ÇEVRE - 06 Haziran 2018 Çarşamba 09:41

’Drakula’nın Trabzon’a nasıl geldiği ortaya çıktı

A
A
A
’Drakula’nın Trabzon’a nasıl geldiği ortaya çıktı

Anavatanı Çin olan ’Drakula’ lakaplı fındık dallarını kurutan ’Turunçgil Uzun Antenli Böceği’nin İtalya’dan ithal edilen süs bitkileri ile önce İstanbul’a oradan da Trabzon’a geldiği tahmin ediliyor.

Anavatanı Çin olan ’Drakula’ lakaplı fındık dallarını kurutan ’Turunçgil Uzun Antenli Böceği’nin İtalya’dan ithal edilen süs bitkileri ile önce İstanbul’a oradan da Trabzon’a geldiği tahmin ediliyor.


Trabzon’un Maçka ilçesi Esiroğlu mahallesindeki bir fındık bahçesinde böceğin görülmesinin ardından bahçede başlatılan ilaçlama çalışmaları ise sürüyor.


Trabzon’da bir haftadır havanın kapalı ve zaman zaman yağışlı olması nedeniyle ilaçlama için havanın açmasını bekleyen uzman ekipler, zararlı böceğin görüldüğü fındık bahçesinin ilaçlanmasına rağmen yine de tam olarak yayılmasının önüne geçilemedi. ’Turunçgil Uzun Antenli Böceği’nin görüldüğü bahçe karantinaya alındı.


Konuyla ilgili bilgiler veren TMMOB Ziraat Mühendisler Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ziraat Mühendisi Coşkun Kuturoğlu, zararlının geniş alana yayılmasından korkulduğunu, fındık dalları kurutarak adeta ağaçların ve dalların ölümüne neden olan ’Turunçgil Uzun Antenli Böceği’nin (Anoplophora chinensis, A malasiaca) muhtemelen İtalya’dan ithal edilen süs bitkisi ağaçlardan Türkiye’ye geldiğini belirtti.


Kuturoğlu, “Turunçgil Uzun Antenli Böceği’nin menşei bir Uzakdoğu ülkesi olan Çin. Çin’den süs bitkisi ağaçlar ile İtalya’ya oradan da yurdumuza ithal edilen süs bitkileri ağaçları ile geldiği tahmin ediliyor. Böcek ilk olarak 2014 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Fatih, Zeytinburnu ve Bakırköy ilçe belediyelerine ait park ve bahçelerde görüldü. Bundan 1 yıl sonra Bartın’da, 2017 yılında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, buraya gönderilen veya belediyenin almış olduğu fidanlarla Esiroğlu’na geldiğini tahmin ediyoruz. Böcek iki döl yumurta verirken her bir dölde yaklaşık 50 yumurta veriyor. Bölgemizde yapılan araştırmalar ise 50 yumurta bıraktığı tahmin ediliyor. 50 yumurtayı böcek bir kenara bırakmıyor, gövdenin toprakla çıkış kısmında gövdenin çeşitli yerlerine tek tek bırakıyor. Böcek fındığın içerisinde beslenerek tamamen tahrip ediyor ve fındığın kurumasına sebep oluyor" dedi.



Drakula’nın önemli fındık üretim sahalarına geçmesinden korkuluyor


Esiroğlu’nun yörede önemli bir nokta olduğuna dikkat çeken Kuturoğlu "Buranın şöyle bir dezavantajı var. Esiroğlu, Mamat Boğazı’na çok yakın bir noktada olduğu için böceğin 400 metre uçtuğu kabul edersek burası çok kritik bir bölge. Mamat Boğazından hem Ortahisar ilçe merkezine hem de Akçaabat’a fındık alanlarının çok yoğun olduğu bölgelere geçmesini ihtimal olarak görüyoruz. Şu anda Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl ve İlçe Müdürlüğü ekipleri tespiti yapılan bahçelerin tamamında ilaçlama yapıyor. Bu ilaçlama bir ay boyunca devam edecek. Böceğin yaklaşık 1-3 ay yaşadığını kabul edersek böceğin, erginlerini yumurta koymadan imha etmeyi planlıyoruz. Şu anda çalışmalar bu yönde devam ediyor” diye konuştu.



İnsanlara zararı yok


Böceğin insanlara her hangi bir zararının bulunmadığını da belirten Kuturoğlu, “Böceğin insanlara bir zararı yok. Böcek daha çok fındık zararlısı olarak literatürde geçmemekle beraber çok geniş yapraklı orman ağaçlarına zarar veriyor. Ancak geniş yapraklı orman ağaçlarını bulamadığı noktada fındığı tercih ediyor. Şu anda ülkemizde fındık alanlarının çok yoğun olduğu bölgeler dahil olmak üzere ilk olarak Esiroğlu’nda bahçelere zarar vermeye başladı. Yani ilk çıkış noktası burası” diye konuştu.



Böcek Trabzon’un kabusu oldu


Uzakdoğu ülkelerinde yaşayan ve bitki dünyasının kanseri olarak bilinen Turunçgil Uzun Antenli Teke Böceği’nin İstanbul’dan sonra Trabzon’da ortaya çıkmasını değerlendiren TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan ise "Böcek Trabzon’un kabusu oldu. Yerleştiği ağacı hızla kurutup öldürüyor. Kereste ve süs bitkisi ticareti aracılığıyla Çin’den geldiği sanılan böcek nedeniyle İstanbul’da 2014 yılında kırmızı alarm veren İstanbul Büşükşehir Belediyesi ekipleri böceğin yerleştiği bin 300 ağacı o dönemde kesme kararı alarak İstanbul’da bir çok bölgeyi karantina altına almıştı. Böcek ardından sonraki yıllarda Maçka ilçesi Esiroğlu mahallesinde Trabzon Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan fidanlıkta tespit edildi. Ardından zararlı fidanlığa yakın mesafede bulunan fındık bahçelerine bulaştı ve zarar yapmaya başladı. Böceğin ilk tespit edildiği Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan fidanlık ve çevresindeki fındıklık alanlarda kurumalar başladığı için şu an Gıda Tarım ve Hayvancılık Trabzon İl Müdürlüğü teknik elemanlarınca böceğin yayılış alanları belirlenmiş olup yoğun şekilde sürvey çalışması yapılmış ve yapılmaktadır. Yoğunluk belirlenen alanlar ilaçlanmaktadır" dedi.


Pehlevan, zararlının çıkış noktası olan Trabzon Büyükşehir Belediyesi’ne ait fidanlıkta bulunan konukçu ağaçların derhal imha edilerek fidanlığın kapatılmasını isteyerek "Fidanlık kapatılarak karantina tedbirleri uygulanmalıdır. Böcekten korkmaya gerek yoktur. Bu böceğin insanlara zararı yoktur. Vatandaşların rahatlıkla bahçelerine girebilir işlerini yapabilirler ancak bu zararlıyı gördükleri an Gıda Tarım ve Hayvancılık Trabzon İl Müdürlüğü ve İlçe Müdürlüklerine bilgi vermelidirler" uyarısında bulundu.



Bir anda çoğaldılar


Esiroğlu muhtarı Temel Aydın da böceğin ilk kez bu yıl görüldüğünü belirterek bir anda çoğaldığını söyledi. Aydın, “Geçen sene bu yoktu. Böcekler her tarafa zarar veriyor. Böcek yöredeki fındık üreticilerini korkutuyor, tedirgin ediyor. Zaten düşük fındık fiyatı karşısında insanlar fındığın bakımını yapmıyordu, toplamaya acizleniyordu. Bu böcekte ortaya çıkınca iyice fındıktan soğudular. Bu böcek şu anda bir kilometrelik bir alanda mevcut. Buraları karantinaya alınmış durumda. 10 gün önce burada 5 tane böcek bulmuşken bir hafta sonra yaklaşık 700-800 tane böcek bulduk. İlaçlanmasına rağmen yine de tamamen imha edilemedi” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa YÖK Başkanı Erol Özvar: "Türkiye’deki üniversitelerin yüzde 99.8’i dolu" Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu ‘Arama Konferansı’ programına katılmak için Bursa’ya geldi. Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu konferans, saygı duruşu sonrası İstiklal Marşı’nın okunmasıyla beraber BTÜ Rektörü Profesör Doktor Naci Çağlar’ın konuşmasıyla başladı. Çağlar, YÖK Başkanı Erol Özvar’ı ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti belirterek, "Bugün burada üniversitemizin ‘Arama Konferansı’ için toplandık. Üniversitemizin mevcut durumunu, şehrimizin ve bölgemizin potansiyelini, ülkemizin yeni yüzyıldaki yerini ve dünyadaki trendleri dikkate alarak bu arama konferansında ‘2030 yılı ve sonrasında üniversitemizi nerede görmek istiyoruz’ sorusuna cevap arayacağız. Hepinize, katılımınızdan dolayı teşekkür ederim" dedi. “Üniversitelerimizde 4 milyonu örgün olmak üzere toplam 7 milyon öğrencimiz var” Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu konferansta konuşan YÖK Başkanı Erol Özvar, "Yükseköğretim Kurulu olarak, mümkün olan her fırsatta Yükseköğretim Sistemi’nin paydaşlarıyla bir araya gelmeye ve fikir alışverişinde bulunmaya büyük bir gayret verdiğimi söyleyebilirim. Başlıca hedefimiz olan Türk yükseköğretiminin dünya üzerinde rekabetçi, yenilikçi, sürdürülebilir ve nitelikli bir yapıya sahip olması için ortaya koyulan her türlü görüş ve önerinin çalışmalara katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum. Burada da fevkalade neticeler alacağımızın kanaatindeyim. Bugün ülkemiz 208 üniversitesi yaklaşık 185 bin akademisyeni ve 4 milyonu örgün eğitim olmak üzere 7 milyona ulaşan öğrencisi ile son derece büyük bir kapasiteye ulaşmıştır. Bu kapasite ile Avrupa üniversiteler alanının en önemli paydaşlarından bir tanesidir. Bu kapasiteye ulaşılmasında başta sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde son 20 yılda Yükseköğretim Sistemi’ne yapılan yatırımların katkısı müstesnadır. Ülkemizde yükseköğretime erişim talebi güçlü bir şekilde devam etmektedir. 2023 yılında 3 buçuk milyondan fazla öğrencimiz üniversite sınavlarına başvurmuş, üniversite kontenjanlarının doluluk oranı yüzde 99.8 gibi son derece yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Bu yoğun ve güçlü talebe, doğru politikalar ile cevap vermek Yükseköğretim Kurulu’nun en temel hedeflerinden biridir. YÖK olarak bir taraftan ülkemizin yükseköğretimde sahip olduğu kapasitenin ve gücün önemini vurgularken, diğer yandan yükseköğretimimizin kalitesini daha da yükseltme irademizi her platformda ifade etmeye devam ediyorum. Üniversitelerimizin uluslararası alandaki saygınlıklarını ve görünürlüklerini yükseltmek, akademisyenlerimizin projelerini artırmak AR-GE faaliyetlerini teşvik etmek ve nihayetinde ülkemizin her alanda ihtiyaç duyduğu nitelikli beşeri sermayeyi artırmak başta olmak üzere kaliteyi önceleyen bir anlayış ile YÖK olarak hareket ettiğimizi buradan paylaşmak isterim. Üniversitelerimizdeki kalite süreçlerini yakından takip etmemiz, bu süreçlerde üniversiteleri her şekilde desteklememiz bu anlayışımızın bir tezahür olarak görülmelidir" ifadelerine yer verdi. "Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler için vardır" Türk yüksek eğitiminde misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma konularında son yıllarda çok önemli mesafeler katedildiğini belirten Özvar, "2016 yılında YÖK tarafından bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması programı hayata geçirilmiştir. Bu program sayesinde 25 devlet üniversitesinin genel ve geleneksel çalışmaları dışında bulundukları bölgelerin dinamiklerini esas alarak projeler hazırlamaları ve bölgesel kalkınma odaklı misyonlar edinmeleri sağlanmıştır. Bu bakımdan, son yıllarda Anadolu’nun dört bir yanında bu misyon ile hareket eden üniversitelerimizde önemli gelişmeler kaydedildiğini, bölgesel kalkınma üniversitelerimizin çokça görünür katkılar sağladığını görmekten sadece YÖK değil, bölge insanlarımızın da memnuniyet ile ifade etmiş olması bu alanda yapmış olduğumuz çalışmaların ne kadar isabet kaydettiğini göstermektedir. YÖK’ün gelecek vizyonunda önemli yer tutan bir diğer husus ise ‘İstihdam’ konusudur. Çeşitli vesileler ile ifade ettiğimiz üzere piyasayla, istihdamla, kültür-sanat ve edebiyatla bağı azalmış programları kademeli olarak dönüştürmeye devam ediyoruz. Bu vesile ile toplantının hazırlanmasında ve organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Sivas Maraş ve Tokat depremlerini önceden bildirmişti, İstanbul için rahatlatan tahmin Kahramanmaraş depreminin uyarısını 2 hafta öncesinden yaparak gündem olan Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, geçtiğimiz gün gerçekleşen Tokat depremini de 3 saat öncesinden haber vererek yeniden gündem oldu. İçelli’den bu kez İstanbul’u azda olsa rahatlatacak bir açıklama geldi. Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, 7 büyüklüğün üstünde beklenen İstanbul depremiyle ilgili yaptığı açıklamada kendi çalışmalarına göre beklenen depremin en fazla 6 ila 6.5 büyüklüğünde olabileceğini söyledi. İcelli, “İstanbul’da büyük bir deprem beklentim yok. Orada bulunan fay 180-190 kilometre uzunluğunda. Bu fay 123 yıl içerisinde 3 kez kırıldı. 2 kez 7 üzeri bir kez de 6 büyüklüğünde. 1912’de Mürefte depremi, 1999 Gölcük depremi zaten burayı rahatlatmıştı, 1963’te de 6.3’lük bir depremle Çınarcık fayı yırtılmıştı ve neticesinde Marmara genel olarak rahatladı. Burada yırtılmayan sadece 30-35 kilo metrelik bir kırığımız kaldı. Buda 6-6,5 büyüklükte deprem oluşturabilecek bir potansiyele sahip. Sismik kesitlere baktığımızda, 12 kilo metrenin altında bir sürünme olduğu zaten bariz olarak bellidir. Deprem silsilesine baktığımızda da bunu teyit edebiliyoruz” dedi. “Sulusaray depremi Kuzey Anadolu zonunu tetiklemez” Tokat’ın Sulusaray ilçesinde yaşanan depremlerin yine Tokat sınırları içerisinden geçen Kuzey Anadolu fay zonunu tetiklemeyeceğini belirten İçelli, “Tokat’ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen depremlerin Kuzey Anadolu fayını tetikleme gibi bir durum yok. Çünkü depremi oluşturan küçük bir fay. Böyle küçük depremler büyük fayları tetikleyemez. 7 büyüklüğün üzerinde bir deprem olsaydı bunu düşünebilirdik. Özellikle depremlerin odak mekanizma çözümlerini çok iyi incelememiz gerekiyor. İki gündür biz bunu inceliyoruz. Özelikle Buğdaylı fayının üzerinde, 23 kilo metrelik bu fayın sağına ve soluna her hangi bir baskı uygulamadığını düşünüyoruz“ diye konuştu. “Beklenen büyük Tokat depremi en fazla 6.2 büyüklükte olabilir” Tokat’tan geçen Kuzey Anadolu Fayında beklenen depremle ilgili değerlendirmede bulunan İçelli, “Bölgemizde bir çok kırığımız var. Özellikle Merzifon Esençay fayı 6.5 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyele sahip. Faylar tesadüfen depremler üretmiyor. Belli bir deformasyon enerjisini biriktirip, kinetik enerjiye çevirmesi gerekiyor. 1939 yılındaki Erzincan depremi vardır. 42-43 depremleri o bölgeyi zaten rahatlatmıştı. Yıllık 2.5 santimetrelik yamulma hızını hesap ettiğimizde şuanda odada ki potansiyel enerji 6-6.2 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyeldedir” ifadelerini kullandı. “Sulusaray’da 5 büyüklükte yeni depremler beklenebilir” İçelli 2 gündür depremlerle sallanan Tokat’ın Sulusaray ilçesindeki fayda 5 büyüklükte yeni depremler beklenebileceğinin altını çizerek şunları söyledi. “Tokat Sulusaray’da halen 5 büyüklüğünde depremler bekliyoruz. Panik yapmaya gerek yok. Özellikle Tokat buradaki depremleri çok fazla hissediyor. 5.6’lık depremlerde 4.5’lik artçılar gelmeni normaldir. 5 büyüklükte depremlerde oluşabilir ama daha büyük bir deprem beklemiyoruz.”