamasında sonsuz bir gurur ve heyecan doluyduk. Ülkemizi bu alanda uluslararası yarışmalara katılıp uluslararası dereceler kazanmak istiyoruz’’ şeklinde konuştu. “Her yeni başarı, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor” Öğrencilerin üniversitede düzeyinde aldıkları eğitimle hazırladıkları projeler ve hedefleriyle geleceğin dünyasında fark oluşturacak bireyler olarak yetiştirdiklerini anlatan Bahçeşehir Koleji Genel Müdürü Özlem Dağ ise Fen ve Teknoloji liseleriyle her zaman büyük gurur duyduklarını dile getirdi. Dağ, ’’Bahçeşehir Koleji Kemerburgaz Kampüsü Fen ve Teknoloji Lisesi, Türkiye’nin ilk Fen ve Teknoloji Lisesi olma özelliğini taşımaktadır. 18 yıl önce fen eğitimine yeni bir boyut kazandırmak amacıyla kurduğumuz Fen ve Teknoloji Liseleri, dünya çapında bilim ve teknoloji konusunda hazırladıkları projeler ve katıldıkları turnuvalardaki başarılarla ülkemiz ve geleceğimiz olan öğrencilerimiz adına ne kadar doğru bir yatırım yaptığımızı gözler önüne sermektedir” açıklaması yaptı. ‘’Geleceğin liderleri ve bilim insanlarını yetiştiriyoruz’’ Öğrencilerin eleştirel düşünen geleceğin problemlerine çözüm üreten bireyler olarak yetiştirdiklerini söyleyen Dağ, “Eğitim ve öğretimimizi de öğrencilerimizi farklı düşünebilen, fark oluşturan bireyler olarak yetişmeleri için şekillendiriyoruz. Dolasıyla Bahçeşehir Koleji Fen ve Teknoloji Liselerimizde geleceğin liderleri ve bilim insanları olmak üzere eğitim görecek öğrencilerimizi de yine farklı bir sistemle seçme gereği duyduk ve yine Türkiye’de ilk kez çok yönlü bir değerlendirme ile öğrenci seçilmesi gerektiği için Apply FenTek modelini hayata geçirdik. Apply FenTek modeliyle öğrenci olmak isteyenler girecekleri kabul sınavının yanı sıra ApplyFenTek uygulamasıyla kendilerini, hedeflerini, başardıklarını ve başarmak istediklerini anlatarak Fen ve Teknoloji lisesi öğrencisi olmaya hak kazanıyor” şeklinde konuştu. “Ülkemizi temsil edecekler” Fen ve Teknoloji Lisesi öğrencilerinin bilimsel yazıları takip edebilme, dil becerileriyle projelerle Türkiye’yi temsil edebilme ve fikirlerini hayata geçirebilme yeteneklerine sahip olduklarının altını çizen Dağ, öğrencilerin dünya çapında saygın üniversitelere burslu olarak kabul aldıklarını ve mezunların da dünyanın önde gelen kurumlarında çalışma fırsatı elde ettiklerinin altını çizdi. Bugüne kadar birçok projeyi hayata geçiren fen ve teknoloji lisesi öğrencilerinin her alanda başarılara imza atmaya devam ettiğini belirten Dağ, şimdi de çip geliştirerek yakın uzaya gönderilecek bir küp hazırlayan ve çip tasarımı tecrübelerini ‘’Yonga Tasarımı’ olarak müfredata dönüştürdüklerinin ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kuruluna sunduklarının müjdesini verdi. Türkiye’de ilk kez lise düzeyinde uzay meraklısı dört gencin hazırladıkları bu proje ile NASA ve M.I.T. Üniversitesi’nin düzenlediği prestijli küp uydu yarışmalarında ülkemizi temsil edeceklerini dile getirdi.
TÜBİTAK KMÜ’nün 16 projesine destek verecek
26 Mart 2024 Salı - 12:47 TÜBİTAK KMÜ’nün 16 projesine destek verecek TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen “2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı” 2023 Yılı 2. Dönem çağrısı destek sonuçlarını açıklandı. 2209-A Programı 2023/2. dönem çağrı sonuçlarına göre Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinin (KMÜ) 16 projesi destek almaya hak kazandı. ’2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı’ kapsamında yapılan başvurular sonucunda Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Çakır, Mühendislik Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Güliz Toz ve Dr. Öğretim Üyesi Cemaleddin Şimşek, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Orkun Erkayıran, Dr. Öğretim Üyesi Demet Çelik, Dr. Öğretim Üyesi Özlem Yılmaz Demirel ve Dr. Öğretim Üyesi Şemsi Gül Yılmaz, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Hatice Çağla Özdamar, Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Murat Tekin, Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç, Doç. Dr. Veysel Temel ve Doç. Dr. Erhan Devrilmez, Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Kutlu Çevik ile Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdülhadi Cihangir Uğuz’un danışmanlığını yaptığı 16 öğrenci projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye layık görüldü. “Kıymetli akademisyenlerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum” 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı sonuçlarının açıklanmasının ardından değerlendirmelerde bulunan KMÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Gavgalı, “İnovasyonun her geçen gün daha da önem kazandığı bir dönemde fikirleri ve çözüm önerileri ile yazdıkları projeleri ile TÜBİTAK’tan destek almaya hak kazanan değerli öğrencilerimizi gönülden tebrik ediyorum. Öğrencilerimizi bu dönemde yalnız bırakmayan ve danışmalığı yapan kıymetli hocalarımıza da ayrıca teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.” dedi.
Turkcell, yenilikçi platformuyla saha ziyaretlerini dijitale taşıdı
26 Mart 2024 Salı - 11:48 Turkcell, yenilikçi platformuyla saha ziyaretlerini dijitale taşıdı Teknoloji ve inovasyonun gücüyle dijitalleşmeye odaklanan Turkcell, kendi geliştirip çözüm ortaklarının kullanımına açtığı yenilikçi saha platformu Smart Site sayesinde son 7 ayda 2 bin 500’e yakın saha ziyaretini azaltmayı başardı. Sistemin uzaktan destek vermeye imkân tanıyan altyapısıyla bu dönemde yaklaşık 500 ton sera gazı salımının önüne geçilmiş oldu. Güçlü altyapısı ve yenilikçi servisleriyle Turkcell, iş süreçlerinde müşteri deneyimini iyileştirerek zaman ve maliyet tasarrufu sağlarken, çevresel etkisini azaltacak inovatif çözümler geliştirmeye devam ediyor. Şirket, şebeke altyapısında yürüttüğü saha operasyonlarını daha akıllı ve çevre dostu hale getirecek Smart Site isimli yeni bir platform geliştirdi. Yapılan açıklamaya göre, yenilikçi platform sayesinde uzman mühendisler fiziksel olarak sahada bulunmadan da sahadaki teknisyene uzaktan bağlantı ile canlı destek verip beraber çalışabiliyor, kontrolleri ve planlamaları yapabiliyor. Çok sayıda zorlu kullanım senaryoları test edilerek geliştirilen ve web üzerinden de kullanılabilen Smart Site platformu, şirketin dijital video konferans ve bulut çözümlerini de barındırıyor. Çok sayıda kullanıcının aynı anda saha çalışmasına uzaktan destek sağlamasına imkân sunan platform üzerinden yapılan saha çalışmalarının kayıtları da saklanabiliyor. Geliştirmeleri tamamlanıp devreye alınan platformun Turkcell ve iş ortakları saha operasyonlarında kullanılmaya başlanması sayesinde, Eylül ayından bu yana 2 bin 500’e yakın saha ziyareti Smart Site üzerinden gerçekleştirilerek önemli bir verimliliğe imza atıldı. “Fiziksel saha ziyaretlerinin dijitalleşmesi ile verimliliği artırıyor” Bu platformu geliştirmedeki amaçlarına ve kısa sürede ulaştıkları sonuçlara dikkat çeken Turkcell Şebeke Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Vehbi Çağrı Güngör, “Bu yola çıkarken sera gazı emisyonunu azaltmak başta olmak üzere müşteri memnuniyetinde, maliyetlerde ve insan kaynağı ihtiyacında tüm ekosistemimizi kapsayan bir verimliliğin yanı sıra iş sağlığı güvenliği riskleri ve sahaya erişim gibi zorlukları da azaltmayı hedeflemiştik. Geçtiğimiz yaz sonundan itibaren devreye aldığımız bu platformu, artık hem Turkcell ekiplerimiz hem de iş ortaklarımız kullanıyor. Bu kapsamda son 7 ayda 2 bin 500’e yakın saha ziyaretini Smart Site platformu üzerinden yaparak, hedeflediğimiz tüm açılardan önemli bir operasyonel verimlilik sağladık. 2024’te hem platformun kullanımını yaygınlaştırmaya hem de yeni yeteneklerle geliştirmeye devam edeceğimiz Smart Site platformunun, gelecekte Turkcell ekosistemiyle de sınırlı kalmayıp artan dijitalleşme ihtiyacıyla farklı sektörlerde de kullanılabileceğini öngörüyoruz” dedi. Geliştirilen platformun önemine dikkat çeken Prof. Dr. Vehbi Çağrı Güngör, şunları söyledi: “Güçlü şebeke altyapımızı yenilikçi teknolojilerle daha etkin hale getirerek, her sahada sürdürülebilir ve kesintisiz iletişim hedefimizi destekliyoruz. Bu kapsamda müşterilerimizin her geçen yıl artan geniş bant ve dijitalleşme gereksinimlerini en kaliteli ve hızlı şekilde karşılamak için Türkiye’nin dört bir yanındaki şebeke altyapımızı yeni teknolojilerle ve inovatif uygulamalarla daha da güçlendirmeye devam ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda 5G ve ötesi teknolojilerinin de hayatımıza gireceğini düşündüğümüzde saha operasyonlarımızın verimli ve sürdürülebilir olması daha da önem kazanıyor. Sürdürülebilirlik odağımız çerçevesinde tüm iş süreçlerimizde olduğu gibi saha operasyonlarında da topluma ve çevreye pozitif katkıyı artırma motivasyonuyla çalışıyoruz. Uygulamaya aldığımız Smart Site platformunun, fiziksel saha erişim ihtiyacını da azaltarak inovasyonun sürdürülebilirlik için katalizör görevini üstlendiğini gösteren örnek bir çalışma olduğunu düşünüyoruz.” Akıllı cihazlarla uyumlu bir platform Sahadaki personel ile merkezdeki uzmanın anlık ve görüntülü görüşerek verimli çalışmasını sağlayan dijital platform; ihtiyaca göre akıllı telefon, tablet ve akıllı gözlük gibi farklı cihazlar üzerinden kullanılabiliyor. Örneğin saha keşfi için akıllı telefon veya tablet üzerinden yüksek çözünürlük ile gerçek zamanlı görüntü paylaşımı ve konferans görüşmeleri gerçekleştirilebiliyor, artırılmış gerçeklik ve akıllı gözlüklerle yapılabilen yönlendirilmelerle arızalar hızlıca tespit edilebiliyor. Böylece sahaya çoklu ulaşım ihtiyacı azaltılıp müşterilere daha hızlı ve çevre dostu bir hizmet sunulurken operasyon süreçlerinde kaynak verimliliği de artıyor.
Sanal gözlükle Mersin’i keşfettiler
26 Mart 2024 Salı - 11:00 Sanal gözlükle Mersin’i keşfettiler Mersin Büyükşehir Belediyesince düzenlenen etkinlikte vatandaşlar, Sanal Gerçeklik Yöntemi ile Bilişim Tabanlı Mersin Tanıtım’ videosunu VR gözlüklerle izleyerek, kentin tarihi, turistik ve ören yerlerini sanal gerçeklik deneyimi ile gezme ve görme imkanı buldular. Kültürel, tarihi ve ören yerleri, zengin mutfağı ve gastronomisi ile Akdeniz’in incisi Mersin’in, ulusal ve uluslararası düzeyde daha geniş kitlelerce tanınması için çalışmalarını sürdüren Mersin Büyükşehir Belediyesi, bu kez bir AVM’de kurduğu etkinlik alanı ile vatandaşların Mersin’i yeniden keşfetmesini sağladı. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen etkinlikte vatandaşlar, ‘Sanal Gerçeklik Yöntemi ile Bilişim Tabanlı Mersin Tanıtım’ videosunu VR gözlüklerle izleyerek, kentin tarihi, turistik ve ören yerlerini sanal gerçeklik deneyimi ile gezme ve görme imkânı buldular. Ziyaretçiler Büyükşehir Belediyesinin hazırlamış olduğu ‘Antik Mersin’ projesine ait tanıtım filmini izleme şansı buldular. ‘Antik Mersin’ projesi tanıtım filmi; FPV drone ile yenilikçi bir yaklaşımla ünlü sanatçı Mazlum Kiper tarafından seslendirilerek anlatıldı. Vatandaşlar, belediyenin bu uygulaması sayesinde kenti baştan başa benzersiz bir deneyimleme fırsatı buldukları için memnuniyet duydular. “Büyükşehir Belediyesi olarak, yenilikçi teknolojileri takip ediyoruz” Vatandaşlara sanal gerçeklikle Mersin’in bilişim tabanlı tanıtımını yaptıklarını kaydeden Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığında görev yapan Göktürk Şener; Mersin’in tanıtılması için 360 derece tanıtım videolarına önem verdiklerini belirterek, vatandaşlara VR gözlükler aracılığıyla kenti bir ucundan bir ucuna gezme ve görme hissini yaşattıklarını ifade etti. Ulusal ve uluslararası fuarlarda da Mersin’i tanıtmak için yer aldıklarını söyleyen Şener, “En son yapılan EMIT Fuarında da Mersin’in tanıtımını gerçekleştirdik. ‘Antik Mersin’ projesi tamamlanmak üzere. Proje ile Mersin’in tarihi yerlerinin illüstrasyonları çizilerek tanıtılmasını sağlıyoruz. Vatandaşlarımız, VR gözlükleri takarak Mersin’in tarihi, turistik ve ören yerlerini fotoğraf ve video ile izleme şansı buluyor” dedi. Büyükşehir Belediyesinin, yenilikçi teknolojileri takip eden bir belediye olduğunu aktaran Şener, “Yaptığımız projelerin sürdürülebilir olması, bizim için önem arz ediyor. Yeni teknolojileri takip ediyor ve bunu projelerimizde uygulayarak vatandaşlarımızın hizmetine sunuyoruz” diye konuştu. Vatandaşlar, Mersin’i VR gözlükler sayesinde yeniden keşfetti Etkinliğe katılan Selin Kırmızı, yapılan etkinliği çok beğendiğini söyleyerek, “Harikaydı ve videoyu izlerken uçuyormuş gibi hissediyorsun. Daha önce görmediğim yerleri gördüm. Tarsus Şelalesini çok merak ediyordum. Gitmemize gerek kalmadan, sanki oradaymışım gibi hissettim. Çok beğendim ve herkese tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı. Etkinliğe katılan çocuklardan Çağan Çekiç ise “Çok güzeldi. Mersin’in anıtları vardı. Çok büyüleyiciydi. Bugün güzel ve değişik bir deneyim yaşadım” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde
26 Mart 2024 Salı - 10:47 Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde 2013 yılından itibaren yaptıkları çalışmalar ile Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan 38 kazıdan toplanan 6 binin üzerinde insan iskeleti arşivi ile MAKÜ Antropoloji Bölümü öğrencileri, tarihi görerek öğreniyor. Yapılan kazılarda elde edilen kemikler ve fosiller üzerinde yapılan çalışmalarda eski zamanlarda yaşanan bir cinayet ve kanserli hasta tespit edilirken bu bölgede yaşayan bir file ait tek örnek olan diş fosili ortaya çıkarıldı. Geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve binlerce antik kenti içinde barındıran Anadolu coğrafyası antropologlar için büyük bir çalışma ortamı oluşturuyor. Türkiye’deki birçok üniversite de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu antik kentlerde çalışmalar yaparak tarihi gün yüzüne çıkarıyor. Yapılan bu çalışmalar sonucunda tarihe olan ilginin artmasıyla birlikte birçok üniversite de açılan Antropoloji bölümü, öğrencilerine teorik derslerin yanında kazı alanlarından toplanan farklı dönemlere ait kemiklerden oluşan arşivleriyle uygulamalı eğitimler veriyor. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversite Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek ve Doç. Dr. Alper Yener Yavuz da öğrencilerin antropoloji derslerini uygulayarak öğrenmeleri açısından üniversiteye büyük bir kemik arşivi oluşturmuş durumda. 2013 yılında başlayan Antalya Doğu Garajı kazısıyla birlikte birçok kazıda görev alan ve farklı medeniyetleri inceleme fırsatı bulan akademisyenler üniversite arşivine yaklaşık 38 kazıdan 6 bin bireyin üzerinde insan iskeleti kazandırdı. Bu iskeletler üzerinde öğrenciler ile birlikte yapılan incelemelerde çok önemli bulgular da elde eden akademisyenler Anadolu tarihine ışık tutmaya devam ediyorlar. Yapılan çalışmalar ve oluşturulan arşiv hakkında bilgi veren Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “Buradaki çalışmalarımız 2013 yılında başladı. Kars’tan Antalya’ya, Çorum’dan İzmir’e kadar Türkiye’nin birçok yerinde 30’dan fazla antik kentte çalışmalarımız devam ediyor. Bu antik kentlerden çıkan insan ve hayvan iskeletlerinin birçoğunu laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Bazılarını direkt antik kentlerde, bazılarını buraya getirip buradaki laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Şu anda yaklaşık 6 binin üzerinde bireye ait iskeletimiz var ve yine bu 2024 yılı içerisinde izinlerini beklediğimiz, buraya gelecek bireylerle bu yıl sonunda muhtemelen 7 bin bireyi geçeceğiz ki bu sayı da muhtemelen Türkiye’deki en büyük iskelet koleksiyonu haline getiriyor laboratuvarımızı. Elimizde Neolitik dönemden Bizans dönemine kadar çok farklı zaman aralıklarından hem insan hem hayvan iskeletleri var. İnsan iskeletlerinde yaş, cinsiyet gibi temel demografik verileri belirledikten sonra bireyler nasıl bir yaşam sürmüş, hangi çevre şartlarında yaşamış ve bazı durumlarda da bireylerin mesleğine kadar fikirler yürütebiliyoruz. Bireyle hangi hastalıkları yaşamış, ölüm sebepleri ne gibi yine önemli bilgileri de hem bireysel bazda hem de toplumsal bazda elde edebiliyoruz. Yine ilerleyen teknoloji ile beraber DNA çalışmaları gibi birçok önemli çalışmaları da gerçekleştirerek toplumlar hakkında çok önemli verilere ulaşabiliyoruz. Elimizdeki iskelet yoğunluğu genel itibari ile Muğla ve Antalya bölgesinden olmakla beraber Türkiye’nin birçok yerinden de farklı iskelet grupları üzerinde birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. İnsan haricinde hayvan iskeletleri üzerinde de yine birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Böylelikle o kentlerde ne tür hayvanlar tüketilmiş, insan hayvan ilişkileri ne durumda, vahşi ya da evcilleştirilmiş hayvanların tüketimleri ile ilgili yine önemli bilgileri ortaya çıkarıyoruz.” dedi. “En büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizde” Yaptıkları çalışmalar sonrası elde ettikleri iskelet arşivi ile en büyük arşivin kendilerinde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aytek; “Türkiye’deki antropolojinin kurucu üniversitelerine baktığımızda Ankara Hacettepe ve İstanbul öne çıkan köklü üniversiteler. En geniş iskelet ağlarının buralarda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle bizim burada son 4-5 yıl içerisinde hızlı gelişen iskelet sayımızın bu üniversiteleri de geçtiğini düşünüyoruz. Çünkü bu üniversitelerdeki hocalarla da genelde irtibat halindeyiz. Zaten küçük bir camia, birbirimizi tanıyoruz. Dolayısıyla şu anki insan iskelet bireyi açısından tabii ki her üniversiteyi tek tek sayamayız ama en kalabalık iskelet koleksiyonunun bizde olduğunu düşünüyoruz. 6 bin çok büyük bir sayı. Ankara’daki üniversitelerde dahi bu sayının olduğunu düşünmüyoruz. Genel olarak söyleyebiliriz ki en büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizdeki laboratuvarda mevcuttur.” şeklinde konuştu. “Türkiye’nin önemli birçok kazı alanlarında çalışıyoruz” Türkiye’deki farklı birçok kazı alanında çalıştıkları da söyleyen Doç. Dr. Aytek; “ Biz çalışmalarımızın büyük çoğunluğunu Muğla, Burdur ve Antalya’da ki antik kentlerde yapıyoruz. Örneğin Antalya’da Patara, Side, Aspendos gibi Türkiye’nin çok önemli kazalarında çalışıyoruz. Yine yakın zamanda Alanya Kalesi ve Syedra Antik Kenti’nde çalışmalar yaptık. Burdur’da kazı çalışmaları üniversitemizdeki hocalarımız tarafından yürütülen Kibyra Antik Kenti’nin iskeletleri de bizde. Muğla’ya baktığımızda yine Muğla tabii arkeolojik anlamda Türkiye’nin en zengin kenti. Yine çok önemli antik kentler olan Stratonikeia, Kaunos, Pedesa, Myndos gibi birçok antik kentin de antopolojik çalışmalarını biz yürütüyoruz. Ama tabi alanımız sadece bununla sınırlı değil. Karaman Ermenek’ten yine önemli iskeletlerimiz var, Çorum’daki yine Türkiye’nin en eski antik kentlerinden biri olan Alacahöyük’te çalışmalar gerçekleştiriyoruz.” açıklamasında bulundu. “Geçen sene bir kanser türü ve bir cinayet tespit ettik” İnsan kemikleri üzerinde yaptıkları çalışmalarda bir cinayeti ve kanser türünü bulduklarını belirten Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “İnsan ya da hayvan iskeletleri üzerinde yapılan çalışmalarda çok önemli bir grubu da patolojik çalışmalar oluşturuyor. Nasıl ki günümüzde birçok hastalık geçiyorsak ve bunlar bizim vücudumuza nasıl yansıyorsa insan iskeletleri üzerine de bazı hastalıklar yansımakta. Elimizde yine çok geniş bir patolojik seri var. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yaptık. Örneğin geçen sene Muğla ilinde bulunan bir bireyde bir kanser türü tespit ettik ve antik dönem için kayıt olarak bunu yayınladık. Bu da hem Muğla için hem de Türkiye antropolojisi için çok önemli bir yayındı. Uluslararası bir ekiple beraber dünyanın patoloji anlamdaki en iyi dergisinde yayınladık. Yine onun dışında birçok farklı patolojiye ait örnekler var. Yine Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti’nde cinayete kurban gitmiş bir bireyin kafa tasındaki büyük bir kesi yine önemli bir dergide yayınladı. Bu tip patolojilerde antropolojik çalışmaların çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.” sözlerini dile getirdi. “Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini bulduk” Yapılan çalışmalar esnasında keşfedilen hayvan fosilleri arasında Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini keşfettiklerini de söyleyen Doç. Dr. Aytek; “Antropolojik çalışmalarda iskeletlerin yanı sıra fosiller de yine çalışmalarımızın çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılan paleontolojik çalışmalar için antropologlar yetkilendirilmiş, yani bizler bu çalışmaları yürütüyoruz. Biz Denizli’de 2017-2020 yılları arasında beş yıllık yüzey araştırması gerçekleştirdik ve birçok farklı alanda önemli fosiller tespit ettik. Bunlardan en önemlisi de Tavas ilçesindeki Kayaca Fosil Lokalitesi’ydi. 2022 ve 2023 yılında da Denizli Müze Müdürlüğü başkanlığında yine bizimle beraber farklı disiplinlerden hocalarımızın bilimsel sorumluluğunda iki senedir orada kazı çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Burada yaklaşık yedi ile dokuz milyon yıl arasında tarihlendirilen döneme ait birçok hayvana ait önemli fosiller bulduk. Bazıları Anadolu’da çok nadir fosiller. Hatta Beyağaç’ta bir file ait diş bulduk. Bu fil türünün Türkiye’deki ilk örneğini bulduk ve geçen sene 2023 yılında yine dünyanın en önemli dergilerinden birinde bu fili de yayınladık. Onun dışında alanda 30’a yakın farklı hayvan fosilleri bulduk. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımız devam ediyor.” dedi. Laboratuvarda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz ise; “Burada aslında yapılan çalışmaları üç ayrı disipline ayırabiliriz. Bunlar Zooarkeolojik çalışmalar, Paleontolojik çalışmalar ve Paleoantropolojik çalışmalardır. Paleoantropolojik çalışmalar kapsamında pek çok arkeolojik kazı ile birlikte çalışıyoruz. Çalıştığımız kazılardaki insan ve hayvan kemiklerini laboratuvarımıza ve depolarımıza getiriyoruz. Depolarımıza getirdikten sonra insan iskeletleri ve hayvan iskeletleri üzerinde antropolojik çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra yine kendi kazımız olan Denizli’deki Kayaca Fosil Lokalitesi’nden çıkan fosilleri de yine laboratuvarımızda çalışıyoruz.” diye konuştu. “Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan iskelet arşivimiz var” Bir gazete başlığı ile başladıkları kazı çalışmalarından günümüze kadar 38 farklı kazıdan arşiv elde ettiklerini dile getiren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz; “2009 yılında bir gazete haberinde gördüğümüz Antalya Doğu Garajı’nda yapılan “Arkeolojik Çalışmalar Başladı” başlıklı bir haberden sonra iletişime geçtik biz Antalya Müzesi ile. İlk başta kendimiz de kazıya dahil olduk, oraya gittik ve Doğu Garajı’nın gerçekten çok büyük bir nekropol alanı olduğunu gördük. Zaten müzesi de açılmak üzere ya da açıldı. Doğu Garajı ile birlikte birikmeye başlayan iskelet koleksiyonumuz şimdi 37 -38 farklı kazıya ulaşmış durumda. Bu kazılardan hem hayvan hem de insan iskeletlerimiz mevcut. Aslında biraz Doğu Garajı’ndan bahsetmek lazım burada. Çünkü Doğu Garajı belki de Türkiye’deki uzun süreli mezarlık olarak kullanılan en önemli yerlerinden bir tanesi. Yaklaşık olarak 2 bin 500 yıl Doğu Garajı bir metropol olarak kullanılmış. Yaklaşık 12-13 çeşit farklı mezar tipi ile karşılaşıyoruz. Hatta hala da Doğu Garajı’nın arka tarafı günümüzde de Geç Osmanlı Dönemi’nde de mezarlık olarak kullanılmış. Dolayısıyla oradan çok sayıda iskeletimiz var. Yine bunun yanı sıra da Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan depolarımızda ve laboratuvarımızda çeşitli iskeletler var.” dedi. Öğrenciler bu arşiv sayesinde birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışmış oluyor” Elde edilen arşiv sayesinde öğrencilerin birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışıp uygulayarak öğrendiklerini söyleyen Doç. Dr. Yavuz; “Öğrenciler birinci sınıftan başlayan Osteoloji dersi ile birlikte iskeletler ile tanışmış oluyorlar, iskeletleri tanımış oluyorlar ve sadece insan iskeletlerinin değil bunun yanı sıra hayvan iskeletlerinin de olması sayesinde insan kemikleri ile hayvan kemiklerinin arasındaki farkları da çok erken dönemlerde öğrenmeye başlıyorlar. Dolayısıyla aslında şuradan bakmak lazım, birçok şeyi görselden görmekle elle ellemek arasında elle temasla öğrenmek arasında çok önemli bir fark var dolayısıyla birinci sınıfta öğrenciler bunun sonucuna varabiliyorlar. Bu da onlara büyük bir katkı sağlıyor” diyerek bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerinden bahsetti. Antropoloji bölümü için oluşturulan bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri ilerleyen dönemlerde yapılacak kazılarda görev alacak olan geleceğin akademisyenlerinin artmasında büyük fayda sağlayacağı ön görülüyor.
Öğrenciler Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde
26 Mart 2024 Salı - 10:35 Öğrenciler Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde 2013 yılından itibaren yaptıkları çalışmalar ile Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan 38 kazıdan toplanan 6 binin üzerinde insan iskeleti arşivi ile MAKÜ Antropoloji Bölümü öğrencileri, tarihi görerek öğreniyor. Yapılan kazılarda elde edilen kemikler ve fosiller üzerinde yapılan çalışmalarda eski zamanlarda yaşanan bir cinayet ve kanserli hasta tespit edilirken bu bölgede yaşayan bir file ait tek örnek olan diş fosili ortaya çıkarıldı. Geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve binlerce antik kenti içinde barındıran Anadolu coğrafyası antropologlar için büyük bir çalışma ortamı oluşturuyor. Türkiye’deki birçok üniversite de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu antik kentlerde çalışmalar yaparak tarihi gün yüzüne çıkarıyor. Yapılan bu çalışmalar sonucunda tarihe olan ilginin artmasıyla birlikte birçok üniversite de açılan Antropoloji bölümü, öğrencilerine teorik derslerin yanında kazı alanlarından toplanan farklı dönemlere ait kemiklerden oluşan arşivleriyle uygulamalı eğitimler veriyor. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversite Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek ve Doç. Dr. Alper Yener Yavuz da öğrencilerin antropoloji derslerini uygulayarak öğrenmeleri açısından üniversiteye büyük bir kemik arşivi oluşturmuş durumda. 2013 yılında başlayan Antalya Doğu Garajı kazısıyla birlikte birçok kazıda görev alan ve farklı medeniyetleri inceleme fırsatı bulan akademisyenler üniversite arşivine yaklaşık 38 kazıdan 6 bin bireyin üzerinde insan iskeleti kazandırdı. Bu iskeletler üzerinde öğrenciler ile birlikte yapılan incelemelerde çok önemli bulgular da elde eden akademisyenler Anadolu tarihine ışık tutmaya devam ediyorlar. Yapılan çalışmalar ve oluşturulan arşiv hakkında bilgi veren Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “Buradaki çalışmalarımız 2013 yılında başladı. Kars’tan Antalya’ya, Çorum’dan İzmir’e kadar Türkiye’nin birçok yerinde 30’dan fazla antik kentte çalışmalarımız devam ediyor. Bu antik kentlerden çıkan insan ve hayvan iskeletlerinin birçoğunu laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Bazılarını direkt antik kentlerde, bazılarını buraya getirip buradaki laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Şu anda yaklaşık 6 binin üzerinde bireye ait iskeletimiz var ve yine bu 2024 yılı içerisinde izinlerini beklediğimiz, buraya gelecek bireylerle bu yıl sonunda muhtemelen 7 bin bireyi geçeceğiz ki bu sayı da muhtemelen Türkiye’deki en büyük iskelet koleksiyonu haline getiriyor laboratuvarımızı. Elimizde Neolitik dönemden Bizans dönemine kadar çok farklı zaman aralıklarından hem insan hem hayvan iskeletleri var. İnsan iskeletlerinde yaş, cinsiyet gibi temel demografik verileri belirledikten sonra bireyler nasıl bir yaşam sürmüş, hangi çevre koşullarında yaşamış ve bazı durumlarda da bireylerin mesleğine kadar fikirler yürütebiliyoruz. Bireyle hangi hastalıkları yaşamış, ölüm sebepleri ne gibi yine önemli bilgileri de hem bireysel bazda hem de toplumsal bazda elde edebiliyoruz. Yine ilerleyen teknoloji ile beraber DNA çalışmaları gibi birçok önemli çalışmaları da gerçekleştirerek toplumlar hakkında çok önemli verilere ulaşabiliyoruz. Elimizdeki iskelet yoğunluğu genel itibari ile Muğla ve Antalya bölgesinden olmakla beraber Türkiye’nin birçok yerinden de farklı iskelet grupları üzerinde birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. İnsan haricinde hayvan iskeletleri üzerinde de yine birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Böylelikle o kentlerde ne tür hayvanlar tüketilmiş, insan hayvan ilişkileri ne durumda, vahşi ya da evcilleştirilmiş hayvanların tüketimleri ile ilgili yine önemli bilgileri ortaya çıkarıyoruz.” dedi. “En büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizde” Yaptıkları çalışmalar sonrası elde ettikleri iskelet arşivi ile en büyük arşivin kendilerinde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aytek; “Türkiye’deki antropolojinin kurucu üniversitelerine baktığımızda Ankara Hacettepe ve İstanbul öne çıkan köklü üniversiteler. En geniş iskelet ağlarının buralarda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle bizim burada son 4-5 yıl içerisinde hızlı gelişen iskelet sayımızın bu üniversiteleri de geçtiğini düşünüyoruz. Çünkü bu üniversitelerdeki hocalarla da genelde irtibat halindeyiz. Zaten küçük bir camia, birbirimizi tanıyoruz. Dolayısıyla şu anki insan iskelet bireyi açısından tabii ki her üniversiteyi tek tek sayamayız ama en kalabalık iskelet koleksiyonunun bizde olduğunu düşünüyoruz. 6 bin çok büyük bir sayı. Ankara’daki üniversitelerde dahi bu sayının olduğunu düşünmüyoruz. Genel olarak söyleyebiliriz ki en büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizdeki laboratuvarda mevcuttur.” şeklinde konuştu. “Türkiye’nin önemli birçok kazı alanlarında çalışıyoruz” Türkiye’deki farklı birçok kazı alanında çalıştıkları da söyleyen Doç. Dr. Aytek; “ Biz çalışmalarımızın büyük çoğunluğunu Muğla, Burdur ve Antalya’da ki antik kentlerde yapıyoruz. Örneğin Antalya’da Patara, Side, Aspendos gibi Türkiye’nin çok önemli kazalarında çalışıyoruz. Yine yakın zamanda Alanya Kalesi ve Syedra Antik Kenti’nde çalışmalar yaptık. Burdur’da kazı çalışmaları üniversitemizdeki hocalarımız tarafından yürütülen Kibyra Antik Kenti’nin iskeletleri de bizde. Muğla’ya baktığımızda yine Muğla tabii arkeolojik anlamda Türkiye’nin en zengin kenti. Yine çok önemli antik kentler olan Stratonikeia, Kaunos, Pedesa, Myndos gibi birçok antik kentin de antopolojik çalışmalarını biz yürütüyoruz. Ama tabi alanımız sadece bununla sınırlı değil. Karaman Ermenek’ten yine önemli iskeletlerimiz var, Çorum’daki yine Türkiye’nin en eski antik kentlerinden biri olan Alacahöyük’te çalışmalar gerçekleştiriyoruz.” açıklamasında bulundu. “Geçen sene bir kanser türü ve bir cinayet tespit ettik” İnsan kemikleri üzerinde yaptıkları çalışmalarda bir cinayeti ve kanser türünü bulduklarını belirten Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “İnsan ya da hayvan iskeletleri üzerinde yapılan çalışmalarda çok önemli bir grubu da patolojik çalışmalar oluşturuyor. Nasıl ki günümüzde birçok hastalık geçiyorsak ve bunlar bizim vücudumuza nasıl yansıyorsa insan iskeletleri üzerine de bazı hastalıklar yansımakta. Elimizde yine çok geniş bir patolojik seri var. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yaptık. Örneğin geçen sene Muğla ilinde bulunan bir bireyde bir kanser türü tespit ettik ve antik dönem için kayıt olarak bunu yayınladık. Bu da hem Muğla için hem de Türkiye antropolojisi için çok önemli bir yayındı. Uluslararası bir ekiple beraber dünyanın patoloji anlamdaki en iyi dergisinde yayınladık. Yine onun dışında birçok farklı patolojiye ait örnekler var. Yine Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti’nde cinayete kurban gitmiş bir bireyin kafa tasındaki büyük bir kesi yine önemli bir dergide yayınladı. Bu tip patolojilerde antropolojik çalışmaların çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.” sözlerini dile getirdi. “Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini bulduk” Yapılan çalışmalar esnasında keşfedilen hayvan fosilleri arasında Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini keşfettiklerini de söyleyen Doç. Dr. Aytek; “Antropolojik çalışmalarda iskeletlerin yanı sıra fosiller de yine çalışmalarımızın çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılan paleontolojik çalışmalar için antropologlar yetkilendirilmiş, yani bizler bu çalışmaları yürütüyoruz. Biz Denizli’de 2017-2020 yılları arasında beş yıllık yüzey araştırması gerçekleştirdik ve birçok farklı alanda önemli fosiller tespit ettik. Bunlardan en önemlisi de Tavas ilçesindeki Kayaca Fosil Lokalitesi’ydi. 2022 ve 2023 yılında da Denizli Müze Müdürlüğü başkanlığında yine bizimle beraber farklı disiplinlerden hocalarımızın bilimsel sorumluluğunda iki senedir orada kazı çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Burada yaklaşık yedi ile dokuz milyon yıl arasında tarihlendirilen döneme ait birçok hayvana ait önemli fosiller bulduk. Bazıları Anadolu’da çok nadir fosiller. Hatta Beyağaç’ta bir file ait diş bulduk. Bu fil türünün Türkiye’deki ilk örneğini bulduk ve geçen sene 2023 yılında yine dünyanın en önemli dergilerinden birinde bu fili de yayınladık. Onun dışında alanda 30’a yakın farklı hayvan fosilleri bulduk. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımız devam ediyor.” dedi. Laboratuvarda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz ise; “Burada aslında yapılan çalışmaları üç ayrı disipline ayırabiliriz. Bunlar Zooarkeolojik çalışmalar, Paleontolojik çalışmalar ve Paleoantropolojik çalışmalardır. Paleoantropolojik çalışmalar kapsamında pek çok arkeolojik kazı ile birlikte çalışıyoruz. Çalıştığımız kazılardaki insan ve hayvan kemiklerini laboratuvarımıza ve depolarımıza getiriyoruz. Depolarımıza getirdikten sonra insan iskeletleri ve hayvan iskeletleri üzerinde antropolojik çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra yine kendi kazımız olan Denizli’deki Kayaca Fosil Lokalitesi’nden çıkan fosilleri de yine laboratuvarımızda çalışıyoruz.” diye konuştu. “Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan iskelet arşivimiz var” Bir gazete başlığı ile başladıkları kazı çalışmalarından günümüze kadar 38 farklı kazıdan arşiv elde ettiklerini dile getiren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz; “2009 yılında bir gazete haberinde gördüğümüz Antalya Doğu Garajı’nda yapılan “Arkeolojik Çalışmalar Başladı” başlıklı bir haberden sonra iletişime geçtik biz Antalya Müzesi ile. İlk başta kendimiz de kazıya dahil olduk, oraya gittik ve Doğu Garajı’nın gerçekten çok büyük bir nekropol alanı olduğunu gördük. Zaten müzesi de açılmak üzere ya da açıldı. Doğu Garajı ile birlikte birikmeye başlayan iskelet koleksiyonumuz şimdi 37 -38 farklı kazıya ulaşmış durumda. Bu kazılardan hem hayvan hem de insan iskeletlerimiz mevcut. Aslında biraz Doğu Garajı’ndan bahsetmek lazım burada. Çünkü Doğu Garajı belki de Türkiye’deki uzun süreli mezarlık olarak kullanılan en önemli yerlerinden bir tanesi. Yaklaşık olarak 2 bin 500 yıl Doğu Garajı bir metropol olarak kullanılmış. Yaklaşık 12-13 çeşit farklı mezar tipi ile karşılaşıyoruz. Hatta hala da Doğu Garajı’nın arka tarafı günümüzde de Geç Osmanlı Dönemi’nde de mezarlık olarak kullanılmış. Dolayısıyla oradan çok sayıda iskeletimiz var. Yine bunun yanı sıra da Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan depolarımızda ve laboratuvarımızda çeşitli iskeletler var.” dedi. Öğrenciler bu arşiv sayesinde birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışmış oluyor” Elde edilen arşiv sayesinde öğrencilerin birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışıp uygulayarak öğrendiklerini söyleyen Doç. Dr. Yavuz; “Öğrenciler birinci sınıftan başlayan Osteoloji dersi ile birlikte iskeletler ile tanışmış oluyorlar, iskeletleri tanımış oluyorlar ve sadece insan iskeletlerinin değil bunun yanı sıra hayvan iskeletlerinin de olması sayesinde insan kemikleri ile hayvan kemiklerinin arasındaki farkları da çok erken dönemlerde öğrenmeye başlıyorlar. Dolayısıyla aslında şuradan bakmak lazım, birçok şeyi görselden görmekle elle ellemek arasında elle temasla öğrenmek arasında çok önemli bir fark var dolayısıyla birinci sınıfta öğrenciler bunun sonucuna varabiliyorlar. Bu da onlara büyük bir katkı sağlıyor.” diyerek bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerinden bahsetti. Antropoloji bölümü için oluşturulan bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri ilerleyen dönemlerde yapılacak kazılarda görev alacak olan geleceğin akademisyenlerinin artmasında büyük fayda sağlayacağı ön görülüyor.
Dijital imza teknolojileri, Hastane Bilgi Yönetim Sistemi’ne entegre ediliyor
26 Mart 2024 Salı - 10:22 Dijital imza teknolojileri, Hastane Bilgi Yönetim Sistemi’ne entegre ediliyor Tüm dijital imza teknolojilerini tek çatı altında toplayan Tap&Sign, son üç yıldır sağlık sektörünün önde gelen hastane, klinik ve hastaların imza işlemlerinin hızlı ve güvenli şekilde tamamlanmasına destek oluyor. DDTech İnovasyon Grubu bünyesinde 2018 yılından bu yana 120’den fazla kurumsal müşterisinin, 100 milyonu aşkın imza atmasını sağlayan Tap&Sign, sağlık sektöründeki dijital dönüşüme de öncülük edenler arasından yer alıyor. Tap&Sign Genel Müdürü Enis Yazırlıoğlu, sundukları dijital imza altyapısının 20’den fazla hastanede ve yüzlerce ambulansta kullanıldığını söyledi. Yazırlıoğlu, ’’Hastanelerde üç tip form var. İlk tip formu hem hasta hem sağlık personeli imzalıyor. Diğerinde sadece hasta imzalıyor. Son form tipinde ise sadece sağlık personeli imza atıyor. Biz tüm bu form/onam tiplerinde kullanıcıların en uygun imza yöntemi ile formu imzalamasını sağlıyoruz” diye konuştu. Hastanelere tedarik ettikleri uyumlu tabletler üzerinden imza süreçlerini dijitalleştirerek kağıtsızlaşma sürecine önemli katkıda bulunduklarının altını çizen Yazırlıoğlu, ’’İmza verilerini Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Dairesi’nin kriminal inceleme yapabileceği şekilde işliyoruz. Ayrıca Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gibi teknik konulara da tam uyumluluk sağlıyoruz” dedi. HBYS ile entegre çalışıyor Şirketin hastanelerdeki dijital dönüşüm çalışmaları kapsamında ‘Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri’ (HBYS) şirketleriyle çalıştığını kaydeden Enis Yazırlıoğlu, ’’İş ortaklıklarımız kapsamında hastanelerin yazılım altyapılarına entegre oluyoruz. Bu alanda çalışan önemli şirketlerle anlaşmalarımız mevcut” ifadelerini kullandı. Yazırlıoğlu, önümüzdeki dönemde sağlık sektörünün dijitalleşme sürecine yeni ürün ve hizmetlerle destek vermeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Hemşirelik öğrencileri TÜBİTAK projeleriyle bilime katkı sunacak
26 Mart 2024 Salı - 09:46 Hemşirelik öğrencileri TÜBİTAK projeleriyle bilime katkı sunacak Hemşirelik öğrencilerinin araştırma projelerine TÜBİTAK’tan destek geldi. Öğrencilerin 3 projesi, TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı tarafından yürütülen “2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı” 2023/2 dönemi kapsamında kabul aldı. Doğuş Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nda eğitim gören hemşirelik öğrencilerinin projelerine TÜBİTAK’tan destek geldi. Dr. Öğr. Üyesi Özlem Karatana’nın danışmanlığında yürütülen projelerden ilki, Beyzanur Buldu tarafından hazırlanan "Üniversite Öğrencilerinde Sağlığın Sosyal Belirleyicileri, Uyku Kalitesi ve Yaşam Kalitesi Arasındaki İlişki" başlığını taşıyor. Bu araştırma, gençlerin sağlık alışkanlıklarının sosyal faktörlerle olan ilişkisini ve uyku kalitesinin yaşam kalitesi üzerindeki etkisini inceleyerek önemli bir boşluğu doldurmayı hedefliyor. Dr. Öğr. Üyesi Karatana’nın danışmanlığında gerçekleştirilen bir diğer proje ise Ceren Sultan Öker tarafından yürütülüyor. ‘Kadınlarda Dini Tutumun Genital Hijyen Davranışlarına Etkisi’ başlığını taşıyan bu araştırma, kadınların dini inançlarının cinsel sağlıkla ilişkisini anlamak ve bu alanda bilgiyi artırmak amacıyla yapılmış önemli bir çalışma olarak öne çıkıyor. Üçüncü projede ise Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Öztürk Yıldırım’ın danışmanlığında Elif Oğuz tarafından ‘Sağlık Çalışanlarının Akıllı Telefon Bağımlılığının Çalışma Yaşam Kalitesine Etkisi’ başlığı altında bir araştırma yürütülüyor. Bu proje, sağlık çalışanlarının akıllı telefon kullanım alışkanlıklarının iş performansı ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini değerlendirmeyi amaçlıyor.
Onkoloji ünitesinde yeni robotik ilaç hazırlama cihazıyla maksimum verim
25 Mart 2024 Pazartesi - 17:06 Onkoloji ünitesinde yeni robotik ilaç hazırlama cihazıyla maksimum verim Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Ünitesi bünyesinde hizmete giren robotik ilaç hazırlama cihazı ile hizmet kalitesi daha da arttı. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Eşbah, robotik ilaç hazırlama cihazı hakkında bilgiler verdi. Robotik ilaç hazırlama cihazının sitotoksik ilaçların el değmeden, gravimetrik (tam dozda) dolum ile hazırlanmasını sağladığını ifade eden Eşbah, antineoplastik ilaç hazırlama robotunun; uygulayıcıya, çevreye ve ilaç hazırlanmasına yönelik riskleri ortadan kaldırmak için geliştirilmiş tam kapalı bir sistem olduğun kaydetti. “İlaç tasarrufu sağlıyor” Yeni robotik ilaç hazırlama cihazının Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaklaşık 1 aydır kullanıldığını bildiren Onur Eşbah, robotik sistemden önce 3 yıl boyunca tam otomatik sistem ile hizmet verdikleri bilgisini paylaştı. Robotik cihazın bir önceki sistemden farklarını sıralayan Prof. Dr. Eşbah, “Önceki cihaza göre robotik sistemde, gravimetrik dolum, volumetrik dolum bulunmaktadır. 5 adet hepa filtre bulunmaktadır. Yani ilaç çok daha hassas ölçüm ile hazırlanmaktadır. Kapalı sistem atık yönetimi bulunmaktadır. Bu da içerdeki ilaçlı ortamı kişiye nüfuz etmeden dış ortama atılımını sağlamaktadır. Yapılan dolumların mg ve ml cinsinden bilgisi verilmektedir. Geriye dönük izleme yapılabilmektedir. İlaç tasarrufu yapmaktadır” dedi. Robotik ilaç hazırlamanın üstün bir doz keskinliği sunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Onur Eşbah, “Antineoplastik ilacı; işlemin başında ve sonunda tartarak, enjektör pozisyonunu da sürekli denetleyerek istenilen pozolojinin tam olarak uygulanmasını sağlar” diye konuştu. Robotik ilaç hazırlama cihazının hazırlayıcı ve kullanıcıları sitotoksik ajanlara maruz kalmasını önlediğini belirten Eşbah, “Doğru dozlama yapabiliyoruz. Enjektör kaynaklı oluşacak hataları en alt seviyeye indirebiliyoruz. Yine atık yönetimi sayesinde, kullanıcı sitotoksik ilaç maruziyetine uğramamaktadır” diye konuştu. “İlaç dozu en hassas düzeyde alabilmekte” Kemoterapide önemli olanın doğru dozlamayı maksimum seviyede yapabilmek olduğunun altını çizen Düzce Üniversitesi öğretim üyesi Onur Eşbah, “Hasta, bu hassas ayarlama sayesinde hekimin belirlediği ilaç dozunu en hassas düzeyde alabilmektedir. Kapalı sistemde çalışılan robotun ile hazırlayıcı ilaca maruz kalmıyor, ilacı soluma riski engelleniyor. Geçmişe yönelik verilen ilaçların takibi yapılabiliyor. Ayrıca İlaç kaybı önlenerek ilaç tasarrufu yapılmış oluyor” dedi. “Uygulayıcı kaynaklı hatalar azaltılır” Son zamanlarda yapılan çalışmaların tehlikeli ilaçlara maruz kalmanın sağlık alanında çalışanlarda infertilite, düşük, doğum kusurları, lösemi ve diğer kanser tiplerine yol açabildiğine işaret eden Prof. Dr. Eşbah, “Buharlar, aerosoller, sızıntılar, dökülmeler ve kazaen iğne batması yaralanmalarının hepsi potansiyel risk taşımaktadır. Robotik ilaç hazırlama cihazı sayesinde bu tür risklerin de önüne geçmek hedeflenmektedir. Robotik uygulamalar ile hastanelerde antineoplastik ilaç hazırlama aşamalarında tam doz eldesi yanında; uygulayıcı kaynaklı hatalar azaltılır, daha yüksek bir etkinlik ve hizmet kalitesi sağlanır” şeklinde açıklamasını tamamladı.
Türkiye’nin 5’incisi Düzce’de kurulacak
25 Mart 2024 Pazartesi - 16:55 Türkiye’nin 5’incisi Düzce’de kurulacak Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Düzce’de ilk, Türkiye’nin 5’inci Afet Koordinasyon ve Eğitim Merkezi tanıtım toplantısını yaptı. İlgili kurumların Düzce temsilcilerinin yanı sıra arama kurtarma derneklerinin üyelerinin de katıldığı toplantıda Düzce İtfaiyesi çatısı altında oluşturulacak toplanma merkezinin detayları anlatıldı. Düzce Belediyesi, afetlere hazırlık konusunda hem teoride hem de pratikte hazır durumunu güçlendirmeye devam ediyor. Belediye Başkanı Faruk Özlü’nün girişimleri ile özellikle Kahramanmaraş depremi sonrası çalışmaları hızlandırılan Afet Koordinasyon ve Eğitim Merkezi’nde proje alanı ve detayları belli oldu. Mergiç Mahallesi’nde Düzce Belediyesi’ne ait 4 bin 500 metrekare alanda inşa edilecek merkez, Düzce’deki arama kurtarma ekiplerinin eğitim, toplanma ve afet müdahale stratejilerini belirleyecekleri yer olacak. Afet Koordinasyon ve Eğitim Merkezi hakkında katılımcılara bilgiler aktaran Başkan Özlü, çalışmayı çok önemsediğini belirterek “Geçtiğimiz süreçte itfaiye teşkilatımızı güçlendirdikten sonra ki biliyorsunuz bölgenin en güçlüsü haline getirdik. Özellikle Kahramanmaraş depreminden sonra bölgeye gittiğimde yaşananlardan çok etkilendim. Orada arama kurtarma ekipleri var çok fedakarca çalışıyorlar. Çalışanların desteklenebileceği üniteler eksikti. İstişare zamanımız oldu. Düzce’ye geldiğimizde İtfaiye teşkilatımız ile görüştük. Diyelim ki saat gece 04:00 bir yerde deprem oldu. Düzce’de çok sayıda arama kurtarma ekibi var herkes arabaya binip gidiyor. Oysa bizim bir toplanma alanımız, merkezimiz olsun. Gönüllülerin teçhizatlarını saklayabilecekleri bir yer olsun. Bizim Mergiç Mahallesi’nde 4,5 dönüm bir arsamız vardı. Orayı bu iş için tahsis ettik. Düzce’de toplanma merkezi burası olacak” dedi. İtfaiye batı müfrezesi de bu merkezde yer alacak Başkan Faruk Özlü itfaiye teşkilatını şehrin her noktasına yakın hale getirecek çalışmaya da destek olacak merkezin sadece Düzce için değil, bölge için de önemli olduğunu ifade ederek “İlk saatlerde kurtarmak çok önemli. Ulusal düzeyde afetleri koordine edecek olan AFAD var. Biz burada kendi ölçeğimizde gönüllüler ile İtfaiyemizi koordine etmek üzere çalışma yaptık. Organik bağ kurmak üzere bu işe giriştik. Ancak bu bölgemize ve Türkiye’nin her yanına müdahalede etkili olacak. Severek bu işi yapan arkadaşlar var beraber çalışmak istiyoruz. Bu merkezde ne olacak? Her derneğimiz için konteyner hazırlayacağız yarısı teçhizat deposu yarısı ofis olacak. Ayrıca İtfaiyemizin Batı Müfrezesi’ni de buraya kuracağız. Yine alanda okullara, kurum ve şirketlere afet eğitimi vermek üzere uygulama alanları olacak. Yangına müdahale, enkaz, trafik kazası kurtarma, yüksek açı kurtarma gibi konularda vatandaşlarımıza eğitim vereceğiz. İtfaiye temalı çocuk parkı gibi tam donanımlı bir merkez olacak. Şimdiden ilimize ve bölgemize hayırlı olsun” ifadelerinde bulundu. Tanıtım toplantısının ardından fuaye alanında sergilenen arama kurtarma teçhizatlarının incelenmesi ile program sona erdi.