TEKNOLOJİ
25 Nisan 2024 Perşembe - 16:25 Ankara’daki Türkiye finaline Samsun’dan 15 proje sergilecenk Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bu yıl 18’incisi düzenlenen Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışmasının Bölge Sergisi ve Ödül Töreni, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) ev sahipliğinde düzenlendi. Programda Türkiye finaline gidecek 15 proje de sergilendi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından “Bu Benim Eserim” adıyla başlatılan yarışma, 2016-2017 eğitim-öğretim yılından itibaren TÜBİTAK tarafından düzenleniyor. Türkiye genelinde 12 bölge merkezinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen yarışmada Samsun Bölgesi; Amasya, Çorum, Giresun, Kastamonu, Ordu, Samsun, Sinop ve Tokat illerini kapsıyor. Bu yıl Samsun Bölgesinden 10 farklı alanda 2 bin 339; Türkiye genelinde ise 16 bin 712 proje başvurusu yapıldı. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Bölge Sergisi aşamasına geçmeye hak kazanan 104 proje OMÜ Yaşar Doğu Spor Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Mehmet Yalçın Taşmektepligil Spor Salonunda 3 gün boyunca sergilendi. Sergi, çok sayıda öğrenci ve öğretmen tarafından ziyaret edildi. Seçilen 15 proje Ankara’da yapılacak olan Türkiye Finali Yarışmasında bölgeyi temsil edecek Projelerin şu ana kadar tamamlanmış bulunan ön inceleme, ön değerlendirme ve bölge değerlendirmesi aşamalarında 25 farklı üniversiteden 117 akademisyen görev aldı. Bölge Sergisi sonucunda jüri üyeleri tarafından finalist olarak seçilen 15 proje Ankara’da yapılacak olan Türkiye Finali Yarışmasında bölgemizi temsil edecek. Prof. Dr. Topcu: “Sizler de bu yolun en genç yolcularısınız, yol arkadaşlarımızsınız” Programın açılışında konuşan TÜBİTAK Proje Yarışmaları Samsun Bölge Koordinatörü Prof. Dr. Yıldıray Topcu, “Sizleri yetiştiren öğretmenleriniz; şu an salonda bulunan, sergide sizleri ziyaret eden abileriniz, ablalarınız, hocalarınız hep bu uzun ve çetin yolun yolcuları. Sizler de bu yolun en genç yolcularısınız, yol arkadaşlarımızsınız. Bu yolculuk bazen sizleri, bizleri bir yarışın eşiğine getiriyor. Tıpkı bugünkü gibi ama bu yarış diğerlerinden çok farklı, çünkü bu yarışın bir kaybedeni yok. Bu nedenle buradan birazdan açıklanacak olan derecelerden birini alsanız da almasanız da öğretmenlerinizin, bizlerin, ailelerinizin size verdiği derece birincilik olacak. Değerli öğretmenlerimiz, kıymetli velilerimiz; sizleri öğrencilerimizle birlikte hayranlıkla izledik, izliyoruz. Ne güzel evlatlar yetiştirmişsiniz. Çalışmalarınızı onlarla birlikte sürdürmek, onlara özümsetmek, bilimsel araştırma yöntemlerinin temellerini kavratmak onları özgüven sahibi, azimle çalışan, merak eden, sorgulayan, değerlerine sahip çıkan gençler haline getirmiş, buna hep birlikte şahit olduk ve sizleri yürekten tebrik ediyoruz” dedi. Rektör Yardımcısı Eren: “Yarışmalarda öğrencilerin başarısını ve ürünleriyle kaliteyi her geçen gün arttığını görüyoruz” Katılımcılara teşekkür ederek konuşmasına başlayan OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selim Eren, “Öğrencilerin sunumlarındaki profesyonellik ve heyecan gerçekten beni etkiledi. Ben de her yıl bu yarışmalarda jüri üyesi ve danışman olarak bulunuyorum. Yarışmalarda öğrencilerin başarısını ve ürünleriyle kaliteyi her geçen gün arttığını görmenin mutluluğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Öğrencilerimizi özveriyle yetiştiren velilerimiz de büyük bir teşekkürü hak ediyor. Öğretmen arkadaşlarımız da bu işin içerisinde olmazsa hayata yeni başlayan gençlerin yol yürümede sendeleyeceklerin farkındayız. Bu bağlamda proje kültürünü geliştiren öğretmen arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Son teşekkürü ise öğrencileri heveslendirme ve cesaretlendirdikleri için Milli Eğitim Müdürlüğü idarecilerine; yol göstericiliği ve teşvikiyle de TÜBİTAK’a yapmamız gerekiyor” diye konuştu. “Yarışmaya katılan öğrencilerin ilerleyen zamanlarda OMÜ olarak talibiyiz” Yarışmaya katılan öğrencilerin ilerleyen zamanlarda OMÜ olarak talibi olduklarını söyleyen Rektör Yardımcısı Eren, “Bu başarılı öğrencilerin bir kısmını üniversitede farklı bölümlerimizde görmek isteriz. Üniversitemiz yaklaşık yarım asırlık bir üniversite hem bilimsel araştırmalar noktasında hem eğitim ve sağlık alanında bölgenin tek Türkiye’nin ise sayılı üniversiteleri arasında. Bu toplantıyı ilgilendiren kısım araştırma geliştirme ve projeler noktasında önde gelen üniversiteler arasındayız. 53 bin 600 öğrencimiz ve 2 bin 318 akademisyenimizle biz büyük bir aileyiz. Ülkenin ve bölgenin gelişmesine katkı sunmak istiyoruz” şeklinde konuştu. Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen etkinliğe ayrıca Samsun İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Murat Ağar, Tokat İl Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Kır, Samsun İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Kenan Arslan, Kastamonu İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Yaşar Dolapçı, ilçe milli eğitim müdürleri, akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler ve aileleri katıldı. Program ödül törenin ardından hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.
25 Nisan 2024 Perşembe - 14:58 TÜİK’in çocuk portalı Malatya’da öğrencilerine tanıtıldı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından çocuklarda veri okuryazarlığını artırmak amacıyla hayata geçirilen ‘TÜİK Çocuk’ portalı projesi Malatya’da ilkokul öğrencilerine tanıtıldı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 98’ncı kuruluş yıldönümü dolayısıyla TÜİK Malatya Bölge Müdürlüğü tarafından Fırat Ortaokulunda öğrencilere eğitim verildi. Eğitimde Malatya’nın nüfusu, ilçelerinin sayısı ve Türkiye’nin kaç ili olduğu gibi bazı bilgileri içeren bir mini yarışma yapılırken soruları doğru yanıtlayan öğrencilere ise hediye takdim edildi. TÜİK Malatya Bölge Müdürlüğü İstatistik Grup Müdürü Ramazan Oruç, gazetecilere yaptığı açıklamada Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Türkiye Ofisi ile birlikte yürütülen çalışma doğrultusunda çocukların gelişimine katkıda bulunduklarını söyledi. Platformda çocukların anlayabileceği sadelikte ve düzeyde istatistikler oluşturulduğunu kaydeden Oruç, “Çocuklarımızın kendilerinin girip oyun oynayabileceği, vakit geçirebileceği, belirli istatistiklere ulaşabileceği bir platform oluşturduk. Burada tüm çocuklarımızı bu platforma girip ziyaret etmeye davet ediyoruz. Bu platformu tüm çocuklarımıza bu yıl 23 Nisan hediyesi olarak takdim ettik" dedi. Etkinliğe katılan öğrenciler ise platformun çok eğlenceli olduğunu ve burada istatistiki çalışmaları öğrendiklerini söylediler.
25 Nisan 2024 Perşembe - 14:58 Bakan Kacır: "Türkiye uzay teknolojilerinde ilerleme kaydetmeye kararlıdır" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Bilim ve teknolojiye olan güçlü tutkumuz ve genç ve dinamik iş gücümüzle Türkiye, uzay teknolojilerinde önemli ilerlemeler kaydetmeye kararlıdır" dedi. Türkiye Uzay Ajansının (TUA) ev sahipliğinde düzenlenen "Space Technology Conference (STC) 2024 Orta Avrasya Uzay Teknolojileri Konferansı" Ankara’da bir otelde başladı. Bakan Kacır, konferansın açılışına gönderdiği video mesajda, etkinlik kapsamında uzay sektörünün büyüyüp geliştiği bir dönemde dünyanın dört bir yanındaki uzay topluluklarını bir araya getirmenin önemine işaret etti. Kacır, uzayın daha erişilebilir hale geldikçe ve uzay yarışına yeni katılımcılar dahil oldukça küresel uzay sektörünün hızlı bir ilerleme kaydettiğini, bu büyümenin evreni kavrayış açısından önemli bir gelişmeye yol açtığını anlattı. "Önümüzdeki 12 yıl boyunca küresel ekonominin iki katı büyüyeceği öngörülüyor" Bakan Kacır, uzay sektörünün artık her yerde insanların günlük yaşamlarını etkilediğini ve küresel ekonominin tüm sektörlerinde değer oluşturma kapasitesine sahip olduğunu belirterek, "Uzay ekonomisinin 2035’e kadar 1,8 trilyon dolar büyüklüğünde bir pazara ulaşması ve önümüzdeki 12 yıl boyunca küresel ekonominin iki katı büyüyeceği öngörülüyor. Türkiye, son 22 yılda geliştirdiği sağlam altyapı sayesinde uzayın sunduğu sınırsız fırsatlardan yararlanmaya fazlasıyla hazır. Uzaya dair yeteneklerimiz artık kendi uydularımızı geliştirmemize, test etmemize ve üretmemize olanak sağlıyor" diye konuştu. "Uzaydaki varlığımızı insanlık yararına kullanacağız" Bilsat, Rasat, Göktürk ve İmece uydularıyla görüntüleme uydularının üretiminde önemli kabiliyetler kazandıklarının altını çizerek, yakında ilk milli haberleşme uydusu Türksat 6A’yı fırlatarak bu alanda yetkin 11 ülkeden biri olacaklarını belirten Kacır, şunları kaydetti: "Uzaydaki varlığımızı sürdürmeyi ve onu barış içinde tüm insanlığın yararına kullanmayı hedefliyoruz. Kaynaklarımızı, yeteneklerimizi, insan sermayemizi ve altyapımızı istikrarlı bir şekilde geliştiriyoruz. Türkiye Milli Uzay Programı, keşif ve inovasyonun sınırlarını zorlama kararlılığımızı örnekleyen 10 yıllık cesur girişimleri, stratejileri ve hedefleri özetleyen vizyoner bir yol haritası belirliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde Milli Uzay Programımızın kilometre taşlarından biri de insanlı ilk uzay bilim misyonumuz oldu. Küresel uzay yarışında önemli bir oyuncu olarak ortaya çıktığımızı ve keşif, yenilik ve ilerlemeye olan sarsılmaz bağlılığımızı göstererek, bu tarihi görevi başarıyla tamamladık." "Yerli ve milli hibrit roketle Ay’a ulaşacağız" Kacır, Türk Astronot ve Bilim Misyonu’nun uzayda yeni yetenekler arayışlarında büyük önem taşıdığını belirterek, şöyle devam etti: "Uluslararası Uzay İstasyonu’nda daha fazla bilimsel araştırma yapılması, uzay teknolojilerinde AR-GE ve üretim kapasitelerinin güçlendirilmesi için programlar başlatacağız. Yeni nesil uydu geliştirmede küresel bir oyuncu olmayı, bölgesel konumlandırma ve zamanlama sistemimizi geliştirmeyi ve uzay limanı kurarak uzaya erişimi güvence altına almayı hedefliyoruz. Yerli ve milli özgün hibrit roketle Ay’a ulaşacağız." "Uzay teknolojisinde ilerleme kaydetmeye kararlıyız" Kacır, her yaştan ve kesimden binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen Gökyüzü Gözlem Şenlikleri’nin de uzay ile toplumu buluşturduğunu vurgulayarak, "Uzay bilimi ve teknolojisinde insan kaynağımızı güçlendirmeye yönelik adımlar atmaya devam edeceğiz. Bilim ve teknolojiye olan güçlü tutkumuz ve genç ve dinamik iş gücümüzle Türkiye, uzay teknolojilerinde önemli ilerlemeler kaydetmeye kararlıdır" dedi.
Bakan Kacır: “Sadece astronot göndermekle kalmayacağız, yeni uluslararası uzay istasyonu projelerine dahil olacağız”
26 Mart 2024 Salı - 17:18 Bakan Kacır: “Sadece astronot göndermekle kalmayacağız, yeni uluslararası uzay istasyonu projelerine dahil olacağız” Çankırı’da gençlerle bir araya gelen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin yeni uzay görevlerine devam edeceğini belirterek, “Sadece astronot göndermekle kalmayacağız, yeni uluslararası uzay istasyonu projelerine dahil olacağız. O istasyonlarını teknolojik bileşenlerini geliştiren, üreten ülkelerden birisi olacağız” dedi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı ile birlikteÇankırı’da düzenlenen "gençlik buluşması" programına katıldı. Programa Çankırı Valisi Mustafa Fırat Taşolar, AK Parti Grup Başkanvekili ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, akademisyenler, çocuklar ve gençler katıldı. Programda konuşan Bakan Kacır, havacılık alanındaki gelişmelerin Türkiye için çok önemli olduğunu belirterek, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın başlattığı insanlı uzay görevlerinin gelecek dönemde de devam ettirileceğini ifade etti. "Sizler tüm engeller kaldırıldığında dünyanın en iyisi işleri başarabileceksiniz" Önü açılan Türk gençliğinin nasıl projelere imza attığını gördüklerini ifade eden Bakan Kacır, “Türkiye’nin varı yoğu Türk gençliğidir. Türkiye’nin en büyük kuvveti TEKNOFEST kuşağıdır. Biz başka ülkelerle mukayese edildiğimizde genç, dinamik ve inançlı bir gençliğe sahibimiz. Bizim toplumumuzun ortalama yaşı 33, Avrupa’nın 43, Almanya’nın 47-48. Biz onlardan 10, 15 yaş daha genciz. Çok kıymetli çünkü dünyayı yenilikçi gelişmeler dönüştürüyor. Bütün dünyada yenilikçi teknolojilere gencecik insanlar imza atıyor. Bu anlayışla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde sürdürdüğümüz milli teknoloji hamlesinin tümünün merkezinde Türk gençliğini görüyoruz. İnanıyoruz ki sizler tüm engeller kaldırıldığında dünyanın en iyisi işleri başarabileceksiniz. Aslında Türk gençleri bunu ispat ettiler. Savunma sanayisinde, havacılıkta Türkiye belki de beklenmedik bir şekilde, muazzam performans ortaya koydu” dedi. “Evlatlarımızın başkalarından geri kalır hiçbir yanları yokmuş, yeter ki onların önlerindeki engelleri, takozları kaldıralım, onların yanında duralım” Türkiye’nin havacılık tarihinde çok önemli engellemeler yaşandığını ifade eden Bakan Kacır, “Tüm milli sanayi tarihimiz akamete uğratılmış hikayeler tarihi olarak 2000’li yıllara geldi. Nihayetinde 2000’li yıllarda bir sağlam irade, ülkenin neye ihtiyacı varsa, hangi kritik teknolojileri üretmemiz gerekiyorsa bunu bu ülkenin öz evlatlarının alın, akıl teriyle yapacağız, biz de onların arkasında duracağız dedi. Sizin gibi gencecik gençler, önleri açıldığında, önlerindeki engelleri kaldırıldığında Bayraktar’lları, Anka’ları, Akıncı’ları, Aksungur’ları, Hürkuş’ları, Hürjet’leri, Gökbey’leri, Kızılelma’ları ve nihayetinde KAAN’ı üretti ve gökyüzü ile buluşturdu. Demek ki bizim evlatlarımızın başkalarından geri kalır hiçbir yanları yokmuş, yeter ki onların önlerindeki engelleri, takozları kaldıralım, onların yanında duralım. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu anlayışla ‘milli teknoloji hamlesi’nin tüm projelerinde sizlerin önünü açmak, Türk müteşebbislerinin, Türk bilim insanlarının, Türk mühendislerinin, dünyanın en iyi projelerini hayata geçirmesi için yanlarında durmak iradesini her zaman göstermeye devam ediyor. Ümit ediyoruz ki savunma sanayisinde, havacılıkta daha büyük başarılara imza atarken, bir yandan sanayinin ve teknolojinin tüm alanlarında benzer başarı hikayeleri ortaya koyalım” diye konuştu. “Dünyada önemli uzay güçlerinden birisi haline geleceğiz” Milli savunma sanayisinde 80 bin gencin istihdam edildiği gibi uzay sanayisinde de gençlerin istihdam edileceğini ifade eden Kacır, “Türkiye inşallah savunma sanayisinde, havacılıkta nasıl başarılı olduysa uzay teknolojilerinde de benzer bir başarıyı ortaya koyacak. Nasıl savunma sanayisinde ihracatı 250 milyon dolardan 5,5 milyar dolara çıkartmışsak, nasıl savunma sanayisinde bugün 3 bine yakın firmamızda 80 bin gencimizi istihdam etmişsek sizin gibi pırıl pırıl genç kardeşlerimizi uzay sanayisinde istihdam edeceğiz ve dünyada önemli uzay güçlerinden birisi haline geleceğiz” şeklinde konuştu. “Uluslararası uzay istasyonlarının teknolojik bileşenlerini geliştiren, üreten ülkelerden birisi olacağız” Milli Uzay Programı ile Türkiye’nin yeni bir sayfa açtığını belirten Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Bu program Türkiye’nin bilimsel araştırmalarda küresel ligde en sırada işler yapabilmesi için sayfa açtı. Hem Türkiye’deki hem de dünyanın dört bir yanındaki kıymetli bilim insanlarımıza, yürüttükleri bilimsel çalışmaların en ileri düzeyde Türkiye Cumhuriyeti tarafından himaye edileceğini, bu devletin alanında çalışma yapmak isten bilim insanlarının her daim yanında olduğunu ve olacağını göstermiş oldu. Ama bu misyon zannediyorum en çok Türkiye’nin evlatlarına, gençliğine, çocuklarına kazandırdığı özgüven ve ilham kaynağı olması açısından gerçekten çok kıymetli bir ilk adım oldu ama asla son olmayacak. İnşallah Türkiye önümüzdeki dönemde insanlı uzay programlarına devam edecek. Sadece astronot göndermekle kalmayacağız, yeni uluslararası uzay istasyonu projelerine dahil olacağız. Uluslararası uzay istasyonlarının teknolojik bileşenlerini geliştiren, üreten ülkelerden birisi olacağız. İnşallah, bilim insanlarımızın önünü açmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Bakan Kacır: "Dünyada 4 ülkeden biriyiz" diyerek açıkladı: "Ay’a milli hibrit roket motorumuzla erişeceğiz"
26 Mart 2024 Salı - 16:52 Bakan Kacır: "Dünyada 4 ülkeden biriyiz" diyerek açıkladı: "Ay’a milli hibrit roket motorumuzla erişeceğiz" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Türkiye’nin kendi geliştirdiği teknolojiyle Ay’a erişmesi. 380 bin kilometre yol yapacağız ve Ay’a milli hibrit roket motorumuzla erişeceğiz. Bunu başarabilecek gençlerimiz var, insan kaynağımız var. Hibrit roket motoru teknolojisinde Türkiye bugün, dünyada ilk dört ülkeden biri" dedi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı ile Kırıkkale Üniversitesi Türkiye Yüzyılı Kongre Merkezi’nde düzenlenen "Gençlik Buluşması"na katıldı. 8 Temmuz 2024’te ilk milli haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A’yı uzaya göndereceklerini belirten Bakan Kacır, Türkiye’nin kendi haberleşme uydularını geliştiren ve üreten 11 ülkeden biri olduğunu söyledi. Uydunun yaklaşık 600 kilogram olduğuna dikkat çeken Kacır, "İMECE 600 kilometrede görev yapıyor. Yaklaşık 600 kilogramlık bir uydu. TÜRKSAT 6A, 36 bin kilometrede sabit yörüngede görev yapacak. 4 bin 250 kilogramlık daha sofistike bir uydu. Ama hedef Türkiye’nin kendi geliştirdiği teknolojiyle Ay’a erişmesi. 380 bin kilometre yol yapacağız ve Ay’a milli hibrit roket motorumuzla erişeceğiz. Bunu başarabilecek gençlerimiz var, insan kaynağımız var. Hibrit roket motoru teknolojisinde Türkiye bugün, dünyada ilk dört ülkeden biri. Eğer bu teknolojiyi Ay programımız kapsamında uzayda gerçekleştirmeyi başarırsak, bunu başaran ilk ülke olacağız. İnşallah bu teknolojiyi ticarileştireceğiz ve uyduların yörüngeler arası transferlerini yapan uzay araçlarını Türkiye’de geliştireceğiz" dedi. Yıllık uzay ekonomisi büyüklüğünün 600 milyar dolara geldiğine vurgu yapan Kacır, birkaç yıl içinde de 1 trilyon dolara yükselmesini öngördüklerini sözlerine ekledi. Daha sonra Kırıkkale Belediyesi Bilim Merkezi’ni Vali Mehmet Makas ile birlikte ziyaret eden Kacır, Belediye Başkanı Mehmet Saygılı ve görevli personelden merkez hakkında bilgi aldı. Kacır, son olarak Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi’nde basına kapalı olarak gerçekleştirilen programda sanayici iş insanlarıyla bir araya gelerek toplantı yaptı.
TÜBİTAK KMÜ’nün 16 projesine destek verecek
26 Mart 2024 Salı - 12:47 TÜBİTAK KMÜ’nün 16 projesine destek verecek TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen “2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı” 2023 Yılı 2. Dönem çağrısı destek sonuçlarını açıklandı. 2209-A Programı 2023/2. dönem çağrı sonuçlarına göre Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinin (KMÜ) 16 projesi destek almaya hak kazandı. ’2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı’ kapsamında yapılan başvurular sonucunda Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Çakır, Mühendislik Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Güliz Toz ve Dr. Öğretim Üyesi Cemaleddin Şimşek, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Orkun Erkayıran, Dr. Öğretim Üyesi Demet Çelik, Dr. Öğretim Üyesi Özlem Yılmaz Demirel ve Dr. Öğretim Üyesi Şemsi Gül Yılmaz, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Hatice Çağla Özdamar, Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Murat Tekin, Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç, Doç. Dr. Veysel Temel ve Doç. Dr. Erhan Devrilmez, Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Kutlu Çevik ile Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdülhadi Cihangir Uğuz’un danışmanlığını yaptığı 16 öğrenci projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye layık görüldü. “Kıymetli akademisyenlerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum” 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı sonuçlarının açıklanmasının ardından değerlendirmelerde bulunan KMÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Gavgalı, “İnovasyonun her geçen gün daha da önem kazandığı bir dönemde fikirleri ve çözüm önerileri ile yazdıkları projeleri ile TÜBİTAK’tan destek almaya hak kazanan değerli öğrencilerimizi gönülden tebrik ediyorum. Öğrencilerimizi bu dönemde yalnız bırakmayan ve danışmalığı yapan kıymetli hocalarımıza da ayrıca teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.” dedi.
Turkcell, yenilikçi platformuyla saha ziyaretlerini dijitale taşıdı
26 Mart 2024 Salı - 11:48 Turkcell, yenilikçi platformuyla saha ziyaretlerini dijitale taşıdı Teknoloji ve inovasyonun gücüyle dijitalleşmeye odaklanan Turkcell, kendi geliştirip çözüm ortaklarının kullanımına açtığı yenilikçi saha platformu Smart Site sayesinde son 7 ayda 2 bin 500’e yakın saha ziyaretini azaltmayı başardı. Sistemin uzaktan destek vermeye imkân tanıyan altyapısıyla bu dönemde yaklaşık 500 ton sera gazı salımının önüne geçilmiş oldu. Güçlü altyapısı ve yenilikçi servisleriyle Turkcell, iş süreçlerinde müşteri deneyimini iyileştirerek zaman ve maliyet tasarrufu sağlarken, çevresel etkisini azaltacak inovatif çözümler geliştirmeye devam ediyor. Şirket, şebeke altyapısında yürüttüğü saha operasyonlarını daha akıllı ve çevre dostu hale getirecek Smart Site isimli yeni bir platform geliştirdi. Yapılan açıklamaya göre, yenilikçi platform sayesinde uzman mühendisler fiziksel olarak sahada bulunmadan da sahadaki teknisyene uzaktan bağlantı ile canlı destek verip beraber çalışabiliyor, kontrolleri ve planlamaları yapabiliyor. Çok sayıda zorlu kullanım senaryoları test edilerek geliştirilen ve web üzerinden de kullanılabilen Smart Site platformu, şirketin dijital video konferans ve bulut çözümlerini de barındırıyor. Çok sayıda kullanıcının aynı anda saha çalışmasına uzaktan destek sağlamasına imkân sunan platform üzerinden yapılan saha çalışmalarının kayıtları da saklanabiliyor. Geliştirmeleri tamamlanıp devreye alınan platformun Turkcell ve iş ortakları saha operasyonlarında kullanılmaya başlanması sayesinde, Eylül ayından bu yana 2 bin 500’e yakın saha ziyareti Smart Site üzerinden gerçekleştirilerek önemli bir verimliliğe imza atıldı. “Fiziksel saha ziyaretlerinin dijitalleşmesi ile verimliliği artırıyor” Bu platformu geliştirmedeki amaçlarına ve kısa sürede ulaştıkları sonuçlara dikkat çeken Turkcell Şebeke Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Vehbi Çağrı Güngör, “Bu yola çıkarken sera gazı emisyonunu azaltmak başta olmak üzere müşteri memnuniyetinde, maliyetlerde ve insan kaynağı ihtiyacında tüm ekosistemimizi kapsayan bir verimliliğin yanı sıra iş sağlığı güvenliği riskleri ve sahaya erişim gibi zorlukları da azaltmayı hedeflemiştik. Geçtiğimiz yaz sonundan itibaren devreye aldığımız bu platformu, artık hem Turkcell ekiplerimiz hem de iş ortaklarımız kullanıyor. Bu kapsamda son 7 ayda 2 bin 500’e yakın saha ziyaretini Smart Site platformu üzerinden yaparak, hedeflediğimiz tüm açılardan önemli bir operasyonel verimlilik sağladık. 2024’te hem platformun kullanımını yaygınlaştırmaya hem de yeni yeteneklerle geliştirmeye devam edeceğimiz Smart Site platformunun, gelecekte Turkcell ekosistemiyle de sınırlı kalmayıp artan dijitalleşme ihtiyacıyla farklı sektörlerde de kullanılabileceğini öngörüyoruz” dedi. Geliştirilen platformun önemine dikkat çeken Prof. Dr. Vehbi Çağrı Güngör, şunları söyledi: “Güçlü şebeke altyapımızı yenilikçi teknolojilerle daha etkin hale getirerek, her sahada sürdürülebilir ve kesintisiz iletişim hedefimizi destekliyoruz. Bu kapsamda müşterilerimizin her geçen yıl artan geniş bant ve dijitalleşme gereksinimlerini en kaliteli ve hızlı şekilde karşılamak için Türkiye’nin dört bir yanındaki şebeke altyapımızı yeni teknolojilerle ve inovatif uygulamalarla daha da güçlendirmeye devam ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda 5G ve ötesi teknolojilerinin de hayatımıza gireceğini düşündüğümüzde saha operasyonlarımızın verimli ve sürdürülebilir olması daha da önem kazanıyor. Sürdürülebilirlik odağımız çerçevesinde tüm iş süreçlerimizde olduğu gibi saha operasyonlarında da topluma ve çevreye pozitif katkıyı artırma motivasyonuyla çalışıyoruz. Uygulamaya aldığımız Smart Site platformunun, fiziksel saha erişim ihtiyacını da azaltarak inovasyonun sürdürülebilirlik için katalizör görevini üstlendiğini gösteren örnek bir çalışma olduğunu düşünüyoruz.” Akıllı cihazlarla uyumlu bir platform Sahadaki personel ile merkezdeki uzmanın anlık ve görüntülü görüşerek verimli çalışmasını sağlayan dijital platform; ihtiyaca göre akıllı telefon, tablet ve akıllı gözlük gibi farklı cihazlar üzerinden kullanılabiliyor. Örneğin saha keşfi için akıllı telefon veya tablet üzerinden yüksek çözünürlük ile gerçek zamanlı görüntü paylaşımı ve konferans görüşmeleri gerçekleştirilebiliyor, artırılmış gerçeklik ve akıllı gözlüklerle yapılabilen yönlendirilmelerle arızalar hızlıca tespit edilebiliyor. Böylece sahaya çoklu ulaşım ihtiyacı azaltılıp müşterilere daha hızlı ve çevre dostu bir hizmet sunulurken operasyon süreçlerinde kaynak verimliliği de artıyor.
Sanal gözlükle Mersin’i keşfettiler
26 Mart 2024 Salı - 11:00 Sanal gözlükle Mersin’i keşfettiler Mersin Büyükşehir Belediyesince düzenlenen etkinlikte vatandaşlar, Sanal Gerçeklik Yöntemi ile Bilişim Tabanlı Mersin Tanıtım’ videosunu VR gözlüklerle izleyerek, kentin tarihi, turistik ve ören yerlerini sanal gerçeklik deneyimi ile gezme ve görme imkanı buldular. Kültürel, tarihi ve ören yerleri, zengin mutfağı ve gastronomisi ile Akdeniz’in incisi Mersin’in, ulusal ve uluslararası düzeyde daha geniş kitlelerce tanınması için çalışmalarını sürdüren Mersin Büyükşehir Belediyesi, bu kez bir AVM’de kurduğu etkinlik alanı ile vatandaşların Mersin’i yeniden keşfetmesini sağladı. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen etkinlikte vatandaşlar, ‘Sanal Gerçeklik Yöntemi ile Bilişim Tabanlı Mersin Tanıtım’ videosunu VR gözlüklerle izleyerek, kentin tarihi, turistik ve ören yerlerini sanal gerçeklik deneyimi ile gezme ve görme imkânı buldular. Ziyaretçiler Büyükşehir Belediyesinin hazırlamış olduğu ‘Antik Mersin’ projesine ait tanıtım filmini izleme şansı buldular. ‘Antik Mersin’ projesi tanıtım filmi; FPV drone ile yenilikçi bir yaklaşımla ünlü sanatçı Mazlum Kiper tarafından seslendirilerek anlatıldı. Vatandaşlar, belediyenin bu uygulaması sayesinde kenti baştan başa benzersiz bir deneyimleme fırsatı buldukları için memnuniyet duydular. “Büyükşehir Belediyesi olarak, yenilikçi teknolojileri takip ediyoruz” Vatandaşlara sanal gerçeklikle Mersin’in bilişim tabanlı tanıtımını yaptıklarını kaydeden Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığında görev yapan Göktürk Şener; Mersin’in tanıtılması için 360 derece tanıtım videolarına önem verdiklerini belirterek, vatandaşlara VR gözlükler aracılığıyla kenti bir ucundan bir ucuna gezme ve görme hissini yaşattıklarını ifade etti. Ulusal ve uluslararası fuarlarda da Mersin’i tanıtmak için yer aldıklarını söyleyen Şener, “En son yapılan EMIT Fuarında da Mersin’in tanıtımını gerçekleştirdik. ‘Antik Mersin’ projesi tamamlanmak üzere. Proje ile Mersin’in tarihi yerlerinin illüstrasyonları çizilerek tanıtılmasını sağlıyoruz. Vatandaşlarımız, VR gözlükleri takarak Mersin’in tarihi, turistik ve ören yerlerini fotoğraf ve video ile izleme şansı buluyor” dedi. Büyükşehir Belediyesinin, yenilikçi teknolojileri takip eden bir belediye olduğunu aktaran Şener, “Yaptığımız projelerin sürdürülebilir olması, bizim için önem arz ediyor. Yeni teknolojileri takip ediyor ve bunu projelerimizde uygulayarak vatandaşlarımızın hizmetine sunuyoruz” diye konuştu. Vatandaşlar, Mersin’i VR gözlükler sayesinde yeniden keşfetti Etkinliğe katılan Selin Kırmızı, yapılan etkinliği çok beğendiğini söyleyerek, “Harikaydı ve videoyu izlerken uçuyormuş gibi hissediyorsun. Daha önce görmediğim yerleri gördüm. Tarsus Şelalesini çok merak ediyordum. Gitmemize gerek kalmadan, sanki oradaymışım gibi hissettim. Çok beğendim ve herkese tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı. Etkinliğe katılan çocuklardan Çağan Çekiç ise “Çok güzeldi. Mersin’in anıtları vardı. Çok büyüleyiciydi. Bugün güzel ve değişik bir deneyim yaşadım” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde
26 Mart 2024 Salı - 10:47 Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde 2013 yılından itibaren yaptıkları çalışmalar ile Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan 38 kazıdan toplanan 6 binin üzerinde insan iskeleti arşivi ile MAKÜ Antropoloji Bölümü öğrencileri, tarihi görerek öğreniyor. Yapılan kazılarda elde edilen kemikler ve fosiller üzerinde yapılan çalışmalarda eski zamanlarda yaşanan bir cinayet ve kanserli hasta tespit edilirken bu bölgede yaşayan bir file ait tek örnek olan diş fosili ortaya çıkarıldı. Geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve binlerce antik kenti içinde barındıran Anadolu coğrafyası antropologlar için büyük bir çalışma ortamı oluşturuyor. Türkiye’deki birçok üniversite de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu antik kentlerde çalışmalar yaparak tarihi gün yüzüne çıkarıyor. Yapılan bu çalışmalar sonucunda tarihe olan ilginin artmasıyla birlikte birçok üniversite de açılan Antropoloji bölümü, öğrencilerine teorik derslerin yanında kazı alanlarından toplanan farklı dönemlere ait kemiklerden oluşan arşivleriyle uygulamalı eğitimler veriyor. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversite Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek ve Doç. Dr. Alper Yener Yavuz da öğrencilerin antropoloji derslerini uygulayarak öğrenmeleri açısından üniversiteye büyük bir kemik arşivi oluşturmuş durumda. 2013 yılında başlayan Antalya Doğu Garajı kazısıyla birlikte birçok kazıda görev alan ve farklı medeniyetleri inceleme fırsatı bulan akademisyenler üniversite arşivine yaklaşık 38 kazıdan 6 bin bireyin üzerinde insan iskeleti kazandırdı. Bu iskeletler üzerinde öğrenciler ile birlikte yapılan incelemelerde çok önemli bulgular da elde eden akademisyenler Anadolu tarihine ışık tutmaya devam ediyorlar. Yapılan çalışmalar ve oluşturulan arşiv hakkında bilgi veren Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “Buradaki çalışmalarımız 2013 yılında başladı. Kars’tan Antalya’ya, Çorum’dan İzmir’e kadar Türkiye’nin birçok yerinde 30’dan fazla antik kentte çalışmalarımız devam ediyor. Bu antik kentlerden çıkan insan ve hayvan iskeletlerinin birçoğunu laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Bazılarını direkt antik kentlerde, bazılarını buraya getirip buradaki laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Şu anda yaklaşık 6 binin üzerinde bireye ait iskeletimiz var ve yine bu 2024 yılı içerisinde izinlerini beklediğimiz, buraya gelecek bireylerle bu yıl sonunda muhtemelen 7 bin bireyi geçeceğiz ki bu sayı da muhtemelen Türkiye’deki en büyük iskelet koleksiyonu haline getiriyor laboratuvarımızı. Elimizde Neolitik dönemden Bizans dönemine kadar çok farklı zaman aralıklarından hem insan hem hayvan iskeletleri var. İnsan iskeletlerinde yaş, cinsiyet gibi temel demografik verileri belirledikten sonra bireyler nasıl bir yaşam sürmüş, hangi çevre şartlarında yaşamış ve bazı durumlarda da bireylerin mesleğine kadar fikirler yürütebiliyoruz. Bireyle hangi hastalıkları yaşamış, ölüm sebepleri ne gibi yine önemli bilgileri de hem bireysel bazda hem de toplumsal bazda elde edebiliyoruz. Yine ilerleyen teknoloji ile beraber DNA çalışmaları gibi birçok önemli çalışmaları da gerçekleştirerek toplumlar hakkında çok önemli verilere ulaşabiliyoruz. Elimizdeki iskelet yoğunluğu genel itibari ile Muğla ve Antalya bölgesinden olmakla beraber Türkiye’nin birçok yerinden de farklı iskelet grupları üzerinde birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. İnsan haricinde hayvan iskeletleri üzerinde de yine birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Böylelikle o kentlerde ne tür hayvanlar tüketilmiş, insan hayvan ilişkileri ne durumda, vahşi ya da evcilleştirilmiş hayvanların tüketimleri ile ilgili yine önemli bilgileri ortaya çıkarıyoruz.” dedi. “En büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizde” Yaptıkları çalışmalar sonrası elde ettikleri iskelet arşivi ile en büyük arşivin kendilerinde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aytek; “Türkiye’deki antropolojinin kurucu üniversitelerine baktığımızda Ankara Hacettepe ve İstanbul öne çıkan köklü üniversiteler. En geniş iskelet ağlarının buralarda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle bizim burada son 4-5 yıl içerisinde hızlı gelişen iskelet sayımızın bu üniversiteleri de geçtiğini düşünüyoruz. Çünkü bu üniversitelerdeki hocalarla da genelde irtibat halindeyiz. Zaten küçük bir camia, birbirimizi tanıyoruz. Dolayısıyla şu anki insan iskelet bireyi açısından tabii ki her üniversiteyi tek tek sayamayız ama en kalabalık iskelet koleksiyonunun bizde olduğunu düşünüyoruz. 6 bin çok büyük bir sayı. Ankara’daki üniversitelerde dahi bu sayının olduğunu düşünmüyoruz. Genel olarak söyleyebiliriz ki en büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizdeki laboratuvarda mevcuttur.” şeklinde konuştu. “Türkiye’nin önemli birçok kazı alanlarında çalışıyoruz” Türkiye’deki farklı birçok kazı alanında çalıştıkları da söyleyen Doç. Dr. Aytek; “ Biz çalışmalarımızın büyük çoğunluğunu Muğla, Burdur ve Antalya’da ki antik kentlerde yapıyoruz. Örneğin Antalya’da Patara, Side, Aspendos gibi Türkiye’nin çok önemli kazalarında çalışıyoruz. Yine yakın zamanda Alanya Kalesi ve Syedra Antik Kenti’nde çalışmalar yaptık. Burdur’da kazı çalışmaları üniversitemizdeki hocalarımız tarafından yürütülen Kibyra Antik Kenti’nin iskeletleri de bizde. Muğla’ya baktığımızda yine Muğla tabii arkeolojik anlamda Türkiye’nin en zengin kenti. Yine çok önemli antik kentler olan Stratonikeia, Kaunos, Pedesa, Myndos gibi birçok antik kentin de antopolojik çalışmalarını biz yürütüyoruz. Ama tabi alanımız sadece bununla sınırlı değil. Karaman Ermenek’ten yine önemli iskeletlerimiz var, Çorum’daki yine Türkiye’nin en eski antik kentlerinden biri olan Alacahöyük’te çalışmalar gerçekleştiriyoruz.” açıklamasında bulundu. “Geçen sene bir kanser türü ve bir cinayet tespit ettik” İnsan kemikleri üzerinde yaptıkları çalışmalarda bir cinayeti ve kanser türünü bulduklarını belirten Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “İnsan ya da hayvan iskeletleri üzerinde yapılan çalışmalarda çok önemli bir grubu da patolojik çalışmalar oluşturuyor. Nasıl ki günümüzde birçok hastalık geçiyorsak ve bunlar bizim vücudumuza nasıl yansıyorsa insan iskeletleri üzerine de bazı hastalıklar yansımakta. Elimizde yine çok geniş bir patolojik seri var. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yaptık. Örneğin geçen sene Muğla ilinde bulunan bir bireyde bir kanser türü tespit ettik ve antik dönem için kayıt olarak bunu yayınladık. Bu da hem Muğla için hem de Türkiye antropolojisi için çok önemli bir yayındı. Uluslararası bir ekiple beraber dünyanın patoloji anlamdaki en iyi dergisinde yayınladık. Yine onun dışında birçok farklı patolojiye ait örnekler var. Yine Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti’nde cinayete kurban gitmiş bir bireyin kafa tasındaki büyük bir kesi yine önemli bir dergide yayınladı. Bu tip patolojilerde antropolojik çalışmaların çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.” sözlerini dile getirdi. “Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini bulduk” Yapılan çalışmalar esnasında keşfedilen hayvan fosilleri arasında Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini keşfettiklerini de söyleyen Doç. Dr. Aytek; “Antropolojik çalışmalarda iskeletlerin yanı sıra fosiller de yine çalışmalarımızın çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılan paleontolojik çalışmalar için antropologlar yetkilendirilmiş, yani bizler bu çalışmaları yürütüyoruz. Biz Denizli’de 2017-2020 yılları arasında beş yıllık yüzey araştırması gerçekleştirdik ve birçok farklı alanda önemli fosiller tespit ettik. Bunlardan en önemlisi de Tavas ilçesindeki Kayaca Fosil Lokalitesi’ydi. 2022 ve 2023 yılında da Denizli Müze Müdürlüğü başkanlığında yine bizimle beraber farklı disiplinlerden hocalarımızın bilimsel sorumluluğunda iki senedir orada kazı çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Burada yaklaşık yedi ile dokuz milyon yıl arasında tarihlendirilen döneme ait birçok hayvana ait önemli fosiller bulduk. Bazıları Anadolu’da çok nadir fosiller. Hatta Beyağaç’ta bir file ait diş bulduk. Bu fil türünün Türkiye’deki ilk örneğini bulduk ve geçen sene 2023 yılında yine dünyanın en önemli dergilerinden birinde bu fili de yayınladık. Onun dışında alanda 30’a yakın farklı hayvan fosilleri bulduk. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımız devam ediyor.” dedi. Laboratuvarda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz ise; “Burada aslında yapılan çalışmaları üç ayrı disipline ayırabiliriz. Bunlar Zooarkeolojik çalışmalar, Paleontolojik çalışmalar ve Paleoantropolojik çalışmalardır. Paleoantropolojik çalışmalar kapsamında pek çok arkeolojik kazı ile birlikte çalışıyoruz. Çalıştığımız kazılardaki insan ve hayvan kemiklerini laboratuvarımıza ve depolarımıza getiriyoruz. Depolarımıza getirdikten sonra insan iskeletleri ve hayvan iskeletleri üzerinde antropolojik çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra yine kendi kazımız olan Denizli’deki Kayaca Fosil Lokalitesi’nden çıkan fosilleri de yine laboratuvarımızda çalışıyoruz.” diye konuştu. “Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan iskelet arşivimiz var” Bir gazete başlığı ile başladıkları kazı çalışmalarından günümüze kadar 38 farklı kazıdan arşiv elde ettiklerini dile getiren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz; “2009 yılında bir gazete haberinde gördüğümüz Antalya Doğu Garajı’nda yapılan “Arkeolojik Çalışmalar Başladı” başlıklı bir haberden sonra iletişime geçtik biz Antalya Müzesi ile. İlk başta kendimiz de kazıya dahil olduk, oraya gittik ve Doğu Garajı’nın gerçekten çok büyük bir nekropol alanı olduğunu gördük. Zaten müzesi de açılmak üzere ya da açıldı. Doğu Garajı ile birlikte birikmeye başlayan iskelet koleksiyonumuz şimdi 37 -38 farklı kazıya ulaşmış durumda. Bu kazılardan hem hayvan hem de insan iskeletlerimiz mevcut. Aslında biraz Doğu Garajı’ndan bahsetmek lazım burada. Çünkü Doğu Garajı belki de Türkiye’deki uzun süreli mezarlık olarak kullanılan en önemli yerlerinden bir tanesi. Yaklaşık olarak 2 bin 500 yıl Doğu Garajı bir metropol olarak kullanılmış. Yaklaşık 12-13 çeşit farklı mezar tipi ile karşılaşıyoruz. Hatta hala da Doğu Garajı’nın arka tarafı günümüzde de Geç Osmanlı Dönemi’nde de mezarlık olarak kullanılmış. Dolayısıyla oradan çok sayıda iskeletimiz var. Yine bunun yanı sıra da Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan depolarımızda ve laboratuvarımızda çeşitli iskeletler var.” dedi. Öğrenciler bu arşiv sayesinde birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışmış oluyor” Elde edilen arşiv sayesinde öğrencilerin birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışıp uygulayarak öğrendiklerini söyleyen Doç. Dr. Yavuz; “Öğrenciler birinci sınıftan başlayan Osteoloji dersi ile birlikte iskeletler ile tanışmış oluyorlar, iskeletleri tanımış oluyorlar ve sadece insan iskeletlerinin değil bunun yanı sıra hayvan iskeletlerinin de olması sayesinde insan kemikleri ile hayvan kemiklerinin arasındaki farkları da çok erken dönemlerde öğrenmeye başlıyorlar. Dolayısıyla aslında şuradan bakmak lazım, birçok şeyi görselden görmekle elle ellemek arasında elle temasla öğrenmek arasında çok önemli bir fark var dolayısıyla birinci sınıfta öğrenciler bunun sonucuna varabiliyorlar. Bu da onlara büyük bir katkı sağlıyor” diyerek bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerinden bahsetti. Antropoloji bölümü için oluşturulan bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri ilerleyen dönemlerde yapılacak kazılarda görev alacak olan geleceğin akademisyenlerinin artmasında büyük fayda sağlayacağı ön görülüyor.
Öğrenciler Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde
26 Mart 2024 Salı - 10:35 Öğrenciler Türkiye’deki 38 farklı kazıdan toplanan 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde 2013 yılından itibaren yaptıkları çalışmalar ile Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan 38 kazıdan toplanan 6 binin üzerinde insan iskeleti arşivi ile MAKÜ Antropoloji Bölümü öğrencileri, tarihi görerek öğreniyor. Yapılan kazılarda elde edilen kemikler ve fosiller üzerinde yapılan çalışmalarda eski zamanlarda yaşanan bir cinayet ve kanserli hasta tespit edilirken bu bölgede yaşayan bir file ait tek örnek olan diş fosili ortaya çıkarıldı. Geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve binlerce antik kenti içinde barındıran Anadolu coğrafyası antropologlar için büyük bir çalışma ortamı oluşturuyor. Türkiye’deki birçok üniversite de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu antik kentlerde çalışmalar yaparak tarihi gün yüzüne çıkarıyor. Yapılan bu çalışmalar sonucunda tarihe olan ilginin artmasıyla birlikte birçok üniversite de açılan Antropoloji bölümü, öğrencilerine teorik derslerin yanında kazı alanlarından toplanan farklı dönemlere ait kemiklerden oluşan arşivleriyle uygulamalı eğitimler veriyor. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversite Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek ve Doç. Dr. Alper Yener Yavuz da öğrencilerin antropoloji derslerini uygulayarak öğrenmeleri açısından üniversiteye büyük bir kemik arşivi oluşturmuş durumda. 2013 yılında başlayan Antalya Doğu Garajı kazısıyla birlikte birçok kazıda görev alan ve farklı medeniyetleri inceleme fırsatı bulan akademisyenler üniversite arşivine yaklaşık 38 kazıdan 6 bin bireyin üzerinde insan iskeleti kazandırdı. Bu iskeletler üzerinde öğrenciler ile birlikte yapılan incelemelerde çok önemli bulgular da elde eden akademisyenler Anadolu tarihine ışık tutmaya devam ediyorlar. Yapılan çalışmalar ve oluşturulan arşiv hakkında bilgi veren Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “Buradaki çalışmalarımız 2013 yılında başladı. Kars’tan Antalya’ya, Çorum’dan İzmir’e kadar Türkiye’nin birçok yerinde 30’dan fazla antik kentte çalışmalarımız devam ediyor. Bu antik kentlerden çıkan insan ve hayvan iskeletlerinin birçoğunu laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Bazılarını direkt antik kentlerde, bazılarını buraya getirip buradaki laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Şu anda yaklaşık 6 binin üzerinde bireye ait iskeletimiz var ve yine bu 2024 yılı içerisinde izinlerini beklediğimiz, buraya gelecek bireylerle bu yıl sonunda muhtemelen 7 bin bireyi geçeceğiz ki bu sayı da muhtemelen Türkiye’deki en büyük iskelet koleksiyonu haline getiriyor laboratuvarımızı. Elimizde Neolitik dönemden Bizans dönemine kadar çok farklı zaman aralıklarından hem insan hem hayvan iskeletleri var. İnsan iskeletlerinde yaş, cinsiyet gibi temel demografik verileri belirledikten sonra bireyler nasıl bir yaşam sürmüş, hangi çevre koşullarında yaşamış ve bazı durumlarda da bireylerin mesleğine kadar fikirler yürütebiliyoruz. Bireyle hangi hastalıkları yaşamış, ölüm sebepleri ne gibi yine önemli bilgileri de hem bireysel bazda hem de toplumsal bazda elde edebiliyoruz. Yine ilerleyen teknoloji ile beraber DNA çalışmaları gibi birçok önemli çalışmaları da gerçekleştirerek toplumlar hakkında çok önemli verilere ulaşabiliyoruz. Elimizdeki iskelet yoğunluğu genel itibari ile Muğla ve Antalya bölgesinden olmakla beraber Türkiye’nin birçok yerinden de farklı iskelet grupları üzerinde birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. İnsan haricinde hayvan iskeletleri üzerinde de yine birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Böylelikle o kentlerde ne tür hayvanlar tüketilmiş, insan hayvan ilişkileri ne durumda, vahşi ya da evcilleştirilmiş hayvanların tüketimleri ile ilgili yine önemli bilgileri ortaya çıkarıyoruz.” dedi. “En büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizde” Yaptıkları çalışmalar sonrası elde ettikleri iskelet arşivi ile en büyük arşivin kendilerinde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aytek; “Türkiye’deki antropolojinin kurucu üniversitelerine baktığımızda Ankara Hacettepe ve İstanbul öne çıkan köklü üniversiteler. En geniş iskelet ağlarının buralarda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle bizim burada son 4-5 yıl içerisinde hızlı gelişen iskelet sayımızın bu üniversiteleri de geçtiğini düşünüyoruz. Çünkü bu üniversitelerdeki hocalarla da genelde irtibat halindeyiz. Zaten küçük bir camia, birbirimizi tanıyoruz. Dolayısıyla şu anki insan iskelet bireyi açısından tabii ki her üniversiteyi tek tek sayamayız ama en kalabalık iskelet koleksiyonunun bizde olduğunu düşünüyoruz. 6 bin çok büyük bir sayı. Ankara’daki üniversitelerde dahi bu sayının olduğunu düşünmüyoruz. Genel olarak söyleyebiliriz ki en büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizdeki laboratuvarda mevcuttur.” şeklinde konuştu. “Türkiye’nin önemli birçok kazı alanlarında çalışıyoruz” Türkiye’deki farklı birçok kazı alanında çalıştıkları da söyleyen Doç. Dr. Aytek; “ Biz çalışmalarımızın büyük çoğunluğunu Muğla, Burdur ve Antalya’da ki antik kentlerde yapıyoruz. Örneğin Antalya’da Patara, Side, Aspendos gibi Türkiye’nin çok önemli kazalarında çalışıyoruz. Yine yakın zamanda Alanya Kalesi ve Syedra Antik Kenti’nde çalışmalar yaptık. Burdur’da kazı çalışmaları üniversitemizdeki hocalarımız tarafından yürütülen Kibyra Antik Kenti’nin iskeletleri de bizde. Muğla’ya baktığımızda yine Muğla tabii arkeolojik anlamda Türkiye’nin en zengin kenti. Yine çok önemli antik kentler olan Stratonikeia, Kaunos, Pedesa, Myndos gibi birçok antik kentin de antopolojik çalışmalarını biz yürütüyoruz. Ama tabi alanımız sadece bununla sınırlı değil. Karaman Ermenek’ten yine önemli iskeletlerimiz var, Çorum’daki yine Türkiye’nin en eski antik kentlerinden biri olan Alacahöyük’te çalışmalar gerçekleştiriyoruz.” açıklamasında bulundu. “Geçen sene bir kanser türü ve bir cinayet tespit ettik” İnsan kemikleri üzerinde yaptıkları çalışmalarda bir cinayeti ve kanser türünü bulduklarını belirten Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “İnsan ya da hayvan iskeletleri üzerinde yapılan çalışmalarda çok önemli bir grubu da patolojik çalışmalar oluşturuyor. Nasıl ki günümüzde birçok hastalık geçiyorsak ve bunlar bizim vücudumuza nasıl yansıyorsa insan iskeletleri üzerine de bazı hastalıklar yansımakta. Elimizde yine çok geniş bir patolojik seri var. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yaptık. Örneğin geçen sene Muğla ilinde bulunan bir bireyde bir kanser türü tespit ettik ve antik dönem için kayıt olarak bunu yayınladık. Bu da hem Muğla için hem de Türkiye antropolojisi için çok önemli bir yayındı. Uluslararası bir ekiple beraber dünyanın patoloji anlamdaki en iyi dergisinde yayınladık. Yine onun dışında birçok farklı patolojiye ait örnekler var. Yine Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti’nde cinayete kurban gitmiş bir bireyin kafa tasındaki büyük bir kesi yine önemli bir dergide yayınladı. Bu tip patolojilerde antropolojik çalışmaların çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.” sözlerini dile getirdi. “Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini bulduk” Yapılan çalışmalar esnasında keşfedilen hayvan fosilleri arasında Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini keşfettiklerini de söyleyen Doç. Dr. Aytek; “Antropolojik çalışmalarda iskeletlerin yanı sıra fosiller de yine çalışmalarımızın çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılan paleontolojik çalışmalar için antropologlar yetkilendirilmiş, yani bizler bu çalışmaları yürütüyoruz. Biz Denizli’de 2017-2020 yılları arasında beş yıllık yüzey araştırması gerçekleştirdik ve birçok farklı alanda önemli fosiller tespit ettik. Bunlardan en önemlisi de Tavas ilçesindeki Kayaca Fosil Lokalitesi’ydi. 2022 ve 2023 yılında da Denizli Müze Müdürlüğü başkanlığında yine bizimle beraber farklı disiplinlerden hocalarımızın bilimsel sorumluluğunda iki senedir orada kazı çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Burada yaklaşık yedi ile dokuz milyon yıl arasında tarihlendirilen döneme ait birçok hayvana ait önemli fosiller bulduk. Bazıları Anadolu’da çok nadir fosiller. Hatta Beyağaç’ta bir file ait diş bulduk. Bu fil türünün Türkiye’deki ilk örneğini bulduk ve geçen sene 2023 yılında yine dünyanın en önemli dergilerinden birinde bu fili de yayınladık. Onun dışında alanda 30’a yakın farklı hayvan fosilleri bulduk. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımız devam ediyor.” dedi. Laboratuvarda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz ise; “Burada aslında yapılan çalışmaları üç ayrı disipline ayırabiliriz. Bunlar Zooarkeolojik çalışmalar, Paleontolojik çalışmalar ve Paleoantropolojik çalışmalardır. Paleoantropolojik çalışmalar kapsamında pek çok arkeolojik kazı ile birlikte çalışıyoruz. Çalıştığımız kazılardaki insan ve hayvan kemiklerini laboratuvarımıza ve depolarımıza getiriyoruz. Depolarımıza getirdikten sonra insan iskeletleri ve hayvan iskeletleri üzerinde antropolojik çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra yine kendi kazımız olan Denizli’deki Kayaca Fosil Lokalitesi’nden çıkan fosilleri de yine laboratuvarımızda çalışıyoruz.” diye konuştu. “Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan iskelet arşivimiz var” Bir gazete başlığı ile başladıkları kazı çalışmalarından günümüze kadar 38 farklı kazıdan arşiv elde ettiklerini dile getiren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz; “2009 yılında bir gazete haberinde gördüğümüz Antalya Doğu Garajı’nda yapılan “Arkeolojik Çalışmalar Başladı” başlıklı bir haberden sonra iletişime geçtik biz Antalya Müzesi ile. İlk başta kendimiz de kazıya dahil olduk, oraya gittik ve Doğu Garajı’nın gerçekten çok büyük bir nekropol alanı olduğunu gördük. Zaten müzesi de açılmak üzere ya da açıldı. Doğu Garajı ile birlikte birikmeye başlayan iskelet koleksiyonumuz şimdi 37 -38 farklı kazıya ulaşmış durumda. Bu kazılardan hem hayvan hem de insan iskeletlerimiz mevcut. Aslında biraz Doğu Garajı’ndan bahsetmek lazım burada. Çünkü Doğu Garajı belki de Türkiye’deki uzun süreli mezarlık olarak kullanılan en önemli yerlerinden bir tanesi. Yaklaşık olarak 2 bin 500 yıl Doğu Garajı bir metropol olarak kullanılmış. Yaklaşık 12-13 çeşit farklı mezar tipi ile karşılaşıyoruz. Hatta hala da Doğu Garajı’nın arka tarafı günümüzde de Geç Osmanlı Dönemi’nde de mezarlık olarak kullanılmış. Dolayısıyla oradan çok sayıda iskeletimiz var. Yine bunun yanı sıra da Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan depolarımızda ve laboratuvarımızda çeşitli iskeletler var.” dedi. Öğrenciler bu arşiv sayesinde birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışmış oluyor” Elde edilen arşiv sayesinde öğrencilerin birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışıp uygulayarak öğrendiklerini söyleyen Doç. Dr. Yavuz; “Öğrenciler birinci sınıftan başlayan Osteoloji dersi ile birlikte iskeletler ile tanışmış oluyorlar, iskeletleri tanımış oluyorlar ve sadece insan iskeletlerinin değil bunun yanı sıra hayvan iskeletlerinin de olması sayesinde insan kemikleri ile hayvan kemiklerinin arasındaki farkları da çok erken dönemlerde öğrenmeye başlıyorlar. Dolayısıyla aslında şuradan bakmak lazım, birçok şeyi görselden görmekle elle ellemek arasında elle temasla öğrenmek arasında çok önemli bir fark var dolayısıyla birinci sınıfta öğrenciler bunun sonucuna varabiliyorlar. Bu da onlara büyük bir katkı sağlıyor.” diyerek bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerinden bahsetti. Antropoloji bölümü için oluşturulan bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri ilerleyen dönemlerde yapılacak kazılarda görev alacak olan geleceğin akademisyenlerinin artmasında büyük fayda sağlayacağı ön görülüyor.