SAĞLIK - 26 Ocak 2015 Pazartesi 14:12

“Tüp Bebek Yöntemi İle Çocuk Sahibi Olmak İmkansız Değil”

A
A
A
“Tüp Bebek Yöntemi İle Çocuk Sahibi Olmak İmkansız Değil”

Medical Park Karadeniz Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ufuk Yılmaz, görülme sıklığı giderek artan kısırlığın çocuk sahibi olma hayaline engel olmadığını söyledi.
Çiftlerin bir yıllık süre ile korunmasız düzenli cinsel ilişkide bulunmalarına rağmen gebeliğin oluşmamasına infertilite (kısırlık) denildiğini belirten Yılmaz, “Bugünlerde çiftlerin en büyük sorunlarından biri de çocuk sahibi olamamaktır. Kısırlığın görülme sıklığı toplumda yaklaşık yüzde 15 civarındadır” dedi.
Doğurganlığın özellikle 32 yaşından sonra inişe geçtiğini ifade eden Yılmaz, “Çocuk sahibi olamayan ailelerin yaklaşık yüzde 35’inde erkekte, yaklaşık yüzde 45’inde de kadında sorun saptanmaktadır. Bununla beraber infertil ailelerin yüzde 15-20’sinde ise çiftelerin her ikisinde de problem bulunamamaktadır ki buna da açıklanamayan infertilite denmektedir. Çiftlerin yüzde 45-50’sinde ise her ikisinde de problemler mevcuttur. Doğurganlık 20’li yaşlarda maksimum seviyede olur. Özellikle 32 yaşından sonra ise inişe geçer. Biyolojik saat ilerledikçe kadının gebe kalma şansı giderek azalır. Günümüzde sosyal yaşamın değişmesine bağlı olarak kadınlar hamile kalma yaşlarını geciktirmektedirler. Kadında infertiliteye neden olan diğer nedenler ise; yumurta kanallarının (fallop tüplerinin) tıkalı olması, yumurtlama bozuklukları (pcos), yumurta rezervinin azalması, iyi huylu rahim urları (myomlar), uterus içi yapışıklıklar (uterin sineşiler) olarak sayılabilir. Erkeğe ait en yaygın kısırlık nedenleri ise; semende sperm sayısında azlık ve hareketlerinde yavaşlık veya sperm hücresinin görülememesidir. Bazen de sperm hücrelerinde şekil bozukluğu vardır ya da yumurtaya ulaşmadan ölmektedirler. Yine çiftler için sigara içmek, düzenli bir hayat yaşayamamak da çocuk sahibi olamamak için diğer nedenlerdendir” ifadelerini kullandı.
Obezitenin doğurganlığı azalttığını kaydeden Yılmaz, “Stres, kısırlık vakalarında çok önemli bir faktör değildir fakat yapılan bazı bilimsel çalışmalarda yüzde 5’lik bir etkisi olabileceği kabul edilmektedir. Çünkü stres, gebeliğin oluşmasında görevli hormonların salınımında problem oluşturabilir, bu da yumurta oluşumu-gelişimi veya yumurtlama hormonlarını olumsuz etkileyebilir. Günümüzde yaygın bir sorun olan obezite doğurganlığı temel anlamda azaltmasa da yağ dokusundan salınan kadınlık hormonunun fazla olması yumurtlamayı baskılayabilmekte ve dolaylı olarak gebe kalmak zorlaşabilmektedir. Kilo fazla oldukça yumurtlama da o kadar az olur. Eğer obezite sınırına gelinmişse bu doğurganlık hızını yüzde 50’ye kadar azaltabilir. Günümüzde cinsel yolla bulaşan hastalıkların artması nedeniyle de kadınlarda tüplerde, erkeklerde ise kanallarda tıkanıklık oluşabilmektedir. Tüplerde tıkanıklık olunca, yumurta hücresini rahim içine aktaran döllenmenin gerçekleştiği yollarda tıkanıklık olur, sperm ile yumurta hücresi karşılaşamadığı için gebelik oluşamaz” şeklinde konuştu.
Herhangi bir problem tespit edilemediği halde çocuk sahibi olamayan çiftlere ilk olarak yumurtlama tedavileri (OI) yapıldığını söyleyen Yılmaz, “Öncelikle, kısırlık nedeninin saptanması gerekiyor. Bu amaçla adetin ikinci veya üçüncü günü yapılan hormon tahlilleri, HSG dediğimiz rahim içi ve tüpler hakkında bilgi edinmemizi sağlayan rahim filminin çekilmesi ve erkeklere de spermiogram ilk başta yapılması gereken ana tetkiklerdir. Herhangi bir problem tespit edilemediği halde çocuk sahibi olamayan çiftlere ilk olarak yumurtlama tedavileri (OI) yapılmaktadır. Bu tedaviler genellikle 3-6 ay arasında sürdürülür ve kadında yumurta gelişimi sağlanır, sonrasında çatlatma iğnesi yapılarak ilişki günleri önerilir. Başarı şansı ise yüzde 10-12 arasındadır. Aşılama, basit tedavileri bitirmiş veya sperm sayısı normal yoldan çocuk sahibi olamayacak kadar az olan hastalarda tercih edilen tedavi yöntemidir. Kısaca tanımlamak gerekirse erkekten alınan spermin işlemden geçirildikten sonra kadının uterusunun içerisine ince bir katater yardımı ile verilmesi işlemidir. Başarısı ise yüzde 15-18 arasındadır” diye konuştu.
“ÇİFTLER KISA SÜRELİ TEDAVİLERİ TERCİH EDİYOR”
Çiftlerin kısa süreli tedavileri tercih ettiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Tüp bebek, klasik yöntemler ile gebe kalamayan kadınlarda uygulanan bir tedavi şeklidir. Erkek (sperm) ve dişi (yumurta) döl hücrelerinin laboratuvar koşullarında birleştirilmesi sonucunda oluşan embriyoların, rahme transferi ilkesine dayanır. Laboratuvar koşullarında gerçekleştirilen döllenme, kendiliğinden (in vitro fertilizasyon) ya da insan eliyle, tek yumurta içine tek sperm verilmesi ile (mikroenjeksiyon) sağlanır. Daha sonra bu yumurta ve spermlerden döllenerek oluşan embriyolar anne rahmine transfer edilir. Tüp bebek tedavilerinde kullanılan tedavi yöntemine göre süre değişmektedir ki bu süre 15 gün ile 2 ay arasında olabilir. Günümüzde artık daha çok kısa tedaviler tercih edilmektedir ki bunlar da yaklaşık 15-20 gün arasında sürmektedir. Tedavi için, ilk önce gerekli tetkikler tamamlanır. Bu tetkikler hastadan hastaya değişkenlik gösterebilir. Tetkik süreci bittikten sonra çift için en uygun tedavi protokolü belirlenir ve tedavi hasta çifte anlatılır. İlaç tedavisi ile yumurtalıklar uyarılır akabinde yumurta toplama işlemi yapılır, tercihen işlem sırasında hasta uyutulur. Toplanan yumurtalar ile spermler birleştirilir ve elde edilen embriyolar takibe alınır. Uygun zaman geldiğinde ki bu da döllenme yapıldıktan sonraki 3-5 gün içindedir, hastaya embriyo transfer edilir.”
“TÜP BEBEKTE NORMAL BEBEK KADAR SAĞLIKLI GELİŞİR”
Çiftlerin hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
“Yapılan çalışmalar ile bu yöntem ile gebe kalan kadınlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir oran farkı olmadığı belirlenmiştir. Hastalarımız hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmasınlar. Her zaman uygun bir tedavi yöntemi kendileri için belirlenecektir. Bununla birlikte unutmamak gerekir ki çocuk tedavileri için kesinlikle geç kalınmamalıdır. Çocuk isteği olan çiftlerimiz sürekli olarak nasıl olursa bir gün olur mantığı ile çok fazla zaman kaybetmemeliler ve mutlaka uzman ellerde tedavilerine başlamalılar. Bütün okuyucularımıza sağlıklı günler dilerim.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Rize Mahkemeden deterjana dayanıklı olmayan mutfak tezgahına ‘ayıplı mal değil’ kararı Rize’de yaşayan bir vatandaşın deterjana dayanaklı olmayan mutfak tezgahı nedeniyle açtığı davada mahkeme, mutfak tezgahı için "Ayıplı mal değil" kararı verdi. Rize’de yaşayan Alaattin G., satın aldığı mutfak tezgahının yemeğe ve bulaşık deterjanına maruz kaldığında aşınma yaptığını ve kendisine ayıplı mal satıldığını öne sürerek tezgahı yaptırdığı kişiye dava açtı. Mahkeme, tezgahta kullanılan mermerin sıradan deterjanlarda dahi yüzeyinin bozulabilecek taşlardan olduğunu ancak kullanım hatasından kaynaklı bu duruma geldiği tespiti gerekçesiyle davanın reddine hükmetti. Alaattin G.’nin avukatı ise ‘’Suya ve deterjana dayanıklı olmayan mutfak tezgahının ayıplı olmadığına karar verildi. Mahkeme, fıkra gibi bir karar vermiştir’’ dedi. Rize’de yaşayan Alaattin G., 2022 yılında mutfağı için Halil İbrahim O.’ya tezgah yaptırdı. İddiaya göre, Alaattin G.’nin yaptırdığı yeni tezgahında en ufak bir yemek dökülme sonucu iz kaldı ve kısa bir süre içinde tezgahta aşınma meydana geldi. Bunun üzerine Alaattin G., avukatı Emrullah Gözcü aracılığıyla Pazar Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak tezgahı satın aldığı Halil İbrahim O.’ya dava açtı. ‘’Tezgahın ayıplı olduğu üzerine yoğurt döküldüğünde dahi leke tutmasından anlaşılır niteliktedir’’ Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, ‘’Mutfak için olağan kullanıma uygun, her evde kullanılan temizlik ürünleri dışında herhangi bir kimyasal madde kullanmıyorum. Tezgahımı alanında uzman bir ustaya gösterdim. Aldığım yazıda, kullanılan mermerin mutfak tezgahı olma niteliğinde ve materyalinde olmadığı ifade edildi. Tüketici olarak bu ürünü satın alırken herhangi bir leke tutmayacağı, aşınma yaşanmayacağı tarafımıza söylenmiş, kısa bir süre sonra da fotoğraflardan görüleceği üzere tezgahta aşınmalar meydana gelmiştir. Tezgahın ayıplı olduğu üzerine yoğurt döküldüğünde dahi leke tutmasından anlaşılır niteliktedir. Mahkemece uzman mühendis bilirkişi olarak görevlendirilerek tezgahın ayıplı olup olmadığının tespitini istiyorum’’ ifadelerine yer verildi. Bilirkişi tezgahta kullanılan mermerin suya ve güneşe dayanıklı olmadığını ancak kişisel kullanıma bağlı bozulmalar olduğuna karar verdi Tezgahın ayıplı olup olmadığının tespiti için dava dosyası bilirkişiye gönderildi. Hazırlanan bilirkişi raporunda, “Yapılan incelemede mutfak tezgahında kullanılan mermerin ‘verde guatemala’ adıyla bilinen Hindistan menşeli yeşil renkli bir mermer olduğu ve bu malzemenin yüzeyinin çok hassas olduğu, suya ve güneşe karşı dayanıklı olmadığı görülmüştür. Tezgahın kimyasal birleşimli malzeme değil sıradan kullanımı olan deterjanlarda dahi yüzeyinin bozulabilecek taşlardan olduğu, keşif sırasında da mermerin kenarında ve yüzeyinde matlaşma ve bozulma olduğu, bu kısımlarında kimyasal birleşimli bir maddeye maruz kaldığı gözlemlenmiştir. Mutfak tezgah mermerinin üretimden kaynaklı bir hatasının olmadığı, kişisel kullanıma bağlı olarak temizlik ürünlerinden ve malzemenin yapısından kaynaklı yüzeyinde bozulmalar meydana gelmiştir” denildi. Dava reddedildi: ‘’Kullanım hatasından dolayı bu duruma geldiği tespit edilmiştir’’ Kararını açıklayan Pazar (Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, ürünün ayıplı mal olmadığı gerekçesiyle Alaattin G.’nin davasını reddetti. Mahkeme gerekçeli kararında, ‘’Bilirkişi, tezgah için kullanılan mermerin suya ve güneşe karşı dayanıklı olmadığı, sıradan deterjanlarda dahi yüzeyinin bozulabilecek taşlardan olduğu ancak bazı kısımların kimyasal birleşimli bir maddeye maruz kaldığı ve üretimden kaynaklı bir hata olmadığı yönünde görüş vermiştir. Mutfak, tezgah mermerinin kişisel kullanıma bağlı temizlik ürünlerinden ve malzemenin yapısından kaynaklı yüzeyinde bozulmalar meydana gelmiştir. Mahkemece yapılan inceleme sonucunda ürünün ayıplı mal niteliğinde olmadığı, cinsi gereği kullanım hatasından dolayı bu duruma geldiği tespit edildiğinden davanın reddine karar verilmiştir’’ ifadelerine yer verdi. ‘’Fıkra gibi bir karar’’ Karara itiraz eden Alaattin G.’nin avukatı Emrullah Gözcü, “Suya ve deterjana dayanıklı olmayan mutfak tezgahının ayıplı olmadığına karar verildi. Devletimiz reform üstüne reform yapsın, kanunu uygulayanlar düzelmedikçe sonuç adaletsizlik. Mahkeme, fıkra gibi bir karar vermiştir” dedi.
Malatya Öğrencilerin topladığı para ile Gazze’ye Ramazan kolisi yollanacak Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde bulunan okullarda başlatılan yardım kampanyası ile toplanan yaklaşık 3,5 milyon TL, Kızılay aracılığı ile İsrail ablukası altındaki Gazze’ye Ramazan kolisi olarak yollanacak. Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile Kızılay Yeşilyurt Şubesi iş birliğinde ilçe genelindeki tüm resmi ve özel eğitim kurumlarında Gazze’deki Müslümanlar için yardım kampanyası düzenlendi. Ramazan ayında da devam eden kampanyaya kimi öğrenci harçlığını verdi kimisi yarışmalardan kazandığı ödülü. Ailelerinde desteği ile zekat ve fidyelerin de verildiği kampanya sonucunda elde edilen yaklaşık 3,5 milyon TL Kızılay aracılığı ile Gazze’deki sivillere Ramazan Kolisi olarak yollanacak. Toplanan yardımlar, Yeşilyurt Şehriban Günata Anadolu Lisesi’nde gerçekleşen tören ile Kızılay Yeşilyurt Şube Başkanı Tevfik Gören’e teslim edilerek Filistin’e ulaştırılması sağlanacak. Törene katılan Malatya Milli Eğitim Müdürü Behçet Bakır, İsrail zulmü altında soykırıma uğrayan Filistinli Müslümanlar için bir nebze de olsa destek olabilme adına böylesi bir kampanyayı yürüten öğrenci, öğretmen ve velilere teşekkür etti. Asrın felaketini yaşayan bir ilçe olarak Türkiye’deki 30 ilden daha fazla yardımın toplandığını belirten Bakır, yardımların biran önce Gazze’deki sivillere ulaştırılması temennisinde bulundu. Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Caner Güler’de, emeği geçenlere teşekkür ederek İsrail’in soykırımın biran önce bitmesi dileğinde bulundu.